
Vasiyetnamenin Geçerlilik Şartları
Vasiyetname, miras bırakanın son arzularını hayata geçiren önemli bir hukuki belgedir. Ancak vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için Türk Medeni Kanunu'nda belirtilen katı kurallara uygun olarak düzenlenmesi şarttır. Bu yazımızda, vasiyetname türlerini, düzenleme koşullarını, geçersizlik hallerini ve Yargıtay kararları ışığında dikkat edilmesi gereken püf noktalarını detaylı bir şekilde ele alıyoruz. Miras hukukuyla ilgili hak kayıpları yaşamamak için vasiyetnamenin geçerlilik şartlarını bilmek büyük önem taşır.
Vasiyetname Nedir ve Kimler Vasiyetname Düzenleyebilir?
Miras hukuku, bireylerin ölümlerinden sonra malvarlıklarının akıbetini düzenleyen karmaşık ve bir o kadar da önemli bir hukuk dalıdır. Bu alanın temel taşlarından biri de vasiyetnamedir. Vasiyetname, kişinin hayattayken, ölümünden sonra geçerli olmak üzere malvarlığı üzerinde veya diğer konularda son istek ve arzularını beyan ettiği hukuki bir belgedir. Bu belge, miras bırakanın iradesinin ölümünden sonra da saygı görmesini ve yerine getirilmesini amaçlar. Türk Medeni Kanunu (TMK), vasiyetnamenin geçerliliğini sıkı şekil şartlarına bağlamış olup, bu şartlara uyulmaması halinde vasiyetnamenin geçersizliği gündeme gelebilir. Bu nedenle, vasiyetname düzenlemeyi düşünen herkesin, bu hukuki enstrümanın ne olduğunu, kimlerin düzenleyebileceğini ve hangi koşullara tabi olduğunu bilmesi hayati önem taşır.
Vasiyetnamenin Tanımı ve Hukuki Niteliği
Vasiyetname, en genel tanımıyla, bir kişinin ölümünden sonra malvarlığının nasıl paylaştırılacağına, kimlere ne bırakılacağına veya diğer son arzularına ilişkin tek taraflı irade beyanını içeren yazılı belge veya istisnai durumlarda sözlü beyandır. Hukuki niteliği itibarıyla vasiyetname, tek taraflı ölüme bağlı bir tasarruftur. "Tek taraflı" olması, vasiyetnameyi düzenleyen kişinin (miras bırakan veya vasiyetçi) iradesinin yeterli olduğu, herhangi bir karşı tarafın kabulüne ihtiyaç duyulmadığı anlamına gelir. Vasiyetçi, hayatta olduğu sürece vasiyetnamesini dilediği zaman değiştirebilir, iptal edebilir veya yenisini düzenleyebilir. "Ölüme bağlı tasarruf" olması ise, vasiyetnamenin hukuki sonuçlarını ancak vasiyetçinin ölümünden sonra doğuracağı anlamına gelir. Vasiyetçi hayattayken, vasiyetname ile yapılan kazandırmalar veya düzenlemeler herhangi bir hak veya borç doğurmaz.
Vasiyetname, miras bırakanın tasarruf özgürlüğünün bir yansımasıdır. Ancak bu özgürlük sınırsız değildir. Türk Medeni Kanunu, bazı yasal mirasçıların (altsoy, eş, anne-baba gibi) miras paylarının belirli bir kısmını koruma altına almıştır. Bu korunan paylara saklı pay denir ve miras bırakan, vasiyetnamesiyle dahi olsa saklı paylı mirasçıların saklı paylarını ihlal edemez. Saklı paylara tecavüz eden vasiyetnameler, tamamen geçersiz olmasa da, saklı paylı mirasçıların tenkis davası açarak bu paylarını talep etmelerine olanak tanır. Dolayısıyla, vasiyetname düzenlenirken bu yasal sınırlamaya dikkat edilmesi, ileride doğabilecek hukuki uyuşmazlıkların önlenmesi açısından önemlidir.
Vasiyetname Düzenleme Ehliyeti ve Yaş Sınırı
Bir kişinin geçerli bir vasiyetname düzenleyebilmesi için belirli hukuki ehliyet koşullarını taşıması gerekmektedir. Bu koşullar, vasiyetçinin iradesinin sağlıklı ve bilinçli bir şekilde oluştuğundan emin olmayı amaçlar. Türk Medeni Kanunu'nun 502. maddesi (TMK m.502), vasiyetname yapabilme ehliyetini açıkça düzenlemiştir. Buna göre, bir kişinin vasiyetname düzenleyebilmesi için iki temel şart aranır:
- Ayırt Etme Gücüne Sahip Olmak: Ayırt etme gücü (temyiz kudreti), kişinin yaptığı işlemin anlamını, sebep ve sonuçlarını idrak edebilme yeteneğidir. Vasiyetname özelinde bu, kişinin malvarlığının kapsamını, mirasçılarını, vasiyetname ile yaptığı tasarrufların sonuçlarını anlayabilecek zihinsel yeterlilikte olması anlamına gelir. Akıl hastalığı, akıl zayıflığı, yaşlılık veya ağır hastalık gibi durumlar nedeniyle ayırt etme gücünden sürekli veya geçici olarak yoksun olan kişiler geçerli bir vasiyetname düzenleyemezler. Ayırt etme gücünün varlığı, vasiyetnamenin düzenlendiği an itibarıyla değerlendirilir. Daha sonra bu gücün kaybedilmesi, usulüne uygun yapılmış bir vasiyetnameyi geçersiz kılmaz.
