
Hatır Senedi ve İcra Takibi
Hatır için düzenlenen senetler başınıza dert açabilir! Karşılıksız olduğunu bildiğiniz bir senet nedeniyle icra takibiyle karşılaştığınızda ne yapmalısınız? Hatır senedinin hukuki geçerliliği, bedelsizlik iddiası ve menfi tespit davası süreçleri hakkında bilmeniz gereken tüm detaylar bu yazıda. Yargıtay kararları ışığında hatır senedi ve icra takibi ilişkisini keşfedin.
Hatır Senedi Kavramı, Tanımı ve Hukuki Dayanağı
Ticari hayatın karmaşık dinamikleri içerisinde, borç ve alacak ilişkileri çeşitli finansal araçlarla şekillenmektedir. Bu araçlardan biri olan kambiyo senetleri (poliçe, bono, çek), tedavül kolaylığı ve alacağın tahsilindeki etkinlikleri nedeniyle sıkça tercih edilir. Ancak, her kambiyo senedi, altında yatan gerçek bir ticari ilişkiyi veya borcu temsil etmeyebilir. İşte bu noktada, uygulamada sıkça karşılaşılan ancak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK) kapsamında açık bir yasal düzenlemesi bulunmayan hatır senedi kavramı devreye girmektedir. Hatır senetleri, genellikle taraflardan birinin finansal ihtiyaçlarını karşılamak, kredi itibarını artırmak veya mali durumunu olduğundan daha iyi göstermek amacıyla, gerçek bir borç ilişkisi olmaksızın, karşılıklı mutabakatla düzenlenen senetlerdir. Bu senetler, dış görünüş itibarıyla geçerli bir kambiyo senedinin tüm unsurlarını taşısa da, düzenlenme amacı ve taraflar arasındaki iç ilişki bakımından özellik arz eder. Türk hukuk sisteminde yasal bir tanımının olmaması, hatır senediyle ilgili hukuki sorunların çözümünü doktrin görüşlerine ve özellikle Yargıtay içtihatlarına bırakmıştır. Bu durum, uygulamada zaman zaman belirsizliklere ve farklı yorumlara yol açabilmektedir. Bu bölümde, hatır senedinin ne olduğu, yasal dayanağının neden yetersiz kaldığı ve bu tür senetleri diğer kambiyo senetlerinden ayıran temel unsurlar detaylı bir şekilde incelenecektir.
Hatır Senedinin Tanımı ve Yasal Boşluk
Hatır senedi, en genel anlamıyla, tarafların aralarındaki anlaşmaya istinaden, gerçek bir alacak-borç ilişkisi olmaksızın, genellikle lehtarın (senedi alan tarafın) kredi temin etmesi, mevcut borçlarını ötelemesi veya ticari itibarını güçlendirmesi gibi amaçlarla, keşideci (senedi düzenleyen taraf) tarafından "hatır için" düzenlenen ve lehtara verilen kambiyo senetleridir. Bu senetlerde, keşidecinin lehtara karşı gerçek bir borcu bulunmamakta, senet bedelini ödeme niyeti taşımamaktadır; lehtar da bu durumu bilerek senedi kabul etmektedir.
Türk Ticaret Kanunu (TTK), kambiyo senetlerini detaylı bir şekilde düzenlemiş olmasına rağmen, "hatır senedi" kavramına veya hatır ilişkisine dayalı senetlerin hukuki akıbetine dair spesifik bir hüküm içermemektedir. Benzer şekilde, senetlerin "bedelsizliği" kavramı da TTK'da açıkça tanımlanmamıştır. Bu yasal boşluk, hatır senediyle ilgili uyuşmazlıkların çözümünde en büyük zorluklardan birini teşkil eder. Hukukumuzda hatır senedi kavramı, Yargıtay'ın çeşitli daireleri ve Hukuk Genel Kurulu tarafından verilen kararlar ile doktrindeki bilimsel çalışmalar ışığında şekillenmiştir. Yargıtay, kararlarında hatır senedini, "tarafların anlaşarak aslında mevcut olmayan bir borç için düzenledikleri ve genellikle bir tarafın diğerine kredi sağlaması veya mevcut bir borcun vadesini uzatması gibi amaçlarla kullanılan senetler" olarak tanımlamaktadır.
Bu yasal zeminin eksikliği, özellikle hatır senedine dayalı bir icra takibiyle karşılaşıldığında veya senedin üçüncü kişilere ciro edilmesi durumunda önemli hukuki sorunları beraberinde getirir. Senedin hatır senedi olduğunun ispatı, bu ispatın kime ait olacağı, üçüncü kişilerin iyiniyetinin korunup korunmayacağı gibi konular, kanuni bir düzenleme olmaması nedeniyle büyük ölçüde yargı kararlarıyla çözümlenmeye çalışılmaktadır. Ancak, Yargıtay kararlarında dahi zaman zaman farklı yaklaşımların benimsendiği görülebilmektedir. Bu durum, hatır senediyle ilgili hukuki süreçlerde öngörülebilirliği azaltmakta ve hak kayıplarına neden olabilmektedir. Dolayısıyla, hatır senedi kavramının ve buna bağlı hukuki sonuçların net bir yasal çerçeveye kavuşturulması, ticari hayattaki güvenliği ve adaleti artıracaktır.
