
10. Yargı Paketi Meclisten Geçti
TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilen 10. Yargı Paketi ile ceza infaz sisteminde ve TCK'da önemli değişiklikler yapıldı. Hasta mahkumlara konutta infaz kolaylığı, denetimli serbestlik şartlarının güncellenmesi ve bazı suçlarda cezaların artırılması gibi dikkat çeken düzenlemelerin tüm detayları makalemizde. Paketin amacı, cezasızlık algısıyla mücadele ve caydırıcılığın güçlendirilmesi. İşte 10. Yargı Paketi'nin getirdiği yenilikler ve siyasi yankıları…
Ceza İnfaz Sisteminde Önemli Değişiklikler: Konutta İnfaz ve Denetimli Serbestlik
Kamuoyunda "10. Yargı Paketi" olarak bilinen ve Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilerek yasalaşan düzenlemeler, ceza infaz sistemimizde köklü değişiklikleri beraberinde getirmektedir. Özellikle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun üzerinde yapılan güncellemeler, mahkumların cezalarını çekme biçimlerinde ve denetimli serbestlik uygulamalarında yeni bir dönemin kapılarını aralamaktadır. Bu değişikliklerin temelinde, cezanın bireyselleştirilmesi, toplum güvenliğinin sağlanması ve cezasızlık algısının ortadan kaldırılması gibi önemli hedefler yatmaktadır. Paket, özellikle hasta mahkumlar, belirli yaş gruplarındaki hükümlüler ve kadın mahkumlar için konutta infaz imkanlarını genişletirken, denetimli serbestlikten yararlanma koşullarını da yeniden şekillendirmektedir.
Hasta Mahkumlar İçin Konutta İnfaz İmkanı
- Yargı Paketi'nin getirdiği en dikkat çekici yeniliklerden biri, hasta mahkumların cezalarının infazına ilişkin düzenlemelerdir. Yeni düzenlemeyle, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olanlar hariç olmak üzere, diğer hapis cezalarına mahkum olanlardan, Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen veya onaylanan raporlara göre hayatını ceza infaz kurumu koşullarında tek başına idame ettiremeyeceği tespit edilen ve aynı zamanda toplum güvenliği açısından ağır ve somut bir tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen hükümlülerin cezaları, infaz hâkiminin kararıyla konutlarında çektirilebilecektir.
Bu süreçte, hükümlünün sağlık durumu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından birer yıllık periyotlarla belirlenen usule göre titizlikle incelettirilecektir. Yapılan incelemeler neticesinde, hükümlünün sağlık durumunda iyileşme tespit edilmesi halinde, infaz hâkimi tarafından verilen konutta infaz kararı kaldırılabilecektir. Konutta infaz süresince hükümlü, denetimli serbestlik müdürlüğü ve ilgili kolluk birimleri tarafından yakından izlenecektir. Özellikle, toplam cezası 10 yıldan fazla olan hükümlüler için elektronik cihazla takip zorunlu hale getirilmiştir. Hükümlünün, konutta infazın gerektirdiği yükümlülüklere aykırı davranması veya kaçma şüphesi uyandırması durumunda, konutta infaz kararı infaz hâkimliğince derhal kaldırılacaktır. Bu düzenleme, hem insancıl bir yaklaşım sergilemekte hem de kamu güvenliğini ön planda tutmaktadır.
Yaş Gruplarına Göre Konutta İnfaz Süreleri
Paket, belirli yaş gruplarındaki ve özel durumlardaki hükümlüler için konutta infaz sürelerinde önemli artışlar öngörmektedir. Bu değişiklikler, 5275 Sayılı Kanun'un 110. maddesi kapsamında özel infaz usullerinin daha etkin kullanılmasını amaçlamaktadır:
- Kadın, çocuk veya 65 yaşını bitirmiş kişiler için öngörülen toplam 1 yıl veya daha az süreli hapis cezalarının konutta infaz edilebilme sınırı 3 yıla çıkarılmıştır. Bu, özellikle bu hassas grupların cezaevi koşullarından daha az etkilenmesini hedeflemektedir.
- 70 yaşını bitirmiş kişiler için bu sınır 2 yıldan 4 yıla yükseltilmiştir.
- 75 yaşını bitirmiş kişiler için ise konutta infaz edilebilecek ceza miktarı 4 yıldan 5 yıla çıkarılmıştır.
