Sosyal Medyada Hakaret Suçu

Sosyal Medyada Hakaret Suçu

Sosyal medyada bir yoruma veya paylaşıma maruz kaldınız ve bunun hakaret olup olmadığını mı merak ediyorsunuz? Facebook, Twitter, Instagram gibi platformlarda işlenen hakaret suçunun yasal sonuçları nelerdir? Bu yazımızda, TCK m.125 kapsamında sosyal medya hakaret suçunun tüm detaylarını, 6 aylık şikayet süresini, ekran görüntüsü ve IP adresi gibi delillerin önemini, Yargıtay kararları ışığında ceza ve tazminat süreçlerini sizler için derledik. Hakkınızı nasıl arayacağınızı öğrenmek için okumaya devam edin.

Harika, istenen bölümü aşağıda bulabilirsiniz.

Sosyal Medyada Hakaret Suçunun Tanımı ve Yasal Çerçevesi

Teknolojinin ve internetin hayatın merkezine yerleşmesiyle birlikte iletişim alışkanlıklarımız kökten değişti. Facebook, Twitter (X), Instagram gibi sosyal medya platformları, düşüncelerimizi, eleştirilerimizi ve tepkilerimizi anında milyonlarca kişiye ulaştırabildiğimiz birer mecra haline geldi. Ancak bu sınırsız iletişim özgürlüğü, aynı zamanda kişilerin onur, şeref ve saygınlığını hedef alan saldırıların da artmasına zemin hazırladı. Klavyenin arkasına saklanarak yapılan bir yorumun veya paylaşılan bir içeriğin, gerçek hayattaki gibi hukuki ve cezai sonuçlar doğurabileceği çoğu zaman göz ardı edilmektedir. İşte bu noktada, Türk hukuk sistemi devreye girerek dijital alanda işlenen suçlara karşı yasal bir çerçeve sunmaktadır.

Sosyal medyada hakaret suçu, temelde 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında "Şerefe Karşı Suçlar" başlığı altında düzenlenmiştir. Kanun koyucu, kişilerin manevi varlığını ve toplum nezdindeki itibarını korumayı amaçlayarak bu tür eylemlere ciddi yaptırımlar öngörmüştür. Bu bölümde, hakaret suçunun ne anlama geldiğini ve sosyal medya özelinde nasıl bir hukuki karşılık bulduğunu detaylıca inceleyeceğiz.

Hakaret Suçu Nedir?

Hakaret, bir kişinin toplum içindeki değerini, onurunu ve saygınlığını zedelemeye yönelik her türlü söz, davranış veya isnattır. Türk Ceza Kanunu bu suçu iki temel hareketle tanımlar:

  1. Somut Bir Fiil veya Olgu İsnat Etmek: Bir kişiye, onun onurunu kıracak nitelikte, ispatlanabilir veya belirli bir olaya dayanan suçlamalarda bulunmaktır. Örneğin, birine sosyal medyada alenen "hırsız", "rüşvetçi" veya "dolandırıcı" demek, somut fiil isnadı yoluyla hakaret suçunu oluşturur. Burada önemli olan, isnat edilen eylemin kişinin itibarını sarsacak nitelikte olmasıdır.

  2. Sövmek Suretiyle Saldırmak: Genel ve soyut nitelikteki aşağılayıcı, küçük düşürücü ifadeler kullanmaktır. "Geri zekalı", "şerefsiz", "karaktersiz", "hayvan" gibi kelimeler bu kapsama girer. Bu tür ifadeler, doğrudan kişinin kişiliğine yönelik bir saldırı niteliği taşır ve onurunu rencide etme amacı güder.

