
Evlilik Sözleşmelerinde Yapılan Hatalar
Evlilik öncesi veya sonrası yapılan evlilik sözleşmeleri, çiftlerin mali durumlarını düzenlemelerine olanak tanıyan kritik hukuki belgelerdir. Ancak bu sözleşmelerin hazırlanması sırasında yapılan hatalar, gelecekte ciddi hukuki sorunlara yol açabilir. TMK hükümleri çerçevesinde düzenlenen evlilik sözleşmelerindeki yaygın hatalar ve bunların hukuki sonuçları hakkında bilgi sahibi olmak, eşlerin haklarını korumak açısından büyük önem taşır.
Evlilik Sözleşmesinin Hukuki Çerçevesi ve Temel Düzenlemeler
Evlilik sözleşmeleri, Türk hukuk sisteminde eşlerin malvarlığına ilişkin hak ve yükümlülüklerini düzenleyen temel hukuki araçlardır. Bu sözleşmeler, evlilik süresince ve evliliğin sona ermesi halinde eşler arasındaki mali ilişkileri belirleyen kritik öneme sahip belgelerdir.
Kanuni Düzenlemeler
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu, 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girerek evlilik sözleşmelerine ilişkin kapsamlı bir hukuki çerçeve oluşturmuştur. TMK 202. madde ve devamı maddeler, "Eşler Arasındaki Mal Rejimi" başlığı altında evlilik sözleşmelerinin temel esaslarını düzenlemektedir.
TMK 202/2. madde hükmü uyarınca, eşler mal rejimi sözleşmesiyle kanunda belirlenen diğer rejimlerden birini kabul edebilirler. Bu düzenleme, eşlere mal rejimi seçiminde önemli bir özgürlük tanımakta ve yasal mal rejimi dışında alternatif seçenekler sunmaktadır.
Kanuni düzenlemeler, evlilik sözleşmelerinin sadece malvarlığına ilişkin konuları kapsayabileceğini açıkça belirtmektedir. Bu sözleşmeler, eşlerin kişisel davranışlarını veya evlilik birliğinin manevi yönlerini düzenleyemez. Sözleşmenin kapsamı, malların yönetimi, tasarrufu ve tasfiyesi gibi ekonomik sonuçlarla sınırlıdır.
Mal Rejimi Çeşitleri
Türk Medeni Kanunu, eşlerin seçebileceği dört farklı mal rejimi öngörmüştür:
Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi, yasal mal rejimi olarak kabul edilmekte ve eşler herhangi bir sözleşme yapmadıkları takdirde otomatik olarak bu rejim uygulanmaktadır. Bu rejimde eşlerin kişisel malları ile edinilmiş malların ayrıştırılması esası benimsenmiştir.
Mal Ayrılığı Rejiminde, her eş kendi malları üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilir ve evlilik sona erdiğinde herhangi bir paylaşım yapılmaz. Bu rejim, eşlerin mali bağımsızlığını en üst düzeyde koruyan sistemdir.
Mal Ortaklığı Rejiminde kişisel mal ve edinilmiş mal ayrımı yapılmayıp, eşler tüm mallar üzerinde müştereken malik konumundadır. Bu rejim, eşler arasında tam bir mali birliktelik öngörür.
Paylaşmalı Mal Ayrılığı Rejimi ise hem edinilmiş mallara katılma hem de mal ayrılığı rejiminin unsurlarını barındıran karma bir sistemdir. Bu rejim, eşlere hem bağımsızlık hem de paylaşım imkanı sunar.
Sözleşme Yapma Ehliyeti
TMK 204. madde uyarınca, ayırt etme gücüne sahip herkes evlilik sözleşmesi yapabilir. Bu düzenleme, sözleşme yapma ehliyetinin temel kriterlerini belirlemektedir.
Küçükler veya kısıtlılar, yasal temsilcilerinin izniyle evlilik sözleşmesi yapabilirler. Ancak ayırt etme gücü olmayan eşler adına hiçbir şekilde evlilik sözleşmesi yapılamaz. Bu durum, sözleşmenin iradenin tam olarak açıklanması gereken bir hukuki işlem olmasından kaynaklanmaktadır.
Evlilik sözleşmesi, nişanlılık döneminde, evlilik başvurusu sırasında veya evlilik devam ederken yapılabilir. TMK 203. madde gereği mal rejimi sözleşmesi evlenmeden önce veya sonra yapılabilir, bu da eşlere zaman konusunda esneklik tanımaktadır.
