Smart Contract'ların Türk Hukukunda Geçerliliği

Smart Contract'ların Türk Hukukunda Geçerliliği

Dijital dönüşümün hızla yaşandığı günümüzde, blokzincir teknolojisi üzerinde çalışan akıllı sözleşmeler hukuk dünyasında yeni tartışma alanları yaratmaktadır. Bu teknolojik yenilik, geleneksel sözleşme anlayışımızı sorgulatırken, Türk hukukundaki geçerliliği ve uygulanabilirliği konusunda önemli sorular gündeme getirmektedir. Akıllı sözleşmelerin hukuki statüsü, genel işlem koşulları açısından değerlendirilmesi ve uluslararası boyutları bu makalede detaylı olarak ele alınmaktadır.

Akıllı Sözleşmelerin Tanımı ve Hukuki Niteliği

Kavramsal Çerçeve

Akıllı sözleşme kavramı, 1990'ların ortalarında Nick Szabo tarafından ilk kez ortaya atılmış olup, dijital çağın getirdiği teknolojik imkanlarla birlikte hukuk dünyasında yeni bir paradigma yaratmıştır. Szabo'nun öncü çalışması, sözleşme hükümlerinin bilgisayar kodları aracılığıyla otomatik olarak yerine getirilebileceği fikrini temellendirmiş ve günümüzde yaygın olarak kullanılan akıllı sözleşmelerin teorik altyapısını oluşturmuştur.

Akıllı sözleşmeler, aracı kurum veya kuruluşlara ihtiyaç olmaksızın kendiliğinden gerçekleşen, şeffaf ve güvenilir bilgisayar programları olarak tanımlanmaktadır. Bu sözleşmeler, önceden belirlenen koşullar gerçekleştiğinde otomatik olarak devreye giren ve tarafların müdahalesine gerek kalmadan kendiliğinden ifa edilen dijital anlaşmalardır. Temel işleyiş mantığı "if-then" (eğer-o zaman) prensibi üzerine kuruludur.

İsviçre Federal Mahkemesi, akıllı sözleşmeyi hukuki açıdan şu şekilde tanımlamıştır: "Önceden kodlanmış bilgilerle iki veya daha çok taraf arasındaki sözleşmelerin otomatik olarak yerine getirilmesini sağlayan, çoğunlukla merkezi olmayan bir blok zinciri sistemine dayanan bir bilgisayar protokolü". Bu tanım, akıllı sözleşmelerin uluslararası hukuk düzeyinde kabul gören resmi niteliğini ortaya koymaktadır.

Teknolojik Altyapı

Akıllı sözleşmelerin teknolojik temeli, 2008 yılında Bitcoin'in ortaya çıkmasıyla yaygınlaşmaya başlayan blokzincir teknolojisine dayanmaktadır. Blokzincir teknolojisi, 1991 yılında icat edilmiş olmasına rağmen, Bitcoin ile birlikte pratik uygulamaya kavuşmuş ve dijital sözleşmelerin güvenli bir şekilde yürütülmesi için gerekli altyapıyı sağlamıştır.

2013 yılında Ethereum blokzincir platformunun geliştirilmesi, akıllı sözleşmelerin gerçek anlamda mümkün hale gelmesini sağlamıştır. Ethereum, Bitcoin'den farklı olarak, sadece kripto para transferi değil, karmaşık sözleşme mantığının kodlanabildiği bir platform sunmuştur. Bu platform üzerinde kurulan akıllı sözleşmeler, ifa endişesi taşımayan nitelikli sözleşmeler kurulmasına imkan tanımaktadır.

Akıllı sözleşmeler teknik açıdan iki ana kategoriye ayrılmaktadır:

  • Off-chain akıllı sözleşmeler: Blokzincir dışında yapılan geleneksel sözleşmenin ifasını sağlayan programlar
  • On-chain akıllı sözleşmeler: Tamamen blokzincir üzerinde programlama dili kullanılarak kurulan sözleşmeler

Bu sözleşmeler önceden programlanarak defalarca kullanılmak üzere tasarlandığından, geniş kitlelere ulaşmakta ve standartlaşmaya önemli katkı sağlamaktadır. Blokzincirin dağıtık yapısı sayesinde, merkezi bir otoriteye ihtiyaç duymadan güvenli ve şeffaf işlemler gerçekleştirilebilmektedir.

