İş Kazası Delil Toplama Yöntemleri

İş Kazası Delil Toplama Yöntemleri

İş kazası, bir işçinin işyeri veya işveren tarafından görevlendirildiği yerlerde başına gelebilecek olumsuz durumlardır. Bu makalede, iş kazasının hukuki anlamda nasıl tanımlandığı, hangi şartlar altında iş kazası olarak kabul edildiği ve bu süreçte delil toplama yaklaşımlarını ele alıyoruz.

İş Kazasının Tanımı ve Yasal Çerçevesi

İş kazası kavramı, işçi sağlığı ve iş güvenliği bağlamında büyük önem taşır. İş kazası, işçinin işyeri veya işveren tarafından görevlendirildiği yerde meydana gelen ve işçiyi bedenen veya ruhen engelleyen olaylar olarak tanımlanır. İş kazasının yasal çerçevesi ise Türkiye'de Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile belirlenmiştir.

İş Kazasının Tanımı

İş kazaları, işveren tarafından sağlanan araçlarla işe gidip gelirken yaşananlar da dahil olmak üzere, iş yerinde meydana gelen olayları kapsar. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesi, iş kazası olarak kabul edilen durumları şu şekilde tanımlar: İş yerinde yaşanan kazalar, işveren tarafından sağlanan araçlarla işe gidiş-geliş sırasında meydana gelen kazalar ve işveren tarafından görevlendirilen başka bir yerde yaşanan kazalar.

Yasal Çerçeve

İş kazası olarak tanımlanan olaylar, işçilerin çeşitli yasal haklardan faydalanabilmeleri için belirli kriterler çerçevesinde değerlendirilir. Bu kriterlerin başında, olayın kanunlara uygun bir iş kazası olarak tanımlanıp tanımlanmadığı gelir. Bir olayın iş kazası olarak kabul edilmesi için kişinin sigortalı olması ve olayın ilgili kanundaki şartlara uyması gerekmektedir. Bu durum, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2016/4338 E., 2017/6144 K. sayılı kararla da desteklenmiştir.

İş Kazalarının Tespit Süreci

İş kazalarının tespiti, yargı süreci içerisinde önemli bir aşamadır. İşverenin kazayı bildirmemesi veya Sosyal Güvenlik Kurumu'nun (SGK) olayı iş kazası olarak nitelendirmemesi durumunda, işçi mahkemeye başvurarak iş kazasının tespiti davası açma hakkına sahiptir. Bu tür davalarda, tanık beyanları, işyeri kayıtları ve kamera görüntüleri gibi çeşitli deliller kullanılır. Ayrıca, Yargıtay kararları, bu sürecin nasıl işletilmesi gerektiğine dair rehberlik eder.

Yargıtay Kararlarının Rolü

Yargıtay'ın iş kazalarıyla ilgili verdiği kararlar, yasal düzenlemelerin nasıl uygulanacağı konusunda önemli ipuçları sunar. Özellikle, SGK'nın tespitine rağmen iş kazası olarak kabul edilmeyen durumlar için işçilerin tespit davası açabileceğini gösteren Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2015/2558 E., 2015/5241 K. kararı, bu konudaki hukuki süreçlere ışık tutmaktadır. Bu tür kararlar, iş ve sosyal güvenlik hukukunda kamu düzeninin korunmasına yönelik önemli düzenlemeler olarak görülmektedir.

Sonuç

İş kazası kavramının anlaşılması ve doğru bir şekilde tespit edilmesi, işçilerin haklarının korunması açısından büyük önem taşır. Türkiye'de 5510 sayılı Kanun ve bu kapsamdaki Yargıtay kararları, iş kazasının yasal çerçevesini belirleyerek, işveren ve işçiler için kılavuz niteliğindedir. Ayrıca, iş kazalarının hukuki süreçleri ve delil toplama yöntemleri, bu konudaki yasal hakların doğru şekilde işletilmesi için temel bir zemin sunmaktadır. İş hukuku alanında faaliyet gösteren herkesin bu yasal çerçeveyi anlaması ve uygulaması, işçi haklarının korunmasında kritik rol oynar.

İş Kazasının Tespiti ve Yargı Süreci

İş kazalarının hukuki boyutu ve bu kazaların tescili süreci, çalışanların haklarını etkileyen önemli bir faktördür. İş kazası geçiren bir işçinin yaşadığı olayın yasal olarak iş kazası olarak tanınması, bu süreçte elde edilecek haklar ve yasal tazminatlar açısından kritik öneme sahiptir. Türk hukukunda iş kazalarının tespiti ve buna ilişkin yargı süreçleri belirli kanunlar ve Yargıtay kararları çerçevesinde şekillenmektedir.