Bu suçun yasal dayanağı TCK'nın 125. maddesinin 1. fıkrasıdır (TCK m. 125/1). İlgili maddeye göre, “Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”

Suçun oluşması için failin kastının bulunması, yani bilerek ve isteyerek kişinin saygınlığını zedeleme amacı taşıması gerekir. Ayrıca, hakaretin yöneldiği kişinin belirli veya belirlenebilir olması şarttır. Kimliği açıkça yazılmasa bile, yapılan yorum veya paylaşımdan ortalama bir okuyucunun kimi kastettiğini anlayabilmesi suçun oluşması için yeterlidir.

Unutulmamalıdır ki, hakarete uğrayan kişinin hakları sadece ceza hukuku ile sınırlı değildir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 24. ve 25. maddeleri, kişilik hakları saldırıya uğrayan kişiye hukuki koruma sağlar. Mağdur, bu maddelere dayanarak saldırının durdurulması, hukuka aykırılığının tespiti ve devam eden paylaşımların kaldırılması gibi taleplerle hukuk mahkemelerine başvurabilir.

Suçun Sosyal Medya Aracılığıyla İşlenmesi

Türk Ceza Kanunu, teknolojinin getirdiği yenilikleri öngörerek hakaret suçunun işlenme biçimlerine özel bir düzenleme getirmiştir. TCK m. 125/2, suçun “mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi halinde” de temel cezanın uygulanacağını belirtir. Bu fıkra, sosyal medya üzerinden işlenen hakaret suçlarının yasal temelini oluşturur.

Bu kapsamda değerlendirilen eylemler oldukça geniştir:

  • Facebook'ta bir kişinin duvarına veya bir gönderinin altına hakaret içeren yorum yapmak.
  • Twitter (X) üzerinden bir kişiyi etiketleyerek veya ondan bahsederek aşağılayıcı bir tweet atmak.
  • Instagram'da bir fotoğrafın altına küçük düşürücü bir yorum yazmak veya hakaret içeren bir "story" (hikaye) paylaşmak.
  • WhatsApp veya Telegram gibi anlık mesajlaşma uygulamalarından doğrudan veya grup sohbetleri aracılığıyla hakaret içerikli mesajlar göndermek.
  • Bir blog yazısı veya forum başlığı altında bir kişiyi hedef alan onur kırıcı ifadeler kullanmak.

Bu eylemlerin tamamı, TCK m. 125/2 kapsamında değerlendirilir ve suçun temel şekliyle aynı cezai yaptırıma tabidir. Sosyal medyanın yapısı gereği, bu tür eylemler genellikle mağdurun yokluğunda (gıyabında) ve çok sayıda kişinin tanıklığında gerçekleşir. Bir kişinin herkese açık profilinde yapılan hakaret içerikli bir paylaşım, anında binlerce kişi tarafından görülebilir. Bu durum, suçun etkisini artırdığı gibi, kanun nezdinde cezanın ağırlaştırılmasına neden olan "aleniyet" unsurunu da gündeme getirir. Dolayısıyla, sosyal medyada işlenen bir hakaret, basit bir hakaret suçundan daha ağır sonuçlar doğurma potansiyeline sahiptir.

Harika bir taslak! Belirtilen bölüm için istenen kriterlere uygun, profesyonel ve SEO odaklı içeriği aşağıda bulabilirsiniz.


Suçun Nitelikli Halleri ve Cezayı Etkileyen Durumlar

Sosyal medya üzerinden işlenen hakaret suçunun temel cezası kanunda belirlenmiş olsa da, her olay kendi özel koşulları içinde değerlendirilir. Fiilin işleniş biçimi, tarafların durumu ve olayın gelişim süreci, verilecek cezanın miktarını önemli ölçüde değiştirebilir. Türk Ceza Kanunu, bazı durumları cezanın artırılmasını gerektiren nitelikli hal olarak kabul ederken, bazı durumları ise cezada indirim yapılmasını veya tamamen ceza verilmemesini sağlayan özel sebepler olarak düzenlemiştir. Bu nedenle, bir hakaret eyleminin hukuki sonucunu tam olarak anlayabilmek için bu artırıcı ve azaltıcı nedenleri bilmek kritik öneme sahiptir.