Sözleşme yapma ehliyeti değerlendirilirken, tarafların sözleşmenin hukuki sonuçlarını anlayabilecek zihinsel kapasiteye sahip olmaları gerekmektedir. Ehliyetsizlik durumunda yapılan sözleşmeler mutlak butlanla maluldür ve hiçbir hukuki sonuç doğurmaz.
Bu hukuki çerçeve, evlilik sözleşmelerinin sağlam temeller üzerine kurulmasını sağlarken, eşlerin haklarını koruma altına almaktadır. Kanuni düzenlemelerin doğru anlaşılması ve uygulanması, gelecekte yaşanabilecek hukuki sorunların önlenmesi açısından kritik önem taşımaktadır.
Şekil Şartları ve Geçerlilik Koşulları
Evlilik sözleşmelerinin hukuki geçerliliğe sahip olabilmesi için belirli şekil şartlarına uygun olarak düzenlenmesi zorunludur. Türk Medeni Kanunu'nda açıkça belirtilen bu şartların yerine getirilmemesi, sözleşmenin tamamen geçersiz kalmasına neden olabilir. Bu nedenle eşlerin, evlilik sözleşmesi hazırlama sürecinde dikkat etmeleri gereken temel koşulları bilmeleri büyük önem taşır.
Noter Onayı Zorunluluğu
TMK 205. madde hükmü gereğince, mal rejimi sözleşmesi noterde düzenleme veya onaylama şeklinde yapılmalıdır. Bu düzenleme, evlilik sözleşmelerinin resmî şekle tabi olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Noter huzurunda yapılmayan evlilik sözleşmeleri, içeriği ne kadar detaylı ve kapsamlı olursa olsun, hukuken hiçbir geçerliliğe sahip değildir.
Noterde düzenleme, sözleşmenin tamamen noter tarafından hazırlanması anlamına gelirken, onaylama ise taraflar tarafından hazırlanan sözleşmenin noter huzurunda imzalanması ve onaylanması şeklinde gerçekleşir. Her iki yöntem de hukuki açıdan eşit değerdedir ve sözleşmenin geçerliliği için yeterlidir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2015/14585 E., 2016/15596 K. sayılı kararında, noter onayı olmadan yapılan bir evlilik sözleşmesinin hukuken geçerli olmayacağı vurgulanmıştır.
Bu Yargıtay kararı, şekil şartlarına uyulmamasının sonuçlarını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Mahkeme, noter onayı bulunmayan evlilik sözleşmelerinin hiçbir hukuki değer taşımadığını kesin bir dille belirtmiştir.
Yazılı Bildirim İmkanı
TMK 205. madde aynı zamanda eşlere alternatif bir yol sunmaktadır. Taraflar, evlenme başvurusu sırasında hangi mal rejimini seçtiklerini yazılı olarak evlendirme memuruna bildirebilirler. Bu durumda evlendirme memuru, tarafların tercihini resmi kayıtlara geçirmekle yükümlüdür.
Ancak bu yazılı bildirim yönteminin sınırları bulunmaktadır:
- Evlendirme memuru yalnızca kayda geçirme görevi üstlenir
- Sözleşmenin içeriği hakkında hukuki değerlendirme yapmaz
- Tarafları olası riskler konusunda bilgilendirme yükümlülüğü taşımaz
- Karmaşık düzenlemeler için yetersiz kalabilir
Bu nedenle, detaylı ve özel düzenlemeler içeren evlilik sözleşmeleri için noter huzurunda yapılacak işlem daha güvenli ve kapsamlı bir seçenektir.
Geçersizlik Halleri
Evlilik sözleşmelerinin geçersiz sayılmasına neden olan durumlar şunlardır:
Şekil Eksiklikleri: Noter onayı bulunmayan veya yazılı şekilde yapılmamış sözleşmeler tamamen geçersizdir. Bu durumda sözleşme hiç yapılmamış gibi kabul edilir ve eşler arasında yasal mal rejimi olan edinilmiş mallara katılma rejimi uygulanır.
Zamanlama Sorunları: TMK 203. madde uyarınca mal rejimi sözleşmesi evlenmeden önce veya sonra yapılabilir. Ancak evlilik öncesi yapılan sözleşmelerin evlilik gerçekleşmemesi halinde kendiliğinden geçersiz hale geleceği unutulmamalıdır.