Hatır Senedinin Temel Unsurları: Bedelsizlik ve Hatır Anlaşması
Bir kambiyo senedinin "hatır senedi" olarak nitelendirilebilmesi için iki temel unsurun bir arada bulunması gerekmektedir: bedelsizlik ve hatır anlaşması. Bu iki unsur, hatır senedini diğer kambiyo senetlerinden ayıran ve ona özgü hukuki sonuçlar doğuran temel yapı taşlarıdır.
1. Bedelsizlik: Bedelsizlik, kambiyo senedinin altında yatan temel borç ilişkisinin hiç doğmamış olması, geçersiz olması veya sonradan ortadan kalkması durumlarını ifade eder. Hatır senetleri özelinde bedelsizlik, tarafların en baştan itibaren senedin karşılıksız olduğu, yani düzenleyenin lehtara karşı senedin düzenlenmesini gerektirecek bir borcunun bulunmadığı konusunda anlaşmış olmaları anlamına gelir. Bu, senedin düzenlenme anında bir karşı edimin (mal veya hizmet alımı gibi) bulunmamasıdır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)'nda bedelsizlik kavramına ilişkin açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, bu kavram da Yargıtay içtihatları ve doktrin ile şekillenmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 08.02.2022 tarihli ve E.2021/19-659, K.2022/82 sayılı emsal niteliğindeki kararında bedelsizlik şu şekilde tanımlanmıştır: "Bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır." Hatır senetleri, bu tanım çerçevesinde, tarafların anlaşmasıyla en başından itibaren "temel alacağı bulunmayan" senetler kategorisinde yer alır. Yani, senedin düzenlenmesine neden olan geçerli bir hukuki sebep (causa) yoktur; senet, yalnızca lehtarın menfaatine, onun mali durumunu desteklemek amacıyla verilmiştir.
2. Hatır Anlaşması: Hatır senedinin ikinci kurucu unsuru, taraflar arasında senedin "hatır için" verildiğine dair zımni veya açık bir anlaşmanın bulunmasıdır. Bu anlaşma, senedi düzenleyen (hatır borçlusu) ile senedi alan lehtar (hatır alacaklısı) arasında yapılır. Hatır anlaşması ile taraflar, senedin gerçek bir borcu temsil etmediği, hatır borçlusunun aslında lehtara karşı bir ödeme yükümlülüğü altına girme iradesinin bulunmadığı ve lehtarın da bu durumu bilerek senedi aldığı hususunda mutabıktırlar. Amaç, genellikle üçüncü kişiler nezdinde bir borç ilişkisi varmış gibi bir görünüm yaratmaktır.
Hatır anlaşmasının hukuki niteliği, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) hükümlerine tabi, genellikle eksik iki tarafa borç yükleyen (hatır borçlusunun senet verme, hatır alacaklısının ise senedi kötüye kullanmama veya anlaşılan amaçla kullanma gibi örtülü yükümlülükleri olabilir) bir sözleşme olarak kabul edilir. Bu anlaşma için kanunda özel bir şekil şartı öngörülmemiştir; yazılı olabileceği gibi sözlü veya zımni irade beyanlarıyla da kurulabilir. Ancak, ispat açısından yazılı olması önem taşır.
Hatır borçlusu, bu anlaşmaya dayanarak, senedin hatır için düzenlendiğini ve dolayısıyla bedelsiz olduğunu ileri sürerek ödeme yapmaktan kaçınmak isteyebilir. Bu savunma, kural olarak senedin doğrudan tarafı olan hatır alacaklısına karşı ileri sürülebilir. Ancak senedin iyi niyetli üçüncü kişilere devredilmesi durumunda, bu savunmanın ileri sürülüp sürülemeyeceği kambiyo hukukunun temel prensipleri ve özellikle TTK m.654 (poliçeler için) ve TTK m.778/1-a (bonolar için) hükümleri çerçevesinde değerlendirilir.
Sonuç olarak, bir senedin hatır senedi olarak kabulü için hem senedin düzenlendiği anda bir karşılığının bulunmaması (bedelsizlik) hem de tarafların bu senedin gerçek bir borç ilişkisini yansıtmadığı, sadece hatır amacıyla verildiği konusunda anlaşmış olmaları (hatır anlaşması) şarttır. Bu iki unsurun varlığı, senedin hukuki niteliğini ve taraflar arasındaki ilişkiyi belirlemede kritik rol oynar.
