
Kozmetik Ameliyat Hatalarında Tazminat Davaları
Kozmetik ameliyat hatalarında tazminat davası açmak isteyen hastalar için kapsamlı hukuki rehber. Estetik cerrahide malpraktis, sorumluluk türleri, dava açma koşulları, zamanaşımı süreleri ve Yargıtay kararları ışığında tazminat talep etme hakları hakkında bilmeniz gereken her şey.
Estetik Müdahalelerin Hukuki Çerçevesi ve Sözleşme Türleri
Estetik cerrahi alanında yaşanan hukuki uyuşmazlıkların temelinde, bu müdahalelerin hangi hukuki çerçevede değerlendirileceği sorusu yatmaktadır. Estetik operasyonların hukuki niteliği, hem cerrahın sorumluluklarını hem de hastanın haklarını doğrudan etkilemektedir.
Estetik Müdahale Türleri
Estetik müdahaleler, amaçlarına göre iki temel kategoriye ayrılmaktadır:
Güzelleştirme Amaçlı Müdahaleler, kişinin fiziksel görünümünü iyileştirmek, gençleştirmek veya güzelleştirmek amacıyla yapılan işlemlerdir. Bu kategori altında:
- Rinoplasti (burun estetiği)
- Liposuction (yağ alma)
- Yüz germe operasyonları
- Göğüs büyütme veya küçültme
- Karın germe ameliyatları
- Botoks ve dolgu uygulamaları
Tedavi Amaçlı Müdahaleler ise, sağlık problemlerini çözmek veya fonksiyonel bozuklukları gidermek amacıyla yapılır:
- Travma sonrası onarım ameliyatları
- Doğumsal anomali düzeltmeleri
- Yanık tedavisi sonrası rekonstrüksiyon
- Kanser sonrası onarım operasyonları
Bu ayrım, hukuki sorumluluk açısından kritik öneme sahiptir çünkü her iki tür müdahale farklı sözleşme hükümlerine tabidir.
Vekalet ve Eser Sözleşmesi Ayrımı
Estetik müdahalelerin hukuki niteliği konusunda en önemli ayrım, vekalet sözleşmesi ile eser sözleşmesi arasındaki farktır.
Vekalet Sözleşmesi Kapsamındaki Müdahaleler: Tedavi amaçlı estetik müdahaleler, geleneksel hekim-hasta ilişkisi çerçevesinde vekalet sözleşmesi hükümlerine tabidir. Bu durumda hekim:
- Tıp biliminin gereklerine uygun davranma yükümlülüğü altındadır
- Sonuç değil, özenli çaba gösterme taahhüdünde bulunur
- Komplikasyon halinde kusuru olmadığı sürece sorumlu tutulmaz
Eser Sözleşmesi Kapsamındaki Müdahaleler: Türk Borçlar Kanunu 470. madde ve devamı hükümlerine göre, güzelleştirme amaçlı estetik operasyonlar eser sözleşmesi niteliği taşır. Bu sözleşme türünde:
- Cerrah belirli bir sonuç elde etmeyi taahhüt eder
- Hasta bedel ödeme, cerrah ise estetik amaca uygun sonuç sağlama yükümlülüğü altındadır
- Sonuç garantisi bulunduğu için komplikasyon halinde dahi sorumluluk doğabilir
Eser sözleşmesinin temel özelliği, yüklenicinin (cerrahın) sanat ve becerisini gerektiren bir emek sarfı ile belirli bir sonucu meydana getirme taahhüdüdür. Estetik operasyonlarda bu sonuç, hastanın beklediği güzel görünümün sağlanmasıdır.
