
İdari Başvuruda 60 Gün Kuralı
İdare ile aranızdaki bir uyuşmazlıkta haklarınızı korumanın ilk adımı, doğru zamanda doğru adımı atmaktır. Türk idare hukukunda, idari işlemlere karşı dava açmak veya bir talepte bulunmak için belirlenmiş olan '60 günlük' süre, adeta bir anahtar rolü oynar. Bu süreyi kaçırmak, haklı olsanız bile davanızın usulden reddedilmesine neden olabilir. Peki, bu 60 günlük süre ne zaman başlar? İdareye yaptığınız bir başvuruya cevap gelmezse ne olur? Hangi durumlarda bu süre durur veya yeniden işlemeye başlar? Bu yazımızda, 2577 sayılı Kanun ve güncel Danıştay kararları ışığında 'İdari Başvuruda 60 Gün Kuralı'nın tüm inceliklerini sizler için derledik.
İdari Yargıda Temel Kural: 60 Günlük Dava Açma Süresi
İdare hukuku, devletin kamu gücünü kullanarak tesis ettiği idari işlemler ile bireyler arasındaki ilişkileri düzenleyen ve bu ilişkilerden doğan uyuşmazlıkların çözüm yollarını belirleyen bir hukuk dalıdır. Bu alanda hak arama özgürlüğünün en temel unsurlarından biri, idari işlemlere karşı yargı yoluna başvurma hakkıdır. Ancak bu hak, kamu düzeni ve idari istikrarın sağlanması amacıyla kanunla belirlenmiş katı sürelere tabidir. İdari yargıda "süre," bir davanın esasına girilebilmesi için aşılması gereken ilk ve en önemli usuli şarttır. Sürelerin kaçırılması, kişinin haklı olup olmadığına bakılmaksızın davanın usulden reddedilmesi sonucunu doğurur. Bu nedenle, idari yargılama usulünün bel kemiğini oluşturan bu sürelerin doğru bilinmesi ve titizlikle takip edilmesi hayati önem taşır.
Türk idare hukukunda bu sürelerin ana çerçevesi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) ile çizilmiştir. İYUK, idari işlemlere karşı açılacak iptal davaları ve idari eylemlerden doğan zararların tazmini için açılacak tam yargı davalarında uygulanacak usul ve esasları belirler. Bu kanunun en kritik düzenlemelerinden biri, genel dava açma süresini belirleyen 60 günlük kuraldır. Bu süre, "hak düşürücü süre" niteliğindedir; yani, sürenin geçirilmesiyle birlikte dava açma hakkı bir daha kullanılamayacak şekilde ortadan kalkar.
Yasal Dayanak ve Genel Süreler
İdari işlemlere karşı dava açma süresi, İYUK'un "Dava Açma Süresi" başlıklı 7. maddesinde açıkça düzenlenmiştir. Bu madde, idari yargıdaki genel kuralı net bir şekilde ortaya koyar:
- Danıştay ve İdare Mahkemelerinde dava açma süresi 60 (altmış) gündür.
- Vergi Mahkemelerinde dava açma süresi ise 30 (otuz) gündür.
Kanunda özel bir süre belirtilmediği sürece, idare tarafından tesis edilen ve kişilerin hukukunu etkileyen her türlü işleme karşı bu genel sürelere riayet edilmesi zorunludur. Örneğin, bir memurun atama, disiplin cezası veya görevden uzaklaştırma işlemine karşı idare mahkemesinde dava açmak için 60 günü vardır. Benzer şekilde, bir şirkete kesilen vergi cezasına karşı vergi mahkemesinde dava açma süresi 30 gündür.
Bu sürelerin başlangıcı, aleyhine işlem tesis edilen kişinin bu işlemden haberdar olduğu andır. Kanun bu anı; yazılı bildirimin yapıldığı (tebliğ), işlemin niteliğine göre Resmi Gazete'de veya başka bir usulle yayımlandığı (yayın) ya da ilan edildiği (ilan) tarih olarak tanımlar. Sürelerin hak düşürücü nitelikte olması, mahkemenin bu hususu davanın her aşamasında re'sen (kendiliğinden) dikkate almasını gerektirir. Taraflar ileri sürmese bile, hakim dava açma süresinin geçip geçmediğini kontrol etmekle yükümlüdür.
