Meslek Hastalıkları Listesi

Meslek Hastalıkları Listesi

Meslek hastalıkları, çalışma hayatının önemli bir gerçeği olup, çalışanların sağlığını doğrudan etkilemektedir. Hangi durumların meslek hastalığı sayıldığı, bu hastalıkların yasal olarak nasıl sınıflandırıldığı ve tespit süreçlerinin nasıl işlediği büyük önem taşır. Bu yazıda, Türkiye'deki ve uluslararası meslek hastalıkları listelerini, yasal dayanaklarını, SGK ve yargı süreçlerini detaylı bir şekilde inceleyerek, çalışanların ve işverenlerin bilmesi gereken kritik noktaları aydınlatıyoruz.

Meslek Hastalığının Tanımı, Yasal Dayanakları ve İstatistiksel Veriler

Çalışma hayatının kaçınılmaz bir parçası olan meslek hastalıkları, çalışanların sağlığını ve yaşam kalitesini derinden etkileyen önemli bir sorundur. Bir hastalığın meslek hastalığı olarak kabul edilmesi, hem çalışanın sosyal güvenlik haklarından yararlanabilmesi hem de işverenlerin gerekli önlemleri alması açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu bölümde, meslek hastalığının yasal tanımları, işle ilgili hastalıklardan farkı ve Türkiye'deki mevcut istatistiksel durum ele alınacaktır.

Meslek Hastalığı Nedir?

Meslek hastalığının Türkiye'deki temel yasal tanımı, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'nun 14. maddesinde yer almaktadır. Bu maddeye göre meslek hastalığı; "sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, bedensel veya ruhsal özürlülük halleridir." Bu tanım, bir sağlık sorununun meslek hastalığı sayılabilmesi için belirli unsurların varlığını şart koşar:

  1. Sigortalı Olma: Kişinin 5510 sayılı Kanun kapsamında sigortalı olması gerekmektedir.
  2. İşin Niteliği veya Yürütüm Şartları: Hastalık, doğrudan doğruya sigortalının yaptığı işin doğasından (örneğin, kimyasal maddelerle çalışma) veya işin yapılış biçiminden (örneğin, sürekli tekrarlayan hareketler, ergonomik olmayan koşullar) kaynaklanmalıdır.
  3. Tekrarlanan Bir Sebep: Maruziyetin anlık ve tek seferlik olmaması, belirli bir süreçte tekrarlanarak hastalığa yol açması beklenir. Ani gelişen olaylar genellikle iş kazası kapsamında değerlendirilir.
  4. Geçici veya Sürekli Hastalık, Bedensel veya Ruhsal Özürlülük: Ortaya çıkan sağlık sorunu, iyileşebilir nitelikte olabileceği gibi kalıcı bir sakatlığa veya ruhsal bir rahatsızlığa da yol açabilir.

Bir diğer önemli yasal düzenleme ise 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu'dur. Bu kanunun 3. maddesinin (L) bendinde meslek hastalığı, "mesleki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalık" olarak daha genel bir çerçevede tanımlanmıştır. Bu tanım, özellikle iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması ve risk değerlendirmesi süreçlerinde yol göstericidir. Her iki tanım da, hastalığın işle olan nedensellik bağını vurgulamaktadır. Yani, kişinin o işte çalışmıyor olması durumunda bu hastalığa yakalanmayacağının kabul edilmesi gerekir.

İşle İlgili Hastalıklar ve Ayrımı

Meslek hastalıkları kavramı sıkça "işle ilgili hastalıklar" (work-related diseases) ile karıştırılabilmektedir. Ancak aralarında önemli farklar bulunmaktadır. İşle ilgili hastalıklar, ortaya çıkış nedeni daha karmaşık olan, oluşmasında ve gelişmesinde çalışma ortamı ve çalışma şeklinin diğer birçok sebep arasında önemli bir faktör olduğu ancak tek ve doğrudan neden olmadığı hastalıklardır. Örneğin, yoğun iş stresi yaşayan bir çalışanın kalp krizi geçirme riskinin artması, işle ilgili bir sağlık sorununa işaret edebilir. Burada iş stresi, kalp krizinin tek nedeni olmasa da önemli bir tetikleyici veya ağırlaştırıcı faktör olarak rol oynayabilir.

Meslek hastalıklarında ise iş ile hastalık arasındaki nedensellik bağı daha doğrudan ve belirgindir. Hastalık, spesifik bir mesleki etkene (kimyasal, fiziksel, biyolojik) maruziyet sonucu ortaya çıkar. Bu ayrım, yasal süreçler ve tazminat hakları açısından önemlidir. Meslek hastalıkları, yasal düzenlemelerle tanımlanmış listelerde yer alır ve ispatı görece daha net olabilirken, işle ilgili hastalıkların işle bağlantısının kurulması daha karmaşık incelemeler gerektirebilir.

