Velayet Davalarında Hâkim Nelere Dikkat Eder?

Velayet Davalarında Hâkim Nelere Dikkat Eder?

Velayet davaları, çocuğun geleceğini şekillendiren kritik hukuki süreçlerdir. Hakimler bu davalarda sadece hukuki kriterleri değil, çocuğun fiziksel, duygusal ve sosyal ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurarak karar verir. Çocuğun üstün yararı ilkesi, tüm değerlendirmelerin merkezinde yer alır ve uzman raporları bu sürecin vazgeçilmez unsurlarıdır.

Velayet Davalarının Hukuki Çerçevesi ve Temel İlkeler

Velayet davaları, Türk hukuk sisteminde çocuğun geleceğini doğrudan etkileyen en hassas hukuki süreçlerden biridir. Bu davaların hukuki çerçevesi, Türk Medeni Kanunu ve Hukuk Muhakemeleri Kanunu başta olmak üzere çeşitli mevzuat hükümleri ile düzenlenmiştir. Velayet davalarının temelinde yatan ilkeler, sadece ebeveynlerin haklarını değil, öncelikle çocuğun korunması ve refahını amaçlamaktadır.

Çocuğun Üstün Yararı İlkesi

Çocuğun üstün yararı ilkesi, velayet davalarının en temel ve vazgeçilmez prensibidir. Bu ilke, tüm karar verme süreçlerinde çocuğun fiziksel, duygusal, eğitimsel ve sosyal ihtiyaçlarının öncelikli olarak gözetilmesini gerektirir. TMK m.337, 340, 342 ve 346 maddeleri uyarınca velayet hakkı, çocukların bakım, eğitim, öğretim ve korunması ile temsil görevlerini kapsamaktadır.

Çocuğun üstün yararı değerlendirilirken şu unsurlar dikkate alınır:

  • Çocuğun yaşı, olgunluk düzeyi ve gelişim özellikleri
  • Fiziksel ve ruhsal sağlık durumu
  • Eğitim ihtiyaçları ve sosyal çevre faktörleri
  • Ebeveynlerle olan duygusal bağları
  • Mevcut yaşam koşullarının sürekliliği

Bu ilke, hakimlerin karar verme sürecinde objektif kriterler belirlemesini sağlar ve çocuğun menfaatlerinin her türlü kişisel çıkarın üzerinde tutulmasını garanti eder.

Kamu Düzeni Niteliği

Velayet hukuku, kamu düzenine ilişkin bir alan olarak kabul edilmektedir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 23.5.2001 tarih, 2001/2-430 E., 2001/432 K. sayılı kararı ile bu husus açıkça vurgulanmıştır. Bu nitelik, velayet davalarının toplumsal düzen ve çocuk refahı açısından taşıdığı önemi yansıtmaktadır.

Kamu düzeni niteliğinin pratik sonuçları şunlardır:

  • Velayet kararları, değişen şartlara göre her zaman yeniden değerlendirilebilir
  • Tarafların anlaşması tek başına yeterli olmayıp, mahkeme denetimi zorunludur
  • Çocuğun menfaatine aykırı anlaşmalar geçersizdir
  • Re'sen araştırma ilkesi uygulanır

Bu yaklaşım, velayet davalarının sadece özel hukuk uyuşmazlığı olmadığını, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk alanı olduğunu göstermektedir.

Yetki ve Usul Kuralları

Velayet davalarının usul kuralları, HMK m.382 uyarınca çekişmesiz yargı işleri kapsamında düzenlenmiştir. Bu durum, davanın niteliği ve yürütülme şekli açısından önemli sonuçlar doğurmaktadır.

