Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar

Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar

Tüketici sözleşmelerinde karşılaşılan haksız şartlar, tüketicilerin haklarını kısıtlayan ve adaletsiz sonuçlar doğuran önemli bir hukuki sorundur. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun ile getirilen düzenlemeler, tüketicileri bu tür adaletsiz uygulamalara karşı korumaktadır. Haksız şartların tanımı, denetimi, yaptırımları ve hukuki sonuçları hakkında detaylı bilgiler bu makalede yer almaktadır.

Haksız Şartların Tanımı ve Temel Unsurları

Yasal Tanım

TKHK m.5/1 hükmüne göre haksız şart, "tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dahil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartları" olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım, Türk tüketici hukukunun temel taşlarından birini oluşturmakta ve tüketicilerin korunması açısından kritik önem taşımaktadır.

Yasal tanımın kökenleri 93/13/AET sayılı AB Konsey Yönergesi'ne dayanmaktadır. 5 Nisan 1993 tarihli bu yönerge, Avrupa Birliği üye ülkelerinde tüketici sözleşmelerindeki haksız şartların düzenlenmesi için temel çerçeveyi belirlemiştir. Türk hukuku da bu yönergeye uyum sağlayarak, hem uluslararası standartlara uygun hem de yerli hukuk sistemine entegre bir düzenleme getirmiştir.

Yargıtay HGK 2021/1119 sayılı kararında Yargıtay, haksız şartı "satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları" şeklinde açıklamıştır. Bu karar, haksız şartın unsurlarını net bir biçimde ortaya koyması açısından yargı uygulamasında yol gösterici niteliktedir.

Kümülatif Koşullar

Haksız şart kavramının gerçekleşebilmesi için kümülatif nitelikte iki temel koşul bulunmaktadır. Bu koşulların her ikisinin de aynı anda var olması gerekmekte, tek başlarına yeterli görülmemektedir.

İlk koşul, sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmeksizin sözleşmeye dahil edilmiş olmasıdır. Bu durum, tüketicinin sözleşme içeriğine etki edebilme imkanının bulunmaması anlamına gelmektedir. Standart sözleşmeler ve genel işlem koşulları bu kategorinin tipik örnekleridir.

İkinci koşul ise, söz konusu şartın tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olmasıdır. Bu dengesizlik objektif kriterlerle değerlendirilmekte ve sözleşmenin adaletli bir denge içermemesi anlamına gelmektedir.

Bu iki koşulun birlikte bulunması halinde, sözleşme şartı haksız şart olarak nitelendirilmekte ve kesin hükümsüz sayılmaktadır. Ancak bu hükümsüzlük sözleşmenin tamamını etkilemez; sözleşmenin diğer hükümleri geçerliliğini korur.

Müzakere Edilmeme Kriteri

TSHŞHY m.5/2 düzenlemesine göre, sözleşme şartının önceden hazırlanması ve standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketicinin sözleşme içeriğine etki edememesi durumunda, o şart müzakere edilmemiş kabul edilir. Bu düzenleme, müzakere edilmeme kavramının somut kriterlerini belirlemeye yöneliktir.

Müzakere edilmeme kriteri değerlendirilirken şu hususlar dikkate alınmaktadır:

  • Sözleşme şartının önceden hazırlanmış olması
  • Tüketicinin sözleşme içeriğini değiştirme imkanının bulunmaması
  • Standart form sözleşmelerin kullanılması
  • Tüketiciye sadece kabul etme veya reddetme seçeneğinin sunulması

İspat yükü konusunda önemli bir düzenleme getirilmiştir. Sözleşmeyi düzenleyen taraf, standart şartın münferiden müzakere edildiğini iddia ederse, bunu ispat etmekle yükümlüdür. Bu düzenleme, tüketicinin ispat yükünden kurtarılması ve korunması açısından kritik öneme sahiptir.

Müzakere edilmeme kriterinin objektif değerlendirilmesi gerekmektedir. Tüketicinin sözleşmeyi imzalamış olması veya sessiz kalmış olması, tek başına müzakere edildiği anlamına gelmez. Asıl olan, tüketicinin sözleşme şartlarını etkileyebilme imkanının fiilen var olup olmamasıdır.

