İzinsiz Fotoğraf Paylaşımının Cezası

İzinsiz Fotoğraf Paylaşımının Cezası

Sosyal medya çağında bir fotoğrafı izinsiz paylaşmak masum bir eylem gibi görünebilir, ancak Türk hukukuna göre ciddi sonuçları olan bir suçtur. Bir kişinin rızası olmadan fotoğrafını veya videosunu yayınlamak, özel hayatın gizliliğini ihlal etmekten kişisel verileri yaymaya, hatta şantaja kadar varabilen suçları oluşturabilir ve failleri için yıllarca hapis cezası anlamına gelebilir. Bu yazıda, izinsiz fotoğraf paylaşımının cezai yaptırımlarını, Yargıtay kararlarını ve mağdurların haklarını aramak için atması gereken adımları detaylıca inceliyoruz.

Harika bir taslak. Belirtilen başlıklar ve kritik veriler doğrultusunda, SEO uyumlu ve profesyonel bir dille istenen makale bölümünü aşağıda bulabilirsiniz.


İzinsiz Fotoğraf Paylaşımının Temel Cezai Dayanağı: Özel Hayatın Gizliliği

Dijital çağın getirdiği en büyük yanılsamalardan biri, internette veya sosyal medyada paylaşılan bir içeriğin kamusal bir mal haline geldiği düşüncesidir. Oysa bir fotoğrafın veya videonun, sahibinin rızası olmaksızın alınarak başka bir mecrada yayınlanması, Türk hukuku açısından masum bir eylem değil, doğrudan doğruya temel bir insan hakkı olan özel hayatın gizliliğine yapılmış ciddi bir saldırıdır. Bu eylemin hukuki ve cezai sonuçlarının temel dayanağını, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) oluşturur. Kanun koyucu, bireyin mahremiyet alanını korumak amacıyla bu tür eylemleri açıkça suç olarak tanımlamış ve ağır yaptırımlara bağlamıştır.

Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarında da vurgulandığı üzere, özel hayat kavramı yalnızca bireyin konutu veya kapalı yaşam alanlarıyla sınırlı değildir. Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 2016/8242 sayılı kararında belirtildiği gibi, kişinin kamusal alanda dahi "kalabalığın içinde tanınmazlık ve bilinmezlik" hakkı bulunur. Bu, bir kişinin parkta, alışveriş merkezinde veya sokakta yürürken sürekli olarak takip edilip fotoğraflanmasının, kiminle görüştüğünün tespit edilmesinin veya başkalarınca bilinmesini istemeyeceği anlarının kaydedilmesinin özel hayatın gizliliğini ihlal edeceği anlamına gelir.

Özel Hayatın Gizliliğini İhlal Suçu (TCK m. 134)

İzinsiz fotoğraf paylaşımıyla ilgili cezai yaptırımların merkezinde Türk Ceza Kanunu'nun 134. maddesi yer alır. Bu madde, suçu iki temel başlık altında ele alır: gizliliği ihlal etme ve elde edilen görüntüleri ifşa etme.

Maddenin birinci fıkrası (TCK m. 134/1), suçun temel halini düzenler. Buna göre, bir kişinin özel hayatının gizliliğini ihlal eden kimseye bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir. Suçun oluşması için sadece çıplak gözle izlemek veya gizlice dinlemek dahi yeterlidir. Ancak kanun, bu ihlalin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle işlenmesini daha ağır bir durum olarak kabul eder ve bu durumda verilecek cezanın bir kat artırılacağını hükme bağlar. Yani, bir kişinin özel anlarını gizlice videoya çeken veya fotoğraflayan fail, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya kalabilir.

