Mirasçılık Belgesinin İptali Davası

Mirasçılık Belgesinin İptali Davası

Mirasçılık belgesi (veraset ilamı) hataları nedeniyle hak kaybına uğrayan mirasçılar için önemli hukuki çözüm yolu olan iptal davası hakkında bilmeniz gereken tüm detaylar. Dava şartları, yetkili mahkeme, ispat yükü ve Yargıtay kararları ışığında kapsamlı rehber.

Mirasçılık Belgesinin Hukuki Niteliği ve İptal Sebepleri

Belgenin Niteliği

Mirasçılık belgesi, miras bırakanın vefatından sonra mirasçılarının kimliğini ve miras paylarını gösteren resmi bir belgedir. Türk Medeni Kanunu'nun 589. maddesi uyarınca bu belgeyi vermeye iki makam yetkilidir: noter ve sulh hukuk mahkemesi. Belge, mirasçıların miras bırakanla soybağı ilişkisini ve yasal miras paylarını tespit eden bildirici nitelikte bir evraktır.

Mirasçılık belgesi kurucu değil, bildirici bir niteliğe sahiptir. Bu durum, mirasçılık haklarının belgenin düzenlenmesiyle doğmadığı, miras bırakanın ölümüyle kendiliğinden kazanıldığı anlamına gelir. Belge yalnızca mevcut hukuki durumu tespit eder ve üçüncü kişilere karşı ispat aracı olarak kullanılır.

Mirasçılık belgesi, mirasçıların gayrimenkul, banka hesabı, taşıt araçları ve diğer malvarlığı unsurlarından kendilerine düşen payları alabilmek için zorunlu bir belgedir. TMK madde 598/3 hükmü gereğince, mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebilir ve aksi daima ispat edilebilen bir belge niteliğindedir.

Belgede yer alan bilgilerin hatalı veya eksik olması durumunda, gerçek mirasçılık durumunu yansıtmayan bu evrak iptal edilebilir. Bu özellik, mirasçılık belgesinin kesin hüküm niteliği taşımadığını ve sürekli olarak denetlenebilir olduğunu gösterir.

İptal Gerektiren Durumlar

Mirasçılık belgesinin iptali gerektiren başlıca durumlar şunlardır:

Mirasçılık Sıfatına İlişkin Hatalar

  • Mirasçı olmayan kişilerin mirasçı olarak gösterilmesi: Gerçekte mirasçı sıfatına sahip olmayan kimselerin belgede yer alması
  • Gerçek mirasçıların gizlenmesi (ketmi verese): Hukuka göre mirasçı olan kişilerin kasıtlı olarak belgede gösterilmemesi
  • Soybağı ilişkisinin yanlış kurulması: Miras bırakanla mirasçılar arasındaki akrabalık bağının hatalı tespit edilmesi
  • Evlatlık ilişkisinin eksik değerlendirilmesi: Evlat edinme işlemlerinin belgeye yansıtılmaması

Miras Paylarına İlişkin Hatalar

Mirasçıların yasal miras paylarının yanlış hesaplanması önemli bir iptal sebebidir. TMK madde 496 gereğince, altsoyu bulunmayan miras bırakanın mirası eşit payla anne ve babasına kalır. Miras bırakandan önce ölmüş olan anne ve babanın yerini halefiyet yoluyla altsoyları alır, ancak anne ayrı baba bir kardeşler yalnızca babaya ait paydan hisse alabilir.

Prosedürel Hatalar

  • Mirasbırakanın ölüm tarihinin hatalı gösterilmesi: Ölüm tarihi mirasçılık durumunu etkileyebildiğinden doğru tespit edilmesi gerekir
  • Vasiyet veya miras sözleşmesinin gözden kaçırılması: Bu belgelerin varlığının belgeye yansıtılmaması
  • Mirasçılıktan feragat sözleşmelerinin dikkate alınmaması: Yasal mirasçıların feragat ettiği durumların belgeye işlenmemesi

Özel Durumlar

TMK madde 501 uyarınca, mirasçı bırakmaksızın ölen kimsenin mirası devlete geçer. Bu durumun tespit edilememesi veya yanlış değerlendirilmesi de iptal sebebi oluşturur. Ayrıca saklı pay sahiplerinin haklarının ihlal edilmesi ve mirasçılar arasındaki zorunlu arkadaşlık ilişkisinin doğru kurulamaması da belgenin iptali için yeterli sebeplerdir.

