İnternet Yoluyla Tehdit Suçu

İnternet Yoluyla Tehdit Suçu

Sosyal medya, e-posta veya mesajlaşma uygulamaları üzerinden tehdit mi edildiniz? Anonim veya sahte bir hesabın arkasına saklanan kişilerin cezasız kalacağını düşünmeyin. Türk Ceza Kanunu, internet yoluyla işlenen tehdit suçlarına karşı sizi koruyor ve failler için ciddi hapis cezaları öngörüyor. Bu yazımızda, internet yoluyla tehdit suçunun ne olduğunu, yasal unsurlarını, cezalarını, şikâyet sürecini ve Yargıtay'ın emsal kararlarını tüm detaylarıyla ele alıyoruz. Haklarınızı öğrenin ve kendinizi nasıl koruyacağınızı keşfedin.

Elbette, istediğiniz bölümü aşağıda profesyonel bir üslupla ve SEO kurallarına uygun olarak hazırladım.


İnternet Yoluyla Tehdit Suçunun Tanımı ve Yasal Dayanağı

Dijital çağın getirdiği iletişim kolaylıkları, ne yazık ki bazı hukuka aykırı eylemlerin de zeminini oluşturmaktadır. Özellikle sosyal medya platformları, e-posta ve anlık mesajlaşma uygulamaları, faillerin anonimlik zırhının arkasına saklanarak başkalarının kişilik haklarına saldırdığı bir alana dönüşebilmektedir. Bu saldırıların en yaygın ve tehlikeli olanlarından biri de internet yoluyla tehdit suçudur. Bir kişinin, gelecekte kendisine veya bir yakınına yönelik haksız bir saldırı gerçekleştirileceği beyanıyla korkutulması, onun iç huzurunu ve karar verme özgürlüğünü ciddi şekilde zedeler.

Türk hukuk sistemi, bu tür eylemleri cezasız bırakmamaktadır. Tehdit suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 106. maddesinde, "Hürriyete Karşı Suçlar" başlığı altında düzenlenmiştir. Kanun koyucu bu düzenlemeyle, kişilerin korkudan ve endişeden uzak, özgür iradeleriyle hareket etme hakkını koruma altına almıştır. Suçun internet üzerinden işlenmesi, eylemin niteliğini değiştirmez; yalnızca işleniş biçimini farklılaştırır ve bazı durumlarda cezanın ağırlaşmasına neden olabilir.

Tehdit suçunun oluşması için, söylenen sözlerin veya yapılan eylemlerin mağdur üzerinde ciddi bir korku yaratmaya elverişli olması gerekir. Anlık bir öfke veya kızgınlıkla söylenen, ciddiye alınmayacak beddualar veya basit söylemler tehdit suçunu oluşturmaz. Tehdidin objektif olarak korkutucu olması ve mağdurun sübjektif olarak (kendi iç dünyasında) bu korkuyu hissetmesi aranır. Kanun, tehdidin konusuna göre suçu iki temel kategoriye ayırmıştır.

Hayata, Vücut veya Cinsel Dokunulmazlığa Yönelik Tehdit

Tehdit suçunun en ağır şekli, kanunun en hassas şekilde koruduğu değerlere yöneliktir. TCK'nın 106. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesi, bu suçu açıkça tanımlar: Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit etmek.

Bu suç tipi, mağdurun en temel varlık haklarına yönelik ciddi bir saldırı potansiyeli taşıdığı için kanun tarafından daha ağır bir yaptırıma bağlanmıştır.

