
Mal Rejiminin Tasfiyesinde Değer Artış Payı Alacağı
Mal rejiminin tasfiyesinde değer artış payı alacağı, edinilmiş mallara katılma rejiminde önemli bir hukuki kurumdur. Eşlerden birinin diğerine ait malvarlığına sağladığı katkının karşılığını alma hakkı olarak düzenlenen bu alacak türü, boşanma davalarında sıklıkla gündeme gelir. Değer artış payı hesaplama yöntemleri, yasal şartları ve Yargıtay kararları ışığında uygulama esaslarını detaylarıyla inceliyoruz.
Değer Artış Payı Alacağının Hukuki Temeli ve Tanımı
Hukuki Düzenleme
Değer artış payı alacağı, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 227. maddesinde düzenlenen önemli bir hukuki kurumdur. 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren yeni Medeni Kanun ile birlikte, eski 743 sayılı Medeni Kanun dönemindeki "katkı payı alacağı" kurumu yerini "değer artış payı alacağı"na bırakmıştır.
TMK m.227/1 hükmü uyarınca; "Eşlerden biri, diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına hiç ya da uygun bir karşılık almaksızın katkıda bulunmuşsa, tasfiye sırasında ortaya çıkan değer artışı için katkısı oranında alacak hakkına sahip olur." Bu düzenleme, edinilmiş mallara katılma rejiminin temel unsurlarından birini oluşturmaktadır.
Mal rejiminin ne zaman sona ereceği konusu TMK m.225/son hükmünde açıkça düzenlenmiş olup, mal rejimi boşanma davasının açıldığı tarihte sona erer. Bu tarih, değer artış payı alacağının hesaplanmasında kritik öneme sahiptir.
Temel Kavramlar
Değer artış payı alacağı, eşlerden birinin diğerine ait malvarlığına yapmış olduğu katkının mal rejiminin tasfiyesi sırasında hesaplanan parasal karşılığıdır. Bu alacak türünün ortaya çıkması için şu temel unsurların varlığı gerekir:
- Katkıda bulunan eş: Malvarlığına emek, para veya diğer değerlerle katkı sağlayan taraf
- Katkı yapılan mal: Diğer eşe ait olan ve katkının yöneldiği malvarlığı unsuru
- Değer artışı: Katkı sonucunda malın değerinde meydana gelen pozitif değişim
- Karşılıksız katkı: Hiç veya uygun olmayan karşılık alınarak yapılan katkı
TMK m.227/2 hükmü, malın daha önce elden çıkarılması durumunu da düzenleyerek, bu hallerde hakkaniyete uygun değer belirleneceğini hükme bağlamıştır. Bu düzenleme, mal kaçırma girişimlerini önlemeye yönelik koruyucu bir hüküm niteliği taşır.
Değer artış payı alacağının hesaplanmasında katkı oranı esastır. Yapılan katkının malın o tarihteki değerine oranı belirlendikten sonra, bu oran malın tasfiye tarihindeki değeri ile çarpılarak alacak miktarı tespit edilir.
Diğer Alacak Türlerinden Farkları
Değer artış payı alacağının aile hukuku sistemindeki diğer alacak türlerinden temel farkları şu şekildedir:
Katılma Alacağından Farkı:
- Katılma alacağı, edinilmiş mallara katılma rejiminde katkı aranmaksızın yasadan doğan bir haktır
- Değer artış payı alacağında ise mutlaka katkının varlığı ve ispatlanması gerekir
- Katılma alacağı edinilmiş malların yarısı üzerinden hesaplanırken, değer artış payı katkı oranına göre belirlenir
Eski Dönem Katkı Payı Alacağından Farkı:
- 743 sayılı eski Medeni Kanun dönemindeki katkı payı alacağı mal ayrılığı rejiminde uygulanırken, değer artış payı edinilmiş mallara katılma rejiminde geçerlidir
- Hesaplama yöntemleri ve değerleme tarihleri bakımından farklılıklar bulunmaktadır
Denkleştirme Alacağından Farkı:
- TMK m.229 ile düzenlenen denkleştirme, eşin karşılıksız kazandırmalarının hesaba katılması ile ilgilidir
- Değer artış payı ise doğrudan yapılan katkının sonucu olarak ortaya çıkar
Değer artış payı alacağının zamanaşımı süresi, Türk Borçlar Kanunu'nun genel hükümlerine tabi olup TBK m.146 uyarınca 10 yıldır. Bu süre, mal rejiminin sona erdiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
Hukuki nitelik bakımından değer artış payı alacağı, şahsi bir hak olup nisbi alacak hakkı karakterindedir. Bu alacak, ayni hak niteliği taşımadığından, alacaklı eş malvarlığı üzerinde mülkiyet hakkı iddia edemez.
