
Saklı Payı Aşan Hayır İşleri
Miras hukukunda saklı pay kurumu, aile bireylerinin mirastan tamamen mahrum bırakılmasını engelleyen önemli bir güvencedir. Ancak miras bırakanın hayır işleri veya bağışlar yoluyla saklı payları aşan tasarruflar yapması durumunda hukuki uyuşmazlıklar ortaya çıkabilir. Bu makalede saklı pay hakkı, tenkis davası koşulları ve Yargıtay kararları ışığında konunun detayları incelenmektedir.
Saklı Pay Kurumu ve Hukuki Temelleri
Saklı Pay Tanımı
Saklı pay, Türk miras hukukunun en temel kurumlarından biri olup, miras bırakanın ölüme bağlı tasarruflarla tamamını istediği gibi tasarruf edemeyeceği zorunlu miras payını ifade etmektedir. TMK m.505 vd hükümlerinde düzenlenen bu kurum, belirli mirasçıların mirastan tamamen mahrum bırakılmasını engelleyen önemli bir güvence mekanizması olarak işlev görmektedir.
Saklı pay, miras bırakanın tasarruf serbestisini sınırlandıran ve kanunun belirli mirasçılar için ayırdığı asgari miras payıdır. Bu pay, miras bırakanın iradesine bakılmaksızın, kanun gereği korunmakta ve bu oranın altında tasarruf yapılması mümkün bulunmamaktadır. Saklı pay sahipleri, kendilerine tanınan bu hakkın ihlal edilmesi durumunda tenkis davası açarak haklarını koruyabilmektedirler.
Saklı pay kurumunun temel özelliği, emredici hukuk kuralı niteliği taşımasıdır. Bu nedenle miras bırakan, saklı paylı mirasçıları mirastan tamamen mahrum bırakamaz veya saklı paylarını kanunda öngörülen oranın altına indiremez. Ancak TMK m.528 uyarınca, saklı pay hakkından miras bırakan ile yapılan resmi sözleşme ile feragat edilebilmektedir.
Tarihsel Gelişim
Saklı pay kurumu, kökleri Roma hukukundaki "portio legitima" kavramına dayanan uzun bir tarihsel gelişim sürecine sahiptir. Bu kurum, 1926 yılında İsviçre Medeni Kanunu'ndan alınarak Türk hukuk sistemine dahil edilmiştir.
Türk miras hukukunda saklı pay düzenlemeleri, zaman içerisinde önemli değişikliklere uğramıştır. 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi döneminde farklı oranlar öngörülmekte iken, 903 sayılı Kanun (13.07.1967) ve 3678 sayılı Kanun (14.11.1990) ile çeşitli değişiklikler yapılmıştır.
En kapsamlı değişiklik ise 5650 sayılı Kanun ile 2007 yılında gerçekleştirilmiştir. Bu değişiklikle:
- Kardeşlerin saklı paylı mirasçılığı tamamen kaldırılmıştır
- Altsoy için saklı pay oranı dörtte üçten yarıya indirilmiştir
- Ana-baba için saklı pay oranı yarıdan dörtte bire düşürülmüştür
- Miras bırakanın tasarruf özgürlüğü önemli ölçüde genişletilmiştir
Bu değişiklikler, modern yaşam koşullarına uyum sağlamak ve miras bırakanın tasarruf serbestisini artırmak amacıyla yapılmıştır. Özellikle kardeşlerin saklı payının kaldırılması, çekirdek aile kavramının güçlendirilmesi ve miras bırakanın iradesine daha fazla saygı gösterilmesi anlayışının bir yansımasıdır.
Hukuki Amaç
Saklı pay kurumunun hukuk sistemimizde yer almasının temelinde birden fazla hukuki ve sosyal amaç bulunmaktadır. Bu amaçlar, kurumun varlık nedenini ve işlevini açıklamaktadır.
Aile Bireylerinin Korunması: Saklı pay kurumunun birincil amacı, miras bırakanın en yakın aile bireylerinin mirastan tamamen mahrum bırakılmasını engellemektir. Bu koruma, özellikle ekonomik bağımlılığı yüksek olan çocuklar, yaşlı ana-baba ve eş için hayati önem taşımaktadır.
