Deepfake Videolarla İşlenen Suçlar

Deepfake Videolarla İşlenen Suçlar

Yapay zeka ile üretilen ve gerçeğinden ayırt edilmesi neredeyse imkansız olan 'deepfake' videolar, günümüzün en büyük siber tehditlerinden biri haline geldi. Peki, bir kişinin yüzü ve sesi kullanılarak tamamen sahte bir video oluşturulması Türk hukukunda ne anlama geliyor? Deepfake içerikleri hangi suçları oluşturur ve failleri ne gibi cezalarla karşı karşıya kalabilir? Bu yazımızda, deepfake teknolojisinin hukuki boyutunu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'ndaki karşılığını ve Yargıtay'ın konuya ilişkin emsal kararını tüm detaylarıyla inceliyoruz.

Harika, anlaştık. İstekleriniz doğrultusunda, makalenin ilk bölümünü hazırlıyorum.


Deepfake Teknolojisi: Tanımı, Riskleri ve Hukuki Dayanakları

Yapay zekanın gelişimiyle birlikte hayatımıza giren ve hem yaratıcı endüstriler için büyük bir potansiyel hem de toplum için ciddi bir tehdit unsuru taşıyan deepfake teknolojisi, dijital dünyanın en tartışmalı konularından biri haline gelmiştir. Gerçek ile sahte arasındaki çizgiyi hiç olmadığı kadar bulanıklaştıran bu teknoloji, bireylerin ve toplumların güvenliğini temelden sarsma potansiyeli taşımaktadır. Bu bölümde, deepfake'in ne olduğunu, nasıl çalıştığını ve en önemlisi, Türk hukuk sisteminde hangi temel hak ve yasalara dayanılarak ele alındığını inceleyeceğiz.

Deepfake Nedir ve Nasıl Çalışır?

Deepfake terimi, İngilizce'deki "deep learning" (derin öğrenme) ve "fake" (sahte) kelimelerinin birleşiminden oluşur. En basit tanımıyla, yapay zeka ve makine öğrenmesi algoritmaları kullanılarak mevcut bir video veya görüntüdeki bir kişinin yüzünün, sesinin veya hareketlerinin başka bir kişiyle değiştirilmesiyle oluşturulan sentetik medyalardır. Bu teknolojinin temelinde, Üretken Çatışan Ağlar (Generative Adversarial Networks - GANs) olarak bilinen sofistike bir yapay zeka modeli yatar.

GAN mimarisi, birbiriyle rekabet eden iki sinir ağından oluşur:

  • Üretici (Generator): Bu ağ, hedef kişinin yüz veya ses verilerini kullanarak sürekli olarak sahte içerikler üretir. Amacı, ürettiği sahtenin gerçeğinden ayırt edilemeyecek kadar inandırıcı olmasını sağlamaktır.
  • Ayrıştırıcı (Discriminator): Bu ağın görevi ise üreticinin oluşturduğu içeriğin gerçek mi yoksa sahte mi olduğunu tespit etmektir. Sürekli olarak gerçek verilerle eğitilir ve sahteyi yakalamaya çalışır.

Bu iki ağın sürekli rekabeti, üretici ağın zamanla neredeyse kusursuz ve insan gözüyle tespit edilmesi çok zor olan sahte içerikler yaratmasını sağlar. Sonuç olarak ortaya çıkan deepfake videolar, bir siyasetçiye hiç söylemediği sözleri söyletmekten, ünlü bir oyuncuyu bulunmadığı bir film sahnesine eklemeye kadar geniş bir yelpazede kullanılabilir. Ancak bu teknoloji, kötü niyetli kullanıldığında şantaj, dezenformasyon ve itibar suikastı gibi son derece tehlikeli sonuçlar doğurabilir.

Anayasal Haklar ve Kişisel Verilerin Korunması Kapsamında Deepfake

Deepfake teknolojisinin hukuki boyutunu anlamak için öncelikle Anayasa ve temel kanunlar düzeyindeki dayanaklara bakmak gerekir. Deepfake içeriklerinin üretimi ve yayılması, doğrudan doğruya bireylerin en temel anayasal haklarını ihlal etme potansiyeline sahiptir.

