
Babaya Nafaka Davası Açmak
Babaya nafaka davası açmak, çocuğun yaşı ve aile durumuna göre değişen hukuki prosedürler içeren önemli bir konudur. Bu rehberde, evlilik devam ederken, boşanma sürecinde ve sonrasında nafaka davası açma koşulları, gerekli belgeler ve yasal dayanaklar detaylı olarak ele alınmaktadır. Türk Medeni Kanunu çerçevesinde nafaka yükümlülüğü ve Yargıtay kararları ışığında pratik bilgiler sunulmaktadır.
18 Yaş Altı Çocuklar İçin Nafaka Davası Koşulları
18 yaşından küçük çocuklar için babaya nafaka davası açılması, evlilik durumuna ve sürecin hangi aşamasında olunduğuna göre farklı hukuki prosedürler gerektirmektedir. Türk Medeni Kanunu'nun ilgili hükümleri çerçevesinde, küçük çocukların nafaka hakları üç farklı durumda korunmaktadır.
Evlilik Devam Ederken Bağımsız Tedbir Nafakası
Evlilik birliği devam ederken babaya nafaka davası açılabilmesi için babanın evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemesi veya bu nedenle evden ayrılmış olması gerekmektedir. Bu durumda anne, Türk Medeni Kanunu'nun 329. maddesi gereğince çocuk adına nafaka davası açma yetkisine sahiptir.
Türk Medeni Kanunu madde 329 şu şekilde düzenlenmiştir:
"Küçüğe fiilen bakan ana veya baba, diğerine karşı çocuk adına nafaka davası açabilir."
Bağımsız tedbir nafakası davası açılabilmesi için gerekli koşullar şunlardır:
- Babanın evlilik birliğinden doğan mali yükümlülüklerini yerine getirmemesi
- Babanın bu nedenle evden ayrılmış olması
- Çocuğun bakım ve eğitim giderlerinin karşılanmaması
Önemli bir husus olarak, baba iş nedeniyle başka şehirde yaşamaya başlamış olsa bile, evin giderleri ve çocuğun ihtiyaçları ile ilgili üzerine düşen yükümlülükleri yerine getiriyorsa, bu durumda bağımsız tedbir nafakası davası açılamaz.
Boşanma Sürecinde Geçici Nafaka
Boşanma davası açıldıktan sonra ve dava devam ederken, 18 yaşından küçük müşterek çocuk için nafaka talep edilebilmesi amacıyla çocuğun geçici velayetinin anneye bırakılması mahkemeden istenmelidir. Bu, babaya nafaka davası açmanın ön koşuludur.
Türk Medeni Kanunu madde 169 gereğince, mahkeme velayeti anneye bırakılan çocuk için tedbir nafakasına annenin talebi üzerine karar vermek zorundadır. Bu hüküm, mahkemeye takdir yetkisi tanımamakta, zorunlu bir yükümlülük getirmektedir.
Boşanma sürecinde geçici nafaka için gerekli adımlar:
- Boşanma davasının açılmış olması
- Çocuğun 18 yaşından küçük olması
- Çocuğun geçici velayetinin anneye bırakılması talebinin yapılması
- Mahkemeden tedbir nafakası talep edilmesi
Boşanma Sonrası İştirak Nafakası
Boşanma kararı kesinleştikten sonra, çocuğun velayeti kendisine bırakılmış olan ebeveyn, iştirak nafakası davası açabilir. Bu dava, çocuğun sürekli bakım ve eğitim giderlerinin karşılanması amacıyla açılmaktadır.
Türk Medeni Kanunu madde 336 velayet konusunu şu şekilde düzenlemektedir:
"Evlilik devam ettiği sürece ana ve baba velâyeti birlikte kullanırlar. Ortak hayata son verilmiş veya ayrılık hâli gerçekleşmişse hâkim, velâyeti eşlerden birine verebilir. Velâyet, ana ve babadan birinin ölümü hâlinde sağ kalana, boşanmada ise çocuk kendisine bırakılan tarafa aittir."
