Trafik Kazası Sonrası Değer Kaybı Tazminatı Nasıl Alınır

Trafik Kazası Sonrası Değer Kaybı Tazminatı Nasıl Alınır

Trafik kazası geçiren araç sahipleri için değer kaybı tazminatı önemli bir hak olmakla birlikte, bu hakkın nasıl kullanılacağı ve hangi şartlarda talep edilebileceği konusunda doğru bilgi sahibi olmak kritik önem taşır. Bu rehber, araç değer kaybı tazminatı sürecini baştan sona detaylandırarak, hak sahiplerinin en etkin şekilde tazminat alabilmeleri için gerekli bilgileri sunmaktadır.

Araç Değer Kaybı Tanımı ve Hukuki Temelleri

Değer Kaybı Kavramı

Araç değer kaybı, trafik kazası sonucunda hasara uğrayan ve sonrasında onarılan bir aracın, kaza öncesi piyasa değeri ile onarım sonrası piyasa değeri arasındaki farktır. Bu kavram, modern hukukun en önemli tazminat türlerinden biri haline gelmiş olup, araç sahiplerinin uğradıkları maddi zararın tam olarak karşılanmasını amaçlar.

Bir araç ne kadar kusursuz bir şekilde onarılırsa onarılsın, kaza geçmişi nedeniyle ikinci el piyasadaki değeri düşer. Tramer kayıtları, boyanan parçalar, değiştirilen orijinal parçalar ve genel olarak "kazalı araç" damgası, aracın satış değerini olumsuz etkileyen temel unsurlardır. Bu durum, araç sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesine neden olur ve bu zararın kusurlu tarafça karşılanması hukuki bir zorunluluk haline gelir.

Değer kaybı iki ana kategoride incelenir. Birinci kategori, aracın boyanan, tamir edilen ve değiştirilen parçaları nedeniyle ortaya çıkan değer düşüşüdür. İkinci kategori ise hasar farkı olarak adlandırılan, orijinal parça yerine yan sanayi parça kullanılması nedeniyle oluşan ek değer kaybıdır.

Yasal Düzenlemeler

Türk hukuk sisteminde araç değer kaybı tazminatı, birden fazla kanun hükmü çerçevesinde düzenlenmiştir. Türk Borçlar Kanunu 49. maddesi, konunun temel hukuki dayanağını oluşturmaktadır: "Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür." Bu hüküm, trafik kazası sonrası oluşan tüm zararların, kusurlu taraf tarafından karşılanması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Türk Ticaret Kanunu 1409. maddesi, trafik kazalarında araç değer kaybı ve sorumluluklara ilişkin spesifik düzenlemeler içerir. Bu madde, sigorta şirketlerinin sorumluluklarını ve tazminat yükümlülüklerini detaylandırarak, mağdurların haklarının korunmasını sağlamaktadır.

Karayolları Trafik Kanunu 85. maddesi ise konuya farklı bir boyut kazandırır: "Motorlu aracın işleteni ve aracın bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olur." Bu düzenleme, sadece sürücünün değil, araç sahibinin de tazminat yükümlülüğü altında olduğunu belirlemektedir.

2016 yılında yapılan Karayolları Trafik Kanunu 97. madde değişikliği ile zarar görenlerin önce sigorta kuruluşuna yazılı başvuru yapması zorunluluğu getirilmiştir. Bu düzenleme, tazminat sürecinin daha düzenli ve sistematik bir şekilde işlemesini sağlamayı amaçlamaktadır.

