Dijital İçerik Vergisi Oranları

Dijital İçerik Vergisi Oranları

Dijital çağın getirdiği yeni vergi türü olan Dijital Hizmet Vergisi, teknoloji devlerinden küçük dijital girişimcilere kadar geniş bir yelpazede faaliyet gösteren işletmeleri yakından ilgilendirmektedir. 2020 yılından itibaren uygulamaya giren bu vergi sistemi, dijital ekonominin vergilendirilmesinde önemli bir adım olarak kabul edilmektedir. İşletmelerin dijital hizmet vergi yükümlülüklerini doğru şekilde yerine getirmeleri, hem yasal sorumlulukları açısından hem de faaliyetlerinin kesintisiz devamı için kritik önem taşımaktadır.

Dijital Hizmet Vergisinin Yasal Dayanağı ve Kapsamı

Dijital ekonominin hızla büyümesi ve teknoloji devlerinin artan pazar payı karşısında, Türkiye'nin vergi sisteminde köklü bir değişiklik ihtiyacı doğmuştur. Bu ihtiyaca yanıt olarak hayata geçirilen dijital hizmet vergisi, modern vergilendirme anlayışının önemli bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Verginin Yasal Temeli

Dijital hizmet vergisinin hukuki altyapısı, 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile oluşturulmuştur. Bu kanun, 5 Aralık 2019 tarihinde kabul edilerek Türk vergi sistemine yeni bir boyut kazandırmıştır.

Kanunun 52. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi uyarınca, dijital hizmet vergisi 1 Mart 2020 tarihinden itibaren yürürlüğe girmiştir. Bu tarihin seçilmesi, dijital ekonominin vergilendirilmesi konusunda Türkiye'nin proaktif bir yaklaşım sergilediğini göstermektedir.

Uygulamaya yönelik detaylar ise 20 Mart 2020 tarihli ve 31074 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Dijital Hizmet Vergisi Uygulama Genel Tebliği ile netleştirilmiştir. Bu tebliğ, kanunun pratik uygulamasında karşılaşılabilecek belirsizlikleri gidermeyi amaçlamaktadır.

Dijital hizmet vergisinin temel düzenlemeleri Kanunun 1-7. maddelerinde yer almaktadır. Bu maddeler, verginin konusu, mükellefi, matrahı, oranı, vergilendirme dönemi ve yaptırımları gibi temel unsurları kapsamlı şekilde düzenlemektedir.

Vergiye Tabi Hizmet Türleri

Dijital hizmet vergisinin kapsamı, modern dijital ekonominin temel faaliyet alanlarını kapsayacak şekilde geniş tutulmuştur. Kanun, dört ana hizmet kategorisini verginin konusu olarak belirlemiştir:

Dijital Ortamda Sunulan Reklam Hizmetleri, verginin en kapsamlı kategorilerinden birini oluşturmaktadır. Bu kategori altında:

  • Reklam kontrol hizmetleri
  • Performans ölçüm ve analiz hizmetleri
  • Veri iletimi ve yönetimi hizmetleri
  • Teknik destek hizmetleri

yer almaktadır. Bu hizmetler, dijital platformların gelir modellerinin temelini oluşturması nedeniyle vergi kapsamına alınmıştır.

Sesli, Görsel ve Dijital İçeriklerin Dijital Ortamda Satışı ve Kullanım Hizmetleri kategorisi, dijital içerik ekonomisinin hızla büyüyen segmentini hedeflemektedir. Bu kapsamda:

  • Bilgisayar programları ve uygulamaların satışı
  • Müzik, video ve oyun içeriklerinin dijital dağıtımı
  • E-kitap ve dijital dergi satışları
  • Çevrimiçi eğitim içeriklerinin sunumu

gibi hizmetler vergiye tabi tutulmaktadır.

Kullanıcıların Etkileşime Geçebileceği Dijital Ortamların Sağlanması ve İşletilmesi Hizmetleri, sosyal medya platformları ve e-ticaret sitelerinin temel işlevlerini kapsamaktadır. Bu kategori:

  • Sosyal ağ platformlarının işletilmesi
  • Çevrimiçi pazaryeri hizmetleri
  • Mal ve hizmet satış aracılığı
  • Kullanıcı etkileşim platformlarının yönetimi

hizmetlerini içermektedir.