Boşanma sonrası iştirak nafakası davası için:
- Boşanma kararının kesinleşmiş olması
- Çocuğun 18 yaşından küçük olması
- Velayetin davacı ebeveyne bırakılmış olması
- Çocuğun giderlerinin belgelendirilmesi
Türk Medeni Kanunu madde 182/2 uyarınca, velayeti olmayan eş çocuğun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlüdür. Bu yükümlülük, çocuğun temel ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli olan tüm giderleri kapsamaktadır.
İştirak nafakası davasında delil olarak gösterilebilecek giderler şunlardır:
- Okul ücreti ve eğitim masrafları
- Servis ücreti ve ulaşım giderleri
- Yemek ve beslenme masrafları
- Kırtasiye ve okul malzemeleri
- Kıyafet ve giyim giderleri
- Özel sağlık harcamaları ve tedavi masrafları
- Sosyal ve kültürel aktivite giderleri
Mahkeme, sunulan bu giderleri değerlendirerek çocuğun ihtiyaçlarına anne ve babanın hangi oranda katılacağına karar verir. Bu oran belirlenirken, her iki ebeveynin mali durumu, gelir seviyesi ve çocuğun gerçek ihtiyaçları dikkate alınır.
18 Yaşını Doldurmuş Çocuklar İçin Yardım Nafakası
Türk Hukuku'nda çocuklar için bağlanmış olan tedbir ve iştirak nafakaları, çocuğun 18 yaşını doldurması ile otomatik olarak sona erer. Bu durumda nafaka borçlusu babanın, icra dairesine giderek dilekçe vermesi yeterli olur ve varsa babanın maaşı ile diğer mal varlıkları üzerine olan hacizler kalkacaktır. Ancak çocuğun 18 yaşını doldurmuş olması, her durumda nafaka yükümlülüğünün sona erdiği anlamına gelmez.
Ergin Çocuğun Nafaka Talep Koşulları
Çocuk 18 yaşını doldurmuş ya da açılmış olan bir nafaka davası veya boşanma davası sırasında 18 yaşını doldurmuşsa, bu durumda çocuk kendi adına bir nafaka avukatına vekalet vererek yardım nafakası davası açılmasını talep etmesi gerekir. Bu noktada artık anne veya babanın çocuk adına dava açma yetkisi sona ermiş olur.
Ergin çocuğun yardım nafakası talep edebilmesi için belirli koşulların bir arada bulunması gerekir. Bu koşullar Türk Medeni Kanunu'nda açıkça düzenlenmiştir ve çocuğun kendi geçimini sağlayamama durumu esas alınır.
Türk Medeni Kanunu madde 364 hükmü gereğince: "Herkes, yardım etmediği takdirde yoksulluğa düşecek olan üstsoyu ve altsoyu ile kardeşlerine nafaka vermekle yükümlüdür." Bu düzenleme, ergin çocukların da belirli koşullar altında nafaka talep edebileceğini göstermektedir.
Eğitim Devam Eden Çocuklar
Çocuğun ergin olmasına rağmen eğitimine devam etmesi durumunda, ana ve babanın nafaka yükümlülüğü devam eder. Bu husus Türk Medeni Kanunu madde 328/2'de şu şekilde düzenlenmiştir: "Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler."
Bu hüküm kapsamında eğitim nafakası talep edebilmek için:
- Çocuğun düzenli bir eğitim kurumuna devam ediyor olması
- Eğitimin makul bir süre içinde tamamlanabilir nitelikte olması
- Ana ve babanın mali durumlarının nafaka ödemeye elverişli olması
- Çocuğun kendi çalışarak geçimini sağlayamayacak durumda olması
gerekir. Üniversite eğitimi, yüksek lisans, doktora gibi örgün eğitim kurumlarında devam eden eğitimler bu kapsamda değerlendirilir. Ancak eğitimin makul süre içinde bitirilmesi beklenir ve süresiz bir nafaka yükümlülüğü söz konusu değildir.