Cerrahın Temel Yükümlülükleri
Estetik müdahalelerde cerrahın yükümlülükleri, sözleşmenin türüne göre şekillenmekle birlikte, ortak temel yükümlülükler bulunmaktadır:
Bilgilendirme ve Aydınlatma Yükümlülüğü: TMK m.24/2 uyarınca, hastanın aydınlatıldığı ve rızasının alındığı hususundaki ispat yükü hekimdedir. Cerrah:
- Operasyonun riskleri hakkında detaylı bilgi vermeli
- Alternatif tedavi yöntemlerini açıklamalı
- Beklenen sonuçları ve olası komplikasyonları anlatmalı
- Aydınlatılmış onam almalı
Mesleki Özen Yükümlülüğü:
- Tıp biliminin standartlarına uygun davranma
- En güncel teknik ve yöntemleri kullanma
- Gereksiz risklerden kaçınma
- Sterilizasyon ve hijyen kurallarına uyma
Sonuç Sağlama Taahhüdü (Eser Sözleşmelerinde): Güzelleştirme amaçlı müdahalelerde cerrah:
- Hastanın amacına uygun estetik sonuç sağlamalı
- Kararlaştırılan görünümü elde etmeye çalışmalı
- Sonuç elde edilemezse tazminat yükümlülüğü altına girebilir
İşlemi Bizzat Yapma Yükümlülüğü:
- Operasyonu kendisi gerçekleştirmeli
- Yetkisiz kişilere devretmemeli
- Sürekli gözetim ve kontrol sağlamalı
Gizlilik ve Mahremiyet Yükümlülüğü:
- Hasta bilgilerini gizli tutma
- Fotoğraf ve görüntüleri izinsiz kullanmama
- Mesleki sır saklama yükümlülüğüne uyma
Bu yükümlülüklerin ihlali, cerrahın sözleşmeli veya haksız fiil sorumluluğunu doğurabilir. Özellikle eser sözleşmesi kapsamındaki estetik operasyonlarda, sonuç garantisi nedeniyle sorumluluk daha geniş kapsamlıdır.
Estetik müdahalelerin hukuki çerçevesinin doğru anlaşılması, hem cerrahların yükümlülüklerini bilmesi hem de hastaların haklarını koruyabilmesi açısından kritik önem taşımaktadır.
Sorumluluk Türleri ve Hukuki Dayanaklar
Estetik cerrahi müdahalelerinde ortaya çıkan hatalar nedeniyle doktor ve sağlık kuruluşlarının sorumluluğu, farklı hukuki dayanaklar çerçevesinde değerlendirilmektedir. Bu sorumluluk türlerinin doğru şekilde belirlenmesi, tazminat davalarının başarısı açısından kritik öneme sahiptir.
Sözleşmeli Sorumluluk
Estetik cerrahi müdahalelerinde sözleşmeli sorumluluk, hasta ile hekim arasında kurulan hukuki ilişkinin ihlal edilmesi durumunda ortaya çıkmaktadır. Türk Borçlar Kanunu'nun 470. maddesi ve devamı hükümlerine göre, estetik operasyonlar eser sözleşmesi kapsamında değerlendirildiğinden, cerrahın belirli bir sonuç elde etme yükümlülüğü bulunmaktadır.
Sözleşmeli sorumluluğun doğması için aşağıdaki unsurların bir arada bulunması gerekmektedir:
- Geçerli bir sözleşmenin varlığı: Hasta ile hekim arasında yazılı veya sözlü olarak kurulmuş geçerli bir sözleşme
- Sözleşmeye aykırı davranış: Hekimin sözleşmede öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmemesi
- Kusur: Hekimin özen yükümlülüğünü ihlal etmesi
- Zarar: Hastanın maddi veya manevi zararının bulunması
- İlliyet bağı: Sözleşmeye aykırı davranış ile zarar arasında nedensellik bağının varlığı
Estetik operasyonlarda sonuç garantisi bulunması nedeniyle, hekim sadece tıbbi kurallara uygun davranmakla yetinmez, aynı zamanda hastanın beklediği estetik sonucu da sağlamak zorundadır. Bu durum, sözleşmeli sorumluluğun kapsamını genişletmekte ve hekimin sorumluluğunu artırmaktadır.
Haksız Fiil Sorumluluğu
TBK m.49 uyarınca, haksız fiil sorumluluğu kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren kişinin bu zararı tazmin etme yükümlülüğünü düzenlemektedir. Estetik cerrahi alanında haksız fiil sorumluluğu, özellikle aşağıdaki durumlarda gündeme gelmektedir:
- Hasta ile hekim arasında sözleşme ilişkisi bulunmayan hallerde
- Hekimin tıbbi standartlara aykırı davranması durumunda
- Aydınlatılmış onam alınmadan müdahale yapılması halinde
- Yetkisiz kişilerce estetik müdahale gerçekleştirilmesi durumunda
Haksız fiil sorumluluğunda ispat yükü zarar gören hastadadır. HMK m.190 gereğince, hasta hekimin kusurlu davrandığını, zarar gördüğünü ve bu ikisi arasında illiyet bağı bulunduğunu ispatlamak zorundadır. Ancak TMK m.24/2 uyarınca, hastanın aydınlatıldığı ve rızasının alındığı hususundaki ispat yükü hekimdedir.
