İş Kazasında Tazminat Hakları

İş Kazasında Tazminat Hakları

İş Kazasında Tazminat Hakları başlıklı makale, iş kazalarının tanımı, yasal dayanakları, tazminat türleri ve süreçlerini kapsamlı bir şekilde ele alıyor. İş yerinde yaşanan kazaların ardından açılabilecek davalar ve bu süreçte dikkat edilmesi gereken hukuki unsurlar hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler için rehber niteliğindedir.

İş Kazalarının Tanımı ve Yasal Düzenlemeler

İş kazaları, çalışanların iş yerinde veya iş nedeniyle meydana gelen olaylar neticesinde ruhsal veya fiziksel zarar görmesine ya da yaşamını yitirmesine sebep olabilecek oldukça ciddi durumlardır. Bu tür kazaların önlenmesi ve meydana gelmesi durumunda hakların korunabilmesi açısından yasal düzenlemelerin iyi bilinmesi gerekmektedir. Türkiye’de iş kazalarının tanımı ve bu konudaki yasal düzenlemeler başlıca iki önemli kanun ile belirlenmiştir: 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ve 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu.

6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu

Türkiye’de iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanmasına yönelik olarak işyerlerindeki uygulamaları ve işveren ile çalışanların sorumluluklarını belirleyen bir düzenleme olan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, iş kazalarının önlenmesi bakımından kritik bir öneme sahiptir. Bu kanun kapsamında her işyerinde risk değerlendirmesi yapılması, çalışanların iş güvenliği eğitimi almasının sağlanması ve iş yerinde güvenlik tedbirlerinin alınması zorunlu kılınmıştır. Ayrıca, işverenler, çalışanların maruz kalabileceği tüm iş kazası risklerine karşı gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Bu bağlamda kanunun getirdiği düzenlemeler, iş kazalarının önlenmesi açısından hayati rol oynamaktadır.

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu

5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ise iş kazalarının tanımı, bildirilmesi ve sigortalıların tazminat gibi haklarının korunması konularında yol gösterici özellik taşımaktadır. Kanuna göre iş kazası, işyeri sınırları dışındaki işveren tarafından çalışanı görevlendirdiği süreçlerde de meydana gelebilir. Bu tanım, iş kazalarının sadece işyeri sınırları ile sınırlı olmadığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. İş kazasını takip eden süreçte işverenin, kolluk kuvvetlerine ve Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) kazayı bildirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bildirim sürecinin düzenli işlemesi, sigortalı çalışanların haklarını doğru bir şekilde kullanabilmeleri açısından önem arz eder.

İş Kazalarının Kapsamı

Madde 13, 5510 Sayılı Kanun’un en önemli bölümlerinden biri olup, iş kazalarının kapsamını ayrıntılı bir şekilde ortaya koyar. Bu madde, iş kazası sayılabilecek durumları şu şekilde tanımlar:

  • İşyerinde ya da işverenin yürüttüğü bir iş nedeniyle geçici veya daimi zarara yol açan kazalar.
  • İşin yürütülmesi sırasında meydana gelen riskli olaylar.
  • Çalışanın işyeri dışında, işverenin talimatı ile görevlendirildiği bir işten dönmesi esnasında yaşanan kazalar.

Bu kapsam, iş kazalarının geniş bir perspektiften ele alınması gerektiğini ve çalışanların haklarının fiilen korunmasını sağlamak için titizlikle izlenmesi gerektiğini göstermektedir.

Yasal Düzenlemelerin Önemi

İş kazalarının önlenmesi ve meydana gelmesi durumunda çalışanların mağduriyetlerinin en aza indirgenmesi için 6331 ve 5510 sayılı kanunlar çerçevesindeki düzenlemeler dikkate alınmalıdır. İşverenlerin iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alması ve mevzuata uygun hareket etmesi, hem kazaların önlenebilirliğini artıracak hem de olası kazalar sonrasında hukuki sorunların azaltılmasını sağlayacaktır. Çalışanlar da haklarının bilincinde olmalı ve iş kazası durumunda yasal haklarını nasıl talep edebileceğini bilmelidir.