- On Beş Yaşını Doldurmuş Olmak: Kanun koyucu, vasiyetname gibi önemli bir hukuki işlem için asgari bir yaş sınırı belirlemiştir. Buna göre, bir kişinin vasiyetname düzenleyebilmesi için en az on beş yaşını tamamlamış olması gerekir. On beş yaşını doldurmamış küçükler, ayırt etme gücüne sahip olsalar dahi vasiyetname yapamazlar.
Bu iki şartın birlikte bulunması zorunludur. Yani, on beş yaşını doldurmuş ancak ayırt etme gücüne sahip olmayan bir kişi (örneğin, ileri derecede zihinsel engelli bir birey) vasiyetname düzenleyemeyeceği gibi, ayırt etme gücüne sahip ancak henüz on beş yaşını doldurmamış bir çocuk da vasiyetname yapamaz. Vasiyetname düzenlendikten sonra, vasiyetçinin ehliyetsiz olduğu iddiasıyla vasiyetnamenin iptali davası açılabilir. Bu tür davalarda, vasiyetnamenin düzenlendiği tarihteki sağlık durumu, tanık beyanları ve özellikle Adli Tıp Kurumu raporları büyük önem taşır.
Vasiyetname Düzenlenmesinde Kazandırma Yasağı
Vasiyetnamenin, özellikle de resmi vasiyetnamenin düzenlenmesi sürecinde, miras bırakanın iradesinin hiçbir etki altında kalmadan, özgürce şekillenmesi esastır. Bu amacı sağlamak ve olası çıkar çatışmalarını önlemek adına kanun koyucu bazı kişilere, düzenlenmesine katıldıkları vasiyetname ile kazandırmada bulunulmasını yasaklamıştır. Bu yasak, Türk Medeni Kanunu'nun 536. maddesinin ikinci fıkrasında (TMK m.536/II) düzenlenmiştir.
İlgili hükme göre, resmî vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan;
- Resmi memura (noter, sulh hâkimi veya kanunen yetkili diğer görevli),
- Resmi vasiyetname tanıklarına,
- Bu kişilerin (memur ve tanıkların) üstsoy ve altsoy kan hısımlarına (anne, baba, dede, çocuk, torun gibi),
- Kardeşlerine,
- Ve bu sayılan kişilerin (memur, tanıklar, bunların üstsoy-altsoy hısımları ve kardeşlerinin) eşlerine, o vasiyetname ile mirasçı atama veya belirli mal bırakma yoluyla bir kazandırmada bulunulamaz.
Bu yasağın temel amacı, vasiyetnamenin düzenlenmesinde görev alan veya tanıklık eden kişilerin, kendi veya yakınlarının menfaatine yönelik olarak miras bırakanı etkilemesini, yönlendirmesini veya baskı altına almasını engellemektir. Bu kişiler, vasiyetnamenin objektif ve hukuka uygun bir şekilde hazırlanmasında kilit role sahip olduklarından, tarafsızlıklarının korunması büyük önem arz eder.
Peki, bu kazandırma yasağına aykırı bir düzenleme yapılması durumunda ne olur? Vasiyetnamenin tamamı mı geçersiz sayılır? Türk Medeni Kanunu'nun 558. maddesi (TMK m.558), bu sorunun cevabını vermektedir. Buna göre, TMK m.536/II'de belirtilen kazandırma yasağına aykırı olarak yapılan bir tasarruf, vasiyetnamenin tamamını değil, sadece o yasak kazandırmaya ilişkin kısmı iptal edilebilir hale getirir. Yani, vasiyetnamenin geri kalan, yasak kapsamına girmeyen hükümleri geçerliliğini korur. Ancak, bu durumun vasiyetnamenin iptali davasına konu edilebileceği ve mahkeme kararıyla ilgili kazandırmanın geçersiz sayılabileceği unutulmamalıdır.
Bu nedenle, özellikle resmi vasiyetname düzenlenirken, tanık seçiminde ve vasiyetname içeriğinde bu yasal sınırlamalara titizlikle uyulması, ileride vasiyetnamenin geçerliliği konusunda yaşanabilecek sorunların önüne geçilmesi açısından kritik bir öneme sahiptir.