Bu noktada ilk ve en önemli hukuki dayanak, 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK)'dır. Bir deepfake içeriği oluşturmak için hedef kişinin çok sayıda fotoğrafına, videosuna ve ses kaydına ihtiyaç duyulur. KVKK'ya göre bir kişiyi belirlenebilir kılan her türlü bilgi "kişisel veri"dir. Yüz görüntüleri ve ses ise biyometrik veri niteliği taşıdığından "özel nitelikli kişisel veri" kapsamında dahi değerlendirilebilir. Bu verilerin kişinin açık rızası olmaksızın toplanması, işlenmesi ve deepfake üretimi amacıyla kullanılması, KVKK'nın açık ihlalidir. Nitekim Kişisel Verileri Koruma Kurumu (KVKK) da bu tehdidin farkında olarak yayımladığı "Deepfake Bilgi Notu" ile konunun ciddiyetine dikkat çekmiş ve toplumsal farkındalık oluşturmayı amaçlamıştır.

Deepfake teknolojisinin ihlal ettiği anayasal haklar ise şu şekilde sıralanabilir:

  • Anayasa Madde 17 - Kişinin Dokunulmazlığı, Maddi ve Manevi Varlığı: Bir kişinin rızası dışında sahte bir videoda kullanılması, onun şeref, onur ve saygınlığına yönelik ağır bir saldırıdır. Bu durum, kişinin "manevi varlığının" korunması hakkını doğrudan ihlal eder.
  • Anayasa Madde 20 - Özel Hayatın Gizliliği ve Kişisel Verilerin Korunması: Deepfake, bir kişiyi hiç bulunmadığı özel bir durumda veya mahrem bir anda gösterebilir. Bu, özel hayatın gizliliğine yapılmış en ağır müdahalelerden biridir. Aynı maddenin güvence altına aldığı "kişisel verilerin korunmasını isteme hakkı" da bu teknolojinin temel işleyişi nedeniyle tehlike altındadır.
  • Anayasa Madde 25 ve 26 - Düşünce ve Kanaat Hürriyeti ile İfade Özgürlüğü: Bir kişiye, aslında sahip olmadığı düşünceleri veya ifadeleri deepfake aracılığıyla söyletmek, o kişinin ifade özgürlüğüne ve kendi düşüncelerini serbestçe açıklama hakkına bir müdahaledir. Aynı zamanda, bu tür sahte içerikler kamusal tartışmayı manipüle ederek başkalarının da düşünce oluşturma özgürlüğünü zedeler.

Görüldüğü üzere deepfake, sadece teknolojik bir yenilik değil, aynı zamanda anayasal güvence altındaki en temel hak ve özgürlükleri tehdit eden, bu nedenle de ceza hukuku kapsamında ciddi şekilde ele alınması gereken bir olgudur.

Harika, makalenin bu önemli bölümünü hazırlayalım.


Kişisel Veriler ve Özel Hayatın Gizliliği Ekseninde Deepfake Suçları

Deepfake teknolojisinin en temel ve tehlikeli yönü, bireylerin en mahrem alanlarından biri olan kişisel verilerini ve özel hayatlarını hedef almasıdır. Bir deepfake içeriğinin üretilebilmesi için gereken ham madde, kişinin yüzü, sesi, mimikleri gibi doğrudan kendisine ait olan ve 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) kapsamında mutlak koruma altında bulunan verilerdir. Bu nedenle, deepfake teknolojisi kullanılarak işlenen suçlar, çoğunlukla kişisel verilerin ve özel hayatın gizliliğinin ihlali ekseninde şekillenir. Türk Ceza Kanunu, bu iki temel hakkı korumak için net ve caydırıcı hükümler içermektedir.

Kişisel Veri İhlalleri ve Cezai Sorumluluk

Bir deepfake içeriğinin oluşturulma süreci, başından sonuna kadar birden fazla suçun işlenmesine zemin hazırlayabilir. Bu süreç, veri toplama aşamasından içeriğin yayılmasına kadar hukuki sorumluluklar doğurur.

  • Kişisel Verilerin Hukuka Aykırı Olarak Kaydedilmesi (TCK m. 135): Deepfake üretiminin ilk adımı, hedef kişinin yeterli sayıda fotoğraf, video veya ses kaydını toplamaktır. Bu verilerin, kişinin rızası olmaksızın sosyal medya hesaplarından veya başka kaynaklardan toplanarak bir veri setinde birleştirilmesi ve kaydedilmesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 135. maddesinde düzenlenen "Kişisel Verilerin Kaydedilmesi" suçunu oluşturur. Fail, henüz deepfake videosunu üretmemiş olsa bile, sırf bu verileri hukuka aykırı bir şekilde kaydettiği için cezai sorumlulukla karşı karşıya kalır.

  • Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme veya Ele Geçirme (TCK m. 136): Toplanan verilerle deepfake içeriği üretildikten sonraki aşama, genellikle bu içeriğin yayılmasıdır. Üretilen sahte video veya ses kaydının internet sitelerinde yayınlanması, sosyal medyada paylaşılması veya başkalarına gönderilmesi, TCK'nın 136. maddesinde tanımlanan "Verileri Hukuka Aykırı Olarak Verme, Yayma veya Ele Geçirme" suçunu teşkil eder. Burada korunan hukuki değer, kişinin verileri üzerindeki kontrol hakkıdır. Deepfake içeriği, aslında hukuka aykırı olarak işlenmiş ve dönüştürülmüş kişisel verinin bir çıktısıdır ve bu çıktının yayılması da suçu oluşturur.

  • Özel Hayatın Gizliliğini İhlal (TCK m. 134): Deepfake teknolojisinin en rahatsız edici kullanım alanlarından biri, kişileri özel hayatlarına ilişkinmiş gibi görünen sahte senaryoların içine yerleştirmesidir. Örneğin, bir kişinin yüzü kullanılarak sahte bir müstehcen video üretilmesi ve ifşa edilmesi, TCK'nın 134. maddesinin 1. ve 2. fıkralarında düzenlenen "Özel Hayatın Gizliliğinin İhlali" suçunu gündeme getirir. Her ne kadar üretilen görüntü gerçek olmasa da, kişinin mahremiyet alanına yapılmış ağır bir saldırı niteliğindedir ve toplum nezdinde kişinin özel hayatının ifşa edildiği algısını yaratır. Bu nedenle, sahte de olsa özel hayata ilişkin bir anın yaratılarak yayılması, bu suç kapsamında değerlendirilir.

Yargıtay Kararları Işığında Hukuki Değerlendirme

Yeni teknolojilerin hukuki düzlemde nasıl değerlendirileceği konusunda en önemli yol göstericilerden biri yüksek mahkeme kararlarıdır. Yargıtay, deepfake teknolojisinin ceza hukuku karşısındaki yerini netleştiren emsal niteliğinde bir karara imza atmıştır. Bu karar, deepfake içeriklerinin hangi suçları oluşturabileceğine dair belirsizlikleri ortadan kaldırmaktadır.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, konuya ilişkin verdiği önemli bir kararda deepfake eylemlerinin hukuki niteliğini açıkça ortaya koymuştur:

Yargıtay 8. Ceza Dairesinin, 2022/7890 E. ve 2023/2345 K. Sayılı Kararına göre; “…Bir kişinin görüntüsünü veya sesini deepfake teknolojisi kullanarak gerçek dışı şekilde düzenlemek, TCK 125 kapsamında ‘hakaret’ ve TCK 136 kapsamında ‘kişisel verilerin hukuka aykırı kullanımı’ suçlarını oluşturabilir…”

Bu karar, deepfake teknolojisiyle ilgili hukuki değerlendirmelerde bir mihenk taşıdır. Yargıtay, bu tür bir manipülasyonun tek bir eylemle birden fazla suçu (TCK m. 136 - Kişisel Veriler ve TCK m. 125 - Hakaret) oluşturabileceğini kabul etmiştir. Bu içtihat, deepfake mağdurlarının haklarını arama sürecinde güçlü bir hukuki dayanak sunmakta ve bu teknolojiyi kötüye kullanan faillerin cezai sorumluluktan kaçamayacağını göstermektedir. Karar, alt derece mahkemeleri için de yol gösterici bir nitelik taşıyarak, benzer dosyalarda istikrarlı bir uygulama geliştirilmesine katkı sağlamaktadır.

Harika, makalenin bu bölümünü ana hatlara ve sağlanan bilgilere sadık kalarak, SEO uyumlu ve profesyonel bir dille hazırlıyorum.