Haksız fiil sorumluluğunun avantajları şunlardır:
- 20 yıllık zamanaşımı süresi (sözleşmeli sorumluluktaki 5 yıla karşılık)
- Sözleşme ilişkisi aranmaması
- Üçüncü kişilerin de dava açabilmesi
Vekâletsiz İş Görme Sorumluluğu
TMK m.24/2 kapsamında düzenlenen vekâletsiz iş görme sorumluluğu, estetik cerrahi alanında özellikle rıza alınmadan yapılan müdahaleler açısından önem taşımaktadır. Bu sorumluluk türü, hekimin hastanın rızası olmaksızın veya rıza kapsamını aşarak müdahale yapması durumunda ortaya çıkmaktadır.
Vekâletsiz iş görme sorumluluğunun unsurları:
- Başkasının işine karışma: Hekimin hastanın vücut bütünlüğüne müdahale etmesi
- Yetkisizlik: Hastanın açık rızası olmaksızın müdahale yapılması
- Zarar: Müdahale sonucunda hastanın zarar görmesi
- İlliyet bağı: Yetkisiz müdahale ile zarar arasında nedensellik
Bu sorumluluk türünde objektif sorumluluk söz konusu olup, hekimin kusuru aranmamaktadır. Hekim, hastanın menfaatine olsa dahi yetkisiz müdahalesinden doğan zararlardan sorumlu tutulmaktadır.
TBK m.115/3 hükmü gereğince, uzmanlık gerektiren hizmetlerde hafif kusurdan sorumlu olmayacağına dair anlaşmalar kesin olarak hükümsüzdür. Bu düzenleme, estetik cerrahi gibi uzmanlık gerektiren alanlarda hastaların korunmasını amaçlamaktadır.
Sorumluluk türlerinin belirlenmesi, dava stratejisi, zamanaşımı süreleri ve ispat yükünün dağılımı açısından kritik öneme sahiptir. Hukuki danışman, somut olayın özelliklerine göre en uygun sorumluluk türünü belirleyerek dava açmalıdır.
Tazminat Davası Koşulları ve Türleri
Estetik cerrahi hatalarından kaynaklanan tazminat davalarında, hastanın uğradığı zararların tam olarak karşılanabilmesi için maddi ve manevi tazminat taleplerinin doğru şekilde hesaplanması ve dayandırılması kritik önem taşımaktadır. Bu süreçte, sorumluluk şartlarının eksiksiz olarak ispat edilmesi ve tazminat türlerinin hukuki dayanakları ile birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Maddi Tazminat Kalemleri
Estetik cerrahi hatalarında maddi tazminat kapsamında talep edilebilecek kalemler, hastanın somut olarak uğradığı ekonomik kayıpları içermektedir. Bu tazminat türü, zarar görenin mali durumunu hata öncesi haline getirmeyi amaçlamaktadır.
Tedavi ve İyileştirme Giderleri kapsamında, hatalı operasyonun düzeltilmesi için yapılan ikinci ameliyat masrafları, ilaç giderleri, hastane masrafları ve fizik tedavi ücretleri talep edilebilir. Özellikle estetik operasyonlarda, ilk müdahalenin başarısız olması durumunda revizyon ameliyatı masrafları önemli bir tazminat kalemi oluşturmaktadır.
Çalışma Gücü Kaybı hesaplamasında, hastanın mesleği, yaşı, eğitim durumu ve gelir seviyesi dikkate alınarak TRH 2010 yaşam tablosu kullanılmaktadır. Bu tabloya göre, kişinin çalışma hayatının sonuna kadar elde edeceği gelirin bugünkü değeri hesaplanarak tazminat miktarı belirlenmektedir.
Ekonomik Gelecek Kaybı ise, özellikle yüz ve vücut estetiğine dayalı mesleklerde çalışan kişilerde (model, oyuncu, sunucu gibi) görünümdeki bozulmanın kariyer üzerindeki olumsuz etkilerini kapsamaktadır. Bu durumda, kişinin mesleğini icra etme kabiliyetindeki azalma oranı belirlenerek tazminat hesaplanmaktadır.
Bakım ve Yardım Giderleri, hastanın günlük yaşam aktivitelerini yerine getirmede başkalarının yardımına ihtiyaç duyması halinde ortaya çıkan masrafları içermektedir. Özellikle ağır komplikasyonların yaşandığı durumlarda bu kalem önem kazanmaktadır.