Dijital Aracılık Hizmetleri ise yukarıda sayılan hizmetlere yönelik aracılık faaliyetlerini kapsamaktadır. Bu kategori, dijital ekonominin çok katmanlı yapısını dikkate alarak, doğrudan hizmet sağlayıcıları yanında aracı konumundaki platformları da vergi kapsamına dahil etmektedir.

Kanunun bu geniş kapsamlı yaklaşımı, dijital ekonominin sürekli evrim geçiren doğasına uyum sağlayabilecek esneklikte bir vergi sistemi oluşturmayı amaçlamaktadır. Türkiye sınırları dahilinde sunulan bu hizmetlerin tamamı, hizmet sağlayıcısının nerede yerleşik olduğuna bakılmaksızın verginin konusuna girmektedir.

Bu yasal çerçeve, dijital hizmet vergisinin sadece büyük teknoloji şirketlerini değil, aynı zamanda dijital ekonomide faaliyet gösteren tüm işletmeleri kapsayacak şekilde tasarlandığını göstermektedir. Verginin etkin uygulanması için gerekli hukuki altyapı bu şekilde sağlanmış olmaktadır.

Vergi Oranı ve Vergilendirme Sistemi

Dijital hizmet vergisinin uygulanmasında vergi oranının belirlenmesi ve vergilendirme sisteminin işleyişi, mükelleflerin yükümlülüklerini doğru şekilde yerine getirebilmeleri açısından kritik öneme sahiptir. Bu bölümde, verginin oransal yapısı ve beyan sisteminin detayları ele alınacaktır.

Vergi Oranı ve Değişim Yetkisi

7194 sayılı Kanunun 5. maddesi uyarınca dijital hizmet vergisinin temel oranı %7,5 olarak belirlenmiştir. Bu oran, dijital hizmet sağlayıcılarının Türkiye'de elde ettikleri hasılat üzerinden hesaplanmakta ve verginin matrahını oluşturmaktadır.

Dijital hizmet vergisi oranının belirlenmesinde dikkat çeken önemli bir husus, Cumhurbaşkanının vergi oranını değiştirme yetkisine sahip olmasıdır. Bu yetki kapsamında:

  • Vergi oranı %1'e kadar indirilebilir
  • Vergi oranı iki katına kadar artırılabilir (yani %15'e kadar çıkarılabilir)
  • Bu değişiklik yetkisi, ekonomik koşullar ve dijital pazar dinamiklerine göre esnek bir vergilendirme imkanı sağlamaktadır

Bu esnek oran yapısı, dijital ekonominin hızla değişen doğasına uyum sağlayabilmek ve uluslararası rekabet koşullarını dikkate alabilmek amacıyla tasarlanmıştır. Özellikle küresel dijital vergilendirme tartışmaları ve OECD çalışmaları çerçevesinde, Türkiye'nin vergi politikasında gerekli ayarlamaları yapabilmesi için bu yetki önem taşımaktadır.

Vergi oranının hesaplanmasında hasılat kavramı temel alınmaktadır. Hasılat, dijital hizmet sağlayıcılarının verginin konusuna giren hizmetlerden elde ettikleri brüt geliri ifade etmektedir. Bu tutar üzerinden %7,5 oranında vergi hesaplanmakta ve mükellefler tarafından ödenmektedir.

Vergilendirme Dönemi ve Beyan

Dijital hizmet vergisinin vergilendirme sistemi, Kanunun 6. maddesinin 1. fıkrası gereğince aylık dönemler esasına dayanmaktadır. Bu düzenleme, dijital hizmetlerin sürekli ve yoğun işlem hacmine sahip olması nedeniyle, vergi tahsilatının düzenli aralıklarla gerçekleştirilmesini amaçlamaktadır.

Vergilendirme dönemine ilişkin temel özellikler şunlardır:

  • Takvim yılının birer aylık dönemleri vergilendirme dönemi olarak kabul edilir
  • Hazine ve Maliye Bakanlığı, bu dönemi üçer aylık olarak değiştirme yetkisine sahiptir
  • Bu esneklik, vergi idaresinin iş yükünü optimize etmek ve mükelleflerin beyan yükümlülüklerini kolaylaştırmak amacıyla öngörülmüştür

Beyan ve ödeme sistemi açısından dijital hizmet vergisi, mükellef beyanı üzerine tarh edilen bir vergi türüdür. Beyan sürecinin temel unsurları:

  • Beyannameler, vergilendirme dönemini takip eden ayın son günü akşamına kadar verilmelidir
  • Tarh edilen vergi, beyanname verme süresi içinde ödenmek zorundadır
  • Beyanname verme yükümlülüğü, satış yapılmasa bile vergi ödemek zorunda olan mükellefler için de geçerlidir

Dijital hizmet vergisinin beyan sistemi, Gelir İdaresi Başkanlığının dijital hizmetler web sitesi üzerinden online olarak gerçekleştirilmektedir. Bu dijital beyan sistemi, mükelleflerin coğrafi konumlarından bağımsız olarak vergi yükümlülüklerini yerine getirebilmelerini sağlamaktadır.