Şeref, Özgürlük ve Adalete Yönelik Deepfake Suçları

Deepfake teknolojisi, yalnızca kişisel verilerin ve özel hayatın gizliliğinin ihlaliyle sınırlı kalmaz; aynı zamanda bireylerin en temel değerlerinden olan onur, şeref, saygınlık ve özgürlüklerine yönelik doğrudan saldırılar için de güçlü bir silaha dönüşebilir. Üretilen sahte içerikler, bir kişinin itibarını sarsmaktan, onu işlemediği bir suçla itham etmeye kadar geniş bir yelpazede hukuka aykırı eylemlere zemin hazırlar. Türk Ceza Kanunu (TCK), bu tür eylemleri cezasız bırakmamakta ve deepfake'in bir araç olarak kullanıldığı durumlarda çeşitli suç tiplerini devreye sokmaktadır. Bu bölümde, deepfake teknolojisinin hakaret, şantaj, iftira ve suç uydurma gibi suçları nasıl şekillendirdiğini ve bu eylemlerin hukuki sonuçlarını detaylı bir şekilde ele alacağız.

Hakaret, Şantaj ve İftira Suçlarının Deepfake ile İşlenmesi

Deepfake, soyut bir iddiayı somut bir "kanıt" haline getirme potansiyeliyle, kişilerin şerefini, hürriyetini ve adil yargılanma hakkını hedef alan suçların işlenmesini kolaylaştırmaktadır.

1. Hakaret Suçu (TCK m. 125)

Bir kişinin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat etmek veya sövmek suretiyle işlenen hakaret suçu, deepfake teknolojisi ile çok daha tehlikeli bir boyut kazanır. Yazılı veya sözlü bir hakaretin ötesinde, deepfake ile oluşturulan sesli veya görüntülü bir içerik, mağdurun itibarını zedeleyici eylemi bizzat gerçekleştiriyormuş gibi gösterir. Örneğin, saygın bir iş insanının ağzından rakiplerini aşağılayan veya yasa dışı faaliyetleri itiraf eden sahte bir ses kaydı ya da bir siyasetçinin uygunsuz bir ortamda gösterildiği manipüle edilmiş bir video, TCK m. 125 kapsamında değerlendirilecektir.

Kanun, suçun sesli veya görüntülü bir iletiyle işlenmesini nitelikli hal olarak kabul etmese de, bu tür içeriklerin yayılma hızı ve inandırıcılığı, mağdur üzerinde yarattığı tahribatı artırmaktadır. Yargıtay da bu tehlikenin farkında olup, deepfake teknolojisinin cezai sorumluluk doğuracağına dair önemli bir içtihat oluşturmuştur.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi, deepfake teknolojisinin hukuki niteliğini belirleyen emsal bir karara imza atmıştır:

Yargıtay 8. Ceza Dairesinin, 2022/7890 E. ve 2023/2345 K. Sayılı Kararına göre;

“…Bir kişinin görüntüsünü veya sesini deepfake teknolojisi kullanarak gerçek dışı şekilde düzenlemek, TCK 125 kapsamında ‘hakaret’ ve TCK 136 kapsamında ‘kişisel verilerin hukuka aykırı kullanımı’ suçlarını oluşturabilir…”

Bu karar, yüksek mahkemenin deepfake manipülasyonlarını doğrudan doğruya hakaret suçunun bir unsuru olarak kabul ettiğini göstermektedir. Karar, teknolojinin yeniliğine rağmen, temel ceza hukuku normlarının bu tür eylemleri kapsayacak şekilde yorumlanacağını ve faillerin cezasız kalmayacağını net bir şekilde ortaya koymaktadır.

2. Şantaj Suçu (TCK m. 107/2)

Şantaj, bir kişiyi, hakkı olan veya yükümlü olduğu bir şeyi yapmaya veya yapmamaya ya da haksız çıkar sağlamaya zorlamak amacıyla, şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki hususların açıklanacağı tehdidinde bulunmaktır. Deepfake, bu suçun işlenmesi için mükemmel bir araçtır. Fail, mağdur hakkında gerçek dışı ancak son derece inandırıcı bir video veya fotoğraf üreterek, bunu kamuoyuna yayma tehdidiyle menfaat temin etmeye çalışabilir.

Bu noktada TCK m. 107/2 hükmü devreye girer. Mağdurun şeref ve saygınlığına zarar verecek nitelikteki sahte görüntülerin ifşa edileceği tehdidi, bu madde kapsamında açıkça şantaj suçunu oluşturur. Örneğin, bir kişinin yüzünü kullanarak müstehcen bir video oluşturmak ve bu videoyu ailesine gönderme veya sosyal medyada yayınlama tehdidiyle para talep etmek, nitelikli şantaj suçuna vücut verir.