Hatır Anlaşması ve Senedin Tedavülü
Hatır senedi, temelinde bir borç ilişkisi olmaksızın, lehtarın talebi ve yararı doğrultusunda, keşidecinin (düzenleyenin) bir bedel ödeme taahhüdü altına girmesiyle vücut bulan bir kambiyo senedidir. Bu tür senetlerin düzenlenmesinin merkezinde "hatır anlaşması" yer alır ve senedin tedavüle çıkıp çıkmaması, hukuki sonuçları bakımından önemli ayrımlar doğurur. Hatır senedinin varlığı, özellikle icra takibi süreçlerinde karmaşık hukuki sorunlara yol açabilmektedir. Bu bölümde, hatır anlaşmasının hukuki çerçevesi, senedin tedavül amaçları ve hatır definin üçüncü kişilere karşı ileri sürülme koşulları detaylı bir şekilde incelenecektir.
Hatır Anlaşmasının Hukuki Niteliği ve Şartları
Hatır anlaşması, hatır senedinin düzenlenmesinin temelini oluşturan ve taraflar arasında senedin "bedelsiz" olduğu konusunda varılan bir mutabakattır. Bu anlaşmada, senedi düzenleyen hatır borçlusunun gerçekte bir borç altına girme iradesi bulunmazken, senedin lehtarı olan hatır alacaklısının da bu senet karşılığında bir alacağı olmadığını ve bedeli talep etmeyeceğini bilmekte ve kabul etmektedir. Ancak, her iki taraf da üçüncü şahıslar nezdinde geçerli bir borç ilişkisi görünümü yaratma konusunda hemfikirdir. Bu anlaşma, genellikle hatır alacaklısının kredi temin etmesi veya mali durumunu daha güçlü göstermesi gibi amaçlarla yapılır.
Hukuki niteliği itibarıyla hatır anlaşması, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) hükümlerine tabi olan, eksik iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olarak kabul edilir. "Eksik iki tarafa borç yükleyen" ifadesi, hatır borçlusunun bir edim (senet bedelini ödeme taahhüdü) üstlenmesine karşın, hatır alacaklısından doğrudan bir karşı edim almaması anlamına gelir. Hatır alacaklısının temel yükümlülüğü, senedi anlaşılan amaçlar dışında kullanmamak ve özellikle hatır borçlusuna karşı bu senede dayanarak talepte bulunmamaktır.
Hatır anlaşmasının geçerliliği için belirli bir şekil şartı aranmaz. Sözlü olarak yapılabileceği gibi, tarafların davranışlarından zımnen de anlaşılabilir. Ancak, ispat kolaylığı açısından yazılı yapılması her zaman tavsiye edilir. Bu anlaşmanın geçerli olabilmesi için tarafların fiil ehliyetine sahip olmaları ve irade beyanlarının sağlıklı olması (hata, hile, ikrah gibi iradeyi sakatlayan durumların bulunmaması) gerekmektedir. Hatır anlaşması, özünde bir muvazaa (danışıklı işlem) niteliği taşıyabilir; görünürdeki işlem (kambiyo senedi) üçüncü kişilere karşı geçerliymiş gibi sunulurken, taraflar arasındaki gizli anlaşma (senedin hatır için verildiği) asıl iradelerini yansıtır.
Tedavül Amacı Taşıyan ve Taşımayan Hatır Senetleri
Hatır senetleri, düzenlenme amaçlarına göre temel olarak iki kategoriye ayrılır. Bu ayrım, senedin tedavül kabiliyeti ve özellikle üçüncü kişilerin hakları açısından önemli sonuçlar doğurur:
Tedavül Amacı Taşıyan Hatır Senetleri: Bu tür senetler, genellikle hatır alacaklısının (lehtarın) nakdi kredi ihtiyacını karşılamak veya mevcut bir borcunu ödemek amacıyla düzenlenir. Amaç, senedin ciro yoluyla üçüncü kişilere devredilerek bir finansman aracı olarak kullanılmasıdır. Örneğin, lehtar bu senedi bankaya iskonto ettirerek kredi kullanabilir veya bir mal/hizmet alımında ödeme aracı olarak üçüncü bir kişiye ciro edebilir. Bu durumda, senedin tedavüle çıkması ve iyi niyetli üçüncü kişilerin eline geçmesi kuvvetle muhtemeldir.
Tedavül Amacı Taşımayan Hatır Senetleri: Bu senetlerde ise temel amaç, hatır alacaklısının kredi itibarını yükseltmek veya mali durumunu olduğundan daha iyi göstermektir. Örneğin, bir şirket bilançosunda veya kredi başvurularında varlıklarını daha güçlü göstermek için bu tür senetleri kullanabilir. Bu senetlerin tedavüle sokulması, yani ciro edilerek üçüncü kişilere devredilmesi taraflarca amaçlanmaz. Asıl beklenti, senedin sadece belirli bir süre için lehtarın elinde kalması ve daha sonra iade edilmesi veya hükümsüz kılınmasıdır.
Bu ayrım, özellikle hatır definin (senedin bedelsizliğine dayanan savunmanın) üçüncü kişilere karşı ileri sürülüp sürülemeyeceği noktasında kritik bir rol oynar. Tedavül amacı taşıyan senetlerde, senedi devralan iyi niyetli üçüncü kişilerin korunması prensibi daha ağır basarken, tedavül amacı taşımayan senetlerde bu durum farklılık gösterebilir.
