
Ticari Dava Nedir?
Ticari hayatta karşılaşılan uyuşmazlıklar özel bir yargılama sistemine tabidir. Ticari davaların hangi mahkemelerde görüleceği, hangi usullerin uygulanacağı ve arabuluculuk zorunluluğu gibi konular Türk Ticaret Kanunu'nda detaylı olarak düzenlenmiştir. Bu rehberde ticari davaların türleri, görevli mahkemeler ve yargılama süreci hakkında bilmeniz gereken her şeyi bulabilirsiniz.
Ticari Dava Tanımı ve Türleri
Ticari davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) ve ilgili mevzuatta düzenlenen, ticari işletmeleri ilgilendiren uyuşmazlıklardan doğan özel nitelikli davalardır. Bu davalar, ticaret hukukunun karmaşık yapısı nedeniyle uzmanlık gerektirmekte olup, genel hukuk davalarından farklı usul ve esaslara tabidir.
TTK madde 4, hangi davaların ticari dava sayılacağını sınırlı olarak düzenlemiştir. Bu düzenlemeye göre ticari davalar, tarafların sıfatı ve uyuşmazlığın niteliği dikkate alınarak üç ana kategoriye ayrılmaktadır.
Mutlak Ticari Davalar
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın sadece uyuşmazlığın konusu itibariyle ticari nitelik taşıyan davalardır. TTK madde 4/1.a-f hükmünde sayılan bu davalar, kanun gereği ticari dava olarak kabul edilir.
Mutlak ticari dava kapsamına giren başlıca uyuşmazlıklar şunlardır:
- Türk Ticaret Kanunu'nda düzenlenen tüm hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri
- Türk Medeni Kanunu madde 962-969 arasında düzenlenen ticaret siciline ilişkin davalar
- Türk Borçlar Kanunu'nun belirli maddelerinde düzenlenen konulardan doğan davalar:
- TBK madde 202-203: Havale sözleşmesi
- TBK madde 444-447: Rekabet yasağı sözleşmeleri
- TBK madde 487-501: Komisyon sözleşmesi
- TBK madde 515-519: Acenta sözleşmesi
- TBK madde 532-545: Nakliye sözleşmesi
- TBK madde 547-554: Sigorta sözleşmesi
- TBK madde 555-560: Ömür boyu gelir sözleşmesi
- TBK madde 561-580: Kefalet sözleşmesi
Ayrıca fikri mülkiyet hukuku mevzuatı, borsa ve ticari yerlere ilişkin özel hükümler, bankalar ve finansal kuruluşlara ilişkin düzenlemelerden doğan davalar da mutlak ticari dava kapsamındadır.
Bu tür davalarda önemli olan husus, uyuşmazlığın kanunda sayılan konulardan birinden kaynaklanmasıdır. Taraflardan birinin veya her ikisinin tacir olmaması, davanın ticari niteliğini etkilemez.
Nispi Ticari Davalar
Nispi ticari davalar, TTK madde 4/1 uyarınca her iki tarafın da tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili olması şartıyla ticari dava sayılan davalardır.
Bu tür davalarda iki temel şart birlikte aranmaktadır:
- Taraf şartı: Davacı ve davalının her ikisinin de tacir sıfatını taşıması
- Konu şartı: Uyuşmazlığın her iki tarafın da ticari işletmesini ilgilendirmesi
TTK madde 19/1 uyarınca tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak bu karine tek başına davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Gerçek kişi tacir, işlemin ticari işletmesiyle ilgili olmadığını karşı tarafa açıkça bildirirse veya işin ticari sayılmasına durum elverişli değilse borç adi sayılır.
TTK madde 19/2'de düzenlenen ticari iş karinesi uyarınca, taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, aksine hüküm bulunmadıkça diğeri için de ticari iş sayılır. Ancak bu karine, davanın niteliğini ticari hale getirmez.
Nispi ticari davalarda dikkat edilmesi gereken husus, yalnızca bir tarafın ticari işletmesiyle ilgili olan uyuşmazlıkların ticari dava sayılmamasıdır. Bu durumda dava, genel görevli mahkemelerde görülür.
