
Sosyal Medya Paylaşımları ve Boşanma
Dijital çağda boşanma davaları artık sosyal medya delilleriyle şekillenmektedir. Instagram'daki samimi fotoğraflar, WhatsApp yazışmaları ve Facebook paylaşımları mahkeme salonlarında kritik deliller haline gelmiştir. Peki sosyal medya içerikleri nasıl hukuki delil değeri kazanmaktadır? Hangi dijital davranışlar kusur sayılmaktadır? Bu kapsamlı rehberde sosyal medya paylaşımlarının boşanma davalarındaki rolünü, hukuki çerçevesini ve dikkat edilmesi gereken noktaları detaylıca inceliyoruz.
Sosyal Medya İçeriklerinin Hukuki Statüsü ve Delil Değeri
Dijital çağın getirdiği teknolojik dönüşüm, hukuk sistemimizde de köklü değişikliklere yol açmıştır. Özellikle aile hukuku alanında, sosyal medya platformlarındaki içerikler artık mahkeme salonlarında kritik deliller olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durum, geleneksel delil anlayışımızın yeniden şekillenmesini ve dijital içeriklerin hukuki statüsünün net bir şekilde belirlenmesini gerektirmektedir.
Türk Hukukunda Dijital Delillerin Konumu
Türk hukuk sistemi, sosyal medya içeriklerini belge niteliğinde değerlendirmekte ve bu içeriklerin delil olarak kullanılabilmesine imkan tanımaktadır. WhatsApp yazışmaları, Instagram paylaşımları, Facebook gönderileri, TikTok videoları ve Twitter mesajları gibi dijital içerikler, Hukuk Muhakemeleri Kanunu çerçevesinde takdiri delil kategorisinde yer almaktadır.
HMK madde 190 uyarınca, ispat yükü iddia edilen vakıadan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Bu ilke, boşanma davalarında sosyal medya delillerinin sunulması açısından büyük önem taşımaktadır. Eşlerden biri diğerinin kusurlu davranışta bulunduğunu iddia ediyorsa, bu iddiasını sosyal medya içerikleriyle desteklemek zorundadır.
Sosyal medya delilleri, özellikle TMK madde 185'te düzenlenen sadakat yükümlülüğünün ihlalinin ispatında kritik rol oynamaktadır. Bir eşin sosyal medya hesaplarında başka kişilerle samimi fotoğraflar paylaşması, flört uygulamalarını aktif kullanması veya evlilik dışı ilişkilere dair içerikler yayınlaması, sadakat yükümlülüğünün açık ihlali olarak değerlendirilmektedir.
Dijital delillerin hukuki konumu belirlenirken, Anayasa madde 20'de düzenlenen özel hayatın gizliliği ilkesi de göz önünde bulundurulmaktadır. Bu ilke, sosyal medya delillerinin elde edilme şeklinin hukuka uygunluğunun değerlendirilmesinde temel kriter olarak kullanılmaktadır.
Belge Niteliği ve Geçerlilik Şartları
Sosyal medya içeriklerinin mahkemede delil olarak kabul edilebilmesi için belirli şartları taşıması gerekmektedir. Bu şartların başında hukuka uygun yollarla elde edilmiş olma koşulu gelmektedir.
HMK madde 189 uyarınca, hukuka aykırı olarak elde edilmiş deliller mahkeme tarafından vakıa ispatında dikkate alınamaz. Bu düzenleme, sosyal medya delilleri açısından kritik önem taşımaktadır. Örneğin, bir eşin diğerinin şifrelerini kırarak özel mesajlarına ulaşması veya gizlice ses kayıtları alması hukuka aykırı delil elde etme yöntemi olarak kabul edilmektedir.
Sosyal medya delillerinin geçerli kabul edilebilmesi için aşağıdaki şartları taşıması gerekmektedir:
- Kamuya açık paylaşım olması veya hukuka uygun yollarla elde edilmiş olması
- Delilin özgünlüğünün ve bütünlüğünün korunmuş olması
- Zaman bilgisinin net şekilde belirlenebilir olması
- Delilin kimlik tespitine elverişli olması
- Teknik manipülasyon yapılmamış olması
Mahkemeler, sosyal medya delillerini değerlendirirken bu içeriklerin güvenilirliğini, gerçekliğini ve elde edilme koşullarını titizlikle incelemektedir. Özellikle sahte hesaplar üzerinden elde edilen yazışmalar veya montajlanmış görüntüler delil değeri taşımamaktadır.