Yargıtay Yaklaşımı

Yargıtay, araç değer kaybı konusunda istikrarlı ve tutarlı bir içtihat geliştirmiştir. Yargıtay 17. Hukuk Dairesi'nin 2016/5661 sayılı kararına göre, değer kaybı zararı "aracın olay tarihindeki hasar değeri ile hasarı giderildikten sonraki değer arasındaki farktan ibarettir." Bu tanım, değer kaybının hesaplanmasında temel referans noktasını oluşturmaktadır.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 2021/21252 esas, 2022/5913 karar sayılı önemli ilamında, değer kaybı hesaplanırken dikkat edilmesi gereken kriterler şu şekilde sıralanmıştır:

  • Aracın markası ve modeli
  • Kazanın meydana geldiği tarihteki araç yaşı
  • Aracın kilometresi
  • Hasar gördüğü kısımların niteliği ve kapsamı

Yüksek mahkeme, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2002/4512 sayılı kararında da tamamen onarılmış kazalı bir aracın mübadele değerinin, olaydan önceki değerinden mutlaka az olacağını kabul etmiştir. Bu yaklaşım, değer kaybının sadece teorik bir kavram değil, piyasa gerçekleri çerçevesinde somut bir zarar türü olduğunu ortaya koymaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2021/771 sayılı kararı ise konuya teknik boyut kazandırmıştır. Karara göre, değer kaybı incelemesi teknik bilirkişi incelemesini gerektirir ve bu inceleme olmaksızın adil bir tazminat hesaplaması yapılamaz.

Yüksek mahkemenin bu tutarlı yaklaşımı, alt derece mahkemelerinin kararlarında da standartlaşmayı sağlamış ve araç sahiplerinin haklarının korunması açısından önemli bir güvence oluşturmuştur. Bu içtihatlar, değer kaybı tazminatının hukuki temellerini güçlendirirken, uygulamada karşılaşılan sorunların çözümüne de ışık tutmaktadır.

Başvuru Şartları ve Yasal Süreçler

Araç değer kaybı tazminatı talep edebilmek için belirli şartların yerine getirilmesi ve yasal prosedürlerin doğru şekilde takip edilmesi gerekmektedir. Bu süreçte karşılaşılabilecek hukuki engellerin önceden bilinmesi, hak kayıplarının önlenmesi açısından kritik önem taşımaktadır.

Temel Başvuru Şartları

Araç değer kaybı tazminatı talebinde bulunabilmek için öncelikle iki temel şartın mutlaka sağlanması gerekmektedir. İlk şart, başvuru sahibinin trafik kazasında yüzde yüz kusurlu bulunmamasıdır. Bu durum, kaza tespit tutanağında veya mahkeme kararında belirtilen kusur oranları ile belirlenmektedir. Eğer zarar gören taraf kazada tamamen sorumlu tutulmuşsa, değer kaybı tazminatı talep etme hakkı doğmayacaktır.

İkinci temel şart ise aracın pert total işlemine tabi tutulmamasıdır. Pert total, aracın tamir masrafının rayiç değerinin belirli bir oranını aştığı durumlarda uygulanan işlem olup, bu durumda araç ekonomik ömrünü tamamlamış sayılır ve değer kaybı tazminatı talep edilemez.

Bunların yanı sıra, aracın 36 yaşından küçük olması şartı da bulunmaktadır. Bu yaş sınırı, aracın ilk tescil tarihinden itibaren hesaplanmakta ve bu sınırı aşan araçlar için değer kaybı tazminatı talep edilememektedir. Ayrıca hasarlanan parçaların daha önce başka bir kazadan dolayı onarım görmemiş olması ve kaza sonucunda aracın onarılabilir düzeyde hasar almış olması da gereklidir.

Diğer bir önemli şart ise aracın zorunlu trafik sigortasının bulunmasıdır. Sigortasız araçlarda meydana gelen kazalarda değer kaybı tazminatı süreci farklı şekilde işlemekte ve tüm sorumluluk doğrudan araç sahibi veya sürücü üzerinde kalmaktadır.

