Hayvan Sahibinin Kusursuz Sorumluluğu

Hayvan Sahibinin Kusursuz Sorumluluğu

Evcil bir hayvanın veya gözetiminizdeki herhangi bir hayvanın başkalarına zarar vermesi durumunda hukuki ve cezai olarak ne gibi sorumluluklarınız olduğunu biliyor musunuz? Türk Borçlar Kanunu'na göre \"kusursuz sorumluluk\" nedir? Hangi durumlarda tazminat ödemeniz gerekir ve bu sorumluluktan kurtulma yolları nelerdir? Hayvanın tehlike yaratacak şekilde serbest bırakılmasının cezai sonuçları hakkında detaylı bilgi edinin.

Hayvan Bulunduranın Sorumluluğunun Hukuki Temelleri ve Kapsamı

Hayvanlarla iç içe yaşadığımız modern toplumda, onların sebep olabileceği zararlar ve bu zararlardan kimin, ne ölçüde sorumlu tutulacağı önemli bir hukuki meseledir. Türk hukuk sistemi, hayvanların üçüncü şahıslara verdiği zararlar konusunda, hayvanı fiilen elinde bulunduran ve onun bakımını üstlenen kişilere yönelik özel bir sorumluluk rejimi öngörmüştür. Bu sorumluluğun temelini 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) oluşturmakta olup, özellikle Kanun'un 67. ve 68. maddeleri bu alandaki düzenlemelerin merkezinde yer almaktadır. Hayvan bulunduranın sorumluluğu, genel haksız fiil sorumluluğundan ayrılarak, özel bir dikkat ve özen yükümlülüğünü beraberinde getirir.

Kusursuz Sorumluluk (Özen Sorumluluğu) İlkesi

Türk hukukunda haksız fiilden kaynaklanan sorumluluğun temel prensibi genellikle kusura dayanır. Yani, bir kişinin başkasına verdiği zarardan sorumlu tutulabilmesi için kural olarak o zararın meydana gelmesinde kusurlu olması aranır. Ancak, bazı özel durumlarda kanun koyucu, zarar görenin daha etkin bir şekilde korunması ve belirli risklerin topluma daha adil bir biçimde dağıtılması amacıyla kusursuz sorumluluk halleri düzenlemiştir. Hayvan bulunduranın sorumluluğu da bu istisnai hallerden biridir ve TBK'da "özen sorumluluğu" başlığı altında yer alan bir tür objektif sorumluluk (sebep sorumluluğu) olarak karşımıza çıkar.

Bu ilkenin en net ifadesi, TBK Madde 67'de bulunmaktadır. Maddeye göre, "Bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenen kişi, hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlüdür." Bu hüküm, hayvan bulunduranın, hayvanın sebep olduğu zarardan dolayı, kendisinin herhangi bir kusuru olmasa dahi sorumlu tutulacağını açıkça belirtir. Sorumluluğun temelinde, hayvan bulundurmanın doğasında var olan potansiyel tehlike ve bu tehlikenin sonuçlarına katlanma düşüncesi yatar. Hayvanlar, ne kadar eğitilmiş veya uysal olurlarsa olsunlar, içgüdüsel hareketleriyle veya ani reaksiyonlarıyla öngörülemeyen zararlara yol açabilirler. Kanun koyucu, bu riski hayvanı fiilen elinde bulunduran ve ondan fayda sağlayan kişiye yüklemiştir. Dolayısıyla, hayvanın verdiği zararın tazmini için hayvan sahibinin veya bulunduranın kusurlu olup olmadığına bakılmaz; zararın varlığı ve hayvanın bu zarara sebebiyet vermesi yeterlidir.

TBK Madde 67, aynı zamanda hayvan bulunduranın bu ağırlaştırılmış sorumluluktan kurtulabilmesi için "kurtuluş kanıtı" getirme imkanını da düzenlemektedir. Buna göre, hayvan bulunduran, zararın doğmasını engellemek için gerekli her türlü özeni gösterdiğini veya bu özen gösterilmiş olsaydı dahi zararın yine de meydana geleceğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilir. Ayrıca, hayvanın bir başkası veya başkasına ait bir hayvan tarafından ürkütülmesi sonucu zarar vermesi halinde, zararı tazmin eden hayvan bulunduranın bu kişilere rücu hakkı da aynı madde kapsamında saklı tutulmuştur.

