Yeni Af Yasası 10. Yargı Paketi

Yeni Af Yasası 10. Yargı Paketi

Toplumda cezasızlık algısını ortadan kaldırmayı hedefleyen ve 10 farklı kanunda önemli değişiklikler getiren 10. Yargı Paketi TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edildi. Denetimli serbestlikten özel infaz usullerine, trafik suçlarından internet yayınlarına kadar birçok alanda yeni düzenlemeler içeren paketin tüm detaylarını ve ceza adalet sistemine etkilerini öğrenmek için makalemizi okuyun.

10. Yargı Paketi: Genel Çerçeve ve Amaçlar

Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Adalet Komisyonu'nda 01.06.2025 tarihinde kabul edilen ve kamuoyunda "10. Yargı Paketi" olarak bilinen kanun teklifi, Türk hukuk sisteminde önemli değişiklikler öngören kapsamlı bir düzenleme olarak dikkat çekmektedir. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un ifadeleriyle, toplumda zaman zaman dile getirilen "cezasızlık algısını ortadan kaldırmayı" temel hedeflerinden biri olarak belirleyen bu paket, ceza adalet sisteminin etkinliğini artırma ve adalete olan güveni pekiştirme yolunda atılmış önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.

Bu yeni yargı paketi, toplamda 30 madde içeren ve başta Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) olmak üzere tam 10 farklı kanunda değişiklik yapılmasını öngören geniş bir yelpazeye sahiptir. Bu durum, düzenlemenin sadece tek bir alana odaklanmadığını, aksine ceza hukuku, infaz hukuku, internet hukuku ve hatta noterlik gibi farklı disiplinleri etkileyen bütüncül bir yaklaşımla hazırlandığını göstermektedir. Paketin hazırlanış sürecinde, Türkiye'nin uzun vadeli hukuk reformu hedeflerini içeren Türkiye Yüzyılı Yargı Reformu Strateji Belgesi'nin yol gösterici olduğu belirtilmektedir. Bu stratejik belge, yargı sisteminin daha adil, hızlı ve etkin işlemesini amaçlayan bir dizi hedef ve eylem planını içermekte olup, 10. Yargı Paketi de bu vizyonun somut bir yansıması olarak karşımıza çıkmaktadır.

Paketin temel amaçları arasında, suç ve suçluyla daha etkin bir mücadele yürütülmesi, cezaların caydırıcılığının artırılması ve özellikle bazı suç türlerinde toplum vicdanını yaralayan cezasızlık algısının giderilmesi bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı tarafından yapılan açıklamalarda, paketin her bir maddesinin, mevcut uygulamalardaki aksaklıkları gidermek, yeni ortaya çıkan suç türleriyle daha etkin mücadele edebilmek ve mağdur haklarını daha iyi koruyabilmek amacıyla titizlikle hazırlandığı vurgulanmaktadır. Özellikle denetimli serbestlik koşullarının yeniden düzenlenmesi, bazı suçlarda cezaların artırılması ve özel infaz usullerinin kapsamının genişletilmesi gibi değişiklikler, bu amaçlara hizmet etmeye yönelik adımlar olarak öne çıkmaktadır.

Değişiklik öngörülen 10 farklı kanun arasında Ceza Muhakemesi Kanunu'nun yanı sıra, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu (TCK), 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun (CGTİHK) ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun gibi temel kanunlar da bulunmaktadır. Bu geniş kapsam, paketin sadece cezai yaptırımları değil, aynı zamanda soruşturma ve kovuşturma usullerini, cezaların infaz rejimini ve dijital alandaki hukuki düzenlemeleri de etkileyeceğini ortaya koymaktadır.

Paketin genel çerçevesi, bir yandan suç işleyenler için daha caydırıcı ve etkin bir ceza adalet sistemi kurmayı hedeflerken, diğer yandan da belirli koşulları sağlayan hükümlüler için topluma yeniden kazandırma mekanizmalarını güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Örneğin, denetimli serbestlik uygulamasında cezanın bir kısmının mutlaka ceza infaz kurumunda geçirilmesi şartı, cezanın caydırıcılığını artırmaya yönelik bir adım olarak değerlendirilirken; yaşlı, hasta veya çocuklu kadın hükümlüler için konutta infaz imkanlarının genişletilmesi, insancıl hukuk ilkelerinin bir yansıması olarak görülebilir.

