
Yıkım Kararı İptal Davası Nasıl Açılır? Süre ve Şartlar 2025
Ruhsatsız veya imara aykırı yapınız hakkında belediye tarafından bir yıkım kararı mı alındı? Bu kararın iptali için hangi adımları atmanız gerektiğini, dava açma süresini ve şartlarını merak ediyorsanız doğru yerdesiniz. 2025 yılı güncel bilgileriyle yıkım kararı iptal davası sürecini, yürütmenin durdurulması talebinin önemini ve emsal mahkeme kararlarını sizler için detaylı bir şekilde derledik. Hakkınızı korumak için bilmeniz gereken her şey bu yazıda.
İmara Aykırı Yapılarda Yasal Sürecin Başlangıcı: Yapı Tatil Zaptı
Mülkiyet hakkına en ciddi müdahalelerden biri olan yıkım kararı, idarenin tek taraflı ve ani bir kararıyla ortaya çıkmaz. Bu karara giden yol, hukuki geçerliliği ve usulü kanunla sıkı bir şekilde belirlenmiş adımlardan oluşur. Sürecin ilk ve en kritik aşaması, "Yapı Tatil Zaptı" (uygulamadaki diğer adıyla Yapı Tatil Tutanağı) düzenlenmesidir. Bu zabıt, aslında yapı sahibine hem bir ihtar niteliği taşır hem de hukuki haklarını kullanması için yasal süreci başlatan resmi belgedir. Yıkım kararının iptali davasının temelleri, çoğu zaman bu zaptın düzenlenme şekli ve içeriğindeki hukuka uygunluk denetimiyle atılır. Bu nedenle, bir yapı tatil zaptıyla karşılaşıldığında sürecin doğru anlaşılması ve zamanında harekete geçilmesi hayati önem taşır.
Yapı Tatil Zaptı Nedir ve Nasıl Düzenlenir?
Yapı tatil zaptı, belediye veya valilik sınırları içerisinde, ruhsatsız (kaçak yapı) olarak inşaata başlandığının veya mevcut bir yapıda ruhsata ve eklerine (projesine, imar planına) aykırı değişiklikler yapıldığının tespit edilmesi üzerine, inşaat faaliyetini derhal durduran bir idari işlemdir. Bu işlemin hukuki dayanağı 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32. maddesidir.
Sürecin işleyişi şu şekildedir:
- Tespit: Belediyenin veya valiliğin yetkili teknik elemanları (mimar, mühendis, fen memuru vb.) yerinde yaptıkları denetimle imara aykırılığı tespit eder.
- Tutanak Düzenlenmesi: Aykırılık tespit edildiği anda, yapının o anki durumu, aykırılıkların neler olduğu ve hangi bölümleri kapsadığı detaylı bir şekilde bir tutanağa, yani yapı tatil zaptına geçirilir.
- İnşaatın Durdurulması ve Mühürleme: Zabıt düzenlenir düzenlenmez inşaat derhal durdurulur ve yapı mühürlenerek fiziki olarak da inşaatın devamı engellenir. Mühür fekki (mührün bozulması) Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil eden ciddi bir eylemdir.
- Tebligat: Düzenlenen yapı tatil zaptının bir nüshası, yapının görülebilir bir yerine asılır. Kanun gereği, bu asılma işlemi yapı sahibine resmi tebligat yerine geçer. Ayrıca yapı sahibinin adresi biliniyorsa, posta yoluyla da tebligat yapılabilir. Ancak zaptın yapıya asılması, sürelerin başlaması için yeterlidir. Malik tarafından imzalanmamış olması, zaptın geçerliliğini etkilemez.
Bu zaptın içeriği, ileride açılacak bir iptal davası için son derece önemlidir. Zabıtta, imara aykırılığın somut olarak ne olduğu (örneğin, "çatı katında izinsiz 20 m²'lik bir oda yapıldığı" veya "balkonun kapatılarak odaya dahil edildiği" gibi) açık ve anlaşılır bir dille belirtilmelidir. Gerekçesiz veya muğlak ifadeler içeren bir yapı tatil zaptı, hukuka aykırı kabul edilebilir.
Yapı Sahibine Tanınan Yasal Süre ve Haklar
Yapı tatil zaptının düzenlenmesi, yapı sahibi için sürecin sonu değil, aksine haklarını kullanabileceği bir başlangıçtır. Kanun koyucu, idareye aykırılığı tespit ve durdurma yetkisi verirken, yapı sahibine de bu durumu düzeltmesi için bir fırsat tanımıştır.