İş Kazası Tespiti

İş kazasının tespit edilmesi süreci, çalışanın haklarını savunabilmesi için temel bir adımdır. İşçi, kaza sonrası ilgili hukuki adımları dikkatlice takip etmelidir. Bu noktada işverenin kazayı derhal yetkililere bildirmesi ve kayıt altına alınmasını sağlaması beklenir. Ancak işverenin bu yükümlülüğü yerine getirmemesi durumunda da işçinin hakları korunma altına alınmıştır. İşçi, iş kazası tespitinin yapılabilmesi için İş Mahkemelerinde dava açabilir.

Yasal Düzenlemeler

7036 Sayılı İş Mahkemeleri Kanunu gereğince, iş kazası tespit davalarında arabuluculuk şartı aranmaz. İşçi, doğrudan mahkemeye başvurarak kazanın iş kazası olarak tescil edilmesini talep edebilir. Bu davalarda, işçinin yasal süreçleri doğru takip etmesi ve gerekli delilleri sunması büyük önem taşır.

Özellikle Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 2015/2558 E., 2015/5241 K. kararı, SGK'nın belirlemesine rağmen iş kazası olarak kabul edilmeyen durumlarda bile işçinin tespit davası açabileceğini belirtilerek çalışanların yasal haklarının korunmasına yönelik önemli bir emsal teşkil etmektedir. İşçi, SGK'nın kararına itiraz etme hakkına sahiptir ve mahkemeye başvurarak olayın iş kazası olarak tanınmasını talep edebilir.

Mahkeme Süreçleri

İş kazası tespitine yönelik davalar, İş Mahkemelerinde görülmektedir. Bu mahkemelerde işçi, kazanın bir iş kazası olarak tanınması için dava açabilir. Dava sürecinde işveren ve Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) genellikle davalı olarak yer alır. Süreç içerisinde mahkeme, sunulan delilleri değerlendirerek bir sonuca varır.

İş kazası davalarında deliller büyük önem arz etmektedir. İspat yükü işçide olduğu için, iş kazasının gerçekleştiğini kanıtlayacak belgeler, tanık ifadeleri ve varsa kamera kayıtları gibi delillerin tamamı mahkemeye sunulmalıdır. Bu delillerin iş kazasını ortaya koyacak şekilde açık ve net olması, mahkeme sürecinin daha hızlı ve işçinin lehine sonuçlanmasına yardımcı olur.

Delil Toplama Süreci

İş kazası tespit davalarında toplanan deliller, hem iş kazasının gerçekliğini ortaya koyar hem de işçinin haklarının korunmasında belirleyici olur. Deliller arasında işyeri sağlık kayıtları, olay yerinden alınan tanık ifadeleri ve varsa güvenlik kamerası görüntüleri yer alır. Ayrıca, iş kazasının hemen ardından resmi kolluk kuvvetlerine bildirimi ve olayın tespit tutanakları da süreci destekleyen önemli unsurlardır.

Tüm bu süreçler, işçinin ve temsilcilerinin titizlikle dikkat etmesi gereken yasal aşamaları oluşturmaktadır. Bu nedenle iş kazası tespiti süreçlerinde hukuki danışmanlık almak, süreçlerin sağlıklı bir şekilde ilerlemesi açısından faydalı olacaktır.

Yargı Süreci Sonrası Haklar

İş kazasının mahkeme tarafından tespiti, işçiye önemli haklar ve tazminatlar sağlamaktadır. Bu tespit, işçiye maddi ve manevi tazminat, geçici veya sürekli iş göremezlik ödeneği gibi haklarının yanı sıra, yaralanma derecesine bağlı olarak uygun diğer sosyal hakları da kazandırır.

Sonuç olarak, iş kazasının hukuki olarak tespit edilmesi, çalışanın iş sağlığı güvencesi açısından büyük önem taşır. İşçiler, haklarının korunması amacıyla yargı süreçlerini etkili bir şekilde takip etmeli ve mümkünse hukuki destek alarak yollarına devam etmelidirler. Bu süreçler, iş kazalarının hukuki olarak tanımlanması ve işçinin haklarına erişebilmesi için hayati önem taşır.