Konuyla bağlantılı olarak TBK Madde 68 ise, bir hayvanın başkasının taşınmazına (örneğin bir bahçeye, tarlaya) zarar vermesi durumunda, taşınmaz zilyedine (kullanıcısına) tanınan hakları düzenler. Bu haklar arasında hayvanı yakalama, zararı giderilinceye kadar alıkoyma ve durum ve koşullar haklı gösteriyorsa hayvanı "diğer yollarla etkisiz hâle getirme" yetkisi bulunur. Bu madde, hayvan kaynaklı zararlara karşı taşınmaz sahiplerine pratik müdahale ve teminat elde etme yolları sunarak, hayvan bulunduranın sorumluluğunun ciddiyetini ve kapsamını pekiştirir.

Hayvan Bulunduran Kavramı ve Sorumluluğun Kapsadığı Hayvan Türleri

Hayvan bulunduranın sorumluluğundan bahsedebilmek için öncelikle "hayvan bulunduran" kavramının netleştirilmesi gerekir. TBK'ya göre hayvan bulunduran, "bir hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenen kişi" olarak tanımlanır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, sorumluluk için hayvanın mülkiyetine sahip olmak (maliki olmak) zorunlu değildir. Önemli olan, hayvan üzerinde fiili hakimiyeti bulunan, onun günlük bakımını (beslenme, barınma, sağlık vb.) ve genel idaresini üstlenen kişinin kim olduğudur.

Bu bağlamda, bir hayvanı kısa bir süreliğine evine alan, bakımını üstlenen bir kişi (örneğin komşusunun köpeğine birkaç günlüğüne bakan kişi), hayvanın kiracısı veya intifa hakkı sahibi gibi sınırlı ayni hak sahipleri de hayvan bulunduran sıfatını taşıyabilir ve bu süre zarfında hayvanın verdiği zararlardan sorumlu tutulabilir. Yargıtay içtihatları da bu geniş yorumu desteklemekte ve tüzel kişilerin (örneğin bir şirket, bir belediye veya bir dernek) de hayvan bulunduran sıfatıyla sorumlu olabileceğini kabul etmektedir. Örneğin, bir belediyenin bakımını üstlendiği sokak hayvanlarının veya bir şirkete ait güvenlik köpeklerinin verdiği zararlardan ilgili tüzel kişilik sorumlu olabilir.

Sorumluluğun kapsamına giren hayvan türleri genellikle evcil hayvanlar (kedi, köpek, kuş vb.) ile ekonomik amaçlarla veya hobi olarak yetiştirilen çiftlik hayvanlarıdır (inek, koyun, at, kümes hayvanları vb.). Bu hayvanlar, insanların kontrolü ve yönetimi altında bulunan, toplumsal yaşamın veya ekonomik faaliyetlerin bir parçası haline gelmiş varlıklardır.

Ancak, sahipsiz yaban hayvanlarının (örneğin ormanda serbestçe yaşayan bir ayı, yılan veya kurt) verdiği zararlar, kural olarak hayvan bulunduranın kusursuz sorumluluğu kapsamına girmez. Çünkü bu hayvanların belirli bir bulunduranı yoktur ve doğada serbestçe yaşamaktadırlar. Fakat, bir yaban hayvanı bir kişi tarafından yakalanıp özel mülkiyet altına alınmışsa, evcilleştirilmeye çalışılıyorsa veya bir sirk ya da hayvanat bahçesi gibi bir işletme bünyesinde tutuluyorsa ve bu hayvan bir zarar verirse, durumu genel haksız fiil veya somut olayın özelliklerine göre kusur sorumluluğu, hatta bazı durumlarda yine kusursuz sorumluluk (örneğin tehlike sorumluluğu) çerçevesinde değerlendirmek gerekebilir.

Bu noktada, nesli tehlike altında olan veya özel izinle dahi bulundurulması yasaklanmış hayvanlar için durum daha da özellik arz eder. Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme (CITES), bu tür hayvanların ticaretini ve bulundurulmasını sıkı kurallara bağlar. Türkiye'de de (ilgili dönemde) Orman ve Su İşleri Bakanlığı gibi yetkili kurumlar, CITES kapsamında yasaklı hayvanları izinsiz bulunduran veya ticaretini yapan kişilere idari para cezaları ve diğer yaptırımlar uygulamaktadır. Bu tür yasaklı bir hayvanın üçüncü bir kişiye zarar vermesi durumunda, hayvanı bulunduran kişinin sorumluluğu, yasağa aykırı davranışı nedeniyle daha da ağırlaşabilir ve genel haksız fiil hükümlerine göre tazminat yükümlülüğü doğması kuvvetle muhtemeldir. Bu durum, hayvan bulundurmanın sadece bir hak değil, aynı zamanda ciddi bir özen, bilgi ve yasalara uyum gerektiren bir sorumluluk olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Hukuki Sorumluluğun Doğması İçin Gereken Şartlar ve Kurtuluş Kanıtı