Ticari Nitelikte Kabul Edilen Davalar
TTK madde 4/2 uyarınca, istisnai olarak yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren bazı davalar da ticari dava kabul edilmektedir. Bu davalar şunlardır:
- Havale sözleşmesinden doğan davalar
- Vedia sözleşmesinden doğan davalar
- Fikir ve sanat eserlerine ilişkin haklardan doğan davalar
Bu istisnai düzenleme, söz konusu sözleşme türlerinin ticari hayattaki önemli rolü ve uzmanlık gerektiren nitelikleri nedeniyle getirilmiştir. Bu davalarda, uyuşmazlığın yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi yeterli olup, her iki tarafın da tacir olması şartı aranmaz.
Ticari dava türlerinin doğru tespit edilmesi, görevli mahkemenin belirlenmesi, uygulanacak yargılama usulü ve ispat kuralları açısından kritik öneme sahiptir. Yanlış nitelendirme, davanın görevsizlik nedeniyle reddine veya yargılama sürecinde gecikmelere neden olabilir.
Görevli Mahkemeler ve Yetki
Ticari davalarda hangi mahkemenin görevli olduğu, yargılamanın etkinliği ve hukuki güvenlik açısından kritik öneme sahiptir. Türk Ticaret Kanunu, ticari uyuşmazlıkların çözümü için özel bir mahkeme sistemi öngörmüş ve bu konuda detaylı düzenlemeler getirmiştir.
Asliye Ticaret Mahkemeleri
TTK m.5/1 uyarınca, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu düzenleme, ticari davaların değer sınırı olmaksızın tek bir mahkeme türünde toplanmasını sağlayarak uzmanlık ve etkinlik ilkelerini hayata geçirmektedir.
Asliye ticaret mahkemelerinin görev alanı oldukça geniştir ve şu davaları kapsamaktadır:
- Mutlak ticari davalar (TTK m.4/1.a-f kapsamındaki davalar)
- Nispi ticari davalar (her iki tarafın da tacir olduğu ve ticari işletmelerini ilgilendiren davalar)
- Ticari nitelikte kabul edilen davalar (havale, vedia ve fikri haklara dair davalar)
- Ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri
TTK m.5/4 hükmü, asliye ticaret mahkemesinin bulunmadığı yerlerde önemli bir çözüm getirmektedir. Bu durumda dava asliye hukuk mahkemesinde görülür. Ancak bu düzenleme, ticari davaların uzmanlık gerektiren yapısı göz önüne alındığında, mümkün olduğunca asliye ticaret mahkemelerinin yaygınlaştırılması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Asliye ticaret mahkemelerinin görevli olduğu davalarda, mahkeme ticaret hukukunun özel kurallarını uygular ve bu alanda uzmanlaşmış hakimler tarafından yargılama yapılır. Bu durum, ticari uyuşmazlıkların daha hızlı ve etkin bir şekilde çözülmesini sağlamaktadır.
İhtisas Mahkemeleri
Bazı ticari davalar, konularının özel niteliği gereği ihtisas mahkemelerinde görülmektedir. Bu düzenleme, belirli alanlarda daha derinlemesine uzmanlık gerektiren davaların en uygun mahkemelerde çözülmesini amaçlamaktadır.
6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.156/1 ve 5846 sayılı FSEK m.76/1 uyarınca, fikri mülkiyete ilişkin davalar Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde görülmektedir. Bu mahkemeler, patent, marka, tasarım, telif hakları gibi konularda özel uzmanlığa sahip olup, bu alandaki karmaşık teknik ve hukuki meseleleri daha etkin bir şekilde çözebilmektedir.