Sonuç olarak, 10. Yargı Paketi, Türk hukuk sisteminde geniş kapsamlı değişiklikler getiren, cezasızlıkla mücadeleyi ve adalete güveni artırmayı hedefleyen önemli bir reform girişimidir. TBMM Adalet Komisyonu'ndan geçerek yasalaşma sürecinde önemli bir aşamayı geride bırakan bu düzenlemelerin, önümüzdeki dönemde hem hukuk uygulayıcıları hem de toplumun geneli tarafından yakından takip edileceği ve etkilerinin detaylı bir şekilde analiz edileceği açıktır. Paketin, Türkiye Yüzyılı Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde belirtilen hedeflere ulaşmada ne ölçüde katkı sağlayacağı ise zamanla uygulamada görülecektir.

İnfaz Sisteminde Önemli Yenilikler: Denetimli Serbestlik, Özel İnfaz ve Çocuk Hükümlüler

Kamuoyunda "10. Yargı Paketi" olarak bilinen ve ceza adalet sisteminde önemli değişiklikler öngören kanun teklifi, infaz hukukuna dair de köklü yenilikler getirmektedir. Bu düzenlemeler, hükümlülerin cezalarının infazı sırasında topluma yeniden kazandırılmaları, cezanın bireyselleştirilmesi ve ceza infaz kurumlarının etkinliğinin artırılması gibi temel hedeflere odaklanmaktadır. Özellikle denetimli serbestlik koşullarının güncellenmesi, özel infaz usullerinin kapsamının genişletilmesi ve çocuk hükümlülerin infaz süreçlerinde yapılan değişiklikler, paketin bu alandaki en dikkat çekici başlıkları arasında yer almaktadır. Bu yenilikler, hem hükümlülerin hakları hem de toplum güvenliği dengesi gözetilerek tasarlanmıştır.

Denetimli Serbestlik Koşullarının Güncellenmesi

Denetimli serbestlik, hükümlülerin cezalarının bir kısmını ceza infaz kurumu dışında, toplum içinde belirli yükümlülükler altında geçirmelerini sağlayan önemli bir infaz yöntemidir. 10. Yargı Paketi, bu sistemin uygulanışına dair bazı önemli güncellemeler içermektedir. Bu güncellemelerin temel amacı, cezanın caydırıcılığını artırmak ve toplumda oluşabilecek "cezasızlık" algısının önüne geçmektir.

Bu kapsamda, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un (CGTİHK) 105/A maddesinde yapılan değişiklikle, denetimli serbestlikten yararlanmak isteyen hükümlüler için yeni bir şart getirilmiştir. Buna göre, hükümlülerin, aldıkları ceza miktarına bakılmaksızın, koşullu salıverilme tarihine kadar olan sürenin en az onda birini (1/10) ceza infaz kurumunda geçirmesi zorunlu hale getirilmiştir. Ancak bu süre hiçbir koşulda beş günden az olamayacaktır. Bu düzenleme, özellikle kısa süreli hapis cezalarında dahi hükümlünün bir süre cezaevi ortamını tecrübe etmesini sağlayarak, cezanın infazının ciddiyetini vurgulamayı amaçlamaktadır. Özellikle toplumda infial uyandıran bazı suçlarda, kısa süreli cezaların dahi bir kısmının kapalı kurumda infaz edilmesi, adalete olan güveni pekiştirecek bir adım olarak değerlendirilmektedir.

Paket ayrıca, CGTİHK Madde 108 kapsamında, hakkında ikinci defa tekerrür hükümleri uygulanan hükümlülere yönelik bir düzenleme de içermektedir. Bilindiği üzere, ikinci defa tekerrür durumunda koşullu salıverilme imkanı bulunmamaktaydı. Yeni düzenleme ile bu durumdaki hükümlülerin, süreli hapis cezalarının dörtte üçünü (3/4) iyi halli olarak infaz etmeleri durumunda koşullu salıverilmeden yararlanabilmelerine imkan tanınmaktadır. "İyi hal" değerlendirmesi, hükümlünün ceza infaz kurumundaki tutum ve davranışları, kurallara uyumu, eğitim ve iyileştirme programlarına katılımı gibi kriterler göz önünde bulundurularak yapılacaktır. Bu değişiklik, mükerrir suçlular için dahi bir umut ışığı sunarken, iyi halli davranışları teşvik etmeyi hedeflemektedir.

