Beraat Etme Şartları

Beraat Etme Şartları

Ceza yargılamasında beraat kararı, sanık için en olumlu sonucu doğuran mahkeme kararıdır. Masumiyet karinesi ve şüpheden sanık yararlanır ilkeleri doğrultusunda şekillenen bu karar türü, kişinin lekelenmeme hakkının önemli bir güvencesini oluşturur. Beraat kararının şartları, türleri ve hukuki sonuçları hakkında detaylı bilgi edinmek için makalemizi okuyabilirsiniz.

Beraat Kararının Tanımı ve Hukuki Dayanağı

Beraat kararı, ceza yargılamasında sanığın suçsuzluğunun mahkeme tarafından tespit edilmesi sonucu verilen ve sanık açısından en lehe sonuçları doğuran nihai karardır. Bu karar, masumiyet karinesi ve şüpheden sanık yararlanır ilkeleri doğrultusunda şekillenir ve kişinin toplum nezdinde aklanmasını sağlayarak lekelenmeme hakkının önemli bir güvencesini oluşturur.

Beraat kararının hukuki dayanağı 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223. maddesidir. Bu madde, beraat kararının verilme şartlarını ayrıntılı şekilde düzenlemektedir. Beraat kelimesi etimolojik olarak "aklanmak, suçsuz bulunmak" anlamına gelmekte olup, hukuki terminolojide sanığın atılı suçtan tamamen temizlenmesi anlamında kullanılmaktadır.

Beraat Kararının Özellikleri

Beraat kararı, ceza muhakemesi hukukunda kendine özgü birtakım özellikler taşımaktadır. Bu özellikler, kararın hukuki niteliğini ve sonuçlarını belirlemektedir.

Esasa İlişkin Karar Olması: Beraat kararı, sanığın suçsuzluğuna ilişkin esaslı bir tespit içerdiği için yargılamanın tam olarak tamamlanmasını gerektirir. Bu nedenle mahkeme, beraat kararı verebilmek için davanın esasına girerek delilleri değerlendirmek ve hukuki durumu tam olarak incelemek zorundadır.

Kesin Hüküm Etkisi: Beraat kararı kesinleştiğinde, aynı fiilden dolayı sanık hakkında yeniden dava açılamaz. Bu durum, "ne bis in idem" ilkesinin doğal sonucudur ve sanığın hukuki güvenliğini sağlar.

Adli Sicil Kaydına İşlenmeme: Beraat kararı veya beraat kararının konusu olan vakıa hiçbir şekilde adli sicil kaydına işlenmez. Bu özellik, sanığın toplumsal rehabilitasyonu açısından büyük önem taşır.

Sanık Lehine En İyi Sonuç: Beraat kararı, sanık açısından mümkün olan en olumlu sonucu doğurur. Kişinin suçsuzluğunu pozitif olarak tespit eder ve toplum nezdinde aklanmasını sağlar.

Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesi ile Bağlantısı: TCK m.2 uyarınca kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez. Bu ilke, beraat kararının verilmesinde temel dayanaklardan birini oluşturur.

Diğer Kararlardan Farkları

Beraat kararı, ceza yargılamasında verilebilecek diğer karar türlerinden önemli farklılıklar göstermektedir. Bu farkların anlaşılması, beraat kararının hukuki değerinin kavranması açısından kritik öneme sahiptir.

Düşme Kararından Farkı: Düşme kararı, dava şartlarının gerçekleşmemesi veya sonradan ortadan kalkması nedeniyle verilir. Örneğin zamanaşımı, şikayetten vazgeçme veya sanığın ölümü gibi durumlarda düşme kararı verilir. Ancak düşme kararı sanığın suçsuzluğunu tespit etmez, sadece yargılamayı sona erdirir. Beraat kararı ise sanığın suçsuzluğunun pozitif olarak tespitidir.

Durma Kararından Farkı: Durma kararı, dava şartının henüz gerçekleşmediği durumlarda verilir ve geçici nitelik taşır. Şart gerçekleştiğinde yargılamaya devam edilir. Beraat kararı ise nihai bir karardır ve yargılamayı kesin olarak sona erdirir.