Manevi Tazminat Hesaplaması
Manevi tazminat, kişinin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi, acı, elem ve ızdırap çekmesi nedeniyle talep edilen tazminat türüdür. Estetik cerrahi hatalarında manevi tazminat hesaplaması, objektif ölçütlerle belirlenemediği için hakimin takdir yetkisi kapsamında değerlendirilmektedir.
Manevi tazminat miktarının belirlenmesinde dikkate alınan faktörler şunlardır:
- Hastanın yaşı ve cinsiyeti
- Sosyal ve ekonomik durumu
- Zararın kalıcılık derecesi
- Görünümdeki bozulmanın şiddeti
- Psikolojik etkilerin boyutu
- Toplumsal yaşama katılımdaki kısıtlılık
Estetik operasyonlarda, hastanın güzellik beklentisinin karşılanmaması ve bunun sonucunda yaşanan özgüven kaybı, sosyal izolasyon ve psikolojik travma manevi tazminat hesaplamasında önemli kriterler olarak değerlendirilmektedir.
Yüz bölgesindeki estetik hatalar, kişinin sosyal yaşamını doğrudan etkilediği için genellikle daha yüksek manevi tazminat miktarlarına hükmedilmektedir. Benzer şekilde, genç yaştaki hastalarda görünüm bozukluklarının yaşam boyu sürecek etkilerinin dikkate alınması nedeniyle tazminat miktarları artış göstermektedir.
Sorumluluk Şartları
Estetik cerrahi hatalarında tazminat davası açabilmek için dört temel şartın birlikte bulunması gerekmektedir. Bu şartların eksik olması halinde dava reddedilecektir.
Hukuka Aykırı Davranış, cerrahın mesleki standartlara aykırı hareket etmesi, hastayı yeterince bilgilendirmemesi veya aydınlatılmış onam almadan işlem yapması durumlarını kapsamaktadır. Estetik operasyonlarda, hastanın beklentilerinin gerçekçi olmadığı durumlarda bile cerrahın bu konuda uyarı yapma yükümlülüğü bulunmaktadır.
Kusur unsuru, cerrahın özen yükümlülüğünü ihlal etmesi anlamına gelmektedir. Estetik cerrahide eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması nedeniyle, komplikasyon halinde dahi cerrahın kusuru aranmaksızın sorumluluk doğabilmektedir. Bu durum, estetik operasyonları diğer tıbbi müdahalelerden ayıran en önemli özelliklerden biridir.
Zarar unsuru, hastanın maddi ve manevi bütünlüğünde meydana gelen olumsuz değişiklikleri ifade etmektedir. Estetik operasyonlarda zarar, sadece sağlık kaybı değil, aynı zamanda estetik beklentilerin karşılanmaması şeklinde de ortaya çıkabilmektedir.
İlliyet Bağı, cerrahın kusurlu davranışı ile hastanın uğradığı zarar arasındaki nedensellik ilişkisini ifade etmektedir. Bu bağın kurulabilmesi için, zararın cerrahın müdahalesi sonucunda ortaya çıktığının bilimsel yöntemlerle ispat edilmesi gerekmektedir.
Sorumluluk şartlarının tamamının ispat edilmesi halinde, cerrah hem sözleşmeli sorumluluk hem de haksız fiil sorumluluğu kapsamında tazminat ödemekle yükümlü hale gelmektedir. Hastanın hangi sorumluluk türünü tercih edeceği, zamanaşımı süreleri ve ispat kolaylığı açısından stratejik önem taşımaktadır.
Usuli Hususlar ve Mahkeme Yetkisi
Estetik cerrahi hatalarından kaynaklanan tazminat davalarında usuli hususlar, davanın başarısı açısından kritik öneme sahiptir. Doğru mahkemede, zamanında ve uygun prosedürlerle açılan davalar, mağdur hastaların haklarını koruma konusunda belirleyici rol oynar.
Zamanaşımı Süreleri
Estetik cerrahi tazminat davalarında zamanaşımı süreleri, müdahalenin türüne ve kusur derecesine göre farklılık gösterir. TBK m.147 b.6 uyarınca güzelleştirme amaçlı müdahalelerde 5 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Bu süre, hastanın zararı ve zarar vereni öğrendiği tarihten itibaren başlar.