Bu noktada, evlilik birliğinin dahi eşlere birbirlerinin özel hayatına sınırsız bir müdahale hakkı tanımadığını belirtmek gerekir. Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin 2019/5170 sayılı kararında, boşanma aşamasındaki eşin, diğer eşin aracına gizlice takip ve ses kayıt cihazı yerleştirmesi özel hayatın gizliliğini ihlal suçu olarak değerlendirilmiştir. Bu karar, mahremiyet hakkının evlilik bağıyla ortadan kalkmadığını ve eşlerin dahi bu sınıra saygı göstermek zorunda olduğunu net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Görüntü veya Seslerin İfşa Edilmesi (Yayınlanması)

İzinsiz fotoğraf paylaşımının en yaygın ve yıkıcı hali, kaydedilen bu görüntülerin başkalarının bilgisine sunulmasıdır. TCK m. 134/2, bu eylemi ayrı ve daha ağır bir suç olarak tanımlar. Maddeye göre, kişilerin özel hayatına ilişkin görüntü veya sesleri hukuka aykırı olarak ifşa eden (yayan, açığa vuran, yayınlayan) kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Paylaşımın internet, sosyal medya (Instagram, Facebook, Twitter vb.) veya diğer basın-yayın organları aracılığıyla yapılması, cezanın uygulanması açısından bir fark yaratmaz.

Bu suçun en önemli özelliği, görüntünün nasıl elde edildiğinden çok, rızasız bir şekilde yayılmasına odaklanmasıdır. Örneğin, iki kişi arasında özel olarak paylaşılan veya bir zamanlar rıza ile çekilmiş olan bir fotoğrafın, sonradan taraflardan birinin rızası hilafına üçüncü kişilere gönderilmesi veya bir sosyal medya hesabında yayınlanması, doğrudan bu suçu oluşturur. Görüntünün başlangıçta hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş olması, sonradan yapılan rızasız ifşa eylemini hukuka uygun hale getirmez. Fail, hem kaydetme (TCK m. 134/1) hem de ifşa etme (TCK m. 134/2) eylemlerini gerçekleştirmişse, her iki suçtan ayrı ayrı cezalandırılır.

Cezayı Artıran Nitelikli Haller (TCK m. 137)

Kanun koyucu, özel hayata karşı işlenen suçların belirli kişiler tarafından veya belirli yöntemlerle işlenmesini daha tehlikeli görmüş ve cezaları ağırlaştıran nitelikli haller düzenlemiştir. Türk Ceza Kanunu'nun 137. maddesi bu durumu açıkça hükme bağlar. Buna göre, özel hayatın gizliliğini ihlal suçu;

  • Bir kamu görevlisi tarafından görevinin verdiği yetki kötüye kullanılarak işlenirse (örneğin, bir güvenlik görevlisinin kamera kayıtlarını kişisel amaçlarla yayması),
  • Belli bir meslek ve sanatın sağladığı kolaylıktan yararlanılarak işlenirse (örneğin, bir doktorun hastasına ait görüntüleri, bir fotoğrafçının müşterisinin özel fotoğraflarını izinsiz paylaşması),

verilecek temel ceza yarı oranında (1/2) artırılır. Bu düzenleme, sahip oldukları konum veya meslek nedeniyle başkalarının özel bilgilerine daha kolay erişebilen kişilerin, bu güveni kötüye kullanmalarını engellemeyi ve caydırıcılığı artırmayı amaçlamaktadır.

Harika bir taslak. Belirtilen bölüm için istenen kriterlere uygun, profesyonel ve SEO dostu içeriği aşağıda bulabilirsiniz.


İlişkili Suç Tipleri ve Suçların Birlikte İşlenmesi

İzinsiz fotoğraf paylaşımı, ilk bakışta yalnızca özel hayatın gizliliğini ihlal suçu (TCK m. 134) kapsamında değerlendirilebilecek bir eylem gibi görünse de, fiilin işleniş biçimi, fotoğrafın niteliği ve failin amacı, olayı çok daha farklı ve ağır hukuki sonuçlar doğurabilecek suç kategorilerine taşıyabilir. Türk Ceza Kanunu, bu tür eylemleri farklı açılardan ele alarak, mağdurun haklarını daha geniş bir yelpazede koruma altına almıştır. Bu nedenle, bir fotoğrafın izinsiz paylaşılması eylemi, özel hayatın gizliliğinin yanı sıra kişisel verilerin korunması, şantaj veya müstehcenlik gibi suçları da oluşturabilir.

Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Olarak Yayma Suçu (TCK m. 136)

Özel hayatın gizliliği ile sıkça karıştırılan ancak önemli farklar barındıran bir diğer suç tipi, Türk Ceza Kanunu'nun 136. maddesinde düzenlenen "Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme" suçudur. Bir kişinin fotoğrafı, onun kimliğini belirli veya belirlenebilir kıldığı için kişisel veri niteliğindedir. Bu noktadaki en kritik ayrım şudur:

  • TCK m. 134, kişinin başkaları tarafından bilinmesini istemediği özel yaşam alanına (örneğin evinin içi, özel bir anı) yapılan müdahaleyi cezalandırır.
  • TCK m. 136 ise, verinin kendisini korur. Bu nedenle, bir kişinin sosyal medya hesabında "herkese açık" olarak paylaştığı bir fotoğraf dahi, onun kişisel verisidir. Bu fotoğrafın, sahibinin rızası olmaksızın alınarak başka bir hesapta, web sitesinde veya platformda yayınlanması, TCK m. 136 kapsamındaki suçu oluşturur.

Bu suçun cezası iki yıldan dört yıla kadar hapis cezasıdır. En önemli farklardan biri de soruşturma usulüdür. Özel hayatın gizliliği suçu mağdurun şikâyetine bağlıyken, TCK m. 136'daki kişisel verileri yayma suçu şikâyete tabi değildir. Yani, savcılık bu suçu öğrendiği anda, mağdur şikâyetçi olmasa dahi re'sen (kendiliğinden) soruşturma başlatmakla yükümlüdür. Bu durum, kişisel verilerin korunmasına verilen önemi göstermektedir.

Şantaj Suçu (TCK m. 107)

Bazı durumlarda izinsiz fotoğraf paylaşımı, sadece bir ifşa veya yayma eylemi olmaktan çıkar ve bir tehdit aracına, bir zorlama unsuruna dönüşür. Fail, elindeki özel veya mahrem bir fotoğrafı kullanarak mağduru bir şeyi yapmaya veya yapmamaya zorluyorsa ya da haksız bir menfaat temin etmeye çalışıyorsa, bu durumda şantaj suçu gündeme gelir.

TCK m. 107'ye göre şantaj; bir kimseyi, hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamak amacıyla, kendisiyle veya başkasıyla ilgili bir şeref veya saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı veya isnat edileceği tehdidinde bulunmaktır. Bir kişinin özel fotoğraflarını yayınlama tehdidi, bu tanıma birebir uymaktadır. Örneğin:

  • Ayrıldığı sevgilisinin özel fotoğraflarını, barışmaması halinde internette yayınlayacağını söylemek.
  • Bir kişiden para talep etmek ve vermemesi durumunda elindeki fotoğrafları ailesine göndereceğini belirtmek.

Bu eylemler doğrudan şantaj suçunu oluşturur ve cezası bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezasıdır. Şantaj suçu da mağdurun şikâyetine bağlı olmayan, kamu güvenliğine karşı işlenmiş bir suç olarak kabul edilir ve savcılık tarafından re'sen soruşturulur.

Müstehcenlik Suçu (TCK m. 226) ve Fikri İçtima

Paylaşılan fotoğrafın içeriği, hukuki değerlendirmeyi tamamen değiştirebilir. Eğer izinsiz paylaşılan görüntü, cinsel içerikli, çıplaklık barındıran veya genel ahlak kurallarına aykırı, yani müstehcen bir nitelik taşıyorsa, fail aynı zamanda TCK m. 226'da düzenlenen müstehcenlik suçundan da sorumlu olur. Özellikle bu görüntülerin internet ve sosyal medya gibi herkesin erişebileceği platformlarda yayılması, suçun nitelikli halini oluşturur ve cezaları oldukça ağırdır.