HMK m.385/2 maddesi gereğince, velayet davalarında re'sen araştırma ilkesi uygulanmaktadır. Bu ilke şu anlama gelmektedir:

  • Hakim, tarafların iddia ve savunmalarıyla bağlı değildir
  • Gerçeğin ortaya çıkarılması için gerekli tüm araştırmaları yapma yükümlülüğü vardır
  • Uzman görüşü alma, tanık dinleme ve keşif yapma yetkisi geniştir
  • Çocuğun menfaatine ilişkin tüm hususları kendiliğinden değerlendirmelidir

Yetki kuralları açısından, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2015/1474 E., 2015/8126 K. sayılı kararı uyarınca, velayetin değiştirilmesi davasında davacının oturduğu yer mahkemesi yetkili kabul edilmektedir. Bu düzenleme, davacının hukuki süreçlere erişimini kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.

Velayet davalarının hukuki çerçevesi, çocuğun korunması amacıyla özel olarak tasarlanmış bir sistem oluşturmaktadır. Bu sistem, hem ulusal mevzuatımızın hem de uluslararası standartların gerekliliklerini karşılayacak şekilde yapılandırılmıştır. Hakimlerin bu çerçeve içerisinde vereceği kararlar, çocuğun hem bugününü hem de geleceğini şekillendiren kritik öneme sahiptir.

Hakimlerin Değerlendirme Kriterleri ve Karar Verme Süreci

Velayet davalarında hakimler, çocuğun üstün yararı ilkesi doğrultusunda kapsamlı bir değerlendirme süreci yürütür. Bu süreç, ebeveynlerin kapasitelerinden çocuğun ihtiyaçlarına, sosyal çevre faktörlerinden uzman görüşlerine kadar birçok unsuru içerir. Hakimlerin karar verme sürecinde dikkate aldığı kriterler, hem hukuki düzenlemeler hem de Yargıtay içtihatları ile şekillenmiştir.

Ebeveyn Kapasitesi Değerlendirmesi

Hakimler velayet kararı verirken öncelikle ebeveynlerin çocuk bakım kapasitelerini titizlikle değerlendirir. Bu değerlendirme sürecinde ebeveynlerin fiziksel ve ruhsal sağlık durumu, ekonomik koşulları, çocukla iletişim becerileri ve eğitim seviyesi gibi faktörler incelenir.

Ebeveynlerin sorumluluk alma kapasitesi özellikle önem taşır. Çocuğun günlük ihtiyaçlarını karşılayabilme yetisi, disiplin anlayışı, çocuğa karşı gösterilen sevgi ve ilgi düzeyi hakimlerin dikkat ettiği temel unsurlardır. Ayrıca ebeveynlerin çocuğun eğitim hayatına katılım düzeyi, sağlık kontrollerini takip etme becerileri ve çocuğun sosyal gelişimine katkı sağlama potansiyeli de değerlendirme kapsamındadır.

TMK m.335 uyarınca, çocuğun üstün yararına aykırı durumlarda vasi atanabileceği düzenlenmiştir. Bu madde, ebeveynlerin yetersiz kalması durumunda hakimlerin alternatif çözümler arayabileceğini göstermektedir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2013/14681 sayılı kararında belirtildiği üzere, velayeti olan annenin ölümü halinde velayetin kendiliğinden babaya geçmeyeceği, yeni bir mahkeme kararı gerektiği vurgulanmıştır. Bu karar, her durumun ayrı ayrı değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

Çocuğun İhtiyaçları

Çocuğun fiziksel, duygusal, eğitimsel ve sosyal ihtiyaçları hakimlerin karar verme sürecinin merkezinde yer alır. Çocuğun yaşı, gelişim düzeyi, özel ihtiyaçları ve sağlık durumu gibi faktörler detaylı şekilde incelenir.

Çocuğun duygusal ihtiyaçları özellikle kritik öneme sahiptir. Hangi ebeveynle daha güçlü duygusal bağ kurduğu, güvenlik hissi yaşadığı ortam, stres faktörleri ve psikolojik durumu hakimlerin dikkat ettiği temel unsurlardır. Çocuğun okul başarısı, arkadaş ilişkileri ve sosyal aktivitelere katılım düzeyi de değerlendirme kapsamında yer alır.