Ceza Verilmesine Yer Olmadığı Kararından Farkı: Bu karar türü, fiilin suç teşkil etmesine rağmen çeşitli nedenlerle ceza verilmemesi durumunda verilir. Örneğin yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, etkin pişmanlık gibi hallerde bu karar verilir. Bu karar sanığın suçsuzluğunu tespit etmez, sadece cezasızlık sağlar. Beraat kararı ise sanığın tamamen aklandığı anlamına gelir.

Mahkumiyet Kararından Farkı: Mahkumiyet kararı sanığın suçlu bulunması ve cezalandırılması anlamına gelirken, beraat kararı tam tersi bir sonuç doğurur ve sanığın suçsuzluğunu tespit eder.

Davanın Reddi Kararından Farkı: Davanın reddi kararı, aynı fiil nedeniyle aynı sanık için önceden verilmiş hüküm veya açılmış dava bulunması durumunda verilir. Bu karar usuli bir engeldir ve sanığın suçsuzluğu ile ilgili bir tespit içermez.

Beraat kararının bu ayırt edici özellikleri, ceza muhakemesi sisteminde sanık haklarının korunması ve adaletin tecellisi açısından hayati önem taşımaktadır. 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu, bu kararın verilme şartlarını ve sonuçlarını detaylı şekilde düzenleyerek hukuki güvenliği sağlamaktadır.

Beraat Kararı Verilme Şartları

Ceza muhakemesinde beraat kararının verilmesi, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen beş temel durumun gerçekleşmesi halinde mümkündür. Bu şartlar, sanığın suçsuzluğunun farklı boyutlarını ele alarak kapsamlı bir koruma sağlamaktadır.

Beş Temel Beraat Nedeni

CMK m.223/2 uyarınca mahkeme, aşağıdaki hallerde beraat kararı vermek zorundadır:

1. Yüklenen Fiilin Kanunda Suç Olarak Tanımlanmamış Olması (CMK m.223/2-a)

Bu durum, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin doğal sonucudur. TCK m.2 gereğince, kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez. Bu beraat nedeni özellikle şu durumlarda gündeme gelir:

  • Fiilin işlendikten sonra kanun değişikliği ile suç olmaktan çıkarılması
  • İsnat edilen davranışın hiçbir suç tipine uymaması
  • Suç tanımındaki unsurların eksik kalması

2. Yüklenen Suçun Sanık Tarafından İşlenmediğinin Sabit Olması (CMK m.223/2-b)

Bu, sanık için en lehe olan beraat gerekçesidir çünkü suçun sanık tarafından işlenmediği hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde ispatlanmıştır. Bu duruma örnek teşkil eden haller:

  • Sanığın suçun işlendiği sırada başka yerde olduğunun kesin delillerle ispatlanması
  • Olay yerinde bulunan parmak izlerinin veya DNA örneklerinin başka bir kişiye ait olduğunun tespit edilmesi
  • Güvenlik kamerası kayıtlarının sanığın olay yerinde bulunmadığını göstermesi

3. Yüklenen Suç Açısından Failin Kast veya Taksirinin Bulunmaması

Suçun manevi unsuru olan kast veya taksirin mevcut olmaması durumunda beraat kararı verilir. Bu durum:

  • Sanığın fiili bilerek ve isteyerek işlemediğinin anlaşılması
  • Taksirli suçlarda özen yükümlülüğünün ihlal edilmediğinin tespit edilmesi
  • Hata durumlarının varlığı hallerinde söz konusu olur

4. Yüklenen Suçun Sanık Tarafından İşlendiğinin Sabit Olmaması

Bu durum, şüpheden sanık yararlanır ilkesinin uygulanması sonucudur. Sanığın mahkumiyetine yeterli kesin ve inandırıcı delillerin elde edilememesi halinde bu gerekçeyle beraat kararı verilir. Bu beraat nedeni, delil yetersizliği durumlarında devreye girer.

5. Hukuka Uygunluk Nedenlerinin Varlığı

Yüklenen suçun sanık tarafından işlenmesine rağmen, olayda bir hukuka uygunluk nedeninin bulunması halinde beraat kararı verilir.