Sosyal Adalet ve Hakkaniyetin Sağlanması: Kurum, toplumsal adalet anlayışının bir gereği olarak, aile içi dayanışmayı güçlendirmekte ve nesiller arası servet transferini düzenlemektedir. Bu sayede, miras bırakanın keyfi davranışları nedeniyle aile bireylerinin mağdur olması önlenmektedir.
Ekonomik İstikrarın Korunması: Saklı pay, aile bireylerinin ekonomik güvenliğini sağlayarak toplumsal istikrara katkıda bulunmaktadır. Özellikle çocukların eğitim ve gelişim ihtiyaçlarının karşılanması, yaşlı ana-babanın bakım gereksinimleri ve eşin geçim sıkıntısı yaşamaması açısından önemlidir.
Miras Bırakanın Tasarruf Özgürlüğü ile Denge: Modern hukuk anlayışı, miras bırakanın iradesine saygı gösterilmesi gerektiğini kabul etmekle birlikte, bu özgürlüğün sınırsız olmadığını da vurgulamaktadır. Saklı pay kurumu, bu iki değer arasında makul bir denge kurarak, hem aile bireylerini korumakta hem de miras bırakana belirli bir tasarruf alanı bırakmaktadır.
Saklı pay kurumunun bu çok boyutlu yapısı, onu miras hukukunun en karmaşık ve tartışmalı konularından biri haline getirmektedir. Ancak kurumun temel amacı, aile bağlarının korunması ve sosyal adaletin sağlanması olarak özetlenebilir.
Saklı Paylı Mirasçılar ve Oranları
Türk Medeni Kanunu'nun 506. maddesi, saklı pay kurumunun temel taşını oluşturan saklı paylı mirasçıları ve bu mirasçıların sahip oldukları saklı pay oranlarını düzenlemektedir. Bu düzenleme, miras bırakanın tasarruf özgürlüğünü sınırlandırarak belirli mirasçıların korunmasını amaçlamaktadır.
TMK m.506 uyarınca saklı pay sahipleri ve oranları şu şekilde belirlenmiştir:
- Altsoy için yasal miras payının yarısı
- Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri
- Sağ kalan eş için altsoy veya ana-baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçü
Altsoy Mirasçıları
Altsoy kavramı, miras bırakanın çocukları, torunları ve daha alt kuşaklarını ifade etmektedir. TMK m.506/1 uyarınca altsoy mirasçıları için saklı pay oranı yasal miras payının yarısı olarak belirlenmiştir.
Bu düzenleme, çocukların ve torunların mirastan tamamen mahrum bırakılmasını engelleyen güçlü bir koruma sağlamaktadır. Örneğin, miras bırakanın tek çocuğu varsa, bu çocuğun yasal miras payı 1/2'dir ve saklı payı da 1/4 oranında hesaplanır. İki çocuk varsa, her birinin yasal miras payı 1/4 olup, saklı payları 1/8'er oranında belirlenir.
Altsoy mirasçılarının saklı pay hakları, TMK m.507 kapsamında da güvence altına alınmıştır. Bu mirasçılar, saklı paylarını ihlal eden tasarruflar karşısında tenkis davası açma hakkına sahiptir.
Ana-Baba Mirasçıları
Ana ve baba, üstsoy mirasçıları olarak TMK m.506/2 uyarınca saklı pay hakkına sahiptir. Ana ve babadan her biri için saklı pay oranı yasal miras payının dörtte biri olarak düzenlenmiştir.
Bu düzenleme, özellikle çocuksuz evliliklerde ana ve babanın korunmasını amaçlamaktadır. Ana ve babanın her birinin yasal miras payı 1/4 ise, saklı payları 1/16 oranında hesaplanır. Ana ve baba birlikte mirasçı olduklarında, toplam saklı payları 1/8 oranına ulaşır.
Ana ve babanın saklı pay hakları, altsoy bulunmadığı durumlarda daha da önem kazanmaktadır. Bu durumda ana ve babanın yasal miras payları artacağından, saklı payları da buna paralel olarak yükselir.
Eş Mirasçısı
Sağ kalan eşin saklı pay durumu, TMK m.506/4 uyarınca diğer mirasçı zümreleriyle birlikte mirasçı olup olmadığına göre farklılık göstermektedir.