Zamanaşımı süresinin hesaplanmasında dikkat edilmesi gereken önemli noktalar şunlardır:
- Zararın öğrenilme tarihi: Hasta estetik müdahale sonucunda ortaya çıkan zararı ne zaman fark etmişse zamanaşımı o tarihten başlar
- Zarar verenin tespiti: Hangi hekim veya sağlık kuruluşunun sorumlu olduğunun belirlenmesi gerekir
- Objektif zamanaşımı: Zararın doğumundan itibaren 10 yıllık mutlak zamanaşımı süresi işler
TBK m.478 kapsamında ağır kusur hallerinde 20 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Ağır kusur, hekimin mesleki standartları ağır şekilde ihlal etmesi durumunda söz konusu olur. Bu durumda hasta daha uzun süre dava açma hakkına sahip olur.
Zamanaşımının kesilmesi ve durması halleri de önem taşır. Davalının kusurunu ikrar etmesi, sulh görüşmelerine başlanması veya icra takibi yapılması zamanaşımını keser. Hasta küçük ise veya kısıtlı ise zamanaşımı durabilir.
Görevli ve Yetkili Mahkeme
Estetik cerrahi tazminat davalarında görevli mahkeme, davalı sağlık kuruluşunun niteliğine göre belirlenir. Özel hastane ve sağlık kuruluşları aleyhine açılan davalarda Tüketici Mahkemesi görevlidir. TKHK 73/5 maddesi uyarınca tüketici işlemlerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar tüketici mahkemelerinde görülür.
Kamu hastaneleri aleyhine açılan davalarda ise İdare Mahkemesi görevlidir. İYUK 32. madde hükümleri çerçevesinde kamu tüzel kişilerinin faaliyetlerinden kaynaklanan zararlar idari yargıda görülür.
Yetkili mahkeme açısından ise şu kurallar geçerlidir:
- Özel sağlık kuruluşları için: Sözleşmenin yapıldığı yer, borcun ifa edileceği yer veya davalının ikametgahı mahkemesi yetkilidir
- Estetik operasyonun yapıldığı yer mahkemesi de yetkili sayılır
- Tüketici davalarında davacının yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir
- Kamu hastaneleri için davalı idarenin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir
Yetki kurallarının doğru uygulanması, davanın usulden reddedilmemesi açısından kritik önem taşır. Yanlış mahkemede açılan dava, zaman kaybına ve ek masraflara neden olabilir.
Zorunlu Arabuluculuk
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu uyarınca özel hastane ve sağlık kuruluşlarına karşı açılacak tazminat davalarında zorunlu arabuluculuk süreci yürütülmelidir. Bu süreç dava şartı niteliğindedir ve tamamlanmadan dava açılamaz.
Arabuluculuk sürecinin özellikleri şunlardır:
- Dava açmadan önce arabulucuya başvuru yapılması zorunludur
- Altı haftalık süre içinde arabuluculuk görüşmeleri tamamlanır
- Anlaşma sağlanırsa icra edilebilir nitelikte belge düzenlenir
- Anlaşma sağlanamazsa arabuluculuk faaliyeti sona erdirilir ve dava açılabilir
Arabuluculuk sürecinde taraflar, uyuşmazlığı mahkemeye gitmeden çözme imkanına sahip olurlar. Bu süreç hem zaman hem de maliyet açısından avantaj sağlar. Ancak arabuluculuk sürecinde zamanaşımı durur, bu nedenle hastalar zamanaşımı konusunda endişe duymadan sürece katılabilirler.
Kamu hastaneleri aleyhine açılan davalarda arabuluculuk zorunlu değildir. Bu davalar doğrudan idare mahkemesinde açılabilir.
Usuli hususların doğru şekilde yerine getirilmesi, estetik cerrahi mağdurlarının haklarını etkili şekilde koruyabilmeleri açısından hayati önem taşır. Zamanaşımı sürelerinin takip edilmesi, doğru mahkemede dava açılması ve gerekli hallerde arabuluculuk sürecinin tamamlanması, davanın başarısını doğrudan etkileyen faktörlerdir.
Önemli Yargıtay Kararları ve İçtihatlar
Estetik cerrahi alanındaki tazminat davalarında Yargıtay'ın verdiği kararlar, hem hukuki uygulamanın şekillenmesi hem de benzer davalarda emsal teşkil etmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu kararlar, estetik operasyonların eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi, bilirkişi seçimi kriterleri ve tazminat hesaplama yöntemleri konularında net bir çerçeve çizmektedir.