Zamanaşımı Süreleri

Değer kaybı tazminatı talebinin yasal süreler içerisinde yapılması, bu hakkın kullanılabilmesi için hayati önemdedir. Türk Borçlar Kanunu 72. maddesi uyarınca, tazminat istemi zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten başlayarak 2 yıl, fiilin işlendiği tarihten başlayarak ise 10 yıl içinde zamanaşımına uğramaktadır.

Pratik açıdan bakıldığında, kaza tarihinden itibaren 2 yıllık süre genellikle esas alınmaktadır. Bu sürenin hesaplanmasında kazanın gerçekleştiği tarih başlangıç noktası olarak kabul edilmekte ve takvim günü olarak sayılmaktadır. Sürenin son gününde saat 24.00'a kadar başvuru yapılması mümkündür.

Zamanaşımı süresinin durması veya kesilmesi durumları da önem taşımaktadır. Sigorta şirketine yazılı başvuru yapılması, mahkemede dava açılması veya icra takibi başlatılması gibi hukuki işlemler zamanaşımını kesebilmektedir. Ancak bu durumların hukuki geçerliliği için usulüne uygun şekilde yapılması gerektiği unutulmamalıdır.

Başvuru Usulü

Araç değer kaybı tazminatı sürecinin başlatılabilmesi için Karayolları Trafik Kanunu 97. maddesi gereğince, zarar gören tarafın önce kusurlu aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasına yazılı başvuru yapması zorunludur. Bu başvuru, elektronik posta, iadeli taahhütlü mektup veya noter aracılığıyla yapılabilmektedir.

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu 30. maddesi uyarınca, sigorta şirketi bu başvuruya 15 gün içinde yazılı olarak cevap vermek zorundadır. Bu süre içerisinde cevap verilmemesi veya yetersiz bir cevap verilmesi durumunda, hak sahibi dava açma veya tahkim yoluna başvurma imkanına kavuşmaktadır.

2025 yılı itibariyle zorunlu mali mesuliyet limiti 300.000 TL olarak belirlenmiştir. Bu limit, tek bir kaza için ödenecek maksimum tazminat tutarını ifade etmektedir. Eğer toplam zarar bu limiti aşıyorsa, aşan kısım için doğrudan araç sahibi veya sürücüye karşı dava açılması gerekebilmektedir.

Başvuru sırasında dikkat edilmesi gereken en önemli husus, tüm gerekli belgelerin eksiksiz şekilde hazırlanmasıdır. Kaza tespit tutanağı, ekspertiz raporu, araç ruhsatı ve sigorta poliçesi bilgileri, hasar fotoğrafları gibi belgeler başvurunun temelini oluşturmaktadır. Eksik veya hatalı belge sunulması durumunda sürecin uzaması veya başvurunun reddedilmesi riski bulunmaktadır.

Sigorta şirketinin olumsuz cevap vermesi veya hiç cevap vermemesi durumunda ise Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuru yapılabilmekte ya da Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açılabilmektedir. Bu aşamada uzman hukuki desteğin alınması, sürecin daha verimli şekilde yürütülmesi açısından önerilmektedir.

Sigorta Tahkim Komisyonu ve Mahkeme Süreçleri

Araç değer kaybı tazminatı talepleri için sigorta şirketinden olumsuz cevap alındığında veya hiç cevap alınamadığında, hak sahiplerine iki temel yol sunulmaktadır: Sigorta Tahkim Komisyonu'na başvuru ve mahkeme yolu. Her iki seçenek de kendine özgü avantaj ve dezavantajlara sahip olup, duruma göre en uygun yolun seçilmesi önem taşımaktadır.

Tahkim Başvurusu

5684 sayılı Sigortacılık Kanunu çerçevesinde düzenlenen tahkim sistemi, sigorta uyuşmazlıklarında alternatif çözüm yolu olarak büyük kolaylık sağlamaktadır. Sigorta Tahkim Komisyonu'na başvuru, klasik mahkeme davalarına kıyasla hem daha hızlı hem de daha ekonomik bir çözüm sunmaktadır.

