Sosyal Medya Paylaşımlarının Delil Niteliği

Sosyal Medya Paylaşımlarının Delil Niteliği

Dijital çağda sosyal medya paylaşımları hukuki uyuşmazlıklarda giderek artan oranda delil olarak kullanılmaktadır. Türkiye'de 54 milyon sosyal medya kullanıcısının bulunduğu günümüzde, Facebook, Twitter, Instagram gibi platformlardaki paylaşımların mahkemelerde delil değeri taşıyabilmesi için belirli hukuki koşulların yerine getirilmesi zorunludur. Bu makalede sosyal medya delillerinin hukuki niteliği, elde edilme şartları ve mahkeme uygulamaları detaylandırılmaktadır.

Sosyal Medya Paylaşımlarının Hukuki Niteliği ve Yasal Dayanak

Teknolojik gelişmelerin hukuk dünyasına yansımalarından biri olan sosyal medya paylaşımları, günümüzde mahkeme süreçlerinde giderek artan bir şekilde delil olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu paylaşımların hukuki niteliğinin belirlenmesi ve hangi yasal çerçevede değerlendirileceği meselesi, hem hukuk uygulayıcıları hem de vatandaşlar açısından büyük önem taşımaktadır.

Elektronik Belge Kavramı

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 199. maddesi, elektronik ortamda paylaşılan yazılı, sesli veya görsel içeriklerin belge niteliğinde olduğunu açıkça düzenlemektedir. Bu hukuki çerçeveye göre, Facebook, Twitter, Instagram, WhatsApp gibi platformlarda gerçekleştirilen paylaşımlar elektronik belge statüsü kazanmaktadır.

Elektronik belge kavramının kapsamı oldukça geniştir ve sosyal medya platformlarında gerçekleştirilen çeşitli aktiviteleri içermektedir:

  • Yazılı mesajlar ve yorumlar
  • Fotoğraf ve video paylaşımları
  • Sesli mesaj kayıtları
  • Durum güncellemeleri ve hikaye paylaşımları
  • Canlı yayın kayıtları

HMK m. 25 uyarınca, delillerin mahkemeye taraflarca getirilmesi temel ilke olarak benimsenmiştir. Bu ilke çerçevesinde, sosyal medya paylaşımlarının da mahkeme süreçlerine taraflar tarafından sunulması gerekmektedir. Ancak kanunda öngörülen istisnai hallerde, özellikle HMK m. 266 ve 288 gibi düzenlemeler kapsamında, hakimin delil toplayabileceği durumlar da mevcuttur.

Elektronik belgelerin ispat gücü değerlendirilirken, dijital verilerin özellikleri dikkate alınmalıdır. Bu belgeler, geleneksel yazılı belgelerden farklı olarak kopyalanabilir, değiştirilebilir ve silinebilir niteliktedir. Bu nedenle elektronik belgelerin orijinalliği ve bütünlüğü konusu özel bir dikkat gerektirmektedir.

Takdiri Delil Niteliği

Sosyal medya paylaşımları, takdiri delil kategorisinde değerlendirilmektedir. HMK m. 192 uyarınca, kanunun belirli bir delille ispat zorunluluğu öngörmediği hallerde, kanunda düzenlenmemiş olan diğer delillere de başvurulabilir. Bu düzenleme, sosyal medya paylaşımlarının ispat vasıtası olarak kullanılmasına hukuki zemin hazırlamaktadır.

Takdiri delil niteliği, hakime bu delilleri değerlendirmede geniş bir takdir yetkisi tanımaktadır. Hakim, sosyal medya paylaşımlarının güvenilirliğini, gerçekliğini ve ispat gücünü somut olay özelliklerini dikkate alarak belirlemektedir. Bu değerlendirmede şu unsurlar önem taşımaktadır:

  • Paylaşımın kaynağının güvenilirliği
  • İçeriğin tutarlılığı ve mantıklılığı
  • Diğer delillerle uyumu
  • Elde edilme şeklinin hukuka uygunluğu

HMK m. 194, tarafların hangi vakıanın hangi delille somutlaştırılacağını mahkemeye sunma yükümlülüğünü düzenlemektedir. Bu madde uyarınca taraflar, sosyal medya paylaşımlarını hangi iddialarını desteklemek için kullandıklarını açıkça belirtmelidir. Delil ile ispat edilmek istenen vakıa arasında açık bir bağlantı kurulması gerekmektedir.

