HAGB Kararına Karşı İstinafa Gidilir mi (2025)

HAGB Kararına Karşı İstinafa Gidilir mi (2025)

Türk ceza adaleti sisteminde sanıklara ikinci şans tanıyan HAGB kurumu, 2024 yılında yapılan önemli değişikliklerle yeni bir boyut kazanmıştır. Artık HAGB kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilmektedir. Bu rehber, HAGB'nin şartları, uygulama süreci ve yeni kanun yolu düzenlemelerini detaylı şekilde açıklamaktadır.

HAGB Kurumunun Temel Özellikleri ve Şartları

Hukuki Tanım ve Nitelik

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB), 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinde düzenlenen ve Türk ceza adaleti sisteminin en önemli rehabilitasyon kurumlarından biridir. Bu kurum, sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulmasına rağmen, bu hükmün belirli bir denetim süresi boyunca açıklanmayarak hukuki sonuç doğurmasının ertelenmesini sağlar.

HAGB kararının karma nitelikli bir yapısı bulunmaktadır. Bir yandan mahkumiyet hükmü kurulmuş olmakla birlikte, diğer yandan bu hükmün hukuki sonuçlarının doğması engellenmiştir. Bu özellik, kurumu diğer ceza müesseselerinden ayıran temel karakteristiktir.

Hukuki açıdan HAGB kararı, iki ayrı karar barındırmaktadır. Birincisi, teknik anlamda hüküm olan ancak açıklanması geri bırakılan mahkumiyet hükmüdür. İkincisi ise, bu hükmün varlık kazanmasını engelleyen HAGB kararının kendisidir. Bu ikili yapı, kurumun özgün karakterini oluşturur.

HAGB kararı verilen sanık, hükümlü statüsüne geçmez ve adli sicil kaydında normal sabıka kaydı olarak görünmez. Bu durum, sanığın masumiyet karinesinden yararlanmaya devam etmesini sağlar ve sosyal hayatında olumsuz etkilerin önüne geçer.

Uygulama Şartları

HAGB kararı verilebilmesi için CMK 231/6 maddesinde belirtilen şartların tamamının bir arada bulunması gerekir. Bu şartlar objektif ve sübjektif kriterler olmak üzere iki kategoride değerlendirilebilir.

Objektif Şartlar:

  • Sanığa verilen cezanın 2 yıl veya daha az süreli hapis cezası ya da doğrudan verilen adli para cezası olması
  • Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın tamamen giderilmesi
  • Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olmamış bulunması

Sübjektif Şartlar:

  • Mahkemece sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması
  • Sanığın kişilik özellikleri ve duruşmadaki tutumunun olumlu değerlendirilmesi

Denetim süresi açısından, yetişkinler için 5 yıl, 18 yaşından küçükler için 3 yıl olarak belirlenmiştir. Bu süre, HAGB kararının kesinleşmesiyle başlar ve sanığın bu süre boyunca kasıtlı suç işlememesi ve yükümlülüklerine uygun davranması halinde hüküm ortadan kaldırılır.

Zarar giderimi konusunda, suç nedeniyle oluşan maddi zararların tamamen karşılanması gerekir. Manevi zararlar bu kapsamda değerlendirilmez. Mağdurun uğradığı zarar kısmen giderildiği takdirde, HAGB kararı verilebilmesi için mağdurun rıza göstermesi şarttır.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, sanığın mağdura yönelik basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek düzeyde yaralanmasına yol açtığı olayda, mağdurun en azından hastaneye gidiş-geliş masraflarının oluştuğunu, ancak bu masrafların sanık tarafından karşılanmadığını belirterek, CMK'nin 231. maddesinde öngörülen hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararının verilebilmesi için gerekli olan "suç nedeniyle oluşan zararın giderilmesi" koşulunun yerine getirilmediğine hükmetmiştir.

Bu karar, zarar giderimi konusundaki titiz yaklaşımı göstermektedir.

Verilemeyecek Suçlar

HAGB kurumu, tüm suçlar için uygulanamaz. Kanun koyucu, bazı suçların niteliği gereği bu kurumdan yararlanılmasını engellemiştir.