Sürelerin Hesaplanmasına İlişkin Esaslar
Dava açma süresinin ne zaman başlayıp ne zaman sona ereceğinin doğru bir şekilde hesaplanması, hakkın kaybedilmemesi için en az sürenin kendisi kadar önemlidir. Sürelerin hesaplanmasına ilişkin temel prensipler, İYUK'un 8. maddesinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre hesaplama yapılırken şu kurallara dikkat edilmelidir:
Sürenin Başlangıcı: Süreler, işlemin tebliğ, yayın veya ilan edildiği tarihi izleyen günden itibaren işlemeye başlar. Örneğin, 10 Ekim 2023 Salı günü tebliğ edilen bir idari işleme karşı 60 günlük dava açma süresinin ilk günü 11 Ekim 2023 Çarşamba günüdür. Tebliğ tarihi olan 10 Ekim, süre hesabına dahil edilmez. Bu kural, özellikle düzenleyici işlemler (yönetmelik, tebliğ vb.) için de geçerlidir. Nitekim Danıştay 10. Dairesi'nin E: 2015/4225, K: 2015/5358 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, Resmi Gazete'de yayımlanan bir yönetmeliğe karşı açılacak 60 günlük dava süresi, yayım tarihini takip eden günden itibaren başlar.
Tatil Günlerinin Etkisi: Sürelerin hesabında hafta sonu tatilleri ve diğer resmi tatil günleri süreye dahildir. Ancak, sürenin son günü bir resmi tatile (ulusal bayram, dini bayram veya hafta sonu) denk gelirse, süre bu tatili izleyen ilk çalışma gününün mesai saati sonuna kadar uzar. Örneğin, 60 günlük sürenin son günü olan Pazar gününe denk geliyorsa, dava açmak için son gün takip eden Pazartesi gününün mesai bitimidir.
Çalışmaya Ara Verme (Adli Tatil): İdari yargıda her yıl 20 Temmuz ile 31 Ağustos tarihleri arasında adli tatil uygulanır. İYUK m. 8/3 uyarınca, dava açma süresinin son günü adli tatile denk gelirse, süre tatilin bittiği günü izleyen tarihten itibaren yedi gün uzamış sayılır. Yani, sürenin son günü 20 Temmuz - 31 Ağustos arasına rastlayan bir davacı, 7 Eylül günü mesai bitimine kadar davasını açabilir. Bu kural, hak kayıplarını önlemek adına getirilmiş önemli bir güvencedir.
Bu hesaplama kuralları, idari yargılama hukukunun teknik ve hassas yapısını gözler önüne sermektedir. Bir günlük bir yanılgı bile, geri dönülmez hak kayıplarına yol açabileceğinden, idari bir işlemle karşı karşıya kalan kişilerin süreci bir hukuk profesyoneli ile yönetmesi şiddetle tavsiye edilir.
İdarenin Sessizliği: Zımni Ret ve Dava Hakkı
İdare hukuku, devletin eylem ve işlemlerinin hukukla bağlı olmasını temin eden bir denge mekanizmasıdır. Bu dengenin en önemli unsurlarından biri, vatandaşın idareye yaptığı başvuruların cevapsız bırakılarak hak arama özgürlüğünün engellenmesinin önüne geçilmesidir. İşte bu noktada, idarenin sessiz kalmasını hukuki bir sonuca bağlayan zımni ret kurumu devreye girer. Bu mekanizma, idarenin pasif tutumunu, ilgili açısından dava açılabilir bir "ret" işlemine dönüştürerek yargısal denetim yolunu açar.
İdari Makamların Sükutu (Cevap Vermemesi)
Bir hakkın kullanılması, bir menfaatin korunması veya bir talebin iletilmesi amacıyla idareye başvuran kişilerin, başvurularının akıbeti hakkında belirsizlik içinde bırakılması kabul edilemez. Kanun koyucu bu durumu öngörerek 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (İYUK) 10. maddesi ile idarenin sessizliğine (sükutuna) hukuki bir anlam yüklemiştir.