Matrah hesaplama sürecinde, dijital hizmet vergisine tabi kazancın döviz üzerinden hesaplanması durumunda, gelirin elde edildiği tarihteki Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası alış kuru kullanılmaktadır. Bu düzenleme, uluslararası dijital hizmet sağlayıcıları için önem taşımakta ve kur dalgalanmalarının vergi yükümlülüğü üzerindeki etkisini minimize etmeyi amaçlamaktadır.

Vergilendirme sisteminin bir diğer önemli boyutu, gider indirimi imkanıdır. Dijital hizmet vergisi, gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri tarafından ticari kazancın tespitinde gider olarak dikkate alınabilir. Bu düzenleme, çifte vergilendirmenin önlenmesi ve vergi yükünün adil dağılımının sağlanması açısından önemli bir kolaylık sunmaktadır.

Mükellef ve Muafiyet Koşulları

Dijital hizmet vergisinin uygulanmasında en kritik konulardan biri, hangi dijital hizmet sağlayıcılarının vergi mükellefi olacağının belirlenmesidir. Bu belirleme sürecinde hem mükellef tanımı hem de muafiyet eşikleri önemli rol oynamaktadır.

Mükellef Tanımı

7194 sayılı Kanun kapsamında dijital hizmet sağlayıcıları dijital hizmet vergisinin mükellefidir. Mükellefiyetin belirlenmesinde dikkat edilmesi gereken en önemli husus, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu bakımından tam veya dar mükellef olmanın dijital hizmet vergisi mükellefiyetini etkilememesidir.

Bu durum, dijital hizmet vergisinin bağımsız bir vergi türü olduğunu ve geleneksel vergi mükellefiyeti statülerinden ayrı değerlendirildiğini göstermektedir. Dolayısıyla:

  • Türkiye'de işyeri veya daimi temsilci bulundurmayan yabancı dijital hizmet sağlayıcıları
  • Türkiye'de yerleşik olmayan ancak Türkiye'ye dijital hizmet sunan şirketler
  • Geleneksel vergi sisteminde dar mükellef statüsünde olan dijital platformlar

Bu kategorilerdeki tüm işletmeler, belirli eşikleri aştıkları takdirde dijital hizmet vergisi mükellefi olabilmektedir.

Mükellefiyetin kapsamı oldukça geniş tutulmuş olup, dijital ortamda reklam hizmetleri sunan, dijital içerik satan, kullanıcı etkileşim platformları işleten veya bu hizmetlere aracılık eden tüm gerçek ve tüzel kişiler potansiyel mükellef konumundadır.

Muafiyet Eşikleri

Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrası uyarınca dijital hizmet vergisinden muaf olabilmek için iki temel eşik belirlenmiştir. Bu eşikler, küçük ölçekli dijital hizmet sağlayıcılarını vergi yükünden korumak amacıyla konulmuştur.

Türkiye Hasılat Eşiği: Önceki hesap döneminde Türkiye'de dijital hizmetlerden elde edilen hasılatın 20 milyon TL'den az olması durumunda muafiyet söz konusudur. Bu eşik, yerel pazar büyüklüğü dikkate alınarak belirlenmiş olup, Türkiye pazarında sınırlı faaliyet gösteren dijital hizmet sağlayıcılarını koruma altına almaktadır.

Küresel Hasılat Eşiği: Dünya genelinde dijital hizmetlerden elde edilen toplam hasılatın 750 milyon Euro'dan az olması durumunda da muafiyet uygulanmaktadır. Bu eşik, özellikle büyük teknoloji şirketlerini hedef alan bir düzenleme olup, küresel ölçekte faaliyet gösteren ancak henüz belirli bir büyüklüğe ulaşmamış şirketleri muaf tutmaktadır.