Ehliyetsizlik: Ayırt etme gücüne sahip olmayan kişiler adına evlilik sözleşmesi yapılamaz. Küçükler ve kısıtlılar ise yasal temsilcilerinin izniyle sözleşme yapabilirler.
İçerik Sorunları: Kanunun emredici hükümlerine aykırı düzenlemeler içeren sözleşme maddeleri geçersiz sayılır. Örneğin, eşlerin birbirlerine karşı temel yükümlülüklerini ortadan kaldıran hükümler kabul edilmez.
İrade Sakatlıkları: Hata, hile veya korkutma altında yapılan sözleşmeler iptal edilebilir niteliktedir. Bu durumda zarar gören eş, durumu öğrenmesinden itibaren bir yıl içinde sözleşmeyi iptal edebilir.
Geçersizlik hallerinin tespiti için genellikle mahkeme kararı gerekir. Eşlerden biri sözleşmenin geçersizliğini ileri sürmek istiyorsa, yerleşim yerindeki aile mahkemesinde dava açması gerekmektedir. Mahkeme, sözleşmenin geçerlilik koşullarını inceleyerek nihai kararını verir.
Bu şekil şartları ve geçerlilik koşulları, evlilik sözleşmelerinin hukuki güvence altına alınması için vazgeçilmez unsurlardır. Eşlerin bu kurallara titizlikle uyması, gelecekte yaşanabilecek hukuki uyuşmazlıkların önlenmesi açısından kritik önem taşımaktadır.
Sözleşme Serbestisinin Sınırları ve Yasaklar
Evlilik sözleşmelerinde tarafların irade özgürlüğü sınırsız değildir. Türk Medeni Kanunu, eşlerin mal rejimi konusunda anlaşma yapma haklarını belirli sınırlar içinde tutmuş ve kamu düzenini koruyucu düzenlemeler getirmiştir. Bu sınırlamalar, hem eşlerin haklarını korumak hem de üçüncü kişilerin menfaatlerini güvence altına almak amacıyla öngörülmüştür.
Kanuni Sınırlamalar
TMK 203. maddesi uyarınca eşler, mal rejimi sözleşmesini yalnızca kanunda yazılı sınırlar içinde seçebilir, kaldırabilir veya değiştirebilirler. Bu düzenleme, sözleşme serbestisinin mutlak olmadığını ve kanunun öngördüğü çerçeve dışına çıkılamayacağını açıkça ortaya koymaktadır.
Kanuni sınırlamalar şu alanlarda kendini göstermektedir:
- Mal rejimi çeşitleri: Eşler yalnızca kanunda öngörülen dört mal rejiminden birini seçebilirler
- Kişisel haklar: Evlilik sözleşmesi eşlerin kişisel davranışlarını düzenleyemez
- Aile hukuku kuralları: Eşlerin temel hak ve yükümlülükleri sözleşme ile değiştirilemez
- Kamu düzeni: Toplumsal ahlak ve kamu düzenine aykırı hükümler konulamaz
TMK 221. maddesi eşlere malvarlığına ilişkin düzenlemeler yapma ve sözleşmeyi değiştirme imkanı tanırken, bu yetkinin de belirli sınırlar içinde kullanılabileceğini vurgulamaktadır. Eşler, kanunun emredici hükümlerine aykırı düzenlemeler yapamayacakları gibi, üçüncü kişilerin haklarını da zedeleyemezler.
TMK 213. maddesi gereğince mal rejimi değişiklikleri üçüncü kişilerin haklarını zedelemez. Bu hüküm, eşlerin sözleşme yapma özgürlüklerinin alacaklılar ve diğer üçüncü kişilerin menfaatleriyle dengelenmesi gerektiğini göstermektedir. Özellikle borçlu eşin alacaklılarının hakları korunmakta ve mal rejimi değişikliği yoluyla bu hakların zarar görmesi engellenmektedir.
Boşanma Sonuçlarına İlişkin Düzenlemeler
Evlilik sözleşmelerinde en önemli sınırlamalardan biri TMK 184/1-5. maddesi ile getirilmiştir. Bu madde uyarınca boşanma veya ayrılığın feri sonuçlarına ilişkin anlaşmalar hakim tarafından onaylanmadıkça geçerli olmaz. Bu düzenleme, eşlerin boşanma sürecinde karşılaşabilecekleri haksızlıkları önlemek ve zayıf durumda olan tarafı korumak amacıyla öngörülmüştür.