1. Aykırılığı Giderme Süresi: 3194 sayılı İmar Kanunu m. 32 uyarınca, yapı tatil zaptının tebliğinden (yapıya asılmasından) itibaren yapı sahibine, yapısını ruhsata uygun hale getirmesi veya ruhsatsız ise ruhsat alması için en fazla 1 ay süre verilir. Bu süre içerisinde yapıdaki aykırılıklar giderilirse veya gerekli ruhsatlandırma işlemleri tamamlanırsa, mühür kaldırılarak inşaata devam edilmesine izin verilir.
2. Hukuki Başvuru Hakları: Yapı sahibi, zaptın haksız veya usulsüz düzenlendiğini düşünüyorsa, tanınan 1 aylık sürenin dolmasını beklemeden hukuki yollara başvurabilir. Bu noktada iki temel seçenek mevcuttur:
- Doğrudan İptal Davası Açma: Yapı tatil zaptı, tek başına icrai nitelikte bir idari işlem olduğundan, bu işleme karşı doğrudan dava açılabilir. Zaptın tebliğ tarihinden itibaren 60 gün içinde, taşınmazın bulunduğu yerdeki yetkili İdare Mahkemesi'nde iptal davası açılmalıdır. Bu 60 günlük süre, hak düşürücü bir süredir; yani sürenin kaçırılması halinde dava açma hakkı ortadan kalkar.
- İdareye İtiraz ve Sonrasında Dava Açma: Dava açmadan önce, zaptı düzenleyen idareye (belediye veya valilik) bir dilekçe ile başvurarak işlemin geri alınması, kaldırılması veya değiştirilmesi talep edilebilir. Bu başvuru, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (İYUK) 11. maddesi kapsamında bir üst makama başvuru niteliğindedir ve zorunlu bir yol değildir. Bu yolun tercih edilmesi, 60 günlük dava açma süresini durdurur. İdare, başvuruya 30 gün içinde cevap vermezse talep reddedilmiş sayılır (zımni ret). İdarenin açık veya zımni ret kararının ardından, duran dava açma süresi kaldığı yerden işlemeye devam eder ve kalan süre içerisinde iptal davası açılabilir.
Unutulmamalıdır ki, yapı tatil zaptına karşı süresi içinde dava açılmaması veya açılan davanın reddedilmesi ve 1 aylık süre içinde aykırılığın giderilmemesi halinde, idare bir sonraki aşama olan yıkım kararı alma ve imar para cezası kesme yetkisini kullanacaktır. Bu nedenle, sürecin en başında atılacak doğru hukuki adımlar, mülkiyet hakkının korunması açısından belirleyicidir.
Yıkım Kararının Alınması ve Yetkili Merciler
İmar mevzuatına aykırı bir yapı hakkında Yapı Tatil Zaptı düzenlenip yapı sahibine tanınan yasal sürenin sonuçsuz kalması, idari sürecin bir sonraki ve en kritik aşamasını başlatır: yıkım kararının alınması. Bu aşama, idarenin kamu düzenini ve planlı kentleşmeyi koruma görevini yerine getirirken, mülkiyet hakkına en ağır müdahaleyi teşkil eden yaptırımı uygulamaya koyduğu evredir. Yıkım kararının hukuka uygun sayılabilmesi, hem kararı alan merciin yetkisine hem de kararın içeriğinin belirli usul ve esaslara bağlı kalmasına bağlıdır. Bu nedenle, kararın kim tarafından ve hangi koşullarda alınabileceğinin bilinmesi, hak arama sürecinin temelini oluşturur.
Yıkım Kararı Hangi Durumlarda ve Kim Tarafından Alınır?
Yıkım kararı, idarenin keyfi olarak alabileceği bir karar değildir. Bu kararın alınabilmesi için 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 32. maddesinde belirtilen prosedürün tamamlanmış olması gerekir. Süreç şu şekilde işler:
- Aykırılığın Giderilmemesi: Yapı tatil zaptı ile yapı sahibine tanınan ve bir ayı geçemeyen sürenin sonunda, ruhsatsız veya ruhsata aykırı durumun devam ettiği tespit edilmelidir. Yapı sahibi bu süre içinde yapısını ruhsata uygun hale getirmiş veya gerekli ruhsatı almışsa, artık yıkım kararı alınamaz.