Aleniyet Unsuru ve Cezanın Artırılması

Sosyal medyada hakaret suçunun en sık karşılaşılan nitelikli hali, suçun aleniyet ilkesi çerçevesinde, yani herkese açık bir şekilde işlenmesidir. Aleniyet, eylemin belirsiz sayıda kişi tarafından görülme, duyulma veya algılanma ihtimalinin bulunduğu ortamlarda gerçekleştirilmesi anlamına gelir.

Facebook'taki herkese açık bir duvar gönderisi, Twitter'da atılan bir tweet, Instagram'da bir fotoğrafın altına yazılan yorum veya herkese açık bir YouTube videosuna yapılan yorum, doğası gereği alenidir. Bu tür paylaşımlar, sadece belirli bir kişiye değil, o platformu kullanan binlerce, hatta milyonlarca potansiyel kullanıcıya ulaşma imkanına sahiptir.

İşte bu noktada Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 125. maddesinin 4. fıkrası devreye girer. Bu fıkra, hakaret suçunun alenen işlenmesi durumunda verilecek cezanın altıda bir (1/6) oranında artırılacağını açıkça hükme bağlamıştır. Yargıtay'ın yerleşik içtihatları da sosyal medya platformlarındaki herkese açık profiller üzerinden yapılan hakaretleri istisnasız olarak bu kapsamda değerlendirmektedir. Bu durumun tek istisnası, Instagram veya Facebook'taki direkt mesaj (DM) gibi sadece iki kişi arasında kalan veya üçten az kişinin bulunduğu kapalı WhatsApp grupları gibi özel iletişim kanallarıdır. Bu kanallarda aleniyet unsuru oluşmaz.

Cezayı artıran bir diğer önemli nitelikli hal ise suçun kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesidir. Örneğin, bir vatandaşın, aldığı bir trafik cezası nedeniyle polis memuruna sosyal medya üzerinden hakaret etmesi bu kapsamdadır. Bu durumda, suçun cezasının alt sınırı bir yıldan az olamaz. Bu düzenlemenin amacı, kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken sahip oldukları saygınlığı ve kamu hizmetinin itibarını korumaktır.

Cezada İndirim veya Cezasızlık Sebepleri

Her hakaret eylemi otomatik olarak en ağır cezayla sonuçlanmaz. Kanun, failin lehine olabilecek bazı durumları da göz önünde bulundurarak hakkaniyetli bir denge kurmayı amaçlar. Bu durumlar cezada indirim yapılmasını veya failin tamamen cezasız kalmasını sağlayabilir.

  • Haksız Tahrik: En yaygın indirim sebeplerinden biridir. Eğer hakaret eylemi, mağdurun gerçekleştirdiği haksız bir fiile tepki olarak işlenmişse, faile verilecek cezada indirim yapılır. Örneğin, bir kişinin sosyal medyada sizin hakkınızda asılsız ve onur kırıcı bir iddia yayması (haksız fiil) üzerine, sizin de bu kişiye öfkeyle hakaret etmeniz (tepki) durumunda haksız tahrik indirimi uygulanabilir. Mahkeme, haksız fiilin ağırlığına göre cezada belirli bir oranda indirim yapacaktır.

  • Karşılıklı Hakaret: Sosyal medyadaki tartışmaların hararetiyle sıkça rastlanan bir durumdur. Bir tarafın başlattığı hakarete, diğer tarafın da hakaretle karşılık vermesi halinde karşılıklı hakaret söz konusu olur. Bu durumda TCK, hâkime geniş bir takdir yetkisi tanır. Hâkim, olayın özelliklerine ve tarafların kusur durumuna göre:

    • Her iki tarafa da ceza vermekten vazgeçebilir.
    • Taraflardan birinin eylemini daha ağır bularak sadece o tarafa ceza verebilir.
    • Her iki tarafa da indirimli bir ceza uygulayabilir.
  • Kasten Yaralamaya Tepki Olarak İşlenmesi: Kanunun cezasızlık öngördüğü özel bir durumdur. Eğer hakaret, kişiye karşı gerçekleştirilen bir kasten yaralama (fiziksel saldırı) fiiline tepki olarak anında söylenmişse, faile hakaret suçundan dolayı ceza verilmez. Bu hüküm, fiziksel saldırı karşısında gösterilen anlık sözel tepkinin hukuken mazur görüldüğünü ifade eder.