Boşanmanın feri sonuçları şunları kapsamaktadır:
- Nafaka yükümlülükleri: Yoksulluk nafakası ve tedbir nafakası düzenlemeleri
- Çocukların velayeti: Velayet, kişisel ilişki kurma ve nafaka konuları
- Maddi ve manevi tazminat: Kusurlu eşten talep edilebilecek tazminatlar
- Aile konutu: Aile konutunun kullanımına ilişkin düzenlemeler
Bu konularda yapılan anlaşmaların geçerli olabilmesi için mutlaka hakim onayı gerekmektedir. Hakim, anlaşmanın tarafların menfaatlerine uygun olup olmadığını, özellikle çocukların yararının gözetilip gözetilmediğini değerlendirerek onay kararı verir.
Evlilik sözleşmesinde boşanma sonuçlarına ilişkin hükümler bulunması durumunda, bu hükümler doğrudan geçerli olmayacak ve boşanma davası sırasında hakimin onayına sunulması gerekecektir. Bu durum, eşlerin evlilik sözleşmesi yaparken dikkat etmeleri gereken önemli bir husustur.
Ayrıca, eşler evlilik sözleşmesinde kusur durumlarını önceden düzenleyemezler. Zina, hayata kast, pek kötü davranış gibi boşanma sebeplerinin hukuki sonuçları kanunla belirlenmiş olup, bu konularda önceden feragat edilemez veya farklı düzenlemeler yapılamaz.
Bu sınırlamalar, evlilik sözleşmelerinin hazırlanması sırasında dikkatli bir şekilde değerlendirilmeli ve hukuki danışmanlık alınmalıdır. Kanuni sınırları aşan hükümler içeren sözleşmeler kısmen veya tamamen geçersiz olabilir ve tarafların beklentilerini karşılamayabilir.
İrade Sakatlıkları ve İptal Sebepleri
Evlilik sözleşmelerinin geçerliliği, tarafların özgür iradeleriyle hareket etmelerine bağlıdır. Ancak sözleşme yapılırken iradenin sakatlığa uğraması durumunda, bu sözleşmeler iptal edilebilir nitelik kazanır. Türk Medeni Kanunu, irade sakatlıklarını ve bunların hukuki sonuçlarını detaylı şekilde düzenlemiştir.
Hata, Hile ve Korkutma
Evlilik sözleşmesinin iptaline yol açan temel irade sakatlıkları hata, hile ve korkutma olarak sıralanabilir. Bu durumlar, sözleşmenin yapılması sırasında taraflardan birinin gerçek iradesini ortaya koymasını engelleyen faktörlerdir.
Hata durumunda, eşlerden biri sözleşmenin içeriği, hukuki sonuçları veya diğer eşin mali durumu hakkında yanlış bilgiye dayanarak sözleşmeyi imzalamış olabilir. Örneğin, diğer eşin borç durumu hakkında yanıltılması veya mal rejiminin hukuki sonuçları konusunda eksik bilgilendirilmesi hata kapsamında değerlendirilebilir.
Hile ise, eşlerden birinin diğerini kasten yanıltması sonucu sözleşmenin imzalanması durumudur. Mali durumun gizlenmesi, sahte belgeler sunulması veya sözleşmenin sonuçları hakkında kasıtlı olarak yanlış bilgi verilmesi hile kapsamına girer.
Korkutma durumunda ise, eşlerden biri tehdit, baskı veya zorla sözleşmeyi imzalamaya mecbur bırakılmıştır. Bu durum fiziksel tehdit olabileceği gibi, ekonomik veya psikolojik baskı şeklinde de ortaya çıkabilir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2014/15579 E., 2015/14986 K. sayılı kararında, tarafların evlilik sözleşmesini yaparken özgür iradeleriyle hareket edip etmediklerinin araştırılması gerektiği belirtilmiştir.
Bu karar, mahkemelerin evlilik sözleşmelerinin geçerliliğini değerlendirirken tarafların irade serbestisini titizlikle incelemesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
İptal Süresi
İrade sakatlığı nedeniyle evlilik sözleşmesinin iptal edilmesi için belirli süre sınırları mevcuttur. Bir yıllık süre kuralı, bu konuda temel düzenlemeyi oluşturmaktadır.