Özel İnfaz Usullerinin Kapsamının Genişletilmesi

  1. Yargı Paketi, cezanın bireyselleştirilmesi ilkesi doğrultusunda, belirli koşulları taşıyan hükümlüler için uygulanan özel infaz usullerinin kapsamını da önemli ölçüde genişletmektedir. CGTİHK Madde 110'da yapılan değişikliklerle, daha fazla hükümlünün bu imkanlardan yararlanması hedeflenmektedir. Bu düzenlemeler, özellikle yaş, sağlık durumu, cinsiyet ve ailevi sorumluluklar gibi faktörleri dikkate alarak daha insancıl bir infaz anlayışını yansıtmaktadır.

Hafta sonu veya geceleyin infaz usullerinde önemli bir genişleme söz konusudur:

  • Kasten işlenen suçlarda, daha önce 1 yıl 6 ay olan hapis cezası sınırı 3 yıla çıkarılmıştır.
  • Taksirle öldürme suçu hariç olmak üzere, taksirle işlenen suçlarda ise 3 yıl olan sınır 5 yıla yükseltilmiştir. Bu sayede, kısa süreli hapis cezası alan ve toplumla bağları güçlü olan hükümlülerin, iş ve aile yaşamlarını tamamen koparmadan cezalarını çekebilmeleri kolaylaştırılmaktadır.

Konutta infaz imkanı da çeşitli kategorilerdeki hükümlüler için daha erişilebilir hale getirilmiştir:

  • Kadın, çocuk veya 65 yaşını bitirmiş kişiler için konutta infaz sınırı 1 yıldan 3 yıla çıkarılmıştır.
  • 70 yaşını bitirmiş kişiler için bu süre 2 yıldan 4 yıla yükseltilmiştir.
  • 75 yaşını bitirmiş kişiler için ise 4 yıldan 5 yıla çıkarılmıştır.
  • 80 yaşını bitirmiş kişiler için ise 6 yıla kadar hapis cezasının konutta infazına imkan tanınmıştır.
  • Doğum yapmış kadın hükümlüler için de önemli bir iyileştirme yapılarak, daha önce 3 yıl olan 5 yıl veya daha az süreli hapis cezalarının konutta infaz edilebilmesi sağlanmıştır.

Ayrıca, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkum olanlar hariç olmak üzere, ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği Adli Tıp Kurumu raporuyla tespit edilen ve toplum güvenliği bakımından ağır ve somut bir tehlike oluşturmayacağı değerlendirilen ağır hasta veya engelli hükümlülerin cezalarının da konutlarında çektirilmesine olanak tanınmıştır. Bu düzenlemeler, ceza infaz sisteminin insani boyutunu güçlendirirken, devlete düşen bakım yükümlülüğünü de farklı bir boyuta taşımaktadır.

Çocuk Hükümlülerin İnfaz Süreçlerinde Değişiklik

Çocuk adalet sistemi, her zaman özel bir önem ve hassasiyet gerektirmektedir. 10. Yargı Paketi, çocuk hükümlülerin infaz süreçlerine ilişkin de çocuğun üstün yararını gözeten önemli düzenlemeler içermektedir. CGTİHK Madde 11 ve Madde 15'te yapılan değişiklikler, çocukların yeniden topluma kazandırılmasını ve eğitimlerini önceliklendiren bir yaklaşımı benimsemektedir.

Yeni düzenlemeye göre, çocuk hükümlülerin cezalarının infazına kural olarak çocuk kapalı ceza infaz kurumlarında başlanacaktır. Ancak, burada geçirecekleri sürenin ardından yapılacak iyi hâl değerlendirmesi sonucuna göre çocuk eğitimevlerine nakledilmeleri öngörülmektedir. Bu kademeli geçiş, çocuğun hem cezasının infazının ciddiyetini anlamasını hem de daha sonraki aşamada eğitim ve rehabilitasyon odaklı bir ortama adapte olmasını kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.

Bununla birlikte, bazı durumlarda çocukların doğrudan çocuk eğitimevlerinde cezalarını çekebilmelerine de imkan tanınmıştır:

  • Kasıtlı suçlardan toplam 3 yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olan çocuklar,
  • Taksirli suçlardan toplam 5 yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olan çocuklar, cezalarını doğrudan çocuk eğitimevlerinde yerine getirebileceklerdir.