Uygulamada, banka kredi sözleşmeleri, sigorta poliçeleri, telekomünikasyon hizmet sözleşmeleri gibi standart sözleşmeler çoğunlukla müzakere edilmemiş kabul edilmektedir. Bu tür sözleşmelerde yer alan şartların haksızlığı, her bir şart için ayrı ayrı değerlendirilmekte ve somut olayın özelliklerine göre karar verilmektedir.

Haksız Şartların Değerlendirilmesi ve Denetimi

Haksız şartların tespiti ve hukuki sonuçlarının belirlenmesi, objektif kriterlere dayalı bir değerlendirme süreci gerektirir. Bu süreç hem idari hem de yargısal denetim mekanizmalarını içermektedir.

Değerlendirme Kriterleri

TKHK m.5/6 uyarınca haksız şartın belirlenmesinde sözleşme konusu mal veya hizmetin niteliği, sözleşmenin kurulduğu andaki şartlar ve sözleşmenin diğer hükümleri dikkate alınır. Bu değerlendirme sözleşmenin kuruluş anı esas alınarak yapılır.

Değerlendirme kriterleri şunlardır:

  • Mal veya hizmetin niteliği: Sözleşme konusu edimin özel durumu, riski ve karmaşıklığı göz önünde bulundurulur
  • Sözleşmenin kuruluş şartları: Tarafların o andaki durumu, piyasa koşulları ve alternatif seçeneklerin varlığı incelenir
  • Diğer sözleşme hükümleri: Şartın diğer hükümlerle birlikte değerlendirilerek genel denge içindeki yeri belirlenir

TKHK m.5/7 gereğince, açık ve anlaşılır şekilde kaleme alınan sözleşme şartlarında asli edim yükümlülükleri arasındaki uygunluk ve fiyatla değer arasındaki denge haksızlık değerlendirmesi kapsamında incelenemez. Bu düzenleme, sözleşme özgürlüğü ilkesini koruma amacı taşır.

İdari Denetim

TKHK m.5/8 uyarınca Ticaret Bakanlığı, genel olarak kullanılan sözleşmelerdeki haksız şartların çıkarılması veya kullanımının önlenmesi için gerekli tedbirleri alma yetkisine sahiptir.

İdari denetim süreci TSHŞHY m.8 düzenlemesiyle şu şekilde işlemektedir:

  • Bakanlık haksız şart tespiti durumunda sözleşmeyi düzenleyene 30 gün süre verir
  • Bu süre gerekçeli kararda belirtilen hallerde 90 güne kadar uzatılabilir
  • Verilen süre içinde haksız şartlar sözleşme metninden çıkarılmaz ise TKHK m.77 uyarınca her bir sözleşme için idari para cezası uygulanır

İdari denetimin avantajları:

  • Toplu ve etkin koruma sağlar
  • Haksız şartların yaygın kullanımını önler
  • Preventif bir koruma mekanizması oluşturur
  • Tüketicilerin bireysel başvuru yapmasını gerektirmez

Yargısal Denetim

Yargısal denetim, haksız şartlara karşı bireysel koruma mekanizmasını oluşturur. Bu denetim iki şekilde gerçekleştirilir:

Bireysel Davalar: Tüketiciler, sözleşmelerindeki haksız şartlara karşı mahkemeye başvurabilir. Mahkeme haksız şartı tespit ettiğinde, bu şartı kesin hükümsüz sayar ancak sözleşmenin geri kalan kısmı geçerliliğini korur.

Kollektif Davalar: Tüketici örgütleri, genel kullanımdaki sözleşmelerde yer alan haksız şartlara karşı dava açabilir. Bu davalar, belirli bir sözleşme türündeki haksız şartların genel olarak yasaklanmasını hedefler.