Eşin saklı pay oranları şu şekildedir:
- Altsoy veya ana-baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde: Yasal miras payının tamamı saklı paydır
- Diğer hallerde: Yasal miras payının dörtte üçü saklı paydır
Bu düzenleme, sağ kalan eşin güçlü bir şekilde korunmasını sağlamaktadır. Özellikle altsoy veya ana-baba ile birlikte mirasçı olduğu durumlarda, eşin yasal miras payının tamamının saklı pay olarak belirlenmesi, eşin ekonomik güvenliğini garanti altına almaktadır.
Eş yalnızca mirasçı olduğunda, yasal miras payının 3/4'ü saklı pay olarak korunmaktadır. Bu durumda miras bırakanın tasarruf edebileceği kısım yalnızca 1/4 oranında kalmaktadır.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 29.6.2022 tarihli, 2022/1805 E., 2022/4600 K. sayılı kararında; davacıların yasal miras payının 3/20'şer pay olduğu, TMK 506 maddesi uyarınca altsoy için saklı paylarının yasal miras payının yarısı olarak her bir davacı için 3/40 oranında hesaplandığı belirtilmiştir. Mahkemenin yanılgılı olarak yasal miras payları olan 3/20 oranında tescile karar vermesi yerine, saklı payları olan 3/40 oranında tescile karar verilmesi gerektiği vurgulanmıştır.
Bu Yargıtay kararı, saklı pay hesaplamalarında yasal miras payı ile saklı pay arasındaki farkın net bir şekilde gözetilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
2007 yılında 5650 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, kardeşlerin saklı paylı mirasçılık sıfatı kaldırılmıştır. Bu değişiklik, miras bırakanın tasarruf özgürlüğünü genişletirken, çekirdek aile bireylerinin korunmasına odaklanmıştır.
Saklı pay oranlarının belirlenmesinde, mirasçılık ve mirasın geçişi miras bırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir. 01.01.2002 tarihinden önce ölenler için 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi, sonrasında ölenler için 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu uygulanmaktadır.
Tenkis Davası ve Koşulları
Tenkis davası, miras bırakanın saklı payları ihlal eden tasarruflarının iptal edilmesi veya azaltılması amacıyla açılan özel bir dava türüdür. Bu dava, saklı paylı mirasçıların haklarını korumak için hukuk sistemimizin sağladığı en önemli araçlardan biridir. Tenkis kelimesi etimolojik olarak "indirgeme" veya "eksiltme" anlamına gelir ve hukuki açıdan da bu anlamda kullanılmaktadır.
Dava Açma Yetkisi
Tenkis davası açma yetkisi sadece saklı paylı mirasçılara tanınmış özel bir haktır. Bu sınırlı yetki, saklı pay kurumunun koruyucu amacıyla doğrudan bağlantılıdır. Dava açma yetkisine sahip kişiler şunlardır:
Altsoy mirasçıları (çocuklar, torunlar ve diğer alt nesil mirasçılar), yasal miras paylarının yarısı oranında saklı pay hakkına sahip oldukları için tenkis davası açabilirler. Bu grup, miras hukukunda en güçlü korumaya sahip mirasçı kategorisidir.
Ana ve baba, yasal miras paylarının dörtte biri oranında saklı pay hakkına sahiptirler. Her iki ebeveyn de ayrı ayrı bu hakka sahiptir ve birbirlerinden bağımsız olarak dava açabilirler.
Sağ kalan eş, duruma göre değişen oranlarda saklı pay hakkına sahiptir. Altsoy veya ana-baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçü saklı payını oluşturur.
2007 yılında 5650 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında kardeşlerin saklı payı kaldırılmıştır. Bu nedenle kardeşler artık tenkis davası açamazlar. Bu değişiklik, miras bırakanın tasarruf özgürlüğünü genişletmeyi amaçlamıştır.
Önemli bir husus, tenkis davasının inşai (yenilik doğurucu) nitelikte olmasıdır. Bu dava türü, mevcut bir hukuki durumu değiştirmeyi amaçlar ve mahkeme kararıyla yeni bir hukuki durum yaratır.
Zamanaşımı Süreleri
TMK m.571 tenkis davasının zamanaşımı sürelerini düzenlemektedir. Bu sürelerin doğru hesaplanması, dava hakkının kaybedilmemesi açısından kritik önem taşır:
Bir yıllık süre: Saklı payın zedelendiğini öğrenme tarihinden itibaren başlar. Bu süre, mirasçının hem saklı payının zedelendiğini hem de bu zedelemeye neden olan tasarrufları öğrenmesiyle başlar. Sadece miras bırakanın ölümünü öğrenmek yeterli değildir.