Eşlerden biri evlilik sözleşmesini hata, hile ya da korkutma nedeniyle imzaladığını tespit ettiğinde, hatayı öğrenmesinden veya korkutma sebebinin ortadan kalkmasından itibaren bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını diğer eşe bildirmelidir.
Bu sürenin hesaplanmasında dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:
- Hata durumunda süre, hatanın fark edildiği tarihten itibaren başlar
- Hile durumunda, hilenin ortaya çıktığı tarihten itibaren süre işlemeye başlar
- Korkutma durumunda, korkutma sebebinin ortadan kalktığı andan itibaren süre hesaplanır
- Bu süre hak düşürücü süre niteliğindedir ve uzatılamaz
Sürenin geçirilmesi durumunda, artık irade sakatlığına dayanarak sözleşmenin iptalini talep etmek mümkün olmaz.
Haklı Nedenlerle Mal Ayrılığına Geçiş
TMK 206. madde, haklı nedenlerin varlığında eşlerden birinin hakime başvurarak mal ayrılığına geçilmesini talep edebileceğine dair önemli bir düzenleme içermektedir. Bu hüküm, evlilik sözleşmesi yapılmış olsa bile, belirli koşulların oluşması durumunda mal rejiminin değiştirilmesine olanak tanır.
Haklı nedenler arasında şu durumlar sayılabilir:
- Diğer eşin borca batması ve bu durumun ortak malları tehlikeye düşürmesi
- Eşin malvarlığı durumu hakkında bilgi vermekten kaçınması
- Ortak malları tehlikeye düşürecek işlemler yapması
- Eşin sürekli olarak ayırt etme gücünü kaybetmesi
- Sözleşme yapılırken iradesinin sakatlanmış olması
Bu durumlardan herhangi birinin varlığında, zarar gören eş mahkemeye başvurarak mal ayrılığı rejiminin uygulanmasını talep edebilir. Mahkeme, somut olayın özelliklerini değerlendirerek bu talebi kabul edip etmeyeceğine karar verir.
Haklı nedenle mal ayrılığına geçiş talebi, yerleşim yerindeki aile mahkemesinde açılacak bir dava ile gerçekleştirilir. Bu dava sonucunda verilen karar, yalnızca ileriye etkili olup, geçmişe dönük olarak mal rejimini etkilemez.
İrade sakatlıkları ve iptal sebepleri, evlilik sözleşmelerinin güvenilirliği açısından kritik öneme sahiptir. Bu nedenle sözleşme yapılmadan önce tarafların tam ve doğru bilgilendirilmesi, hukuki danışmanlık alınması ve özgür iradeleriyle hareket etmelerinin sağlanması büyük önem taşımaktadır.
Yargıtay Kararları ve Uygulama Örnekleri
Evlilik sözleşmelerinin uygulanması ve yorumlanması konusunda Yargıtay'ın verdiği kararlar, hukuki uygulamada önemli rehberler oluşturmaktadır. Bu kararlar, evlilik sözleşmelerinde yapılan hataların nasıl değerlendirildiği ve hangi durumlarda sözleşmelerin geçerli sayılacağı konusunda açıklık getirmektedir.
Mal Paylaşımı Kararları
Evlilik sözleşmelerinde mal paylaşımına ilişkin düzenlemeler, boşanma durumunda kritik önem taşımaktadır. Yargıtay'ın bu konudaki yaklaşımı, sözleşmede belirlenen mal rejiminin titizlikle uygulanması yönündedir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2014/16579 E., 2015/1605 K. sayılı kararında da belirtildiği gibi, tarafların evlilik sözleşmesi ile mal ayrılığı rejimini seçmiş olmaları durumunda, boşanma halinde mal paylaşımı mal ayrılığı rejimine göre yapılır.
Bu karar, evlilik sözleşmesinde belirlenen mal rejiminin mutlak surette uygulanacağını göstermektedir. Taraflar mal ayrılığı rejimini seçmişlerse, boşanma durumunda edinilmiş mallara katılma rejiminin kuralları uygulanamaz.
Malların paylaşımı konusunda Yargıtay'ın bir diğer önemli kararı da şu şekildedir:
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2016/12836 E., 2018/6234 K. sayılı kararında, taraflar arasında yapılan sözleşmenin geçerliliği ve malların paylaşımı hususundaki düzenlemeler ele alınmıştır.