Değer Artış Payı Alacağının Oluşma Şartları
Değer artış payı alacağının doğması için TMK m.227/1 kapsamında belirli objektif ve sübjektif şartların bir arada gerçekleşmesi gerekir. Bu şartların eksiksiz olarak yerine getirilmesi, alacağın hukuki temelini oluşturur ve mahkemece tanınmasını sağlar.
Objektif Şartlar
Değer artış payı alacağının oluşması için gereken objektif şartlar, dışsal ve somut olguları ifade eder. Bu şartların varlığı genellikle belgelerle ispat edilebilir niteliktedir.
Mal rejiminin sona ermesi, birinci temel şarttır. Boşanma, evliliğin iptali, eşlerden birinin ölümü veya mal ayrılığına geçiş gibi durumlar mal rejiminin sona ermesini sağlar. TMK m.225/son uyarınca mal rejimi, boşanma davasının açıldığı tarihte sona erer.
Eşlerin edinilmiş mallara katılma rejiminde olması ikinci objektif şarttır. 01.01.2002 tarihinden sonra evlenen çiftler kanun gereği bu rejime tabidir. Daha önceki dönemde evlenenler ise yasal düzenleme gereği bu rejime geçmiş sayılırlar.
Katkının yapılmış olması üçüncü şarttır. Eşin diğerine ait malın edinilmesine, iyileştirilmesine veya korunmasına fiili katkı sağlamış olması gerekir. Bu katkı maddi, emek veya hizmet şeklinde olabilir.
Değer artışının gerçekleşmesi dördüncü objektif şarttır. Katkı sonrasında malın değerinde artış meydana gelmiş olmalıdır. Değer artışı olmadığı takdirde alacak hakkı doğmaz.
Sübjektif Şartlar
Sübjektif şartlar, eşin iç iradesine ve niyetine ilişkin unsurlardır. Bu şartların tespiti genellikle olayların gelişimi ve tarafların davranışlarından çıkarım yapılarak gerçekleştirilir.
Katkının bağışlama kastıyla yapılmamış olması temel sübjektif şarttır. TMK m.227/1 uyarınca eş, katkısı karşılığında bir edim elde etme amacı taşımalıdır. Bağışlama niyetiyle yapılan katkılar değer artış payı alacağı doğurmaz.
Hiç ya da uygun olmayan karşılık alınmış olması ikinci sübjektif şarttır. Eş katkısı karşılığında hiç bedel almamış veya aldığı bedel gerçek değerin altında kalmış olmalıdır. Uygun karşılık kavramı, katkının değeriyle orantılı bedeli ifade eder.
Eşler arasında değer artış payından vazgeçme anlaşmasının bulunmaması üçüncü şarttır. Taraflar yazılı anlaşmayla bu alacak hakkından vazgeçebilir veya oran değişikliği yapabilir.
İspat Yükümlülüğü
Değer artış payı alacağını talep eden eş, bu alacağın doğumuna ilişkin tüm şartları ispat etmekle yükümlüdür. TMK m.227 kapsamında ispat yükümlülüğü davacı tarafa aittir.
Katkının varlığının ispatı, temel ispat yükümlülüğüdür. Davacı eş, hangi şekilde ve ne miktarda katkıda bulunduğunu somut delillerle göstermelidir. Banka havalesi, makbuz, tanık beyanı gibi deliller kullanılabilir.