Hukuka Uygunluk Sebepleri

Türk Ceza Kanunu'nda düzenlenen hukuka uygunluk nedenleri şunlardır:

Kanunun Hükmünü Yerine Getirme (TCK m.24/1)

Kanunun emrettiği veya verdiği yetkiye dayanılarak işlenen fiiller hukuka uygun kabul edilir. Bu durumda:

  • Kamu görevlisinin görevini yaparken işlediği fiiller
  • Yasal zorunlulukların yerine getirilmesi
  • Kanuni yetkilerin kullanılması halleri söz konusudur

Meşru Savunma (TCK m.25/1)

Kendisine veya başkasına yönelik gerçekleşen hukuka aykırı saldırıyı o anda hal ve koşullara göre saldırı ile orantılı biçimde defetmek zorunluluğu ile işlenen fiil hukuka uygun kabul edilir.

Hakkın Kullanılması (TCK m.26/1)

Kişinin sahip olduğu hakkı kullanması sonucu başkasının zararına neden olan fiiller hukuka uygundur. Bu kapsamda:

  • Mülkiyet hakkının kullanılması
  • Meslek ve sanat özgürlüğünün kullanılması
  • Diğer meşru hakların kullanılması halleri değerlendirilir

İlgilinin Rızası (TCK m.26/2)

Üzerinde tasarruf yetkisi bulunan kişinin rızasıyla işlenen fiiller, rızanın geçerli olması şartıyla hukuka uygun kabul edilir. Ancak rızanın:

  • Özgür irade ile verilmiş olması
  • Hukuka aykırı olmaması
  • Kamu düzenini bozmaması gerekir

Bu hukuka uygunluk nedenleri, fiilin suç teşkil etmesine rağmen hukuk düzeni tarafından onaylanması nedeniyle beraat kararı verilmesini gerektirir. Mahkeme, beraat kararının gerekçesinde hangi nedene dayanarak beraat hükmü verdiğini açıklamak zorundadır.

Derhal Beraat Kararı

Derhal beraat kararı, ceza yargılamasında sanığın lehine olan ve yargılamanın herhangi bir aşamasında verilebilen özel bir beraat türüdür. CMK m.223/9 hükmü uyarınca, derhal beraat kararı verilebilecek hallerde artık durma, düşme veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilemez. Bu düzenleme, sanığın masumiyet karinesi ve lekelenmeme hakkı çerçevesinde en lehe sonucu elde etmesini amaçlar.

Derhal Beraat Şartları

Derhal beraat kararının verilebilmesi için mevcut delillerle işlendiği anlaşılan fiilin ilk bakışta suç olmadığının ortada olması gerekir. Bu karar türü, yargılamanın geldiği aşama itibariyle ilave delil toplanmasına veya araştırma yapılmasına gerek kalmadan sanığın suçsuzluğunun anlaşılması durumunda verilir.

CMK m.193/2 hükmü gereğince, sanığın sorgusunun yapılmamış olması derhal beraat kararına engel teşkil etmez. Bu durum, yargılamanın ekonomikliği ve sanığın gereksiz yere yargısal süreçlerle yıpranmasının önlenmesi amacını taşır.

Derhal beraat kararının temel şartları şunlardır:

  • Delil değerlendirmesine gerek olmaması
  • Yargılamanın herhangi bir aşamasında verilebilmesi
  • İlave araştırma veya soruşturma gerektirmemesi
  • Sanığın suçsuzluğunun açık olması

"Derhal" kavramı doktrinde geniş yorumlanmakta olup, sadece duruşmanın ilk celsesini değil, yargılamanın geldiği aşama itibariyle beraat kararı verilebilecek durumu ifade eder. Bu yaklaşım, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi'nin 6. maddesi, Anayasa m.36 ve m.38'deki suçsuzluk karinesi, adil yargılanma hakkı ve aklanma hakları dikkate alınarak benimsenmiştir.

Yargıtay Kararları

Yargıtay uygulamasında derhal beraat kararının verilmesi gereken durumlar somut örneklerle açıklığa kavuşturulmuştur.

Yargıtay 13. Ceza Dairesi'nin 2014/20539 sayılı kararında elektrik kaçakçılığı suçuna ilişkin önemli bir tespit yapılmıştır:

Suç Tespit Tutanağı'nda "Abone borcundan dolayı kesik olan elektriği açmış kullanıyor, enerji sayaçtan geçiyor." Kaydı mevcut olup, söz konusu sayacın değiştirilerek kullanıldığına veya tüketim kaydına engel olunduğuna dair hiçbir tespit mevcut değildir. Tam tersine kullanılan elektriğin sayaçtan geçtiği anlaşılmaktadır. Suç tespit etmeyen bu tutanak temel alınarak ve başkaca bir soruşturma yapılmadan "borcundan dolayı kesilen elektriği açarak kaçak elektrik kullandığı" iddiasıyla düzenlenen iddianamenin CMK'nın 174. maddesine dayanılarak iadesi yoluna gidilmesi mümkünken bu yapılmamıştır.