TMK m.324 uyarınca, idrak çağındaki çocuğun ebeveynle görüşmek istemediği durumlarda kişisel ilişki kurulmaması düzenlenmiştir. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2015/23897 sayılı kararında da çocuğun babası ile görüşmek istemediğini beyan etmesi durumunda kişisel ilişki kurulmamasının gerektiği belirtilmiştir. Bu düzenlemeler, çocuğun iradesinin ve duygusal durumunun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.

Çocuğun eğitim ihtiyaçları da hakimlerin değerlendirme sürecinde önemli yer tutar. Hangi ebeveynin çocuğun eğitim hayatına daha fazla destek sağlayabileceği, okul seçimi konusundaki yaklaşımları ve çocuğun akademik gelişimine katkı potansiyeli incelenir.

Sosyal Çevre Faktörleri

Çocuğun sosyal çevresi ve yaşam koşulları hakimlerin karar verme sürecinde kritik rol oynar. Çocuğun alıştığı çevre, arkadaş ilişkileri, okul bağlantıları ve aile büyüklerinin desteği gibi faktörler değerlendirilir.

Yaşam ortamının fiziksel koşulları da önemli değerlendirme kriterleri arasındadır. Evin güvenliği, temizliği, çocuğun kişisel alanı, oyun ve çalışma imkânları hakimlerin dikkat ettiği unsurlardır. Ayrıca çocuğun sağlık hizmetlerine erişim kolaylığı, ulaşım imkânları ve sosyal aktivite olanakları da göz önünde bulundurulur.

Aile içi dinamikler ve geniş aile desteği de sosyal çevre faktörleri kapsamında değerlendirilir. Büyükanne, büyükbaba ve diğer aile üyelerinin çocuğa sağladığı destek, çocuğun sosyal gelişimine katkıları ve duygusal bağları incelenir.

Çocuğun kültürel ve dini ihtiyaçları da sosyal çevre faktörleri arasında yer alır. Hangi ebeveynin çocuğun kültürel kimliğini daha iyi koruyabileceği, dini eğitim konusundaki yaklaşımları ve çocuğun değer sisteminin gelişimine katkıları değerlendirilir.

Hakimler bu kapsamlı değerlendirme sürecinde, çocuğun mevcut durumunu koruma ile gelecekteki ihtiyaçlarını karşılama arasında denge kurmaya çalışır. Her vakanın kendine özgü dinamikleri olduğu göz önünde bulundurularak, çocuğun üstün yararına en uygun karar verilmeye çalışılır.

Sosyal İnceleme Raporu ve Uzman Değerlendirmesi

Velayet davalarında hakimlerin objektif ve doğru karar verebilmesi için sosyal inceleme raporu ve uzman değerlendirmesi kritik öneme sahiptir. Bu raporlar, çocuğun üstün yararı ilkesi doğrultusunda mahkemenin karar verme sürecinde vazgeçilmez bir dayanak oluşturmaktadır.

Pedagog Raporunun Önemi

4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun'un 5. maddesi uyarınca, velayet davalarında psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan her iki ebeveyn ve çocuklarla görüşmek suretiyle rapor alınması zorunludur. Bu yasal düzenleme, velayet kararlarının bilimsel temellere dayandırılması amacını taşımaktadır.

Pedagog raporları, çocuğun gelişim düzeyini, eğitim ihtiyaçlarını, duygusal durumunu ve aile içi dinamikleri objektif bir şekilde değerlendirmektedir. Bu raporlarda çocuğun fiziksel gelişimi, sosyal becerileri, akademik başarısı ve psikolojik durumu detaylı olarak incelenmektedir. Pedagoglar, çocuğun hangi ebeveynle daha sağlıklı bir gelişim gösterebileceğini bilimsel veriler ışığında değerlendirmektedir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2017/5299 sayılı kararı, sosyal inceleme raporunun kapsamlı olması gerektiğini vurgulamaktadır. Kararda, sadece baba ve çocuklar hakkında rapor alınıp anne hakkında sosyal inceleme raporu alınmamasının eksik inceleme teşkil ettiği belirtilmiştir. Bu karar, uzman değerlendirmesinin tüm tarafları kapsayıcı olması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Ev Ziyaretleri