- 80 yaşını bitirmiş kişiler için ise 6 yıla kadar olan hapis cezalarının konutlarında infaz edilebilmesine olanak tanınmıştır. Bu, ileri yaştaki hükümlülerin sağlık durumları ve özel ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yapılmış önemli bir iyileştirmedir.
Ayrıca, doğum yapmış ve doğumdan itibaren altı ay geçmiş olan kadın hükümlüler için de önemli bir düzenleme getirilmiştir. Toplam 5 yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkum olan ya da adli para cezası ödenmediği için cezası hapse çevrilen bu durumdaki kadın hükümlülerin cezaları, infaz hâkiminin kararıyla konutlarında çektirilebilecektir. Daha önceki düzenlemede bu sınır 3 yıl olarak belirlenmişti. Bu usulle cezası infaz edilen kadın hükümlüler, tabi oldukları infaz rejimine göre koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik hükümlerinden de yararlanmaya devam edeceklerdir.
Denetimli Serbestlik Şartlarının Yeniden Düzenlenmesi
- Yargı Paketi, denetimli serbestlik kurumuna ilişkin de önemli değişiklikler içermektedir. En dikkat çekici düzenleme, hükümlülerin denetimli serbestlikten yararlanabilmeleri için ceza infaz kurumunda geçirmeleri gereken asgari süreye ilişkindir. Yeni düzenlemeye göre, hükümlüler, aldıkları ceza miktarı ne olursa olsun (2 yılın altında olsa dahi), koşullu salıverilme tarihine kadar olan sürelerinin en az onda birini (1/10) ve her halükarda en az 5 gününü ceza infaz kurumunda geçirdikten sonra denetimli serbestliğe ayrılabilecektir. Bu şart, cezanın bir kısmının mutlaka infaz kurumunda çekilmesini sağlayarak, caydırıcılığı artırmayı ve kamuoyunda oluşan "cezasızlık" algısıyla mücadele etmeyi hedeflemektedir.
Ancak, bu yeni şartın uygulanmasına ilişkin bir geçiş hükmü de getirilmiştir. Koşullu salıverilmesine bir yıl veya daha az süre kalan iyi halli hükümlülerin, denetimli serbestlikten yararlanmak için cezanın en az onda birini kurumda geçirme zorunluluğu, bu hükmün yürürlüğe girdiği tarihten önce işlenen suçlar bakımından uygulanmayacaktır. Bu, kazanılmış hakların korunması ve uygulamanın adil bir şekilde hayata geçirilmesi açısından önem taşımaktadır.
Ayrıca, hakkında ikinci defa tekerrür hükümleri uygulanan mahkumlar için de koşullu salıverilme imkanına yönelik bir uyum düzenlemesi yapılmıştır. Bu hükümlüler, süreli hapis cezasının dörtte üçünü (3/4) iyi halli olarak infaz etmeleri durumunda koşullu salıverilmeden yararlanabileceklerdir. Belirtmek gerekir ki, denetimli serbestlik yükümlülüklerini kasten yerine getirmeyen hükümlülerin, diğer özel infaz usullerinden faydalanmaları da mümkün olmayacaktır.
Özel İnfaz Usullerinin Kapsamının Genişletilmesi
5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 110. maddesi kapsamında düzenlenen özel infaz usullerinin kapsamı da 10. Yargı Paketi ile önemli ölçüde genişletilmiştir. Bu düzenlemeler, cezanın infazında esneklik sağlamayı ve bireyselleştirmeyi amaçlamaktadır:
- Hafta sonu veya geceleyin infaz uygulamasına ilişkin sınırlar artırılmıştır. Kasten işlenen suçlarda bu sınır 1 yıl 6 aydan 3 yıla çıkarılırken, taksirle öldürme suçu hariç olmak üzere taksirle işlenen diğer suçlarda ise 3 yıldan 5 yıla yükseltilmiştir. Bu, özellikle çalışma hayatını devam ettiren veya ailevi sorumlulukları olan hükümlüler için önemli bir alternatif sunmaktadır.
- Ceza infaz kurumunun uygun görmesi ve diğer şartların da sağlanması halinde, evde ceza infazının hafta içi de uygulanabilmesine imkan tanınmıştır. Bu, konutta infazın daha esnek bir şekilde uygulanabilmesini sağlayacaktır.