Türkiye'deki Meslek Hastalığı İstatistikleri ve Sorunlar

Türkiye'de meslek hastalıklarının gerçek boyutu ve yaygınlığı konusunda istatistiksel veriler, uluslararası standartlara ve beklenen oranlara kıyasla oldukça düşük seviyelerdedir. Bu durum, tanı ve bildirim sistemlerindeki eksiklikler başta olmak üzere çeşitli sorunlara işaret etmektedir.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından yapılan 2006-2007 İş Kazaları ve İşe Bağlı Sağlık Problemleri Araştırması Sonuçları, bazı önemli veriler sunmaktadır. Bu araştırmaya göre:

  • Son 12 ayda istihdam edilenlerin %3,7'si işe bağlı bir sağlık sorunu yaşamıştır. Bu oran erkeklerde %3,9, kadınlarda ise %3 olarak saptanmıştır.
  • İşe bağlı sağlık sorunu yaşayanların %63'ü 35 yaş ve üzerindedir.
  • Okuma-yazma bilmeyenlerde bu oran %4,8 iken, yevmiyeli çalışanlarda %4,9 ile daha yüksektir.
  • Sektörel bazda incelendiğinde, en yüksek oran %8,1 ile madencilik ve taşocakçılığı sektöründe görülmüştür.
  • Zanaatkârlar ve ilgili işlerde çalışanlarda ise bu oran %4,7'dir.
  • Dikkat çekici bir diğer bulgu ise, işe bağlı sağlık sorunu yaşayanların %61,8'inin 10 kişiden az çalışanı olan küçük işyerlerinde çalışıyor olmasıdır. Bu durum, küçük işletmelerde iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin yetersizliğine işaret edebilir.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) İstatistik Yıllıkları da meslek hastalığı vakalarına dair veriler içermektedir. Ancak bu veriler, genellikle beklenen sayıların çok altındadır:

  • 2010 yılında SGK kayıtlarına geçen meslek hastalığı vaka sayısı 687'dir.
  • 2011 yılında ise bu sayı 697 olarak kaydedilmiştir. O dönemdeki toplam istihdam (23.678 kişi olarak belirtilmiş, ancak bu sayının tüm istihdamı değil, belirli bir kapsamı ifade ettiği düşünülmektedir) dikkate alındığında bu rakamlar oldukça düşüktür. Literatürde, gelişmiş ülkelerde meslek hastalığı sıklığının istihdamın binde 4 ila 12'si arasında olması beklenirken, Türkiye'deki resmi rakamlar bu oranın çok altındadır. Bu durum, meslek hastalıklarının tanı ve bildiriminde ciddi eksiklikler olduğunu düşündürmektedir.
  • Meslek gruplarına göre dağılıma bakıldığında (2011 SGK verileri), sanatkârlar ve ilgili işlerde çalışanlar (307 vaka) ile nitelik gerektirmeyen işlerde çalışanlar (337 vaka) en yüksek sayılara sahiptir.
  • Meslek hastalığı kaynaklı ölümler ise SGK verilerine göre 2007'de 1, 2008'de 1, 2009'da 0, 2010'da 10 ve 2011'de 10 olarak kaydedilmiştir. Bu rakamların da gerçek durumu yansıtmadığı düşünülmektedir.

Türkiye'deki meslek hastalıkları istatistiklerindeki temel sorunlar şunlardır:

  • Tanı ve Bildirim Eksikliği: Birçok meslek hastalığı vakasının ya hiç teşhis edilememesi ya da meslek hastalığı olarak SGK'ya bildirilmemesi en önemli sorundur. Hekimlerin meslek hastalıkları konusundaki farkındalıklarının ve eğitimlerinin yetersizliği, işverenlerin bildirimden kaçınması gibi faktörler bu durumda etkilidir.
  • Yasal Listeye Bağımlılık: Türkiye'de meslek hastalıkları, "Sosyal Sigortalar Kanunu Sağlık İşlemleri Tüzüğü" (güncel mevzuatta "Çalışma Gücü Ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği" ekindeki liste esas alınır) ekinde yer alan listeye göre tanımlanmaktadır. Bu liste, hastalıkları A (kimyasal), B (cilt), C (solunum), D (bulaşıcı) ve E (fiziksel etkenler) olarak beş ana grupta sınıflandırır. Ancak bu listenin güncelliği ve tüm olası meslek hastalıklarını kapsayıcılığı tartışmalıdır.
  • SGK Sınıflamasının Kapsamı: SGK istatistikleri genellikle sadece kayıtlı ve sigortalı çalışanları kapsamakta, kayıt dışı çalışanlar veya kendi hesabına çalışanların önemli bir kısmı bu istatistiklerin dışında kalabilmektedir.
  • Veri Standardizasyon Sorunları: Veri toplama ve sınıflandırma yöntemlerindeki farklılıklar, ulusal ve uluslararası düzeyde karşılaştırma yapmayı zorlaştırmaktadır. Eurostat, ILO (Uluslararası Çalışma Örgütü) ve WHO (Dünya Sağlık Örgütü) gibi uluslararası kuruluşların kullandığı kapsam ve tanımlarla farklılıklar bulunabilmektedir.

Bu sorunlar, Türkiye'de meslek hastalıklarıyla mücadelenin etkinliğini azaltmakta ve çalışan sağlığının korunmasında önemli engeller oluşturmaktadır. Gerçek tablonun ortaya konulabilmesi için tanı süreçlerinin iyileştirilmesi, bildirim mekanizmalarının etkinleştirilmesi ve farkındalığın artırılması büyük önem taşımaktadır.