HAGB kararı verilemeyecek suçlar şunlardır:

  • Anayasa'nın 174. maddesinde sayılan inkılap kanunlarındaki suçlar
  • 477 sayılı Disiplin Mahkemeleri Kanunu kapsamındaki suçlar
  • Sporda şiddet ve şike suçları
  • İmar kirliliğine neden olma suçu
  • Karşılıksız çek keşide etme suçu
  • Disiplin veya tazyik hapsi gerektiren fiiller

Ancak 6352 sayılı Kanunun 105/2-b maddesi ile yapılan önemli bir değişiklikle, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren bazı suçlar bakımından HAGB hükümlerinin uygulanabilir hale geldiği belirtilmelidir.

Cinsel dokunulmazlığa karşı suçlar, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar ve Anayasal Düzene Karşı Suçlar da genel olarak HAGB kapsamı dışında tutulmuştur. Bu sınırlamalar, söz konusu suçların toplumsal etkisi ve ağırlığı dikkate alınarak getirilmiştir.

HAGB kurumunun bu temel özellikleri ve şartları, sanıklara ikinci şans tanıyan bu önemli müessesenin doğru anlaşılması ve uygulanması açısından kritik öneme sahiptir. Kurumun etkin işleyişi, hem bireysel rehabilitasyon hem de toplumsal adalet açısından büyük önem taşımaktadır.

2024 Yılı Değişiklikleri ve İstinaf Kanun Yolu

Türk ceza adaleti sisteminde önemli bir dönüm noktası olan 7499 sayılı Kanun ile HAGB kurumunda köklü değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler, özellikle kanun yolu açısından sanık haklarını güçlendiren düzenlemeler getirmiştir.

7499 Sayılı Kanun Değişiklikleri

7499 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 2 Mart 2024 tarihinde TBMM tarafından kabul edilmiş ve 12 Mart 2024 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 15. maddesi ile CMK 231. maddesinin 5-14. fıkraları köklü bir şekilde değiştirilmiştir.

Değişikliğin en önemli yeniliği, HAGB kararlarına karşı istinaf kanun yolunun açılması olmuştur. CMK 231/12 maddesi uyarınca, 1 Haziran 2024 tarihinden sonra verilen HAGB kararlarına karşı istinaf ve temyiz kanun yolu başvurusu yapılabilmektedir. Bu düzenleme ile mahkemelerin HAGB kararları artık hem usul hem de esasa ilişkin hukuka aykırılıklar yönünden üst mahkeme denetimine tabi tutulmaktadır.

Bir diğer önemli değişiklik ise sanığın kabulü şartının kaldırılması olmuştur. Önceki düzenlemede sanığın HAGB kararını kabul etmesi zorunluyken, yeni düzenleme ile mahkemeler re'sen HAGB kararı verebilir hale gelmiştir. Bu değişiklik, uygulamada önemli kolaylıklar sağlamaktadır.

Müsadere hükümlerinde de yeni bir düzenleme getirilmiştir. HAGB kararı verilse bile müsadere hükümleri doğrudan infaz edilebilmektedir. Bu durum, suç konusu eşyaların topluma geri kazandırılması açısından önem taşımaktadır.

İstinaf Başvuru Süreci

HAGB kararlarına karşı istinaf başvurusu, hükmün gerekçesiyle birlikte tebliğ edildiği tarihten itibaren 2 hafta içinde yapılmalıdır. Bu süre, genel istinaf başvuru süresi ile aynı olup, kesin süre niteliğindedir.

İstinaf başvurusu yapabilecek kişiler şunlardır:

  • Sanık ve müdafii
  • Cumhuriyet savcısı
  • Katılan ve vekili
  • Sanığın yasal temsilcisi

İstinaf mahkemesi, HAGB kararını hem şekli hem de esasa yönelik olarak inceleyebilmektedir. Bu kapsamda:

  • HAGB şartlarının varlığı
  • Suçun sübutu
  • Suçun nitelendirilmesi
  • Delillerin yeterliliği
  • Ceza tayini

gibi hususlar değerlendirilebilmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/90 E., 2022/98 K. sayılı kararında belirtildiği üzere:

İtiraz mercisinin HAGB kararlarını sadece şekli olarak değil, esas bakımından da (suçun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığını, delillerin mahkûmiyet için yeterli olup olmadığını ve suçun nitelendirilmesini) değerlendirmesi gerektiği, aksi takdirde hak arama özgürlüğü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 13. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edilebileceği vurgulanmıştır.