Bu özel durumlar, sosyal medya hakaret davalarının ne kadar dinamik ve çok katmanlı olabileceğini göstermektedir. Bir avukatla çalışmak, davanın bu gibi inceliklerini doğru bir şekilde mahkemeye sunarak lehinize sonuç alma ihtimalinizi artıracaktır.

Harika bir planlama. Belirttiğiniz yapı ve kritik veriler doğrultusunda, makalenin istenen bölümünü SEO kurallarına uygun, akıcı ve bilgilendirici bir dille hazırladım.


Soruşturma Süreci: Şikayet, İspat ve Deliller

Sosyal medya üzerinden hakarete uğradığınızda, bu haksız fiilin cezasız kalmaması için atılması gereken adımlar hukuki bir süreci başlatır. Suçun tespiti ilk adımdır; ancak adaletin tecelli etmesi için doğru zamanda, doğru delillerle ve doğru usullerle hareket etmek kritik öneme sahiptir. Bu bölümde, hakaret suçuna ilişkin soruşturma sürecinin temel taşları olan şikayet prosedürü, delillerin toplanması ve failin tespiti gibi hayati konuları detaylıca ele alacağız.

Şikayet Süresi ve Usulü

Sosyal medya yoluyla işlenen hakaret suçu, Türk Ceza Kanunu uyarınca takibi şikayete bağlı suçlar kategorisinde yer alır. Bunun anlamı, savcılığın veya kolluk kuvvetlerinin bu suçu kendiliğinden (re'sen) soruşturmaya başlamayacağıdır. Soruşturmanın başlayabilmesi için mutlaka mağdurun şikayetçi olması gerekir.

Bu noktada en kritik bilgi, şikayet için kanunda öngörülen süredir. Mağdur, hakaret eylemini ve bu eylemi gerçekleştiren kişiyi öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikayette bulunmak zorundadır. Bu 6 aylık süre, hak düşürücü bir süredir. Yani, bu süre geçtikten sonra şikayette bulunma hakkı ortadan kalkar ve artık yasal süreç başlatılamaz. Bu nedenle, hakarete maruz kalındığında zaman kaybetmeden harekete geçmek esastır.

Şikayet başvurusu, aşağıdaki mercilere yazılı bir dilekçe ile veya sözlü beyanda bulunarak yapılabilir:

  • Cumhuriyet Başsavcılıkları
  • Polis Merkezleri (Karakollar)
  • Jandarma Komutanlıkları

Unutulmamalıdır ki, şikayet süresi ile suçun genel dava zamanaşımı süresi farklı kavramlardır. Hakaret suçunun dava zamanaşımı süresi 8 yıldır. Bu, şikayet yapıldıktan sonra fail tespit edilemese dahi, soruşturma dosyasının 8 yıl boyunca açık kalacağı ve bu süre içinde failin kimliği belirlendiğinde yargılamanın yapılabileceği anlamına gelir. Ancak süreci başlatabilmek için ilk ve en önemli şart, 6 aylık şikayet süresini kaçırmamaktır.

Delillerin Toplanması: Ekran Görüntüsü ve IP Adresi

Soruşturma sürecinin en önemli aşaması, suçun işlendiğini ve kim tarafından işlendiğini kanıtlayacak delillerin toplanmasıdır. Dijital ortamda işlenen bu suçta, deliller de dijital niteliktedir.