Yoksulluk Durumunda Nafaka
Ergin çocuğun eğitimi devam etmese bile, kendi geçimini sağlayamayacak durumda olması halinde yardım nafakası talep etme hakkı bulunur. Bu durum özellikle:
- Sağlık sorunları nedeniyle çalışamayan çocuklar
- İş bulma imkanı olmayan çocuklar
- Engellilik durumu bulunan çocuklar
- Ekonomik kriz nedeniyle işsiz kalan çocuklar
için geçerlidir. Yoksulluk durumunun objektif kriterlerle belirlenmesi gerekir ve çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda olması aranır.
Yardım nafakası davalarında mahkeme, hem çocuğun ihtiyaçlarını hem de ana-babanın mali durumunu değerlendirerek karar verir. Ana ve babanın durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde nafaka ödemesi esastır.
Bu tür davalarda çocuğun:
- Gelir durumu (varsa)
- Sağlık durumu
- Eğitim durumu
- İş arama çabaları
- Yaşam koşulları
gibi faktörler detaylı olarak incelenir. Aynı şekilde ana ve babanın mali durumu, gelir düzeyi ve diğer yükümlülükleri de göz önünde bulundurulur.
Ergin çocukların nafaka talep etme hakkı, aile hukukunun temel ilkelerinden biri olan dayanışma yükümlülüğü çerçevesinde düzenlenmiştir. Bu düzenleme, çocuğun yaşından bağımsız olarak, belirli koşullar altında aile desteğine ihtiyaç duyabileceği gerçeğini kabul etmektedir.
Nafaka Davalarında Delil ve Gider Hesaplaması
Babaya nafaka davası açılırken en kritik unsurlardan biri, çocuğun gerçek giderlerinin belirlenmesi ve bu giderlerin mahkemeye delil olarak sunulmasıdır. Türk Medeni Kanunu'nun 327. maddesi, çocuğun bakım, eğitim ve korunma giderlerinin ana-baba tarafından karşılanması yükümlülüğünü düzenlemektedir. Bu yasal çerçeve, nafaka davalarında gider hesaplamasının temelini oluşturmaktadır.
Çocuğun Giderlerinin Belirlenmesi
Nafaka davalarında başarılı olabilmek için çocuğun tüm giderlerinin detaylı bir şekilde belgelenmesi gerekmektedir. Bu giderler, çocuğun yaşına, sağlık durumuna ve eğitim seviyesine göre değişiklik gösterebilir.
Temel eğitim giderleri nafaka hesaplamasının en önemli kalemlerinden birini oluşturmaktadır:
- Okul ücreti: Özel okul, devlet okulu katkı payları veya üniversite harçları
- Servis ücreti: Okula ulaşım masrafları ve toplu taşıma giderleri
- Kırtasiye giderleri: Kitap, defter, kalem ve diğer eğitim materyalleri
- Ders desteği: Özel ders, kurs veya etüt merkezi masrafları
Günlük yaşam giderleri de nafaka hesaplamasında mutlaka dikkate alınması gereken kalemlerdir:
- Yemek parası: Okul kantini, beslenme ve gıda masrafları
- Kıyafet giderleri: Mevsimlik giysiler, okul üniforması ve ayakkabı
- Barınma giderleri: Kira, elektrik, su, doğalgaz ve internet masrafları
- Ulaşım giderleri: Günlük ulaşım ve sosyal aktivite masrafları
Özel sağlık harcamaları çocuğun sağlık durumuna bağlı olarak ortaya çıkan ek giderlerdir. Bu giderler özellikle kronik hastalığı olan veya özel bakım gerektiren çocuklar için oldukça yüksek olabilir:
- Doktor muayene ücretleri ve hastane masrafları
- İlaç ve tıbbi malzeme giderleri
- Fizik tedavi ve rehabilitasyon masrafları
- Psikolojik destek ve terapi ücretleri
- Özel diyet ve beslenme gereksinimleri
Mahkemenin Değerlendirme Kriterleri
Mahkeme, nafaka miktarını belirlerken çocuğun giderlerini objektif kriterler çerçevesinde değerlendirmektedir. Bu değerlendirme sürecinde hem çocuğun ihtiyaçları hem de ebeveynlerin mali durumu dikkate alınmaktadır.