Bu maddeye göre, ilgililerin idari bir işlem veya eylem yapılması talebiyle idareye yaptıkları başvurulara, idarenin 60 gün içinde bir cevap vermesi zorunludur. İdare, bu 60 günlük cevap süresi içerisinde herhangi bir yanıt vermezse, kanun bu sessizliği başvuru sahibinin talebinin reddedildiği şeklinde yorumlar. Hukuk dilinde bu duruma "zımni ret" adı verilir. Bu, idarenin açık bir "hayır" dememesine rağmen, kanun gereği talebin olumsuz sonuçlandığının kabul edilmesidir.
Ancak uygulamada durum her zaman bu kadar net olmayabilir. İdare, 60 günlük süre içinde "talebiniz incelenmektedir" veya "konuyla ilgili çalışmalarımız devam etmektedir" gibi belirsiz ve kesin olmayan bir cevap verebilir. Bu durumda başvuru sahibi iki seçimlik hakka sahiptir:
- Bu belirsiz cevabı, talebinin esastan reddi olarak kabul edip dava açabilir.
- İdarenin kesin cevabını bekleyebilir.
Fakat bu bekleme süresi sonsuz değildir. İYUK Madde 10, bu konuda da bir sınır getirmiştir. İlgili, kesin cevabı beklemeyi tercih etse dahi, bu bekleme süresi başvuru tarihinden itibaren 6 aylık azami bekleme süresini geçemez. Altı aylık sürenin sonunda hala kesin bir cevap gelmemişse, talep reddedilmiş sayılır ve bu tarihten itibaren dava açma süresi işlemeye başlar. Bu düzenleme, idarenin oyalayıcı cevaplarla süreci sonsuza dek uzatmasının önüne geçmeyi amaçlar.
Zımni Ret Sonrası Dava Açma Süreci
Zımni ret kurumunun en temel sonucu, dava açma hakkını doğurmasıdır. İdarenin 60 gün boyunca sessiz kalmasıyla birlikte, bu sürenin bittiği tarihi takip eden günden itibaren, genel dava açma süresi olan 60 günlük yeni bir süre işlemeye başlar. Başka bir deyişle, başvuru sahibi, idarenin sessiz kalarak zımnen reddettiği talebine karşı, zımni ret süresinin tamamlandığı andan itibaren 60 gün içinde idare mahkemesinde iptal davası açmak zorundadır.
Bu süreler hak düşürücü nitelikte olup, kaçırılması halinde dava hakkı ortadan kalkar. Bu noktada, idari istikrar ilkesi devreye girer. Bir talep, idare tarafından açıkça veya zımnen reddedildikten ve yasal dava açma süresi de kullanıldıktan sonra idari işlem kesinleşir. Bu kesinleşmeden sonra, aynı konuda ve aynı hukuki sebeplere dayanarak idareye tekrar başvuruda bulunmak, yeni bir dava açma hakkı doğurmaz. Danıştay 10. Dairesi'nin E.2000/3997, K.2002/783 sayılı kararı da bu prensibi teyit etmektedir. Yüksek Mahkeme bu kararında, süresi içinde dava açılmayarak kesinleşen bir ret işleminden sonra, aynı konuda yeniden başvuru yapılarak dava hakkının canlandırılamayacağını, bu durumun idari istikrar ilkesine aykırı olacağını belirtmiştir.
Dolayısıyla, idarenin sessiz kalması durumunda hak kaybı yaşamamak için sürelerin dikkatle takip edilmesi kritik öneme sahiptir. 60 günlük zımni ret süresinin bitimini takiben başlayan 60 günlük dava açma süresi içinde harekete geçilmemesi, haklı bir talebin dahi yargı önüne taşınamaması sonucunu doğurabilir. Bu nedenle, idari başvuru ve dava süreçlerinin bir hukuk profesyoneli eşliğinde yürütülmesi tavsiye edilmektedir.
Stratejik Bir Hak: Dava Süresini Durduran İhtiyari Başvuru
İdari işlemlerle karşı karşıya kalan bireyler için hak arama süreci, çoğu zaman karmaşık ve katı sürelere tabi bir yoldur. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK), idari işlemlere karşı dava açmak için genellikle 60 günlük bir hak düşürücü süre öngörür. Ancak kanun koyucu, bireylere mahkemeye gitmeden önce idare ile uyuşmazlığı çözme imkânı tanıyan ve bu süreçte dava açma hakkını koruyan önemli bir mekanizma sunmuştur: ihtiyari başvuru. İYUK'un 11. maddesinde düzenlenen bu hak, doğru kullanıldığında bireyler için stratejik bir avantaja dönüşebilir.