- Ruhsata Bağlanma İmkânının Olmaması: Bazı durumlarda, yapılan aykırılığın hiçbir şekilde ruhsata bağlanması veya düzeltilmesi mümkün olmayabilir. Örneğin, sit alanına, yeşil alana veya yol gibi kamuya terk edilmiş bir alana inşa edilmiş yapılar için idarenin süre vermeksizin doğrudan yıkım kararı alması Danıştay içtihatları ile kabul görmektedir.
Bu şartlar oluştuğunda, yıkım kararını vermeye yetkili olan idari merciler, yapının bulunduğu yere göre farklılık gösterir. Yetki, idari işlemin en temel unsurlarından biridir ve yetkisiz bir merci tarafından alınan karar, baştan hukuka aykırı kabul edilir.
Belediye Encümeni: Yıkım kararı vermeye yetkili temel merci, yapının belediye sınırları veya mücavir alan sınırları içerisinde olması durumunda Belediye Encümeni'dir. Belediye Encümeni, belediye başkanının başkanlığında, ilgili birim amirleri ve meclis üyelerinden oluşan bir karar organıdır. İmar Kanunu'ndan doğan para cezaları ve yıkım kararları gibi önemli yaptırımları uygulama yetkisi bu kurula aittir. Uygulamada en sık karşılaşılan yetkili merci Belediye Encümeni'dir.
İl İdare Kurulu: Eğer imara aykırı yapı, belediye ve mücavir alan sınırları dışında (örneğin köylerde veya özel kanunlarla korunan alanlarda) bulunuyorsa, bu durumda yıkım kararı verme yetkisi valinin başkanlığındaki İl İdare Kurulu'na aittir. Bu kurul, ildeki en üst düzey mülki idare amirlerinden oluşur ve belediyelerin yetki alanı dışındaki konularda karar alır.
Bu ayrım son derece önemlidir. Örneğin, bir köyde bulunan yapı için Belediye Encümeni'nin yıkım kararı alması "yetki gaspı" anlamına gelir ve bu karar, sırf bu nedenle dahi mahkeme tarafından iptal edilir.
Kararın İçeriğinde Bulunması Gerekenler
Yıkım kararının hukuka uygun olabilmesi için sadece yetkili merci tarafından alınmış olması yeterli değildir. Kararın içeriğinin de belirli unsurları taşıması ve şeffaf olması zorunludur. Anayasa'nın 125. maddesi, idarenin her türlü eylem ve işlemine karşı yargı yolunun açık olduğunu belirtirken, bu yargısal denetimin etkin yapılabilmesi için idari kararların gerekçeli olması esastır.
Bir yıkım kararında bulunması gereken asgari unsurlar şunlardır:
- Açık Gerekçe: Kararda, yıkıma konu olan yapının hangi sebeplerle 3194 sayılı İmar Kanunu'na veya ilgili imar planına aykırı olduğu somut ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde açıklanmalıdır. "İmara aykırıdır" gibi genel ve soyut ifadeler yeterli değildir. Örneğin, "onaylı mimari projesine aykırı olarak 5 metrekarelik bir balkon eklendiği" veya "yapı ruhsatı alınmaksızın zemin kat üzerine bir kat daha çıkıldığı" gibi net tespitler yer almalıdır.
- Hukuki Dayanak: Kararın hangi kanun ve yönetmelik maddesine dayanılarak alındığı açıkça belirtilmelidir. Genellikle bu dayanak, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32. maddesidir.
- Önceki İşlemlere Atıf: Kararda, daha önce düzenlenen yapı tatil zaptının tarih ve sayısına atıf yapılmalı ve yapı sahibine tanınan yasal sürenin dolmasına rağmen aykırılığın giderilmediğinin tespit edildiği belirtilmelidir.
- Yıkılacak Kısmın Belirlenmesi: Yıkım kararı, yapının tamamı ruhsatsız değilse, sadece ruhsata aykırı olan kısımları kapsamalıdır. Örneğin, binanın tamamı yasal ancak çatısı projeye aykırı ise, sadece çatı katı için yıkım kararı verilebilir. Yapının tamamının yıkımına karar verilmesi, "ölçülülük ilkesine" aykırılık teşkil eder ve bu durum da bir iptal sebebidir.
- Karar Tarihi ve İmzalar: Kararın Belediye Encümeni veya İl İdare Kurulu tarafından hangi tarihte alındığı ve karara katılan üyelerin imzalarının tam olması, işlemin şekil yönünden geçerliliği için zorunludur.