Yargıtay içtihatlarına göre, sosyal medya paylaşımları tek başına yeterli görülmemekte, mutlaka diğer delillerle desteklenmesi aranmaktadır. Bu yaklaşım, elektronik ortamda bulunan verilerin kolaylıkla manipüle edilebilme riskinden kaynaklanmaktadır.

Takdiri delillerin değerlendirilmesinde serbestlik ilkesi geçerlidir. Hakim, sosyal medya paylaşımlarının ispat gücünü belirlerken, mahkemede oluşan kanaat ve diğer delillerle birlikte genel bir değerlendirme yapmaktadır. Bu süreçte, paylaşımın yapıldığı tarih, saat ve koşullar da önemli birer değerlendirme kriteri olmaktadır.

Sosyal medya paylaşımlarının hukuki niteliğinin belirlenmesinde, teknolojik gelişmelere uyum sağlama ihtiyacı da göz önünde bulundurulmaktadır. Dijital çağın gereklilikleri doğrultusunda, bu tür delillerin hukuk sistemine entegrasyonu konusunda esnek bir yaklaşım benimsenmeye başlanmıştır.

Hukuka Uygun delil Elde Etme Şartları ve Yasaklar

Anayasal ve Kanuni Sınırlar

Sosyal medya paylaşımlarının hukuki uyuşmazlıklarda delil olarak kullanılabilmesi için öncelikle hukuka uygun yollarla elde edilmesi zorunludur. Bu konudaki temel yasal çerçeve, Anayasa madde 38/VI hükmü ile belirlenmiştir. Söz konusu düzenlemeye göre "kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez."

Anayasal düzenlemeye paralel olarak 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu madde 189/II, hukuka aykırı delillerin mahkemece değerlendirilemeyeceğini açıkça düzenlemektedir. İlgili maddeye göre "hukuka aykırı olarak elde edilmiş olan deliller, mahkeme tarafından bir vakıanın ispatında dikkate alınamaz." Bu düzenleme ile yasak delil niteliğindeki delillerin ispat gücü olmayacağı açıkça kabul edilmiştir.

Sosyal medya platformlarından delil elde edilmesi sürecinde dikkat edilmesi gereken temel hukuki prensipler şunlardır:

  • Delilin hukuka uygun yollarla elde edilmiş olması
  • Kişilerin özel hayatlarının gizliliğinin korunması
  • Kişisel verilerin korunmasına ilişkin düzenlemelere uyulması
  • İlgili kişinin rızasının bulunması veya hukuki gerekçelerin varlığı

Yargıtay uygulamasında, belirli bir delille ispat zorunluluğu öngörülmemiş vakıalar bakımından delilin hukuka uygun yollarla elde edilmesini ve kişilerin özel hayatlarının gizliliğinin korunmasını gözetmektedir. Bu iki şartı taşıyan deliller hukuka uygun delil niteliğini haiz olacaktır.

Hukuka Aykırı Delil Elde Etme Yöntemleri

Sosyal medya platformlarından hukuka aykırı olarak delil elde etmenin çeşitli yöntemleri bulunmaktadır. Bu yöntemlerle elde edilen deliller mahkemece kabul edilmeyeceği gibi, aynı zamanda çeşitli suçların da konusunu oluşturmaktadır.

Bilişim sistemine yetkisiz erişim en yaygın hukuka aykırılık türlerinden biridir. TCK madde 243 uyarınca, bir bilişim sistemine yetkisiz olarak girmek veya orada kalmaya devam etmek suç teşkil etmektedir. Kişinin sosyal medya hesabına şifresini kırarak veya izinsiz olarak girmek bu kapsamda değerlendirilir.