Eser Sözleşmesi Uygulamaları
Yargıtay'ın estetik cerrahi alanındaki en önemli kararlarından biri, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 2018/479 E., 2018/1458 K., 10.04.2018 tarihli kararıdır. Bu kararda Yüksek Mahkeme, estetik operasyonlarda eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması konusunda net bir tavır sergilemiştir:
Estetik operasyonlarda da yüklenici yani estetik operasyonu yerine getiren doktorun edimini, iş sahibinin yani hastanın amacına ve isteğine uygun şekilde yerine getirmesi zorunludur. Davacının burnundaki şekil bozukluğunun tıbben komplikasyon olarak tanımlanmakla birlikte eser sözleşmesinin niteliği sonucu garanti etmesi nedeniyle gereği burnundaki şekil bozukluğunun 2. bir operasyonla düzeltilmesi gerektiği dosyada bulunan bilgi ve raporlardan anlaşıldığından dosyada mevcut bulunan 10.07.2015 günlü belge ekinde sunulan bilgi ve belgeler ile 25.07.2014 tarihli fatura da gözetilerek davacının yeniden ameliyat olması nedeniyle ödediği bedelin kadri maruf olup olmadığı konusunda son bilirkişi kurulundan ek rapor alınıp bu bedelin hüküm altına alınması gerekirken tümden maddi tazminat isteminin reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
Bu karar, estetik operasyonlarda komplikasyon olarak değerlendirilen durumların bile eser sözleşmesinin sonuç garantisi nedeniyle tazminat yükümlülüğü doğurabileceğini açıkça ortaya koymaktadır.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 2018/182 E., 2019/930 K. sayılı kararı ise göğüs estetiği operasyonlarında eser sözleşmesi hükümlerinin nasıl uygulanacağını göstermektedir:
Taraflar arasında sözleşmenin kurulduğu tarih itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK'nın 470 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi bulunduğu uyuşmazlık konusu değildir. Sözleşme ile davacıya estetik müdahalelerde bulunulması kararlaştırılmıştır. Davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin niteliği itibariyle hekim ile hasta arasında tedaviye ilişkin sözleşmeden farklı olduğu ve eser sözleşmesi hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmaktadır. Eser sözleşmesini düzenleyen TBK'nın 470. maddesi uyarınca yüklenicinin edimi bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin edimi ise, karşılığında bedel ödemeyi üstlenmesidir. Eser sözleşmesinin niteliği gereği yüklenici sonucu garanti etmektedir.
Bu karar, estetik operasyonların tedavi amaçlı tıbbi müdahalelerden farklı hukuki rejime tabi olduğunu ve Türk Borçlar Kanunu'nun 470. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Bilirkişi Seçimi
Estetik cerrahi davalarında bilirkişi seçimi konusunda Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 2015/11672 E., 2016/4827 K. sayılı kararı emsal nitelik taşımaktadır:
Davaya dayanak yapılan maddi olgu, karın germe ameliyatı yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan biçime uygun güzel bir görünüm kazandırılmasıdır. Varılmak istenilen sonucun ve buna dayalı olguların hukuki nitelendirilmesi yapıldığında ise, yanlar arasında BK'nun 355 ve devamı (TBK'nun 470 ve devamı) maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesi ilişkisinin bulunduğu, dolayısıyla uyuşmazlığın eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği açıktır. Eser sözleşmelerini, diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran önemli hususlardan birisi de sonuç sorumluluğu, yani tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdüdür.
Bu karar, estetik operasyon davalarında bilirkişi heyetinde Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi uzmanının bulunması zorunluluğunu vurgulamakta ve bu alanda uzman olmayan hekimlerin görüşlerinin yeterli olmayacağını belirtmektedir.
Tazminat Hesaplaması
Tazminat hesaplaması konusunda Yargıtay'ın yaklaşımı, hastanın güveninin sarsılması durumunda farklı bir doktorda tedavi olma hakkını da kapsamaktadır. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin 2019/2716 E., 2019/3692 K. sayılı kararı bu konuda önemli bir emsal oluşturmaktadır:
Somut olayda ise; dosya kapsamına göre davalı tarafından yapılan operasyondan sonra oluşan ve giderilemeyen şekil bozukluğunun başka bir uzman tarafından giderildiği anlaşılmaktadır. Davalı savunmasında davacıyı ikinci operasyon için çağırdıklarını ancak gelmediğini açıklamıştır. Davalının edimi Borçlar Kanunu'nda düzenlenen eser sözleşmesi hükümlerine göre sonuç taahhüdünü içermekte olup bu taahhüdün ilk operasyonda yerine getirilmediği anlaşılmaktadır. Güveni sarsılmış olan davacının ik