Peki, fail hem özel hayatı ihlal edip (TCK m. 134) hem de müstehcen bir içeriği yaydığında (TCK m. 226) iki ayrı suçtan mı ceza alır? İşte bu noktada TCK m. 44, yani "Fikri İçtima" kuralı devreye girer. Fikri içtima, failin tek bir eylemle birden fazla suçu işlemesi durumunda, bu suçlardan cezası en ağır olan hangisi ise sadece o suçtan cezalandırılmasını öngörür.

Bu durumu somutlaştıran Yargıtay 18. Ceza Dairesi'nin K. 2019/14173 sayılı kararı yol göstericidir. Bu kararda Yargıtay, müstehcen görüntülerin yayılması eyleminin hem özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu hem de müstehcenlik suçunu oluşturduğunu, ancak fikri içtima kuralı gereğince failin, cezası daha ağır olan müstehcenlik suçundan (TCK m. 226) cezalandırılması gerektiğine hükmetmiştir. Bu, failin daha hafif bir ceza ile kurtulacağı anlamına gelmez; aksine, işlediği fiilin en ağır hukuki karşılığı ne ise o cezayı almasını sağlar.

Harika bir planlama! Belirttiğiniz yapıya ve bilgilere sadık kalarak, SEO uyumlu ve profesyonel bir dille "Mağdurun Hukuki Hakları ve Başvuru Süreçleri" bölümünü aşağıda hazırladım.


Mağdurun Hukuki Hakları ve Başvuru Süreçleri

İnternet veya sosyal medya platformlarında fotoğrafının izinsiz bir şekilde paylaşıldığını gören bir kişinin yaşadığı şok ve üzüntü son derece doğaldır. Ancak bu noktada çaresizliğe kapılmamak, Türk hukuk sisteminin mağdurlara tanıdığı güçlü ve etkili hakları bilmek büyük önem taşır. Failin cezalandırılmasından, hukuka aykırı içeriğin internetten kaldırılmasına ve uğranılan manevi zararın tazmin edilmesine kadar uzanan üç temel hukuki yol bulunmaktadır. Bu süreçleri doğru ve zamanında başlatmak, ihlalin sonuçlarını en aza indirmek için kritik bir adımdır.

Ceza Soruşturması: Şikayet, Şikayet Süresi ve Uzlaştırma

İzinsiz fotoğraf paylaşımının cezai bir suç olduğunu ve failin adalet önünde hesap vermesi gerektiğini unutmamak gerekir. Bu sürecin başlaması için mağdurun atması gereken ilk adım, ceza soruşturmasını başlatmaktır.

  • Şikayet Hakkı: Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu (TCK m. 134), Türk Ceza Kanunu'nun 139. maddesi uyarınca şikayete bağlı bir suçtur. Bu, savcılığın veya polisin bu suçu kendiliğinden soruşturamayacağı anlamına gelir. Soruşturmanın başlayabilmesi için mağdurun bizzat veya avukatı aracılığıyla Cumhuriyet Başsavcılığı'na ya da en yakın kolluk birimine (polis, jandarma) giderek şikayetçi olması zorunludur. Ancak, eylem aynı zamanda Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Olarak Yayma (TCK m. 136) veya Şantaj (TCK m. 107) gibi şikayete tabi olmayan suçları oluşturuyorsa, savcılık durumu öğrendiği anda resen soruşturma başlatabilir.

  • Şikayet Süresi: Şikayet hakkı sonsuz değildir. TCK'nın 73/1. maddesi, bu hakkın kullanımını net bir süreyle sınırlandırmıştır. Mağdur, hukuka aykırı eylemi (fotoğrafın paylaşıldığını) ve faili (paylaşımı yapan kişiyi) öğrendiği tarihten itibaren 6 ay içinde şikayette bulunmalıdır. Bu 6 aylık süre, hak düşürücü bir süredir. Yani, bu süre geçtikten sonra yapılacak bir şikayet, hukuken geçersiz sayılacak ve fail hakkında ceza davası açılamayacaktır. Bu nedenle, ihlal fark edildiği anda vakit kaybetmeden harekete geçmek hayati önem taşır.