Sosyal inceleme sürecinin en önemli aşamalarından biri ev ziyaretleridir. Uzmanlar, çocuğun yaşadığı ortamı doğal koşullarda gözlemleyerek objektif değerlendirmeler yapmaktadır. Bu ziyaretlerde incelenen temel unsurlar şunlardır:

  • Fiziksel koşullar: Evin temizliği, güvenliği, çocuğun kişisel alanının varlığı
  • Ebeveyn-çocuk etkileşimi: İletişim kalitesi, sevgi gösterimi, disiplin yöntemleri
  • Aile içi dinamikler: Aile üyeleri arasındaki ilişkiler, çatışma çözme becerileri
  • Eğitim imkânları: Çocuğun ödev yapabileceği alan, kitap ve eğitim materyallerinin varlığı
  • Sosyal çevre: Komşuluk ilişkileri, çocuğun arkadaş çevresi

Ev ziyaretleri sırasında uzmanlar, çocuğun doğal davranışlarını gözlemleyerek hangi ortamda daha rahat ve mutlu olduğunu tespit etmektedir. Bu gözlemler, mahkemenin karar verme sürecinde önemli bir veri kaynağı oluşturmaktadır.

Uzman Görüşleri

Velayet davalarında uzman görüşleri, sadece pedagog raporlarıyla sınırlı değildir. Psikolog ve sosyal çalışmacı raporları da karar verme sürecinin ayrılmaz parçalarıdır. Bu uzmanlar, farklı perspektiflerden çocuğun durumunu değerlendirerek bütüncül bir yaklaşım sunmaktadır.

Psikolog raporları, çocuğun mental sağlığı, travma durumu ve duygusal ihtiyaçları üzerine odaklanmaktadır. Sosyal çalışmacı raporları ise çocuğun sosyal çevresi, okul başarısı ve toplumsal uyumu hakkında bilgi vermektedir. Bu çok disiplinli yaklaşım, hakimin çocuğun üstün yararını en doğru şekilde değerlendirmesini sağlamaktadır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2017/1887 sayılı kararı, uzman görüşlerinin yanı sıra tanık dinletme talebinin de önemini vurgulamaktadır. Kararda, tanık dinletme talebinin reddedilmesinin yanlış olduğu belirtilerek, delil toplama sürecinin kapsamlı olması gerektiği ortaya konmuştur.

Uzman raporları hazırlanırken, çocuğun yaşına uygun değerlendirme yöntemleri kullanılmaktadır. Küçük yaştaki çocuklar için oyun terapisi teknikleri, büyük çocuklar için ise görüşme yöntemleri tercih edilmektedir. Bu yaklaşım, çocuğun gerçek duygularının ve tercihlerinin ortaya çıkarılmasını sağlamaktadır.

Sosyal inceleme raporu ve uzman değerlendirmesi süreci, velayet davalarının bilimsel temellere dayandırılmasını sağlayarak, çocuğun üstün yararının korunmasında kritik rol oynamaktadır. Bu raporlar, hakimin subjektif değerlendirmelerden ziyade objektif verilere dayalı karar vermesini mümkün kılmaktadır.

Çocuğun Görüşünün Alınması ve Uluslararası Standartlar

Velayet davalarında çocuğun görüşünün alınması, modern hukuk sistemlerinin en önemli kazanımlarından biridir. Bu süreç, çocuğun sadece hukuki işlemlerin nesnesi değil, aynı zamanda kendi geleceğini etkileyen kararların aktif bir katılımcısı olduğunu kabul eder. Türk hukuk sistemi, bu konuda hem ulusal mevzuat hem de uluslararası standartlar doğrultusunda önemli düzenlemeler içermektedir.