Bu karar, yeni istinaf düzenlemesinin temelini oluşturmaktadır.

Geçiş Dönemi Düzenlemeleri

5271 sayılı Kanuna eklenen geçici 6. madde ile geçiş dönemi kuralları ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler, hukuki güvenlik açısından büyük önem taşımaktadır.

1 Haziran 2024 tarihi ve sonrasında verilen HAGB kararları için yeni kanun yolu düzenlemeleri uygulanmaktadır. Bu kararlar artık istinaf ve temyiz kanun yoluna tabi olmaktadır.

1 Haziran 2024 tarihinden önce verilen HAGB kararları hakkında ise itiraz kanun yolunun uygulanmasına devam edilmektedir. Bu itirazlar eski hükümlere göre sonuçlandırılmakta ve kesinleşmektedir.

Özellikle dikkat edilmesi gereken husus, 1 Haziran 2024 tarihinden önce verilen HAGB kararlarının sonradan açıklanması durumudur. Bu durumda değişiklikten önceki kanun yolu hükümleri uygulanmaktadır.

Kesinlik sınırı açısından da önemli bir düzenleme getirilmiştir. 7499 sayılı Kanun m.37/5-d bendi uyarınca kesinlik sınırı 15 bin Türk Lirası olarak belirlenmiştir. Bu sınırın altındaki kararlar kesin nitelikte kabul edilmektedir.

Yargıtay'ın bozma kararından sonra 1 Haziran 2024 tarihinden itibaren ilk derece mahkemesinin HAGB kararı vermesi halinde temyiz kanun yoluna başvurulabilmektedir. CMK 307/3 gereğince Yargıtay'ın bozduğu dosya istinaf kanun yoluna tabi olsa bile sadece temyiz edilebilmektedir.

Bu kapsamlı değişiklikler, HAGB kurumunun daha adil ve etkili şekilde uygulanmasını sağlamakta, sanık haklarını güçlendirmekte ve üst mahkeme denetimini mümkün kılmaktadır. Yeni düzenlemeler, ceza adaleti sisteminde önemli bir ilerleme kaydetmiştir.

Denetim Süreci ve Yükümlülükler

HAGB kararının verilmesinden sonra başlayan denetim süreci, kurumun en kritik aşamasını oluşturur. Bu süreçte sanığın davranışları yakından takip edilir ve belirli yükümlülüklere uyması beklenir.

Denetim Süresinin İşleyişi

HAGB kararının kesinleşmesiyle birlikte 5 yıllık denetim süresi başlar. 18 yaşından küçük sanıklar için bu süre 3 yıl olarak uygulanır. Denetim süresi boyunca sanık, hukuki anlamda mahkum statüsünde değildir ve adli sicil kaydında normal sabıka kaydı bulunmaz.

Denetim süresinin başlangıç tarihi, HAGB kararının kesinleştiği tarihtir. Bu süre içerisinde sanığın davranışları değerlendirilir ve belirli koşullara uyması beklenir. CMK 231/8 maddesi uyarınca, denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan dolayı sanık hakkında ikinci kez HAGB kararı verilemez. Bu düzenleme, 28 Haziran 2014 tarihli 6545 sayılı Kanun ile getirilmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun kararlarına göre, denetim süresi içinde işlenen ikinci suçun özellikleri konusunda net kriterler belirlenmiştir:

Yargıtay Ceza Genel Kurulu K.2019/647 kararında, "Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir," ifadelerine yer verilmiş; ikinci suçun doğrudan veya olası kastla işlenmesinin, şikâyete bağlı ya da resen soruşturulmasının, hapis ya da adli para cezası verilmiş olmasının veya TCK'nın 50. maddesi kapsamında seçenek yaptırıma çevrilmiş olmasının herhangi bir önem taşımadığı vurgulanmıştır.

Bu karar, denetim süresi içinde işlenen kasıtlı suçların HAGB'yi bozacağını, ancak taksirli suçların bu etkiye sahip olmadığını açıkça ortaya koymaktadır.