Hatır Def'inin Üçüncü Kişilere Karşı İleri Sürülmesi
Hatır senedinin en önemli hukuki sorunlarından biri, hatır borçlusunun, senedin bedelsiz olduğu yönündeki savunmasını (hatır def'ini) kimlere karşı ileri sürebileceğidir. Hatır def'i, niteliği itibarıyla şahsi bir def'idir. Bu, senedin düzenlenmesine neden olan temel ilişkideki bir sakatlığa (bedelsizliğe) dayandığı anlamına gelir.
Hatır Alacaklısına (Lehtara) Karşı: Hatır borçlusu, senedin hatır karşılığında verildiği ve dolayısıyla bedelsiz olduğu yönündeki def'ini, senedin ilk lehtarı olan hatır alacaklısına karşı her zaman ileri sürebilir. Çünkü lehtar, senedin hatır senedi olduğunu ve bir alacağa dayanmadığını en başından itibaren bilmektedir.
Üçüncü Kişilere (Hamillere) Karşı: Durum, senet ciro yoluyla üçüncü kişilere devredildiğinde karmaşıklaşır. Kambiyo senetlerinin temel özelliklerinden biri olan soyutluk (mücerretlik) ilkesi ve tedavül güvenliği, burada devreye girer.
- İyi Niyetli Hamil: Eğer senedi devralan üçüncü kişi (hamil), senedi iktisap ederken senedin hatır senedi olduğunu bilmiyorsa ve bilmesi de gerekmiyorsa (yani iyi niyetliyse), hatır borçlusu bu hamile karşı hatır def'ini kural olarak ileri süremez. Türk Ticaret Kanunu (TTK) m. 654 (poliçeler için) ve TTK m. 778/1-a (bonolar için) bu durumu düzenler. Bu maddelere göre, borçlu, senedi devralan hamile karşı ancak senedin hükümsüzlüğüne ilişkin def'ileri veya senet metninden anlaşılan def'ileri veyahut hamil ile aralarındaki doğrudan ilişkiden doğan şahsi def'ileri ileri sürebilir. Hatır ilişkisi, senet metninden anlaşılmadığı ve hamil ile borçlu arasında doğrudan bir ilişki olmadığı sürece, iyi niyetli hamile karşı ileri sürülemez.
- Kötü Niyetli Hamil: Ancak, senedi devralan üçüncü kişi (hamil), senedi iktisap ederken senedin hatır amacıyla düzenlendiğini biliyorsa veya bilmesi gerekiyorsa, yani bile bile borçlunun zararına hareket etmişse, hatır borçlusu bu kötü niyetli hamile karşı hatır def'ini ileri sürebilir. Hamilin kötü niyetinin ispatı, genellikle hatır borçlusuna düşer ve bu ispat, davanın seyrini değiştirebilir.
Hatır borçlusunun, senedin tedavülünü sınırlayarak veya engelleyerek kendisini koruma altına alması mümkündür. TTK m. 681/2 (bonolar için) ve TTK m. 788/2 (poliçeler için) uyarınca, düzenleyen senet üzerine "ciro edilemez" kaydını veya buna benzer bir ifadeyi koyarak ciro yasağı getirebilir. Bu durumda senet, nama yazılı bir alacağın devri gibi (alacağın temliki) hükümlerine göre devredilebilir ve devreden kişiye karşı ileri sürülebilecek şahsi def'iler, senedi devralan sonraki hamillere karşı da ileri sürülebilir hale gelir. Böylece, hatır def'inin üçüncü kişilere karşı ileri sürülme olasılığı artar. Benzer şekilde, senedin en başından nama yazılı olarak düzenlenmesi de bir korunma yöntemi olabilir.
Hatır anlaşmasının varlığı ve senedin tedavül durumu, özellikle bir icra takibiyle karşılaşıldığında, borçlunun başvurabileceği hukuki yolları ve savunma stratejilerini doğrudan etkiler. Bu nedenle, hatır senedi düzenlenirken veya bu tür bir senetle karşılaşılırken hukuki sonuçlarının dikkatle değerlendirilmesi büyük önem taşır.
Hatır Senedine Dayalı İcra Takibi ve Hukuki Sorunlar
Hatır senedi, ticari hayatta sıkça karşılaşılan ancak Türk Ticaret Kanunu'nda (TTK) açık bir tanımı bulunmayan, esasen bir temel borç ilişkisi olmaksızın, lehtarın kredi temini veya mali durumunu daha iyi göstermesi gibi amaçlarla düzenlenmiş kambiyo senetleridir. Bu senetler, düzenleyen (hatır borçlusu) ile lehtar (hatır alacaklısı) arasında, senedin bedelsiz olduğu ve ödenmeyeceği konusunda bir "hatır anlaşması" ile vücut bulur. Ancak, hatır senedi geçerli bir kambiyo senedinin tüm şekil şartlarını taşıyorsa, üçüncü kişilere ciro edildiğinde durum karmaşıklaşabilir. Hatır borçlusu, hiç beklemediği bir anda, aslında bir karşılığı olmayan bu senet nedeniyle icra takibiyle yüzleşebilir. Bu noktada, hatır senedine dayalı icra takipleri ve bu takiplerde gündeme gelen hukuki sorunlar önem kazanmaktadır. Borçlunun başvurabileceği en temel hukuki yol ise genellikle menfi tespit davası olmaktadır.