Ayrıca, uygun şartları taşıdığı ve güvenlik riski oluşturmadığı değerlendirilen bazı çocuk tutukluların da tutukluluk süreçlerini çocuk eğitimevlerinde geçirmelerine olanak sağlanmıştır. Bu düzenlemeler, çocukların mümkün olduğunca kapalı ceza infaz kurumlarının olumsuz etkilerinden uzak tutulmasını, eğitimlerine devam edebilmelerini ve sosyal gelişimlerinin desteklenmesini hedeflemektedir. Çocuk eğitimevlerinin, çocukların yaş ve gelişim düzeylerine uygun programlarla donatılması, bu düzenlemelerin başarısı için kritik öneme sahiptir.

Suçlarla Mücadelede Yeni Yaklaşımlar: Ceza Artışları ve Yeni Suç Tanımları

  1. Yargı Paketi, ceza adalet sisteminde caydırıcılığı artırmayı ve toplumda adalete olan güveni pekiştirmeyi hedefleyen kapsamlı değişiklikler içermektedir. Bu değişikliklerin önemli bir bölümünü, özellikle sıkça karşılaşılan ve kamu düzenini ciddi şekilde etkileyen suç türlerine yönelik cezaların artırılması ve bazı fiillerin müstakil suç olarak tanımlanması oluşturmaktadır. Paket, hem trafik güvenliğini tehdit eden eylemlere hem de genel güvenliğe ve kişilere karşı işlenen suçlara daha etkin bir müdahale imkanı sunmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda, Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) yapılan güncellemelerle, suç ve suçluyla mücadelede yeni bir döneme girilmesi hedeflenmektedir.

Trafik Suçlarına Yönelik Düzenlemeler

Toplumun kanayan yaralarından biri olan trafik kazaları ve trafik güvenliğini hiçe sayan davranışlarla mücadele, 10. Yargı Paketi'nin öncelikli hedefleri arasında yer almaktadır. Bu kapsamda yapılan düzenlemeler, hem mevcut cezaların artırılmasını hem de bazı eylemlerin suç vasfının netleştirilmesini içermektedir.

Öne çıkan düzenlemelerden biri, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) 223. maddesinde yapılan değişiklikle ilgilidir. Bu değişiklikle, yol kesme ve ulaşım araçlarının hareketini engelleme fiilleri daha etkin bir şekilde cezalandırılacaktır. Artık, hukuka aykırı bir davranışla kara ulaşım aracının hareketini engelleyen, durduran veya başka bir yere götüren kişiye 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası verilecektir. Bu düzenleme, önceki uygulamada zaman zaman tartışmalara neden olan cebir veya tehdit unsurunun varlığını aramamaktadır; hukuka aykırı bir şekilde ulaşımın engellenmesi suçun oluşumu için yeterli olacaktır. Eğer yol kesme eylemi sırasında başka bir suç da işlenirse, failin her iki suçtan ayrı ayrı cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu, özellikle trafikte yaşanan keyfi engellemelerin ve "trafik magandalığı" olarak tabir edilen davranışların önüne geçilmesi açısından önemli bir adımdır.

Trafik güvenliğini doğrudan hedef alan bir diğer önemli değişiklik ise TCK'nın 179. maddesinde yapılan düzenlemedir. "Trafik güvenliğini tehlikeye sokma" suçu olarak bilinen bu madde kapsamında, kara, deniz, hava veya demiryolu ulaşım araçlarını kişilerin hayat, sağlık veya malvarlığı açısından tehlikeli bir şekilde sevk ve idare edenlere verilen cezanın alt sınırı artırılmıştır. Yeni düzenlemeyle bu suçun cezası 4 aydan 2 yıla kadar hapis olarak belirlenmiştir. Özellikle caydırıcılığın artırılması hedeflenen bir diğer nokta ise alkol veya uyuşturucu madde etkisiyle araç kullananlara yönelik cezaların ağırlaştırılmasıdır. Bu tür durumlarda, trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun temel cezasının alt sınırı üç aydan altı aya yükseltilmiştir. Bu artışlar, sürücülerin trafik kurallarına daha titiz bir şekilde uymasını teşvik etmeyi ve alkollü veya uyuşturucu madde etkisi altındayken araç kullanmanın ağır sonuçları olacağını net bir şekilde ortaya koymayı amaçlamaktadır.