Vasiyetname Çeşitleri ve Her Birinin Hukuki Gereklilikleri
Mirasbırakanın son arzularını hayata geçirmesinde kilit bir rol oynayan vasiyetname, Türk Medeni Kanunu'nda (TMK) çeşitli şekillerde düzenlenebilmektedir. Her bir vasiyetname türünün kendine özgü geçerlilik koşulları ve hukuki gereklilikleri bulunmaktadır. Bu koşullara uyulmaması, vasiyetnamenin iptaline veya yok hükmünde sayılmasına yol açabileceğinden, mirasbırakanın iradesinin doğru bir şekilde yansıtılması ve gelecekte hukuki sorunların önlenmesi adına bu şekil şartlarına titizlikle riayet edilmesi büyük önem taşır. Kanun koyucu, vasiyetname düzenlenirken irade serbestisini korumakla birlikte, bu iradenin sağlıklı bir şekilde oluştuğundan ve doğru bir biçimde yansıtıldığından emin olmak için katı şekil kuralları öngörmüştür. Şimdi bu vasiyetname türlerini ve her birinin hukuki gerekliliklerini detaylı bir şekilde inceleyelim.
Resmi Vasiyetname ve Düzenlenme Koşulları
Resmi vasiyetname, adından da anlaşılacağı üzere, resmi bir makam huzurunda ve belirli usullere göre düzenlenen vasiyetname türüdür. Türk Medeni Kanunu'nun 532 ila 537. maddeleri arasında düzenlenmiştir ve en güvenilir vasiyetname şekli olarak kabul edilir. Bu vasiyetnamenin düzenlenmesi için mirasbırakanın, sulh hâkimi, noter veya kanunla bu yetkiye sahip kılınmış diğer bir resmi memura başvurması gerekir.
Resmi vasiyetnamenin temel unsurlarından biri, iki tanığın katılımıyla yapılmasıdır. Tanıkların belirli niteliklere sahip olması ve bazı yasaklara tabi olmaması gerekir. TMK m.536 uyarınca; fiil ehliyeti bulunmayanlar, bir ceza mahkemesi kararıyla kamu hizmetinden yasaklı olanlar, okuryazar olmayanlar, mirasbırakanın eşi, üstsoy ve altsoy kan hısımları, kardeşleri ve bu kişilerin eşleri resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine tanık olarak katılamazlar. Bu kişilerin tanık olarak katılması, vasiyetnamenin iptal edilebilirliğine yol açar. Ayrıca, TMK m.536/II hükmü gereğince, resmi vasiyetnamenin düzenlenmesine katılan memura ve tanıklara, bunların üstsoy ve altsoy kan hısımlarına, kardeşlerine ve bu kişilerin eşlerine o vasiyetname ile kazandırmada bulunulamaz. Böyle bir kazandırma yapılması durumunda, vasiyetnamenin tamamı değil, sadece bu kazandırmaya ilişkin kısmı iptal edilebilir hale gelir (TMK m.558).
Resmi vasiyetnamenin düzenlenme süreci genellikle şu şekildedir:
- Mirasbırakan, son arzularını resmi memura bildirir.
- Resmi memur, mirasbırakanın beyanlarını yazar veya yazdırır.
- Yazılan metin, mirasbırakan tarafından okunur ve imzalanır.
- Resmi memur, vasiyetnameyi tarih atarak imzalar.
- Tüm bu işlemler tanıkların huzurunda yapılır. Tanıklar, mirasbırakanın vasiyetnameyi kendi önlerinde okuduğunu (veya kendilerine okunduğunu), bunun son arzuları olduğunu beyan ettiğini ve mirasbırakanı bu tasarrufu yapmaya ehil gördüklerini şerh vererek vasiyetnameyi imzalarlar.
Mirasbırakanın Okuyamaması veya İmzalayamaması Durumu (TMK m.535): Eğer mirasbırakan vasiyetnameyi bizzat okuyamaz (örneğin okuryazar değilse) veya imzalayamazsa, TMK m.535 özel bir düzenleme getirmiştir. Bu durumda:
- Resmi memur, vasiyetnameyi iki tanığın önünde mirasbırakana okur.
- Mirasbırakan, vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan eder.
- Bu durumda tanıklar, vasiyetnameye şu hususları yazarak veya yazdırarak altını imzalamak zorundadırlar:
- Mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığını,
- Mirasbırakanı tasarrufa ehil gördüklerini,
- Vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana okunduğunu,
- Mirasbırakanın, vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiğini. Bu şartların eksiksiz yerine getirilmesi, vasiyetnamenin geçerliliği için hayati öneme sahiptir. Nitekim Yargıtay kararlarında (örneğin 01.07.2021 tarihli bir karar), TMK m.535/2'de belirtilen tanık beyanlarındaki eksikliklerin, vasiyetnamenin iptaline neden olabileceği vurgulanmaktadır.