Bedelsizlik İddiası ve Menfi Tespit Davası
Hatır senedinin en temel özelliği bedelsiz olmasıdır. Yani, senedin düzenlenmesine neden olan geçerli bir alacak-borç ilişkisi bulunmamaktadır. Düzenleyen, senedi lehtara bir karşılık beklemeksizin, onun ricası üzerine veya aralarındaki özel ilişkiye binaen vermiştir. İşte bu bedelsizlik durumu, hatır senedine dayalı bir icra takibiyle karşılaşan borçlunun en önemli savunma argümanını oluşturur.
Borçlu, kendisine karşı başlatılan icra takibine itiraz ederken veya takipten önce/sonra, borçlu olmadığının tespiti için bir dava açabilir. Bu dava, İcra ve İflas Kanunu (İİK) Madde 72 kapsamında düzenlenen menfi tespit davasıdır. İİK m.72'ye göre:
- Borçlu, icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir.
- İcra takibinden önce açılan menfi tespit davasına bakan mahkeme, talep üzerine alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere gösterilecek teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması hakkında ihtiyati tedbir kararı verebilir.
- İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında ise ihtiyati tedbir yolu ile takibin durdurulmasına karar verilemez. Ancak, borçlu gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın yüzde onbeşinden aşağı olmamak üzere göstereceği teminat karşılığında, mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebilir.
Hatır senedi söz konusu olduğunda, menfi tespit davası, borçlunun, senedin hatır senedi olduğunu, dolayısıyla lehtara karşı bir borcunun bulunmadığını ve senedin bedelsiz olduğunu ispatlamaya çalıştığı bir hukuki süreçtir. Davanın kabulü halinde, borçlunun söz konusu senet nedeniyle borçlu olmadığı mahkeme kararıyla tespit edilmiş olur ve icra takibi (eğer başlamışsa) iptal edilir. Bu dava, hatır borçlusunun haksız bir takipten kurtulması için kritik bir öneme sahiptir. Ancak, menfi tespit davasında ispat yükü genellikle davacı olan borçlu üzerindedir. Borçlunun, senedin hatır ilişkisi kapsamında verildiğini ve bedelsiz olduğunu hukuka uygun delillerle ispatlaması gerekmektedir.
Görevli Mahkemenin Tespiti
Hatır senedine dayalı olarak açılacak menfi tespit davasında görevli mahkemenin doğru belirlenmesi, davanın usulüne uygun bir şekilde yürütülmesi ve hak kayıplarının önlenmesi açısından büyük önem taşır. Türk hukuk sisteminde davaların hangi mahkemede görüleceği, davanın konusuna ve tarafların sıfatlarına göre değişiklik gösterir.
Hatır senetleri, özünde birer kambiyo senedi (bono, poliçe veya çek) niteliğindedir. Kambiyo senetlerinden doğan uyuşmazlıklar ise ticari dava sayılır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 4. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi, TTK'da düzenlenen hususlardan doğan davaların ticari dava olduğunu belirtir. Bu hüküm, bir davanın ticari dava sayılması için tarafların tacir olup olmadığına bakılmaksızın, uyuşmazlığın TTK'da düzenlenmiş bir konudan kaynaklanmasını yeterli görür. Bu tür davalara mutlak ticari davalar denir.
Hatır senedi, her ne kadar bedelsizlik iddiası taşısa da, şeklen geçerli bir kambiyo senedi olarak düzenlenmişse, bu senede dayalı olarak açılan menfi tespit davası da TTK kapsamında değerlendirilir. Dolayısıyla, hatır senedinden kaynaklanan menfi tespit davalarının mutlak ticari dava olarak kabul edilmesi ve bu davalara bakmakla görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemeleri olması gerektiği genel kabul gören bir görüştür. Yargıtay'ın yerleşik içtihatları da bu yöndedir. Tarafların tacir olup olmaması veya senedin hatır amacıyla düzenlenmiş olması, davanın ticari dava niteliğini ve dolayısıyla Asliye Ticaret Mahkemesi'nin görevini etkilemez. Görev, kamu düzenine ilişkin olduğundan, mahkeme tarafından re'sen (kendiliğinden) dikkate alınır. Davanın yanlış mahkemede açılması, görevsizlik kararı verilerek dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesine ve yargılamanın uzamasına neden olabilir.