Bu karar, evlilik sözleşmesinin geçerliliğinin malların paylaşımı açısından ne kadar kritik olduğunu ortaya koymaktadır.
Nafaka Düzenlemeleri
Evlilik sözleşmelerinde nafaka konusunda yapılan düzenlemeler, Yargıtay tarafından dikkatli bir şekilde değerlendirilmektedir. Özellikle nafaka miktarı ve ödeme koşulları konusundaki sözleşme hükümleri, mahkemeler tarafından incelenmektedir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2016/10368 E., 2017/9579 K. sayılı kararında, nafaka konusunda taraflar arasında yapılmış olan evlilik sözleşmesine itibar edilmiştir.
Bu karar, evlilik sözleşmesinde nafaka konusunda yapılan düzenlemelerin hukuki geçerliliğe sahip olduğunu göstermektedir. Ancak bu düzenlemelerin TMK'nın emredici hükümlerine aykırı olmaması gerekmektedir.
Nafaka düzenlemelerinde dikkat edilmesi gereken husus, bu düzenlemelerin hakkaniyete uygun olması ve taraflardan birini mağdur edecek nitelikte olmamasıdır. Yargıtay, nafaka miktarının belirlenmesinde tarafların ekonomik durumlarını ve yaşam standartlarını dikkate almaktadır.
Sözleşme Geçerliliği ve Şekil Şartları
Evlilik sözleşmelerinin geçerliliği konusunda Yargıtay'ın en net yaklaşımı, şekil şartlarının eksiksiz yerine getirilmesi gerektiği yönündedir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2015/14585 E., 2016/15596 K. sayılı kararında, noter onayı olmadan yapılan bir evlilik sözleşmesinin hukuken geçerli olmayacağı vurgulanmıştır.
Bu karar, TMK 205. maddesinin katı bir şekilde uygulandığını göstermektedir. Noter onayı olmadan yapılan evlilik sözleşmeleri, içeriği ne kadar adil olursa olsun, hukuken geçersizdir.
İrade serbestisi konusunda Yargıtay'ın yaklaşımı da oldukça dikkat çekicidir:
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2014/15579 E., 2015/14986 K. sayılı kararında, tarafların evlilik sözleşmesini yaparken özgür iradeleriyle hareket edip etmediklerinin araştırılması gerektiği belirtilmiştir.
Bu karar, evlilik sözleşmelerinde irade sakatlığının ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır. Hata, hile veya korkutma altında yapılan sözleşmeler iptal edilebilir niteliktedir.
Borçların paylaşımı konusunda da Yargıtay'ın önemli bir kararı bulunmaktadır:
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2017/5692 E., 2019/9398 K. sayılı kararında, tarafların evlilik süresince edinilmiş borçların paylaşımı konusunda sözleşmeye dayanarak hareket edebileceği belirtilmiştir.
Bu karar, evlilik sözleşmelerinin sadece mal paylaşımını değil, aynı zamanda borç paylaşımını da düzenleyebileceğini göstermektedir.
Sonuç ve Genel Değerlendirme
Yargıtay kararları incelendiğinde, evlilik sözleşmelerinin hukuki geçerliliği için şekil şartlarının eksiksiz yerine getirilmesinin mutlak bir zorunluluk olduğu görülmektedir. Noter onayı olmayan sözleşmeler kesinlikle geçerli kabul edilmemektedir.
Evlilik sözleşmelerinde yapılan yaygın hatalar arasında şekil eksiklikleri, irade sakatlıkları ve kanuni sınırların aşılması yer almaktadır. Bu hataların önlenmesi için sözleşme hazırlama aşamasında uzman hukuki danışmanlık alınması büyük önem taşımaktadır.
Mal rejimi seçimi, nafaka düzenlemeleri ve borç paylaşımı konularında yapılan sözleşme hükümleri, TMK'nın emredici hükümlerine uygun olduğu sürece Yargıtay tarafından geçerli kabul edilmektedir. Ancak tarafların özgür iradeleriyle hareket etmiş olmaları ve sözleşmenin hakkaniyete uygun olması gerekmektedir.
Sonuç olarak, evlilik sözleşmeleri eşlerin mali haklarını korumak açısından önem