Bu karar, TCK'nın 163. maddesinin üçüncü fıkrasındaki "tüketim miktarının belirlenmesini engelleyecek şekilde tüketilmesi" halinin mevcut olmadığının açık olduğu durumlarda derhal beraat kararı verilmesi gerektiğini ortaya koymuştur.

Yargıtay 6. Ceza Dairesi'nin 2023/9760 E., 2023/9684 K. sayılı kararında ise tehdit suçuna ilişkin değerlendirme yapılmıştır:

Somut olayda, sanık, katılan ve şikâyetlerinden vazgeçen mağdurların alınan tüm beyanlarından katılanın olay yerinde bulunmadığının anlaşıldığı, sanığın eyleminin mağdurlara yönelik olduğu, katılana yönelik tehdit içeren bir cümle kurduğuna ilişkin katılan beyanı dışında delil bulunmadığı anlaşılmakla sanığın katılana yönelik iddia olunan tehdit eylemi nedeniyle beraat kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması hukuka aykırı bulunmuştur.

Bu karar, delil yetersizliği nedeniyle beraat kararı verilmesi gerektiği durumlarda mahkemelerin dikkatli değerlendirme yapması gerektiğini göstermektedir.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 2020/3045 sayılı kararı derhal beraat ile düşme kararı arasındaki farkı net şekilde ortaya koymuştur:

TCK'nın 134. maddesinde düzenlenen özel hayatın gizliliğini ihlal suçunun, aynı Kanun'un 139/1. madde ve fıkrası gereğince şikayete tabi olduğu, mağdurun 14.04.2016 tarihli duruşmada şikayetinden vazgeçtiği ve aynı duruşmada hazır bulunan suça sürüklenen çocuğun da şikayetten vazgeçmeyi kabul ettiği, dosya içeriği itibariyle de CMK'nın 223/9. madde ve fıkrası kapsamında derhal beraat kararı verilmesini gerektirir şartların bulunmadığı anlaşılmakla; kovuşturmada şikayet koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle suça sürüklenen çocuk hakkında açılan davanın düşmesine karar verilmesi gerekirken, yargılamaya devamla yazılı şekilde beraat hükmü kurulması, bozma nedenidir.

Bu karar, şikayete tabi suçlarda şikayetten vazgeçilmesi durumunda derhal beraat şartlarının bulunmadığı hallerde düşme kararı verilmesi gerektiğini açıklamıştır.

Derhal beraat kararı, sanığın lekelenmeme ve makul sürede yargılanma haklarının korunması amacıyla öngörülmüş önemli bir hukuki güvencedir. Bu karar türü, yargılamanın ekonomikliğini sağlarken aynı zamanda sanığın gereksiz yere yargısal süreçlerle yıpranmasını önlemektedir.

Kanun Yolları ve Hukuki Sonuçlar

Beraat kararının verilmesinin ardından, bu kararın hukuki sonuçları ve kanun yollarına başvuru imkanları önemli bir konu teşkil etmektedir. Beraat kararı sanık açısından en lehe sonuç doğuran karar olmasına rağmen, bazı durumlarda bu kararlara karşı kanun yollarına başvuru mümkün olabilmektedir.

İstinaf ve Temyiz

Beraat kararlarına karşı kanun yollarına başvuru imkanı sınırlı olarak düzenlenmiştir. CMK m.272/3-b hükmü uyarınca, üst sınırı 500 günü geçmeyen adli para cezasını gerektiren suçlardan beraat hükümleri kesindir ve bu kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulamaz. Bu düzenleme, hafif suçlar bakımından yargılamanın makul sürede sonuçlandırılması amacını taşımaktadır.

Diğer beraat kararları aleyhine istinaf kanun yoluna başvurulabilir. Ancak istinaf incelemesi sonucunda beraat kararının esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararları aleyhine temyiz imkanı da sınırlandırılmıştır. CMK m.286/2-f maddesi gereğince, on yıl veya daha az hapis cezasını veya adli para cezasını gerektiren suçlardan verilen beraat kararları ile ilgili istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararları aleyhine temyiz kanun yoluna gidilemez.