Genel Güvenlik ve Kişilere Karşı Suçlarda Cezaların Artırılması

  1. Yargı Paketi, trafik suçlarının yanı sıra, toplumun genel güvenliğini sarsan ve bireylerin can ve mal güvenliğini tehdit eden suçlarla mücadeleyi de güçlendirmeyi hedeflemektedir. Bu doğrultuda, bazı suçların cezaları artırılmış, bazı fiiller ise daha net bir şekilde suç kapsamına alınmıştır.

Kamuoyunda sıkça tepkilere neden olan ve özellikle düğün, kutlama gibi etkinliklerde tehlikeli boyutlara ulaşabilen ses ve gaz fişeği (kurusıkı) kullanımı, yeni düzenlemeyle daha ciddi yaptırımlara tabi tutulmuştur. TCK'nın 170. maddesi kapsamında, bu tür silahların meskun mahalde ateşlenmesi "genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması" suçu olarak değerlendirilecektir. Bu fiili işleyen kişilere 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası verilebilecektir. Düzenlemenin dikkat çekici bir diğer yönü ise, suçun düğün, nişan, asker uğurlaması gibi toplu bulunulan yerlerde işlenmesi halinde cezanın yarısından bir katına kadar artırılacak olmasıdır. Bu, özellikle toplumsal kutlamalarda silah kullanımının önüne geçilmesi ve masum insanların hayatının tehlikeye atılmasının engellenmesi açısından önemli bir caydırıcılık unsuru olarak değerlendirilmektedir.

Kişilere yönelik suçlar arasında yer alan ve mağdurlar üzerinde ciddi psikolojik etkilere yol açabilen tehdit suçu da pakette ele alınan konular arasındadır. TCK'nın 106. maddesinde yapılan değişiklikle, tehdit suçunun cezaları caydırıcılığın güçlendirilmesi amacıyla artırılmıştır. Malvarlığına yönelik tehditlerde hapis cezasının alt sınırı bir aydan iki aya çıkarılırken; silahla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hale koyması suretiyle, imzasız mektupla veya özel işaretlerle, birden fazla kişi tarafından birlikte veya suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak işlenen nitelikli tehdit hallerinde ise cezanın üst sınırı 7 yıla kadar yükseltilmiştir. Bu artışlar, faillerin eylemlerinin ciddiyetini daha net bir şekilde kavramalarını ve mağdurların korunmasını sağlamayı amaçlamaktadır.

Şiddetle mücadele kapsamında atılan bir diğer önemli adım ise kasten yaralama suçlarına ilişkin cezaların artırılmasıdır. Yeni düzenlemeyle, kasten yaralama suçlarında öngörülen hapis cezaları genel olarak %50 oranında artırılmaktadır. Bu önemli artış, fiziksel şiddetin hiçbir şekilde kabul edilemeyeceği ve bu tür eylemlerin ciddi sonuçları olacağı mesajını güçlü bir şekilde vermektedir.

Ayrıca, suçların tamamlanmamış olması halinde dahi caydırıcılığın sağlanması amacıyla, ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezaları yerine verilecek süreli hapis cezasının alt ve üst sınırlarının suça teşebbüs durumlarında da artırılması öngörülmüştür. Bu düzenlemeler bütünüyle ele alındığında, 10. Yargı Paketi'nin suçla mücadelede daha sert ve kararlı bir tutum sergileyerek toplumsal huzur ve güvenliğin artırılmasına katkı sağlaması beklenmektedir.

İnternet Düzenlemeleri, Noterlik Kanunu ve Paketin Kapsamı Dışında Kalanlar

  1. Yargı Paketi, ceza adalet sisteminde köklü değişiklikler öngörürken, dijital dünyanın ve meslek örgütlerinin işleyişine dair önemli düzenlemeler de içermektedir. Özellikle 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun'da yapılan değişiklikler, kişilik haklarının çevrimiçi ortamda daha etkin korunmasını amaçlamaktadır. Bununla birlikte, kamuoyunda geniş yankı uyandıran bazı beklentiler paketin dışında kalmış, ancak daha kapsamlı bir infaz reformunun sinyalleri verilmiştir. Noterlik Kanunu'ndaki disiplin hükümlerinin yeniden ele alınması da paketin dikkat çeken diğer bir boyutudur.