Mirasçılık belgesindeki bu tür hatalar, miras bırakanın gerçek iradesinin ve hukuki durumun belgede doğru yansıtılmaması anlamına gelir. Bu durumda zarar gören mirasçıların hak arama yolu olarak iptal davası açma imkânı bulunmaktadır.

Dava Açma Yetkisi ve Taraf Belirlenmesi

Davacı Sıfatı

Mirasçılık belgesinin iptali davasını açma yetkisi, somut menfaati bulunan kişilerle sınırlıdır. Bu davayı açabilecek kişiler hukuki durumlarına göre belirli kategorilere ayrılmaktadır.

Yasal mirasçılar dava açma yetkisine sahip temel grup olarak karşımıza çıkmaktadır. Mirasçılık belgesinde hiç yer almayan veya gerçekte sahip olduğu paydan daha az pay ile gösterilen yasal mirasçılar, hakları ihlal edildiğinden davacı sıfatını kazanırlar. Bu durum özellikle aile içi anlaşmazlıklarda veya mirasçıların bir kısmının ketmedilmesi (gizlenmesi) durumlarında ortaya çıkmaktadır.

Atanmış mirasçılar da belirli şartlar altında dava açabilirler. Vasiyetname ile atanmış mirasçıların, mirasçılık belgesinde hiç gösterilmemeleri veya eksik gösterilmeleri halinde iptal davası açma hakları bulunmaktadır. Ancak atanmış mirasçıların dava açabilmeleri için vasiyet belgesinin geçerli olması ve mirasçılık durumlarının belirlenmesi sırasında bu belgenin göz ardı edilmesi gerekmektedir.

Mirasçılık belgesinde hatalı olarak gösterilen veya gerçekte mirasçı olmadığı halde belgede yer alan kişiler aleyhinde mağdur durumda bulunan mirasçılar tarafından dava açılabilmektedir. Bu durumda davacının, gerçek mirasçı olduğunu ve belgedeki bilgilerin hatalı olduğunu kanıtlaması gerekmektedir.

Davalı Tayini

Mirasçılık belgesinin iptali davalarında davalı belirlenmesi kritik önem taşımaktadır. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 2021/1310 E. ve 2021/834 K. sayılı 20.09.2021 tarihli kararına göre, çekişmeli yargıda taraflarca hazırlama ilkesi geçerli olup husumetin mutlaka hukuka uygun şekilde yönlendirilmesi gerekmektedir.

İptal edilmesi istenen mirasçılık belgesinde mirasçı olarak gösterilen tüm kişiler davalı olarak gösterilmelidir. Bu husus, dava sonucunda verilecek hükmün tüm ilgililer açısından bağlayıcı olabilmesi için zorunludur. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 2020/5 E., 2021/235 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere, mirasçılık belgesinin iptali halinde belgede hak sahibi olarak gösterilen kişilerle, ölmüşlerse mirasçılarının davada taraf olarak gösterilmesi gerekmektedir.

Davalı olarak gösterilmesi gereken kişiler şunlardır:

  • Mirasçılık belgesinde mirasçı sıfatıyla yer alan tüm yasal mirasçılar
  • Belgede atanmış mirasçı olarak gösterilen kişiler
  • Hatalı olarak mirasçı sıfatı verilen kişiler
  • Yukarıda sayılan kişilerden ölmüş olanların yasal mirasçıları

Eksik davalı gösterilmesi durumunda mahkeme, dava dilekçesinin davacıya iadesi veya eksik tarafların davaya dahil edilmesi yollarına gidebilir. Bu nedenle dava açılmadan önce mirasçılık belgesinde yer alan tüm kişilerin tespit edilmesi ve davalı olarak gösterilmesi gerekmektedir.

Mirasçılar arasında zorunlu arkadaşlık bulunduğu da Yargıtay kararlarında vurgulanmaktadır. Bu durum, mirasçılık belgesinin iptali sonucunda yeni belgede belirlenecek miras paylarının tüm mirasçıları etkileyecek olmasından kaynaklanmaktadır.