Hayvan bulunduranın kusursuz sorumluluğunun gündeme gelebilmesi, belirli koşulların bir arada gerçekleşmesine bağlıdır. Türk Borçlar Kanunu (TBK), bu sorumluluğun sınırlarını çizerken, aynı zamanda hayvan bulundurana belirli şartlar altında sorumluluktan kurtulma imkânı da tanımaktadır. Bu bölümde, hayvan bulunduranın hukuki sorumluluğunun hangi şartlar altında doğduğu ve bu sorumluluktan kurtulmanın yegâne yolu olan kurtuluş kanıtının ne anlama geldiği, önemi ve ispatı detaylı bir şekilde incelenecektir. Ayrıca, zararın üçüncü kişilerin etkisiyle meydana geldiği durumlarda hayvan bulunduranın sahip olduğu rücu hakkına da değinilecektir.

Sorumluluğun Koşulları

Hayvan bulunduranın, hayvanının neden olduğu zararlardan dolayı hukuken sorumlu tutulabilmesi için aşağıda sıralanan koşulların bir arada bulunması gerekmektedir:

  1. Zararın Hayvanın Sebebiyet Vermesi: Sorumluluğun en temel koşulu, zararın doğrudan doğruya hayvanın bir fiili veya davranışı sonucu meydana gelmesidir. Bu noktada önemli olan, zararın hayvanın kendi içgüdüsüyle, öngörülemeyen veya kontrol dışı bir hareketiyle oluşmasıdır. Örneğin, bir köpeğin aniden yoldan geçen bir bisikletliye saldırması veya bir atın ürkerek bir araca zarar vermesi gibi durumlar bu kapsama girer. Ancak, hayvanın verdiği zarar, onu yöneten kişinin bir emri, talimatı veya kusurlu bir hareketi sonucu meydana gelmişse, bu durumda hayvan bulunduranın kusursuz sorumluluğundan ziyade, o kişinin genel haksız fiil hükümlerine göre (kusur sorumluluğu) sorumluluğu gündeme gelir. Örneğin, sahibinin "saldır" komutuyla bir köpeğin başkasına zarar vermesi durumunda, sahibin kusuruna dayalı bir sorumluluk söz konusu olacaktır. Aynı şekilde, hayvandaki bulaşıcı bir hastalığın başkalarına bulaşması durumunda, bu zarar hayvanın doğrudan bir hareketinden kaynaklanmadığı için, hayvan bulunduranın sorumluluğu genel haksız fiil hükümlerine (örneğin, gerekli önlemleri almamak suretiyle hastalığın yayılmasına sebep olmak) göre değerlendirilecektir.

  2. Hayvanın Bakım ve Yönetimini Üstlenen Birinin Bulunması: Sorumluluğun yöneltileceği kişi, zararın meydana geldiği anda hayvanın bakımını ve yönetimini sürekli veya geçici olarak üstlenmiş olan "hayvan bulunduran"dır. Bu kavram, önceki bölümde detaylıca açıklandığı üzere, hayvanın maliki olmayı gerektirmez.

  3. Fiil ile Zarar Arasında Uygun İlliyet (Nedensellik) Bağı: Hayvanın hukuka aykırı kabul edilen fiili (hareketi) ile meydana gelen zarar arasında uygun nedensellik bağı bulunmalıdır. Yani, meydana gelen zarar, hayvanın o fiilinin mantıksal ve hayatın olağan akışına uygun bir sonucu olmalıdır. Eğer zarar, hayvanın hareketinden bağımsız başka bir sebepten kaynaklanmışsa veya araya giren beklenmedik bir olay (mücbir sebep, zarar görenin ağır kusuru, üçüncü kişinin ağır kusuru) illiyet bağını kesmişse, hayvan bulunduranın kusursuz sorumluluğu ortadan kalkabilir. İlliyet bağının varlığı, her somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilecektir.

  4. Zararın Varlığı ve Hukuka Aykırılık: Her haksız fiil sorumluluğunda olduğu gibi, hayvan bulunduranın sorumluluğunun doğması için de ortada bir zararın (maddi veya manevi) bulunması ve bu zarara neden olan fiilin hukuka aykırı olması gerekir. Ancak kusursuz sorumluluk hallerinde, fiilin hukuka aykırılığı genellikle zararın varlığıyla birlikte kabul edilir.

Bu koşullar incelenirken, önemli bir ayrıma dikkat çekmek gerekir: Sahipsiz Yaban Hayvanları. Ormandaki bir ayının, yılanın veya başıboş gezen diğer yaban hayvanlarının verdiği zararlar, kural olarak hayvan bulunduranın kusursuz sorumluluğu kapsamında değerlendirilmez. Çünkü bu hayvanların bir "bulundurucusu" yoktur. Ancak, bir kişi bu tür yaban hayvanlarını yakalayıp kendi kontrolü altına alırsa veya kasten yerleşim yerine getirirse ve bu hayvanlar zarar verirse, o zaman bu kişinin kusur sorumluluğu (genel haksız fiil hükümleri) veya duruma göre hayvan bulunduranın sorumluluğu gündeme gelebilir.