Fikri ve sınai haklar mahkemelerinin görev alanına giren başlıca davalar şunlardır:
- Patent ihlali davaları
- Marka hakkı ihlali davaları
- Endüstriyel tasarım ihlali davaları
- Telif hakkı ihlali davaları
- Haksız rekabet davaları (fikri mülkiyet boyutu olan)
- Bu haklara ilişkin tescil iptali davaları
Tüketici mahkemeleri de belirli ticari uyuşmazlıklarda görevli olabilmektedir. Taraflardan birinin tüketici olduğu hallerde, uyuşmazlığın niteliğine göre tüketici mahkemeleri görevli hale gelebilir. Ancak bu durumda, davanın ticari dava niteliği tartışmalı hale gelmektedir.
Yetki Kuralları
Ticari davalarda yetki, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun genel kurallarına tabidir. Genel yetki kuralı gereğince, davalar davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılır. Gerçek kişiler için yerleşim yeri, tüzel kişiler için ise merkezin bulunduğu yer esas alınır.
Ticari davalarda özel yetki kuralları da uygulanabilir:
- Sözleşmeden doğan davalar: Sözleşmenin ifa edildiği yer mahkemesi yetkili olabilir
- Haksız fiilden doğan davalar: Haksız fiilin işlendiği yer mahkemesi yetkili olabilir
- Taşınmaz mallarla ilgili davalar: Taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkili olabilir
Taraflar, kesin yetki kuralı olmadığı durumlarda sözleşme ile yetkili mahkemeyi belirleyebilirler. Bu düzenleme, özellikle ticari ilişkilerde tarafların önceden hangi mahkemede yargılanacaklarını bilmelerini ve buna göre hukuki stratejilerini belirlemelerini sağlar.
Yetki itirazı, davalının ilk savunmasında ileri sürülmesi gereken bir itiraz türüdür. Bu itiraz zamanında yapılmadığı takdirde, yetkisiz mahkeme yetkili hale gelir.
Ticari davalarda görev ve yetki kurallarının doğru belirlenmesi, yargılamanın etkinliği ve hukuki güvenlik açısından büyük önem taşımaktadır. Yanlış mahkemede açılan davalar, zaman ve maliyet kaybına yol açabileceği gibi, hukuki sürecin uzamasına da neden olabilmektedir.
Yargıtay Kararları ve İçtihatlar
Ticari davaların niteliğinin belirlenmesi ve görevli mahkemenin tespiti konularında Yargıtay'ın vermiş olduğu kararlar, uygulamada karşılaşılan sorunların çözümünde yol gösterici nitelik taşımaktadır. Bu kararlar, özellikle nispi ticari dava kriterleri, rekabet yasağı davaları ve kira uyuşmazlıkları gibi alanlarda önemli içtihatlar oluşturmuştur.
Nispi Ticari Dava Kriterleri
Nispi ticari davaların belirlenmesinde en temel kriter, Yargıtay HGK'nın 16.04.2019 tarih, E.2017/1097, K.2019/458 sayılı kararında ortaya koyduğu ilkelerdir. Bu kararda Yargıtay şu önemli tespitleri yapmıştır:
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK'nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK'nın 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hâle getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hâl böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava hâline getirmez.
Bu karar, nispi ticari davaların belirlenmesinde çifte şart aranacağını açıkça ortaya koymuştur. Buna göre bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için hem her iki tarafın tacir olması hem de uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi gerekmektedir.
Rekabet Yasağı Davaları
İş sözleşmesi sona erdikten sonraki dönemde ortaya çıkan rekabet yasağı ihlallerinin hangi mahkemede görüleceği konusunda Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 31.10.2017 tarih, 2016/3664 E. 2017/5937 K. sayılı kararı önemli bir içtihat oluşturmuştur:
Somut olayda, davalının rekabet yasağını ihlal ettiği iddia edilen davranışı açık biçimde iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin bulunduğundan, bu davranışın 6098 sayılı TBK'nın 444 ve 447. maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Bu kapsamda yer alan uyuşmazlıklara ilişkin davaların ise, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 4/1-c maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliği taşıdığı ve açık biçimde asliye ticaret mahkemelerinin görev alanında bulunmasına rağmen, mahkemece, iş mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararı doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
Bu karar, TBK m. 444-447 kapsamındaki rekabet yasağı sözleşmelerinden kaynaklanan davaların TTK m. 4/1-c gereğince mutlak ticari dava niteliği taşıdığını ve bu nedenle asliye ticaret mahkemelerinde görülmesi gerektiğini açıkça belirtmiştir.