Hukuki Sınıflandırma

Hukuki perspektiften değerlendirildiğinde, akıllı sözleşmeler aslında yeni bir sözleşme türü değil, mevcut geleneksel sözleşmelerin kodlara indirgenmiş halidir. Bu yaklaşım, akıllı sözleşmelerin mevcut hukuk sistemine entegrasyonunu kolaylaştırmakta ve hukuki belirsizlikleri azaltmaktadır.

Karşılaştırmalı hukukta akıllı sözleşmelerin hukuken geçerli ve bağlayıcı sözleşme olarak kabul edilme eğilimi ağır basmaktadır. Bu bağlamda:

  • İtalya 2019 yılında akıllı sözleşmelerin hukuki geçerliliğine ilişkin düzenlemeler yapmıştır
  • ABD'nin Arizona, Tennessee, Florida, Maryland ve Nebraska eyaletlerinde akıllı sözleşmelerin yazılı şekil şartını sağladığına dair özel düzenlemeler bulunmaktadır

Türk hukuku açısından değerlendirildiğinde, akıllı sözleşmeler sözleşmeler hukukuna hakim genel ilke ve hükümlere tabi olmaktadır. Bu durum, Türk Borçlar Kanunu'nun akıllı sözleşmelere de uygulanabileceği anlamına gelmektedir. Özellikle sözleşmenin kurulması, geçerliliği, yorumlanması ve sona ermesi konularında mevcut hukuki çerçeve geçerliliğini korumaktadır.

Akıllı sözleşmelerin hukuki niteliği belirlenirken dikkat edilmesi gereken temel hususlar şunlardır:

  • Sözleşme taraflarının irade beyanlarının varlığı ve geçerliliği
  • Sözleşme konusunun hukuka ve ahlaka uygunluğu
  • Şekil şartlarının yerine getirilmesi
  • Genel işlem koşullarının uygulanabilirliği

Bu çerçevede, akıllı sözleşmeler teknolojik yenilik olmakla birlikte, hukuki açıdan geleneksel sözleşme hukukunun temel ilkelerine tabi olmaya devam etmektedir. Ancak bu sözleşmelerin dijital doğası, özellikle ispat, yorum ve uygulama aşamalarında yeni hukuki sorunları da beraberinde getirmektedir.

Genel İşlem Koşulları ve Akıllı Sözleşmelerdeki Uygulaması

Akıllı sözleşmelerin hukuki değerlendirmesinde en kritik konulardan biri, bu sözleşmelerde genel işlem koşullarının nasıl uygulanacağı ve hangi hukuki çerçevede değerlendirileceğidir. Geleneksel sözleşme hukukunda önemli bir yere sahip olan genel işlem koşulları, dijital dönüşümle birlikte akıllı sözleşmeler bağlamında yeni boyutlar kazanmaktadır.

TBK Kapsamında Düzenleme

Türk hukukunda genel işlem koşullarının hukuki çerçevesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 20. maddesi ile belirlenmiştir. TBK madde 20/1'e göre genel işlem koşulları, "bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıda benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleri" olarak tanımlanmaktadır.

Bu düzenleme, 2012 yılında 6098 sayılı TBK ile Türk hukuk sistemine dahil edilmiş ve genel işlem koşullarının denetimine ilişkin kapsamlı bir çerçeve oluşturulmuştur. Daha önce bu konuda sadece Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 6. maddesinde "Sözleşmede Haksız Şartlar" başlığıyla sınırlı koruyucu hükümler bulunmaktaydı. Ancak bu düzenleme yalnızca tüketicileri korumakta, ticari ilişkilerde yetersiz kalmaktaydı.

TBK'nın getirdiği yenilik, genel işlem koşullarının denetimini üç aşamalı bir sistem halinde düzenlemesidir:

  • Yürürlük denetimi (TBK m.21)
  • Yorum denetimi (TBK m.22)
  • İçerik denetimi (TBK m.23-25)

Bu sistemin akıllı sözleşmelere uygulanması, teknolojik yapının hukuki çerçeveye uyarlanması açısından büyük önem taşımaktadır.