Sosyal medya platformlarının teknik özellikleri de delil değerlendirmesinde önemli rol oynamaktadır. Meta grubu (Facebook, Instagram, WhatsApp) ve Twitter gibi firmalar mahkeme müzekkerelerine hüküm kurmaya elverişli geri dönüş yapmadığından, bu içerikler genellikle ekran görüntüleri şeklinde mahkemeye sunulmaktadır.
Delillerin sunulması aşamasında, içeriklerin CD, USB gibi veri taşıma araçlarına depolanması veya çıktılarının alınması mümkündür. Ancak bu süreçte delilin özgünlüğünün korunması ve zincir of custody ilkesine uyulması kritik önem taşımaktadır.
Sosyal medya delillerinin hukuki statüsü, modern hukuk sistemimizin dijital dönüşüme uyum sağlama sürecinin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Bu delillerin etkin kullanımı, hem adaletin tecellisi hem de tarafların haklarının korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
Hukuka Uygun ve Aykırı Sosyal Medya Delilleri
Boşanma davalarında sosyal medya içeriklerinin delil olarak kullanılabilmesi, bu delillerin hukuka uygun yollarla elde edilmiş olmasına bağlıdır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 189. maddesi, hukuka aykırı olarak elde edilmiş delillerin mahkeme tarafından vakıa ispatında dikkate alınamayacağını açıkça düzenlemektedir. Bu nedenle sosyal medya delillerinin geçerliliği, elde edilme şekline göre belirlenmektedir.
Kamuya Açık Paylaşımların Delil Değeri
Herkese açık sosyal medya paylaşımları boşanma davalarında en güvenilir delil türleri arasında yer almaktadır. Instagram, Facebook, Twitter gibi platformlarda kamuya açık profiller üzerinden yapılan paylaşımlar, herkesin erişebileceği bilgiler olduğu için hukuka uygun delil niteliği taşımaktadır.
Kamuya açık paylaşımların delil olarak kullanılabilmesi için dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:
- Ekran görüntüsünün tarih ve saat bilgisiyle alınması
- Paylaşımın hangi hesaptan yapıldığının net şekilde görülmesi
- İçeriğin tam ve değiştirilmemiş haliyle sunulması
- Paylaşımın gerçek zamanlı olarak kaydedilmesi
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 25.09.2002 tarihli 2002/2-617 E., 2002/648 K. sayılı kararında önemli bir ilke benimsenmiştir:
Eşler arasında özel hayat alanının daha dar yorumlanması gerektiği ve bir eşin, diğer ele ait olup da müşterek konutta bulduğu fotoğraf, mektup, günlük vb. şeyleri mahkemeye delil olarak sunması halinde bu delillerin hukuka aykırı kabul edilemeyeceği ifade edilmiştir.
Bu karar, eşler arasındaki özel hayat sınırlarının genel kişiler arasındakinden farklı değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Ortak yaşam alanında bulunan ve doğal yollarla elde edilen sosyal medya içerikleri hukuka uygun delil olarak kabul edilmektedir.
Spontan elde edilen deliller de hukuka uygun kabul edilmektedir. Örneğin, eşin telefonunu açık unutması durumunda ekranda görünen sosyal medya mesajlarının ekran görüntüsünün alınması, zorlama veya plan kurma olmaksızın gerçekleştiği için hukuka uygun delil niteliği taşımaktadır.