  • Örnekler: Instagram üzerinden gönderilen "Seni bulup öldüreceğim," bir forum sitesinde yazılan "O sokağa bir daha girersen bacaklarını kırarım" veya WhatsApp üzerinden iletilen ve cinsel saldırı iması taşıyan mesajlar bu suç kapsamına girer. Burada önemli olan, tehdidin mağdurun kendisi kadar, annesi, babası, çocuğu veya eşi gibi bir yakınına yönelik olmasının da suçu oluşturmasıdır.
  • Cezası: Bu suçu işleyen fail, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Özellikle belirtmek gerekir ki, bu suçun bir kadına karşı işlenmesi durumunda cezanın alt sınırı dokuz aydan az olamaz.
  • Soruşturma: Bu suç, kamu düzenini ve güvenliğini doğrudan etkilediği için şikâyete tabi değildir. Yani, mağdur şikâyetçi olmasa bile, savcılık veya kolluk kuvvetleri suçu öğrendiği anda re'sen (kendiliğinden) soruşturma başlatmak zorundadır. Mağdurun bir ekran görüntüsüyle durumu polise bildirmesi, sürecin başlaması için yeterlidir.

Malvarlığına Yönelik veya Sair Bir Kötülük Tehdidi

Kanun, hayati değerler dışındaki menfaatlere yönelik tehditleri de cezasız bırakmamıştır. TCK m. 106/1, ikinci cümle uyarınca, bir kişiyi malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehdit etmek de suçtur. Bu kategori, ilkine göre daha hafif nitelikte kabul edilir ve yaptırımları farklıdır.

  • Malvarlığına Yönelik Tehdit: Mağdurun arabasını yakmakla, evinin camlarını kırmakla veya iş yerine zarar vermekle tehdit etmek gibi eylemler bu kapsama girer. Tehdidin "büyük bir zarara" yönelik olması aranır.
  • Sair Bir Kötülük Tehdidi: Bu ifade, kanunun geniş yorumlanmasına olanak tanıyan bir "torba" kavramdır. Hayat, vücut bütünlüğü ve malvarlığı dışındaki her türlü kötülük bu kapsama girebilir. Örneğin; "Seni ailene rezil edeceğim," "Özel görüntülerini internette yayarım," (bu durum şantaj suçunu da oluşturabilir) veya "Bu işten istifa etmezsen hakkında asılsız dedikodular çıkarırım" gibi ifadeler "sair kötülük" tehdididir.
  • Cezası: Bu suçun cezası, ilk kategoriye göre daha hafiftir. Fail, mağdurun şikâyeti üzerine altı aya kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Hâkim, olayın özelliklerine göre hapis cezası yerine para cezasına hükmedebilir.
  • Soruşturma: Bu suç tipinin soruşturulması ve kovuşturulması mağdurun şikâyetine bağlıdır. Mağdur, tehdidi ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikâyette bulunmazsa, bu hakkını kaybeder ve fail hakkında herhangi bir cezai işlem yapılamaz. Ayrıca, bu suç tipi uzlaştırma kapsamındadır; yani savcılık, dava açmadan önce dosyayı tarafların anlaşması için bir uzlaştırmacıya göndermek zorundadır.

Elbette, istediğiniz bölümü aşağıda profesyonel, SEO uyumlu ve bilgilendirici bir şekilde hazırladım.


Tehdit Suçunda Cezayı Ağırlaştıran Nitelikli Haller

Tehdit suçunun temel şeklinde öngörülen cezalar, bazı durumlarda yetersiz kalabilir. Kanun koyucu, suçun işleniş biçiminin mağdur üzerindeki korkuyu artırdığı, failin kimliğini gizleyerek kendini daha avantajlı bir konuma getirdiği veya suçun organize bir şekilde işlendiği durumları daha ağır bir yaptırıma tabi tutmuştur. İnternet ve sosyal medya üzerinden işlenen tehdit suçlarında bu nitelikli hallere sıkça rastlanmaktadır.

Türk Ceza Kanunu'nun 106. maddesinin 2. fıkrası (TCK m. 106/2), tehdit suçunun cezasını artıran bu özel durumları düzenlemektedir. Bu hallerden herhangi birinin varlığı durumunda, fail hakkında iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur. Bu, suçun temel haline göre çok daha caydırıcı bir yaptırımdır. Ayrıca, bu nitelikli hallerin varlığı halinde suç, şikâyete tabi olmaktan çıkar ve uzlaştırma kapsamı dışına alınır. Savcılık, suçu öğrendiği anda re'sen soruşturma başlatmakla yükümlüdür.