Meslek Hastalıklarının Sınıflandırılması: Ulusal ve Uluslararası Yaklaşımlar

Meslek hastalıklarının doğru bir şekilde tanımlanması ve sınıflandırılması, hem çalışan sağlığının korunması hem de yasal süreçlerin adil bir şekilde işletilmesi açısından hayati öneme sahiptir. Çalışma ortamındaki risklere maruziyet sonucu ortaya çıkan bu hastalıkların hangi kategorilere ayrıldığı, hem ulusal mevzuatımızda hem de uluslararası platformlarda belirlenmiş listelerle düzenlenmiştir. Bu sınıflandırmalar, hastalıkların teşhisini kolaylaştırmanın yanı sıra, önleyici tedbirlerin geliştirilmesine ve tazminat süreçlerinin yürütülmesine de rehberlik eder. Bu bölümde, Türkiye'deki yasal meslek hastalıkları sınıflandırmasını ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tarafından kabul edilen listeyi detaylarıyla inceleyeceğiz.

Türkiye'deki Yasal Sınıflandırma (A, B, C, D, E Grupları)

Türkiye'de meslek hastalıklarının yasal sınıflandırması, temel olarak "Sosyal Sigortalar Kanunu Sağlık İşlemleri Tüzüğü" ekinde yer alan ve daha sonra "Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği" ile güncellenen listeye dayanmaktadır. Bu liste, meslek hastalıklarını maruz kalınan etkenlere ve etkilenen sistemlere göre beş ana grupta toplamaktadır. Her bir grup, hastalığın türünü, belirtilerini, yükümlülük süresini (sigortalının işten ayrıldıktan sonra hastalığın ortaya çıkması durumunda meslek hastalığı sayılabilmesi için geçmesi gereken azami süre) ve hastalık tehlikesi olan başlıca işleri içerir.

Bu sınıflandırma aşağıdaki gibidir:

  • A Grubu: Kimyasal Maddelerle Olan Meslek Hastalıkları Bu grup, çalışma ortamında bulunan çeşitli kimyasal maddelere (gazlar, çözücüler, metaller, pestisitler vb.) maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalıkları kapsar. Oldukça geniş bir yelpazeye sahip olan bu grupta, 25 alt grup ve toplamda 67 farklı hastalık tanımlanmıştır. Örneğin, kurşun, cıva, arsenik gibi ağır metallere bağlı zehirlenmeler, benzen maruziyetine bağlı kan hastalıkları veya çeşitli solventlerin neden olduğu sinir sistemi rahatsızlıkları bu kategoride değerlendirilir. Her bir kimyasal madde için spesifik maruziyet koşulları ve ortaya çıkabilecek sağlık sorunları detaylandırılmıştır.

  • B Grubu: Mesleki Cilt Hastalıkları Bu grup, işin niteliği veya çalışma koşulları nedeniyle cildin çeşitli etkenlere (kimyasallar, fiziksel tahriş ediciler, alerjenler) maruz kalması sonucu gelişen hastalıkları içerir. İki ana alt başlıkta incelenir:

    1. Deri Kanseri: Özellikle uzun süreli güneş ışığına, katran, zift gibi maddelere maruz kalan çalışanlarda görülebilir.
    2. Kanser Dışı Deri Hastalıkları: Kontakt dermatitler (alerjik veya irritan), egzama, mesleki akne gibi yaygın cilt sorunları bu kapsamdadır.
  • C Grubu: Pnömokonyozlar ve Diğer Mesleki Solunum Sistemi Hastalıkları Bu grup, özellikle tozlu ortamlarda çalışan bireylerde, akciğerlerde çeşitli mineral veya organik tozların birikmesi sonucu gelişen ve solunum fonksiyonlarını bozan hastalıkları kapsar. 6 alt grup ve 9 hastalık bu kategoride yer alır. En bilinenleri arasında madencilik, taş ocakçılığı, seramik ve döküm sanayii gibi sektörlerde çalışanlarda görülen silikozis (silika tozuna bağlı), kömür işçisi pnömokonyozu (kömür tozuna bağlı) ve asbestozis (asbest liflerine bağlı) bulunmaktadır. Ayrıca, mesleki astım ve bisinozis (pamuk, keten, kenevir tozlarına bağlı) gibi diğer solunum sistemi rahatsızlıkları da bu grupta değerlendirilir.

  • D Grubu: Mesleki Bulaşıcı Hastalıklar Bu grup, işin yürütümü sırasında biyolojik etkenlere (bakteri, virüs, parazit, mantar) maruziyet sonucu ortaya çıkan enfeksiyon hastalıklarını içerir. Özellikle sağlık çalışanları, veterinerler, tarım ve hayvancılık işçileri risk altındadır. Bu grupta 4 alt grup ve 30 hastalık tanımlanmıştır. Örnek olarak tüberküloz, bruselloz (Malta humması), şarbon, viral hepatitler (Hepatit B, C) ve leptospiroz sayılabilir.

  • E Grubu: Fiziksel Etkenlerle Olan Meslek Hastalıkları Bu grup, çalışma ortamındaki fiziksel faktörlere (gürültü, titreşim, radyasyon, basınç değişiklikleri, aşırı sıcak veya soğuk) maruziyet sonucu gelişen sağlık sorunlarını kapsar. 7 alt grup ve 12 hastalık bu kategoride yer alır. Gürültüye bağlı kalıcı işitme kaybı, titreşime bağlı beyaz parmak hastalığı (Raynaud fenomeni) veya kas-iskelet sistemi rahatsızlıkları, iyonlaştırıcı radyasyona bağlı hastalıklar, dekompresyon hastalığı (vurgun) bu gruba örnek olarak verilebilir.