Gider belgelendirmesi nafaka davasının en kritik aşamasıdır. Mahkeme, sunulan belgelerin güvenilirliğini ve gerçekliğini titizlikle incelemektedir:
- Fatura, makbuz ve dekont gibi resmi belgeler
- Okul ve eğitim kurumlarından alınan gider çizelgeleri
- Sağlık kurumlarından alınan tedavi raporları ve masraf belgeleri
- Banka hesap özetleri ve ödeme kayıtları
Mahkemenin orantılılık değerlendirmesi nafaka miktarının belirlenmesinde temel ilkedir. Mahkeme, çocuğun giderlerini belirlerken şu faktörleri göz önünde bulundurmaktadır:
- Çocuğun yaşı ve gelişim dönemindeki ihtiyaçları
- Ailenin sosyal ve ekonomik durumu
- Yaşanılan bölgenin yaşam standardı
- Çocuğun özel durumları (hastalık, engellilik vb.)
Anne ve babanın katkı oranları mahkeme tarafından her iki ebeveynin gelir durumu dikkate alınarak belirlenmektedir. Mahkeme, çocuğun giderlerine anne ve babanın hangi oranda katılacağına karar verirken:
- Her iki ebeveynin aylık geliri
- Mevcut borç ve yükümlülükleri
- Diğer çocukları varsa onlara yönelik nafaka yükümlülükleri
- Sağlık durumu ve çalışma kapasitesi
Bu kriterlerin tümü değerlendirilerek adil bir nafaka miktarı belirlenmektedir.
Delil toplama süreci nafaka davasının başarısı için hayati önem taşımaktadır. Davacı taraf, çocuğun tüm giderlerini düzenli olarak kayıt altına almalı ve bu kayıtları mahkemeye sunmalıdır. Özellikle değişken giderler için aylık ortalamalar çıkarılması ve bu ortalamaların belgelendirilmesi gerekmektedir.
Mahkeme, sunulan delilleri değerlendirirken makul ve gerekli giderler ilkesini uygulamaktadır. Bu nedenle lüks sayılabilecek harcamalar nafaka hesaplamasına dahil edilmeyebilir. Ancak çocuğun sağlığı, eğitimi ve gelişimi için gerekli olan tüm giderler nafaka kapsamında değerlendirilmektedir.
Yargıtay Kararları ve Nafaka Yükümlülüğü Sırası
Babaya nafaka davası açma sürecinde en kritik konulardan biri, nafaka yükümlülüğünün doğru sırayla belirlenmesidir. Yargıtay kararları, bu konuda net bir hiyerarşi oluşturmuş ve nafaka talebinde bulunurken hangi kişilerin öncelikli olarak sorumlu tutulacağını açıkça belirtmiştir.
Nafaka Talebinde Öncelik Sırası
Türk Medeni Kanunu'nun 365. maddesi, nafaka davasının mirasçılıktaki sıra gözetilerek açılması gerektiğini düzenlemektedir. Bu hüküm, nafaka yükümlülüğünde belirli bir öncelik sırası olduğunu ve bu sıranın dikkate alınması gerektiğini ortaya koymaktadır.
Yargıtay'ın yerleşik içtihadına göre nafaka talebinde öncelik sırası şu şekildedir:
- Birinci sırada baba: Çocuğun nafaka ihtiyacından öncelikle baba sorumludur
- İkinci sırada dede: Babanın mali durumu yetersizse dede sorumlu tutulabilir
- Üçüncü sırada diğer yakınlar: Amca, dayı gibi diğer yakınlar ancak belirli koşullarda sorumlu olabilir
Bu sıralama, 22.12.2014 tarih, 2014/20406 E. - 17028 K. sayılı Yargıtay kararı ile de teyit edilmiştir. Kararda, nafaka yükümlülüğünün doğru kişilere yöneltilmesi gerektiği vurgulanmış ve bu sıranın gözetilmemesinin hukuki hata oluşturacağı belirtilmiştir.