İnternet yoluyla işlenen suçlar bağlamında en sık karşılaşılan nitelikli haller şunlardır:

Kişinin Kendisini Tanınmayacak Hale Koyması (Sahte/Anonim Hesap)

Bu nitelikli hal, failin kimliğini gizleyerek suçu işlemesini ifade eder. Klasik örnekleri imzasız mektup veya özel işaretler kullanmak olsa da, dijital çağda bu durumun en yaygın karşılığı sahte (fake) veya anonim sosyal medya hesaplarıdır.

Failin, mağdur tarafından tanınmamak için gerçek kimliğini yansıtmayan bir profil (takma isim, başkasına ait veya sahte bir fotoğraf vb.) kullanarak tehdit mesajı göndermesi, bu nitelikli halin oluşması için yeterlidir. Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, bu durumun nitelikli hal sayılmasının temel nedeni, kimliği belirsiz bir kaynaktan gelen tehdidin mağdur üzerindeki korku ve endişeyi artırmasıdır. Mağdur, kim tarafından ve ne tür bir tehlikeyle karşı karşıya olduğunu bilemediği için kendini daha savunmasız hisseder.

Bu kapsama giren bazı eylemler şunlardır:

  • Facebook, Instagram, Twitter gibi platformlarda sahte bir isim ve profil fotoğrafı ile hesap açarak tehdit etmek.
  • Geçici veya anonim bir e-posta adresi üzerinden tehdit içerikli iletiler göndermek.
  • Kimliğini gizlemek amacıyla VPN (Virtual Private Network) gibi teknolojiler kullanarak IP adresini maskelemek.
  • Sadece kullanıcı adından oluşan ve kimliğe dair hiçbir ipucu barındırmayan anonim bir hesaptan tehditte bulunmak.

Burada önemli olan, failin kendisini tanınmaz kılma kastıyla hareket etmesidir. Failin bu yöntemleri kullanması, mağdurun onu tanımasını ve hukuki yollara başvurmasını zorlaştırır, bu nedenle kanun bu durumu daha ağır bir cezayla karşılamıştır.

Suçun Birden Fazla Kişi Tarafından Birlikte İşlenmesi

Tehdidin bir kişi yerine birden fazla kişi tarafından organize bir şekilde gerçekleştirilmesi, mağdur üzerindeki baskıyı ve tehlike algısını katbekat artırır. Kanun, bu kolektif eylemi de cezanın ağırlaştırılması için bir neden olarak kabul etmiştir.

İnternet ortamında bu durum, genellikle "linç kültürü" olarak da bilinen organize siber saldırılar şeklinde ortaya çıkar. Bir kişiyi hedef alan ve ortak bir amaç doğrultusunda hareket eden birden fazla kullanıcının, aynı anda veya kısa zaman aralıklarıyla tehdit içerikli mesajlar, yorumlar veya paylaşımlar yapması bu nitelikli hali oluşturur.

Örnek olarak şunlar verilebilir:

  • Bir WhatsApp veya Telegram grubunda örgütlenerek mağdura toplu halde tehdit mesajları göndermek.
  • Belirli bir etiket (hashtag) altında toplanarak bir kişiyi hedef alan ve tehdit içeren organize paylaşımlar yapmak.
  • Mağdurun bir sosyal medya gönderisinin altına, anlaşmalı bir şekilde çok sayıda kişinin tehditkar yorumlar yazması.

Bu nitelikli halin oluşabilmesi için faillerin suçu birlikte işleme iradesiyle hareket etmeleri gerekir. Yani, birbirinden habersiz şekilde aynı kişiyi tehdit eden farklı bireylerin eylemleri değil, ortak bir karar ve plan dahilinde hareket eden bir grubun eylemi söz konusudur.