Kurtuluş Kanıtının Önemi ve İspatı

Hayvan bulunduranın kusursuz sorumluluğu mutlak bir sorumluluk değildir. Kanun koyucu, hayvan bulundurana belirli şartları ispatlaması halinde sorumluluktan kurtulma imkânı tanımıştır. Bu imkân, TBK Madde 67/2'de düzenlenen "kurtuluş kanıtı" (excuse libératoire) ile sağlanır. Maddeye göre, "Hayvan bulunduran, bu zararın doğmasını engellemek için gerekli özeni gösterdiğini veya bu özen gösterilmiş olsa bile zararın doğmasına engel olunamayacağını ispat ederse sorumlu olmaz."

Kurtuluş kanıtı, hayvan bulunduranın sorumluluktan kurtulabilmesi için iki alternatif durumdan birini ispatlamasını gerektirir:

  1. Gerekli Özeni Gösterdiğinin İspatı: Hayvan bulunduran, hayvanının başkalarına zarar vermemesi için hal ve şartlara göre kendisinden beklenen, makul ve objektif tüm dikkat ve özeni gösterdiğini ispat etmek zorundadır. Bu özen, hayvanın türüne, cinsine, yaşına, huylarına, tehlikelilik derecesine, bulunduğu çevreye ve somut olayın diğer özelliklerine göre değişiklik gösterir. Örneğin, tehlikeli olduğu bilinen bir köpek için alınması gereken önlemler (sağlam bir tasma ve ağızlıkla gezdirilmesi, kaçmasını engelleyecek şekilde güvenli bir alanda barındırılması vb.) ile uysal bir kedi için alınması gereken önlemler farklılık gösterecektir. Hayvan bulunduran, bu özeni gösterdiğini tanık, belge, bilirkişi incelemesi gibi her türlü delille ispatlayabilir.

  2. Özen Gösterilse Dahi Zararın Engellenemeyeceğinin (Kaçınılmazlığın) İspatı: Hayvan bulunduran, ilk seçeneği ispatlayamasa bile, gerekli tüm özeni göstermiş olsaydı dahi zararın yine de meydana geleceğini, yani zararın kaçınılmaz olduğunu ispat ederek de sorumluluktan kurtulabilir. Bu durum, genellikle mücbir sebep (deprem, sel gibi doğal afetler), zarar görenin ağır kusuru (örneğin, uyarı levhalarına rağmen hayvanın bulunduğu yasak bölgeye girmesi, hayvana eziyet etmesi) veya üçüncü bir kişinin önlenemeyen ve öngörülemeyen ağır kusurlu bir davranışı (örneğin, birinin kasten hayvanı ürkütmesi ve hayvanın paniğe kapılarak zarar vermesi) gibi hallerde söz konusu olabilir.

İspat yükü, her iki durumda da tamamen hayvan bulunduranın üzerindedir. Bu, kusursuz sorumluluğun doğası gereğidir ve hayvan bulunduran için oldukça ağır bir yüktür. Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere, soyut bir özenin gösterilmiş olması yeterli olmayıp, somut olayda zararı önlemeye yönelik tüm tedbirlerin alındığının kanıtlanması aranır. Kurtuluş kanıtının başarıyla sunulması, hayvan bulunduranı tazminat ödeme yükümlülüğünden tamamen kurtarır.

Rücu Hakkı (TBK Madde 67/3)

Bazı durumlarda hayvan, kendi doğal hareketinden ziyade, bir başkasının veya başkasına ait bir hayvanın etkisiyle ürkütülerek veya kışkırtılarak zarar verebilir. Bu gibi hallerde, hayvan bulunduran zarar görene karşı sorumlu olup tazminatı ödese bile, zararın meydana gelmesinde asıl etkisi olan kişilere karşı bir talep hakkına sahip olur. İşte bu hak, TBK Madde 67/3'te düzenlenen rücu hakkıdır.

Madde metni şöyledir: "Hayvan, bir başkası veya bir başkasına ait hayvan tarafından ürkütülmüş olursa, hayvanı bulunduranın, bu kişilere rücu hakkı saklıdır."