3. İftira ve Suç Uydurma Suçları (TCK m. 267/2 ve TCK m. 271/1)

Deepfake teknolojisinin adalet sistemine yönelik en tehlikeli kullanımı, iftira ve suç uydurma eylemlerinde ortaya çıkar.

  • İftira (TCK m. 267/2): İftira, bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat ederek hakkında soruşturma veya kovuşturma başlatılmasını sağlamaktır. Deepfake, bu suçu bir adım öteye taşıyarak "maddi delil" üretme imkânı sunar. TCK m. 267/2, iftira suçunun “fiilin maddi eser ve delillerini uydurarak” işlenmesini nitelikli hal olarak düzenlemiştir. Bir cinayet anını gösteren güvenlik kamerası kaydındaki failin yüzünü, deepfake ile masum bir kişinin yüzüyle değiştirmek ve bu videoyu delil olarak sunmak, tam olarak bu madde kapsamına giren ağırlaştırıcı bir eylemdir. Bu durum, sadece masum bir bireyin özgürlüğünü değil, aynı zamanda yargı sisteminin güvenilirliğini de doğrudan hedef alır.

  • Suç Uydurma (TCK m. 271/1): İftiradan farklı olarak suç uydurma, belirli bir kişiyi hedef almaktan ziyade, hiç işlenmemiş bir suçu yetkili makamlara işlenmiş gibi bildirmektir. Deepfake, bu suç için de sahte deliller yaratmada kullanılabilir. Örneğin, bir terör saldırısı veya toplu bir suç olayını gösteren sahte bir video oluşturup polise ihbarda bulunmak, adli makamları yanıltarak kamu kaynaklarının boşa harcanmasına ve toplumsal paniğe yol açabilir. Bu eylem, TCK m. 271/1 uyarınca cezalandırılacaktır.

Harika, makalenin son ve önemli bölümlerinden birini oluşturmaya hazırım. Belirtilen talimatlara, ana hatlara ve kritik verilere sadık kalarak, SEO uyumlu ve profesyonel bir içerik hazırlayacağım. Bu bölümün makalenin sonu olduğunu göz önünde bulundurarak genel bir toparlama paragrafı da ekleyeceğim.


Teknik Suçlar, Fikri Mülkiyet ve Müstehcenlik Bağlamında Deepfake

Deepfake teknolojisi, yalnızca kişilerin şeref ve özel hayatına yönelik bir tehdit olmakla kalmaz, aynı zamanda teknik ve spesifik hukuki alanlarda da ciddi suçların işlenmesine zemin hazırlar. Bu bağlamda teknolojinin en yaygın kötüye kullanım alanlarından biri olan müstehcenlik, bilişim sistemlerini hedef alan suçlar ve fikri mülkiyet haklarının ihlali, Türk Ceza Hukuku'nun gündemindeki en önemli başlıklardır. Bu bölümde, deepfake içeriklerinin müstehcenlik, bilişim suçları ve Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu kapsamında nasıl değerlendirildiğini detaylı bir şekilde inceleyeceğiz.

Müstehcenlik Suçundaki Yasal Sınırlar

Deepfake teknolojisinin karanlık yüzünü en net gösteren alan, şüphesiz pornografik içerik üretimidir. Deeptrace tarafından 2019 yılında yayımlanan rapor, internetteki deepfake içeriklerinin %96 gibi ezici bir çoğunluğunun pornografik olduğunu ortaya koyarak durumun vahametini gözler önüne sermektedir. Gerçek kişilerin yüzleri, rızaları olmaksızın müstehcen videolara montajlanarak hem itibarları zedelenmekte hem de ciddi bir mağduriyet yaratılmaktadır. Ancak bu durumun hukuki karşılığı, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 226. maddesi çerçevesinde bazı ayrımlar içermektedir.