Katkı miktarının tespiti, hesaplama açısından kritik önemdedir. Yapılan katkının toplam değer içerisindeki oranının belirlenmesi gerekir. Bu oran, sonraki hesaplamalarda temel alınacaktır.
Karşılık alınmadığının veya yetersizliğinin ispatı da davacının sorumluluğundadır. Eş, katkısı karşılığında hiç bedel almadığını veya aldığı bedelin yetersiz olduğunu kanıtlamalıdır.
TMK m.227/2 uyarınca mal rejiminin sona ermesinden önce elden çıkarılan mallar için hakkaniyete uygun değer belirlenmesi gerekir. Bu durumda davacı, malın devir tarihindeki değerini ispat etmelidir.
TMK m.229 kapsamında eşin karşılıksız kazandırmalarının tespiti de ispat konularından biridir. Bu kazandırmalar malvarlığında mevcutmuş gibi hesaplanır ve tasfiyeye dahil edilir.
Yargıtay uygulamasında değer artış payı alacağının ispatında somut delil aranmakta, genel ve soyut beyanların yeterli görülmediği kararlaştırılmıştır. Davacının iddialarını destekleyecek yazılı belge, tanık beyanı veya bilirkişi raporu sunması beklenmektedir.
Değer Artış Payı Hesaplama Yöntemi ve Tasfiye Esasları
Değer artış payı alacağının hesaplanması ve tasfiye sürecinin doğru yürütülmesi, eşlerin mağduriyet yaşamaması açısından kritik öneme sahiptir. Bu süreçte uygulanacak yöntemler, değerleme tarihleri ve tasfiye esasları Türk Medeni Kanunu ve Yargıtay kararlarıyla belirlenmiştir.
Hesaplama Formülü
Değer artış payının hesaplanması iki aşamalı bir süreçtir. İlk aşamada katkı oranı belirlenir, ikinci aşamada ise bu oran malın güncel değeri ile çarpılarak değer artış payı bulunur.
Katkı Oranının Hesaplanması:
- Katkı tutarı ÷ Malın katkı yapıldığı tarihteki değeri = Katkı oranı
Değer Artış Payının Hesaplanması:
- Katkı oranı × Malın tasfiye tarihindeki değeri = Değer artış payı
Örneğin, 100.000 TL değerindeki bir taşınmaza 25.000 TL katkı sağlandığında katkı oranı %25 olur. Taşınmaz tasfiye tarihinde 200.000 TL değerindeyse, değer artış payı 50.000 TL (200.000 × %25) olacaktır.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2007/1097-2007/17749 sayılı kararında belirtildiği üzere, katkı oranı tespit edildikten sonra malın tasfiye tarihindeki değeri esas alınarak değer artış payı belirlenir. Bu hesaplama yönteminde malın mevcut rayiç değeri kullanılır.
Değerleme Tarihleri
Değer artış payı hesaplamasında hangi tarihin esas alınacağı konusu uzun süre tartışmalı olmuştur. TMK madde 235/1 uyarınca artık değere katılma alacağı hesaplanırken mal rejiminin sona erdiği sıradaki malların tasfiye tarihindeki değerleri dikkate alınır.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2016/605 sayılı kararı bu konuyu netleştirmiştir:
- Tasfiye tarihi karar tarihidir
- Malların tasfiye tarihindeki sürüm (rayiç) değerleri esas alınır
- Mal rejiminin sona erdiği tarih ile tasfiye tarihi farklı kavramlardır
Bu yaklaşımın temel gerekçesi, katkıda bulunan eşin malın değer artışından hakkaniyet ölçüsünde yararlanmasını sağlamaktır. Malın değeri tasfiye tarihine kadar artmaya devam edebileceğinden, en güncel değerin dikkate alınması adaletli sonuçlar doğurur.