Ayrıca, TCK'nın 106. maddesinin 3. fıkrası (TCK m. 106/3), tehdit suçunun başka bir suçla birlikte işlenmesi durumunu özel olarak düzenler. Buna göre, tehdit amacıyla kasten öldürme, kasten yaralama veya mala zarar verme gibi başka bir suç işlenirse, fail bu suçlardan dolayı da ayrıca cezalandırılır. Örneğin, fail "Seni öldüreceğim" dedikten sonra mağduru yaralarsa, hem tehdit suçundan hem de kasten yaralama suçundan ayrı ayrı ceza alacaktır. Bu hüküm, tehdidin sadece bir sözden ibaret kalmayıp somut bir eyleme dönüştüğü durumlarda adaletin tam olarak sağlanmasını hedefler.

Harika bir planlama! Belirttiğiniz ana hatlar ve kritik veriler doğrultusunda, "İnternet Yoluyla Tehdit Suçu" makalesinin "Soruşturma, Kovuşturma ve Yargılama Süreci" bölümünü aşağıda bulabilirsiniz.


Soruşturma, Kovuşturma ve Yargılama Süreci

İnternet yoluyla tehdit suçuna maruz kalan bir mağdurun, hakkını arayabilmesi ve failin cezalandırılmasını sağlayabilmesi için ceza muhakemesi sürecinin nasıl işlediğini bilmesi kritik öneme sahiptir. Bu süreç, suçun savcılığa bildirilmesinden başlayıp mahkeme kararına kadar uzanan belirli aşamaları, süreleri ve usulleri içerir. Failin anonim bir hesabın arkasına saklanması bu süreci zorlaştırsa da, hukuk sistemi bu tür suçlarla mücadele etmek için çeşitli mekanizmalara sahiptir.

Şikâyet, Zamanaşımı ve Uzlaştırma

Yargılama sürecinin ilk adımı, suçun yetkili makamlara bildirilmesidir. Ancak bu bildirimin niteliği, işlenen tehdit suçunun türüne göre değişiklik göstermektedir.

Şikâyet: Tehdit suçunun soruşturulması için her zaman mağdurun şikâyeti aranmaz. Bu durum, tehdidin ciddiyetine göre kanun tarafından ayrılmıştır:

  • Hayata, Vücut veya Cinsel Dokunulmazlığa Yönelik Tehditler (TCK m. 106/1, ilk cümle): Bu tür tehditler, kamu güvenliğini de ilgilendirdiği için şikâyete tabi değildir. Savcılık, suçu herhangi bir şekilde (örneğin bir ihbar veya kolluk tespiti ile) öğrendiği anda resen, yani kendiliğinden soruşturma başlatmakla yükümlüdür. Mağdur şikâyetçi olmasa veya şikâyetini geri çekse bile kamu davası devam eder.
  • Malvarlığına Yönelik veya Sair Bir Kötülük Tehdidi (TCK m. 106/1, ikinci cümle): "Mallarını yakacağım," "işini kaybettireceğim" gibi tehditler bu kategoriye girer ve soruşturulması mağdurun şikâyetine bağlıdır. Mağdurun, suçu ve faili öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikâyette bulunması gerekir. Bu süre hak düşürücü bir süredir; yani 6 ay içinde şikâyet yapılmazsa, soruşturma ve kovuşturma yapma hakkı ortadan kalkar.

Dava Zamanaşımı: Ceza hukukunda devletin bir suçu soruşturma ve kovuşturma yetkisinin kanunla belirlenmiş bir sınırı vardır. Tehdit suçunun temel hali için dava zamanaşımı süresi, suçun işlendiği tarihten itibaren 8 yıldır. Fail bu süre içinde tespit edilip hakkında dava açılamazsa, suç zamanaşımına uğrar ve ceza verilemez.