Hamilin Senedi İktisap Ederken Borçlu Zararına Hareket Etmesi Durumu
Hatır senetleri, düzenleyen ile lehtar arasında kalmayıp, lehtar tarafından üçüncü kişilere (hamillere) ciro edilebilir. Kambiyo senetlerinin temel özelliklerinden biri soyutluk (mücerretlik) ilkesidir. Bu ilke, senedin temel borç ilişkisinden bağımsız olmasını ve senetteki hakkın temel ilişkideki sakatlıklardan etkilenmemesini ifade eder. Bu nedenle, senedi devralan iyi niyetli üçüncü kişiler, temel ilişkideki (örneğin hatır ilişkisi gibi) def'ilerle karşılaşmazlar.
Ancak, bu kuralın önemli bir istisnası vardır: Hamilin senedi iktisap ederken borçlunun zararına hareket ettiğini bilmesi (kötü niyetli olması) durumu. TTK m.687/1 (bonolar için TTK m.778 yollamasıyla) uyarınca, borca mahsus def’iler, senedi ciro yoluyla iktisap eden hamile karşı, ancak hamilin senedi iktisap ederken bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması halinde ileri sürülebilir.
Hatır senedi özelinde bu durum şu anlama gelir: Eğer senedi devralan üçüncü kişi (hamil), senedi aldığı sırada bu senedin bir hatır senedi olduğunu, yani aslında keşidecinin lehtara bir borcu olmadığını ve senedin bedelsiz olduğunu biliyorsa ve buna rağmen senedi iktisap ediyorsa, bu hamilin kötü niyetli olduğu kabul edilebilir. "Bilerek borçlu zararına hareket etme" kavramı, hamilin sadece senedin hatır senedi olduğunu bilmesini değil, aynı zamanda bu durumu bilerek ve borçlunun bu senet nedeniyle haksız yere ödeme yapmak zorunda kalacağını öngörerek hareket etmesini ifade eder.
Bu durumun ispatı genellikle zordur. Hatır borçlusu, menfi tespit davasında, hamilin senedi iktisap ederken kötü niyetli olduğunu, yani senedin hatır senedi olduğunu bildiğini ve kendisinin zararına hareket ettiğini ispatlamakla yükümlüdür. Hamilin kötü niyetinin ispatı, tanık beyanları, taraflar arasındaki yazışmalar, ticari defterler veya diğer her türlü delille mümkün olabilir. Eğer hamilin kötü niyeti ispatlanabilirse, hatır borçlusu, normalde sadece lehtara karşı ileri sürebileceği bedelsizlik def'ini (hatır def'ini) kötü niyetli hamile karşı da ileri sürebilir ve borçtan kurtulabilir. Bu nedenle, özellikle tedavül amacı taşıyan hatır senetlerinde, senedi devralan üçüncü kişinin iyi niyeti veya kötü niyeti, davanın kaderini belirleyen en önemli unsurlardan biri haline gelir. Yargıtay kararlarında da hamilin, senedin hatır senedi olduğunu bilip bilmediği ve borçlunun zararına hareket edip etmediği hususları titizlikle incelenmektedir.
Sonuç olarak, hatır senedine dayalı icra takipleri, bedelsizlik iddiası, menfi tespit davası, görevli mahkemenin tespiti ve özellikle senedi devralan üçüncü kişinin (hamilin) durumu gibi pek çok karmaşık hukuki sorunu beraberinde getirmektedir. Bu süreçlerde hak kaybına uğramamak için hukuki destek almak ve doğru stratejilerle hareket etmek büyük önem arz etmektedir.
Hatır Senedinde İspat Yükü ve Hukuki Sonuçlar
Hatır senedine dayalı bir alacak iddiası veya icra takibiyle karşılaşıldığında, en kritik ve çoğu zaman en tartışmalı konulardan biri ispat yükünün kimde olduğu ve bu ispatın hangi delillerle sağlanacağıdır. Kambiyo senetlerinin temel özelliklerinden biri olan Soyutluk İlkesi, senedin düzenlenmesine neden olan temel borç ilişkisinden bağımsız olmasını ifade eder. Bu ilke, senedin tedavül kabiliyetini artırarak ticari hayatta güvenli bir ödeme aracı olmasını sağlar. Ancak hatır senetleri, doğası gereği bu soyutluk ilkesine önemli bir istisna teşkil eder. Zira hatır senedinde, taraflar arasında senedin bedelsiz olduğuna dair bir "hatır anlaşması" mevcuttur. Bu durum, özellikle ispat ve hukuki sonuçlar açısından karmaşık sorunları beraberinde getirir.
Bedelsizlik İddiasında İspat Yükünün Dağılımı
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun temel prensiplerinden biri, iddia edenin iddiasını ispatla yükümlü olmasıdır (HMK m. 190). Hatır senedi bağlamında bedelsizlik iddiası, genellikle senedin borçlusu (keşideci veya avalist) tarafından, senedin alacaklısı (lehtar) veya senedi devralan sonraki hamillere karşı ileri sürülür.