Tahkim başvurusu yapabilmek için öncelikle Karayolları Trafik Kanunu 97. maddesi gereği sigorta şirketine yazılı başvuru yapılmış olması gerekmektedir. Sigorta şirketi 15 gün içinde bu başvuruya cevap vermek zorunda olup, olumsuz cevap verilmesi ya da hiç cevap verilmemesi durumunda tahkim yoluna başvuru mümkün hale gelmektedir.

Tahkim başvurusu sırasında dikkat edilmesi gereken en önemli husus, tam ve eksiksiz evrakların sunulmasıdır. Kaza tespit tutanağı, ekspertiz raporu, hasar fotoğrafları, araç belgelerini içeren dosyanın eksiksiz olması, tahkim sürecinin hızlanması açısından kritik öneme sahiptir.

Karar Süreçleri

Sigorta Tahkim Komisyonu'nun çalışma sistemi, farklı tazminat tutarlarına göre değişen karar mekanizmaları içermektedir. Bu sistem, hem hızlı çözüm hem de adil değerlendirme prensiplerini dengelemeyi amaçlamaktadır.

5.000 TL'ye kadar olan kararlar Sigorta Tahkim Komisyonu tarafından kesin olarak verilmekte ve bu kararlara karşı herhangi bir itiraz yolu bulunmamaktadır. Bu düzenleme, düşük tutarlı uyuşmazlıkların hızla çözümlenmesini sağlamaktadır.

5.000 TL'nin üzerindeki kararlar için ise farklı bir sistem işlemektedir. 10 gün içinde tahkim kararına itiraz edilebilmekte, ancak 40.000 TL'ye kadar olan itiraz kararları kesin nitelik taşımaktadır. Bu aşamada verilen kararlar artık değiştirilemez duruma gelmektedir.

Tahkim süreci ortalama 4-6 ay içinde tamamlanmaktadır. Bu süre, normal mahkeme davalarının yıllarca sürebileceği düşünüldüğünde oldukça avantajlı görülmektedir. Ayrıca tahkim sürecinde teknik bilirkişi raporları da daha hızlı hazırlanmakta, bu da genel sürenin kısalmasına katkı sağlamaktadır.

İtiraz Mekanizmaları

Tahkim sisteminin en önemli özelliklerinden biri, tazminat tutarına göre farklılaşan itiraz mekanizmalarıdır. Bu sistem, hem basit hem de karmaşık uyuşmazlıklar için uygun çözüm yolları sunmaktadır.

40.000 TL üzerindeki tahkim kararları için temyiz hakkı tanınmaktadır. Bu durumda ilgili taraf, kararı Yargıtay'a götürme hakkına sahip olmaktadır. Temyiz başvurusu, tahkim kararının hukuki açıdan değerlendirilmesini ve gerektiğinde bozulmasını sağlayabilmektedir.

Tahkim yolu yanında, klasik mahkeme yolu da her zaman açık bulunmaktadır. Türk Ticaret Kanunu 4. maddesi gereği, sigorta şirketine karşı açılacak davalar Asliye Ticaret Mahkemelerinin görev alanına girmektedir. Ancak araç sürücüsü tacir sıfatına sahip değilse, dava Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmektedir.

Mahkeme yolunun tercih edilmesi durumunda, sigorta limiti dolan durumlarda doğrudan araç sürücüsü ve ruhsat sahibine karşı da dava açılabilmektedir. Bu durumda dava, haksız fiilin gerçekleştiği yer veya mağdurun yerleşim yeri Asliye Hukuk Mahkemelerinde görülmektedir.

2025 yılı zorunlu mali mesuliyet limiti 300.000 TL olarak belirlenmiş olup, bu tutarı aşan değer kaybı tazminatları için sigorta limitinin doluluğu değerlendirilmelidir. Limit dolmuşsa, kalan tutar için doğrudan kusurlu tarafa başvuru gerekebilmektedir.