Muafiyet için her iki eşiğin de aşılmaması gerekmektedir. Yani bir dijital hizmet sağlayıcısının muaf olabilmesi için hem Türkiye hasılatının 20 milyon TL'den az hem de küresel hasılatının 750 milyon Euro'dan az olması şarttır.

Konsolide grup üyesi olan mükelleflerde ise grubun toplam hasılatı dikkate alınmaktadır. Bu düzenleme, büyük şirket gruplarının alt şirketler kurarak muafiyetten yararlanma girişimlerini engellemek amacıyla getirilmiştir.

Muaflıktan Mükellefiyete Geçiş

Dijital hizmet vergisi sisteminde muaflıktan mükellefiyete geçiş süreci detaylı şekilde düzenlenmiştir. Bu süreç, ani vergi yükü oluşmasını engellemek ve işletmelere uyum süresi tanımak amacıyla kademeli olarak tasarlanmıştır.

Eşik Aşımının Tespiti: Muafiyet eşiklerinin aşılıp aşılmadığının kontrolü, hesap döneminin üçer aylık dönemleri sonu itibariyle kümülatif hasılat üzerinden yapılmaktadır. Bu yaklaşım, yıl içindeki dalgalanmaları dikkate alarak daha adil bir değerlendirme sağlamaktadır.

Mükellefiyetin Başlangıcı: Her iki eşiğin de aşılması durumunda muafiyet sona ermekte, ancak mükellefiyyet hemen başlamamaktadır. Eşiğin aşıldığı vergilendirme dönemini takip eden dördüncü vergilendirme döneminden itibaren mükellefiyyet başlamaktadır. Bu düzenleme, işletmelere vergi sistemine uyum sağlamaları için yeterli süre tanımaktadır.

Mükellefiyetten Muafiyete Dönüş: Sistemde tersine bir geçiş de mümkündür. Arka arkaya iki hesap dönemi boyunca eşiklerden herhangi birinin altında kalan dijital hizmet sağlayıcılarının muafiyeti, izleyen hesap döneminden itibaren başlamaktadır.

Bu esnek yapı, dijital ekonominin dinamik doğasını dikkate alarak, büyüyen işletmelerin vergi sistemine kademeli entegrasyonunu sağlarken, küçülen işletmelerin de muafiyetten yeniden yararlanabilmesine olanak tanımaktadır.

Muafiyet ve mükellefiyyet geçişlerinde dikkat edilmesi gereken önemli bir husus da bildirim yükümlülükleridir. Eşiklerin aşılması durumunda ilgili dönemde Gelir İdaresi Başkanlığına bildirimde bulunulması gerekmektedir.

İstisnalar ve Vergi Sorumluluğu

Dijital hizmet vergisi sisteminde, belirli hizmet türleri vergiden muaf tutulmuş ve özel durumlar için vergi sorumluluğu düzenlemeleri getirilmiştir. Bu düzenlemeler, vergi sisteminin adil ve uygulanabilir olmasını sağlamak amacıyla 7194 sayılı Kanun'da detaylı şekilde ele alınmıştır.

Vergiden Muaf Hizmetler

Dijital hizmet vergisi kapsamında, Kanunun 4. maddesinin altıncı fıkrası uyarınca belirli hizmet türleri vergiden istisna edilmiştir. Bu istisnalar, çifte vergilendirmeyi önlemek ve mevcut vergi sistemleriyle uyumu sağlamak amacıyla düzenlenmiştir.

406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanunu ek 37. maddesi kapsamında Hazine payı ödenen hizmetler, dijital hizmet vergisinden muaf tutulmuştur. Bu düzenleme, telekomünikasyon sektöründe faaliyet gösteren şirketlerin zaten ödediği Hazine payı nedeniyle çifte vergilendirmeye maruz kalmasını engellemektedir. Telekomünikasyon hizmetleri için özel bir vergilendirme rejimi mevcut olduğundan, bu hizmetlerin dijital hizmet vergisi kapsamı dışında bırakılması vergi adaleti açısından önemlidir.

6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu 39. maddesi kapsamında özel iletişim vergisi alınan hizmetler de istisna kapsamındadır. Bu düzenleme, iletişim hizmetlerinden zaten özel iletişim vergisi alındığı için, aynı hizmetlerden tekrar dijital hizmet vergisi alınmasının önüne geçmektedir. Özel iletişim vergisi, mobil iletişim hizmetleri ve internet erişim hizmetleri gibi alanlarda uygulandığından, bu hizmetlerin dijital hizmet vergisinden muaf tutulması mantıklı bir yaklaşımdır.