Husumet yöneltme konusunda dikkat edilmesi gereken bir diğer husus, mirasçılık belgesini düzenleyen makamın davalı gösterilip gösterilmeyeceğidir. Kural olarak, mirasçılık belgesini düzenleyen noter veya mahkeme davalı gösterilmez. Zira dava, belgenin içeriğinin hatalı olduğu iddiasına dayanmakta olup, belgeyi düzenleyen makamın sorumluluğu değil, belgede yer alan bilgilerin doğruluğu sorgulanmaktadır.

Görevli ve Yetkili Mahkeme Belirlenmesi

Mirasçılık belgesinin iptali davasında doğru mahkemede dava açılması, davanın süresi ve sonucu açısından kritik önem taşımaktadır. Yanlış mahkemede açılan dava görevsizlik kararı ile reddedilir ve bu durum zaman kaybına neden olur.

Mahkeme Görev Dağılımı

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 4. ve 382/2. maddeleri uyarınca mirasçılık belgesinin iptali davası çekişmeli yargı işi niteliğindedir. Bu nedenle dava Asliye Hukuk Mahkemelerinde açılmalıdır.

1 Ekim 2011 tarihinden önce açılan mirasçılık belgesi iptal davaları için farklı görev kuralları geçerli olmakla birlikte, bu tarihten sonra açılan tüm davalar için HMK hükümleri uygulanır. Mahkemeler arası görev uyuşmazlıklarında da bu tarih dikkate alınmaktadır.

Mirasçılık belgesinin düzenlenmesi işlemi çekişmesiz yargı kapsamında Sulh Hukuk Mahkemelerinde görülürken, iptal davası çekişmeli yargı kapsamında değerlendirildiğinden Asliye Hukuk Mahkemesinin görevindedir. Bu ayrım önemlidir çünkü:

  • Mirasçılık belgesi verme işlemi hasımsız yapılır
  • İptal davası ise belgede mirasçı gösterilen kişilere karşı açılır
  • Dava sonucunda miras payları değişebilir
  • Çekişmeli bir durum söz konusudur

HMK'nın 21, 22 ve 23. maddeleri görevli mahkeme belirlenmesinde temel kuralları ortaya koymaktadır. Görev kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemeler tarafından kendiliğinden dikkate alınır.

Yetki Kuralları

Mirasçılık belgesinin iptali davasında yetkili mahkeme belirlenmesi konusunda miras hukukunun özel kuralları geçerlidir. Yetkili mahkeme aşağıdaki kriterlere göre belirlenir:

Mirasbırakanın son yerleşim yeri mahkemesi öncelikli yetkili mahkemedir. Mirasbırakanın ölümden hemen önce ikamet ettiği yer mahkemesinde dava açılabilir. Bu kural miras hukukunda genel bir ilkedir.

Mirasçılardan herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesi de dava açmak için tercih edilebilir. Bu seçimlik yetki, davacı mirasçıya kolaylık sağlamak amacıyla getirilmiştir.

Yetki kurallarında dikkat edilmesi gereken hususlar:

  • Yetki anlaşması yapılarak farklı mahkeme seçilebilir
  • Davalının itiraz etmemesi halinde yetki kazanılabilir
  • İlk itirazın cevap dilekçesinde yapılması gerekir
  • Yetkisizlik kararı istinafa tabi değildir

Vekalet ücreti ve yargılama giderleri konusunda HMK'nın 332/1 ve 2. maddeleri uygulanır. Davayı kazanan taraf yararına re'sen vekalet ücreti takdir edilir ve yargılama giderleri hükmedilir.

Uygulamada karşılaşılan sorunlar:

  • Mirasbırakanın son yerleşim yerinin tespit edilememesi
  • Mirasçıların farklı illerde ikamet etmesi
  • Yabancı unsurlu miraslarda milletlerarası yetki problemleri
  • Görev ve yetki uyuşmazlıklarının çözümü

Mahkeme seçiminde stratejik yaklaşım önemlidir. Delillerin bulunduğu yer, tanıkların ikamet ettiği yer ve avukatın faaliyet alanı gibi faktörler dikkate alınmalıdır. Yanlış mahkeme seçimi durumunda görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilir ve bu durum dava sürecini uzatır.