Bu hüküm uyarınca, eğer hayvan bulunduran, hayvanının bir üçüncü kişi (insan) veya bu üçüncü kişiye ait başka bir hayvan tarafından ürkütülmesi, korkutulması veya kışkırtılması sonucu başkalarına verdiği zararı tazmin etmişse, ödediği bu tazminatı zarara sebep olan o üçüncü kişiden veya diğer hayvanın sahibinden talep edebilir. Rücu hakkının kullanılabilmesi için şu şartların varlığı aranır:

  • Hayvanın bir başkası veya başkasına ait hayvan tarafından ürkütülmüş olması.
  • Bu ürkütme fiili ile meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması.
  • Hayvan bulunduranın, zarar görene karşı tazminat ödemiş olması.

Rücu hakkı, adaletin ve hakkaniyetin bir gereği olarak, zararın asıl sorumlusuna yükletilmesini amaçlar. Hayvan bulunduran, kurtuluş kanıtı getiremediği için zarar görene tazminat ödemek zorunda kalsa bile, eğer zararın temelinde üçüncü bir kişinin veya onun hayvanının kusurlu bir davranışı yatıyorsa, bu düzenleme sayesinde mağduriyetini bir nebze giderebilir.

Hayvan bulunduranın hukuki sorumluluğunun doğması için gerekli koşulların ve bu sorumluluktan kurtulma imkânı olan kurtuluş kanıtının doğru bir şekilde anlaşılması, hem hayvan sahiplerinin hak ve yükümlülüklerini bilmesi hem de zarara uğrayan kişilerin haklarını arayabilmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Hayvan Sahibinin Cezai Sorumluluğu ve Zarara Uğrayanın Hakları

Hayvan bulunduranın sorumluluğu, yalnızca hayvanın üçüncü kişilere verdiği zararların tazmini ile sınırlı kalmamaktadır. Belirli durumlarda, hayvan sahibinin veya bulunduranın eylemleri ya da ihmalleri, ceza hukuku kapsamında da değerlendirilebilir ve yaptırımlara tabi tutulabilir. Bununla birlikte, hayvanın başkalarına zarar vermesi durumunda, zarara uğrayan kişilerin de kanunla korunan birtakım hakları bulunmaktadır. Bu bölümde, hayvan sahibinin cezai sorumluluğunun temelini oluşturan 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) hükümleri ve zarara uğrayan taşınmaz zilyedinin haklarını düzenleyen 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) maddeleri incelenecektir.

Hayvanın Tehlike Yaratacak Şekilde Serbest Bırakılması Suçu

Hayvan bulunduranın özen yükümlülüğünün bir yansıması olarak ceza hukukunda da düzenlemeler mevcuttur. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK), toplumsal düzeni ve bireylerin güvenliğini koruma amacıyla çeşitli suç tiplerini tanımlamıştır. Bu suçlardan biri de hayvanların kontrolüyle ilgilidir. TCK'nın 177. maddesi, "Hayvanın Tehlike Yaratacak Şekilde Serbest Bırakılması" başlığı altında önemli bir düzenleme getirmektedir.

TCK Madde 177 şu şekildedir: "Gözetimi altında bulunan hayvanı başkalarının hayatı veya sağlığı bakımından tehlikeli olabilecek şekilde serbest bırakan veya bunların kontrol altına alınmasında ihmal gösteren kişi, altı aya kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır."

Bu madde, hayvan bulunduran kişilere önemli bir sorumluluk yüklemektedir. Maddenin unsurlarını incelediğimizde;

  1. Gözetim Altında Bulunan Hayvan: Suçun faili, hayvanın gözetimini üstlenmiş olan kişidir. Bu, hayvanın maliki olabileceği gibi, geçici olarak bakımını üstlenen bir kişi de olabilir. Önemli olan, hayvan üzerinde fiili bir hâkimiyet ve kontrol yetkisinin bulunmasıdır.
  2. Tehlikeli Olabilecek Şekilde Serbest Bırakma veya Kontrolde İhmal: Suçun hareket unsuru iki şekilde gerçekleşebilir:
    • Serbest Bırakma: Hayvanın, başkalarının hayatı veya sağlığı için tehlike oluşturacak biçimde, kontrolsüz bir alana salıverilmesi. Örneğin, saldırgan bir köpeğin tasmasız ve ağızlıksız olarak kalabalık bir parka bırakılması.
    • Kontrol Altına Almada İhmal Gösterme: Hayvanın kaçmasını önleyecek, başkalarına zarar vermesini engelleyecek tedbirlerin alınmaması veya yetersiz alınması. Örneğin, güçlü bir köpeğin zayıf bir bağla bağlanması sonucu koparak kaçması veya bahçe çitlerinin yetersizliği nedeniyle hayvanın dışarı çıkması.
  3. Başkalarının Hayatı veya Sağlığı Bakımından Tehlike Yaratma Potansiyeli: Serbest bırakılan veya kontrolünde ihmal gösterilen hayvanın, soyut olarak başkalarının hayatı veya sağlığı için bir tehlike oluşturma potansiyelinin bulunması yeterlidir. Zararın fiilen meydana gelmiş olması, suçun oluşması için zorunlu bir şart değildir; tehlikenin varlığı yeterlidir. Ancak, bir zarar meydana gelmişse, bu durum cezanın belirlenmesinde dikkate alınabilir ve ayrıca yaralama veya öldürme gibi suçlar da oluşabilir.