Üç Temel Unsur

Genel işlem koşullarının varlığından bahsedebilmek için üç temel unsurun bir arada bulunması gerekmektedir. Bu unsurlar akıllı sözleşmeler bağlamında da geçerliliğini korumaktadır:

Önceden Hazırlanma Unsuru: Genel işlem koşullarının sözleşme kurulmadan önce hazırlanmış olması gerekmektedir. Akıllı sözleşmelerde bu unsur, sözleşme kodlarının önceden yazılması ve blokzincir ağına yüklenmesi ile sağlanmaktadır. Ethereum gibi platformlarda smart contract'lar deploy edilmeden önce tüm koşulları içeren kodlar hazırlanmakta ve test edilmektedir.

Tek Taraflı Hazırlanma Unsuru: Koşulların sadece bir taraf tarafından hazırlanması ve karşı tarafa sunulması gerekmektedir. Akıllı sözleşmelerde bu durum, genellikle sözleşmeyi oluşturan geliştiricinin veya platformun tek taraflı olarak koşulları belirlemesi şeklinde ortaya çıkmaktadır. Karşı taraf bu koşulları kabul etmek veya reddetmek durumundadır.

Çok Sayıda Kişiyle Kullanım Amacı: Genel işlem koşullarının ileride çok sayıda benzer sözleşmede kullanılmak üzere hazırlanması gerekmektedir. Akıllı sözleşmelerin doğası gereği standartlaşma ve tekrar kullanılabilirlik özelliği bu unsuru doğal olarak karşılamaktadır. Bir kez yazılan akıllı sözleşme kodu, binlerce hatta milyonlarca işlemde kullanılabilmektedir.

Kodlama Süreci

Akıllı sözleşmelerde genel işlem koşullarının kodlama sürecinde dikkat edilmesi gereken hususlar, geleneksel sözleşmelerden farklı özellikler göstermektedir. Bu süreçte hukuki gerekliliklerin teknik gerçekliklerle uyumlu hale getirilmesi kritik önem taşımaktadır.

Hukuki Metinlerin Kod Diline Çevrilmesi: Genel işlem koşullarının yazılım diline aktarılması sürecinde, hukuki anlamın korunması ve doğru kodlanması gerekmektedir. Bu süreçte if-then mantığına dayalı programlama yapısı kullanılarak, hukuki koşullar algoritmalara dönüştürülmektedir. Örneğin, "ödeme yapılmazsa sözleşme feshedilir" şeklindeki bir koşul, kodda belirli bir süre içinde ödeme kontrolü yapan ve ödeme yoksa otomatik fesih işlemi başlatan bir algoritma olarak yazılmaktadır.

Şeffaflık ve Erişilebilirlik: TBK'nın öngördüğü bildirim yükümlülüğü akıllı sözleşmelerde farklı şekillerde yerine getirilebilmektedir. Blokzincirin şeffaf yapısı sayesinde sözleşme kodları herkese açık olarak görülebilmekte, ancak bu kodların anlaşılabilir olması için teknik bilgi gerekmektedir. Bu nedenle, genel işlem koşullarının hem kod halinde hem de anlaşılır dilde sunulması önem kazanmaktadır.

Değiştirilemezlik Sorunu: Akıllı sözleşmelerin immutable (değiştirilemez) yapısı, genel işlem koşullarının sonradan değiştirilmesi konusunda zorluklar yaratmaktadır. Bu durum, hukuki esneklik ihtiyacı ile teknolojik kısıtlar arasında bir denge kurulmasını gerektirmektedir. Bazı akıllı sözleşme platformları bu sorunu proxy pattern veya upgradeable contract yapıları ile çözmeye çalışmaktadır.

Dil ve Çeviri Sorunları: Uluslararası kullanıma yönelik akıllı sözleşmelerde, genel işlem koşullarının farklı dillerde sunulması ve çeviri hatalarının önlenmesi önemli bir konudur. Kodlama sürecinde bu hususların dikkate alınması, ileride çıkabilecek hukuki uyuşmazlıkları önlemek açısından kritiktir.