Mirasçılık belgesinin iptali davasında mahkeme belirlenmesi, davanın başarısını etkileyen temel unsurlardan biridir. Bu nedenle dava açılmadan önce görev ve yetki kurallarının dikkatli şekilde incelenmesi ve uygun mahkemenin seçilmesi gereklidir.

İspat ve Deliller

İspat Yükü Dağılımı

Mirasçılık belgesinin iptali davasında ispat yükü öncelikle davacı üzerindedir. Davacının temel ispat sorumlulukları şunlardır:

Kendi mirasçı sıfatını ispat etmek davacının birincil yükümlülüğüdür. Bu kapsamda miras bırakanla aralarındaki hukuki bağı ortaya koyan tüm belgeleri sunmalıdır. Soybağı ilişkisinin kurulması bakımından Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2014/646 E., 2016/206 K. sayılı kararında belirttiği üzere soybağının net şekilde kurulması gerekli olup, afaki tanık beyanlarının bu konuda yeterli olmadığı açıkça ifade edilmiştir.

Mevcut mirasçılık belgesindeki hataları kanıtlama yükümlülüğü de davacıya aittir. Belgede yer alan mirasçı bilgilerinin gerçek durumu yansıtmadığını, pay oranlarının hatalı hesaplandığını veya mirasçı olmayan kişilerin mirasçı olarak gösterildiğini somut delillerle ortaya koymalıdır.

TMK geçici madde 17 gereği miras hükümlerinin miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükteki hükümlere göre belirlenmesi nedeniyle, davacının hangi tarihte hangi miras kurallarının uygulanacağını da göz önünde bulundurması gerekmektedir.

Davalı taraf ise mevcut mirasçılık belgesinin doğruluğunu savunacak ve davacının iddialarının aksini ispata çalışacaktır. Ancak mirasçılık belgesinin bildirici nitelikte olması nedeniyle, bu belge kesin hüküm teşkil etmez ve her zaman değiştirilebilir.

Kabul Edilen Delil Türleri

Mirasçılık belgesinin iptali davalarında delil sınırlaması bulunmamaktadır. Bu durum davacıya geniş bir delil sunma imkanı tanır:

Nüfus kayıtları ve vukuatlı nüfus örnekleri en temel delil türleridir. Doğum, ölüm, evlenme kayıtları ile soybağı ilişkisini gösteren tüm resmi belgeler bu kapsamda değerlendirilir. Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2018/328 E., 2021/2152 K. sayılı kararında belirtildiği üzere yersel yazımdan önce ölen kişilerin nüfusa tescilinin doğru olmadığı hallerde bu durumun tespiti mümkün olmakla birlikte tespit hükmü kurulabilecektir.

Vasiyetname ve miras sözleşmeleri atanmış mirasçılık ilişkisini ispat eden önemli belgelerdir. Bu belgelerin varlığı halinde yasal mirasçılık paylarının değişebileceği unutulmamalıdır.

Mahkeme kararları özellikle soybağı davalarında verilen kararlar, evlat edinme kararları, nesep düzeltme kararları gibi belgeler mirasçılık sıfatının tespitinde kritik öneme sahiptir.

DNA test raporları özellikle soybağı uyuşmazlıklarında güçlü delil niteliği taşır. Bu testlerin akredite laboratuvarlarda yapılmış olması ve bilirkişi marifetiyle değerlendirilmesi gerekir.

Tanık beyanları yardımcı delil niteliğinde olmakla birlikte, tek başına yeterli değildir. Tanıkların beyanlarının diğer delillerle desteklenmesi şarttır.

Mirasçılıktan feragat sözleşmeleri varsa mirasçı sıfatının sona ermesine yol açar ve bu durumun belirlenmesinde önemli delil teşkil eder.

Arşiv kayıtları, eski nüfus kayıtları özellikle eski tarihli mirasçılık durumlarının tespitinde başvurulan delillerdir.