El Yazılı Vasiyetname ve Zorunlu Unsurları
El yazılı vasiyetname, resmi vasiyetnameye göre daha az formalite içeren ancak geçerliliği sıkı şekil şartlarına bağlanmış bir vasiyetname türüdür. Türk Medeni Kanunu'nun 538. maddesi bu vasiyetname türünü düzenlemektedir. El yazılı vasiyetnamenin geçerli olabilmesi için aşağıdaki unsurların tamamının bulunması zorunludur:
- Baştan Sona El Yazısıyla Yazılmış Olması: Vasiyetnamenin metni, başından sonuna kadar bizzat mirasbırakanın kendi el yazısıyla yazılmalıdır. Bilgisayar çıktısı, daktilo ile yazılmış veya başkası tarafından yazılmış bir metnin altına imza atılması, el yazılı vasiyetnamenin geçerliliğini sağlamaz. Bu şart, vasiyetnamenin sahteciliğe karşı korunmasını ve mirasbırakanın iradesinin doğrudan yansıtılmasını amaçlar.
- Tarihin (Yıl, Ay, Gün) Atılmış Olması: Vasiyetnamenin yapıldığı tarihin, yıl, ay ve gün olarak belirtilerek mirasbırakanın el yazısıyla yazılması gerekir. Tarih, mirasbırakanın vasiyetnameyi düzenlediği andaki ehliyetinin tespiti ve birden fazla vasiyetname olması durumunda hangisinin geçerli olduğunun belirlenmesi açısından kritik öneme sahiptir.
- İmzanın Atılmış Olması: Vasiyetnamenin altı, mirasbırakan tarafından el yazısıyla imzalanmalıdır. Sadece isim ve soyisim yazmak, imza yerine geçmeyebilir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin E. 2016/8717, K. 2017/2051 sayılı ve 27.2.2017 tarihli kararında da belirtildiği gibi, el yazılı vasiyetnamede imzanın bulunmaması, vasiyetnamenin şekil eksikliği nedeniyle iptaline yol açar.
Bu üç zorunlu unsurdan herhangi birinin eksikliği, el yazılı vasiyetnameyi geçersiz kılar. El yazılı vasiyetnamede yapılan eklemeler, çıkarmalar veya düzeltmelerin de yine mirasbırakanın el yazısıyla yapılması, tarih atılması ve imzalanması tavsiye edilir. Bu vasiyetname türü, okuryazar olan herkes tarafından düzenlenebilir ve noter veya tanık gerektirmez. Ancak, bu basitliğine rağmen, şekil şartlarına uyulmaması halinde kolayca geçersiz sayılabileceği unutulmamalıdır.
Sözlü Vasiyetname ve Uygulanma Şartları
Sözlü vasiyetname, diğer vasiyetname türlerine göre istisnai bir nitelik taşır ve ancak belirli olağanüstü koşulların varlığı halinde başvurulabilen bir yoldur. Türk Medeni Kanunu'nun 539 ila 541. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu vasiyetname türünün geçerli olabilmesi için çok sıkı şartlar öngörülmüştür:
- Olağanüstü Halin Varlığı: Mirasbırakanın yakın ölüm tehlikesi (ağır kaza, ani ve ciddi hastalık gibi), ulaşımın kesilmesi, bulaşıcı hastalık, savaş gibi olağanüstü bir durum içinde bulunması gerekir. Bu durumun, mirasbırakanın resmi veya el yazılı vasiyetname yapmasına fiilen imkân vermeyecek nitelikte olması şarttır.
- Başka Türde Vasiyetname Yapma İmkanının Olmaması: Eğer mirasbırakan, içinde bulunduğu olağanüstü duruma rağmen resmi veya el yazılı vasiyetname yapma olanağına sahipse, sözlü vasiyetname geçerli olmaz. Bu, sözlü vasiyetnamenin son çare olarak kabul edildiğini gösterir.
Bu şartlar altında mirasbırakan, son arzularını aynı anda hazır bulunan iki tanığa anlatır. Tanıklar, mirasbırakanın bu beyanlarını tespit etmekle yükümlüdürler. Bu tespit şu şekillerde yapılabilir:
- Tanıklardan biri, mirasbırakanın sözlü beyanlarını derhal yazıya döker, yer ve tarihi belirtir, kendisi ve diğer tanık bu belgeyi imzalar. Bu belge, vakit geçirilmeksizin bir sulh veya asliye hukuk mahkemesine teslim edilir.
- Tanıklar, yazıya dökmek yerine, vakit geçirmeksizin mahkemeye başvurarak mirasbırakanın son arzularını bir tutanağa geçirtebilirler. Bu tutanak da tanıklarca imzalanır.