TCK madde 244 ile düzenlenen bilişim sistemindeki verilere müdahale suçu da sosyal medya delilleri açısından önem taşımaktadır. Sosyal medya kayıtlarını programlar aracılığıyla değiştirmek, silmek veya sistemin işleyişini bozmak bu madde kapsamında suç oluşturur.

Kişisel verilerin hukuka aykırı olarak ele geçirilmesi konusu TCK madde 136 ile düzenlenmiştir. Sosyal medya platformlarında yer alan kişisel verilerin rıza olmaksızın elde edilmesi bu madde kapsamında cezai yaptırım gerektirmektedir.

Hukuka aykırı delil elde etme yöntemleri aşağıdaki şekillerde karşımıza çıkmaktadır:

  • Şifre kırma yoluyla sosyal medya hesaplarına erişim
  • Casus yazılım yükleme yoluyla telefon veya bilgisayarlarda bulunan bilgilere erişim
  • Sahte profil oluşturma yoluyla kişilerle iletişim kurarak bilgi edinme
  • Hesap sahibinin bilgisi ve izni olmaksızın üçüncü kişiler tarafından paylaşım yapılması
  • Sosyal medya kayıtlarını teknik programlar aracılığıyla değiştirmek

Yargıtay içtihatlarına göre, özel hayata müdahale teşkil eden bu tür eylemler sonucunda elde edilen deliller mahkemece değerlendirilemez. Özellikle sahte profil oluşturmak veya kişi profillerinde hesap sahibinin bilgisi, muvafakatı ve izni olmaksızın yapılan paylaşımların delil olarak sunulması halinde, bunlar HMK madde 189/II kapsamında hukuka aykırı delil kabul edilmektedir.

Buna karşın, herkesçe görünür şekilde yapılan paylaşımlar hukuka uygun delil niteliğindedir. Aynı şekilde bir eşin diğer eşe gönderdiği iletiler de hukuka uygun delildir ve vakıaların ispatında kullanılabilir. Ancak bu durumda dahi paylaşımın gerçekten ilgili kişi tarafından yapıldığının ispatlanması ve diğer delillerle desteklenmesi gerekmektedir.

KVKK ve TCK Kapsamında Sosyal Medya Mesajları

Sosyal medya platformlarında paylaşılan içeriklerin hukuki değerlendirilmesinde 6698 Sayılı Kişisel Verileri Koruma Kanunu ve Türk Ceza Kanunu hükümleri kritik önem taşımaktadır. Bu düzenlemeler, dijital ortamda kişisel verilerin korunması ile özel hayatın gizliliği arasında hassas bir denge kurarak sosyal medya mesajlarının delil olarak kullanımında sınırlar çizmektedir.

Kişisel Veri Korunması

KVKK 6698 Sayılı Kanun kapsamında sosyal medya mesajları ve paylaşımları, kişisel veri niteliği taşıyan bilgileri içerdiği ölçüde koruma altına alınmaktadır. Kişisel veri, kimliği belirli veya belirlenebilir gerçek kişiye ilişkin her türlü bilgi olarak tanımlandığından, sosyal medyada paylaşılan ad, soyad, adres, telefon numarası, fotoğraf ve benzeri bilgiler bu kapsamda değerlendirilmektedir.

Sosyal medya kullanıcıları, paylaştıkları içeriklerde yer alan kişisel verilerin hukuka uygun işlenmesinden sorumludur. Bu sorumluluk, sadece kendi bilgilerini değil, başkalarına ait kişisel verileri de kapsamaktadır. Rızası alınmadan kişisel bilgi paylaşımı, güvenli saklama yükümlülüğünün ihlali ve üçüncü kişilere hukuka aykırı veri devri KVKK ihlali oluşturmaktadır.