On yıllık süre: Mirasın açılmasından itibaren başlar ve her halükarda geçerlidir. Bu süre, mirasçının durumdan haberdar olup olmadığına bakılmaksızın işlemeye başlar ve hak düşürücü niteliktedir.
Vasiyetname mevcut olduğu durumlarda, süre vasiyetnamenin resmi olarak açıldığı tarihten itibaren başlar. Bu özel düzenleme, mirasçıların vasiyetnamenin içeriğini öğrenebilmeleri için gerekli zamanı sağlamayı amaçlar.
Zamanaşımı süreleri hak düşürücü niteliktedir ve mahkeme tarafından re'sen dikkate alınır. Bu nedenle sürelerin titizlikle takip edilmesi gerekir.
Tenkise Tabi Tasarruflar
TMK m.565 tenkise tabi tasarrufları sayma yoluyla belirlemiştir. Bu tasarruflar iki ana kategoriye ayrılır:
Ölüme Bağlı Tasarruflar: Vasiyetname ile yapılan tüm kazandırmalar, saklı payları zedelediği ölçüde doğrudan tenkise tabidir. Bu tasarruflar için ek bir şart aranmaz.
Sağlararası Tasarruflar: Bu kategori daha karmaşık koşullara tabidir ve TMK m.567 kapsamında değerlendirilir:
- Mirasçılık sıfatını kaybeden mirasçıya miras payına mahsup edilmek üzere yapılan bağışlar
- Altsoya geri vermemek şartıyla yapılan mal devri veya borç ödeme işlemleri
- Miras hakkının önceden tasfiyesi amacıyla yapılan kazandırmalar
- Dönme hakkı saklı tutularak yapılan bağışlar
- Ölümden önceki bir yıl içinde yapılan bağışlar
- Saklı pay kurallarını bertaraf etmek amacıyla yapılan kazandırmalar
Sağlararası tasarrufların tenkise tabi tutulabilmesi için sadece saklı payı zedelemesi yeterli değildir. Ayrıca "saklı payı zedeleme kastı" veya "saklı pay kurallarını etkisiz kılma amacı" bulunması gerekir. Bu kast, kazandırmanın yapıldığı anda mevcut olmalı ve objektif ve sübjektif unsurlarla ispatlanmalıdır.
Tenkise tabi olmayan tasarruflar da bulunmaktadır:
- Adet gereği verilen hediyeler
- Geri dönme hakkı saklı tutulmayan ve ölümden bir yıldan uzun süre önce yapılan bağışlar
- Manevi ödevin yerine getirilmesi amacıyla verilen şeyler
- İvazlı (karşılıklı) işlemler
Tenkis davası, miras hukukunun en karmaşık alanlarından biri olup, her somut olayın kendi özelliklerine göre değerlendirilmesi gerekir. Davanın başarılı olabilmesi için tüm koşulların titizlikle incelenmesi ve gerekli belgelerin eksiksiz olarak sunulması kritik önem taşır.
Yargıtay Kararları ve Uygulama
Saklı pay hakkı ve tenkis davalarına ilişkin Yargıtay kararları, bu konudaki hukuki belirsizliklerin giderilmesi ve uygulamada birliğin sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Yüksek mahkemenin içtihatları, hem alt derece mahkemeleri hem de hukuk uygulayıcıları için yol gösterici nitelik taşımakta ve saklı pay kurumunun doğru şekilde işletilmesini sağlamaktadır.
Hukuk Genel Kurulu Kararları
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 07.07.2010 tarihli, 2010/1-360 E., 2010/372 K. sayılı kararı, sağlararası tasarrufların tenkis davalarındaki yerini belirleyen temel içtihat niteliğindedir. Bu kararda Yüksek Mahkeme, sağlararası kazandırmaların kayıtsız şartsız tenkise tabi tutulmadığını açık bir şekilde ortaya koymuştur.