Ancak anonim şirket ile yönetim kurulu üyesi arasındaki uyuşmazlıklarda farklı bir yaklaşım benimsenmiştir. Yargıtay HGK'nın 14.09.2021 tarih, 2017/2408 E. ve 2021/998 K. sayılı kararında şu tespit yapılmıştır:
Neticeten davacının, uyuşmazlık konusu dönemde pay sahibi olduğu davalı şirkette, işveren vekili sıfatıyla bağımlı bir nitelikte iş/hizmet ilişkisi içerisinde gerçekleştirdiği çalışma nazara alındığında, bu döneme ilişkin ileri sürdüğü alacak talepleri hakkında yapılacak inceleme ve değerlendirmelerin iş hukukuna ilişkin mevzuatın inceleme alanına girdiği açıktır. Dolayısıyla hem dava tarihinde yürürlükte olan 5521 sayılı Kanun'un 1. maddesi, hem de dava tarihinden sonra yürürlüğe giren 7036 sayılı Kanun'un 5. maddesi kapsamında; davacının yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldığı tarihten sonraki uyuşmazlık konusu döneme ilişkin olarak işbu dava ile ileri sürdüğü alacak talepleri bakımından yapılacak inceleme ve değerlendirme iş mahkemelerinin görevi kapsamında olup bu bağlamda davacının genel müdür sıfatına bağlı olarak uyuşmazlık konusu döneme ilişkin ileri sürdüğü ücret alacağına dair talebinin de yine görevli mahkeme olan iş mahkemesince incelenmesi gerekmektedir.
Bu karar, yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldıktan sonraki döneme ilişkin alacak taleplerinin iş mahkemelerinin görev alanında olduğunu belirtmiştir.
Kira Uyuşmazlıkları
Kira uyuşmazlıklarında genel kural HMK m. 4/a uyarınca sulh hukuk mahkemelerinin görevli olmasıdır. Ancak ticaret şirketleri arasındaki kira sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar özel bir değerl
Zorunlu Arabuluculuk ve Yargılama Usulü
Ticari davalarda yargılama süreci, geleneksel mahkeme yargılamasından önce alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin uygulanmasını öngörmektedir. Bu kapsamda TTK m.5/A ile getirilen zorunlu arabuluculuk sistemi, ticari uyuşmazlıkların daha hızlı ve ekonomik şekilde çözülmesini amaçlamaktadır.
Arabuluculuk Şartı
TTK m.5/A uyarınca, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerinde dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması dava şartıdır. Bu düzenleme 1 Ocak 2019 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiş olup, ticari uyuşmazlıklarda mahkeme öncesi zorunlu bir aşama oluşturmaktadır.
Arabuluculuk süreci 6 hafta içinde tamamlanmalıdır. Ancak zorunlu hallerde bu süre 2 hafta daha uzatılabilir. Arabuluculuk sürecinin başarısızlıkla sonuçlanması halinde taraflar mahkemeye başvurabilirler.
Yargıtay'ın konuya ilişkin önemli kararları bulunmaktadır:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 10.02.2020 tarih, 2019/3048 E. 2020/1093 K. sayılı kararında: "Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin ticari davanın, davaların yığılması şeklinde arabuluculuğa tabi olmayan bir dava ile birlikte açılması durumunda, arabuluculuk dava şartına tabi olmayacaktır"
Bu karar, davaların yığılması halinde arabuluculuk şartının nasıl uygulanacağına açıklık getirmektedir.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi'nin 2020/1571 E. 2020/1296 K. 12.11.2020 tarihli kararında: "terditli açılan ticari davalarda, dava şartı arabuluculuğa ilişkin değerlendirmenin asli talebe göre yapılması gerektiği"
Bu karar ise terditli davalarda arabuluculuk şartının nasıl değerlendirileceğini ortaya koymaktadır.