Her iki yol da kendine özgü avantajlara sahip olmakla birlikte, tahkim yolunun hız ve ekonomiklik açısından genellikle daha tercih edilir olduğu görülmektedir. Ancak yüksek tutarlı tazminat talepleri ve karmaşık hukuki durumlar için mahkeme yolunun daha uygun olabileceği unutulmamalıdır.

Değer Kaybı Hesaplama Yöntemleri

Araç değer kaybının doğru şekilde hesaplanması, tazminat sürecinin en kritik aşamalarından birini oluşturmaktadır. Bu hesaplama yöntemleri, yasal düzenlemeler ve Yargıtay kararlarının etkisiyle zaman içinde önemli değişiklikler geçirmiştir.

Hesaplama Kriterleri

Araç değer kaybının belirlenmesinde temel prensibi, aracın kaza öncesi hasarsız durumundaki ikinci el piyasa değeri ile tamir sonrası durumundaki değeri arasındaki farkın hesaplanması oluşturmaktadır. Bu hesaplamada dikkate alınması gereken faktörler şunlardır:

Aracın fiziksel özellikleri kapsamında marka, model, yaş, kilometre durumu ve genel kondisyonu değerlendirme sürecinde belirleyici rol oynamaktadır. Özellikle aracın piyasadaki tercih edilebilirlik durumu ve segmenti, değer kaybı oranını doğrudan etkilemektedir.

Hasarın niteliği ve kapsamı değerlendirmesinde, hangi parçaların değiştirildiği, boyama işlemlerinin kapsamı ve orijinal parça kullanım oranı kritik öneme sahiptir. Yan sanayi parça kullanımının oluşturduğu ek değer kaybı da bu kapsamda hesaba katılmaktadır.

Kaza geçmişi ve tramer kayıtları incelemesi, aracın daha önceki hasar durumunu ortaya koyarak hesaplama sürecine dahil edilmektedir. Özellikle hasarlanan parçaların kaza öncesi onarım görmemiş olması şartı bu noktada önem kazanmaktadır.

2021 yılında yapılan düzenleme ile 165.000 km sınırının kaldırılması sonucu, artık her kilometredeki hasar gören araç için değer kaybı talep edilebilmektedir. Bu değişiklik, yüksek kilometreli araç sahipleri için önemli bir gelişme olmuştur.

Yeni düzenlemede 75.000-149.000 km arası tüm araçlar için eşit katsayı uygulanması, hesaplama sistematiğinde standardizasyon sağlamıştır. Ancak 10 yaşından büyük ve 165.000 kilometreyi geçen araçlarda ödenecek bedel kademeli olarak azalmaktadır.

Yargıtay Uygulamaları

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2049 E. 2021/771 K. sayılı kararı, değer kaybı hesaplama konusunda emsal teşkil eden önemli bir karar niteliğindedir. Bu karar uyarınca kazalı araçta hayatın olağan akışına göre değer kaybının muhakkak oluşacağı kabul edilmiştir.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 2021/21252 E. 2022/5913 K. sayılı kararında, değer kaybı hesaplanırken aracın markası, yaşı, modeli ve hasar gördüğü kısımların dikkate alınması gerektiği açıkça belirtilmiştir. Bu karar, hesaplama kriterlerinin somutlaştırılması açısından önemlidir.

Yargıtay uygulamalarına göre değer kaybı tespiti, teknik bilirkişi incelemesini gerektiren bir süreçtir. Bilirkişiler, aracın serbest piyasa koşullarına göre kaza tarihi itibariyle hasarsız ikinci el rayiç değerini tespit ettikten sonra, tamir sonrası değeri belirleyerek aradaki farkı hesaplamaktadır.

Hesaplama metodolojisi olarak, aracın yaşı, özellikleri, hasar miktarı, hasarlı kısımların özelliği ve daha önce karışmış olduğu kazalar gibi faktörlerin tamamı değerlendirme sürecine dahil edilmektedir.