YHGK, 07.07.2010, 2010/1-360 E., 2010/372 K.: "Sağlararası kazandırmaların kayıtsız şartsız tenkise tabi tutulmadığı"
Bu karar, TMK madde 565'te sayılan özel hallerin varlığının aranması gerektiğini vurgulamakta ve miras bırakanın sağlığında yaptığı her tasarrufun otomatik olarak tenkise tabi olmadığını belirtmektedir. Karar, özellikle saklı payı zedeleme kastının ispatlanması gerekliliğini ön plana çıkarmaktadır.
Daire Kararları
Yargıtay dairelerinin verdiği kararlar, saklı pay hesaplamaları ve tenkis davalarının pratik uygulamasında karşılaşılan sorunlara çözüm getirmektedir. Bu kararlar arasında özellikle 7. Hukuk Dairesi ve 1. Hukuk Dairesi'nin kararları dikkat çekmektedir.
Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'nin 29.6.2022 tarihli, 2022/1805 E., 2022/4600 K. sayılı kararı, saklı pay hesaplamasında yapılan temel hataları düzeltmesi açısından önemlidir:
Mirasçılık ve mirasın geçişi mirasbırakanın ölüm tarihinde yürürlükte olan hükümlere göre belirlenir (4722 s. Türk Medeni Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun m. 17). Mirasbırakan 01.01.2002 tarihinden önce ölmüşse 743 Sayılı Türk Kanunu Medenisi hükümlerinin, 01.01.2002 tarihinden sonra ölmüşse 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun ilgili hükümlerinin uygulanması gerekir. 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 506'ıncı maddesine göre altsoy için saklı pay yasal miras payının yarısına tekabül ettiği düzenlenmiştir. Mahkemece, mirasbırakan adına kayıtlı dava konusu taşınmazlarda her bir davacı için saklı payları olan 3/40 oranında tescile karar verilmesi gerekirken, yanılgılı olarak davacıların yasal miras payları olan 3/20 oranında pay tesciline karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Bu karar, mahkemelerin saklı pay hesaplamasında yasal miras payı ile saklı pay oranını karıştırmaması gerektiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 31.5.2021 tarihli, 2020/3146 E., 2021/2915 K. sayılı kararı ise saklı payı zedeleme kastının belirlenmesinde objektif ve sübjektif unsurların birlikte değerlendirilmesi gerektiğini vurgulamaktadır. Bu karar, tenkis davalarında ispat yükünün nasıl dağıtılacağı konusunda önemli kriterler getirmektedir.
Yargıtay 16. Hukuk Dairesi'nin 22.10.2010 tarihli, 2010/7234 E., 2010/6245 K. sayılı kararı, tenkis davalarının esaslı koşullarını belirlemektedir:
Tenkise karar verilebilmesi öncelikle tüm terekenin tespit edilerek ölüm tarihindeki fiyatlara göre değerlendirilmesi ile mümkündür. Tenkis davası, miras bırakanın saklı payları zedeleyen ölüme bağlı veya sağlararası karşılıksız kazandırmaların yasal zemine çekilmesini amaçlayan, öncesine etkili, yenilik doğurucu (inşai) davalardandır. Tenkis davasının dinlenebilmesi için öncelikli koşul; miras bırakanın ölüme bağlı veya sağlararası bir kazandırma işlemi ile saklı pay sahiplerinin haklarının zedelenmiş olmasıdır.
Önemli İçtihatlar
Bölge Adliye Mahkemelerinin kararları da yerel uygulamada önemli precedentler oluşturmaktadır. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi'nin 27.10.2017 tarihli, 2017/1431 E., 2017/1488 K. sayılı kararı, uzun süre önceki tasarrufların tenkis davası açısından değerlendirilmesinde dikkat edilecek hususları ortaya koymaktadır.
Bu kararda mahkeme, 41 yıl önceki ivazlı devir işleminin saklı payları zedeleme amacıyla yapıldığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle tenkis davasını reddetmiştir. Bu karar, zaman faktörünün saklı payı zedeleme kastının belirlenmesindeki önemini göstermektedir.
Yargıtay kararları ayrıca ahlaki ödevin yerine getirilmesi amacıyla yapılan ödemelerin TBK madde 285/3 uyarınca bağışlama sayılmadığını ve dolayısıyla tenkise tabi olmadığını belirtmektedir. Bu durum, hayır işleri ve sosyal yardımlar açısından önemli bir istisna teşkil etmektedir.
Sonuç olarak, Yargıtay kararları saklı pay hakkı ve tenkis davalarının uygulanmasında