Düğün Takıları Geri Alınır mı?

Düğün Takıları Geri Alınır mı?

Bu makalede, düğün takılarının boşanma sonrasında kime ait olacağı konusu detaylı bir şekilde ele alınmış olup, Yargıtay’ın son içtihatları ve yerel örf-adetlerin rolü vurgulanmaktadır.

Yargıtay Kararları ve İçtihat Değişiklikleri

Ziynet eşyaları ve düğün takıları, boşanma davalarında sıkça karşılaşılan hukuki bir ihtilaf konusudur. Türkiye'de bu tür davalarda Yargıtay kararları büyük önem taşır çünkü bu kararlar, yerel mahkemeler için yönlendirici nitelikte olup hukuk pratiğini şekillendirir. Özellikle, Yargıtay 2. ve 3. Hukuk Daireleri, düğün takılarının ve ziynet eşyalarının aidiyeti konusundaki önemli içtihat değişikliklerine imza atmıştır.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi: Düğün Takılarının Aidiyeti

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 2023/5704 E., 2024/2402 K. sayılı kararıyla düğün takılarının aidiyetine ışık tutan önemli bir içtihat geliştirmiştir. Bu karar, genel olarak ziynet eşyalarının kadına ait olduğu yönündeki geleneksel yaklaşıma meydan okumuş ve takıların yerel örf ve adetler ya da taraflar arasındaki açık anlaşmalar temelinde değerlendirilmesi gerektiği prensibini benimsemiştir.

Yargıtay, düğünlerde takılan takıların genellikle kadına bağışlandığı şeklindeki klasik görüşü sürdüren kararların yanı sıra, bu takıların erkeğe takılmış olması ve bu duruma yerel örf-adetlerin veya açık bir anlaşmanın bulunması halinde erkeğe de ait olabileceğini vurgulamıştır. Böylece, aile ve boşanma hukukunda adaletin ve hakkaniyetin sağlanmasına yönelik daha esnek bir yaklaşım geliştirilmiştir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi: Yerel Örf ve Adetlerin Önemi

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, 2014/16026 E., 2015/9622 K. kararları, ziynet eşyalarının yerel örf ve adetlere göre değerlendirilmesine dair önemli açılımlar sunmaktadır. Bu kararlarda, özellikle yerel adetlerin ve taraflar arasındaki anlaşmalar sonucunda takıların aidiyetinin belirlenebileceği yönündeki görüşler detaylandırılmıştır.

Yerel örf ve adetler bağlamında, Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde düğün gelenekleri farklılık gösterebilir. Bu nedenle, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin kararları, mahkemeler için önemli bir kaynak teşkil ederek, her davanın kendi özel koşulları değerlendirildiğinde adil sonuçlar çıkmasına olanak tanır. Bu bakış açısına göre, düğün takılarına ilişkin ihtilaflarda taraflar, yerel örf ve adetlerin uygulandığını ispat etmek durumundadırlar.

Bu tür davalarda, uzman tanıkların görüşleri, yazılı veya sözlü anlaşmalar, hatta görsel deliller gibi belge ve kanıtlar önemli roller oynar. İkinci bir önemli husus ise, bu tür davalarda ispat yükümlülüğünün, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan yararlanan taraf üzerinde olduğudur, bu da genellikle dava süreçlerini uzun ve karmaşık hale getirebilir.

Hukuki Prensiplerin Etkisi

Yargıtay kararları, Türkiye’deki hukuk pratiğinin yönünü önemli ölçüde etkiler ve bu alandaki ihtiyaçlar doğrultusunda çeşitli yasal düzenlemelerin oluşmasını sağlar. Bu bağlamda, Yargıtay 2. ve 3. Hukuk Daireleri’nin kararları, düğün takıları ve ziynet eşyaları üzerindeki mülkiyet hakkının belirlenmesine yönelik çeşitli bakış açıları sunarak, farklı senaryolarda adil ve eşit bir yaklaşım benimsenmesine yardımcı olur.

Özellikle, İslam hukukundan miras kalan ve geleneksel olarak “kadına bağış” sayılan ziynet eşyalarının aidiyeti konusundaki yeni perspektifler, toplumsal dönüşümleri de yansıtmakta ve bireylerin haklarını koruma altına alacak daha çeşitlendirilmiş bir hukuki çerçeve oluşturmaktadır.