Bu sınırlamalar, yargılamanın makul sürede tamamlanması ve sanığın gereksiz yere uzun süre yargısal belirsizlik altında kalmaması amacıyla getirilmiştir. Beraat kararının sanık lehine olması nedeniyle, bu kararların kesinleşmesinin hızlandırılması masumiyet karinesinin güçlendirilmesi anlamına gelmektedir.

Adli Sicil Kaydı

Beraat kararının en önemli hukuki sonuçlarından biri, adli sicil kaydına işlenmemesidir. Beraat kararı veya beraat kararının konusu olan vakıa hiçbir şekilde adli sicil kaydına işlenmez. Bu durum, beraat kelimesinin etimolojik anlamı olan "aklanmak" kavramının hukuki karşılığını oluşturmaktadır.

Adli sicil kaydına işlenmeme, sanığın toplumsal yaşamında önemli avantajlar sağlamaktadır. Kişi, beraat ettiği suç nedeniyle:

  • İş başvurularında adli sicil belgesi talep edildiğinde herhangi bir kayıt görünmez
  • Kamu görevlisi olma şartlarını yerine getirme konusunda engel yaşamaz
  • Sosyal ve mesleki yaşamında lekelenmeme hakkından tam olarak yararlanır
  • Gelecekteki hukuki işlemlerinde bu durumdan olumsuz etkilenmez

Bu düzenleme, lekelenmeme hakkının somut bir güvencesini oluşturmakta ve sanığın toplum nezdinde tam olarak aklanmasını sağlamaktadır.

Tazminat Hakları

Beraat kararı alan kişiler, yargılama sürecinde maruz kaldıkları koruma tedbirleri nedeniyle devlete karşı tazminat davası açma hakkına sahiptir. CMK m.141 hükmü uyarınca, beraat kararının kesinleşmesinden itibaren üç ay ve her halükarda bir yıl içinde devlete tazminat davası açılabilir.

Bu tazminat hakkı şu durumları kapsamaktadır:

  • Yakalama işlemi nedeniyle uğranılan zararlar
  • Tutuklama süresi boyunca çekilen mağduriyetler
  • Diğer koruma tedbirleri nedeniyle oluşan maddi ve manevi zararlar
  • Yargılama sürecinin uzaması nedeniyle yaşanan mağduriyetler

Tazminat davası açma hakkı, adil yargılanma hakkının bir uzantısı olarak kabul edilmekte ve masum kişilerin yargılama sürecinde uğradıkları zararların giderilmesini amaçlamaktadır.

Ayrıca beraat eden kişi, şikayet edene karşı da haksız fiil unsurlarının varlığı halinde manevi tazminat davası açabilir. Bu durum özellikle asılsız şikayetler nedeniyle mağdur olan kişiler için önemli bir hukuki koruma sağlamaktadır.

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin E.2013/8332 K.2013/11137 T.26.06.2013 tarihli kararında belirtildiği üzere:

"Ceza mahkemesinin 'delil yetersizliğine dayanan beraat kararının' hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa bu kararın hukuk hakimini bağlayacağı, beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, bundan başka kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hüküm altına alınmıştır."

Bu karar, beraat kararının hukuk yargısındaki etkisini göstermekte ve özellikle suçun sanık tarafından işlenmediğinin kesin tespitine dayanan beraat kararlarının hukuk hakimini de bağlayacağını açıkça ortaya koymaktadır.


Sonuç olarak, beraat kararı ceza yargılamasında sanık için en lehe sonucu doğuran karar türüdür. Masumiyet karinesi ve şüpheden sanık yararlanır ilkeleri doğrultusunda şekillenen bu karar, sanığın toplum nezdinde tam olarak aklanmasını sağlar. Beraat kararının verilme şartları, türleri ve hukuki sonuçları, adil yargılanma hakkının önemli bir parçasını oluşturmakta ve lekelenmeme hakkının güçlü bir güvencesini sunmaktadır. Derhal beraat kararı gibi özel düzenlemeler ise sanığın gereksiz yere uzun süre yargısal belirsizlik altında kalmasını önleyerek, hukuki güvenlik ilkesinin hayata geçirilmesine katkı sağlamaktadır.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.