İş kazalarının tanım ve yasal düzenlemeler kapsamında ele alınışı, iş sağlığı ve güvenliği politikalarının etkili bir şekilde uygulanmasına ve iş yerlerinin bu politikalar uyarınca denetlenmesine yönelik bir platform oluşturur. Güvenli iş ortamlarının sağlanması, tarafların hukuki sorumluluklarının farkında olması ve bu kapsamda hareket etmesi tüm toplumu ilgilendiren bir konudur.

Tazminat Türleri ve Davalar

İş kazaları, çalışanların fiziksel veya ruhsal bütünlüklerinde zarar oluşturan olaylardır. Türkiye'deki iş güvenliği mevzuatına göre, iş kazası geçirildiğinde çalışanın veya yakınlarının birtakım tazminat talepleri olabilmektedir. Bu bölümde, iş kazası sonrası açılabilecek davalar ve bu davalarda talep edilebilecek tazminat türleri detaylıca ele alınacaktır.

Maddi Tazminat

İş kazasına uğrayan bir işçi, geçirdiği kazanın doğrudan sonuçlarıyla ilgili olarak maddi tazminat talep edebilir. Türk Borçlar Kanunu m. 53 uyarınca, maddi tazminat kapsamında değerlendirilen başlıca unsurlar şunlardır:

  • Tedavi Masrafları: Kaza sonrası yapılan her türlü tıbbi harcama, hastane masrafları ve ilaç ücretleri gibi giderler tazmin edilebilir.
  • Kazanç Kaybı: İşçinin, kaza nedeniyle çalışamadığı süre boyunca elde edemediği gelir, çalışamama tazminatı olarak talep edilebilir.
  • Sürekli Sakatlık Durumları: İşçinin kalıcı bir sakatlık durumu varsa, bu durumun iş görme kapasitesindeki etkisi maddi tazminat olarak talep edilebilir.

Bu tür maddi tazminatlar, işçinin veya mirasçılarının ekonomik bir zarara uğramaları durumunda, kazanın ve meydana getirdiği zararların telafisi amacını taşır.

Ölüm Halinde Tazminat

İş kazası sonucunda bir işçinin hayatını kaybetmesi durumunda, ölüm tazminatı söz konusu olur. Bu tazminat, ölen işçinin geri kalan yakınlarının maruz kaldığı maddi ve manevi kayıpların karşılanmasına hizmet eder:

  • Cenaze Masrafları: Ölüm halinde, defin işlemleri ve diğer cenaze masrafları işverenden talep edilebilir.
  • Destekten Yoksun Kalma Tazminatı: İşçinin ölümü nedeniyle yakınları ekonomik açıdan zora düşebilir. Bu durumda, işçinin sağlığında maddi destek sağladığı kişilere (eş, çocuk, diğer bağımlı yakınlar) destekten yoksun kalma tazminatı verilebilir.

Ölüm tazminatları ile hedeflenen, işçinin ölümünün yol açtığı ekonomik mağduriyetlerin bir nebze olsun giderilmesidir.

Manevi Tazminat

İş kazasında zarar gören işçi veya yakınları Türk Borçlar Kanunu m. 56 çerçevesinde manevi tazminat talep edebilirler. Bu tür tazminatlar, kaza sonucunda yaşanan acının, üzüntünün ve ruhsal stresin bir ölçüde giderilmesini amaçlar. Manevi tazminatlar işçinin durumuna veya yakınlarının psikolojik acılarına göre belirlenir ve takdir edilir. Yargı organları manevi tazminatın miktarını belirlerken olayın vahameti, ölen veya zarar gören kişinin yaşı, yakınlarının bu olaydan ne derece etkilendiği gibi unsurları dikkate alır.

Tazminat Davaları Açılması

İş kazalarına ilişkin tazminat davaları, iş mahkemelerinde açılır. İşçinin yaşadığı fiziki veya ruhsal zararların karşılanması için bir dava açarken, kanıtların eksiksiz şekilde toplanması önem arz eder. Tazminat talebinde bulunan kişiler, iş kazasını belgeleyecek sağlık raporları, kaza tespit tutanakları ve diğer durumlara ilişkin belgeleri mahkemeye sunmalıdır.

Özellikle maddi tazminat davalarında, işçinin maaş bordroları veya SGK kayıtları gibi kazanç kaybını gösterecek belgelerin sunulması gereklidir.