Bu unsurlardan birinin veya birkaçının eksik olması, yıkım kararının usul ve esas yönünden hukuka aykırı hale gelmesine neden olur. Açılacak bir iptal davasında, bu tür eksiklikler mahkeme tarafından titizlikle incelenir ve kararın iptali için güçlü birer delil teşkil eder.
Yıkım Kararına Karşı Hukuki Başvuru: İptal Davası Süreci
Belediye encümeni veya il idare kurulu tarafından tebliğ edilen bir yıkım kararı, mülkiyet hakkına yönelik en ağır idari yaptırımlardan biridir. Ancak bu karar, hukuki sürecin sonu anlamına gelmez. Aksine, haklarını korumak isteyen mülk sahipleri için yasal mücadelenin başladığı kritik bir aşamadır. İdari işlemlerin hukuka uygunluk denetimine tabi olması ilkesi gereğince, yıkım kararları da yargı denetimine açıktır. Bu denetim, İdare Mahkemesi nezdinde açılacak bir iptal davası ile sağlanır.
Sürecin doğru yönetilmesi, telafisi imkânsız zararların önlenmesi açısından hayati öneme sahiptir. Zira dava açılmış olması, yıkım işlemini kendiliğinden durdurmaz. Bu nedenle, davanın usulüne uygun açılması, sürelere riayet edilmesi ve özellikle yürütmenin durdurulması talebinin mahkemeye sunulması gerekir.
Dava Açma Süresi ve Görevli Mahkeme
Yıkım kararının iptali için atılacak ilk ve en önemli adım, yasal sürelere uymaktır. İdari işlemlere karşı açılacak davalarda genel dava açma süresi, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (İYUK) 7. maddesi uyarınca düzenlenmiştir.
Buna göre, yıkım kararının tarafınıza veya yasal temsilcinize tebliğ edildiği tarihi izleyen günden itibaren 60 gün içinde iptal davası açılmalıdır. Bu 60 günlük süre, hak düşürücü niteliktedir. Yani sürenin kaçırılması halinde, dava açma hakkı ortadan kalkar ve yıkım kararı, esasına girilmeksizin kesinleşmiş olur. Bu nedenle tebligatın alındığı tarihin özenle kaydedilmesi ve sürenin son gününe bırakılmadan harekete geçilmesi kritik önem taşır.
Görevli ve Yetkili Mahkeme: Yıkım kararının iptali istemiyle açılacak davalarda görevli mahkeme, İdare Mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise, yıkım kararına konu olan taşınmazın bulunduğu yerdeki İdare Mahkemesidir. Örneğin, İstanbul'un Kadıköy ilçesindeki bir yapı için alınan yıkım kararına karşı dava, İstanbul İdare Mahkemelerinde açılmalıdır.
İsteğe Bağlı İdari Başvuru Yolu: Dava açma süresi içinde, kararı veren idareye (örneğin ilgili belediyeye) başvurarak kararın kaldırılmasını, geri alınmasını veya değiştirilmesini talep etmek de mümkündür. İYUK m. 11'e göre bu başvuru, 60 günlük dava açma süresini durdurur. İdarenin 30 gün içinde cevap vermemesi veya talebi reddetmesi halinde, duran süre kaldığı yerden işlemeye devam eder. Ancak bu yolun zorunlu olmadığını, hak sahiplerinin doğrudan iptal davası açma hakkının saklı olduğunu belirtmek gerekir.
İptal Davasında İleri Sürülebilecek Hukuka Aykırılıklar
İdare Mahkemesi, önüne gelen bir yıkım kararını iptal ederken, idari işlemin hukuka uygunluğunu beş temel unsur yönünden denetler: yetki, şekil, sebep, konu ve maksat. Davada ileri sürülecek hukuka aykırılık iddiaları da bu unsurlar çerçevesinde somutlaştırılmalıdır. Anayasa'nın 35. maddesi ile güvence altına alınan mülkiyet hakkına bu denli ağır bir müdahale teşkil eden yıkım kararının, bu unsurların tamamı açısından hukuka tam olarak uygun olması zorunludur.
Başlıca hukuka aykırılık halleri şunlardır:
- Yetki Unsurunda Sakatlık: Yıkım kararının, kanunun yetki vermediği bir merci tarafından alınmasıdır. Örneğin, belediye sınırları içinde Belediye Encümeni yerine belediye başkanının tek başına veya imar müdürlüğünün yıkım kararı alması, işlemi yetki yönünden sakatlar ve iptal sebebidir.