TMK madde 227/2 uyarınca, mal rejiminin sona ermesinden önce elden çıkarılan mallar için hakkaniyete uygun değer belirlenir. Bu durumlarda:
- Malın satış bedeli
- Satış tarihindeki piyasa değeri
- Enflasyon oranları
- Ekonomik göstergeler dikkate alınır
Tasfiye Süreci
Değer artış payı alacağının tasfiye süreci belirli aşamalardan oluşur ve usule uygun yürütülmesi gerekir.
Birinci Aşama: Malların Tespiti
- Katkı yapılan malların belirlenmesi
- Malların mevcut durumunun araştırılması
- Satılmış malların tespit edilmesi
İkinci Aşama: Değerleme İşlemi
- Bilirkişi raporu alınması
- Taşınmazlar için rayiç bedel tespiti
- Taşınır mallar için piyasa değeri belirlenmesi
- Şirket hisseleri için değer tespiti
Üçüncü Aşama: Katkı Oranının Belirlenmesi
- Yapılan katkının miktarının tespiti
- Katkının yapıldığı tarihteki mal değerinin belirlenmesi
- Oransal hesaplama yapılması
Dördüncü Aşama: Değer Artış Payının Hesaplanması
- Katkı oranının malın güncel değeri ile çarpılması
- Birden fazla mal varsa toplam hesaplama
- Karşılıklı alacakların takası
Özel Durumlar:
- TMK madde 229 kapsamında eklenecek değerler varsa bunların da hesaplama dahil edilmesi
- Mal rejimi süresince yapılan karşılıksız kazandırmaların dikkate alınması
- Malın kısmen elden çıkarılması durumunda oransal hesaplama yapılması
Tasfiye sürecinde adilane ve objektif değerleme yapılması esastır. Yargıtay kararlarına göre, eşlerin mağduriyeti önlenmelidir. Değerleme işlemi sırasında piyasa koşulları, bölgesel fiyat farklılıkları ve ekonomik göstergeler mutlaka dikkate alınmalıdır.
Bu hesaplama yöntemi ve tasfiye esasları, değer artış payı alacağının doğru şekilde belirlenmesini sağlayarak eşler arasında adaletli bir paylaşım ortaya koyar.
Dava Usulü ve Yetkili Mahkeme
Değer artış payı alacağının talep edilmesi için belirli usul kurallarına uyulması ve doğru mahkemede dava açılması gerekir. Bu başlık altında dava açma usulü, mahkeme yetkisi ve zamanaşımı süreleri detaylandırılmaktadır.
Görevli ve Yetkili Mahkeme
4787 sayılı kanun uyarınca değer artış payı alacağı davaları Aile Mahkemelerinin görev alanına girmektedir. Bu düzenleme, mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanan tüm uyuşmazlıkların özel görevli mahkemelerde görülmesini sağlamaktadır.
Yetkili mahkemenin belirlenmesinde TMK m.214 hükmü esas alınır. Bu maddeye göre yetkili mahkeme şu esaslara göre belirlenir:
- Ölüm halinde: Ölen eşin son ikametgahı mahkemesi yetkilidir
- Boşanma halinde: Boşanma davasına bakan mahkeme yetkilidir
- Diğer hallerde (mal ayrılığına geçiş gibi): Davalı eşin ikametgahı mahkemesi yetkilidir
Mal rejiminin sona erme sebebi boşanma ise, boşanma davası ile birlikte değer artış payı alacağı da talep edilebilir. Ancak boşanma davası kesinleştikten sonra ayrı bir dava açılması durumunda, boşanma davasını gören mahkeme yetkili olmaya devam eder.
Görev kurallarına ilişkin önemli hususlar:
- İpoteğin kaldırılması talepleri Aile Mahkemesinin görev alanı dışında kalır
- Muvazaalı işlemlerle mal kaçırma davaları Asliye Hukuk Mahkemesinde görülür
- Tapu iptal davaları ile değer artış payı davalarının birleştirilmesi halinde görev tefrik edilir
Dava Şartları
Değer artış payı alacağı davası açabilmek için çeşitli şartların bir arada bulunması gerekir. Bu şartlar hem maddi hem de usuli niteliktedir.