Bu suç, taksirle işlenebilen bir suçtur. Yani, hayvan bulunduranın kasıtlı olarak tehlike yaratması aranmaz; ihmalkâr davranışı yeterlidir. Verilecek ceza ise altı aya kadar hapis veya adlî para cezasıdır. Hâkim, olayın özelliklerine, failin ihmalinin derecesine ve ortaya çıkan tehlikenin büyüklüğüne göre bu iki yaptırımdan birini veya her ikisini birden uygulayabilir. Bu düzenleme, hayvan sahiplerini daha dikkatli ve sorumlu davranmaya teşvik etmekte, toplum güvenliğini sağlamada önemli bir rol oynamaktadır.

Taşınmaz Zilyedinin Hayvanı Etkisiz Hale Getirme Hakkı ve Sınırları

Bir hayvanın, başkasına ait bir taşınmaza (örneğin, tarla, bahçe, ev) girerek zarar vermesi durumunda, taşınmazın zilyedinin (yani fiili hâkimiyetini elinde bulunduran kişinin) belirli hakları bulunmaktadır. Bu haklar, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 68. maddesinde düzenlenmiştir.

TBK Madde 68 şu hükümleri içerir: "Bir kişinin hayvanı, başkasının taşınmazı üzerinde bir zarar verdiği takdirde, taşınmazın zilyedi, o hayvanı yakalayabilir, zararı giderilinceye kadar alıkoyabilir; hatta durum ve koşullar haklı gösteriyorsa hayvanı diğer yollarla etkisiz hâle getirebilir. Taşınmazın zilyedi, derhâl hayvan sahibine bilgi vermek; sahibini bilmiyorsa, onun bulunması için gerekli girişimleri yapmak zorundadır."

Bu madde, taşınmaz zilyedine kademeli bir yetki tanımaktadır:

  1. Hayvanı Yakalama ve Alıkoyma Hakkı: Taşınmazına zarar veren hayvanı yakalayarak, hayvan sahibinin verdiği zararı tazmin edinceye kadar alıkoyabilir. Bu, bir nevi hapis hakkı niteliğindedir ve zararın tazminini güvence altına almayı amaçlar.
  2. Hayvanı Diğer Yollarla Etkisiz Hâle Getirme Hakkı: Maddenin en çok tartışılan kısmı budur. "Durum ve koşullar haklı gösteriyorsa" hayvanın "diğer yollarla etkisiz hâle getirilebileceği" belirtilmektedir. Bu ifade, mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 57. maddesindeki "hal ve maslahat icap ederse… öldürebilir" şeklindeki daha keskin ifadenin yumuşatılmış halidir. Yeni düzenlemedeki "diğer yollarla etkisiz hâle getirme" ifadesinin, hayvanın öldürülmesini değil, öncelikle zararı önleyici daha hafif tedbirleri (örneğin, hayvanı korkutarak uzaklaştırma, güvenli bir yere kapatma) kapsadığı kabul edilmelidir. Hayvanın öldürülmesi, ancak son çare olarak, başka hiçbir şekilde zararın önlenemeyeceği ve ciddi bir tehlikenin devam ettiği durumlarda, orantılılık ilkesi gözetilerek başvurulabilecek bir yol olarak değerlendirilmelidir.

Bu hakkın kullanımı keyfi olamaz ve belirli sınırlara tabidir:

  • Bilgilendirme Yükümlülüğü: Taşınmaz zilyedi, hayvanı yakaladığında veya etkisiz hale getirdiğinde derhal hayvan sahibine durumu bildirmekle yükümlüdür. Eğer hayvanın sahibi bilinmiyorsa, sahibinin bulunması için gerekli girişimleri (örneğin, ilgili mercilere haber verme) yapmak zorundadır.
  • Orantılılık ve Son Çare (Ultima Ratio) İlkesi: Hayvana müdahale, verilen zararla ve oluşturduğu tehlikeyle orantılı olmalıdır. Hayvanı etkisiz hale getirme, özellikle öldürme, en son başvurulacak çare olmalıdır. Daha hafif yöntemlerle zarar önlenebiliyorsa, bu yollar tercih edilmelidir.
  • 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu: Bu kanun, hayvanlara yönelik her türlü kötü muameleyi, zalimce davranışı ve haksız yere acı çektirmeyi yasaklar. Dolayısıyla, TBK Madde 68'deki hakkın kullanımı, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu hükümlerine aykırı olamaz. Sahipli bir hayvanın haksız yere ve kasten öldürülmesi, TCK kapsamında "mala zarar verme" suçunu (TCK m. 151/2) oluşturabileceği gibi, Hayvanları Koruma Kanunu kapsamında da idari para cezalarını gündeme getirebilir.