- Çocuk hükümlüler için de özel bir düzenleme getirilmiştir. Kasıtlı suçlardan dolayı toplam 3 yıl veya daha az, taksirli suçlardan dolayı ise toplam 5 yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olan çocuk hükümlülerin cezaları, doğrudan çocuk eğitim evlerinde yerine getirilecektir. Bu, çocukların cezaevi ortamından olumsuz etkilenmelerinin önüne geçilmesi ve rehabilitasyon süreçlerinin daha etkin yürütülmesi açısından kritik bir adımdır.
Bu düzenlemeler, ceza infaz sisteminin modernleştirilmesi, mahkumların topluma yeniden kazandırılması ve adalet duygusunun pekiştirilmesi yolunda atılmış önemli adımlar olarak değerlendirilmektedir. Paketin getirdiği yeniliklerin uygulamadaki yansımaları, önümüzdeki dönemde daha net bir şekilde görülecektir.
Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) Yapılan Cezai Artırımlar ve Yeni Düzenlemeler
- Yargı Paketi, ceza infaz sistemindeki değişikliklerin yanı sıra, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK) kapsamında da önemli düzenlemeler ve ceza artırımları getirmiştir. Bu değişiklikler, özellikle toplumda infial yaratan bazı suç türlerine yönelik caydırıcılığın artırılması ve cezasızlık algısının kırılması hedeflerini taşımaktadır. Paketle birlikte, suça teşebbüsten kasten yaralamaya, tehditten trafik güvenliğini tehlikeye sokmaya kadar geniş bir yelpazede cezai yaptırımların ağırlaştırıldığı görülmektedir. Ayrıca, "kuru sıkı" olarak bilinen ses ve gaz fişeği atan silahların kullanımına ilişkin yeni bir suç tanımı da TCK'ya eklenmiştir.
Suça Teşebbüs Cezalarında Artış
Yargı paketinin TCK'da yaptığı önemli değişikliklerden biri, TCK m.35'te düzenlenen suça teşebbüs hallerinde verilecek cezalara ilişkindir. Suçun tamamlanamamış şekli olan teşebbüs aşamasında kalan eylemler için öngörülen ceza aralıkları yukarı çekilmiştir. Bu kapsamda:
- Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine verilmesi gereken hapis cezası, daha önce "13 yıldan 20 yıla kadar" iken, yeni düzenleme ile "14 yıldan 21 yıla kadar" olarak belirlenmiştir.
- Müebbet hapis cezası yerine verilmesi gereken hapis cezası ise "9 yıldan 15 yıla kadar" iken, bu aralık "10 yıldan 18 yıla kadar" şeklinde güncellenmiştir.
Bu artışlar, suç işleme kastıyla hareket eden ancak eylemini çeşitli nedenlerle tamamlayamayan faillerin, fiillerinin vahametiyle orantılı ve daha caydırıcı cezalarla karşılaşmasını amaçlamaktadır.
Kasten Yaralama Suçlarında Ceza Alt Sınırlarının Yükseltilmesi
Toplumda sıkça rastlanan ve mağdurlar üzerinde ciddi fiziki ve psikolojik etkiler bırakan kasten yaralama suçlarına yönelik cezalarda da önemli artışlar yapılmıştır. TCK m.86 kapsamında düzenlenen kasten yaralama suçunun temel halinde, cezanın alt sınırı 1 yıldan 1 yıl 6 aya çıkarılmıştır.
Yaralamanın basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olması durumunda dahi, faile verilecek cezanın alt ve üst sınırları artırılmıştır. Önceki düzenlemede "4 aydan 1 yıla kadar hapis veya adli para cezası" öngörülürken, yeni düzenleme ile bu ceza "6 aydan 1 yıl 6 aya kadar hapis veya adli para cezası" olarak değiştirilmiştir.
TCK m.87'de düzenlenen ağırlaşmış yaralama hallerinde ise, suçun nitelikli unsurlarına göre belirlenen ceza alt sınırlarında genel bir artışa gidilmiştir. Örneğin, kasten yaralama fiili sonucunda mağdurun;
- Duyularından veya organlarından birinin işlevinin sürekli zayıflamasına,
- Konuşmasında sürekli zorluğa,
- Yüzünde sabit ize,
- Yaşamını tehlikeye sokan bir duruma,
- Gebe bir kadına karşı işlenip de çocuğunun vaktinden önce doğmasına neden olunması halinde, cezanın alt sınırı 3 yıldan 4 yıla yükseltilmiştir.