Delil Toplama Yöntemleri

İş kazası davalarında delil toplama süreci, davanın başarısı için kritik bir rol oynamaktadır. Zira, iş kazalarının tespiti ve bunun sonucunda işçinin haklarının korunması, bu sürecin etkin yönetilmesine bağlıdır. Bu bağlamda, delillerin toplanmasında izlenecek yöntemler, hem Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümleri hem de Yargıtay kararları ile şekillenir.

Re'sen Araştırma İlkesi

HMK md.193'e göre, re'sen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda delil sözleşmesi yapılamaz. Bu ilke, genel olarak kamu düzenini ilgilendiren davalarda ve özellikle iş kazası gibi işçi-işveren arasında doğabilecek uyuşmazlıkların çözümünde önem arz eder. Re'sen araştırma ilkesi, hâkimin davanın incelenmesinde delilleri kendiliğinden toplamasına olanak tanır ve hâkimin davaya daha fazla müdahil olmasını sağlar. Bu, daha kapsamlı ve adil bir yargılama süreci sağlar.

Re'sen araştırma ilkesi gereğince, hâkim davadaki olayların tüm boyutunu kavrayabilmek adına kendiliğinden kanıt toplama yoluna gidebilir. Bu bağlamda, işyerinden elde edilecek dokümanlar, tanık ifadeleri, iş kazasına ilişkin sağlık raporları ve benzeri belgeler, hâkim tarafından doğrudan araştırılır.

İsticvap ve Taraf İkrarının Rolü

İsticvap, davanın taraflarının mahkeme önünde dinlenilmesi ve onların beyanlarının kayıt altına alınmasıdır. HMK md.169-175, isticvap ve taraf ikrarının hâkimi bağlamadığını ve hâkimin gerçeği araştırma yetkisine sahip olduğunu belirtir. Bu durum, özellikle iş kazası davalarında hâkime, tarafların beyanları dışında olası delil kaynaklarını inceleme ve değerlendirme yetkisi verir.

Taraf ikrarı ise, taraflardan birinin aleyhine olan bir olguyu kabul etmesidir. Ancak, re'sen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda, hâkim taraf beyanları ve araçları ile yetinmeyebilir. Hâkim, gerçekleri ortaya çıkarmak amacıyla farklı delillerin toplanmasını da talep edebilir.

Delil Türleri ve İş Kazası Davalarında Kullanım

İş kazası davalarında delil toplamak amacıyla genellikle aşağıdaki delil türlerine başvurulur:

  • Tanık İfadeleri: İş kazasının meydana geldiği sırada ya da hemen sonrasında olaya şahit olan kişilerin ifadeleri, olayın aydınlatılmasında önemli bir rol oynar. Tanıkların ifadesi, olayların gelişimi hakkında mahkemeye kapsamlı bir bakış açısı sağlayabilir.

  • Kamera Kayıtları: İş kazasının meydana geldiği işyeri ya da çevresinde varsa, güvenlik kameralarının kayıtları oldukça kritik bir delil kaynağıdır. Olayın gerçek zamanlı kayıtları, kaza hakkında objektif bilgi sunar.

  • İş Yeri Kayıtları: İş yerinde mevcut olan çeşitli belgeler (örneğin; iş güvenliği raporları, çalışan listeleri) de iş kazasının tespitinde önemli bir delil teşkil edebilir.

  • Sağlık Raporları: Kaza sonrasında sağlık kuruluşları tarafından düzenlenen raporlar, olayın iş kazası niteliğini taşıyıp taşımadığını belirme sürecinde oldukça önemlidir.

Yargı Sürecinde Delillerin Etkin Kullanımı

Delillerin toplanması yalnızca mahkeme aşamasında değil, olayın hemen sonrasında başlatılmalıdır. Hızlı ve etkin bir şekilde elde edilen deliller, davanın seyrini olumlu yönde etkileyebilir. İşçi ya da işveren açısından, kaza sonrasındaki ilk adımlar ve delillerin toplanma biçimi, dava sonucunu doğrudan etkileme potansiyeline sahiptir. İş kazası davalarında, delillerin hukuka uygun bir şekide elde edilmesi ve kullanılması hayati öneme sahiptir. Bu nedenle, hem işçilerin hem de işverenlerin süreci iyi bilgilendirilmiş bir şekilde yönetmesi gerekir.

Sonuç olarak, iş kazası davalarında delil toplama süreçleri, HMK ve ilgili yargı kararlarına sıkı sıkıya bağlıdır. İş kazasının doğru bir şekilde değerlendirilmesi, sadece işçinin değil, işverenin de hakkaniyetli bir sonuca ulaşması açısından kritiktir.