TMK m.540, bazı özel durumlarda kimlerin hâkim yerine geçebileceğini belirtir: Askerlik hizmetindeki kişiler için bir subay, ülke sınırları dışında seyreden bir ulaşım aracında bulunan kişiler için o aracın sorumlu kişisi, sağlık kurumlarında tedavi gören kişiler için o sağlık kurumunun en yetkili yöneticisi hâkim yerine geçebilir.
Sözlü vasiyetnamenin en önemli özelliklerinden biri de geçici niteliğidir. TMK m.541 uyarınca, mirasbırakan için sonradan diğer şekillerde vasiyetname yapma olanağı doğarsa, bu olanağın doğmasından başlayarak bir ay geçmekle sözlü vasiyetname kendiliğinden hükümsüz hale gelir. Yani, olağanüstü hal ortadan kalktıktan sonra mirasbırakan bir ay daha yaşar ve bu süre içinde resmi veya el yazılı vasiyetname yapma imkanına kavuşursa, daha önce yaptığı sözlü vasiyet herhangi bir mahkeme kararına gerek olmaksızın geçerliliğini yitirir ve hiç yapılmamış sayılır. Bu nedenle, sözlü vasiyetname son derece sınırlı durumlarda ve geçici bir çözüm olarak karşımıza çıkar.
Vasiyetnameden Dönme Yolları ve Vasiyetnamenin İptali
Miras bırakanın hayattayken sahip olduğu en temel haklardan biri, yapmış olduğu vasiyetnameden dilediği zaman dönebilme özgürlüğüdür. Bu özgürlük, vasiyetnamenin tek taraflı bir hukuki işlem olmasının doğal bir sonucudur. Ancak miras bırakanın vefatından sonra, vasiyetnamenin hukuki geçerliliği çeşitli sebeplerle tartışma konusu olabilir ve bu durum, vasiyetnamenin iptali davasının gündeme gelmesine yol açabilir. Bu bölümde, miras bırakanın vasiyetnameden dönme şekilleri ile vasiyetnamenin geçersizliğine neden olabilecek iptal sebepleri ve bu iptal davalarına ilişkin usul kuralları detaylı bir şekilde incelenecektir.
Miras Bırakanın Vasiyetnameden Dönme Hakkı ve Şekilleri
Miras bırakan, ölüme bağlı tasarruflarından, yani vasiyetnamesinden hayatta olduğu sürece ve herhangi bir gerekçe göstermeksizin serbestçe dönebilir. Türk Medeni Kanunu (TMK), bu dönme hakkının kullanılması için belirli yollar öngörmüştür:
Yeni Bir Vasiyetname ile Dönme (TMK m. 542): En sık rastlanan dönme şeklidir. Miras bırakan, Türk Medeni Kanunu'nun 542. maddesi uyarınca, kanunda öngörülen vasiyetname türlerinden (resmi, el yazılı veya şartları varsa sözlü) herhangi biriyle yeni bir vasiyetname düzenleyerek önceki vasiyetnamesinden tamamen veya kısmen dönebilir. Yeni vasiyetname, önceki vasiyetnameyi açıkça ortadan kaldırdığını belirtmese bile, eğer sonraki vasiyetname öncekiyle çelişen hükümler içeriyorsa, çelişen kısımlar açısından önceki vasiyetname hükümsüz kalır.
Vasiyetnameyi Yok Etmek Suretiyle Dönme (TMK m. 543): Miras bırakan, TMK m. 543 gereğince, bizzat düzenlediği vasiyetnameyi (özellikle el yazılı vasiyetnameyi veya resmi vasiyetnamenin kendisinde bulunan nüshasını) yırtarak, yakarak veya okunamaz hale getirerek fiziken yok etmek suretiyle de vasiyetinden dönebilir. Burada önemli olan, yok etme eyleminin miras bırakanın dönme iradesiyle yapılmış olmasıdır. Eğer vasiyetname kaza sonucu veya üçüncü bir kişinin kusuruyla yok olur ve içeriği tam ve doğru bir şekilde belirlenemezse, vasiyetname yine hükümsüz kalır. Ancak, miras bırakanın dönme iradesi olmaksızın yok olan bir vasiyetnamenin içeriği kesin olarak ispatlanabiliyorsa, bu vasiyetname geçerliliğini koruyabilir.
Sonraki Tasarruflarla Dönme (TMK m. 544): Türk Medeni Kanunu'nun 544. maddesi, miras bırakanın önceki vasiyetnamesini ortadan kaldırmaksızın yaptığı yeni bir vasiyetnamenin, kuşkuya yer bırakmayacak surette önceki vasiyetnameyi tamamlamadığı sürece onun yerini alacağını düzenler. Daha da önemlisi, bu maddeye göre, miras bırakanın vasiyetnameyle belirli bir mal bırakma (muayyen mal vasiyeti) taahhüdünde bulunduktan sonra, hayattayken bu mal üzerinde vasiyetiyle bağdaşmayan başka bir tasarrufta bulunması (örneğin, o malı satması veya bağışlaması), o belirli mal vasiyetinden zımnen dönüldüğü anlamına gelir. Bu durumda, sadece o mala ilişkin vasiyet hükmü ortadan kalkar, vasiyetnamenin diğer hükümleri geçerliliğini koruyabilir.