Sonuç olarak, akıllı sözleşmelerde genel işlem koş

Yürürlük Denetimi ve Hukuki Geçerlilik Şartları

Akıllı sözleşmelerde genel işlem koşullarının hukuki geçerliliğinin sağlanabilmesi için Türk Borçlar Kanunu'nda öngörülen denetim mekanizmalarının titizlikle uygulanması gerekmektedir. Bu denetim süreci, geleneksel sözleşmelerde olduğu gibi akıllı sözleşmelerde de üç aşamalı bir yapı izlemekte ve her aşamada farklı hukuki kriterler değerlendirilmektedir.

Üç Aşamalı Denetim

TBK'da düzenlenen genel işlem koşullarının denetimi üç temel aşamadan oluşmaktadır: yürürlük denetimi, yorum denetimi ve içerik denetimi. Bu sistemin akıllı sözleşmelere uygulanması, dijital ortamın özelliklerini dikkate alan özel yaklaşımlar gerektirmektedir.

Yürürlük denetimi, genel işlem koşullarının sözleşme kapsamına dahil olabilmesi için gereken şartları belirlemektedir. TBK m.21 uyarınca, genel işlem koşullarının sözleşme kapsamına girebilmesi için düzenleyenin karşı tarafa bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi vermesi, içeriğini öğrenme imkanı sağlaması ve karşı tarafın bu koşulları kabul etmesi gerekmektedir.

Akıllı sözleşmelerde bu şartların yerine getirilmesi, blokzincir teknolojisinin şeffaflık özelliği sayesinde bir yandan kolaylaşırken, diğer yandan teknik karmaşıklık nedeniyle zorlaşabilmektedir. Sözleşme kodlarının karşı taraf tarafından anlaşılabilir olması ve genel işlem koşullarının açık bir şekilde belirtilmesi kritik önem taşımaktadır.

Yorum denetimi aşamasında, belirsiz veya çok anlamlı genel işlem koşulları düzenleyenin aleyhine yorumlanmaktadır. Akıllı sözleşmelerde kodlama dilinin kesin ve net olması nedeniyle bu aşama daha az sorun yaratsa da, hukuki terimlerin teknik dile çevrilmesi sürecinde belirsizlikler ortaya çıkabilmektedir.

İçerik denetimi ise genel işlem koşullarının hakkaniyet ilkesine uygunluğunu değerlendirmektedir. Bu aşamada, akıllı sözleşmelerin otomatik icra özelliği nedeniyle taraflar arasındaki güç dengesizliğinin daha da belirginleşebileceği göz önünde bulundurulmalıdır.

Yazılmamış Sayılma Yaptırımı

TBK m.21'de düzenlenen "yazılmamış sayılma" yaptırımı, genel işlem koşullarının yürürlük şartlarını taşımaması durumunda uygulanmaktadır. Bu yaptırımın hukuki niteliği konusunda doktrinde farklı görüşler bulunmakla birlikte, çoğunluk görüşü ile "kısmi yokluk" yaptırımı gibi değerlendirilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Akıllı sözleşmeler açısından bu yaptırımın uygulanması özel zorluklar yaratmaktadır. Geleneksel sözleşmelerde belirli hükümlerin yazılmamış sayılması durumunda sözleşmenin geri kalan kısmı geçerliliğini koruyabilirken, akıllı sözleşmelerde kodların birbirine entegre yapısı nedeniyle kısmi geçersizliğin teknik olarak nasıl gerçekleştirileceği tartışmalıdır.

Bu durumda, akıllı sözleşmelerin tasarım aşamasında modüler bir yapı benimsenmelidir. Genel işlem koşullarının ayrı kod blokları halinde düzenlenmesi, gerektiğinde bu blokların devre dışı bırakılabilmesine imkan tanıyacaktır. Ayrıca, fallback mekanizmaları oluşturularak, geçersiz sayılan koşulların yerine geçecek alternatif düzenlemelerin önceden kodlanması önerilmektedir.