Uzlaştırma: Ceza Muhakemesi Kanunu uyarınca, bazı suçlarda tarafların mahkemeye gitmeden önce bir uzlaştırmacı aracılığıyla anlaşmaya varmaları hedeflenir. Tehdit suçunun TCK m. 106/1 kapsamında yer alan temel halleri (hem hayata yönelik olanlar hem de malvarlığına yönelik olanlar) uzlaştırma kapsamındadır. Soruşturma aşamasında savcılık, dosyayı öncelikle uzlaştırma bürosuna gönderir. Taraflar anlaşırlarsa soruşturma dosyası kapanır. Ancak, suçun nitelikli halleri (sahte hesapla, birden fazla kişi tarafından veya silahla işlenmesi gibi) uzlaştırma kapsamında değildir. Bu durumlarda doğrudan yargılama sürecine geçilir.

Görevli Mahkeme ve Failin Tespiti

Soruşturma aşaması tamamlandıktan ve yeterli şüpheye ulaşıldıktan sonra savcılık tarafından bir iddianame hazırlanır ve kovuşturma, yani mahkeme aşaması başlar.

Görevli ve Yetkili Mahkeme: İnternet yoluyla işlenen tehdit suçlarına ilişkin davalara bakmakla görevli mahkeme Asliye Ceza Mahkemesi'dir. Yetkili mahkemenin belirlenmesinde ise Yargıtay'ın yerleşik içtihatları önem kazanır. Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin K.2020/2695 sayılı kararında da belirtildiği gibi, internet veya mesaj yoluyla işlenen suçlarda yetkili mahkeme, mağdurun tehdit içeren iletiyi öğrendiği veya okuduğu yer mahkemesidir.

Failin Tespiti: İnternet suçlarında en büyük zorluk, failin kimliğinin belirlenmesidir. Failler genellikle sahte (fake) veya anonim profiller, VPN gibi IP gizleme servisleri kullanarak kimliklerini gizlemeye çalışır. Sosyal medya platformlarının (Facebook, Instagram, Twitter vb.) merkezlerinin yurt dışında olması ve kullanıcı bilgilerini adli makamlarla paylaşma konusunda isteksiz davranmaları bu süreci daha da karmaşık hale getirir. Ancak bu durum, soruşturmanın sonuçsuz kalacağı anlamına gelmez. Kolluk kuvvetleri ve savcılıklar;

  • Açık kaynak araştırması (OSINT) yapar.
  • Profilde yer alan telefon numarası, e-posta adresi gibi bilgileri kendi veri tabanlarıyla karşılaştırır.
  • Şüphelinin tespit edilmesi halinde dijital materyallerine (bilgisayar, telefon) el koyarak siber suçlar uzmanlarına bilirkişi incelemesi yaptırır.

Yargıtay, savcılıkların "yabancı şirketler bilgi vermiyor" gerekçesiyle kolayca takipsizlik kararı vermesini doğru bulmamaktadır. Örneğin, Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin K.2018/4172 sayılı kararı, savcılığın adli yardımlaşma (istinabe) gibi tüm yolları denemeden soruşturmayı sonlandıramayacağını vurgulamıştır.

Yargılama Sürecindeki Önemli İlkeler: Yargılama sırasında iki önemli kanun maddesi öne çıkar:

  • Zincirleme Suç (TCK m. 43): Eğer fail, aynı suç işleme kararı kapsamında aynı mağdura karşı farklı zamanlarda birden fazla tehdit mesajı göndermişse, her bir mesaj için ayrı ayrı ceza almaz. Bunun yerine, TCK m. 43 uyarınca tek bir suçtan ceza verilir ancak bu ceza belirli bir oranda artırılır.
  • İddianame ile Bağlılık (CMK m. 225): Mahkeme, yalnızca savcılığın iddianamede belirttiği fiil ve fail hakkında hüküm kurabilir. Yani, iddianamede sadece Instagram üzerinden gönderilen bir tehdit mesajı yer alıyorsa, mahkeme yargılama sırasında ortaya çıkan ancak iddianamede yer almayan bir Twitter tehdidi için ceza veremez. Bu durum, "yargılamanın sınırlılığı" ilkesinin bir gereğidir.