Arabuluculuk şartının uygulanmadığı durumlar şunlardır:
- Menfi tespit davaları (tartışmalı)
- İtirazın iptali davaları (tartışmalı)
- Davaların yığılması halinde arabuluculuğa tabi olmayan davalarla birlikte açılan davalar
- Çekişmesiz yargı işleri
Yazılı Yargılama Usulü
Ticari davalarda kural olarak yazılı yargılama usulü uygulanmaktadır. Bu usul, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda düzenlenen genel yargılama usulüdür. Yazılı yargılama usulünde:
- Taraflar iddia ve savunmalarını yazılı olarak sunarlar
- Deliller yazılı şekilde mahkemeye sunulur
- Tanık dinleme ve keşif gibi işlemler yapılabilir
- Mahkeme kararını gerekçeli olarak verir
Ticari davalarda ispat konusunda bazı özellikler bulunmaktadır:
- HMK m.222 uyarınca ticari defterlerin delil kabiliyeti
- HMK m.203 kapsamında ticari teamüle göre senetsiz işlemlerde senetle ispat zorunluluğunun uygulanmaması
- TTK m.18/3'teki özel ispat şartı
- TTK m.21/2'deki ispat külfetinin yer değiştirmesi
Basit Yargılama Usulü
Belirli şartları taşıyan ticari davalarda basit yargılama usulü uygulanmaktadır. 7101 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrasında 100 bin TL'yi geçmeyen ticari davalar basit yargılama usulüne tabi tutulmuştur.
Basit yargılama usulünün uygulandığı diğer ticari davalar şunlardır:
- Kıymetli evrak iptal davaları
- İflas ve konkordato işleri
- Kolektif şirket ortakları arasındaki ihtilaflar
- Ticaret şirketlerinde ortaklar arası davalar
- Yönetim kurulu üyelerine karşı sorumluluk davaları
- Kooperatif davaları
- TTK m.268/3 uyarınca ortaklarla tasfiye memurları arası uyuşmazlıklar
- TTK m.437/5 kapsamında bilgi alma talepli davalar
- TTK m.546/1 uyarınca pay sahipleri ile tasfiye memuru arası uyuşmazlıklar
- TTK m.1521 kapsamında şirket ortaklığından kaynaklı davalar
Basit yargılama usulünün temel özellikleri:
- Daha hızlı yargılama süreci
- Sınırlı delil sunma imkanı
- Tek duruşmada karar verilmesi esası
- Temyiz sürelerinin kısalığı
Bu usul türü, ticari uyuşmazlıkların daha hızlı çözülmesini sağlayarak iş dünyasının ihtiyaçlarına cevap vermektedir. Özellikle küçük tutarlı alacak davaları ve basit nitelikteki uyuşmazlıklar için etkili bir çözüm sunmaktadır.
Ticari davalarda yargılama usulünün seçimi, davanın niteliği ve tutarına göre belirlenmekte olup, bu durum hem yargılama süresini hem de maliyeti doğrudan etkilemektedir.
Ticari Davaların Pratik Uygulaması ve Sonuç
Ticari davaların teorik çerçevesi kadar pratik uygulamadaki durumu da büyük önem taşımaktadır. Bu bağlamda, ticari yargıda karşılaşılan güncel sorunlar ve çözüm önerileri değerlendirilmelidir.
Ticari Yargıda Karşılaşılan Temel Sorunlar
Ticari davaların uygulamada karşılaştığı en önemli sorunlardan biri mahkeme görevliliğinin belirlenmesinde yaşanan karışıklıklardır. Özellikle karma nitelikli uyuşmazlıklarda hangi mahkemenin görevli olduğu konusunda tereddütler yaşanmaktadır. Bu durum, dava sürecinin uzamasına ve ek masraflara neden olmaktadır.