Miras bırakanın vasiyetinden dönme iradesinin açık ve net olması esastır. Örneğin, bir ihtarname göndermek gibi vasiyetname şekil şartlarını taşımayan bir işlem, önceki resmi vasiyetnameden dönüldüğü anlamına gelmez (Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/6890 E., 2015/10407 K.).
Vasiyetnamenin Geçersizliğine Yol Açan İptal Sebepleri
Vasiyetname, kanunda öngörülen geçerlilik şartlarını taşımıyorsa, miras bırakanın ölümünden sonra menfaati olan mirasçılar veya vasiyet alacaklıları tarafından iptali istenebilir. Vasiyetnamenin iptali, vasiyetnamenin baştan itibaren geçersiz sayılması sonucunu doğurur. Türk Medeni Kanunu'nun 557. maddesi, vasiyetnamenin iptal sebeplerini sınırlı olarak saymıştır. Bu sebepler şunlardır:
- Tasarruf Ehliyetinin Bulunmaması: Vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte miras bırakanın ayırt etme gücüne sahip olmaması (örneğin, akıl hastalığı, ileri derecede yaşlılık bunaması gibi nedenlerle) veya on beş yaşını doldurmamış olması. Ehliyetsizlik iddiası, genellikle Adli Tıp Kurumu raporlarıyla tespit edilir.
- İrade Sakatlığı Halleri: Vasiyetnamenin miras bırakanın gerçek iradesini yansıtmadığı durumlar:
- Yanılma (Hata): Miras bırakanın vasiyetnamenin içeriği veya mirasçı olarak atadığı kişi hakkında esaslı bir yanılgıya düşmesi.
- Aldatma (Hile): Miras bırakanın üçüncü kişilerce kasıtlı olarak yanıltılarak vasiyetname yapmaya yöneltilmesi.
- Korkutma (İkrah): Miras bırakanın veya yakınlarının bir zarara uğratılacağı tehdidiyle vasiyetname yapmaya zorlanması.
- Zorlama (Cebir): Miras bırakanın fiziki veya manevi baskı altında vasiyetname düzenlemesi.
- İçeriğin, Bağlandığı Koşulların veya Yüklemelerin Hukuka veya Ahlaka Aykırı Olması: Vasiyetnamenin içeriğinin, mirasçıya veya vasiyet alacaklısına yüklenen koşulların ya da mükellefiyetlerin kanunun emredici hükümlerine, kamu düzenine veya genel ahlak kurallarına aykırı olması. Örneğin, bir kişiyi suç işlemeye teşvik eden bir koşul geçersizdir.
- Şekil Noksanlığı: Vasiyetnamenin kanunda öngörülen şekil şartlarına uyulmadan yapılmış olması. Her vasiyetname türü (resmi, el yazılı, sözlü) için kanunda belirtilen şekil şartları (örneğin, el yazılı vasiyetnamede tarihin veya imzanın el yazısıyla olmaması, resmi vasiyetnamede tanıkların usulüne uygun katılmaması) vasiyetnamenin iptaline neden olabilir. Örneğin, okur yazar olmayan mirasbırakan için TMK m. 535/2 uyarınca düzenlenen resmi vasiyetnamede, tanıkların "mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığına" dair tevsik edici beyanlarının bulunmaması vasiyetnameyi geçersiz kılar (01.07.2021 tarihli Yargıtay Kararı).
Bu iptal sebepleri varsa dahi vasiyetname kendiliğinden hükümsüz olmaz; mutlaka bir iptal davası açılması gerekir.
Vasiyetnamenin İptali Davası: Görevli Mahkeme, Yetki ve Hak Düşürücü Süreler
Vasiyetnamenin iptali için açılacak dava, ölüme bağlı tasarrufun hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmayı amaçlayan bir eda davasıdır.
- Görevli Mahkeme: Vasiyetnamenin iptali davalarında görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi'dir.
- Yetkili Mahkeme: Yetkili mahkeme, miras bırakanın Türkiye'deki son yerleşim yeri mahkemesidir. Bu yetki kuralı kamu düzenine ilişkin olup kesindir.
- Davacı: Vasiyetnamenin iptal edilmesinde hukuki yararı bulunan yasal mirasçılar, atanmış mirasçılar veya vasiyet alacaklıları bu davayı açabilir.
- Hak Düşürücü Süreler (TMK m. 559): Vasiyetnamenin iptali davası açma hakkı, belirli hak düşürücü sürelere tabidir. Bu süreler geçtikten sonra dava açılamaz.