Yaşa Uygun Sorular

Velayet davalarında çocuklara yöneltilen sorular, onların yaş ve olgunluk düzeyine uygun şekilde hazırlanmalıdır. Hakimler ve uzmanlar, çocuğun psikolojik durumunu etkilemeyecek, onu zorlamayacak ve yönlendirmeyecek sorular tercih etmelidir. Bu sorular genellikle şu konuları kapsar:

  • Günlük yaşam tercihleri: "Hangi ebeveynin yanında daha rahat hissediyorsun?"
  • Sosyal ilişkiler: "Arkadaşlarınla hangi ortamda daha çok vakit geçiriyorsun?"
  • Eğitim ve gelişim: "Okul konularında kimden daha çok destek alıyorsun?"
  • Duygusal bağlar: "Sıkıntı yaşadığında kime daha kolay açılabiliyorsun?"

Çocuğun yaşı küçükse, oyun terapisi veya resim çizme gibi dolaylı yöntemlerle görüşleri alınabilir. 12 yaş ve üzerindeki çocukların görüşleri daha detaylı şekilde değerlendirilir ve karar verme sürecinde önemli bir ağırlığa sahiptir.

Çocuk Hakları Sözleşmeleri

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 12. maddesi, çocuğun görüşlerini ifade etme hakkını düzenleyen temel uluslararası standart olarak kabul edilir. Bu madde, çocuğun kendisini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkına sahip olduğunu ve bu görüşlerin yaş ve olgunluk düzeyine uygun şekilde dikkate alınması gerektiğini belirtir.

Çocuk Haklarının Kullanılmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi'nin 3. ve 6. maddeleri ise çocuğun haklarının kullanılmasına ilişkin Avrupa standartlarını belirler. Bu düzenlemeler, çocuğun yargılama sürecinde:

  • Yeterli bilgi alma hakkı
  • Görüşlerini ifade etme hakkı
  • Yasal temsilci talep etme hakkı
  • Özel yaşamına saygı gösterilme hakkı

gibi temel haklara sahip olduğunu vurgular.

Türk mahkemeleri, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 2021/431 sayılı kararında da belirtildiği üzere, bu uluslararası standartları dikkate alarak çocukların alıştıkları çevreden ayrılmaması ilkesini benimser ve çocuğun üstün yararını gözetir.

Çocuğun Tercihleri

Çocuğun tercihleri değerlendirilirken, bu tercihlerin gerçek ihtiyaçlarından mı yoksa geçici duygusal durumlardan mı kaynaklandığı titizlikle incelenir. Uzmanlar, çocuğun tercihlerini etkileyen faktörleri şu şekilde analiz eder:

Objektif faktörler:

  • Çocuğun fiziksel ve duygusal ihtiyaçları
  • Eğitim ve sosyal gelişim olanakları
  • Güvenlik ve istikrar durumu
  • Sağlık koşulları

Sübjektif faktörler:

  • Ebeveynlerle olan duygusal bağ
  • Sosyal çevre ve arkadaş ilişkileri
  • Kişisel tercih ve istekler
  • Gelecek planları ve hedefleri

Çocuğun tercihleri değerlendirilirken, ebeveynlerden birinin çocuğu etkileme veya yönlendirme girişimleri de dikkate alınır. Bu durumda uzmanlar, çocuğun gerçek düşüncelerini ortaya çıkarmak için farklı görüşme teknikleri kullanabilir.


Velayet davalarında çocuğun üstün yararı ilkesi, sadece hukuki bir kavram değil, aynı zamanda çocuğun geleceğini şekillendiren temel bir yaklaşımdır. Hakimler, bu ilke doğrultusunda çok boyutlu bir değerlendirme süreci yürüterek, çocuğun fiziksel, duygusal, eğitimsel ve sosyal ihtiyaçlarını en iyi karşılayacak kararları vermeye odaklanır. Sosyal inceleme raporları, uzman görüşleri ve çocuğun kendi tercihleri bu sürecin vazgeçilmez unsurları olarak, her davanın kendine özgü dinamikleri çerçevesinde değerlendirilir. Uluslararası standartlar ve Yargıtay içtihatları ışığında verilen bu kararlar, çocuğun sağlıklı bir ortamda yetişmesi ve gelişimini sürdürmesi için en uygun koşulları sağlamayı amaçlar.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.