Bu sınıflandırma, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından bir hastalığın meslek hastalığı olarak kabul edilip edilmeyeceğine karar verilirken temel referans noktalarından biridir.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Meslek Hastalıkları Listesi

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), çalışma koşullarının iyileştirilmesi ve çalışan haklarının korunması amacıyla faaliyet gösteren önemli bir kuruluştur. ILO, üye ülkelerin ulusal meslek hastalıkları sistemlerini geliştirmelerine ve uyumlaştırmalarına yardımcı olmak amacıyla periyodik olarak güncellenen bir Meslek Hastalıkları Listesi yayımlamaktadır. Bu liste, yasal bağlayıcılığı olmasa da, birçok ülke için bir model teşkil eder ve bilimsel verilere dayalı olarak meslek hastalıklarının tanımlanmasında uluslararası bir standart sunar.

ILO listesi, hastalıkların işle olan nedensellik bağının kurulabildiği durumları içerir ve sürekli olarak yeni bilimsel kanıtlar ışığında gözden geçirilir. Listenin temel amacı, meslek hastalıklarının önlenmesi, tanınması, kayda geçirilmesi ve tazmin edilmesine yönelik ulusal politikaların ve uygulamaların güçlendirilmesine katkıda bulunmaktır.

ILO Listesindeki Ana Kategoriler

ILO Meslek Hastalıkları Listesi, hastalıkları genel olarak maruz kalınan etkenlere, etkilenen organ sistemlerine ve spesifik hastalıklara göre sınıflandırır. Listede, tanımlanmış hastalıkların yanı sıra, işle nedensellik bağı bilimsel olarak veya ulusal yöntemlerle kanıtlanmış diğer hastalıkların da kapsama alınabilmesi için açık uçlu maddeler bulunur. Bu, listenin dinamik ve gelişmelere açık olmasını sağlar.

ILO listesindeki temel kategoriler şunlardır:

  1. İş Etkinliklerinden Kaynaklanan Ajanlara Maruz Kalmaya Bağlı Mesleki Hastalıklar:

    • 1.1. Kimyasal Ajanlara Bağlı Hastalıklar: Bu bölümde, çeşitli kimyasal maddelere maruziyet sonucu ortaya çıkan hastalıklar sıralanır. Örneğin, benzen (1.1.12) maruziyetine bağlı lösemi veya aplastik anemi, pestisitlere (1.1.36) bağlı zehirlenmeler ve çeşitli sağlık sorunları bu kategoridedir. Ayrıca, berilyum, kadmiyum, krom, manganez, arsenik, cıva, kurşun, karbon monoksit, organik çözücüler gibi çok sayıda kimyasal madde ve bunların neden olabileceği hastalıklar listelenir. Madde 1.1.41 ile bu listede adı geçmeyen ancak işle bağlantısı kanıtlanmış diğer kimyasal ajanlara bağlı hastalıklar da kapsanmıştır.
    • 1.2. Fiziksel Ajanlara Bağlı Hastalıklar: Gürültüye bağlı işitme kaybı, titreşime bağlı kas-iskelet ve damar bozuklukları, basınçlı hava veya aşırı atmosfer basıncına maruz kalma, iyonize ve non-iyonize radyasyon (lazer dahil), aşırı sıcak veya soğuk ortamlarda çalışmaya bağlı hastalıklar bu gruptadır.
    • 1.3. Biyolojik Ajanlar ve Enfeksiyöz veya Parazitik Hastalıklar: Bruselloz, hepatit virüsleri, İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü (HIV), tetanoz, tüberküloz, şarbon gibi biyolojik etkenlere maruziyet sonucu gelişen hastalıklar bu başlık altında toplanır.
  2. Hedef Organ Sistemlerine Göre Mesleki Hastalıklar:

    • 2.1. Solunum Sistemi Hastalıkları: Fibrojenik mineral tozlarına bağlı pnömokonyozlar (silikozis, antrako-silikozis, asbestozis), silikotüberküloz, mesleki astım, organik tozlara bağlı ekstrinsik alerjik alveolit ve kronik obstrüktif pulmoner hastalık (KOAH) gibi solunum sistemini etkileyen hastalıklar bu kategoride yer alır.
    • 2.2. Cilt Hastalıkları: Alerjik kontakt dermatozlar, irritan kontakt dermatozlar ve mesleki vitiligo gibi cilt rahatsızlıkları listelenir.
    • 2.3. Kas İskelet Sistemi Bozuklukları: Tekrarlayıcı hareketler, zorlayıcı çabalar veya ergonomik olmayan çalışma koşulları sonucu ortaya çıkan radial stiloid tenosinovit, kronik tenosinovitler, bursitler, epikondilit, menisküs lezyonları ve özellikle Karpal Tünel Sendromu (2.3.7) gibi rahatsızlıklar bu gruptadır.
    • 2.4. Zihinsel ve Davranışsal Bozukluklar: Post-travmatik stres bozukluğu (PTSD) ve işle bağlantısı kanıtlanmış diğer zihinsel ve davranışsal bozukluklar bu başlık altında değerlendirilir.
  3. Mesleki Kanserler:

    • 3.1. Belirli Etkenlere Bağlı Kanserler: Bu bölümde, kanserojen olduğu bilinen çeşitli etkenlere maruziyet sonucu gelişen kanser türleri listelenir. Örnek olarak, asbest (3.1.1) maruziyetine bağlı akciğer kanseri ve mezotelyoma, benzen (3.1.8) maruziyetine bağlı lösemi, krom VI bileşikleri, kömür katranı, vinil klorür, iyonize radyasyon, nikel bileşikleri ve odun tozu gibi etkenlere bağlı kanserler sayılabilir. Madde 3.1.21 ile listede adı geçmeyen ancak işle bağlantısı kanıtlanmış diğer etkenlere bağlı kanserler de bu kapsama dahil edilmiştir.
  4. Diğer Hastalıklar: Bu kategori, yukarıdaki gruplara tam olarak uymayan veya özel olarak belirtilmesi gereken durumları içerir. Örneğin, madenci nistagmusu (4.1) bu başlık altında yer alır. Ayrıca, iş etkinliklerinden kaynaklanan risklere maruz kalma ile hastalık arasında doğrudan bağlantısı bilimsel olarak gösterilmiş veya ulusal düzenlemelere uygun yöntemlerle belirlenmiş, listede özel olarak sözü edilmeyen diğer hastalıklar da bu kategoriye dahil edilebilir.

Hem Türkiye'deki yasal sınıflandırma hem de ILO'nun uluslararası listesi, meslek hastalıklarının karmaşık doğasını anlamak ve bu hastalıklara karşı etkin mücadele stratejileri geliştirmek için temel araçlardır. Bu listeler, sürekli güncellenerek yeni tanımlanan riskleri ve hastalıkları kapsayacak şekilde genişletilmektedir.

Meslek Hastalığının Tespiti Süreci ve Hukuki Prosedürler

Meslek hastalığının varlığının kabul edilmesi ve sigortalıya ilgili hakların sağlanabilmesi için belirli bir tespit sürecinden geçilmesi gerekmektedir. Bu süreç, hem idari başvuruları hem de gerektiğinde yargısal yolları içerebilir. Çalışanın sağlığını doğrudan etkileyen bu durumun hukuken tanınması, titizlikle yürütülmesi gereken prosedürlere tabidir.

Meslek Hastalığı Şartları

Bir rahatsızlığın 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında meslek hastalığı olarak kabul edilebilmesi için birtakım şartların bir arada bulunması zorunludur. Bu şartlar, hastalığın işle olan bağlantısını ve sigortalının durumunu netleştirmeyi amaçlar:

  1. Sigortalı Olma: Öncelikle, kişinin 5510 Sayılı Kanun kapsamında sigortalı sayılan kişilerden olması gerekmektedir. Bu, genellikle 4/1-a (hizmet akdi ile çalışanlar) ve 4/1-b (bağımsız çalışanlar) bentleri kapsamındaki çalışanları ifade eder.
  2. Yapılan İşin Sonucu Olma: Hastalık, sigortalının çalıştığı veya yaptığı işin niteliğinden dolayı ya da işin yürütüm şartları yüzünden meydana gelmelidir. Yani, hastalık ile icra edilen meslek arasında doğrudan bir nedensellik (illiyet) bağı bulunmalıdır.
  3. Tekrarlanan Bir Sebep veya İşin Yürütüm Şartları: Hastalık, işin doğasında bulunan ve tekrarlayan bir etkene maruziyet sonucu veya genel olarak işin yürütülme koşulları nedeniyle ortaya çıkmalıdır. Ani ve tek bir olay sonucu meydana gelen durumlar genellikle iş kazası olarak değerlendirilir.
  4. Bedensel veya Ruhsal Bir Zarara Uğramış Olma: Sigortalının, mesleki etkiler sonucu geçici veya sürekli bir hastalığa yakalanması, bedensel veya ruhsal bir engellilik durumunun ortaya çıkması gerekir. Ölüm hali de bu kapsamda değerlendirilir.
  5. Yönetmelikte Belirtilen Hastalıklardan Olması veya İlliyet Bağı Kurulması: Hastalığın, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği ekinde yer alan meslek hastalıkları listesinde bulunması, hastalığın mesleki olduğuna dair bir karine teşkil eder. Bu yönetmeliğin 18. maddesi, hastalıkları A, B, C, D ve E olmak üzere beş ana grupta sınıflandırmıştır. Eğer hastalık listede yer almıyorsa ancak yapılan işin niteliğiyle hastalık arasında bilimsel olarak bir illiyet bağı kurulabiliyorsa, bu durum Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu (SSYSK) tarafından değerlendirilerek meslek hastalığı sayılabilir.
  6. Yükümlülük Süresi İçinde Ortaya Çıkması: Hastalığın, sigortalının meslek hastalığına neden olan işinden fiilen ayrıldığı tarih ile hastalığın meydana çıktığı tarih arasında geçen ve ilgili yönetmelikte belirtilen yükümlülük süresi içinde ortaya çıkması gerekmektedir. Bu süre, hastalığın türüne göre değişiklik gösterebilir.