Bildirim Yükümlülükleri

Akıllı sözleşmelerde genel işlem koşullarının geçerliliği için bildirim yükümlülüklerinin yerine getirilmesi kritik önem taşımaktadır. Bu yükümlülükler, karşı tarafın genel işlem koşullarının varlığından haberdar edilmesi ve içeriğini öğrenme imkanının sağlanmasını kapsamaktadır.

Blokzincir teknolojisinin şeffaflık özelliği sayesinde, sözleşme kodları ve genel işlem koşulları herkes tarafından görülebilir durumdadır. Ancak bu durum, hukuki anlamda yeterli bildirim yapıldığı anlamına gelmemektedir. Karşı tarafın teknik bilgi düzeyi, kodları anlayabilme kapasitesi ve genel işlem koşullarının varlığından haberdar olup olmadığı ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

Akıllı sözleşmelerde bildirim yükümlülüğünün yerine getirilmesi için çeşitli yöntemler kullanılabilir:

  • Sözleşme arayüzünde açık uyarılar yerleştirilerek genel işlem koşullarının varlığı belirtilebilir
  • Ayrı bir onay adımı eklenerek karşı tarafın bu koşulları kabul ettiği teyit edilebilir
  • Hash değerleri kullanılarak genel işlem koşullarının değişmezliği garanti altına alınabilir
  • Çoklu dil desteği sağlanarak farklı ülkelerden kullanıcıların anlayabileceği formatta bildirim yapılabilir

Global kabul yeterli görülmekte, tam bilinçli kabul şartı aranmamaktadır. Ancak akıllı sözleşmelerin uluslararası niteliği göz önüne alındığında, farklı hukuk sistemlerindeki kabul standartlarının da dikkate alınması gerekmektedir.

Sonuç olarak, akıllı sözleşmelerde genel işlem koşullarının yürürlük denetimi mevcut hukuki çerçeve içerisinde gerçekleştirilebilir olmakla birlikte, teknolojinin özelliklerini dikkate alan özel yaklaşımlar geliştirilmesi gerekmektedir. Bu süreçte, hukuki güvenlik ile teknolojik yenilik arasında denge kurulması büyük önem taşımaktadır.

Uluslararası Özel Hukuk Perspektifi ve Bağlama Kuralları

Akıllı sözleşmelerin blokzincir teknolojisinin doğası gereği sınır tanımayan yapısı, bu sözleşmeleri uluslararası özel hukuk açısından değerlendirmeyi zorunlu kılmaktadır. Geleneksel sözleşmelerin aksine, akıllı sözleşmeler coğrafi sınırları aşan bir teknolojik altyapı üzerinde işlev göstermekte ve bu durum hukuki uyuşmazlıkların çözümünde hangi ülke hukukunun uygulanacağı sorusunu gündeme getirmektedir.

Yabancılık Unsuru

Blokzincirin dağıtık yapısı nedeniyle on-chain akıllı sözleşmeler doğaları gereği uluslararası nitelik taşımakta ve yabancılık unsuru içermektedir. Bu durum, akıllı sözleşmelerin uluslararası özel hukuk kurallarının uygulama alanına girmesine neden olmaktadır.

Akıllı sözleşmelerde yabancılık unsuru genellikle şu şekillerde ortaya çıkmaktadır:

  • Sözleşme taraflarının farklı ülkelerde bulunması
  • Blokzincir ağının birden fazla ülkede dağıtık olarak çalışması
  • Sözleşmenin ifasının farklı ülkelerde gerçekleşmesi
  • Kripto varlıkların uluslararası nitelik taşıması

Bu yabancılık unsuru, geleneksel sözleşmelerde olduğu gibi tek bir coğrafi noktaya bağlanamayan akıllı sözleşmeler için daha karmaşık bir yapı arz etmektedir.

Uygulanacak Hukuk Tespiti

Akıllı sözleşmelere uygulanacak hukukun belirlenmesinde mevcut kanunlar ihtilafı kuralları çerçevesinde değerlendirme yapılması gerekmektedir. 5718 sayılı MÖHUK m.24/1 ve Roma I Tüzüğü m.3 hükümleri uyarınca, sözleşmelerde öncelikle tarafların açık veya zımni hukuk seçimine öncelik verilmektedir.