Bilirkişi raporları özellikle karmaşık soybağı ilişkilerinin çözümlenmesinde, nüfus kayıtlarının incelenmesinde mahkeme tarafından başvurulan teknik inceleme türüdür.

Delillerin değerlendirilmesinde mahkeme takdir yetkisini kullanarak hangi delillerin daha güçlü olduğunu belirler. Delillerin birbirini desteklemesi ve tutarlı bir bütün oluşturması ispat gücünü artırır.

Zamanaşımı ve Hukuki Sonuçlar

Süre Sınırlamaları

Mirasçılık belgesinin iptali davası, zamanaşımı açısından özel bir konuma sahiptir. Türk Medeni Kanunu'nun 598/3. maddesi gereğince mirasçılık belgesinin geçersizliği her zaman ileri sürülebilir. Bu düzenleme, söz konusu davanın herhangi bir zamanaşımı süresine tabi olmadığını açık şekilde ortaya koymaktadır.

Bu özellik, mirasçılık belgesinin iptali davasını diğer miras davalarından ayıran temel unsurlardan biridir. Genel olarak miras hukukundaki davaların çoğunda belirli zamanaşımı süreleri bulunmasına karşın, mirasçılık belgesinin iptali davası bu kuralın istisnasını oluşturmaktadır. Miras bırakanın ölümünden yıllar sonra bile hatalı düzenlenmiş olan mirasçılık belgesinin iptali talep edilebilir.

Bu durumun temel gerekçesi, mirasçılık belgesinin bildirici niteliğe sahip olmasıdır. Belge, mevcut mirasçılık durumunu belgelendirmekte olup, mirasçıların haklarını yaratmamaktadır. Mirasçılık hakları miras bırakanın ölümü ile kendiliğinden doğduğundan, bu hakların tespit edilmesi konusunda süre sınırı bulunmaması hukuki mantığa uygundur.

Kararın Etkileri

Mirasçılık belgesinin iptali kararının verilmesi halinde ortaya çıkan hukuki sonuçlar oldukça kapsamlıdır. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 2021/3306 Esas ve 2021/3021 Karar sayılı, 22.11.2021 tarihli kararında belirtildiği üzere, mirasçılık belgesi aksi ispat edilinceye kadar mirasçılık lehine karine oluşturur ve mirasçılar arasında zorunlu arkadaşlık bulunur.

İptal kararı kesinleştikten sonra yeni ve gerçeğe uygun mirasçılık belgesi düzenlenmesi gerekmektedir. Bu süreçte, mahkeme kararında tespit edilen doğru mirasçılar ve miras payları esas alınır. Hatalı belgeye dayanılarak yapılan işlemlerin hukuki durumu ise ayrı değerlendirme konusudur.

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi'nin 2017/1856 Esas ve 2021/645 Karar sayılı kararında vurgulandığı üzere, yabancı mahkemelerce verilen ve tanınmasına karar verilmiş mirasçılık belgeleri de iptal edilebilir. Bu durum, konunun uluslararası boyutunu da kapsamaktadır.

İptal kararının ardından tapu sicil kayıtlarının düzeltilmesi de gündeme gelebilir. Hatalı mirasçılık belgesine dayanılarak yapılan tapu devir işlemleri için ayrı davalar açılması gerekebilir. Ancak bu süreçte iyi niyetli üçüncü kişilerin kazanımları korunmaktadır.

Mirasçılık belgesi iptal edildikten sonra, miras paylaşımında gerçek hak sahiplerinin hakları restore edilir. Bu durum, özellikle emlak, banka hesapları ve diğer malvarlığı unsurlarının devri açısından kritik önem taşır.

Sonuç olarak, mirasçılık belgesinin iptali davası, miras hukukunda mirasçıların haklarını koruma altına alan temel bir hukuki çözüm yoludur. Zamanaşımına tabi olmaması ve kapsamlı hukuki sonuçları nedeniyle, hatalı düzenlenmiş mirasçılık belgelerinin düzeltilmesinde etkili bir araçtır. Bu davanın başarılı şekilde yürütülmesi için hukuki süreçlerin doğru yönetilmesi ve uygun delillerin toplanması kritik önem taşımaktadır.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.