Senedin Doğrudan Tarafları Arasında (Keşideci-Lehtar): Keşideci ile lehtar arasındaki ilişkide, senedin hatır karşılığı verildiği ve dolayısıyla bedelsiz olduğu iddiası, keşideci tarafından ispatlanmalıdır. Bu durumda keşideci, lehtarla aralarında bir hatır anlaşması olduğunu ve senedin bu anlaşma gereği herhangi bir mal veya hizmet karşılığı olmaksızın verildiğini kanıtlamakla yükümlüdür. Yargıtay içtihatları da bu yönde istikrar kazanmıştır. Keşideci, aralarındaki temel ilişkinin bir hatır ilişkisi olduğunu ve lehtarın bu senede dayanarak bir alacak talep etme hakkının bulunmadığını ortaya koymalıdır.
Senedin Üçüncü Kişilere Devri Durumunda: Hatır senedi bir üçüncü kişiye (hamile) devredildiğinde, ispat yükünün dağılımı daha karmaşık bir hal alır. Burada temel kural, senedi devralan hamilin iyiniyetli olup olmadığıdır.
- Eğer hamil, senedi iktisap ederken borçlunun zararına hareket ettiğini biliyor veya bilmesi gerekiyorsa (kötüniyetli ise), borçlu bu durumu ispatlayarak hatır defini hamile karşı da ileri sürebilir. Bu durumda, hamilin kötüniyetini ve senedin hatır senedi olduğunu ispat yükü borçlu üzerindedir.
- Ancak hamil iyiniyetli ise, yani senedi devralırken senedin hatır karşılığı düzenlendiğini bilmiyor ve bilmesi de gerekmiyorsa, borçlunun hatır iddiası iyiniyetli hamile karşı ileri sürülemez. Bu durumda, borçlu senedin bedelini iyiniyetli hamile ödemekle yükümlü olur.
Bu ayrım, kambiyo senetlerinin tedavül güvencesini koruma amacı taşır. Hatır ilişkisi, kural olarak senedin kişisel def'ilerinden olup, sadece senedin tarafları arasında ve senedi kötüniyetle iktisap eden üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir.
İspat Araçları ve 'Malen' Kaydının Etkisi
Hatır senedinin bedelsizliğinin ispatı, çeşitli delil araçlarıyla mümkün olabilir. Ancak kambiyo senetlerinin şekli sıkı kurallara tabi olması ve yazılı delil sisteminin önemi, ispat sürecini etkiler.
Başlıca İspat Araçları:
- Yazılı Delil: Taraflar arasında senedin hatır amacıyla verildiğine dair yapılmış yazılı bir anlaşma (hatır anlaşması metni), en güçlü delillerden biridir. Ancak uygulamada bu tür yazılı anlaşmalara sık rastlanmaz.
- Karşı Senet: Senedin bedelsizliğini veya hatır ilişkisini gösteren ve lehtar tarafından keşideciye verilmiş bir başka belge (örneğin, ibraname, makbuz).
- Ticari Defterler: Tarafların tacir olması durumunda, ticari defterlerdeki kayıtlar (veya kayıtsızlık) bedelsizlik iddiasını destekleyebilir. Örneğin, lehtarın ticari defterlerinde senede karşılık gelen bir alacak kaydının bulunmaması, hatır iddiasını güçlendirebilir.
- Yemin: Diğer delillerle ispatın mümkün olmadığı durumlarda, HMK koşulları çerçevesinde yemin deliline başvurulabilir.
- Tanık: Senede karşı senetle ispat kuralı (HMK m. 201) gereği, kural olarak senedin aksi tanıkla ispat edilemez. Ancak, HMK m. 203'te sayılan istisnai hallerde (örneğin, delil başlangıcı varsa, hukuki işlemin yapılmasına olanak bulunmayan haller gibi) tanık dinletilebilir. Hatır ilişkisinin varlığına dair dolaylı deliller veya emareler varsa, mahkeme tanık dinlenmesine karar verebilir.
- İkrar: Davalının (alacaklının) senedin hatır senedi olduğunu kabul etmesi, en kesin ispat yoludur.
'Malen' veya 'Nakden' Kaydının Etkisi: Senet üzerinde "malen alınmıştır" veya "nakden alınmıştır" gibi bedelin alındığına dair kayıtların bulunması, bedelsizlik iddiasının ispatını zorlaştırır. Bu tür kayıtlar, senedin bir mal veya para karşılığında verildiğine dair bir karine oluşturur. Ancak bu karine, kesin bir karine olmayıp aksi ispat edilebilir. Yargıtay, senetteki "malen" kaydının, senedin düzenlenme nedenini belirttiğini ve bu nedenin aksinin borçlu tarafından ispatlanabileceğini kabul etmektedir. Dolayısıyla, senette "malen" kaydı olsa dahi, borçlu senedin hatır karşılığı verildiğini ve aslında bir mal alışverişi olmadığını yukarıda sayılan delillerle ispatlayabilir. Bu durumda ispat yükü, yine bedelsizliği iddia eden borçludadır.
Üçüncü Kişilerin İyiniyetinin Rolü ve Takip Yolları
Hatır senedinin hukuki akıbeti, özellikle senedi devralan üçüncü kişilerin (hamillerin) durumuna göre önemli ölçüde değişiklik gösterir. Kambiyo hukukunun temel amaçlarından biri, senetlerin tedavülünü kolaylaştırmak ve iyiniyetli hamilleri korumaktır.