İş Kazası Tespiti ve İşçinin Hakları

İş kazası tespiti, işçinin potansiyel haklarının yerine getirilmesi için önemli bir adım teşkil eder. Çünkü iş kazalarının tanımlanması ve yasal olarak teyit edilmesi, işçinin haklarını talep etmesini mümkün kılar. İş kazasına maruz kalan işçiler, bu süreç sayesinde tazminat ve çeşitli ödeneklerden yararlanabilirler.

İş Kazası ve İşçinin Hakları

İş kazası olarak kabul edilen durumlar, işçinin yasal hakları üzerinde doğrudan etkili olur. İş kazası tespitinin ardından işçiler, çeşitli haklardan faydalanabilir. Bu haklar arasında maddi ve manevi tazminatlar, geçici ya da sürekli iş göremezlik ödenekleri, tedavi masraflarının karşılanması gibi temel kazançlar bulunmaktadır. İşverenin iş kazası bildirimini yapmaması durumunda, işçi veya yakınları durumu Sosyal Güvenlik Kurumu'na (SGK) bildirebilir ve iş kazasının tespiti davası açabilir.

Tespitin Önemi

İş kazası tespiti, işçinin haklarının güvence altına alınmasında kritik bir rol oynamaktadır. Tespit davası, iş kazasının yaşandığına dair resmi bir kanıt sunarak, işçiyi hak ettiği ödenek ve tazminatlara ulaştırmanın ilk adımıdır. Bu süreç aynı zamanda iş güvenliğinin ihlal edilip edilmediğini belirlemeye yönelik de önemli bir araçtır. İş güvenliği tedbirlerinin alınmaması ya da ihmal edilmesi durumunda, işverenin yasal sorumluluğu artar ve işçinin tazminat talep hakkı doğar.

Yargıtay Kararlarının Rolü

Yargıtay kararları, iş kazası tespiti ve işçi haklarının değerlendirilmesi konusunda önemli bir rol oynar. Örneğin, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2013/3429 E., 2013/26001 K. sayılı kararı, iş yerinde kalp krizi geçirilmesinin iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiğini belirlemiştir. Bu gibi kararlar, iş kazası kapsamını genişletip, işçilerin daha fazla hakka erişimini sağlamaktadır.

İşçinin Yasal Hakları ve Ardından Gelen Süreçler

İş kazasında hakkını arayan bir işçi, öncelikle kaza tespitinin doğru şekilde yapılmasını sağlamalıdır. Bu etapta sunulacak deliller ve tanık ifadeleri, kazanın iş kazası olarak kabul edilmesinde büyük önem taşır. Tespit davasının açılması, işçinin haklarını temin etmesi ve çeşitli hukuki süreçlerin başlaması için bir diğer önemli adımdır. Tespitin ardından, işçi aşağıdaki hakları talep edebilir:

  • Maddi Tazminatlar: Kazanın işçiye verdiği zarar, işçinin kendisinin ve ailesinin geçim kaybı gibi durumları karşılamak amaçlı ödenir.
  • Manevi Tazminatlar: İşçinin kazadan dolayı yaşadığı fiziksel ve psikolojik zararlar bu tazminat kapsamında değerlendirilir.
  • Geçici veya Sürekli İş Göremezlik Ödeneği: İşçinin çalışamayacak durumda olduğu süre boyunca gelir kaybını önlemek için ödenek sağlar.
  • Tedavi Masrafları: Kaza sonrası işçinin tedavi edilmesi için gereken tıbbi giderlerin karşılanması.

Genel Değerlendirme

İş kazasının tanınması ve yasal süreçlerin doğru yönetilmesi, işçiler için büyük önem taşır. Yasal dayanaklar ve Yargıtay kararları, işçilerin haklarına ulaşmasını sağlayan ve güvence altına alan yapılar olarak karşımıza çıkar. İş kazası tespitinin doğru bir şekilde yapılması, işçinin tarifi zor kayıplarına yol açan zorlukları hafifletir ve mağduriyetinin giderilmesine yönelik önemli ilerlemeler sağlar. Dolayısıyla, bu yasal süreçler işçilerin haklarını korumak ve iş güvenliğinin sağlanmasında kritik bir etkendir. Bu kapsamda, iş kazası tespiti ve işçi hakları, iş yerinde güvenliğin sağlanması adına etkili uygulamalardır.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.