Sonuç olarak, Yargıtay’ın düğün takıları konusundaki içtihat değişiklikleri, yerel örf ve adetlerin hukuk uygulaması üzerindeki etkisini genişletmiş ve aile hukukunun daha dengeli bir zemine oturmasına katkı sağlamıştır. Bu değişiklikler, aile içi eşitliğin ve birey haklarının korunmasını gözeten, dolayısıyla toplumsal barışa hizmet eden bir hukuki anlayışı temsil etmektedir.

Ziynet Eşyalarının Mülkiyeti

Düğünlerde takılan ziynet eşyaları, kültürel ve sosyolojik açıdan olduğu kadar hukuki açıdan da önemli bir yere sahiptir. Özellikle boşanma davalarında bu konular sıkça gündeme gelmektedir. Ziynet eşyalarının kime ait olduğu konusu, çeşitli yargı kararları ve hukuki düzenlemeler kapsamında ele alınmaktadır.

Ziynet Eşyalarının Kadına Bağışlanması

Ziynet eşyalarının mülkiyeti konusunda dikkat çeken önemli kararlardan biri, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/1040 E., 2020/240 K. sayılı kararıdır. Bu karar, düğün sırasında takılan ziynet eşyalarının kadına bağışlanmış sayıldığını belirtir. Ancak bunun aksinin ispatlanması mümkün olabilir. Örneğin, eğer erkek taraf ziynet eşyalarının kendisine ait olduğuna dair bir iddia ortaya koyarsa, bu iddianın yerel örf ve adetler ile anlaşma temelinde desteklenmesi gerekecektir.

İspat Yükümlülüğü

Ziynet eşyalarının kime ait olduğunun belirlenmesinde ispat yükümlülüğü, Türk Medeni Kanunu'nun 6. maddesi gereğince, iddia sahibine aittir. Bu madde, hukuki sonuçtan yararlanmak isteyen tarafın, iddiasını ispatlaması gerektiğini vurgular. Yani, bir kişi ziynet eşyalarının kendisine ait olduğunu iddia ediyorsa, bu iddiayı ispatlamak zorundadır.

Boşanma süreçlerinde çoğunlukla kadın tarafı, ziynetlerin kendisine hediye olarak takıldığını ileri sürer ve bu bağlamda iadesini talep eder. Yargıtay'ın kararları genellikle kadının bu talebini destekler niteliktedir, zira yerleşik içtihada göre düğünde takılan ziynetlerin kadına bağışlandığı kabul edilmektedir. Ancak, bu kabul aksi ispatlanmadıkça geçerlidir.

Yerel Örf ve Adetler

Ziynet eşyalarının mülkiyetine dair bu genel kabulün dışında, yerel örf ve adetler olayın seyrini değiştirebilir. Yargı kararlarında, yerel geleneklerin de dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Özellikle kırsal bölgelerde veya belli kültürel çevrelerde, takılar bazen erkek tarafına da bağışlanmış sayılabilir. Böyle bir durum söz konusu olduğunda, mahkeme yerel örf ve adetlerin yerinde incelenmesini ve anlaşmazlık konusu olan ziynetlerin aidiyetinin buna göre belirlenmesini sağlar.

Hukuki Süreçler ve Mülkiyet Talepleri

Düğün takılarının veya ziynet eşyalarının iadesi için açılan davalarda, genellikle mevcut delillerin ve tanık beyanlarının titizlikle değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu davalarda en temel kaynağı, tanık beyanları ve varsa video/fotoğraf delilleri oluşturmaktadır. Ayrıca, eşyaların evlilik süresince nerelerde saklandığı veya kimin tarafından kullanıldığına dair kanıtlar da önemli deliller arasında yer alır.

Boşanma sonrası ziynet eşyaları için açılan davalarda, kadın tarafın bu ziynetlerin iadesi için 10 yıllık bir zamanaşımı süresi bulunmaktadır. Bu süre, boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren işlemeye başlar ve içinde bulunan dönemde, ziynet eşyalarının aynen veya nakden iadesini isteme hakkı bulunur.

Sonuç

Ziynet eşyalarının mülkiyeti konusu, kültürel normlar, yerel örf-adetler ve yasal düzenlemelerle yakından ilişkilidir. Yargıtay ve Türk Medeni Kanunu, kadının bu tür eşyalar üzerindeki hak taleplerini genellikle desteklemekte, ancak bu konudaki farklılıkların ispatlanması halinde erkek tarafın da hak iddia edebileceği yönünde açıklık bırakmaktadır. Bu nedenle, hukuka başvurulacak her durumda, tarafların savlarını güçlü delillerle desteklemesi büyük önem taşımaktadır.