Yargısal denetimin özellikleri:

  • Re'sen nazara alma: Mahkeme haksız şartı kendiliğinden dikkate alır
  • Kesin hükümsüzlük: Haksız şartlar mutlak olarak geçersizdir
  • Sözleşmenin devamı: Haksız şartın çıkarılmasıyla sözleşme ayakta kalır
  • İspat yükü: Şartın müzakere edildiğini iddia eden taraf bunu ispat etmekle yükümlüdür

Yargıtay uygulaması da bu konuda önemli kararlar vermiştir. Yargıtay, haksız şart değerlendirmesinde objektif kriterleri esas almakta ve tüketici lehine koruyucu yorumu benimsemektedir.

Denetim mekanizmalarının birlikte işleyişi, tüketicileri hem bireysel hem de toplu düzeyde koruma altına almaktadır. İdari denetim genel koruma sağlarken, yargısal denetim somut uyuşmazlıklarda hak arama özgürlüğünü güvence altına almaktadır.

Haksız Şartların Hukuki Sonuçları

Tüketici sözleşmelerinde tespit edilen haksız şartların hukuki sonuçları, tüketici haklarının korunması açısından büyük önem taşımaktadır. TKHK m.5 hükmü uyarınca belirlenen haksız şartlar, sözleşme hukukunun genel ilkelerinden farklı özel yaptırımlara tabi tutulmuştur.

Kesin Hükümsüzlük

Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar kesin olarak hükümsüz kabul edilmektedir. Bu hükümsüzlük türü, sözleşme hukukunda en güçlü yaptırım olup, haksız şartın hiçbir hukuki değer taşımadığını ifade etmektedir. Yargıtay HGK 2021/1120 sayılı kararında açıkça belirtildiği üzere, "tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşulları haksız şart teşkil eder ve tüketici için bağlayıcı sayılmazlar."

Kesin hükümsüzlüğün temel özellikleri şunlardır:

  • Haksız şart başlangıçtan itibaren hiç var olmamış gibi kabul edilir
  • Zaman aşımına uğramaz ve her zaman ileri sürülebilir
  • Mahkeme tarafından re'sen dikkate alınması gereken bir husustur
  • İcazet verilemez ve geçerli hale getirilemez
  • Tüketicinin bu durumdan feragat etmesi mümkün değildir

Bu kesin hükümsüzlük sistemi, tüketicinin sözleşme karşısındaki zayıf konumunu dengelemek ve adaletsiz şartların uygulanmasını önlemek amacıyla getirilmiştir.

Sözleşmenin Devamı

Haksız şartların kesin hükümsüz sayılması, sözleşmenin tamamının geçersiz hale gelmesine yol açmaz. Aksine, sözleşme haksız şartlar olmaksızın ayakta kalmaya devam eder. Bu düzenleme, sözleşme hukukundaki güven ilkesi ve işlem güvenliği gözetilerek benimsenmiştir.

Sözleşmenin devamına ilişkin temel prensipler:

  • Haksız şartlar sözleşme metninden çıkarılmış sayılır
  • Sözleşmenin diğer hükümleri geçerliliğini korur
  • Sözleşmenin asli edim yükümlülükleri etkilenmez
  • Tarafların temel hakları ve yükümlülükleri devam eder

Bu sistem sayesinde, hem tüketicinin haklarının korunması hem de sözleşme ilişkisinin sürdürülmesi arasında denge kurulmuştur. Haksız şart nedeniyle sözleşmenin tamamının sona ermesi önlenerek, ekonomik istikrar ve hukuki güvenlik sağlanmaktadır.

Tüketici Lehine Yorum İlkesi

TKHK m.5/4 hükmü uyarınca, tüketici sözleşmelerinde önemli bir yorum ilkesi benimsenmiştir. Sözleşme şartlarının açık ve anlaşılır dille yazılması zorunluluğu getirilmiş, bu kurala uyulmaması halinde tüketici lehine yorum ilkesi uygulanmaktadır.