Kişilik Haklarının İnternet Ortamında Korunması

Dijitalleşmenin hayatın her alanına nüfuz etmesiyle birlikte, internet ortamında kişilik haklarına yönelik ihlaller de artış göstermiştir. 10. Yargı Paketi, bu soruna çözüm üretmek amacıyla 5651 Sayılı Kanun'da önemli güncellemeler getirmektedir. Anayasa Mahkemesi'nin daha önceki iptal kararları doğrultusunda yeniden şekillendirilen hükümler, bireylerin şeref ve itibarına yönelik saldırılara karşı daha hızlı ve etkili bir hukuki koruma sağlamayı hedeflemektedir.

Bu kapsamda yapılan temel değişiklikler şunlardır:

  • Tanım Güncellemeleri: "İçeriğin yayından çıkarılması" tanımı, "içeriğin internet ortamından çıkarılması" olarak netleştirilmiştir. Bu, içeriğin gerektiğinde geri döndürülebilir şekilde kaldırılmasını ifade eder. "Uyarı yöntemi" ise, "internet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle Kurum veya haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişiler tarafından yapılan bildirimi" şeklinde güncellenmiştir.
  • Başvuru Mercii ve Süreç: Kişilik haklarının internet yayını yoluyla ihlal edildiğini iddia eden kişiler, doğrudan sulh ceza hakimliğine başvurarak içeriğin çıkarılmasını ve/veya erişimin engellenmesini talep edebilecektir.
  • Hızlı Karar Mekanizması: Sulh ceza hakimliği, yapılan başvuruyu değerlendirirken, ihlalin ilk bakışta açıkça anlaşılabildiği (ayrıntılı bir incelemeye gerek duyulmayan) durumlarda, 24 saat içinde içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesi yönünde karar verebilecektir. Eğer ihlal ilk bakışta net olarak tespit edilemiyorsa, başvuru reddedilecektir. Bu düzenleme, özellikle açık ve bariz hak ihlallerine karşı süratli bir müdahale imkanı sunmaktadır.
  • Adın İlişkilendirilmemesi Talebi: Kişilik hakları ihlal edilenler, ihlalin ilk bakışta açık olduğu hallerde, sulh ceza hakimliğinden, isimlerinin ihlale konu internet adresleriyle ilişkilendirilmemesine yönelik bir karar talep edebilecektir. Bu karar, ilgili arama motorlarına bildirilerek, kişinin adının zararlı içerikle anılmasının önüne geçilmesi amaçlanmaktadır. Bu, bir nevi "unutulma hakkı"nın pratik bir yansıması olarak değerlendirilebilir.
  • Kararların Kapsamı: Kural olarak, sulh ceza hakimi tarafından verilecek kararlar, yalnızca ihlalin gerçekleştiği spesifik yayınla sınırlı olacaktır. İnternet sitesinin tamamına yönelik bir erişim engelleme kararı verilmesi istisnai bir durumdur. Ancak, URL adresi belirtilerek içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle ihlalin önlenemeyeceğine kanaat getirilmesi veya içeriğin çıkarılması kararının ilgili platform tarafından yerine getirilmemesi gibi durumlarda, gerekçesi açıkça belirtilmek suretiyle interner sitesinde yapılan yayının tümüne yönelik erişimin engellenmesine karar verilebilecektir.

Bu düzenlemeler, ifade özgürlüğü ile kişilik haklarının korunması arasındaki hassas dengeyi gözeterek, internet ortamındaki hak ihlallerine karşı daha etkin bir mücadele zemini oluşturmayı amaçlamaktadır.

Paketten Çıkarılan Düzenlemeler ve Gelecek Planları

  1. Yargı Paketi, pek çok önemli düzenlemeyi hayata geçirirken, kamuoyunda özellikle "af" beklentisi yaratan bazı konular kapsam dışında bırakılmıştır. Bu durum, farklı kesimlerden çeşitli tepkilere yol açmıştır.