İhtiyari Başvuru Nedir ve Nasıl İşler?
İhtiyari başvuru, aleyhine bir idari işlem tesis edilen kişinin, bu işleme karşı doğrudan idari dava açmak yerine, dava açma süresi içerisinde aynı idari makama veya onun bir üst makamına başvurarak işlemin kaldırılmasını, geri alınmasını, değiştirilmesini veya yeni bir işlem yapılmasını talep etme hakkıdır.
Bu başvurunun temel özellikleri şunlardır:
- İsteğe Bağlıdır: Adından da anlaşılacağı üzere bu yola başvurmak bir zorunluluk değil, bir seçimlik haktır. İlgili kişi, dilerse bu yolu hiç kullanmadan doğrudan 60 gün içinde idare mahkemesinde iptal davası açabilir.
- Süre İçinde Yapılmalıdır: İhtiyari başvurunun en kritik noktası, genel dava açma süresi olan 60 gün içinde yapılması zorunluluğudur. 60 günlük süre geçtikten sonra yapılan bir başvuru, İYUK Madde 11 kapsamında kabul edilmez ve dava açma süresini durdurmaz.
- Yetkili Makama Yapılır: Başvuru, işlemi tesis eden makamın bir üstü varsa o makama, eğer bir üst makam yoksa işlemi yapan makamın kendisine yapılır.
Bu yol, idareye kendi yaptığı işlemi yeniden gözden geçirme ve olası bir hatayı yargıya taşınmadan düzeltme fırsatı verir. Bu sayede hem idarenin hem de vatandaşın uzun ve maliyetli yargılama süreçlerinden kaçınması mümkün olabilir.
Dava Açma Süresinin Durması: Mekanizmanın Detayları
İhtiyari başvurunun en önemli hukuki sonucu, dava açma süresini durdurmasıdır. Bu, "süreyi kesmek"ten farklı bir kavramdır. Sürenin kesilmesi, sürenin sıfırlanıp yeniden başlaması anlamına gelirken, sürenin durması, mevcut sürenin donması ve şartlar oluştuğunda kaldığı yerden devam etmesi demektir.
Bu mekanizmayı bir örnekle somutlaştıralım:
Diyelim ki, hakkınızda tesis edilen bir idari işlem size 1 Mart 2024 tarihinde tebliğ edildi. Bu durumda 60 günlük dava açma süreniz 2 Mart 2024'te başlar. Siz, bu sürenin 25. gününde, yani 26 Mart 2024 tarihinde, İYUK Madde 11 kapsamında idareye ihtiyari başvuruda bulundunuz.
- Süre Durur: Başvuruyu yaptığınız 26 Mart tarihi itibarıyla, o ana kadar işlemiş olan 25 günlük süre bir kenara konulur ve kalan 35 günlük dava açma süreniz donar.
- İdarenin Cevap Süreci: İdarenin bu başvurunuza cevap vermek için 60 günlük bir süresi vardır.
- Açık Red Halinde: İdare, başvurunuzu 15 Nisan 2024 tarihinde yazılı bir cevapla reddederse, bu ret kararının size tebliğ edildiği tarihi izleyen günden itibaren, daha önce donmuş olan 35 günlük süreniz kaldığı yerden işlemeye başlar.
- Zımni Ret Halinde: İdare, başvurunuza 60 gün boyunca hiç cevap vermezse, talep zımnen reddedilmiş sayılır. Bu 60 günlük sürenin bittiği tarihi izleyen günden itibaren, yine kalan 35 günlük dava açma süreniz işlemeye devam eder.
- Kabul Halinde: İdare, talebinizi kabul ederek hukuka aykırı işlemi geri alırsa, uyuşmazlık çözülmüş olacağından dava açmanıza gerek kalmaz.
Bu mekanizma, kişiye hem idare nezdinde hakkını arama hem de bu süreçte dava açma hakkını kaybetmeme güvencesi verir.