Tüketici lehine yorum ilkesinin uygulama alanları:

  • Sözleşme şartının belirsiz olması durumunda
  • Birden fazla anlama gelebilecek ifadelerin varlığında
  • Teknik terimlerle yazılmış anlaşılmaz hükümler karşısında
  • Çelişkili düzenlemelerin bulunması halinde

Bu ilke, in dubio pro consumer (şüphe halinde tüketicinin lehine) prensibinin tüketici hukukundaki somut uygulamasıdır. Yorum yapılırken tüketicinin makul bir kişi olarak anlayabileceği şekilde değerlendirme yapılması gerekir.

TKHK m.5/7 hükmü ise önemli bir sınırlama getirmektedir. Açık ve anlaşılır şartlarda asli edim yükümlülükleri arasındaki denge ve fiyat-değer uygunluğu değerlendirmesi yapılamaz. Bu düzenleme, tüketici lehine yorum ilkesinin kötüye kullanılmasını önlemeyi amaçlamaktadır.

Haksız şartların hukuki sonuçları, tüketici haklarının etkin korunması için çok yönlü bir koruma sistemi oluşturmaktadır. Kesin hükümsüzlük yaptırımı ile güçlü bir caydırıcılık sağlanırken, sözleşmenin devamı ilkesi ile ekonomik dengenin korunması, tüketici lehine yorum ilkesi ile de adaletsizliklerin giderilmesi hedeflenmektedir. Bu sistem, AB hukuku ile uyumlu şekilde düzenlenerek, tüketici haklarının uluslararası standartlarda korunması sağlanmıştır.

Yönetmelik Düzenlemeleri ve Haksız Şart Örnekleri

Yönetmeliğin Kapsamı

Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik (TSHŞHY), 17 Haziran 2014 tarih ve 29033 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelik, 6502 sayılı Tükenicinin Korunması Hakkında Kanun'un 5. ve 84. maddelerine dayanılarak hazırlanmış olup, tüketici sözleşmelerindeki haksız şartların tespiti ve denetimine ilişkin usul ve esasları ayrıntılı şekilde düzenlemektedir.

Yönetmelik, tüketici ile kurulan sözleşmelerde yer alan her türlü haksız şartı kapsamına almakta ve kanun veya yetkili makamlar tarafından verilen izinle faaliyet yürüten kişi ve kuruluşların hazırladıkları sözleşmelere de uygulanmaktadır. Bu geniş kapsam sayesinde, bankalar, sigorta şirketleri, telekomünikasyon firmaları ve diğer hizmet sağlayıcıların hazırladığı standart sözleşmeler yönetmelik hükümleri altında değerlendirilmektedir.

Yönetmelik, 13 Haziran 2003 tarih ve 25137 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan önceki yönetmeliği yürürlükten kaldırarak, AB hukuku ile uyumlu yeni bir düzenleme getirmiştir. Bu değişiklik, özellikle 93/13/AET sayılı AB Konsey Yönergesi ile paralel bir sistem oluşturulmasını sağlamıştır.

Haksız Şart Örnekleri Listesi

Yönetmeliğin Ek-1 bölümünde, haksız şart niteliğinde değerlendirilebilecek sözleşme şartları 14 ana kategori halinde sıralanmıştır. Bu liste, örnek mahiyetinde olup sınırlayıcı değildir. Uygulamada karşılaşılan başlıca haksız şart örnekleri şunlardır:

Sorumluluk Kaldıran veya Sınırlayan Şartlar:

  • Sözleşmeyi düzenleyenin yasal sorumluluğunu tamamen ortadan kaldıran hükümler
  • Ölüm veya kişisel yaralanmadan doğan zararların tazmin edilmeyeceğine dair şartlar
  • Sağlayıcının kusurlu davranışından kaynaklanan zararlar için sorumluluk sınırlamaları

Tüketicinin Haklarını Kısıtlayan Şartlar:

  • Tüketicinin ayıp halinde sahip olduğu yasal hakları ortadan kaldıran düzenlemeler
  • Garanti süresini yasal süreden daha kısa belirleyen hükümler
  • Tüketicinin mahkemeye başvuru hakkını sınırlayan şartlar

Tek Taraflı Yetki Veren Şartlar:

  • Sözleşmeyi düzenleyene keyfi fesih hakkı tanıyan düzenlemeler
  • Tek taraflı değişiklik yapma yetkisi veren şartlar
  • Fiyat tespit veya artırım yetkisi tanıyan hükümler

Orantısızlık İçeren Şartlar:

  • Aşırı yüksek tazminat miktarları öngören düzenlemeler
  • Makul olmayan ceza koşulları
  • Tüketicinin edim yükümlülüğü ile orantısız teminat talepleri

Uygulama Esasları

Yönetmelik kapsamında idari denetim yetkisi T.C. Ticaret Bakanlığı'na verilmiştir. Bakanlık, genel olarak kullanılan sözleşmelerdeki haksız şartların çıkarılması veya kullanımının önlenmesi için gerekli tedbirleri alma yetkisine sahiptir.

Denetim süreci şu aşamalarda gerçekleşmektedir:

İnceleme ve Tespit Aşaması: Bakanlık, re'sen veya şikayet üzerine sözleşme şartlarını inceleyerek haksız şart tespiti yapmaktadır. Bu inceleme sırasında sözleşme konusu mal veya hizmetin niteliği, sözleşmenin kurulduğu andaki şartlar ve diğer hükümler dikkate alınmaktadır.

Süre Verme ve İhtار: Haksız şart tespiti durumunda, sözleşmeyi düzenleyene otuz günlük süre verilmektedir. Bu süre, gerekli görüldüğü takdirde doksan güne kadar uzatılabilmektedir. Verilen süre içerisinde haksız şartların sözleşme metninden çıkarılması beklenmektedir.

Yaptırım Uygulaması: Belirlenen sürenin sonunda haksız şartların çıkarılmaması halinde, 6502 sayılı Kanun'un 77. maddesi uyarınca her bir sözleşme için idari para cezası uygulanmaktadır. Bu ceza, hem caydırıcı hem de telafi edici nitelik taşımaktadır.

Takip ve Kontrol: Bakanlık, verilen kararların uygulanması konusunda takip ve kontrol yetkisine sahiptir. Ayrıca, tüketici örgütleri ve sivil toplum kuruluşları da haksız şartların tespiti konusunda Bakanlık'a başvurabilmektedir.

Yönetmelik düzenlemeleri, standart sözleşmelerde müzakere edilmemiş şartların karine olarak kabul edilmesini öngörmekte, ispat yükümlülüğünü ise sözleşmeyi düzenleyen tarafa yüklemektedir. Bu sistem, tüketicilerin korunması açısından önemli bir güvence sağlarken, sözleşmeyi düzenleyen tarafların daha dikkatli ve adaletli sözleşme hazırlama konusunda teşvik edilmesine katkıda bulunmaktadır.

Tüketici Sözleşmelerinde Genel Hükümler ve Uygulama

Sözleşme Şekil Şartları

6502 sayılı Kanun kapsamında düzenlenen tüketici sözleşmelerinde şekil şartlarına ilişkin özel düzenlemeler bulunmaktadır. Yazılı sözleşmelerde ve bilgilendirmelerde en az 12 punto büyüklüğünde yazı karakteri kullanılması zorunludur. Bu hüküm, tüketicinin sözleşme içeriğini rahatça okuyabilmesini ve anlamasını sağlamaya yönelik temel bir koruma mekanizmasıdır.

Sözleşme metinlerinin anlaşılabilir, açık, sade ve okunabilir şekilde düzenlenmesi gerekmektedir. Bu düzenleme sadece yazı büyüklüğü ile sınırlı olmayıp, kullanılan dilin de tüketicinin anlayabileceği nitelikte olmasını gerektirmektedir. Belirsiz hükümler tüketici lehine yorumlanacağından, açıklık ve anlaşılırlık sözleşmeyi düzenleyen açısından da bir zorunluluktur.

Sözleşmenin bir örneği mutlaka tüketiciye verilmelidir. Bu verme yükümlülüğü kağıt üzerinde veya kalıcı veri saklayıcıları (elektronik posta, CD, DVD, hafıza kartı gibi) ile yerine getirilebilir. Dijitalleşme süreci ile birlikte elektronik ortamda sözleşme imzalama yaygınlaşmış olsa da, tüketicinin sözleşme örneğini kalıcı olarak muhafaza edebilmesi hakkı korunmuştur.