Maddi Şartlar:
- Mal rejiminin tasfiyesini gerektirecek bir hadisenin gerçekleşmiş olması
- Eşlerin edinilmiş mallara katılma rejimine tabi olması
- Katkının yapıldığının ispat edilmesi
- Hiç veya uygun olmayan karşılık alınmış olması
- Katkı sonucu değer artışının meydana gelmiş olması
Usuli Şartlar:
- Boşanma kararının kesinleşmiş olması (boşanma halinde)
- Dava dilekçesinde katkının türü ve miktarının belirtilmesi
- Malın tasfiye tarihindeki değerinin belirlenmesi
Değer artış payı alacağı davaları belirsiz alacak davası niteliğindedir. Bu nedenle davacı, katkı miktarını kesin olarak belirtmek zorunda değildir. Mahkeme bilirkişi incelemesi yoluyla katkı oranını ve değer artış payını tespit eder.
Dava dilekçesinde bulunması gereken unsurlar:
- Katkının yapıldığı tarih ve türü
- Katkının miktarı (biliniyorsa)
- Malın edinildiği tarih
- Mal rejiminin sona erme tarihi ve sebebi
Zamanaşımı
Değer artış payı alacağının zamanaşımı konusunda Yargıtay HGK 2013/520 sayılı kararı ile kesinlik kazanan görüş, TBK m.146 uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanacağıdır.
Zamanaşımı süresinin başlangıcı:
- Mal rejiminin sona erdiği tarihten itibaren 10 yıl
- Boşanma halinde: Boşanma kararının kesinleşme tarihinden itibaren
- Ölüm halinde: Ölüm tarihinden itibaren
- Mal ayrılığına geçiş halinde: Geçiş tarihinden itibaren
Yabancı mahkeme kararları: Yabancı mahkemede verilen boşanma kararları durumunda zamanaşımı süresi, yabancı mahkeme kararının kesinleşme tarihinden itibaren başlar. Tanıma-tenfiz kararının beklenmesine gerek yoktur.
Zamanaşımının kesilmesi:
- Dava açılması ile zamanaşımı kesilir
- İcra takibi başlatılması durumunda da kesilme meydana gelir
- Borçlunun alacağı yazılı olarak ikrar etmesi zamanaşımını keser
Önemli uygulamalar:
- Zamanaşımı def'i mahkemece resen dikkate alınmaz
- Davalının zamanaşımı def'inde bulunması gerekir
- Zamanaşımı süresi geçtikten sonra yapılan ödemeler istiridat konusu yapılamaz
Değer artış payı alacağı davalarında zamanaşımı süresi, katılma alacağı davalarında uygulanan süre ile aynıdır. Bu durum, her iki alacak türünün de mal rejiminin tasfiyesinden kaynaklanması nedeniyledir. Zamanaşımı süresinin hesaplanmasında dikkatli olunması ve zamanında dava açılması, hak kaybının önlenmesi açısından kritik önem taşımaktadır.
Önemli Yargıtay Kararları ve Uygulama Örnekleri
Emsal Kararlar
Değer artış payı alacağı konusunda Yargıtay'ın yerleşik içtihatları, uygulamada karşılaşılan sorunlara açıklık getirmektedir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2013/5339-20003 Esas ve Karar sayılı kararı, evin peşinatı olarak ödenen 22.000 TL'nin 19.000 TL'sinin davacının kişisel malı (ziynet) olduğunun kabul edilerek değer artış payı hesaplamasında dikkate alınması gerektiğini ortaya koymuştur. Bu karar, katkının hangi kaynaklardan sağlandığının tespitinin önemini vurgulamaktadır.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2016/605 sayılı kararı, tasfiye tarihinin belirlenmesinde önemli bir içtihat oluşturmuştur. Karara göre, artık değere katılma alacağı hesaplanırken mal rejiminin sona erdiği sıradaki malların tasfiye tarihindeki sürüm değerleri esas alınır ve Yargıtay uygulamasına göre tasfiye tarihi karar tarihidir.