- Şekil ve Usul Kurallarına Aykırılık: İdari işlemlerin kanunda öngörülen usul ve şekil şartlarına uygun yapılması gerekir. Yıkım kararı sürecinde en sık karşılaşılan usul hataları şunlardır:
- Yapı Tatil Zaptı düzenlenmeden veya usulüne uygun tebliğ edilmeden doğrudan yıkım kararı alınması.
- Yapı sahibine, yapıyı ruhsata uygun hale getirmesi için İmar Kanunu m. 32'de belirtilen bir aya kadar yasal sürenin tanınmaması veya eksik tanınması.
- Belediye Encümeni kararının gerekçesiz olması veya yıkımın hukuki ve teknik sebeplerinin kararda açıkça belirtilmemesi.
- Sebep Unsurunda Sakatlık: Yıkım kararının dayandığı hukuki ve fiili sebeplerin geçersiz veya hatalı olmasıdır. Örneğin, yapının ruhsata veya imar planına aykırı olmadığının teknik raporlarla ispatlanması, idarenin tespitinin yanlış olduğunu gösterir ve kararın sebep unsuru yönünden iptalini gerektirir.
- Konu Unsurunda Sakatlık: Kararın konusunu oluşturan işlemin hukuka aykırı olmasıdır. Örneğin, ruhsatlı bir binanın sadece ruhsata aykırı olan küçük bir bölümü (örneğin bir balkon) yerine, tamamı için yıkım kararı alınması, orantılılık ilkesine aykırıdır ve kararı konu yönünden sakatlar. Yıkım, yalnızca hukuka aykırı olan kısım için uygulanabilir.
- Maksat Unsurunda Sakatlık: İdarenin bu işlemi kamu yararı (imar düzenini koruma) dışında, kişisel veya siyasi bir amaçla tesis etmesidir. İspatı zor olmakla birlikte, bu durumun kanıtlanması halinde karar iptal edilir.
Davanın Kilit Noktası: Yürütmenin Durdurulması ve Özel Durumlar
Yıkım kararı iptal davası, mülkiyet hakkını temelden etkileyen bir idari işleme karşı açılan, teknik ve hassas bir hukuki süreçtir. Davanın başarılı olması, sadece haklılığın ispatına değil, aynı zamanda doğru stratejilerin izlenmesine ve kritik hukuki mekanizmaların etkin bir şekilde kullanılmasına bağlıdır. Bu sürecin en önemli aşamalarından biri, yıkımın fiilen gerçekleşmesini önlemek ve özel durumları lehe kullanmaktır.
Yürütmenin Durdurulması Talebinin Önemi ve Şartları
Yıkım kararına karşı idare mahkemesinde iptal davası açmak, kararın icrasını, yani yıkım işlemini tek başına durdurmaz. İdare, dava devam ederken dahi yıkımı gerçekleştirme yetkisine sahiptir. Bu durum, davanın sonunda haklı bulunsanız bile, geri döndürülemez bir zararla karşılaşmanıza neden olabilir. İşte bu nedenle, iptal davası dilekçesinde mutlaka "yürütmenin durdurulması" talep edilmelidir.
Yürütmenin durdurulması, dava konusu idari işlemin, dava sonuçlanıncaya kadar askıya alınması anlamına gelen geçici bir tedbirdir. Mahkemenin bu kararı verebilmesi için 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (İYUK) 27. maddesinde belirtilen iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir:
- İdari İşlemin Açıkça Hukuka Aykırı Olması: Yıkım kararının yetki, şekil, sebep, konu veya amaç unsurlarından en az birinde bariz bir hukuka aykırılık bulunmalıdır. Örneğin, kararın yetkisiz bir merci tarafından alınması, yapı tatil zaptı düzenlenmeden karar verilmesi veya kanunda öngörülen sürenin tanınmaması gibi durumlar açık hukuka aykırılık halleridir.
- Uygulanması Halinde Telafisi Güç veya İmkânsız Zararların Doğması: Yıkım işleminin kendisi, doğası gereği bu şartı sağlamaktadır. Bir yapı yıkıldıktan sonra, dava kazanılsa dahi eski haline getirilmesi fiilen imkânsızdır. Bu durum, mülkiyet hakkının telafi edilemez bir şekilde ihlal edilmesi anlamına gelir.