Teminatlar ve Faiz Uygulaması

Tüketici işlemlerinde teminat düzenlemeleri özel bir öneme sahiptir. Tüketicinin edimlerine karşı alınan şahsi teminatlar adi kefalet sayılır ve kefilin sorumlu tutulabilmesi için tüketicinin borcunu hiç ödeyememiş olması gerekmektedir. Bu düzenleme ile kefil için ek bir koruma sağlanmış ve müteselsil sorumluluk yerine adi kefalet sistemi benimsenmiştir.

Tüketicinin alacaklarına ilişkin şahsi teminatlar ise müteselsil kefalet sayılmaktadır. Bu durumda tüketicinin lehine olan alacaklar için verilen teminatların güçlü olması sağlanarak, tüketicinin hak kaybına uğraması engellenmiştir.

Faiz uygulaması konusunda da tüketici lehine özel düzenlemeler bulunmaktadır. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun uyarınca, temerrüt hali dahil olmak üzere tüketici işlemlerinde bileşik faiz uygulaması yasaklanmıştır. Bu yasak, tüketicinin borç yükünün kontrolsüz artmasını engelleyen temel bir koruma aracıdır.

Kıymetli evrak düzenlenmesi konusunda da sınırlamalar mevcuttur. Tüketici işlemlerinde yalnızca nama yazılı senet düzenlenebilir ve senetler her taksit ödemesi için ayrı ayrı imzalanmalıdır. Bu düzenlemelerin dışındaki senetler tüketici açısından geçersiz kabul edilmektedir.

Diğer Kanunlarla İlişki

Tüketici sözleşmelerindeki haksız şart düzenlemeleri ile 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 20-25. maddeleri arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır. TBK'da düzenlenen genel işlem koşulları ile tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar benzer koruma mekanizmaları içermektedir.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 2021/9711 sayılı kararında belirtildiği üzere, standart sözleşmelerde yer alan haksız şartların hem TBK'nın genel işlem koşullarına aykırılık oluşturabileceği hem de TKHK kapsamında haksız şart niteliğinde olabileceği kabul edilmiştir. Bu durum, tüketici olmayan tarafların da benzer koruma mekanizmalarından yararlanabileceğini göstermektedir.

Temel fark, haksız şart düzenlemelerinin yalnızca bir tarafı tüketici olan sözleşmelere uygulanması, genel işlem koşullarının ise her türlü gerçek veya tüzel kişi arasındaki sözleşmelerde geçerli olmasıdır. Tüketici sözleşmesi niteliğinde olmayan durumlarda TBK'nın genel işlem koşulları hükümlerine başvurulabilir.

Kanunlarda belirlenen şartların eksikliği sözleşmenin geçerliliğini etkilemez ve eksiklik derhal giderilir. Kurulan tüketici sözleşmelerindeki düzenlemeler sözleşme süresi içinde tüketici aleyhine değiştirilemez. Bu hüküm ile sözleşme güvenliği sağlanmış ve tek taraflı değişiklik yapma imkanı ortadan kaldırılmıştır.


Tüketici sözleşmelerindeki haksız şartlar düzenlemesi, 6502 sayılı TKHK'nın en önemli koruma mekanizmalarından biri olarak modern tüketici hukukunun temel direğini oluşturmaktadır. Müzakere edilmeden sözleşmeye dahil edilen ve tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan şartların kesin hükümsüzlüğü, güçlü ile zayıf arasındaki dengeyi yeniden kurmayı amaçlamaktadır. Bakanlığın idari denetim yetkisi ve yargı organlarının etkin kontrolü ile desteklenen bu sistem, tüketicilerin haklarını koruma konusunda çok katmanlı bir güvence sağlamaktadır. Yönetmelik kapsamında belirlenen haksız şart örnekleri ve uygulama esasları ile birlikte, tüketici sözleşmelerinde adalet ve denge sağlanması hedeflenmektedir.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.