KVKK madde 5/e hükmü, sosyal medya yazışmalarının mahkemeye delil olarak sunulmasının belirli koşullar altında uygun olabileceğini düzenlemektedir. Ancak bu durum, kişisel verilerin işlenmesi için gerekli hukuki dayanağın bulunması ve veri işleme ilkelerine uygun hareket edilmesi koşuluna bağlıdır. İdari para cezası yaptırımı, KVKK ihlalinin en yaygın sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Sosyal medya platformları üzerinden elde edilen kişisel veriler, yalnızca açık rıza veya kanunda öngörülen diğer hukuka uygun dayanaklar çerçevesinde işlenebilir. Bu bağlamda, kişinin gizlilik ayarları ve paylaşım tercihleri, verilerin hukuka uygun elde edilip edilmediğinin belirlenmesinde temel kriterler arasında yer almaktadır.

Özel Hayata Müdahale Suçları

TCK madde 132 hükmü, özel hayatın gizliliğini koruyarak sosyal medya mesajlarının hukuka aykırı elde edilmesi ve ifşa edilmesini suç olarak düzenlemektedir. Bu maddeye göre, "bir kimseyi, özel hayatının gizliliğini ihlal edecek şekilde dinleyen, görüntü veya ses kaydı yapan, görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ele geçiren, ifşa eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır."

Sosyal medya bağlamında bu suçun tipik örnekleri arasında rızasız çıplak fotoğraf veya video paylaşımı, özel yazışmaların izinsiz ifşası ve ailevi sorunların kişinin rızası olmaksızın paylaşılması yer almaktadır. Bu tür davranışlar, hem kişinin özel hayatına müdahale hem de kişisel verilerinin hukuka aykırı işlenmesi sonucunu doğurmaktadır.

TCK madde 125 kapsamında düzenlenen hakaret suçu da sosyal medya platformlarında sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bir kişinin onur, şeref ve saygınlığına yönelik saldırıları içeren paylaşımlar bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılmaktadır.

Sosyal medya mesajlarının mahkemeye delil olarak sunulması sürecinde, bu içeriklerin hangi kullanıcı tarafından paylaşıldığının kesin tespiti, gerçekliğinin kanıtlanması ve hukuka uygun şekilde elde edilmiş olması zorunludur. Aksi takdirde, hem delil değeri kaybolmakta hem de veriyi elde eden kişi çeşitli suçlardan sorumlu tutulabilmektedir.

Özel yazışmaların kayıt altına alınması ve mahkemeye sunulması da dikkatli değerlendirilmesi gereken bir konudur. Eşler arasındaki mesajlaşmalar gibi özel iletişimlerin delil olarak kullanılması, özel hayatın gizliliği ile adil yargılanma hakkı arasındaki dengeyi koruyacak şekilde ele alınmalıdır. Bu nedenle, sosyal medya mesajlarının delil değeri kazanabilmesi için hem teknik hem de hukuki koşulların titizlikle yerine getirilmesi gerekmektedir.

Yargıtay İçtihatları ve Mahkeme Uygulamaları

Delil Değerlendirme Kriterleri

Yargıtay, sosyal medya paylaşımlarının delil niteliği konusunda istikrarlı bir içtihat geliştirmiştir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 2016/14742 Esas ve 2017/2577 Karar sayılı kararı, sosyal medya delillerinin kullanımına ilişkin temel kriterleri belirlemesi açısından emsal nitelik taşımaktadır.

Bu kararda belirlenen temel ilkeler şu şekildedir:

  • Sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlar ancak hesap sahibi tarafından veya aynı sanal ortamda bulunan kişiler tarafından delil olarak kullanılabilir
  • Hesap sahibinin bilgisi, muvafakati ve izni olmaksızın yapılan paylaşımların delil olarak sunulması hukuka aykırı delil teşkil eder
  • Sahte profil oluşturma veya kişi profillerinde hesap sahibinin bilgisi olmadan yapılan işlemler hukuka aykırı delil niteliğindedir

Yargıtay, sosyal medya delillerinin tek başına vakıaların ispatında yeterli olmadığını, bu bilgi taşıyıcılarının ancak diğer delillerle desteklendikleri takdirde hükme esas alınabileceğini kararlı şekilde vurgulamaktadır. Bu yaklaşımın temelinde, elektronik ortamdaki verilerin sahtelik riski ve kimlik belirsizliği bulunmaktadır.