Gizlilik İhlali ve Yasak Deliller
Hukuka aykırı yollarla elde edilen sosyal medya delilleri mahkemece dikkate alınmamakta ve hükme esas alınmamaktadır. Bu tür delillerin başlıcaları şunlardır:
- Eşin şifrelerinin kırılarak sosyal medya hesaplarına erişilmesi
- Gizli kayıt cihazları yerleştirilerek elde edilen ses ve görüntü kayıtları
- Sahte hesaplar oluşturarak yazışma provoke edilmesi
- Telefon dinleme veya casus yazılım kullanılması
- Özel mesajların izinsiz kopyalanması
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2022/1110 E., 2022/2657 K. sayılı kararında bu konuda önemli bir ilke belirlenmiştir:
Mahkemece davacı-karşı davalı kadın tarafından dosyaya delil olarak sunulan sosyal medya mesajları esas alınarak davalı-karşı davacı erkeğe 'Sadakatsiz davrandığı' vakıası kusur olarak yüklenilmişse de, kadının dosyada bulunan sosyal medya mesajlarını nasıl elde ettiğini açıklamadığı, karşı davaya cevap dilekçesinde, erkeğin başka kadınlarla olan mesajlaşmalarını sunuyoruz demekle yetindiği, davalı-karşı davacı erkeğin ise anılan sosyal medya yazışmalarının hukuka aykırı şekilde elde edildiğini iddia ettiği, kadının bu iddiaya karşı beyanda bulunmadığı bu suretle sadakatsizlik vakıasını ispata yarar delillerin hukuka uygun elde edildiğinin kabulünün mümkün olmadığı ve erkeğe kusur olarak yüklenemeyeceği, bu durumda mahkemece belirlenen ve gerçekleşen diğer kusurlu davranışlara göre tarafların eşit kusurlu olduğuna karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm verilmiş olması hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.
Bu karar, delil sunan tarafın, sosyal medya içeriklerini nasıl elde ettiğini açıklama yükümlülüğü olduğunu ortaya koymaktadır. Karşı tarafın hukuka aykırılık iddiası karşısında sessiz kalınması, delillerin geçersiz sayılmasına neden olmaktadır.
İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi'nin E.2018/965 K.2020/419 sayılı 23.03.2020 tarihli kararında da benzer bir yaklaşım benimsenmiştir:
Davacı kocanın güven sarsıcı davranışları ve sadakat yükümlülüğünün ihlaline ilişkin deliller davacı kocanın sosyal medya hesaplarından e-mail hesaplarından ve telefonundaki fotoğraf ve ses kayıtlarından belirlenmiştir. Tartışılması gereken husus kusura dayanak yapılan delillerin hukuki yoldan elde edilip edilmediğine ilişkindir. Delillere ne şekilde ulaşıldığı tam olarak ispatlanmamış ise de davacı kocanın delillerin elde edilmesinde açık rızasının bulunmadığı sabittir. Başka bir deyiş ile kadının iddia ettiği gibi telefonun davalı kadına satılmış olması halinde dahi, kadının telefon içeriğinde bulunan ve davacı kocaya ait özel bilgilere onun rızası olmaksızın erişmesi ve delil olarak kullanmak amacıyla örnek ve çıktı alması, elde edilen delillerin hukuki olarak yasak yollardan elde edilmiş olmaları sebebiyle yasak delil vasfında sayılmalarını gerektirir.
Anayasa'nın 20. maddesi özel hayatın gizliliğini güvence altına almaktadır. Bu neden
Boşanma Davalarında Sosyal Medya Kusur Delilleri
Sosyal medya platformları günümüzde boşanma davalarında kusur tespitinde kritik rol oynayan delil kaynakları haline gelmiştir. Eşlerin dijital ortamdaki davranışları, paylaşımları ve etkileşimleri mahkemelerce evlilik birliğini sarsan kusurlu davranışlar olarak değerlendirilmektedir. Bu bağlamda sosyal medya üzerinden gerçekleştirilen çeşitli eylemler, boşanma davalarında kusur oranının belirlenmesinde belirleyici unsurlar olmaktadır.
Sadakat Yükümlülüğü İhlalleri
Türk Medeni Kanunu'nun 185. maddesi gereğince eşler birbirlerine karşı sadakat yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülüğün sosyal medya üzerinden ihlali, boşanma davalarında en sık karşılaşılan kusur türlerinden birini oluşturmaktadır. Instagram'da başka kişilerle samimi fotoğraflar paylaşmak, flört uygulamalarında aktif profil bulundurmak, WhatsApp üzerinden duygusal veya cinsel içerikli mesajlaşmalar yapmak sadakat yükümlülüğünün açık ihlali olarak kabul edilmektedir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2022/4815 esas ve 2022/6778 karar sayılı kararında bu husus net şekilde ortaya konmuştur:
Davacı-davalı erkek, eşinin bir başka erkekle kendisini aldattığına yönelik iddiasını dava dilekçesi ekinde sunduğu sosyal medya görüntüleri ve mesajlara dayandırmıştır. Yapılan incelemede sosyal medya yazışma ve görüntüleri içerikleri itibarıyla zinaya muhakkak gözüyle bakılmasını gerektirir niteliğinde olup, bu durum zinanın varlığına delalet eder. Açıklanan durum karşısında kadının zina eyleminin ispatlanmış olduğu gözetilerek Türk Medeni Kanunu'nun 161. maddesi koşullarının oluştuğunun kabulü ile zina (TMK. m. 161) hukuki sebebiyle tarafların boşanmalarına karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davacı-davalı erkeğin zina (TMK m. 161) hukuki sebebine dayalı boşanma davasının reddine karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
Bu karar, sosyal medya içeriklerinin zina delili olarak kabul edilebileceğini ve boşanma kararının verilmesinde yeterli olduğunu göstermektedir.