Alternatif Bir Uyuşmazlık Çözüm Yolu: Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsmanlık)
İdare ile yaşanan uyuşmazlıklarda başvurulabilecek bir diğer önemli kurum ise T.C. Kamu Denetçiliği Kurumu (Ombudsmanlık)'tır. Ombudsmanlık, idarenin her türlü eylem ve işlemleri ile tutum ve davranışlarını; insan haklarına dayalı adalet anlayışı içinde, hukuka ve hakkaniyete uygunluk yönlerinden incelemek, araştırmak ve idareye önerilerde bulunmakla görevli bir denetim mekanizmasıdır.
Ancak burada çok önemli bir hukuki ayrıma dikkat etmek gerekir:
İYUK Madde 11 kapsamında idareye yapılan başvuru dava açma süresini durdururken, Kamu Denetçiliği Kurumu'na yapılan başvuru dava açma sürelerini durdurmaz.
Bu nedenle, Ombudsmanlık yoluna başvurmayı düşünen bir kişi, aynı zamanda 60 günlük dava açma süresini de yakından takip etmeli ve bu süre dolmadan ya idare mahkemesinde davasını açmalı ya da süreyi durdurmak için İYUK Madde 11'deki ihtiyari başvuru hakkını kullanmalıdır. Aksi takdirde, Ombudsmanlık süreci devam ederken dava açma hakkını süre aşımı nedeniyle kaybedebilir. İhtiyari başvuru, bu yönüyle hak kaybını önleyen kritik bir güvence sağlamaktadır. Bu hukuki yolların stratejik olarak birlikte veya ayrı ayrı kullanılması, hak arama sürecinin başarısı için büyük önem taşır ve bu noktada profesyonel hukuki destek almak en doğru yaklaşım olacaktır.
Özel Durumlar: Tam Yargı Davaları ve Sürenin Canlanması
İdari yargıda hak arama sürecinin temelini oluşturan 60 günlük dava açma süresi, idari işlemlerin iptali davaları için genel bir kural olsa da, idare hukukunun dinamik yapısı bazı özel durumlar için farklı usul ve süreler öngörmektedir. Özellikle idarenin bir işlemiyle değil, doğrudan bir eylemiyle (örneğin, bir kazı çalışması sırasında mülke zarar vermesi) ortaya çıkan zararların tazmini ve süresi geçmiş bir düzenleyici işleme karşı sonradan dava açma imkânı, bu özel durumların en önemlilerindendir. Bu haller, standart 60 gün kuralının dışına çıkarak, vatandaşın haklarını korumaya yönelik özgün mekanizmalar sunar.
İdari Eylemlerden Doğan Zararlar İçin Başvuru Süreleri
İdarenin hukuka aykırı bir idari işlemi (örneğin, usulsüz bir atama kararı) değil de, doğrudan doğruya bir fiili eylemi (örneğin, yol yapım çalışması, sağlık hizmetinde yapılan tıbbi hata, güvenlik güçlerinin orantısız müdahalesi) neticesinde bir zarara uğradığınızda, başvurulacak dava türü "tam yargı davası"dır. Bu davalardaki süreler ve usul, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (İYUK) 13. maddesinde özel olarak düzenlenmiştir ve genel 60 gün kuralından ayrışır.
İYUK Madde 13, tam yargı davası açmadan önce idareye başvuruyu bir dava şartı olarak belirlemiştir. Yani, zarar gören kişi doğrudan mahkemeye gidemez; öncelikle zararı tazmin etmesi talebiyle ilgili idareye yazılı olarak başvurmak zorundadır. Bu ön başvuru için kanun, iki kademeli ve hak düşürücü nitelikte bir süre öngörür:
- Öğrenme Tarihinden İtibaren 1 Yıl: Zarar gören kişi, zarara yol açan idari eylemi ve zararın varlığını öğrendiği tarihten itibaren bir yıl içinde idareye başvurmalıdır.
- Eylem Tarihinden İtibaren 5 Yıl: Her ne olursa olsun, zarara yol açan eylemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl geçtikten sonra idareye başvuru yapılamaz.