Harika bir planlama! Belirtilen bölüm başlığı, alt başlıklar ve kritik veriler doğrultusunda, makalenin son bölümü olarak tasarlanmış, SEO uyumlu ve bilgilendirici içeriği aşağıda bulabilirsiniz.


İnternet Tehdidine İlişkin Emsal Yargıtay Kararları

İnternet yoluyla tehdit suçunun teorik çerçevesi kanunlarla çizilmiş olsa da, bu suçun teknolojik boyutu ve kendine özgü zorlukları, uygulamanın nasıl şekilleneceği konusunda mahkemelere ve özellikle Yargıtay'a önemli bir rol yüklemektedir. Yargıtay, verdiği emsal kararlarla hem alt derece mahkemelerine yol göstermekte hem de dijital dünyada işlenen suçlara ilişkin hukuki boşlukları doldurmaktadır. Özellikle failin tespiti, delillerin niteliği, suçun vasıflandırılması ve yargılama yetkisi gibi kritik konularda Yargıtay içtihatları, mağdurlar ve sanıklar için hayati önem taşımaktadır.

Delil Değerlendirmesi ve Failin Tespiti

İnternet üzerinden işlenen tehdit suçlarında en temel zorluk, ekranın arkasındaki failin kimliğinin kesin olarak belirlenmesidir. Sahte (fake) hesaplar, anonim profiller ve IP adresini gizlemeye yönelik teknolojiler, soruşturma makamlarının işini zorlaştırmaktadır. Yargıtay, bu zorluklar karşısında hem soruşturmanın sınırlarını hem de delil değerlendirmesinin nasıl yapılması gerektiğini netleştiren kararlar vermiştir.

  • Soruşturma Sorumluluğundan Kaçınılamaz: Savcılıkların, yurt dışı merkezli sosyal medya sağlayıcılarının (Facebook, Instagram, Twitter vb.) bilgi vermediği gerekçesiyle soruşturmaları yetersiz bir araştırmayla sonlandırması sıkça karşılaşılan bir durumdu. Ancak Yargıtay bu duruma "dur" demiştir. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, K.2018/4172 sayılı kararında, savcılığın sadece IP adresi talebiyle yetinmeyip, açık kaynak araştırması, şüphelinin profilindeki arkadaş listesi, paylaşımlar ve diğer verilerin incelenmesi gibi alternatif yöntemleri denemesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu karar, soruşturma makamlarına, failin tespiti için tüm teknolojik ve hukuki imkanları sonuna kadar kullanma sorumluluğu yüklemektedir.

  • Hesap İnkârı Durumunda Araştırma Yükümlülüğü: Şüpheli tespit edilse bile, kişinin ilgili sosyal medya hesabının kendisine ait olmadığını iddia etmesi yaygın bir savunma yöntemidir. Bu durumda ispat yükü kime aittir? Yargıtay 4. Ceza Dairesi, K.2021/12536 sayılı kararında bu konuya açıklık getirmiştir. Karara göre, sanığın hesabı inkâr etmesi halinde mahkemenin, IP adreslerinin tespiti, baz istasyonu (HTS) kayıtlarının karşılaştırılması gibi teknik araştırmaları yapmadan, sadece sanığın soyut inkârına dayanarak mahkûmiyet kararı kuramayacağını belirtmiştir. Bu, eksik inceleme ile hüküm verilmesinin önüne geçen önemli bir güvencedir.