Ancak her sosyal medya davranışının kusur teşkil etmediği de unutulmamalıdır. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2021/1499 esas ve 2021/2952 karar sayılı kararında belirtildiği üzere:
Yapılan yargılama ve toplanan delillerden; özellikle davalı kadına yüklenen 'Sosyal medya hesaplarında kızlık soyadının kullanması' bu kişinin güven sarsıcı davranışının kanıtı olarak kabul edilemeyeceği gibi, güven sarsıcı davranış olarak da nitelendirilemeyeceğinden mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen tarafların diğer kusurlu davranışlarına göre davacı erkeğin ağır kusurlu, davalı kadının ise az kusurlu olduğu anlaşılmaktadır.
Alkol ve Kumar Alışkanlıkları
Sosyal medya platformlarında alkol tüketimi ve kumar alışkanlıklarını sergileyen paylaşımlar, boşanma davalarında önemli kusur delilleri olarak değerlendirilmektedir. Özellikle sürekli alkol kullanımını teşvik eden, kumar oynadığını gösteren veya bu tür zararlı alışkanlıkları normalleştiren paylaşımlar evlilik birliğini sarsan davranışlar kategorisinde yer almaktadır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2016/12852 esas ve 2018/2545 karar sayılı kararı bu konuda emsal niteliğindedir:
Mahkemece boşanmaya sebep olan olaylarda davalı-karşı davacı kadının güven sarsıcı davranışlarının olduğu, davacı-karşı davalı erkeğin ise birlik görevlerini ihmal ettiğinin kabulü ile tarafların eşit derecede kusurlu bulunarak boşanmaya karar verilmiş ise de; mahkemece kabul edilen ve gerçekleşen kusurların yanında ayrıca davalı-karşı davacı kadının sürekli alkol kullanarak sosyal medyada buna ilişkin uygunsuz paylaşımlarda bulunduğu anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı kadının, erkeğe nazaran daha fazla kusurlu olduğunun kabulü gerekir.
Bu karar, sosyal medyada alkol kullanımına ilişkin uygunsuz paylaşımların kusur oranını artıran bir faktör olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Mahkemeler bu tür paylaşımları değerlendirirken özellikle çocuklu ailelerde çocuğun yüksek yararını da göz önünde bulundurmaktadır.
Hakaret ve Tehdit İçerikleri
Sosyal medya platformları üzerinden gerçekleştirilen hakaret, tehdit ve iftira içerikli paylaşımlar hem Türk Ceza Kanunu açısından suç teşkil etmekte hem de boşanma davalarında ağır kusur delili olarak kabul edilmektedir. Eşin diğer eşi hakkında kamuoyunu yanıltıcı, onur kırıcı veya tehdit içeren paylaşımlar yapması kişilik haklarına saldırı niteliğindedir.
Bu tür davranışlar özellikle şu şekillerde kendini göstermektedir:
- Eşin özel hayatına ilişkin mahrem bilgilerin sosyal medyada paylaşılması
- Hakaret içeren yorumlar ve gönderiler
- Tehdit niteliğindeki mesajların kamuya açık platformlarda yayınlanması
- İftira niteliğindeki iddiaların sosyal medya üzerinden duyurulması
- Eşin itibarını zedeleyici montaj fotoğraf veya videoların paylaşılması
Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddeleri gereğince bu tür eylemler hakaret, tehdit ve iftira suçları kapsamında değerlendirilmekte, failin hem cezai hem de hukuki sorumluluğu doğ