Davaların Yürütülmesi ve İspat Yükümlülüğü

Boşanma davalarında, düğünlerde takılan ziynet eşyalarının iadesi veya paylaşımı, çiftler arasında oldukça sık karşılaşılan bir sorun olup; bu sorunun çözümlenmesi yargı süreçlerinde birçok hukuki belirsizlik ve tartışmaya yol açmaktadır. Bu bölümde, davaların nasıl yürütüldüğü ve ispat yükümlülüğü süreçlerinde nelerin dikkate alındığına dair bilgiler sunulmaktadır.

Dava Süreci ve Zamanaşımı

Ziynet eşyalarının geri talep edilmesi, boşanma davalarının ana konularından biri olduğu gibi, aynı zamanda ayrı bir dava açılması durumunda da söz konusu olabilmektedir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 146. maddesi, ziynet eşyalarının bedel talebiyle açılan davalarda zamanaşımı süresini 10 yıl olarak belirlemiştir. Bu, ziynet eşyalarının iadesini talep eden tarafların, boşanmanın kesinleşmesi veya ziynetlerin alıkonulduğunun farkına varmasından itibaren, dava açmaları için 10 yıllık bir süreye sahip oldukları anlamına gelir.

İspat Yükümlülüğü ve Delil Sunumu

Borçlar Kanunu'nda yer alan bu zamanaşımı süresi kadar önemli olan bir diğer husus ise, ispat yükümlülüğüdür. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2023/191 esas ve 2023/703 karar numaralı kararı, ziynetlerin kadından alındığını ve iade edilmediğini ispatlama yükümlülüğünü kadın tarafına yüklemiştir. Bu durumda, ziynetlerin kadına ait olduğu kabul edilse de, karşı tarafın bu ziynetleri alıkoyduğu iddia ediliyorsa, bunu ispat etme görevi kadına ait olacaktır.

Delil Türleri ve Önemi

İspat yükümlülüğünün getirdiği zorluklar göz önüne alındığında, delil sunumu oldukça kritik bir önem taşır. Ziynet eşyalarının iadesi için davacı taraf çeşitli delillere ihtiyaç duymaktadır. Bu deliller şunlar olabilir:

  • Tanık Beyanları: Düğün sırasında veya sonrasında ziynet eşyalarının kim tarafından alındığına dair tanık beyanları önemli rol oynar.
  • Video veya Fotoğraf Kayıtları: Düğün gününe ait video veya fotoğraf kayıtları, takıların kime takıldığını ve takıların akıbetini belgeler nitelikte olabilir.
  • Sözleşmeler veya Yazılı Belgeler: Taraflar arasında ziynetlerin paylaşımına dair yapılmış olan yazılı anlaşmalar veya belgeler ispat gücünü artırır.

Dava Açma Aşamaları

Ziynet eşyalarının iadesine dair bir dava açmak isteyen taraf, davayı Aile Mahkemesinde açmalı; ancak aile mahkemesinin bulunmadığı yerlerde, Asliye Hukuk Mahkemesi yetkilidir. Hakim, dosyada sunulan delilleri inceleyerek karar verirken, yerel örf ve adetlerin varlığını da dikkate alacaktır.

Her ne kadar yerel örf ve adetler çoğu zaman ziynetlerin kadına ait olduğu yönünde hüküm verse de, mahkemelerde bu genellemenin dışında durumlarla da karşılaşılabileceği unutulmamalıdır. Özellikle, erkek tarafının da ziynet eşyaları üzerinde hak iddiasında bulunabileceği ve bunun ispat edilmesi gerekliliği, mahkeme süreçlerinde dikkat edilmesi gereken önemli noktalar arasında yer alır.

Mahkemelerin Karar Verme Kriterleri

Mahkemeler, ziynet eşyalarının iadesi davalarında taraflar arasındaki dengeyi sağlamak adına; her iki tarafın da sunduğu delilleri eşit ve adil bir şekilde değerlendirmekle yükümlüdür. Yargı süreci boyunca doğru delillerin sunulması ve bunların mahkeme tarafından kabul görmesi durumunda, dava sonuçları çok daha adil ve hakkaniyetli bir şekilde sonuçlanabilir.