Bu değişikliklerle, kişilerin vücut bütünlüğüne yönelik saldırıların daha etkin bir şekilde cezalandırılması ve bu tür suçların işlenmesinin önüne geçilmesi hedeflenmektedir.
Tehdit Suçunun Nitelikli Hallerinde Ceza Üst Sınırının Artırılması
Kişilerin huzur ve sükununu bozan, özgürlüklerini kısıtlayan tehdit suçlarına ilişkin cezalarda da caydırıcılığı artırmaya yönelik bir düzenleme yapılmıştır. TCK m.106'da tanımlanan tehdit suçunun nitelikli hallerinde, yani suçun;
- Silahla,
- Kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle,
- Birden fazla kişi tarafından birlikte,
- Var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenmesi durumunda, verilecek cezanın üst sınırı 5 yıldan 7 yıla çıkarılmıştır. Bu artış, özellikle organize ve planlı tehdit eylemlerine karşı daha sert bir yaptırım öngörmektedir.
Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokma Suçunda Ceza Değişikliği
Trafik kazalarının önlenmesi ve can güvenliğinin sağlanması amacıyla, alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle emniyetli bir şekilde araç kullanamayacak durumda olan kişilere yönelik cezalar da artırılmıştır. Türk Ceza Kanunu'nun ilgili maddesi uyarınca, alkol veya uyuşturucu madde etkisi altında araç kullanarak trafik güvenliğini tehlikeye sokan kişilere verilecek hapis cezasının alt sınırı 3 aydan 6 aya yükseltilmiştir. Bu düzenleme, trafik kurallarını hiçe sayarak başkalarının hayatını tehlikeye atan sürücülere karşı daha caydırıcı bir yaptırım uygulanmasını amaçlamaktadır.
"Kuru Sıkı" Silah Kullanımına Yeni Düzenleme
Kamuoyunda "kuru sıkı" olarak bilinen ses ve gaz fişeği atabilen silahların kullanımının yarattığı tehlike ve toplumsal rahatsızlık göz önünde bulundurularak, bu konuda da TCK'da yeni bir düzenlemeye gidilmiştir. Bu tür silahların meskun mahallerde veya kişilerin toplu olarak bulunduğu yerlerde ateşlenmesi, artık "genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması" suçu kapsamında değerlendirilecektir.
Yeni düzenlemeye göre, meskun mahalde veya kalabalık ortamlarda (düğün, nişan, kutlama vb.) ses ve gaz fişeği atanlar da dahil olmak üzere, silahla ateş eden veya patlayıcı madde kullanan kişiler 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılabilecektir. Suçun, özellikle düğün, nişan gibi toplu etkinliklerde işlenmesi halinde ise verilecek cezanın yarısından bir katına kadar artırılması öngörülmüştür. Bu düzenleme ile "kuru sıkı" silahların keyfi ve tehlikeli kullanımının önüne geçilmesi, bu tür eylemlerin yarattığı korku ve paniğin engellenmesi amaçlanmaktadır.
Diğer Kanunlardaki Değişiklikler, Tekliften Çıkarılan Maddeler ve Siyasi Tepkiler
Kamuoyunda "10. Yargı Paketi" olarak bilinen ve ceza adalet sisteminde önemli değişiklikler getiren kanun teklifi, yalnızca Türk Ceza Kanunu ve Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile sınırlı kalmamış, yargının işleyişine dair farklı kanunlarda da düzenlemeler öngörmüştür. Bununla birlikte, teklifin ilk halinde yer alan bazı maddeler, Meclis'teki müzakereler ve partiler arası uzlaşı arayışları neticesinde metinden çıkarılmıştır. Paketin kabul süreci ve içeriği, siyasi partiler arasında da çeşitli değerlendirmelere ve tartışmalara yol açmıştır.
Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) Kanunu'nda Düzenlemeler
- Yargı Paketi kapsamında, Hakimler ve Savcılar Kurulu Kanunu'nda da önemli değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler, özellikle Kurul üyeliği sona erenlerin mesleğe dönüş süreçlerini ve atanmalarını düzenlemektedir. Yapılan düzenlemeye göre:
- Yüksek Mahkeme (Yargıtay veya Danıştay) üyeliğinden seçilip HSK üyeliği görevi sona erenler, kalan görev sürelerini tamamlamak üzere geldikleri yüksek mahkeme üyeliğine, boş kadro olup olmadığına bakılmaksızın geri döneceklerdir. İlk boşalan üye kadrosu da bu kişilere tahsis edilecektir.