  • Uzlaştırma: Özel hayatın gizliliğini ihlal suçu, ceza yargılamasında uzlaştırma kapsamındaki suçlardandır. Bu, soruşturma veya dava aşamasında dosyanın bir uzlaştırmacıya gönderileceği anlamına gelir. Uzlaştırmacı, tarafları (mağdur ve fail) bir araya getirerek bir anlaşmaya varmaları için arabuluculuk yapar. Tarafların anlaşması halinde ceza davası açılmaz veya açılmış olan dava düşer. Ancak anlaşma sağlanamazsa, yargılama süreci kaldığı yerden devam eder.

İnternetten İçerik Kaldırma ve Erişimin Engellenmesi

Ceza davası failin cezalandırılmasına odaklanırken, mağdur için en acil ihtiyaç genellikle hukuka aykırı içeriğin bir an önce internet ortamından silinmesidir. Bu amaçla 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun devreye girer.

Bu kanunun 9. maddesi, kişilik hakları veya özel hayatının gizliliği ihlal edilen kişilere etkili bir yol sunar. Mağdur, şu adımları izleyerek içeriğin kaldırılmasını veya erişimin engellenmesini talep edebilir:

  1. "Uyar-Kaldır" Yöntemi: İlk olarak, içeriğin bulunduğu platformun (Instagram, Facebook, Twitter, web sitesi vb.) içerik sağlayıcısına (paylaşımı yapan kullanıcı) veya yer sağlayıcısına (platformun kendisi) başvurularak içeriğin kaldırılması talep edilebilir.
  2. Doğrudan Sulh Ceza Hâkimliği'ne Başvuru: Eğer "uyar-kaldır" yöntemi sonuç vermezse veya acil müdahale gerekiyorsa, mağdur doğrudan bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hâkimliği'ne başvurabilir. Mahkemeden, ilgili içeriğe erişimin engellenmesi veya içeriğin tamamen yayından çıkarılması kararı verilmesini talep edebilir. Sulh Ceza Hâkimliği, bu tür talepleri ivedilikle değerlendirir ve genellikle 24 saat içinde bir karar verir. Bu karar, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na (BTK) gönderilerek hızla uygulanır.

Maddi ve Manevi Tazminat Hakkı

İzinsiz fotoğraf paylaşımı, ceza hukuku anlamında bir suç olmasının yanı sıra, özel hukuk anlamında da bir haksız fiildir. Bu haksız fiil nedeniyle kişilik hakları zedelenen ve manevi olarak yıpranan mağdurun, uğradığı zararın giderilmesi için tazminat davası açma hakkı bulunmaktadır.

Bu hak, Türk Medeni Kanunu (TMK) ile güvence altına alınmıştır:

  • Saldırının Durdurulması (TMK m. 24): Mağdur, Asliye Hukuk Mahkemesi'nde açacağı bir dava ile devam eden saldırının durdurulmasını, gelecekteki bir saldırı tehlikesinin önlenmesini ve mevcut ihlalin hukuka aykırılığının tespitini isteyebilir. Bu, içeriğin kaldırılması talebini de içeren geniş bir koruma sağlar.
  • Manevi Tazminat (TMK m. 58): En önemlisi, mağdur, yaşadığı üzüntü, elem, keder, sosyal çevresindeki itibar kaybı ve psikolojik yıpranma gibi manevi zararlarının karşılığı olarak manevi tazminat talep edebilir. Mahkeme, olayın özelliklerini, ihlalin ağırlığını ve tarafların sosyal-ekonomik durumlarını göz önünde bulundurarak hakkaniyete uygun bir tazminat miktarına hükmeder.
  • Maddi Tazminat: Eğer izinsiz fotoğraf paylaşımı nedeniyle mağdurun somut bir maddi kaybı (örneğin, bu olay yüzünden işini kaybetmesi gibi) oluşmuşsa, bu zararını da ispatlamak kaydıyla maddi tazminat olarak talep edebilir.

Tazminat davası için zamanaşımı süresi, mağdurun zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde fiilin işlenmesinden itibaren on yıldır. Bu nedenle, hem ceza şikayeti hem de tazminat davası için yasal süreleri kaçırmamak büyük önem taşır.