Anayasa Mahkemesi Kararının Etkisi

Anayasa Mahkemesi'nin 17.7.2020 tarihli 2019/40 E-2020/40 K. sayılı kararı, araç değer kaybı hesaplama sisteminde köklü bir değişiklik yaratmıştır. Bu karar ile Karayolları Trafik Kanunu 90. maddesinin birinci cümlesindeki "ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda" ibaresi ile ikinci cümlesindeki "ve genel şartlarda" ibaresi Anayasaya aykırı bulunmuştur.

Bu iptal kararının doğrudan etkisi, zarar kapsamının artık sadece 2918 sayılı KTK ve 6098 sayılı TBK haksız fiil hükümlerine göre belirlenmesi olmuştur. Genel şartlarda yer alan kısıtlayıcı hükümler artık geçerliliğini yitirmiştir.

Uygulamada değişiklik olarak, Anayasa Mahkemesi kararı öncesi sigorta genel şartlarına göre yapılan hesaplamaların yerini, Yargıtay uygulamalarına dayalı hesaplama yöntemleri almıştır. Bu durum, tazminat miktarlarında genel olarak artışa neden olmuştur.

Hesaplama standardizasyonu açısından değerlendirildiğinde, Anayasa Mahkemesi kararı sonrası değer kaybı hesaplamaları tamamen teknik bilirkişi raporlarına ve Yargıtay içtihatlarına dayalı olarak yapılmaktadır. Bu durum, her vakanın kendi şartları içinde değerlendirilmesini sağlamakla birlikte, hesaplama sürecinde daha fazla uzmanlık gerektirmektedir.

Güncel uygulama uyarınca kaza öncesi ve sonrası ikinci el değer farkı esası, değer kaybı hesaplamasının temel metodolojisini oluşturmaktadır. Bu yaklaşım, aracın gerçek piyasa değeri kaybını en objektif şekilde yansıtmayı hedeflemektedir.

Gerekli Evraklar ve Pratik Öneriler

Araç değer kaybı tazminatı sürecinde başarılı bir sonuç elde edebilmek için doğru belgelerin hazırlanması ve etkili bir strateji izlenmesi büyük önem taşımaktadır. Bu bölümde, başvuru sürecinde ihtiyaç duyulacak evraklar, dijital imkânlar ve uzman desteğinin gerekliliği detaylı olarak ele alınmaktadır.

Başvuru Evrakları

Değer kaybı tazminatı başvurusu yapabilmek için belirli belgelerin eksiksiz olarak hazırlanması gerekmektedir. Kaza tespit tutanağı, başvuru sürecinin en temel belgesi olup, trafik kazasının resmi olarak tespit edildiğini gösteren vazgeçilmez bir dokümandır. Bu belge olmaksızın hiçbir değer kaybı talebi kabul edilmemektedir.

Başvuru için gerekli olan diğer temel evraklar şunlardır:

  • Ekspertiz raporu: Aracın hasar miktarını ve onarım gerekliliğini gösteren teknik değerlendirme raporu
  • Hasar fotoğrafları: Kazadan hemen sonra çekilen ve onarım öncesi durumu belgeleyen fotoğraflar
  • Sigorta poliçesi: Kusurlu aracın zorunlu trafik sigortası poliçe bilgileri
  • Araç ruhsatı: Hasar gören aracın tescil ve sahiplik bilgilerini içeren belge
  • Servis faturası ve raporu: Onarım işlemlerinin detaylarını ve maliyetini gösteren belgeler
  • Kimlik bilgileri: Başvuru sahibinin kimlik tespiti için gerekli belgeler
  • Vekaletname: Avukat aracılığıyla başvuru yapılması durumunda onaylı vekaletname sureti

Bu belgelerin tamamının orijinal ya da onaylı suretlerinin hazırlanması, başvuru sürecinin hızlı ve sorunsuz ilerlemesi açısından kritik önem taşımaktadır. Sigorta şirketi 15 gün içinde başvuruya yazılı olarak cevap vermek zorunda olduğundan, eksik belge durumunda bu süre uzayabilmektedir.