- Adli ve idari yargı hakim ve savcılığından seçilen HSK üyelerinden görev süresini tamamlayanlar için ise farklı bir düzenleme getirilmiştir. Bu üyeler, müktesepleri (kazanılmış hakları) dikkate alınarak Genel Kurul tarafından Yargıtay (adli yargıdan gelenler için) veya Danıştay (idari yargıdan gelenler için) üyeliğine, yine boş kadro şartı aranmaksızın seçilebilecektir. Boş kadro bulunmaması durumunda, ilk boşalan kadrolar onlara tahsis edilecektir. Görev süresi herhangi bir nedenle sona eren diğer üyeler ise, Genel Kurul tarafından müktesepleri dikkate alınarak tercih ettikleri üç yerden birine atanacaktır.
- Bu atama veya seçim işlemlerinin, Kurul üyeliğinin sona ermesinden itibaren 30 gün içinde tamamlanması öngörülmüştür. Bu süre zarfında ilgili kişilerin izinli sayılacağı ve Kurul üyeliği özlük haklarından yararlanmaya devam edeceği de hüküm altına alınmıştır. Bu düzenlemelerle, HSK üyelerinin görev sonrası statülerinin netleştirilmesi ve tecrübelerinden yargı sisteminin farklı kademelerinde yararlanılmaya devam edilmesi amaçlanmıştır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda (HMK) Parasal Sınırlara İlişkin Değişiklik
Paketle revize edilen bir diğer önemli kanun ise Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) olmuştur. Burada yapılan değişiklik, özellikle Anayasa Mahkemesi'nin daha önceki bir iptal kararı doğrultusunda şekillendirilmiştir. Yüksek Mahkeme'nin iptal gerekçeleri dikkate alınarak, HMK'daki parasal sınırların uygulanmasına ilişkin belirsizliklerin giderilmesi hedeflenmiştir. Yeni düzenlemeye göre:
- Senetle ispat zorunluluğu ve senede karşı tanıkla ispat yasağı gibi usul kurallarında dikkate alınacak parasal sınır için, hukuki işlemin yapıldığı tarihteki miktar esas alınacaktır.
- Buna karşılık, istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurulabilen kararlar, temyiz edilemeyen kararlar ve temyiz incelemesi ile duruşmasına ilişkin hükümlerde uygulanacak parasal sınırların belirlenmesinde ise davanın açıldığı tarihteki miktar dikkate alınacaktır. Bu ayrım, uygulamada yaşanan tereddütleri ortadan kaldırmayı ve hukuki öngörülebilirliği artırmayı amaçlamaktadır.
Ayrıca, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'da da Anayasa Mahkemesi'nin bir başka iptal kararı doğrultusunda düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme, iş sözleşmelerinde tarafların hukuk seçimi yapmış olsalar dahi, sözleşmeyle daha sıkı ilişkili olduğu tespit edilen bir hukukun varlığı halinde, hakimin takdiriyle işin yapıldığı yer hukukunun emredici (zorunlu) hükümleri hariç olmak üzere, bu daha sıkı ilişkili hukukun uygulanabilmesine imkan tanımaktadır.
İnternet Kanunu ve Noterlik Kanunu'nda Öngörülen Değişiklikler
- Yargı Paketi'nin ilk taslaklarında ve komisyon görüşmelerinde, "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun" ile Noterlik Kanunu'nda da bazı değişiklikler öngörülmekteydi. İnternet Kanunu'ndaki değişikliklerle, internet ortamında kişilik haklarının daha etkin korunması ve kişilerin şeref ve itibarına yönelik saldırıların engellenmesi hedefleniyordu. Noterlik Kanunu'nda ise disiplin hükümlerinin yeniden düzenlenerek, disiplin yaptırımlarının hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleri çerçevesinde daha açık ve net bir şekilde tanımlanması amaçlanıyordu. Ancak, bu alanlardaki bazı spesifik düzenlemeler nihai metinde farklılaşmış veya çıkarılmış olabilir.