1. Ekran Görüntüsü (Screenshot): Hakarete uğradığınız anda yapmanız gereken ilk şey, ilgili içeriğin ekran görüntüsünü almaktır. Ancak bu ekran görüntüsü alelade olmamalıdır. Hukuken geçerliliği yüksek bir delil elde etmek için ekran görüntüsünde şu unsurların net bir şekilde görünmesine özen gösterilmelidir:

  • Hakaret içeren yorum, paylaşım veya mesajın kendisi.
  • Paylaşımı yapan hesabın profil adı ve mümkünse profil linki (URL adresi).
  • Paylaşımın yapıldığı tarih ve saat bilgisi.

Bu bilgiler, suçun ne zaman ve kim tarafından işlendiğine dair ilk ve en somut kanıtı oluşturur.

2. IP Adresi Tespiti: Ekran görüntüsü önemli bir başlangıç olsa da, özellikle sahte veya anonim profiller söz konusu olduğunda, failin kimliğini kesin olarak ispatlamak için IP (Internet Protocol) adresi tespiti hayati rol oynar. IP adresi, bir cihazın internet üzerindeki kimliği gibidir ve o cihazın hangi ağdan bağlandığını gösterir. Savcılık, şikayet üzerine ilgili sosyal medya sağlayıcısından (Meta, Google, X vb.) hakaret içeren içeriğin paylaşıldığı hesabın o anki IP adresini talep eder.

Bu noktada uluslararası hukuk ve zamanlama devreye girer. Facebook, Instagram, Twitter gibi dev platformların merkezleri ABD'de bulunduğu için, veri saklama süreleri ABD yasalarına tabidir. 18 U.S.C. § 2703 - f maddesi uyarınca, bu sağlayıcılar IP adresi gibi trafik verilerini genellikle 90 gün süreyle saklamakla yükümlüdür. Resmi bir makam tarafından talep edildiğinde bu süre 90 gün daha uzatılabilir. Bu nedenle, delillerin kalıcı olarak silinmemesi için 6 aylık şikayet süresinin sonunu beklemeden, mümkün olan en kısa sürede şikayette bulunmak gerekir. Yargıtay'ın yerleşik içtihatları da bu yöndedir. Nitekim Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin E. 2015/4151, K. 2016/259 sayılı kararında, delillerin kaybolmaması için soruşturma makamlarının ve mağdurların bu sürelere riayet ederek hızlı hareket etmesinin önemi vurgulanmıştır.

Failin Tespiti ve Yargısal Yaklaşım

Sosyal medyanın anonimlik imkanı sunması, soruşturmalardaki en büyük zorluklardan biridir. Sahte isimle açılmış bir hesaptan yapılan hakaretin failini bulmak her zaman kolay olmayabilir. Özellikle yurt dışı merkezli sosyal ağ sağlayıcıları, hakaret suçunu "düşük öncelikli suç" (low priority crime) olarak değerlendirip, IP bilgisi paylaşma konusunda isteksiz davranabilmektedir.

Ancak bu durum, soruşturmanın sonuçsuz kalacağı anlamına gelmez. Yargıtay, savcılıkların "sosyal medya şirketi bilgi vermedi" gerekçesiyle kolayca takipsizlik kararı vermesini doğru bulmamaktadır. Yüksek Mahkeme kararlarına göre, savcılıkların şu adımları atması beklenir:

  • Açık kaynak araştırması: Şüpheli hesapla ilgili internette herkese açık kaynaklardan (diğer sosyal medya profilleri, forumlar, web siteleri) detaylı bir araştırma yapılması.
  • Profil analizi: Şüphelinin profil fotoğrafı, takipçileri, takip ettikleri, eski paylaşımları gibi unsurların incelenerek kimliğine dair ipuçları aranması.
  • Mağdurun bilgisine başvurulması: Mağdurdan, bu hakareti kimin yapmış olabileceğine dair şüphelerinin ve bilgilerinin alınması.