Üst Soydan Nafaka Talep Koşulları
Yargıtay'ın 06.02.2019 tarihli önemli bir kararı, üst soydan nafaka talep edilmesi konusunda detaylı açıklamalar içermektedir. Bu kararda, otizm rahatsızlığı olan bir çocuk için aylık 5.000 TL nafaka talebi değerlendirilmiş ve nafaka yükümlülüğü sırasının nasıl uygulanacağı açıklanmıştır.
Dairemizin 22.12.2014 tarih 2014/20406 E. - 17028 K. sayılı ilamı ile; "Somut olayda; birinci davalı olarak küçüğün babası olan kısıtlı…'in gösterildiği, kanuni temsilcisi olarak da vasisi olan …'ın adı, soyadı ve adresinin yazıldığı, ikinci davalı olarak ise küçüğun dedesi olanın gösterildiği, diğer bir anlatımla, davanın TMK.nun 328.maddesi uyarınca davalı …'e, TMK.nun 365.maddesi uyarınca ise davalı …'a yöneltildiği, bu durumda davalı tarafın husumet itirazının yerinde olmadığı, mahkemece; davada husummetin doğru kişilere yöneltildiği gözetilerek işin esasına girilmesi gerektiğinde" bahisle bozma kararı verilmiştir.
Bu karar, nafaka talebinde öncelikle iştirak nafakası yükümlüsü olan babadan nafakanın talep edilmesi gerektiğini, babanın sosyal ve ekonomik durumu elverişli değilse ancak bu durumda mirasçılıktaki sıra göz önünde tutularak diğer yakınlardan nafaka talebinde bulunulabileceğini açıkça ortaya koymaktadır.
Kararda özellikle vurgulanan önemli bir husus, dedenin yargılama sırasında vefat etmesi durumunda mirasçısının sorumluluğunun sınırlı olmasıdır:
Davalı dede …… …'ın yargılama sırasında vefat ettiği ve mirasçısı …'ın davaya dahil edildiği düşünüldüğünde; küçüğün aynı zamanda amcası da olan davalının bu aşamada olsa olsa ancak; dedenin öldüğü tarihe kadarki, dedenin sorumlu tutulabileceği bir nafaka var ise bu nafakadan mirasçı olması sıfatıyla sorumlu olabileceği onun dışında henüz baba ve dedenin nafaka yükümlülükleri tartışılmadan amca aleyhine nafakaya hükmedilmesi doğru değildir.
Bu açıklama, mirasçıların sadece miras bırakanın ölüm tarihine kadar olan nafaka borcundan sorumlu olduğunu ve yeni nafaka yükümlülüğü altına girmeyeceğini göstermektedir.
Yargıtay'ın bu kararı, HUMK'nun 428. maddesi gereğince bozma ile sonuçlanmış ve mahkemenin yanılgılı değerlendirme yaptığı tespit edilmiştir. Karar, oybirliğiyle verilmiş ve karar düzeltme yolu kapalı tutulmuştur.
Sonuç olarak, babaya nafaka davası açma sürecinde Yargıtay kararları ışığında şu temel ilkeler gözetilmelidir: Nafaka yükümlülüğünde öncelik sırası mutlaka dikkate alınmalı, öncelikle babanın mali durumu değerlendirilmeli ve ancak yetersiz olması halinde üst soydan nafaka talep edilmelidir. Bu süreçte doğru hukuki prosedürlerin takip edilmesi, hem davanın başarıyla sonuçlanması hem de çocuğun menfaatlerinin korunması açısından kritik önem taşımaktadır. Nafaka davalarının karmaşık yapısı nedeniyle, deneyimli bir avukattan hukuki destek alınması, sürecin doğru yönetilmesi ve en uygun sonucun elde edilmesi için önerilmektedir.