- Bir Yıllık Süre: Davacının; ölüme bağlı tasarrufu (vasiyetnameyi), iptal sebebini ve kendisinin hak sahibi olduğunu öğrendiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Ancak bu bir yıllık süre, vasiyetnamenin usulüne uygun olarak Sulh Hukuk Mahkemesi'nde açılıp ilgililere tebliğ edilmesinden önce başlamaz.
- On Yıllık Süre: Her halde, vasiyetnamenin açılma tarihinden itibaren, davalıların iyi niyetli olduğu durumlarda on yıl geçmekle iptal davası açma hakkı düşer.
- Yirmi Yıllık Süre: Her halde, vasiyetnamenin açılma tarihinden itibaren, davalıların kötü niyetli olduğu (iptal sebebini bildiği veya bilmesi gerektiği) durumlarda yirmi yıl geçmekle iptal davası açma hakkı düşer.
Bu süreler hak düşürücü nitelikte olduğundan, mahkeme tarafından re'sen (kendiliğinden) dikkate alınır. Vasiyetnamenin iptali davası, miras bırakan hayattayken açılamaz; ancak miras bırakanın ölümünden sonra açılabilir. İptal kararı kesinleştiğinde, vasiyetname baştan itibaren geçersiz sayılır ve miras, yasal mirasçılık hükümlerine veya varsa geçerli daha önceki bir vasiyetnameye göre paylaştırılır.
Vasiyetnamenin Açılması, Tenfizi ve Emsal Yargıtay Kararları
Miras bırakanın son arzularını içeren vasiyetnamenin hukuki bir sonuç doğurabilmesi için, vefatından sonra belirli yasal süreçlerden geçmesi gerekmektedir. Bu süreçler, vasiyetnamenin resmi olarak kayıtlara geçirilmesi, ilgililere duyurulması ve içeriğinin yerine getirilmesini kapsar. Vasiyetnamenin açılması, tebliği ve tenfizi (yerine getirilmesi) aşamaları, miras hukukunun önemli bir parçasını oluşturur. Yargıtay içtihatları ise bu süreçlerdeki hukuki yorumlamalara ve uygulamadaki hassas noktalara ışık tutmaktadır.
Vasiyetnamenin Ölüm Sonrası Hukuki İşlemleri: Açılma ve Tebliğ
Miras bırakanın vefatının ardından, eğer bir vasiyetname bırakmışsa, bu belgenin hukuken işlerlik kazanması için ilk adım vasiyetnamenin açılması sürecidir. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 596. maddesi bu süreci net bir şekilde düzenlemiştir. Buna göre, vasiyetname, geçerli olup olmadığına bakılmaksızın, tesliminden itibaren bir ay içinde miras bırakanın son yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesi hâkimi tarafından açılır ve ilgililere okunur. Bu işlem, vasiyetnamenin varlığından haberdar olunmasını ve içeriğinin resmi olarak kayda geçmesini sağlar.
Vasiyetnamenin açılması sırasında, bilinen tüm mirasçılar ve diğer ilgililer (örneğin vasiyetnamede kendisine belirli bir mal bırakılan kişiler) duruşmaya çağrılır. Sulh Hukuk Hâkimi, vasiyetnameyi açıp okuduktan sonra, mirasçılara ve diğer hak sahiplerine, vasiyetnamenin kendilerini ilgilendiren kısımlarının onaylı bir örneğini tebliğ eder. Bu tebliğ işlemi, ilgililerin vasiyetnamenin içeriğinden tam olarak haberdar olmalarını ve yasal haklarını kullanabilmeleri için gerekli sürenin işlemeye başlamasını sağlar.
Sulh Hukuk Mahkemesi'nin vasiyetnamenin açılması aşamasındaki rolü, öncelikle vasiyetnamenin varlığını tespit etmek, içeriğini ilgililere duyurmak ve gerekli koruma önlemlerini almaktır. Bu aşamada mahkeme, vasiyetnamenin esasına girerek geçerliliği hakkında kesin bir karar vermez veya doğrudan ayni hak geçişini sağlamaz. Geçerlilikle ilgili uyuşmazlıklar veya vasiyetnamenin yerine getirilmesi, farklı dava süreçlerinin konusudur.
Vasiyetnamenin Tenfizi (Yerine Getirilmesi) Davası
Vasiyetnamenin açılması ve ilgililere tebliğ edilmesi, tek başına vasiyetnamede belirtilen hakların mirasçılara veya lehine tasarruf yapılan kişilere geçmesi için yeterli olmayabilir. Vasiyetnamede yer alan son arzuların fiilen hayata geçirilmesi ve hukuki sonuç doğurması için vasiyetnamenin tenfizi (yerine getirilmesi) davası açılması gerekebilir.