E-Devlet İmkanları

Teknolojik gelişmelere paralel olarak, değer kaybı sürecinin bazı aşamaları dijital platformlar üzerinden gerçekleştirilebilmektedir. E-devlet sistemi üzerinden araç değer kaybı başvurusu doğrudan yapılamasa da, sürecin önemli aşamalarında bu platform kullanılabilmektedir.

Sigorta Bilgi ve Denetim Merkezi (SBM) aracılığıyla e-devlet üzerinden eksper raporu talep edilmesi mümkündür. Bu hizmet, başvuru sahiplerinin fiziksel olarak ilgili kurumlara gitme zorunluluğunu ortadan kaldırmaktadır. Ayrıca, kusur oranlarının tespiti için de e-devlet sistemi kullanılabilmektedir.

E-devlet üzerinden erişilebilen diğer önemli hizmetler:

  • Eksper ataması ve rapor takibi
  • Kaza kayıtlarına erişim
  • Sigorta poliçe bilgilerinin sorgulanması
  • Kusur oranı belirleme sayfalarına erişim

Ancak asıl başvuru işleminin sigorta şirketine elektronik posta, iadeli taahhütlü mektup veya noter aracılığıyla yapılması zorunluluğu devam etmektedir. Bu durum, başvurunun hukuki geçerliliğinin sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır.

Uzman Desteği

Araç değer kaybı tazminatı süreci, karmaşık hukuki düzenlemeler ve teknik hesaplamalar içerdiğinden dolayı uzman desteği alınması son derece önemlidir. Sigorta simsarları yerine alanında uzman avukatlara başvurulması şiddetle tavsiye edilmektedir.

Sigorta simsarlarının genellikle düşük meblağlarda anlaşma yaptıkları ve "gayr-i kabili rücu" şartlarıyla hak kaybına neden oldukları bilinmektedir. Bu tür anlaşmalar, gelecekte ortaya çıkabilecek ek zararların talep edilme hakkını ortadan kaldırdığından, uzun vadede büyük zararlara neden olabilmektedir.

Uzman avukat desteğinin sağladığı avantajlar:

  • Yasal hakların tam olarak korunması
  • Uygun tutarda tazminat elde edilmesi
  • Süreçlerin hızlı ve etkili yönetimi
  • Sigorta Tahkim Komisyonu sürecinde profesyonel temsil
  • Mahkeme aşamasında deneyimli savunma

Kaza sonrası ilk 2 yıl içinde başvuru yapılması gereken bu süreçte, zaman kaybının önlenmesi açısından da uzman desteği kritik rol oynamaktadır. Özellikle 4-6 ay süren tahkim sürecinde doğru stratejinin belirlenmesi, elde edilecek tazminat miktarını önemli ölçüde etkilemektedir.

Sonuç olarak, araç değer kaybı tazminatı süreci dikkatli planlama ve doğru yaklaşım gerektiren önemli bir hukuki süreçtir. Gerekli belgelerin eksiksiz hazırlanması, dijital imkânların etkin kullanılması ve uzman desteği alınması, başarılı bir sonuç elde edilmesi için vazgeçilmez unsurlardır. Trafik kazası geçiren araç sahiplerinin haklarını tam olarak koruyabilmeleri ve adil tazminat alabilmeleri, bu rehberde belirtilen hususlara titizlikle uyulmasıyla mümkün olmaktadır. Sürecin her aşamasında bilinçli davranmak ve profesyonel destek almak, hem zaman kaybını önleyecek hem de en yüksek tazminat miktarının elde edilmesini sağlayacaktır.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.