TMK madde 239 uyarınca katılma ve değer artış payı alacağına karar tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekmektedir. Bu husus, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2017/4507 sayılı kararında da teyit edilmiş olup, katılma alacağına tasfiyenin sona ermesinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2016/633 sayılı kararı, bağış iradesinin tespiti konusunda önemli ilkeler getirmiştir. Karara göre, eşlerden birinin diğer eşe ait malvarlığına yaptığı her katkının bağışlama olmayacağı, bağış iradesini ortaya koyacak açık ifadelerin bulunması gerektiği hükme bağlanmıştır.
Hesaplama Örnekleri
Değer artış payı hesaplamasında Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 25.12.2007 tarih, 2007/1097 Esas, 2007/17749 Karar sayılı içtihadı örnek teşkil etmektedir. Bu kararda, davacının katkı oranının tespit edilmesinden sonra malın tasfiye tarihindeki değerinin esas alınarak değer artış payının belirlenmesi gerektiği açıklanmıştır.
Pratik bir örnekle açıklamak gerekirse:
- 20.000 TL değerindeki mala 10.000 TL katkı yapılması durumunda katkı oranı 1/2 (yüzde 50) olur
- Mal tasfiye sırasında 60.000 TL değerindeyse, değer artış payı 30.000 TL (60.000 TL'nin 1/2'si) olacaktır
- Bu hesaplamada malın tasfiye tarihindeki rayiç değeri esas alınır
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2016/9582 sayılı kararı, katkı payı alacağı davalarında edinilen malvarlığının edinme tarihindeki katkı oranının malvarlığı unsurunun dava tarihindeki sürüm değeriyle çarpımı sonucu alacağa hükmedilmesi gerektiğini açıklamıştır.
Özel Durumlar
TMK madde 236/2 uyarınca zina veya hayata kast nedeniyle boşanmada hakim, kusurlu eşin katılma alacağını hakkaniyete uygun olarak azaltabilir veya kaldırabilir. Bu düzenleme sadece edinilmiş mallara katılma rejiminde geçerli olup, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2017/367 sayılı kararında da belirtildiği üzere, söz konusu malın edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiş olması şartına bağlıdır.
İsviçre Federal Mahkemesi'nin BGE 138 III 150 sayılı kararı, edinilmiş mallara katılma rejimine tabi eşlerin paylı mülkiyetle taşınmaz edinmeleri durumunda değer artışını yarı yarıya paylaşmaları gerektiğini belirtmiştir. Ancak bu karar doktrinde eleştirilmiş, finansal katılım oranının dikkate alınmadığı ve mal rejimi temel ilkelerinden ayrıldığı ifade edilmiştir.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2016/6513 sayılı kararı, mal rejiminin tasfiyesine konu taşınmazın bedelinin tamamının veya önemli kısmının eşlerden biri tarafından karşılanarak diğer eş adına tescil edilmesinin o eşe yapılan bağış olarak kabul edilemeyeceğini hükme bağlamıştır. Bu durum bağış iradesini gösterir nitelik taşımamaktadır.
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 2021/3357 sayılı kararı, TMK madde 229'a göre eşlerden birinin mal rejiminin sona ermesinden önceki bir yıl içinde diğer eşin rızası olmadan yaptığı karşılıksız kazandırmalar ile katılma alacağını azaltmak kastıyla yaptığı devirlerin mal rejiminin sona erdiği anda mevcutmuş gibi tasfiyeye dahil edileceğini açıklamıştır.
Değer artış payı alacağı, aile hukukunun karmaşık konularından biri olarak mahkeme uygulamasında önemli bir yer tutmaktadır. Yargıtay kararları ışığında oluşan içtihatlar, bu alacak türünün hesaplanması, koşulları ve uygulama esasları konusunda netlik sağlamaktadır. Uygulamada her somut olayın kendi özelliklerine göre değerlendirilmesi gerektiği, katkının ispat edilmesi ve değer artışının gerçekleşmesinin zorunlu olduğu unutulmamalıdır. Bu nedenle değer artış payı alacağı davalarında uzman hukuki destek alınması kritik önem taşımaktadır.