İyiniyetli Hamilin Korunması: Türk Ticaret Kanunu (TTK), kambiyo senetlerini ciro yoluyla devralan iyiniyetli hamilin haklarını koruyucu hükümler içerir. TTK m. 687 (poliçeler için), m. 778/1-f (bonolar için) ve m. 818 (çekler için) uyarınca, borçlu, senedi devreden kişiyle arasındaki kişisel def'ileri, senedi iyiniyetle iktisap etmiş olan hamile karşı ileri süremez. Hatır ilişkisi de kişisel bir def'i niteliğindedir. Dolayısıyla, hatır senedini, senedin hatır senedi olduğunu bilmeden ve bilmesi de gerekmeyen bir şekilde (iyiniyetle) devralan hamile karşı, keşideci veya diğer senet borçluları "bu senet hatır senedidir, bedelsizdir" şeklinde bir savunmada bulunamazlar. Bu durumda borçlu, senedin bedelini iyiniyetli hamile ödemekle yükümlü olur. Daha sonra, hatır için senet verdiği lehtara karşı rücu davası açarak ödediği bedeli talep edebilir.
Kötüniyetli Hamilin Durumu: Eğer hamil, senedi iktisap ederken senedin hatır karşılığı düzenlendiğini biliyor veya bilmesi gerekiyorsa (borçlunun zararına bilerek hareket ediyorsa), bu durumda hamil kötüniyetli sayılır. Kötüniyetli hamile karşı, borçlu hatır defini ileri sürebilir ve ödeme yapmaktan kaçınabilir. Hamilin kötüniyetinin ispatı, bunu iddia eden borçluya aittir. Kötüniyetin ispatı genellikle zordur ancak senedin çok düşük bir bedelle devralınması, hamil ile lehtar arasındaki yakın ilişki veya ticari teamüllere aykırı devir şekilleri gibi emarelerle desteklenebilir.
Takip Yolları: Hatır senedi, dış görünüşü itibarıyla geçerli bir kambiyo senedinin tüm unsurlarını taşıyorsa, alacaklı bu senede dayanarak borçlu aleyhine Kambiyo Senetlerine Mahsus Haciz Yolu ile icra takibi başlatabilir. Bu takip yolu, genel haciz yoluna göre daha hızlı ve etkilidir. Borçlu, böyle bir takiple karşılaştığında, eğer senedin hatır senedi olduğu ve bedelsiz olduğu iddiasındaysa, İcra ve İflas Kanunu (İİK) m. 72 kapsamında menfi tespit davası açabilir veya icra takibine itiraz ederek (borca veya imzaya itiraz) takibin durdurulmasını talep edebilir. Ancak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolunda itiraz, satışı durdurmaz; takibin durdurulması için ayrıca icra mahkemesinden karar alınması gerekir. Menfi tespit davası ise takipten önce veya sonra açılabilir ve ihtiyati tedbir talep edilerek takibin durdurulması sağlanabilir.
Genel Değerlendirme ve Sonuç
Hatır senedi, Türk hukukunda yasal bir tanımı olmamasına karşın, ticari hayatın bir gerçeği olarak Yargıtay içtihatları ve doktrin tarafından şekillendirilmiş bir kavramdır. Temelinde fedakarlık ve güven ilişkisi yatan bu senetler, ne yazık ki çoğu zaman taraflar arasında ciddi hukuki uyuşmazlıklara yol açabilmektedir. Hatır senedinin en belirgin özelliği olan bedelsizlik, soyutluk ilkesiyle çatışmakta ve ispat açısından önemli zorluklar doğurmaktadır. Özellikle senet üzerinde "malen" veya "nakden" gibi kayıtların bulunması, bedelsizlik iddiasını savunan borçlunun ispat yükünü ağırlaştırmaktadır.
Hatır senedine dayalı icra takiplerinde, borçlunun başvurabileceği en temel hukuki yollardan biri menfi tespit davasıdır. Bu davalarda görevli mahkemenin tespiti, ispat yükünün dağılımı ve özellikle üçüncü kişilerin iyiniyetinin değerlendirilmesi, davanın seyrini doğrudan etkileyen kritik unsurlardır. Yargıtay'ın konuya ilişkin kararları, uygulamada yol gösterici olmakla birlikte, her somut olayın kendi özel koşulları içinde değerlendirilmesi gerekmektedir. Hatır senedi düzenlenirken veya bu tür bir senetle karşılaşıldığında, olası hukuki risklerin minimize edilmesi adına hukuki danışmanlık almak büyük önem taşımaktadır. Zira "hatır" için atılan bir imza, beklenmedik ve ağır mali sorumluluklara yol açabilir. Bu nedenle, kambiyo senedi ilişkilerine girerken bilinçli hareket etmek ve yasal hakların farkında olmak, olası mağduriyetlerin önüne geçilmesinde hayati rol oynayacaktır.