Tüm bu araştırmalara rağmen failin kimliği hemen tespit edilemese bile, daha önce belirttiğimiz gibi 8 yıllık dava zamanaşımı süresi boyunca soruşturma dosyası hukuken açık kalır. Bu süre zarfında ortaya çıkacak yeni bir delil veya bilgi, dosyanın yeniden ele alınmasını ve failin yargı önüne çıkarılmasını sağlayabilir.

Elbette, talep ettiğiniz makale bölümünü aşağıda bulabilirsiniz. Bu bölüm, makalenin son kısmı olduğu için genel bir toparlama paragrafı da içermektedir.


Yargılama, Hukuki Sonuçlar ve İfade Özgürlüğü Sınırı

Sosyal medya üzerinden işlenen hakaret suçunda şikayet süreci başlatıldıktan ve savcılık tarafından yeterli delil toplandıktan sonra dosya, yargılama aşamasına geçer. Bu aşama, failin cezai sorumluluğunun belirlendiği, mağdurun ise hukuki haklarını talep edebildiği kritik bir süreçtir. Ancak bu süreçte her türlü eleştirel ifadenin suç sayılmadığı, ifade özgürlüğü ile hakaret arasındaki ince çizginin mahkemeler tarafından titizlikle değerlendirildiği unutulmamalıdır.

Görevli Mahkeme ve Uzlaşma

Sosyal medya aracılığıyla işlenen hakaret suçlarına ilişkin davalarda görevli mahkeme, Asliye Ceza Mahkemesi'dir. Soruşturma aşamasını yürüten Cumhuriyet Başsavcılığı, şüpheli hakkında kamu davası açılmasına karar verdiğinde iddianameyi Asliye Ceza Mahkemesi'ne sunar ve yargılama süreci başlar.

Ancak, dava açılmadan önce kanunun getirdiği önemli bir mekanizma devreye girer: Uzlaşma. Hakaret suçu, takibi şikayete bağlı suçlar kategorisinde yer aldığı için uzlaşma kapsamındadır. Bu şu anlama gelir: Savcılık, iddianame düzenlemeden önce dosyayı bir uzlaştırmacıya gönderir. Uzlaştırmacı, tarafları (mağdur ve şüpheli) bir araya getirerek aralarında bir anlaşma zemini arar. Taraflar;

  • Özür dilenmesi,
  • Belirli bir miktar maddi veya manevi tazminat ödenmesi,
  • Bir sivil toplum kuruluşuna bağış yapılması gibi konularda anlaşabilirler.

Taraflar arasında uzlaşma sağlanırsa, savcılık tarafından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar (takipsizlik kararı) verilir ve dosya ceza davasına dönüşmeden kapanır. Uzlaşma, hem adalet sisteminin yükünü hafifleten hem de tarafların mahkeme koridorlarında uzun süren bir yargılamayla yıpranmasını önleyen etkili bir çözüm yoludur.

Cezai ve Hukuki Sorumluluk (Tazminat)

Sosyal medyada hakarete maruz kalan bir kişinin, fail hakkında iki temel hakkı bulunmaktadır: cezai şikayet ve hukuki tazminat talebi. Bu iki süreç birbirinden bağımsız işler ve farklı sonuçlar doğurur.

  1. Cezai Sorumluluk: Bu, failin eyleminin Türk Ceza Kanunu kapsamında bir suç teşkil etmesi nedeniyle devlet tarafından cezalandırılmasını amaçlar. Yargılama sonucunda sanığın suçu işlediği sabit görülürse, TCK m. 125 uyarınca üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Suçun alenen işlenmesi gibi nitelikli hallerde bu ceza artırılır.