Bu şartların tamamının bir arada bulunması, bir sağlık sorununun meslek hastalığı olarak nitelendirilmesi için temel teşkil eder.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) Tarafından Tespit Aşamaları

Meslek hastalığının tespiti süreci, genellikle Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) nezdinde başlatılır. 5510 Sayılı Kanun'un 14. maddesinin ikinci fıkrası, SGK tarafından meslek hastalığının tespit edilme usulünü düzenlemektedir. Bu süreç genel hatlarıyla şu aşamaları içerir:

  1. Başvuru ve Bildirim: İşveren, sigortalının meslek hastalığına tutulduğunu öğrendiği tarihten itibaren üç iş günü içinde durumu SGK’ya bildirmekle yükümlüdür. Sigortalı da doğrudan SGK’ya başvurarak hastalığının meslek hastalığı olup olmadığının tespitini talep edebilir.
  2. Sağlık Kurulu Raporu: Sigortalının, hastalığının tespiti için SGK tarafından yetkilendirilmiş sağlık hizmeti sunucularına başvurması gerekir. Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği'nin 5. maddesi uyarınca, 01.10.2008 tarihinden sonraki vakalar için bu yetkili sağlık kuruluşları; Sağlık Bakanlığı meslek hastalıkları hastaneleri, eğitim ve araştırma hastaneleri ile devlet üniversitesi hastaneleridir. Bu kuruluşlar tarafından düzenlenen sağlık kurulu raporu ve dayanağı tıbbi belgeler, hastalığın teşhisi ve niteliği hakkında önemli bilgiler içerir.
  3. SGK Sağlık Kurulu Değerlendirmesi: Yetkili sağlık kuruluşlarından alınan rapor ve diğer tıbbi belgeler, SGK Sağlık Kurulu tarafından incelenir. Kurul, gerekirse işyerindeki çalışma şartlarını ve maruziyet durumunu incelemek üzere denetim raporlarını da dikkate alabilir. Yapılan değerlendirme sonucunda, hastalığın meslek hastalığı olup olmadığına, eğer meslek hastalığı ise meslekte kazanma gücü kayıp oranına karar verilir.
  4. İtiraz ve Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu (SSYSK): SGK Sağlık Kurulu'nun kararına sigortalı veya hak sahipleri ya da işveren tarafından itiraz edilebilir. İtirazlar, Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu tarafından incelenir. SSYSK, bu konudaki en üst karar merciidir ve kararları Kurum açısından bağlayıcıdır.

Yükümlülük Süresi ve Önemi

Yükümlülük süresi, sigortalının zararlı etkenin bulunduğu işyerinden fiilen ayrılması ile meslek hastalığının ortaya çıkması arasında geçebilecek azami süreyi ifade eder. Bu süre, her hastalık için Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği'nde ayrı ayrı belirlenmiştir ve hastalığın türüne göre birkaç günden on yıla kadar değişebilir (örneğin, pnömokonyoz için genellikle 10 yıl).

Yükümlülük süresinin önemi büyüktür; zira bu süre içinde ortaya çıkan ve diğer şartları da taşıyan hastalıklar, daha kolay bir şekilde meslek hastalığı olarak kabul edilebilir. Eğer bir meslek hastalığı, yönetmelikte belirtilen yükümlülük süresi geçtikten sonra ortaya çıkmışsa, bu durumun meslek hastalığı sayılıp sayılmayacağına ilişkin karar, ancak Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu'nun onayı ile verilebilir. Bu durumda, hastalığın işyeri koşullarından kaynaklandığının bilimsel ve kesin olarak kanıtlanması gerekmektedir.

Mahkeme Yoluyla Meslek Hastalığı Tespiti Davası

SGK Sağlık Kurulu veya SSYSK tarafından verilen kararlar, sigortalı, hak sahipleri veya işveren için tatmin edici olmayabilir. Bu durumda, ilgililerin yargı yoluna başvurma hakkı bulunmaktadır.

  • Tespit Davası: Eğer SGK, bir hastalığı meslek hastalığı olarak kabul etmezse, sigortalı veya hak sahipleri, hastalığın meslek hastalığı olduğunun tespiti için iş mahkemesinde dava açabilirler. Bu dava, "olumlu tespit davası" olarak adlandırılır. Tam tersi durumda, yani SGK'nın bir hastalığı meslek hastalığı olarak kabul etmesi halinde, işveren bu karara itiraz ederek "olumsuz tespit davası" açabilir.
  • Görevli ve Yetkili Mahkeme: Meslek hastalığının tespiti davalarında görevli mahkeme iş mahkemeleridir. Yetkili mahkeme ise genellikle davalının (SGK ve/veya işveren) yerleşim yeri mahkemesi ya da işin yapıldığı yer mahkemesidir.

Mahkeme sürecinde, bilirkişi incelemeleri, Adli Tıp Kurumu raporları ve tanık beyanları gibi deliller toplanarak hastalığın mesleki niteliği ve diğer şartların varlığı değerlendirilir.

Tespit Sürecinde Kurumların Yetki Tartışmaları

Meslek hastalığının tespiti sürecinde zaman zaman kurumların yetkileri ve izlenecek prosedürler konusunda tartışmalar yaşanabilmektedir. Özellikle 01.10.2008 tarihinden önce (mülga 506 Sayılı Kanun dönemi) meydana gelen meslek hastalıklarında, teşhis koymaya yetkili sağlık kuruluşları ve SGK Sağlık Kurulu'nun rolü konusunda farklı yorumlar ortaya çıkmıştır.

SGK'nın 2011/49 Sayılı Genelgesi, 01.10.2008 öncesi vakalarda meslek hastalığı teşhisinin münhasıran meslek hastalıkları hastaneleri tarafından konulacağı, bu raporlar üzerine SGK Sağlık Kurulu'nun ayrıca bir değerlendirme yapmayacağı yönünde bir yoruma kapı aralamıştır. Ancak bu yorum, kanunla Kurum'a verilen karar yetkisinin genelge ile devredilemeyeceği gerekçesiyle eleştirilmiş ve yargı kararlarına konu olmuştur.