Bu süreler oldukça katı olup, kaçırılması halinde dava açma hakkı tamamen ortadan kalkar. Ancak yargı kararları, bu sürelerin başlangıcını hakkaniyet ilkesi çerçevesinde yorumlamaktadır. Özellikle zararın zamanla ortaya çıktığı veya niteliğinin sonradan anlaşıldığı durumlarda, Danıştay sürelerin başlangıcını esnetebilmektedir. Örneğin, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun E:2015/4305, K:2016/3452 sayılı kararında olduğu gibi, zarara neden olan eylem "süregelen" bir nitelik taşıyorsa (örneğin, aylarca süren patlatmalar nedeniyle bir binada oluşan çatlaklar), 1 yıllık sürenin başlangıcı olarak eylemin ilk başladığı tarih değil, eylemin sona erdiği ve zararın tam olarak tespit edilebilir hale geldiği tarih esas alınmaktadır.
İdareye yapılan bu başvuruya idare tarafından 60 gün içinde cevap verilmez veya talep reddedilirse, bu tarihten itibaren genel dava açma süresi olan 60 gün içinde idare mahkemesinde tam yargı davası açılabilir.
Süresi Geçmiş Düzenleyici İşlemlere Karşı Dava Hakkı
Hukuk devletinin en önemli güvencelerinden biri, idarenin tüm eylem ve işlemlerinin yargı denetimine tabi olmasıdır. Ancak, bir yönetmelik, tebliğ veya genelge gibi genel düzenleyici bir işlem yayımlandığında, bu işleme karşı 60 gün içinde dava açılmazsa, işlem hukuka aykırı olsa bile şeklen kesinleşir. Peki, bu durum, hukuka aykırı bir düzenlemenin sonsuza dek denetimden muaf kalacağı anlamına mı gelir?
Bu sorunun cevabı, İYUK Madde 7/4'te düzenlenen ve "dava açma süresinin canlanması" olarak bilinen kurumda gizlidir. Bu kurala göre; dava açma süresi kaçırılmış olan bir düzenleyici işleme dayanılarak, kişilerin hukuki durumunu etkileyen bireysel bir uygulama işlemi (örneğin, bir ceza verilmesi, bir talebin reddedilmesi) tesis edildiğinde, ilgililer için hem bu yeni uygulama işlemine hem de onun dayanağı olan eski düzenleyici işleme karşı dava açma hakkı yeniden doğar.
Bu durumda ilgili kişi, kendisine tebliğ edilen uygulama işlemine karşı 60 günlük dava açma süresi içinde:
- Sadece uygulama işleminin iptali için,
- Sadece dayanak düzenleyici işlemin iptali için,
- Her ikisinin birden iptali için dava açabilir.
Bu mekanizma, hukuka aykırı bir yönetmeliğin yıllar sonra bile bir vatandaşa uygulandığı anda yargı denetimine taşınabilmesine olanak tanıyarak, idarenin işlemlerinin hukuka bağlılığını sürekli kılmaktadır. Bu hak kullanılırken kritik olan nokta, uygulama işlemine karşı yasal süresi içinde dava açma iradesinin ortaya konulmasıdır. Aksi halde, dayanak düzenleyici işleme karşı dava açma hakkı da kullanılamaz hale gelir.
Görüldüğü üzere, idari yargıdaki hak arama süreleri, ilk bakışta görünen 60 günlük genel kuraldan çok daha katmanlı bir yapıya sahiptir. İdari işlemin iptali davasında İYUK Madde 7'deki genel süreler işlerken, idarenin sessiz kalması halinde İYUK Madde 10'daki zımni ret mekanizması devreye girer. Dava açma süresini durdurmak için İYUK Madde 11 kapsamındaki ihtiyari başvuru stratejik bir hamle olabilirken, idari eylemlerden doğan zararlar için İYUK Madde 13'teki özel başvuru süreleri ve usulü takip edilmelidir. Tüm bu süreçlerde, hak düşürücü sürelerin varlığı ve hukuki prosedürlerin karmaşıklığı, en küçük bir hatanın bile hak kaybına yol açabileceğini göstermektedir. Bu nedenle, idare ile yaşanan uyuşmazlıklarda sürecin en başından itibaren profesyonel hukuki destek almak, haklarınızın etkin bir şekilde korunması için hayati önem taşımaktadır.