Sonuç olarak, ziynet eşyalarının hukuki süreçlerde iadesi karmaşık ve dikkatli incelenmesi gereken bir husustur. Tarafların, ispat yükümlülüğünü ve yasal düzenlemeler çerçevesinde haklarını bilinçli bir şekilde ele almaları, dava süreçlerinde lehlerine sonuç alabilmeleri açısından kritik bir önem taşır.

Nişan ve Hediye İadesi Durumları

Nişanın bozulması, toplumumuzda bilhassa duygusal olarak zorlu bir süreçtir ve aynı zamanda hukuki sonuçları da beraberinde getirir. Bu bağlamda, nişan hediyelerinin iadesi, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 122. ve 123. maddeleri kapsamında düzenlenmiştir. Bu maddeler, nişanın bozulması sonrasında hediyelerin nasıl iade edileceğine dair temel prensipleri ortaya koyar.

Nişanın Bozulması ve Hukuki Sonuçları

Nişanın bozulmasının ardından, taraflar arasında verilen hediyelerin durumu gündeme gelir. TMK’nın 122. maddesi, eğer nişan evlenme dışındaki bir sebeple sona ererse, nişanlılar veya onların ebeveynleri tarafından verilen alışılmışın dışındaki hediyelerin geri istenebileceğini belirtir. Burada anahtar kelime "alışılmışın dışında"dır. Günlük hayatta olağan kabul edilen hediyeler geri istenemese de, değerli mücevherler gibi olağanın dışında kalan hediyelerin iadesi mümkündür.

İade Süreci ve Şartlar

Hediyelerin iadesi sadece aynen veya mislen değil, aynı zamanda ederi de dikkate alınarak talep edilebilir. Böylesi durumlarda, sebepsiz zenginleşme hükümleri uygulanır. Bu durumda, hediyenin aynen geri verilememesi durumunda, misli ya da bedeli talep edilebilir. TMK 123. madde, bu tür taleplerin nişanın sona ermesinden itibaren bir yıl içinde yapılması gerektiğini belirtir ve bu, taraflara belirli bir hukuki süreç içinde hareket etme zorunluluğu getirir. Bu süre, kanunun verdiği zamanaşımı süresidir.

Mahkeme Süreci ve İspatlar

Nişanın bozulmasıyla birlikte açılacak olan hediye iadesi davalarında, genellikle Aile Mahkemeleri yetkilidir. Hediyeleşmenin nişan vesilesiyle ve alışılmışın dışında verilmiş olduğunun ispatlanması gerekir. Mahkemeye yapılacak başvuruda, dava dilekçesinde hangi hediyelerin geri istendiği ve bunların nişan sürecindeki anlamı detaylıca belirtilmelidir.

Mahkemeler, hediyelerin iadesi taleplerini değerlendirirken, tanık beyanları, fotoğraflar, videolar ve daha önce verilmiş olan belgeler gibi delillere dayanabilirler. Özellikle tanık beyanları, hediyeleşmenin taraflarca nasıl algılandığı ve hangi koşullarda gerçekleştiğine dair önemli kanıtlar sunabilir.

Yargıtay Kararları Işığında Hediyelerin Statüsü

Yargıtay, zaman zaman bu tür davaları yorumlayarak, hukuki çerçeveyi olgunlaştırmıştır. Yargıtay kararları, nişan töreninde takılan takıların ve diğer maddi hediyelerin alışılmışın dışında sayılabileceğini kabul etmiş, ancak nişan yüzüklerini bu kapsamda değerlendirmemiştir. Bu bağlamda, her vakada somut delil ve belgelerin mevcut olması gerekmektedir.

Genel Değerlendirme

Sonuç olarak, nişanın bozulması hem kişiler arası hem de hukuki açıdan dikkatle ele alınması gereken bir süreçtir. Türk Medeni Kanunu'nun ilgili maddeleri ışığında, alışılmışın dışındaki hediyelerin geri istenmesi açık bir şekilde düzenlenmiş olup, hukuki destek almak çoğu zaman yararlı olabilir. Nişan hediyelerinin iadesine dair taleplerin, nişanın sonlanmasından sonraki bir yıl içinde yapılması gerekliliği, bu sürecin titizlikle takibini zorunlu kılmaktadır. Nihayetinde, hediyelerin iadesinde ispat yükü davacıya aittir ve başarı şansı, getirilen delillerin sağlamlığına bağlıdır. Bu aşamada, adil ve hakkaniyetli bir çözümün bulunması, tarafların ortak çıkarları doğrultusunda en uygun sonucu sağlar.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.