Sanığın Yükümlülükleri

HAGB kararı verilen sanığa, mahkeme takdiri ile çeşitli yükümlülükler yüklenebilir. Bu yükümlülükler en fazla 1 yıl süreyle uygulanabilir ve sanığın rehabilitasyonunu desteklemeyi amaçlar.

Mahkemenin sanığa yükleyebileceği başlıca yükümlülükler şunlardır:

  • Eğitim programlarına katılım: Sanığın kişilik gelişimini destekleyici eğitim programlarına devam etmesi
  • Gözetim altında çalışma: Belirli kurumlarda ücret karşılığında gözetim altında çalıştırılması
  • Mekân kısıtlamaları: Belirli yerlere gitmekten yasaklanması veya belirli yerlere düzenli devam etmesi
  • Tedavi yükümlülüğü: Alkol veya uyuşturucu bağımlılığı durumunda tedavi programlarına katılım
  • Denetimli serbestlik kurallarına uyum: Denetimli serbestlik müdürlüğü ile düzenli iletişim kurması

Bu yükümlülükler, sanığın suç işleme eğilimini azaltmak ve topluma yeniden kazandırılmasını sağlamak amacıyla belirlenir. Yükümlülüklerin belirlenmesinde sanığın kişilik özellikleri, işlediği suçun niteliği ve sosyal durumu dikkate alınır.

Sanığın bu yükümlülüklere aykırı davranması durumunda, mahkeme hükmün açıklanmasına karar verebilir. Ancak bu durumda sanığın savunma hakkının korunması gerekir.

Hükmün Açıklanması Durumları

Denetim süresi içinde belirli koşulların gerçekleşmesi halinde, mahkeme açıklanması geri bırakılan hükmü açıklayabilir. Bu durumlar şunlardır:

Kasıtlı suç işlenmesi durumunda hükmün açıklanması zorunludur. Yargıtay içtihatlarına göre, ikinci suçun kesinleşmesinin beklenmesine gerek yoktur, suçun işlenmesi yeterlidir.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi K.2020/12508 kararında; sanığın adli sicil kaydında yer alan İstanbul Anadolu 50. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.09.2019 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 08.10.2019 tarihinde kesinleşmesiyle sanık hakkında denetim süresinin başladığı ve bu tarihten sonra incelenen 21.11.2019 tarihli yeni kasıtlı suç nedeniyle, suçun işlenme tarihinin önce veya sonra olmasının önemi bulunmaksızın, CMK'nin 231/8. maddesi uyarınca yeniden HAGB kararı verilmesinin mümkün olmadığı vurgulanmıştır.

Yükümlülüklere aykırılık durumunda da hüküm açıklanabilir. Bu durumda mahkemenin takdir yetkisi bulunur ve sanığın aykırılığının derecesi değerlendirilir.

Hükmün açıklanması kararı verilirken, sanığın savunma hakkı mutlaka korunmalıdır. Sanığa duruşmada söz hakkı tanınmalı ve açıklama yapma imkanı verilmelidir.

Denetim süresi başarıyla tamamlandığında ise, mahkeme davanın düşmesine karar verir. Bu durumda sanık hakkındaki tüm hukuki sonuçlar ortadan kalkar ve adli sicil kaydında herhangi bir iz kalmaz.

Denetim süreci, HAGB kurumunun etkinliğini belirleyen en önemli aşamadır. Bu süreçte sanığın rehabilitasyonu sağlanırken, toplumun güvenliği de korunmaya çalışılır. Mahkemelerin bu konudaki takdir yetkisini doğru kullanması, kurumun amacına ulaşması açısından kritik önem taşır.

Yargıtay İçtihatları ve Uygulama Kriterleri

Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması (HAGB) kurumunun uygulanmasında Yargıtay kararları büyük önem taşımaktadır. Yüksek mahkemenin içtihatları, HAGB kararlarının verilmesi, değerlendirilmesi ve sonuçları konusunda mahkemelere yol gösterici nitelik taşır.