Harika bir taslak! Belirtilen bölüm başlığı, alt başlıklar ve kritik veriler doğrultusunda, makalenin son bölümü olarak kurgulanan, SEO uyumlu ve profesyonel içerik aşağıda sunulmuştur.


Yargıtay Kararları Işığında Özel Durumlar ve Uygulama Örnekleri

Türk Ceza Kanunu'nda yer alan teorik düzenlemeler, izinsiz fotoğraf paylaşımının hukuki çerçevesini çizse de, bu suçun gerçek hayattaki yansımaları genellikle karmaşık ve nüanslıdır. Yargıtay, verdiği kararlarla kanun metinlerini somut olaylara uygulayarak hukukun nasıl işleyeceğine dair önemli bir rehberlik sunar. Boşanma davalarından eski sevgiliye ait görüntülerin ifşasına, basın özgürlüğünün sınırlarından özel dedektiflik faaliyetlerine kadar birçok özel durum, Yargıtay içtihatlarıyla aydınlığa kavuşmuştur. Bu bölümde, izinsiz fotoğraf paylaşımı suçunun farklı senaryolardaki pratik uygulamalarını Yargıtay kararları ışığında inceleyeceğiz.

Boşanma Davasında Delil Kullanımı

Boşanma davalarında tarafların, eşlerinin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiğini ispatlama çabası, onları sık sık özel hayata müdahale anlamına gelebilecek deliller toplamaya iter. Ancak bu durum, ceza hukuku açısından ciddi bir risk barındırır. Yargıtay, bu konuda hassas bir denge gözetmektedir. Temel ilke, elde edilen delilin üçüncü kişilerle paylaşılmaksızın, sadece hakkını ispatlamak amacıyla mahkemeye sunulmasıdır.

Bu duruma emsal teşkil eden Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin K. 2015/588 sayılı kararında, aldatıldığını düşünen eşin, diğer eşe ait sosyal medya yazışmalarını ve fotoğrafları sadece boşanma davası dosyasına delil olarak sunması eyleminde, kişinin "hukuka aykırılık bilinciyle" hareket etmediği kabul edilmiştir. Yüksek Mahkeme, kişinin amacının özel hayatı ifşa etmek değil, meşru bir hakkı olan iddialarını kanıtlamak olduğunu değerlendirerek beraat kararı verilmesi gerektiğine hükmetmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki, aynı fotoğraf veya yazışmaların eşin ailesine, arkadaşlarına gönderilmesi veya sosyal medyada yayınlanması, bu korumadan yararlanamaz ve doğrudan Özel Hayatın Gizliliğini İhlal suçunu oluşturur.

Eski Sevgiliye Ait Görüntülerin İfşası

Duygusal ilişkilerin sona ermesinin ardından, taraflardan birinin intikam veya üzüntü gibi nedenlerle ilişki sırasında çekilmiş özel fotoğrafları üçüncü kişilere göndermesi veya sosyal medyada paylaşması, en sık karşılaşılan suç tiplerinden biridir. Burada temel yanılgı, fotoğrafın çekilmesine zamanında rıza gösterilmiş olmasının, yayınlanmasına da rıza gösterildiği anlamına geldiği düşüncesidir. Hukuken bu iki durum birbirinden tamamen bağımsızdır.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi, K. 2017/5926 sayılı kararında bu durumu net bir şekilde ortaya koymuştur. Kararda, sanığın, eski sevgilisiyle olan ilişkisinin boyutunu ve mahremiyetini gösteren özel fotoğrafları, mağdurun rızası olmaksızın ortak arkadaşlarına göndermesi eyleminin, TCK m. 134/2'de tanımlanan ifşa suçunu oluşturduğu vurgulanmıştır. Görüntünün daha önce rızayla çekilmiş olması, sonradan rızasız bir şekilde ifşa edilmesini hukuka uygun hale getirmez.