Örneğin, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin Mehmet Çınar davasında verdiği bozma kararında (ve sonrasında Hukuk Genel Kurulu'nca onanan direnme kararında), Kurum Sağlık Kurulu ve itiraz halinde Yüksek Sağlık Kurulu raporu alınması gerektiği vurgulanmış, Kurum'un rapor düzenlemekten kaçınması durumunda mahkemenin usul ekonomisi gereği Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alarak sonuca gidebileceği kabul edilmiştir. Bu tür kararlar, SGK'nın prosedürleri işletmekten imtina etmesi durumunda dahi sigortalının hak arama yollarının tıkanmaması gerektiğini göstermektedir. Yargıtay, genel olarak meslek hastalığı tespitinde öncelikle Kurum Sağlık Kurulu ve itiraz halinde Yüksek Sağlık Kurulu raporu alınması şeklindeki yasal prosedürün izlenmesi gerektiğini belirtmekle birlikte, Kurumun kendi kusuruyla bu süreci işletmemesi halinde, mahkemenin doğrudan uzman kurumlardan (Adli Tıp Kurumu gibi) rapor alarak karar verebileceğini kabul etmektedir. Bu durum, adaletin tecellisi ve yargılamanın makul sürede sonuçlandırılması ilkeleriyle de örtüşmektedir.

Meslek hastalığının tespiti süreci, yasal düzenlemeler, yönetmelikler, genelgeler ve yargı içtihatları ile şekillenen karmaşık bir yapıya sahiptir. Bu süreçte sigortalıların haklarını bilmeleri ve doğru adımları atmaları büyük önem taşımaktadır.

Harika bir içerik planı! Bu son bölümle birlikte makaleyi tamamlayalım.

Meslek Hastalığı Sonrası Haklar, Tazminat ve Yargıtay Uygulamaları

Meslek hastalığının tespiti, sigortalı çalışan için bir dizi hakkın doğmasına neden olur. Bu hakların başında, uğranılan zararın giderilmesine yönelik maddi ve manevi tazminat talepleri gelir. İşverenin sorumluluğu, zamanaşımı süreleri ve Yargıtay'ın bu konulardaki yerleşik içtihatları, sürecin doğru yönetilmesi açısından hayati önem taşır.

Maddi ve Manevi Tazminat Hakkı

Meslek hastalığına yakalanan işçinin, bu hastalık nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların tazminini talep etme hakkı bulunmaktadır.

Maddi Tazminat: İşçinin meslek hastalığı nedeniyle uğradığı ekonomik kayıpları kapsar. Bunlar genellikle şunlardır:

  • Tedavi giderleri (SGK tarafından karşılanmayan veya karşılanma süreci devam eden)
  • Çalışamadığı süre boyunca mahrum kaldığı ücretler (geçici iş göremezlik ödeneği düşüldükten sonra kalan kısım)
  • Meslekte kazanma gücü kaybı nedeniyle gelecekte uğrayacağı gelir kayıpları (sürekli iş göremezlik geliri düşüldükten sonra kalan kısım)
  • Ekonomik geleceğin sarsılması nedeniyle uğranılan diğer kayıplar.

Ölüm halinde ise, ölen sigortalının desteğinden yoksun kalan hak sahipleri (eş, çocuklar, anne-baba veya ispatlanmak kaydıyla diğer kişiler) destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilirler. Bu tazminat, ölen kişinin yaşasaydı sağlayacağı varsayılan desteğin parasal karşılığıdır.

Manevi Tazminat: İşçinin meslek hastalığı nedeniyle yaşadığı bedensel ve ruhsal acı, elem, keder ve yaşama sevincindeki azalma gibi manevi zararların bir nebze olsun hafifletilmesi amacıyla talep edilir. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) çerçevesinde, kişilik haklarının zedelenmesi durumunda manevi tazminata hükmedilebilir. Meslek hastalığı sonucu ölüm veya ağır bedensel zarar (örneğin, uzuv kaybı, önemli fonksiyon kaybı) durumunda, ölenin veya ağır yaralananın yakınları da (eş, çocuklar, anne-baba gibi) kendi adlarına manevi tazminat talep etme hakkına sahip olabilirler (TBK Md. 56/2).

Meslek Hastalığında Zamanaşımı Süreleri

Meslek hastalığına dayalı tazminat davalarında zamanaşımı süresi, genel kural olarak 6098 Sayılı Borçlar Kanunu Md. 146 uyarınca 10 yıldır. Bu süre, zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Ancak, meslek hastalıklarının sinsi ilerleyebilen doğası nedeniyle, zararın tam olarak ne zaman öğrenildiği veya hastalığın kesin olarak ne zaman tespit edildiği önem kazanır.

Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına göre, eğer hastalıkta değişen ve gelişen bir durum söz konusu değilse, zamanaşımı süresinin başlangıcı genellikle meslek hastalığının kesin olarak tespit edildiği, yani maluliyet oranının belirlendiği ve hastalığın seyrinin durduğu tarihtir. Nitekim, Yargıtay 21. Hukuk Dairesi'nin 2016/3194 Karar sayılı ilamında da bu husus vurgulanmıştır; değişen ve gelişen bir durumun olmadığı hallerde zamanaşımının meslek hastalığının kesin olarak tespit edildiği tarihten itibaren başlayacağı belirtilmiştir. Faiz talepleri de genellikle bu tespit tarihinden itibaren yürütülür.