  2. Hukuki Sorumluluk (Manevi Tazminat): Ceza davası, faili cezalandırmaya odaklansa da mağdurun uğradığı manevi zararı doğrudan gidermez. İşte bu noktada 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) m. 58 devreye girer. Bu madde, kişilik hakları (onur, şeref, saygınlık vb.) hukuka aykırı bir şekilde saldırıya uğrayan kişinin, uğradığı manevi zarar karşılığında bir miktar paranın ödenmesini talep edebileceğini düzenler. Mağdur, ceza davasından tamamen bağımsız olarak veya ceza davasıyla birlikte Asliye Hukuk Mahkemesi'nde manevi tazminat davası açabilir. Bu davanın amacı, yaşanan üzüntü, elem ve itibar kaybını bir nebze de olsa telafi etmektir. Hatta ceza davasında sanık beraat etse veya dosya uzlaşma ile kapansa dahi, kişilik haklarının zedelendiğini düşünen mağdurun manevi tazminat talep etme hakkı devam eder.

Hakaret ve Eleştiri Hakkı Ayrımı

Sosyal medyanın bir ifade platformu olması, hakaret ile eleştiri arasındaki sınırın nerede başlayıp nerede bittiği sorusunu gündeme getirir. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 10. maddesi ile güvence altına alınan ifade özgürlüğü, kişilerin düşüncelerini serbestçe açıklamasını korur. Ancak bu özgürlük sınırsız değildir ve başkalarının hak ve özgürlüklerinin başladığı yerde sona erer.

Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre bu ayrım yapılırken şu kriterler göz önünde bulundurulur:

  • Eleştiri: Bir düşünceye, eyleme, esere veya olguya yöneliktir. Amacı, kamusal tartışmaya katkı sunmak veya bir durumu değerlendirmektir. Sert, rahatsız edici ve şok edici olabilir. Ancak kişiyi küçük düşürme, aşağılama veya sövme amacı taşımaz.
  • Hakaret: Doğrudan kişinin onur, şeref ve saygınlığını hedef alır. Kişinin kimliğine ve kişiliğine yönelik bir saldırıdır. "Geri zekalı", "şerefsiz", "hırsız", "ahlaksız" gibi somut bir olguya dayanmayan, sırf aşağılama amacı güden ifadeler hakaret kapsamındadır.

Özellikle kamuya mal olmuş kişiler (siyasetçiler, sanatçılar, sporcular) normal vatandaşlara göre daha ağır eleştirilere katlanmak zorundadır. Ancak bu durum, onlara yönelik hakaretin meşru olduğu anlamına gelmez. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin E. 2016/2955, K. 2016/8684 sayılı kararında da belirtildiği gibi, bir ifadenin hakaret suçunu oluşturabilmesi için kime yönelik olduğunun açıkça belli veya belirlenebilir olması gerekir. Mahkemeler, ifadenin söylendiği bağlamı, tarafların durumunu ve ifadenin genel kamuoyu tartışmasına katkı sunup sunmadığını bir bütün olarak değerlendirerek karar verir.


Sonuç olarak, sosyal medya platformlarının birer "hukuksuz alan" olmadığı, burada gerçekleştirilen eylemlerin ciddi yasal sonuçları bulunduğu açıktır. TCK m. 125 kapsamında tanımlanan hakaret suçu, fail için hapis veya adli para cezası riskini beraberinde getirirken, mağdura da şikayet hakkı ve TBK m. 58 uyarınca manevi tazminat talep etme imkanı tanımaktadır. Bu süreçte, 6 aylık şikayet süresine dikkat etmek, ekran görüntüsü gibi delilleri zamanında toplamak ve failin tespiti için gerekli adımları atmak büyük önem taşır. Yargılama aşamasında ise Asliye Ceza Mahkemesi'nin görevli olduğu, uzlaşma kurumunun etkili bir çözüm yolu sunduğu ve mahkemelerin ifade özgürlüğü ile hakaret arasındaki hassas dengeyi gözettiği unutulmamalıdır. Dijital dünyada klavye başına geçmeden önce ifadelerin hukuki sonuçlarını düşünmek bireyleri yasal sorumluluklardan korurken, hakarete uğrayanların da yasal haklarını bilerek hareket etmesi adaletin tecellisi için vazgeçilmezdir.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.