Mahkemeler sosyal medya delillerini değerlendirirken şu kriterleri gözetmektedir:

  • Delilin hukuka uygun yollarla elde edilmiş olması
  • Sosyal medya hesabının kime ait olduğunun kesin şekilde tespit edilmesi
  • Paylaşımların gerçek hesap sahibi tarafından yapıldığının ispatlanması
  • Diğer delillerle desteklenme zorunluluğu

Boşanma Davalarında Sosyal medya Delilleri

Boşanma davalarında sosyal medya paylaşımları özellikle sadakatsizlik ve fiilen evliymiş gibi yaşama durumlarının ispatında sıklıkla kullanılmaktadır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 07.03.2017 tarihli nafaka kararı, bu konudaki yaklaşımı net şekilde ortaya koymaktadır.

Bu davada, TMK madde 176/3 uyarınca yoksulluk nafakasının kaldırılması talep edilmiş, davalının fiilen evliymiş gibi yaşadığının ispatı için Facebook ve WhatsApp kayıtları sunulmuştur. Ancak Yargıtay, sunulan delillerin hukuka aykırı olarak elde edildiği gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Kararda vurgulanan hukuka aykırılık sebepleri:

  • Facebook ve WhatsApp kayıtlarının bir bölümünün hukuka aykırı olarak elde edilmesi
  • Diğer bölümünün hukuka aykırı şekilde yaratılmış olması
  • Sosyal medya hesaplarının davalıya ait olduğunun ispat edilememesi
  • Klip çekimi görüntülerinin davacı tarafından hukuka aykırı olarak elde edilmesi

Hukuk Genel Kurulu'nun 2011/2-703 Esas 70 Karar sayılı 15.02.2012 tarihli kararı ise eşler arası delil elde etme konusunda farklı bir perspektif sunmaktadır. Bu karara göre, eşlerin birlikte hayat sürdürmeleri nedeniyle özel hayatlarının iç içe geçtiği kabul edilmektedir.

Kararda belirtilen önemli husus, eşlerden birinin diğerinin mektup, günlük veya fotoğraflarını zor veya tehdit olmaksızın evde bulması halinde, karşı tarafın özel hayatına ilişkin olsa dahi bunların hukuka uygun delil olduğuna hükmedilmesidir.

Boşanma davalarında sosyal medya delillerinin kabulü için gereken şartlar:

  • Delilin hukuka uygun yollarla elde edilmesi
  • Sosyal medya hesabının eşe ait olduğunun kesin ispatı
  • Paylaşımların ilgili eş tarafından yapıldığının belirlenmesi
  • Başka delillerle desteklenmesi zorunluluğu

Yargıtay, özellikle herkese açık profillerdeki paylaşımları hukuka uygun delil kabul ederken, izinsiz erişim yoluyla elde edilen bilgileri özel hayatın gizliliğini ihlal ettiği gerekçesiyle hukuka aykırı saymaktadır. Bu durum, eşler arasındaki delil elde etme sınırlarını belirlemesi açısından özel önem taşımaktadır.

Sosyal Medya Delillerinin Güvenilirlik Sorunu ve Çözüm Önerileri

Sahtelik Riski

Sosyal medya platformlarında 54 milyon kullanıcının bulunduğu Türkiye'de, dijital delillerin güvenilirlik sorunu hukuki uyuşmazlıkların çözümünde kritik bir öneme sahiptir. Elektronik ortamdaki verilerin kolaylıkla manipüle edilebilir olması, mahkemelerin bu tür delilleri değerlendirirken son derece dikkatli davranmasını gerektirmektedir.