Kamuya Mal Olmuş Kişiler ve Basın Özgürlüğü Sınırı

Siyasetçiler, sanatçılar veya sporcular gibi kamuya mal olmuş kişilerin özel hayatlarının, sıradan vatandaşlara göre daha dar bir koruma alanına sahip olduğu kabul edilir. Ancak bu durum, basın özgürlüğünün sınırsız bir müdahale hakkı tanıdığı anlamına gelmez. Basın, haber yaparken kamu yararı, güncellik, görünür gerçeklik ve ölçülülük ilkeleriyle bağlıdır.

Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin K. 2014/10228 sayılı kararı, bu sınırın nerede çizildiğini göstermesi açısından önemlidir. Karara konu olayda, ünlü bir kişinin cinsel mahremiyetine ilişkin çıplak fotoğraflarının bir gazete tarafından yayımlanması ele alınmıştır. Yargıtay, bu tür bir yayının haber verme ve kamuoyunu bilgilendirme hakkının sınırlarını aştığını, eylemin temel amacının sansasyon yaratmak olduğunu ve ölçülülük ilkesini açıkça ihlal ettiğini belirtmiştir. Sonuç olarak, basın özgürlüğü kalkanının arkasına sığınılamayacağına ve bu eylemin TCK m. 134/2 kapsamında cezalandırılması gerektiğine karar vermiştir.

İş Yeri ve Dedektiflik Faaliyetleri

Özel hayatın gizliliği, sadece konut veya kişisel alanlarla sınırlı değildir. İş yerleri ve hatta kamusal alanlar dahi kişinin özel yaşam alanına dahildir. Bu kapsamda, işverenin veya çalışma arkadaşlarının gerçekleştireceği bazı eylemler suç teşkil edebilir. Örneğin, Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin K. 2018/12017 sayılı kararında, bir iş yerindeki soyunma odasına gizli kamera yerleştirerek iş arkadaşlarının görüntülerini kaydeden ve yayan sanığın eylemi, hem TCK m. 134/1 (kaydetme) hem de TCK m. 134/2 (yayma) suçlarını zincirleme şekilde işlediği kabul edilmiştir.

Benzer şekilde, boşanma davasına delil toplamak amacıyla özel dedektif tutarak eşini sürekli takip ettirmek ve fotoğraflarını çektirmek de masum bir eylem değildir. Yargıtay 12. Ceza Dairesi'nin K. 2022/9309 sayılı kararına göre, bu tür bir faaliyet sistematik olarak bir kişinin özel hayatını gözetlemek anlamına gelir ve suçu oluşturur. Bu durumda, dedektiflik hizmetini yürüten kişi suçun faili, bu hizmeti talep eden ve dedektifi yönlendiren eş ise azmettiren olarak cezai sorumluluk altına girer.

Görüldüğü üzere, izinsiz fotoğraf paylaşımı ve özel hayata müdahale, basit bir sosyal medya hatasından çok daha fazlasıdır. Türk hukuku, dijital çağın getirdiği bu tehditlere karşı bireylerin mahremiyetini korumak için güçlü mekanizmalar sunmaktadır. Eylemin niteliğine göre Özel Hayatın Gizliliğini İhlal (TCK m. 134), Kişisel Verileri Hukuka Aykırı Yayma (TCK m. 136), Şantaj (TCK m. 107) veya Müstehcenlik (TCK m. 226) gibi farklı suçlar gündeme gelebilmekte ve failler hakkında ciddi hapis cezaları öngörülmektedir. Mağdurların, 6 aylık şikayet süresi gibi hak düşürücü sürelere dikkat ederek Cumhuriyet Başsavcılıklarına başvurması, 5651 sayılı Kanun uyarınca içeriğin kaldırılmasını veya erişimin engellenmesini talep etmesi ve uğradıkları manevi zararın tazmini için hukuk mahkemelerinde dava açması mümkündür. Dijital dünyada kişilik haklarının korunması, her bireyin yasal güvence altında olan temel bir hakkıdır ve bu hakların ihlali karşısında sessiz kalmamak büyük önem taşımaktadır.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.