TCK m. 226, müstehcenlik suçunu tanımlarken içeriğin üretilmesinden çok, yayılmasına odaklanır. Buna göre:

  • Yetişkinlerin kullanıldığı bir deepfake müstehcen içeriğin sadece üretilmesi, mevcut yasal düzenlemede tek başına bu suçu oluşturmaz. Suçun vücut bulması için bu içeriğin çocuklara gösterilmesi, alenen sergilenmesi, satışa sunulması veya reklamının yapılması gibi kanunda sayılan yayma eylemlerinden birinin gerçekleşmesi gerekir.
  • Bu durum, yetişkinlere yönelik sahte pornografik içeriği üreten ancak yaymayan faillerin TCK m. 226 kapsamında cezasız kalması gibi bir hukuki boşluk yaratmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki, bu eylem müstehcenlik suçunu oluşturmasa bile hakaret (TCK m. 125) veya kişisel verilerin hukuka aykırı yayılması (TCK m. 136) gibi diğer suçları oluşturabilir.
  • Öte yandan, eğer deepfake içeriğin üretiminde çocuklar, temsili çocuk görüntüleri veya çocuk gibi görünen kişiler kullanılırsa, durum tamamen değişir. TCK m. 226/3 uyarınca, bu tür bir içeriğin üretilmesi, yayılmasına gerek kalmaksızın doğrudan suç teşkil eder ve çok daha ağır cezai yaptırımlara tabidir.

Fikri Mülkiyet Haklarının İhlali ve Bilişim Suçları

Deepfake, teknik yapısı gereği bilişim sistemleri ve dijital içeriklerle doğrudan ilişkilidir. Bu durum, teknolojiyi bilişim suçları ve fikri mülkiyet ihlalleri için de potansiyel bir araç haline getirir.

1. Fikri Mülkiyet Haklarının İhlali: Deepfake videolar genellikle mevcut bir video veya fotoğraf üzerine inşa edilir. Eğer bu temel materyal telif hakkıyla korunan bir eser ise, hak sahibinin izni olmadan üzerinde değişiklik yapmak suç teşkil eder. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu (FSEK) m. 71/1-1, hak sahibinin yazılı izni olmaksızın bir eseri değiştirmenin suç olduğunu açıkça belirtir. Örneğin, bir sinema filminden alınan sahnedeki oyuncunun yüzünün deepfake ile değiştirilmesi, FSEK kapsamında bir hak ihlalidir.

2. Yasak Cihaz ve Programlar (TCK m. 245/A): Bu suç, bir bilgisayar programının salt üretilmesi veya bulundurulmasıyla değil, başka bir bilişim suçunu işlemek amacıyla üretilmesi veya bulundurulmasıyla oluşur. Dolayısıyla, bir deepfake yazılımına sahip olmak tek başına suç değildir. Ancak bu yazılımın, TCK m. 158/1-f kapsamında nitelikli dolandırıcılık gibi belirli suçları işlemek amacıyla elde tutulduğu ispatlanırsa, fail TCK m. 245/A uyarınca ayrıca cezalandırılabilir. Buradaki kilit nokta, failin "suç işleme özel kastı"dır.

3. Nitelikli Dolandırıcılık (TCK m. 158/1-f): Deepfake teknolojisi, dolandırıcılık suçları için oldukça etkili bir aldatma aracı olabilir. Bir şirket yöneticisinin sesini ve görüntüsünü taklit ederek oluşturulan sahte bir video ile finans departmanından acil para transferi talep edilmesi, bu suçun en bilinen örneklerindendir. Bu eylem, bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle hileli davranışlarla bir kişiyi aldatıp yarar sağlamayı kapsayan nitelikli dolandırıcılık suçunu oluşturur. Deepfake, aldatma eyleminin gücünü ve inandırıcılığını artırarak suçun işlenmesini kolaylaştıran kritik bir rol oynar.

Sonuç olarak, deepfake teknolojisi Türk Ceza Kanunu'nda kendine özgü bir suç tanımına sahip olmasa da, mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde çok sayıda suça vücut verebilmektedir. Kişisel verilerin korunmasından özel hayatın gizliliğine, hakaretten şantaja, müstehcenlikten nitelikli dolandırıcılığa kadar geniş bir yelpazede hukuki sorumluluk doğuran bu teknoloji, hem bireyler hem de toplum için ciddi riskler barındırmaktadır. Yargıtay'ın da bu konuya dikkat çeken kararları, hukukun teknolojik gelişmelere kayıtsız kalmadığını göstermektedir. Ancak teknolojinin baş döndürücü hızı, yasal düzenlemelerin sürekli güncellenmesi, teknolojik tespit araçlarının geliştirilmesi ve en önemlisi toplumsal farkındalığın artırılması gerektiğini bir kez daha ortaya koymaktadır.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.