Yargıtay kararlarında vurgulandığı üzere, sosyal medya hesapları çalınabilir, oturum açık kaldığı sırada başka kişiler tarafından paylaşım yapılabilir veya mevcut olmayan ancak gerçeği yansıtmayan içerikler üretilebilir. Bu durum özellikle profil sahipliğinin tespitinde önemli sorunlar yaratmaktadır.

Sahtelik riskinin ortaya çıkardığı temel sorun alanları şunlardır:

  • Hesap sahibinin kimliğinin belirsizliği
  • Paylaşımların gerçek hesap sahibi tarafından yapılıp yapılmadığının ispatlanamama sorunu
  • İçeriklerin sonradan değiştirilme ihtimali
  • Deepfake ve dijital manipülasyon teknolojilerinin yaygınlaşması

Mahkemeler bu riskleri göz önünde bulundurarak, sosyal medya paylaşımlarını tek başına vakıaların ispatında yeterli görmemekte ve ek delillerle desteklenmesini aramaktadır. Bu yaklaşım, CMK madde 217 çerçevesinde hukuka uygun delil elde etme prensibinin bir gereğidir.

Delil Destekleme Zorunluluğu

Yargıtay içtihatları doğrultusunda, sosyal medya kayıtlarının mutlaka başka delillerle desteklenmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Bu zorunluluk hem delilin güvenilirliğini artırmak hem de sahtelik riskini minimize etmek amacıyla getirilmiştir.

Delil destekleme yöntemleri aşağıdaki şekillerde gerçekleştirilebilir:

  • Tanık beyanları ile sosyal medya paylaşımlarının doğruluğunun teyit edilmesi
  • Uzman raporları ile dijital içeriklerin özgünlüğünün teknik olarak incelenmesi
  • IP adresi kayıtları ve platform tarafından sağlanan meta veriler
  • Çapraz referans kontrolü ile aynı dönemde yapılan diğer paylaşımların tutarlılığının incelenmesi

Özellikle boşanma davalarında eşlerin sosyal medya aktivitelerinin delil olarak kullanılması durumunda, mahkemeler en az iki farklı kaynaklardan destekleyici delil aranmaktadır. Bu yaklaşım, TCK madde 283 kapsamında şantaj veya TCK madde 217 kapsamında yalan beyanla isnat gibi suçların işlenmesini de engelleyici bir etki yaratmaktadır.

Delil değerlendirme sürecinde dikkat edilmesi gereken hususlar:

  • Sosyal medya hesabının davalı veya davacıya ait olduğunun kesin ispatı
  • Paylaşımların tarihi ve zamansal tutarlılığının kontrolü
  • Platform özelliklerine göre sahtelik riskinin analiz edilmesi
  • Hukuka uygun elde edilme şartının eksiksiz yerine getirilmesi

Mahkeme uygulamalarında elektronik delillerin birincil delil değil, destekleyici delil niteliğinde değerlendirildiği görülmektedir. Bu durum, teknolojik gelişmelerin hukuk sistemine adaptasyonunun henüz tam anlamıyla tamamlanmadığını göstermektedir.

Sonuç olarak, sosyal medya paylaşımlarının hukuki uyuşmazlıklarda delil olarak kabul edilebilmesi için katı koşullar aranmaktadır. Hukuka uygun elde edilme şartı, kişisel verilerin korunması, özel hayatın gizliliğine saygı ve delil güvenilirliği gibi temel prensipler çerçevesinde değerlendirilen bu deliller, ancak yeterli destekleyici kanıtlarla birlikte mahkemeler tarafından dikkate alınmaktadır. Gelecekte teknolojik altyapının gelişmesi ve güvenlik sistemlerinin güçlenmesiyle birlikte, sosyal medya delillerinin hukuki değerinin artması beklenmektedir. Bununla birlikte, mevcut durumda bu tür delillerin kullanımında azami dikkat gösterilmesi ve hukuki koşullara tam uygunluğun sağlanması zorunludur.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.