İşverenin Sorumluluğu ve Kaçınılmazlık İlkesi

İşverenin, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini alma ve çalışanını gözetme borcu bulunmaktadır. Meslek hastalığının ortaya çıkmasında işverenin kusuru varsa (örneğin, gerekli önlemleri almamışsa, zararlı maddelere karşı yeterli koruma sağlamamışsa), işveren bu zarardan sorumlu tutulur.

Ancak bazı durumlarda, işveren tüm önlemleri almış olsa bile meslek hastalığı ortaya çıkabilir. Bu tür durumlar için 5510 Sayılı Kanun Md. 21/1'de "kaçınılmazlık" ilkesine atıf yapılır. Kaçınılmazlık, olayın meydana geldiği tarihte geçerli bilimsel ve teknik kurallara göre alınması gereken tüm önlemler alınmasına rağmen, zararlı sonucun önlenememesi durumudur. Eğer meslek hastalığının oluşumunda kaçınılmazlık faktörü etkili olmuşsa, bu durum işverenin tazminat sorumluluğunda bir indirim nedeni olabilir. Yargıtay uygulamalarında, kaçınılmazlık durumunda sorumluluğun paylaştırıldığı görülmektedir. Örneğin, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2018/215 Karar sayılı ilamında belirtildiği gibi, bazı durumlarda sorumluluk %60 işveren, %40 kazalı (işçi) şeklinde paylaştırılabilmektedir. Ancak her somut olayın kendi özel koşulları içinde değerlendirilmesi esastır.

Yargıtay Kararlarında Öne Çıkan Hususlar

Yargıtay, meslek hastalığına ilişkin davalarda birçok önemli prensibi yerleşik hale getirmiştir. Bu kararlar, hem hak arama sürecine hem de işveren sorumluluklarının belirlenmesine ışık tutmaktadır:

  • Meslek Hastalığının Tanımı ve Şartları: Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun 2018/1185 Karar sayılı ilamında da vurgulandığı gibi, bir hastalığın meslek hastalığı sayılabilmesi için 5510 Sayılı Kanun Md. 14 ve 6331 Sayılı Kanun Md. 3/1-L'de belirtilen tanımlara uyması, sigortalının yaptığı işin niteliğinden kaynaklanması, tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden oluşması, yönetmelikte yer alması (veya Yüksek Sağlık Kurulu tarafından bu nitelikte kabul edilmesi) ve bedensel/ruhsal bir zarara yol açması gerekir. Söz konusu kararda, lastik imalat operatörünün yaşadığı "bilateral lateral epikondilit, kubital tünel sendromu" rahatsızlığı meslek hastalığı olarak kabul edilmiştir.
  • Tespit Süreci: SGK tarafından meslek hastalığı olarak kabul edilmeyen durumlar için öncelikle Kuruma başvuru yapılması, başvurunun reddi halinde ise işveren ve SGK'ya karşı "meslek hastalığının tespiti davası" açılması gerektiği Yargıtay kararlarında sıklıkla belirtilir. Bu tespit davası, açılacak tazminat davası için bekletici mesele yapılabilir.
  • Maluliyet Oranının Belirlenmesi: Maluliyet oranının tespiti için SGK Sağlık Kurulu, itiraz halinde Sosyal Sigorta Yüksek Sağlık Kurulu ve yargılama sürecinde Adli Tıp Kurumu raporları esas alınır. Raporlar arasında çelişki olması durumunda bu çelişkinin giderilmesi için ek raporlar veya Adli Tıp Genel Kurulu'ndan görüş alınabilir.
  • İlliyet Bağı (Nedensellik): Hastalık ile yapılan iş arasında uygun bir illiyet bağının kurulması şarttır. İşyeri koşulları, maruziyetin niteliği ve süresi, uzman bilirkişi (gerekirse iş hijyenisti, ilgili tıp uzmanı vb.) raporlarıyla detaylıca incelenir.
  • SGK Gelirlerinin Mahsubu: Meslek hastalığı nedeniyle SGK tarafından bağlanan sürekli iş göremezlik geliri veya hak sahiplerine bağlanan ölüm geliri gibi ödemelerin peşin sermaye değeri, hükmedilecek maddi tazminattan mahsup edilir.

Meslek hastalıkları, çalışma yaşamının karmaşık ve hassas bir yönünü oluşturmaktadır. Bu makalede ele alındığı üzere, bir hastalığın meslek hastalığı olarak tanımlanabilmesi için belirli yasal koşulların varlığı, ulusal ve uluslararası düzeyde kabul görmüş sınıflandırma sistemleri ve titiz bir tespit süreci gerekmektedir. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu, bu sürecin temel yasal çerçevesini çizerken, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve yargı mercileri (özellikle Yargıtay) uygulamalarıyla bu çerçevenin detaylarını şekillendirmektedir. Çalışanların, meslek hastalığına maruz kalmaları durumunda sahip oldukları maddi ve manevi tazminat hakları, bu hakların kullanımı için öngörülen zamanaşımı süreleri ve işverenlerin sorumluluk sınırları, hem çalışanlar hem de işverenler için bilinmesi gereken kritik unsurlardır. Bu kapsamlı bilgiler ışığında, meslek hastalıklarının önlenmesi, erken teşhisi ve hak kayıplarının önüne geçilmesi hedeflenmelidir.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.