Pakette yer almayan en dikkat çekici düzenlemelerden biri, "Covid izni" olarak bilinen ve 31 Temmuz 2023 tarihinden önce işlenen suçlar nedeniyle cezası kesinleşmemiş belirli hükümlülerin erken tahliyesine olanak tanıyan düzenlemedir. Bu konunun paketten son anda çıkarılmasında, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın uyarıları, "FETÖ hükümlüleri" olarak adlandırılan kişilerin de bu düzenlemeden yararlanabileceği endişesi, genel bir "af algısı" yaratma potansiyeli ve farklı suç türleri arasında eşitsizlik yaratabileceği düşüncelerinin etkili olduğu belirtilmektedir.

Bir diğer önemli konu ise, Anayasa Mahkemesi tarafından daha önce iki kez iptal edilmiş olan "örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işlemeye ceza indirimi" öngören düzenlemenin bu pakette yer almamasıdır. Bu durum, özellikle belirli davalarda yargılanan veya hüküm giyen kişiler ve avukatları tarafından eleştiri konusu olmuştur.

Ayrıca, CMK Madde 250'de yapılan bir değişiklikle, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçunun (örneğin, meskun mahalde havaya ateş açma) toplu alanlarda işlenmesi hâli, seri muhakeme usulü kapsamı dışına çıkarılmıştır. Bu, söz konusu suçların daha kapsamlı bir yargılama sürecinden geçeceği anlamına gelmektedir.

Noterlik Kanunu'nda da önemli değişiklikler öngörülmektedir. Pakette yer alan düzenlemelerle, noterlik mesleğine ilişkin disiplin hükümleri yeniden ele alınarak, disiplin yaptırımlarının hukuki belirlilik ve öngörülebilirlik ilkeleri çerçevesinde daha açık ve net bir şekilde tanımlanması hedeflenmektedir. Bu sayede, noterlerin mesleki sorumlulukları ve tabi olacakları disiplin süreçleri daha şeffaf bir yapıya kavuşacaktır.

İktidar partisi yetkilileri, 10. Yargı Paketi'nin beklentilerin bir kısmını karşılamadığının farkında olduklarını, ancak daha kapsamlı bir İnfaz Yasası değişikliği için Meclis'in yeni yasama yılı olan Ekim ayını işaret ettiklerini belirtmektedirler. Planlanan bu yeni düzenleme ile İnfaz Yasası'nda sadeleştirme yapılması, koşullu salıverilme, denetimli serbestlik ve özellikle "iyi hal" sisteminin güçlendirilmesi amaçlanmaktadır. Temel hedefler arasında, topluma yeniden kazandırılabileceğine inanılan, iyi hali oluşmuş ve ilk kez suç işlemiş kişilerin cezaevinde kalma sürelerinin kısaltılması, ancak suç işlemeyi alışkanlık haline getirmiş ve toplum için risk oluşturan kişilerin cezalarını tam olarak çekmelerinin sağlanması bulunmaktadır. Bu kapsamda, Cezaevi Gözlem Kurulları'nın yetkilerinin ve denetimlerinin artırılması, kararlar arasındaki bölgesel farklılıkların giderilmesi de gündemdedir.

Sonuç olarak, 10. Yargı Paketi, ceza adalet sisteminde önemli değişiklikler getirirken, internet ortamındaki kişilik haklarının korunması ve Noterlik Kanunu gibi spesifik alanlarda da yenilikler sunmaktadır. Denetimli serbestlik koşullarının sıkılaştırılması, özel infaz usullerinin kapsamının genişletilmesi, belirli suçlarda cezaların artırılması gibi düzenlemeler, toplumda "cezasızlık" algısıyla mücadele etmeyi amaçlamaktadır. Paketten çıkarılan "Covid izni" gibi konular ve Anayasa Mahkemesi'nin iptal ettiği bazı düzenlemelerin yeniden gündeme gelmemesi tartışmalara yol açsa da, Ekim ayında daha kapsamlı bir infaz reformu vaadi, ceza adalet sistemindeki dönüşümün devam edeceğini göstermektedir. Bu paket, Türkiye Yüzyılı Yargı Reformu Strateji Belgesi hedefleri doğrultusunda atılmış bir adım olarak değerlendirilmekte ve vatandaşların adalete olan güvenini artırması beklenmektedir. Ancak, yapılan düzenlemelerin uygulamadaki yansımaları ve toplumsal beklentileri ne ölçüde karşılayacağı zamanla netleşecektir.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.