Arabuluculuk sürecinin zorunlu hale getirilmesi olumlu bir gelişme olmakla birlikte, uygulamada bazı aksaklıklar gözlenmektedir. Arabulucuların ticaret hukuku konusundaki uzmanlık düzeyleri ve sürecin etkinliği tartışma konusu olmaya devam etmektedir.
Yargıtay İçtihatlarının Rehberliği
Yargıtay kararları, ticari davaların sınırlarının belirlenmesinde kritik rol oynamaktadır. Özellikle nispi ticari davaların tespitinde:
Yargıtay HGK'nın 16.04.2019 tarih, E. 2017/1097, K. 2019/458 sayılı kararında belirtildiği üzere: "Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması hâlinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK'nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir."
Bu karar, nispi ticari davaların belirlenmesinde çifte şart aranması gerektiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır.
Özel Durumlar ve İstisnaların Değerlendirilmesi
Rekabet yasağı sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar konusunda Yargıtay'ın yaklaşımı dikkat çekicidir:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 31.10.2017 tarih, 2016/3664 E. 2017/5937 K. sayılı kararında: "Somut olayda, davalının rekabet yasağını ihlal ettiği iddia edilen davranışı açık biçimde iş sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin bulunduğundan, bu davranışın 6098 sayılı TBK'nın 444 ve 447. maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Bu kapsamda yer alan uyuşmazlıklara ilişkin davaların ise, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu 4/1-c maddesi gereğince mutlak ticari dava niteliği taşıdığı ve açık biçimde asliye ticaret mahkemelerinin görev alanında bulunmasına rağmen, mahkemece, iş mahkemesinin davaya bakmakla görevli olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararı doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir."
Bu karar, iş hukuku ile ticaret hukuku arasındaki sınırların net bir şekilde çizilmesi gerektiğini göstermektedir.
Tüketici Mahkemeleri ile İlişki
Ticari davaların tüketici mahkemeleri ile olan ilişkisi de önemli bir konudur. Yargıtay'ın bu konudaki yaklaşımı:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 14.12.2020 tarih 2020/2615 E. 2020/5865 K. sayılı kararında: "ticari kredi sözleşmesinin müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalayanın tüketici sayılamayacağı; ortada bir tüketici işlemi bulunmadığından görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu" belirtilmiştir.
Bu karar, tüzel kişi tacirlerin tüketici sıfatı taşıyamayacağını açıkça ortaya koymaktadır.
Arabuluculuk Sürecinin Etkinliği
Zorunlu arabuluculuk uygulamasında bazı istisnai durumlar bulunmaktadır:
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 10.02.2020 tarih 2019/3048 E. 2020/1093 K. sayılı kararında: "Konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerine ilişkin ticari davanın, davaların yığılması şeklinde arabuluculuğa tabi olmayan bir dava ile birlikte açılması durumunda, arabuluculuk dava şartına tabi olmayacaktır" hükmü verilmiştir.
Bu durum, karma nitelikli davaların arabuluculuk açısından nasıl değerlendirileceğini göstermektedir.
Gelecek Perspektifi ve Öneriler
Ticari yargının etkinliğinin artırılması için şu öneriler değerlendirilebilir:
- Uzmanlaşmanın artırılması: Ticaret mahkemelerinde görev yapan hakimlerin ticaret hukuku konusundaki uzmanlıklarının geliştirilmesi
- Arabuluculuk sisteminin iyileştirilmesi: Arabulucuların ticaret hukuku konusundaki eğitimlerinin artırılması
- Teknolojik altyapının güçlendirilmesi: Elektronik dava takip sistemlerinin geliştirilmesi
- İçtihat birliğinin sağlanması: Benzer konularda farklı dairelerin farklı kararlar vermesinin önlenmesi
Sonuç ve Genel Değerlendirme
Ticari davalar, Türk hukuk sisteminde özel bir yere sahip olup, ticari hayatın dinamiklerine uygun şekilde düzenlenmiştir. TTK madde 4 ve 5'te yer alan düzenlemeler, ticari uyuşmazlıkların hızlı ve etkin bir şekilde çözülmesini amaçlamaktadır.
Mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve tic