Genel Değerlendirme

Sonuç olarak, iş kazası sonrasında açılacak tazminat davaları, her bir olayın özelliklerine göre farklılık gösterebilir. Kanuni düzenlemeler ve yargı kararları, işçinin ve yakınlarının haklarını koruma amacı güder. Tazminat talep eden kişiler, kendi durumlarına en uygun talepleri belirleyip bu doğrultuda hukuki yol izlemelidir. İş kazası hukuku, işçilerin ve ailelerinin zararlarını en aza indirmeyi hedefleyen kapsamlı bir mekanizmadır ve iş kazası hukuki süreçlerinde profesyonel destek almak önemlidir.

## Yargıtay Kararları ve Dava Usulleri

### Yargıtay Kararı Örnekleri

İş kazası davalarında Yargıtay kararları, tazminat taleplerinin değerlendirilmesinde ve yasal süreçlerin belirlenmesinde önemli bir rol oynar. Yargıtay kararları, iş kazasının tespiti, tazminat miktarlarının belirlenmesi ve zamanaşımı süreleri gibi konularda yönlendirici ilkeler sunarak, davaların adaletli ve hukuka uygun bir şekilde sonuçlandırılmasına katkıda bulunur.

**Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Esas: 2016/1528**, manevi tazminat davalarında hak ve nesafet ilkelerinin dikkate alınması gerektiğini vurgulayan önemli bir karardır. Bu karara göre, iş kazası nedeniyle psikolojik veya manevi zarar gören işçilerin ve yakınlarının tazminat talepleri değerlendirilirken, kişisel ve sosyal durumlar göz önünde bulundurulmalıdır. Yargıtay, manevi tazminatın yalnızca maddi zararları telafi etmekle kalmayıp, ruhsal acı ve kederin giderilmesini de hedeflemesi gerektiğine dikkat çekmiştir.

Bir başka önemli karar olan **Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2015/5902**, tazminat davası açılmadan önce iş kazasının tespit edilmesinin önemini vurgular. Bu karar, iş kazasının yasal olarak tespit edilmemiş olması durumunda, talep edilen tazminatın hukuki bir zemine oturtulamayacağını belirtmektedir. Dolayısıyla, kazanın yasal çerçevede iş kazası olarak tanınması, devamında açılacak davaların sağlıklı bir temele oturmasını sağlar.

### Dava Usulleri ve Hukuki Prosedürler

**İş Kazalarının Tespiti:** Bir iş kazasının, öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından tanınması veya mahkeme tarafından tespit edilmesi gerekir. Yargıtay, iş kazalarının öncelikle SGK'nın kayıtlarında yer almasının, aksi durumlarda ise mahkeme kararları ile doğrulanmasının önemine işaret etmektedir. İş kazası tespit davası, kazanın yasal olarak kabul edilmemesi durumunda hak taleplerinin başlangıcı olabilir.

**Yetkili Mahkemeler:** İş kazası davaları, çoğunlukla iş mahkemelerinde görülür. Yargıtay, **7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 6. maddesi** kapsamında bu mahkemelerin yetkili olduğuna karar vermiştir. İşverenin ikametgâhı yahut kazanın meydana geldiği yer mahkemelerinin davaya bakma yetkisi bulunmaktadır.

**Zamanaşımı Süreleri:** İş kazası nedeniyle açılacak tazminat davalarında, **TBK m. 146** uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresi uygulanır. Bu süre, zararın ve kazanın öğrenilmesinden itibaren başlar. Ancak, ceza davası unsurları da içerebilecek durumlarda, ceza davalarının zamanaşımı süreleri de dikkate alınabilir.

**Tazminat Türleri:** Yargıtay kararları, manevi ve maddi tazminatların dikkatli bir değerlendirme ile belirlenmesi gerektiğini işaret eder. **TBK m. 53** kapsamında maddi tazminat, tedavi masraflarını, çalışma kaybını ve daimi sakatlık durumlarını içerir. **TBK m. 56** ise manevi tazminat taleplerini ele alır.

Yargıtay kararları ve dava usulleri, iş kazası mağdurlarının adalet arayışında stratejik bir rol oynamaktadır. Kararların titizlikle değerlendirilmesi, hem davaların hukuka uygun bir süreçte ilerlemesine hem de mağdurların adil bir sonuca ulaşmasına katkıda bulunur.