Tartışmalı ve Tekliften Çıkarılan Maddeler
Meclis Genel Kurulu'ndaki görüşmeler ve siyasi partiler arasındaki müzakereler sonucunda, başlangıçta 30 madde olarak sunulan kanun teklifinden 8 madde çıkarılmıştır. Bu durum, yasama sürecinin doğası gereği uzlaşı arayışının ve farklı görüşlerin dikkate alındığının bir göstergesidir. Tekliften çıkarılan maddeler arasında özellikle dikkat çekenler şunlardır:
- Teklifin 12. Maddesi: Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunun, özellikle düğün, nişan gibi toplu yerlerde işlenmesi halinde cezanın artırılmasını öngörüyordu. Bu madde, muhtemelen uygulama alanı ve orantılılık tartışmaları nedeniyle çıkarılmıştır.
- Teklifin 13. ve 15. Maddeleri: Trafikte "makas atma" veya "drift yapma" gibi tehlikeli hareketlerin yanı sıra yol kesme eylemlerine yönelik ceza artırımlarını içeriyordu.
- Teklifin 16. ve 17. Maddeleri: Çocuk hükümlülerin infaz rejimlerine ilişkin bazı düzenlemeleri kapsıyordu.
- Teklifin 23, 24 ve 25. Maddeleri: Bu maddeler, internet ortamındaki yayınlarla ilgili olup, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu'na (BTK) mahkeme kararı olmaksızın bazı durumlarda içerik çıkarma veya erişim engelleme yetkisi tanınmasını öngörüyordu. İfade özgürlüğü ve yargı kararı olmaksızın idari bir kararla erişimin engellenmesi tartışmaları nedeniyle bu maddeler üzerinde yoğun tartışmalar yaşanmış ve nihayetinde tekliften çıkarılmıştır.
Bu maddelerin çıkarılması, paketin bazı potansiyel eleştiri noktalarını azaltmış ancak bazı beklentileri de yanıtsız bırakmış olabilir.
Siyasi Partilerin Pakete İlişkin Değerlendirmeleri
- Yargı Paketi, Meclis'teki siyasi partiler tarafından farklı açılardan değerlendirilmiştir:
- İYİ Parti: TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un partilerini "Terörsüz Türkiye" sürecine ortak gibi göstermesini eleştirmiş, ayrıca "Covid İnfaz Yasası" olarak bilinen düzenlemeden kaynaklanan mağduriyetlerin giderilmesi için adil bir düzenleme talep etmiştir.
- Yeni Yol Partisi: Hükümetin, özellikle "Covid-19 düzenlemesi" ile cezaevlerinden salıverilen ancak süreleri dolduğu için geri dönmesi gereken kişilerle ilgili beklentileri karşılamadığını belirtmiştir.
- Milliyetçi Hareket Partisi (MHP): Cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısının yüksekliğine dikkat çekerek, daha kapsamlı bir infaz yasasının Ekim ayında çıkarılması ve ardından anayasa değişikliğine gidilmesi çağrısında bulunmuştur. "Terörsüz Türkiye" hedefini güçlü bir şekilde vurgulamıştır.
- Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti): Paketin toplumsal adaleti sağlamaktan uzak olduğunu, siyasi gerekçelerle bazı kesimlerin cezaevinden çıkışının engellenmek istendiğini savunmuş ve "infazda eşitlik" ilkesinin hayata geçirilmesini talep etmiştir. Düzenlemenin yeni mağduriyetler doğuracağını iddia etmiştir.
- Cumhuriyet Halk Partisi (CHP): Yapılan düzenlemelerin köklü ve yapısal bir değişim getirmediğini, halkın adalet beklentisini karşılamakta yetersiz kaldığını ve yeni eşitsizlikler yarattığını belirtmiştir.
Bu değerlendirmeler, 10. Yargı Paketi'nin hem hukuki hem de siyasi boyutlarıyla ne denli karmaşık ve çok katmanlı bir düzenleme olduğunu ortaya koymaktadır. Paket, cezasızlık algısıyla mücadele ve caydırıcılığın artırılması gibi önemli hedefler taşımakla birlikte, uygulama sonuçları ve toplumsal yansımaları zamanla daha net bir şekilde görülecektir. Yapılan değişikliklerin, yargı sisteminin etkinliğini artırması ve adalet duygusunu pekiştirmesi beklenirken, eleştirilen yönleri ve çıkarılan maddeler de gelecekteki olası yeni düzenlemeler için bir zemin oluşturabilir.