Mahkemeler, yıkım kararlarının bu geri döndürülemez niteliği nedeniyle, yürütmenin durdurulması taleplerini büyük bir hassasiyetle değerlendirir. Hatta birçok durumda, idarenin savunmasını dahi beklemeden, telafisi imkânsız zararın önüne geçmek amacıyla tedbiren yürütmeyi durdurma kararı verebilmektedir. Bu karar, dava süresince yapınızın hukuki güvence altına alınmasını sağlar.
İmar Barışı (Yapı Kayıt Belgesi) ve Etkisi
Kamuoyunda "İmar Barışı" olarak bilinen düzenleme, 3194 sayılı İmar Kanunu'nun Geçici 16. maddesi ile hayata geçirilmiştir. Bu düzenleme kapsamında, 31 Aralık 2017 tarihinden önce inşa edilmiş ruhsatsız veya ruhsata aykırı yapılar için "Yapı Kayıt Belgesi" alınması imkânı tanınmıştır.
Yapı Kayıt Belgesi, hukuki niteliği itibarıyla yapıya adeta bir yasal kimlik kazandırır. Bu belgeye sahip bir yapı hakkında daha önce alınmış olan yıkım kararları ile tahsil edilememiş idari para cezaları iptal edilir. Belgenin geçerli olduğu süre boyunca, yapı hakkında yeni bir yıkım kararı alınması hukuken mümkün değildir. Eğer elinizde yapınız için alınmış geçerli bir Yapı Kayıt Belgesi varsa, belediyenin buna rağmen başlattığı yıkım süreci doğrudan hukuka aykırı olacaktır.
Ancak dikkat edilmesi gereken bir husus, idarenin belirli şartlar altında (örneğin, belgenin yalan beyanla alındığının tespiti gibi) Yapı Kayıt Belgesi'ni iptal edebilmesidir. Böyle bir durumda, öncelikle idarenin bu "Yapı Kayıt Belgesi İptal İşlemi"ne karşı ayrı bir iptal davası açmak gerekir.
Emsal Mahkeme Kararı Işığında Yetki Unsuru
İdari işlemlerin hukuka uygunluğunun temel şartlarından biri "yetki" unsurudur. Yani, bir kararın ancak kanunun o kararı almaya yetkili kıldığı makam veya kurul tarafından alınması gerekir. Yıkım kararlarında bu yetki, belediye sınırları içinde Belediye Encümeni'ne, bu sınırlar dışında ise İl İdare Kurulu'na aittir.
Bu konudaki önemli bir emsal karar, Bölge İdare Mahkemesi İstanbul 5. İdari Dava Dairesi'nin 15.02.2022 tarihli ve E:2022/272 sayılı kararıdır. Söz konusu kararda mahkeme, yetkili merci olan belediye encümenince usulüne uygun olarak alınmış bir yıkım kararı bulunmaksızın, doğrudan belediyenin ilgili müdürlüğü tarafından gönderilen bir yazı ile yıkım yapılacağının bildirilmesini hukuka aykırı bulmuştur. Mahkeme, bu işlemin "yetki" unsuru yönünden sakat olduğuna hükmederek yürütmenin durdurulması kararını onamıştır. Bu karar, idari sürecin her aşamasının kanunda belirtilen yetkili organlar tarafından yürütülmesi gerektiğini ve bu kurala uyulmamasının, işlemin iptali için tek başına yeterli bir sebep olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Özetle, yıkım kararı iptal davası süreci, mülkiyet hakkını korumak için son derece önemli bir hukuki yoldur. Sürecin en başında, yapının fiili olarak yıkılmasını önlemek amacıyla yürütmenin durdurulması talebinde bulunmak hayati önem taşır. Dava sürecinde, kararın yetki, şekil ve içerik yönünden hukuka uygunluğu detaylıca incelenmeli, İmar Barışı gibi özel durumların varlığı mutlaka değerlendirilmelidir. 60 günlük hak düşürücü dava açma süresine riayet etmek ve dava dilekçesini hukuki argümanlarla sağlam bir şekilde temellendirmek, davanın lehe sonuçlanması için kritik adımlardır. Bu sürecin karmaşıklığı ve geri dönülmez sonuçlar doğurma potansiyeli göz önüne alındığında, bir hukuk profesyonelinden destek almak, hak kayıplarını önlemek adına en doğru yaklaşım olacaktır.