Zamanaşımı Süreleri ve Yargılama Süreçleri

İş kazası davalarında zamanaşımı süreleri ve bu davaların yargılama süreçleri, hak arama süreçlerinin etkili bir şekilde sürdürülmesi açısından kritik öneme sahiptir. Türk Borçlar Kanunu (TBK) ve İş Mahkemeleri Kanunu, bu süreçleri belirleyen temel yasal dayanaklardır.

Zamanaşımı Süreleri

İş kazası tazminat davaları, belirli bir zamanaşımı süresi içerisinde açılmalıdır. TBK m. 146, bu tür davalar için genel bir zamanaşımı süresi öngörmektedir. Türk Borçlar Kanunu'nun 146. maddesine göre, iş kazası nedeniyle açılacak maddi ve manevi tazminat davalarında zamanaşımı süresi 10 yıl olarak belirlenmiştir. Bu süre, iş kazasının meydana geldiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Ancak bu süre, olayın tespitinin daha sonra yapılması durumunda mahkeme kararları ile değişebilir.

Zamanaşımı süreleri, davada ispat edilmesi gereken önemli unsurlar arasındadır ve hem dava açan hem de davalı tarafın bu kurallara dikkat etmesi gerekir. Zamanaşımı süresi, davanın türüne ve talebine göre farklılık gösterebilir; bu nedenle iş kazası mağdurları ve yakınları, hukuki süreçleri başlatırken zamanaşımı kurallarını detaylı bir biçimde incelemelidir.

Yargılama Süreçleri

İş kazası davalarında yargılama sürecinin başlatılması, belirli prosedürlere ve kanunlara dayanmaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu m.6, iş kazası davalarına bakacak yetkili mahkemeleri belirler. Genel kural olarak, iş kazası davaları iş mahkemelerinde görülür. Eğer iş mahkemesi yoksa, bu davalar asliye hukuk mahkemelerinde de görülebilir.

Yetkili mahkeme, işverenin ikametgahı veya kazanın meydana geldiği yer mahkemesi olarak belirlenir. Yargılama sürecinin etkin bir şekilde ilerlemesi, davalı ve davacı özelliklerinin doğru belirlenmesine ve ilgili delillerin eksiksiz sunulmasına bağlıdır.

Dava süreci, genel itibarıyla aşağıdaki adımları içerir:

  • Dava Dilekçesinin Hazırlanması: Dilekçede, olayın tüm detayları, tanıklar ve maddi deliller belirtilmelidir.
  • Arabuluculuk: İş kazası davalarında arabuluculuk zorunlu olmamakla birlikte, taraflar arasında anlaşma sağlanması amacıyla zorunlu arabuluculuk süreci de başlatılabilir.
  • Mahkeme Kararlarının İcrası: Mahkeme, davayı sonuçlandırdıktan sonra, kararın icrası ve uygulanması süreci başlar.

Genel Değerlendirme

İş kazası davalarının açılmasında zamanaşımı süreleri ve yargılama süreçleri hayati öneme sahiptir. İş kazalarının meydana gelmesi halinde işçi ve yakınlarının haklarını tam anlamıyla koruyabilmesi için, davaların zamanında başlatılması ve doğru mahkemelerin yetkilendirilmesi gerekir. Türk Borçlar Kanunu ve İş Mahkemeleri Kanunu, bu süreçleri düzenleyerek adaletin sağlanmasına katkıda bulunur. Özellikle zorlu ve karışık olan bu süreçlerde, uzman avukat desteği almak hem etkin bir savunma oluşturabilecek hem de sürecin profesyonel bir şekilde yürütülmesine yardımcı olacaktır.

Sonuç olarak, iş kazası tazminat hakları kapsamında zamanaşımı süreleri ve yargılama süreçleri, mağdurların haklarını etkili bir biçimde aramalarında kritik rol oynamaktadır. Bu bağlamda, işçilerin ve yakınlarının bilinçli hareket etmesi ve hukuki süreçler hakkında bilgi sahibi olması önem arz eder. Yeterli bilgi ve doğru rehberlik, yargılamaların adil ve etkili bir şekilde sonuçlanmasını sağlayabilir.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.