Sübjektif Bağlama Kuralları:

Tarafların hukuk seçimi yapması durumunda, bu seçim akıllı sözleşmelerde de geçerli olmaktadır. Ancak geleneksel asıl sözleşmenin bulunmadığı durumlarda hukuk seçiminin nasıl kodlanacağı ve bu seçimin geçerliliği tartışmalı konular arasında yer almaktadır.

Objektif Bağlama Kuralları:

Hukuk seçimi yapılmayan durumlar için Roma I Tüzüğü m.4/1-4 hükümleri çerçevesinde objektif bağlama kuralları uygulanmaktadır:

  • Satış sözleşmelerinde satıcının mutat meskeninin bulunduğu ülke hukuku
  • Hizmet sözleşmelerinde hizmet verenin mutat meskeninin bulunduğu ülke hukuku
  • Karakteristik edim borçlusunun mutat meskeni esası
  • En sıkı irtibatlı ülke hukukunun uygulanması

Akıllı sözleşmeler için önerilen özel irtibat noktaları şunlardır:

  • Dış dünyada ifanın gerçekleştiği yer
  • Akıllı sözleşmeyi oluşturan tarafın bulunduğu yer
  • Akıllı sözleşme platformunun yeri
  • Özel blokzincirlerde kontrol eden kişinin ikametgahı
  • Bağlantılı sözleşmelere uygulanacak hukuk
  • Özel anahtarın bulunduğu yer
  • Bağlantılı fiziki malın bulunduğu yer
  • Kripto varlığın bulunduğu yer

İngiltere mahkeme kararlarında 2020-2021 yıllarında kripto varlığın bulunduğu yer, sahibinin ikametgahı olarak kabul edilmiştir.

Alternatif Yaklaşımlar

Mevcut bağlama kurallarının akıllı sözleşmelerin coğrafi sınırları aşan yapısına uygun olmadığını savunan görüşler, "Lex Cryptographia" adı verilen alternatif bir hukuki çerçeve önerisinde bulunmaktadır.

Lex Cryptographia yaklaşımı:

  • Blokzincir kullanıcılarının ihtiyaçlarına cevap veren özel kurallar bütünü
  • Kullanıcı uygulama ve geleneklerine dayanan genel ilkeler
  • Devletler dahil her türlü aracı ve otoriteyi dışlayan yapı
  • Blokzincir teknolojisinin uluslararası yapısına uygun çözümler

Bu yaklaşım, geleneksel devlet merkezli hukuk sistemlerinin akıllı sözleşmelerin merkezi olmayan yapısına uygun olmadığını öne sürmekte ve blokzincir ekosisteminin kendi hukuki kurallarını geliştirmesi gerektiğini savunmaktadır.

Ancak bu alternatif yaklaşımın pratik uygulanabilirliği ve mevcut hukuk sistemleriyle uyumu konusunda ciddi tartışmalar bulunmaktadır. Özellikle hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik açısından mevcut kanunlar ihtilafı kurallarının akıllı sözleşmelere uyarlanması daha gerçekçi bir çözüm olarak görülmektedir.


Sonuç olarak, akıllı sözleşmeler Türk hukuku açısından yeni bir sözleşme türü olmayıp, mevcut geleneksel sözleşmelerin teknolojik bir uyarlaması niteliğindedir. TBK'nın genel hükümleri, genel işlem koşullarına ilişkin düzenlemeler ve yürürlük denetimi kuralları akıllı sözleşmelere de uygulanabilir niteliktedir. Uluslararası boyutta ise mevcut kanunlar ihtilafı kurallarının akıllı sözleşmelerin özelliklerine uyarlanması gerekmektedir. Teknolojik gelişmelerin hukuki altyapıyı zorladığı bu alanda, mevcut hukuki çerçevenin esnek yorumlanması ve gerektiğinde yeni düzenlemelerin yapılması, akıllı sözleşmelerin hukuki güvenlik içinde gelişimini sağlayacaktır.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.