  • Delil Yetersizliği ve "Şüpheden Sanık Yararlanır" İlkesi: Soruşturma tüm imkanlara rağmen somut delile ulaşamazsa ne olur? Ceza hukukunun en temel ilkesi olan "şüpheden sanık yararlanır" (in dubio pro reo), dijital suçlarda da geçerlidir. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, K.2021/25193 sayılı kararında, dosyada mağdurun soyut beyanı dışında, sanığın suçu işlediğine dair kesin ve inandırıcı başka bir delil (mesajlaşma kaydı, tanık beyanı, teknik veri vb.) bulunmuyorsa, sanık hakkında beraat kararı verilmesi gerektiğini hükme bağlamıştır. Bu, masumiyet karinesinin korunması açısından kritik bir içtihattır.

Suçun Vasıflandırılması ve Yetkili Mahkeme

Tehdit eyleminin hukuken doğru tanımlanması (vasıflandırılması) ve davanın nerede görüleceği de Yargıtay kararlarıyla netleşen önemli konulardır.

  • Gıyapta Tehdit ve "İletme Kastı" Şartı: Tehdit her zaman doğrudan mağdura yöneltilmeyebilir. Bazen bir üçüncü kişi aracılığıyla dolaylı olarak da iletilebilir. Ancak bu durumda suçun oluşması için özel bir şart aranır. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, K.2019/18023 sayılı kararında, gıyapta (mağdurun bulunmadığı bir ortamda) söylenen tehdit sözlerinin suç sayılabilmesi için, failin bu sözleri mağdura ulaştırılması amacıyla (iletme kastıyla) söyleyip söylemediğinin araştırılması gerektiğini belirtmiştir. Eğer failin böyle bir kastı yoksa, sadece ortamda bulunanlara yönelik bir söz olarak kalır ve tehdit suçunun unsurları oluşmaz.

  • İleti Yoluyla İşlenen Suçlarda Yetkili Mahkeme: Mağdur Adana'da yaşarken, failin İstanbul'dan gönderdiği bir tehdit mesajı için dava nerede açılmalıdır? Bu soru, özellikle internet suçlarında önem kazanmaktadır. Yargıtay 4. Ceza Dairesi, K.2020/2695 sayılı kararında bu tartışmaya son noktayı koymuştur. Karara göre, WhatsApp, SMS, e-posta gibi ileti yoluyla işlenen tehdit suçlarında yetkili mahkeme, mağdurun bu iletiyi öğrendiği veya okuduğu yer mahkemesidir. Çünkü suçun manevi unsuru olan korku ve endişe, mağdurun iletiye vakıf olduğu yerde gerçekleşir. Bu karar, mağdurların kendi yaşadıkları yerde hukuki süreci başlatabilmeleri açısından büyük bir kolaylık sağlamaktadır.


Özetle, internetin ve sosyal medyanın anonimlik zırhı arkasından işlenen tehdit suçları, cezasız kalmamaktadır. Türk Ceza Kanunu'nun 106. maddesi, hayata yönelik tehditlerden malvarlığına yönelik tehditlere kadar geniş bir yelpazeyi kapsayarak failler için ciddi yaptırımlar öngörmektedir. Suçun sahte hesapla veya birden fazla kişiyle işlenmesi gibi nitelikli haller, cezaları daha da ağırlaştırmaktadır. Her ne kadar failin tespiti ve delil toplama süreçleri zorluklar içerse de, Yargıtay'ın emsal kararlarıyla şekillenen yargı pratiği, soruşturma makamlarını daha derinlikli araştırma yapmaya yöneltmektedir. Mağdurların, ekran görüntüleri gibi delilleri gecikmeksizin toplayarak ve 6 aylık şikâyet süresini kaçırmadan savcılığa başvurmaları, haklarını korumaları için atılacak en önemli adımdır. Unutulmamalıdır ki, dijital dünyada söylenen bir söz, gerçek dünyadaki kadar ciddi hukuki sonuçlar doğurabilir ve adalet mekanizmaları bu suçlarla mücadele etmek için gerekli araçlara sahiptir.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.