Temel Yargıtay Kararları

HAGB kararlarının incelenmesi konusunda en önemli içtihat Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/90 E., 2022/98 K. sayılı kararıdır. Bu kararda Yüksek Mahkeme, itiraz mercisinin HAGB kararlarını değerlendirirken sadece şekli incelemeyle yetinmemesi gerektiğini vurgulamıştır:

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, sanık müdafisi tarafından HAGB kararı kesinleşmeden dava zamanaşımının gerçekleştiği ve sanıkların beraatine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle yapılan itiraz üzerine, itiraz merciinin sadece Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesindeki objektif koşulların varlığıyla sınırlı şekli incelemeyle yetinmemesi, zamanaşımı durumunu öncelikle değerlendirmesi gerektiğini belirtmiştir. Kararda, zamanaşımı gerçekleşmemişse itiraz merciinin esas bakımından da suçun unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığını, delillerin mahkûmiyet için yeterli olup olmadığını ve suçun nitelendirilmesini değerlendirmesi gerektiği, aksi takdirde hak arama özgürlüğü ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 13. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlal edilebileceği vurgulanarak, bu kapsamda kanun yararına bozma talebinin kabulüne karar verilmiştir.

Bu karar, HAGB kararlarının incelenmesinde hem şekli hem de esasa yönelik değerlendirme yapılması gerektiğini açıkça ortaya koymuştur.

Denetim süresi içinde ikinci suç işlenmesi konusunda Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2020/12508 sayılı kararı önemli bir içtihat oluşturmuştur:

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, sanık hakkında daha önce verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararının kesinleştiği tarihten sonra işlenen kasıtlı suçlar açısından yeniden HAGB kararı verilemeyeceğine hükmetmiştir. Kararda; sanığın adli sicil kaydında yer alan İstanbul Anadolu 50. Asliye Ceza Mahkemesinin 24.09.2019 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 08.10.2019 tarihinde kesinleşmesiyle sanık hakkında denetim süresinin başladığı ve bu tarihten sonra incelenen 21.11.2019 tarihli yeni kasıtlı suç nedeniyle, suçun işlenme tarihinin önce veya sonra olmasının önemi bulunmaksızın, CMK'nin 231/8. maddesi uyarınca yeniden HAGB kararı verilmesinin mümkün olmadığı vurgulanmıştır.

Bu karar, CMK 231/8 maddesinin uygulanmasında kesinleşme tarihinin önemini ortaya koymaktadır.

İkinci suçun niteliği konusunda Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2019/647 sayılı kararı da dikkat çekicidir:

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararının denetim süresi içinde işlenen ikinci suçun, kasıtlı olması dışında başka bir şart aranmadığını belirtmiştir. Kararda, "Denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkûm olunması durumunda hükmün açıklanabilmesi için bu ikinci suçun denetim süresi içerisinde işlenmesi ve kasıtlı bir suç olması yeterlidir," ifadelerine yer verilmiş; ikinci suçun doğrudan veya olası kastla işlenmesinin, şikâyete bağlı ya da resen soruşturulmasının, hapis ya da adli para cezası verilmiş olmasının veya TCK'nın 50. maddesi kapsamında seçenek yaptırıma çevrilmiş olmasının herhangi bir önem taşımadığı vurgulanmıştır.

Zarar Giderimi Kriterleri

HAGB kararı verilebilmesi için suç nedeniyle oluşan zararın giderilmesi şartı, uygulamada en çok tartışılan konulardan biridir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2018/10131 sayılı kararı bu konuda önemli kriterler belirlemiştir:

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, sanığın mağdura yönelik basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek düzeyde yaralanmasına yol açtığı olayda, mağdurun en azından hastaneye gidiş-geliş masraflarının oluştuğunu, ancak bu masrafların sanık tarafından karşılanmadığını belirterek, CMK'nin 231. maddesinde öngörülen hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararının verilebilmesi için gerekli olan "suç nedeniyle oluşan zararın giderilmesi" koşulunun yerine getirilmediğine hükmetmiştir. Kararda, mağdurun şikâyetinin devam ettiği ve zararın giderildiğine dair dosyada herhangi bir bilgi veya belgenin bulunmadığı vurgulanarak, bu nedenle HAGB koşullarının oluşmadığı sonucuna varılmıştır.

Bu karar, basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek yaralanmalarda bile en azından hastane masraflarının ödenmesi gerektiğini açıkça ortaya koymuştur.

Sabıka kaydının silinmesi konusunda Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/145 sayılı kararı da önemlidir:

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, sanığın daha önce aldığı mahkûmiyete ilişkin sabıka kaydının silinme koşullarının gerçekleşmesi hâlinde, bu kay

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.