Dolayısıyla, taşınmaz zilyedinin TBK Madde 68'den doğan haklarını kullanırken, hem kendi mülkiyet haklarını koruma hem de hayvan haklarına saygı gösterme arasında bir denge kurması gerekmektedir. Hayvanın verdiği zararın büyüklüğü, hayvanın saldırganlık durumu, zararın başka türlü engellenip engellenemeyeceği gibi faktörler, müdahalenin meşruluğunu belirlemede önemli rol oynar. Özellikle "diğer yollarla etkisiz hâle getirme" ifadesinin yoruma açık olması, uygulamada dikkatli olunmasını ve hayvanlara gereksiz zarar verilmemesini gerektirmektedir.

Yargıtay Kararları Işığında Hayvan Sahibinin Sorumluluğu ve Genel Değerlendirme

Hayvan sahibinin veya daha geniş bir ifadeyle hayvan bulunduranın, hayvanının üçüncü kişilere verdiği zararlardan doğan sorumluluğu, Türk hukuk sisteminde önemli bir yer tutmaktadır. Bu sorumluluk, hem 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) kapsamında hukuki boyutta hem de 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) çerçevesinde cezai boyutta ele alınmaktadır. Yargıtay içtihatları, bu yasal düzenlemelerin somut olaylara uygulanmasında ve kavramların yorumlanmasında kritik bir rol oynamaktadır. Yüksek Mahkeme kararları, hayvan bulunduranın özen yükümlülüğünün sınırlarını, kurtuluş kanıtının nasıl değerlendirileceğini ve cezai sorumluluğun hangi durumlarda gündeme geleceğini netleştirmektedir.

Emsal Teşkil Eden Yargıtay İçtihatları

Yargıtay, hayvan bulunduranın sorumluluğuna ilişkin önüne gelen uyuşmazlıklarda, kusursuz sorumluluk (özen sorumluluğu) ilkesini titizlikle uygulamaktadır. TBK Madde 67'de düzenlenen bu sorumluluk türü, hayvan bulunduranın herhangi bir kusuru olmasa dahi, hayvanın verdiği zararı gidermekle yükümlü olmasını ifade eder. Ancak aynı madde, hayvan bulunduranın, zararın doğmasını engellemek için gerekli tüm özeni gösterdiğini veya bu özen gösterilmiş olsaydı bile zararın önlenemeyeceğini ispat etmesi halinde sorumluluktan kurtulabileceğini (kurtuluş kanıtı) de hüküm altına almıştır. Yargıtay kararları, bu kurtuluş kanıtının soyut beyanlarla değil, somut delillerle desteklenmesi gerektiğini vurgulamaktadır.

Örneğin, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 19.11.2015 tarihli ve 2015/272 E., 2015/18395 K. sayılı kararı ile 23.02.2016 tarihli ve 2015/4561 E., 2016/2442 K. sayılı kararı gibi hukuk dairelerinin verdiği kararlar, hayvanın sebep olduğu maddi ve manevi zararların tazmininde TBK Madde 67'nin uygulanışına dair önemli prensipler ortaya koymaktadır. Bu kararlarda genellikle, hayvanın türü, cinsi, yaşı, olayın meydana geldiği yer ve zaman, hayvan bulunduranın aldığı güvenlik önlemleri (tasmalı gezdirme, ağızlık takma, kapalı alanda tutma vb.) gibi unsurlar dikkate alınarak özen yükümlülüğünün yerine getirilip getirilmediği değerlendirilir. Yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin 26.10.2007 tarihli ve 2007/8458 E., 2007/13024 K. sayılı kararı da benzer şekilde hukuki sorumluluğun çerçevesini çizen emsal kararlardandır. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin, E. 2015/274 K. 2015/18147 T. 17.11.2015 tarihli kararı da bu konudaki istikrarlı içtihadı destekler niteliktedir.

Cezai sorumluluk boyutunda ise TCK Madde 177'de düzenlenen "Hayvanın Tehlike Yaratacak Şekilde Serbest Bırakılması" suçu öne çıkmaktadır. Bu madde, gözetimi altında bulunan hayvanı başkalarının hayatı veya sağlığı bakımından tehlikeli olabilecek şekilde serbest bırakan veya bunların kontrol altına alınmasında ihmal gösteren kişiye altı aya kadar hapis veya adlî para cezası öngörmektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 09.02.2016 tarihli ve 2014/12-67 E., 2016/45 K. sayılı kararı, bu suçun unsurlarının oluşup oluşmadığı, ihmalin derecesi ve failin kastı gibi konularda yol gösterici olmuştur. Yargıtay, bu tür suçlarda, hayvanın potansiyel tehlikesinin yanı sıra, hayvan bulunduranın bu tehlikeyi bertaraf etmek için gerekli tedbirleri alıp almadığını dikkatle incelemektedir.