5411 sayılı Bankacılık Kanunu 4. maddesi kapsamındaki hizmetler de dijital hizmet vergisinden istisna edilmiştir. Bankacılık hizmetleri, finansal sistem içinde özel bir konuma sahip olup, bu hizmetlerin dijital platformlar üzerinden sunulması durumunda bile bankacılık mevzuatının özel düzenlemelerine tabi olmaktadır. Bu nedenle, dijital bankacılık hizmetlerinin dijital hizmet vergisi kapsamı dışında tutulması, finansal sistemin istikrarı ve bankacılık sektörünün özel yapısı göz önünde bulundurularak yapılmış bir düzenlemedir.

5746 sayılı Ar-Ge Kanunu 2. maddesi kapsamındaki Ar-Ge merkezlerinde geliştirilen ürünlerin satışı ve bu ürünler üzerinden sunulan hizmetler de istisna kapsamında yer almaktadır. Bu düzenleme, Türkiye'nin teknoloji ve inovasyon politikalarıyla uyumlu olup, Ar-Ge faaliyetlerini teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Ar-Ge merkezlerinin dijital ürün ve hizmet geliştirme faaliyetlerinin vergisel açıdan desteklenmesi, ülkenin teknolojik gelişimi açısından stratejik önem taşımaktadır.

6493 sayılı Ödeme Hizmetleri Kanunu 12. maddesi kapsamındaki ödeme hizmetleri de dijital hizmet vergisinden muaf tutulmuştur. Ödeme hizmetleri, finansal sistem içinde kritik bir rol oynayıp, özel düzenlemelere tabi olduğundan, bu hizmetlerin dijital hizmet vergisi kapsamı dışında bırakılması uygun görülmüştür.

Vergi Sorumlusu Atanması

Dijital hizmet vergisi sisteminde, mükellefin Türkiye'de fiziksel varlığının bulunmaması durumunda vergi tahsilinin sağlanabilmesi için özel düzenlemeler getirilmiştir. Kanunun 3. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, Hazine ve Maliye Bakanlığı'na vergi sorumlusu atama yetkisi verilmiştir.

Mükellefin Türkiye'de ikametgahı, iş yeri, kanuni ve iş merkezlerinin bulunmaması halinde, Hazine ve Maliye Bakanlığı işleme taraf olanları ve aracılık edenleri vergi ödenmesinden sorumlu tutabilir. Bu düzenleme, özellikle yabancı dijital hizmet sağlayıcılarının Türkiye'de vergi yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlamak amacıyla getirilmiştir.

Vergi sorumlusu olarak atanabilecek taraflar arasında ödeme kuruluşları, bankalar ve diğer finansal aracılar yer almaktadır. Bu kuruluşlar, dijital hizmet sağlayıcıları ile kullanıcılar arasındaki ödeme işlemlerinde aracılık ettikleri için, vergi tahsilinde etkin bir rol oynayabilirler. Vergi sorumlusu atanması, vergi kaçakçılığının önlenmesi ve vergi tahsilinin etkinliğinin artırılması açısından önemli bir araçtır.

Vergi sorumlusu atanan kuruluşlar, mükellef adına vergi beyannamesi verme ve vergiyi ödeme yükümlülüğü altına girmektedir. Bu sorumluluk, vergi sorumlusunun kendi vergi yükümlülüklerine ek olarak üstlendiği bir yükümlülük olup, vergi sisteminin etkinliğini artırmaya yönelik bir düzenlemedir.

Dijital hizmet vergisi sistemi, istisnalar ve vergi sorumluluğu düzenlemeleriyle birlikte kapsamlı bir yapıya kavuşmuştur. Bu düzenlemeler, hem vergi adaletini sağlamak hem de vergi tahsilinin etkinliğini artırmak amacıyla tasarlanmıştır. Dijital ekonominin hızla geliştiği günümüzde, bu tür vergi sistemlerinin doğru şekilde uygulanması, hem kamu gelirlerinin artırılması hem de dijital hizmet sağlayıcıları arasında adil rekabet ortamının sağlanması açısından kritik önem taşımaktadır. İşletmelerin bu düzenlemeleri yakından takip etmeleri ve vergi yükümlülüklerini zamanında yerine getirmeleri, hem yasal sorumlulukları açısından hem de faaliyetlerinin kesintisiz devamı için gereklidir.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.