Yargıtay içtihatları, TBK Madde 68'de düzenlenen, bir hayvanın başkasının taşınmazına zarar vermesi durumunda taşınmaz zilyedinin haklarını da yorumlamaktadır. Taşınmaz zilyedinin hayvanı yakalama, alıkoyma ve "diğer yollarla etkisiz hâle getirme" hakkı, özellikle eski Borçlar Kanunu'ndaki "öldürebilir" ifadesine kıyasla daha yumuşak bir müdahaleyi işaret etse de, bu hakkın sınırlarının ve son çare olması gerektiğinin altı çizilmektedir. Hayvana yönelik orantısız müdahaleler, 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu ve TCK'nın mala zarar verme hükümleri kapsamında ayrıca değerlendirilebilmektedir.

Sorumluluğun Önemi ve Sonuçları

Hayvan bulunduranın sorumluluğuna ilişkin yasal düzenlemeler ve Yargıtay'ın bu konudaki yorumları, toplumsal barışın ve bireylerin can ve mal güvenliğinin sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu sorumluluk, öncelikle önleyici bir işleve sahiptir. Hayvan bulunduranlar, hayvanlarının üçüncü kişilere zarar vermemesi için azami özeni gösterme ve gerekli tüm tedbirleri alma yükümlülüğü altında olduklarını bilerek hareket ederler. Bu durum, potansiyel zararların en baştan engellenmesine katkı sağlar.

İkinci olarak, bir zarar meydana geldiğinde, mağdurun zararının tazmin edilmesi imkanı sunar. Kusursuz sorumluluk ilkesi sayesinde, zarara uğrayan kişi, hayvan bulunduranın kusurunu ispatlamak zorunda kalmaksızın tazminat talep edebilir. Bu, mağdurun hak arama sürecini kolaylaştırır ve adaletin tesisine hizmet eder. Tazminat, maddi zararlar (tedavi giderleri, malvarlığındaki eksilme vb.) ile manevi zararları (elem, keder, acı vb.) kapsayabilir.

Üçüncü olarak, bu sorumluluk rejimi, hayvan refahına dolaylı olarak katkıda bulunur. Hayvanların kontrol altında tutulması ve başıboş bırakılmaması, hem toplum güvenliği hem de hayvanların kendi güvenlikleri açısından önemlidir. Sorumluluğunun bilincinde olan hayvan sahipleri, hayvanlarının bakımına ve eğitimine daha fazla özen göstereceklerdir.

TCK Madde 177 kapsamında düzenlenen cezai sorumluluk ise, özellikle başkalarının hayatı veya sağlığı açısından tehlike oluşturan ihmallerin yaptırımsız kalmamasını sağlar. Hapis veya adli para cezası tehdidi, hayvan bulunduranlar üzerinde caydırıcı bir etki yaratarak daha sorumlu davranmalarını teşvik eder.

Hayvan bulundurmak, pek çok insan için büyük bir mutluluk ve dostluk kaynağı olsa da, bu hak beraberinde önemli yükümlülükler de getirmektedir. Hayvanın bakımını ve yönetimini üstlenen kişi, sadece hayvanın ihtiyaçlarını karşılamakla kalmaz, aynı zamanda onun çevresine karşı güvenliğinden de sorumlu olur.

Netice itibarıyla, hayvan sahibinin veya bulunduranın kusursuz sorumluluğu, modern hukuk anlayışının bir gereği olarak, hem bireylerin haklarını korumayı hem de hayvanların toplumsal yaşam içindeki yerini düzenlemeyi amaçlayan kapsamlı bir hukuki çerçeve sunmaktadır. Yargıtay kararları, bu çerçevenin somut olaylara adil ve hakkaniyetli bir şekilde uygulanmasında rehberlik etmeye devam etmektedir. Hayvan sevgisi ve hayvan edinme isteği, bu hukuki sorumlulukların bilinciyle birleştiğinde, hem insanlar hem de hayvanlar için daha güvenli ve uyumlu bir yaşam ortamı mümkün olacaktır. Bu nedenle, hayvan bulunduran herkesin, ilgili yasal düzenlemeler ve Yargıtay içtihatları ışığında sorumluluklarının farkında olması ve bu sorumlulukları eksiksiz bir şekilde yerine getirmesi büyük önem arz etmektedir.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.