Tenfiz davası, vasiyetnamenin açılmasından sonra, vasiyetnamenin içeriğine itiraz edilmediğinin veya yapılan itirazların sonuçsuz kaldığının tespiti ile vasiyetnamede öngörülen hususların yerine getirilmesini amaçlayan bir davadır. Bu dava, vasiyet alacaklıları veya vasiyetnameden hak iddia eden diğer ilgililer tarafından açılabilir. Vasiyetnamenin tenfizi davalarında görevli mahkeme, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (HMK) 2. maddesi uyarınca, 01.10.2011 tarihinden sonra açılan davalar için Asliye Hukuk Mahkemesi'dir. Yetkili mahkeme ise, tıpkı vasiyetnamenin açılmasında olduğu gibi, miras bırakanın son yerleşim yeri mahkemesidir ve bu yetki kesin yetki niteliğindedir.
Vasiyetnamenin tenfizine ilişkin mahkeme kararı, vasiyetnamenin geçerli ve uygulanabilir olduğunu tespit eder. Bu karar, özellikle tapu sicilinde kayıtlı taşınmazların vasiyet yoluyla devri gibi durumlarda önem taşır. Ancak unutulmamalıdır ki, tenfiz kararı kendiliğinden bir ayni hak tesisi oluşturmaz; daha ziyade vasiyetnamedeki iradenin yerine getirilmesi için hukuki bir zemin sağlar ve bir tespit hükmü niteliğindedir. Vasiyet alacaklısının, vasiyetnamenin açılıp kendisine tebliğ edilmesinden ve alacak hakkını öğrenmesinden itibaren başlayan TMK m.602 uyarınca 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde bu hakkını talep etmesi gerekmektedir.
Yargıtay İçtihatlarında Vasiyetnamenin Geçerliliğine Dair Önemli Noktalar
Yargıtay, vasiyetnamenin geçerlilik şartları ve iptal süreçleri konusunda verdiği kararlarla uygulamaya yön vermektedir. Bu kararlar, kanun hükümlerinin somut olaylara nasıl uygulanacağına dair önemli ipuçları sunar.
El Yazılı Vasiyetnamede İmza Eksikliği ve Niteliği: Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin E. 2016/8717, K. 2017/2051, T. 27.2.2017 sayılı kararı, el yazılı vasiyetnamelerde imzanın önemini vurgulamaktadır. TMK m.538'e göre el yazılı vasiyetnamenin baştan sona miras bırakanın el yazısıyla yazılmış, tarih atılmış ve imzalanmış olması zorunludur. Yargıtay, bu kararında, miras bırakanın vasiyetnamenin sonuna sadece adını ve soyadını yazmasının, eğer bu onun mutat (alışılmış) imzası değilse, geçerli bir imza olarak kabul edilemeyeceğine hükmetmiştir. İmzanın, kişinin kimliğini belirlemeye ve belgeyi sahiplendiğini göstermeye elverişli olması gerekir. Bu tür durumlarda, miras bırakanın başka belgelerdeki imzalarıyla karşılaştırma yapılması da gerekebilir. İmza eksikliği, vasiyetnamenin şekil şartına aykırılık nedeniyle iptaline yol açabilir.
Ehliyetsizlik İddiası ve Adli Tıp Kurumu Raporunun Zorunluluğu: Vasiyetnamenin yapıldığı tarihte miras bırakanın ayırt etme gücüne sahip olmaması (ehliyetsizlik), vasiyetnamenin en temel iptal sebeplerinden biridir. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 2015/18917 E. ve 2016/412 K. sayılı kararı gibi birçok kararında vurgulandığı üzere, ehliyetsizlik iddiası ciddi bir şekilde araştırılmalıdır. Mahkeme, miras bırakanın vasiyetnameyi düzenlediği tarihe yakın dönemlerdeki sağlık durumunu, varsa tedavi kayıtlarını, doktor raporlarını toplamalıdır. En önemlisi, dosyanın bir bütün olarak Adli Tıp Kurumu'na (ATK) gönderilerek, miras bırakanın işlem tarihinde fiil ehliyetine sahip olup olmadığı yönünde bilimsel ve tarafsız bir rapor alınması zorunludur. ATK raporu alınmadan, eksik inceleme ile verilen kararlar Yargıtay tarafından bozulmaktadır.
Okur Yazar Olmayan Mirasbırakanın Resmi Vasiyetnamesinde Tanık Beyanlarının Eksiksiz Olması Gerekliliği: Mirasbırakan okuma yazma bilmiyorsa veya vasiyetnameyi imzalayamayacak durumdaysa, resmi vasiyetnamenin düzenlenmesi TMK m.535'te özel şekil şartlarına tabi tutulmuştur. 01.07.2021 tarihli bir Yargıtay kararında (TMK m.535/2'ye atıfla), bu durumda tanıkların rolü ve beyanlarının içeriği büyük önem taşımaktadır. Kanun, tanıkların, vasiyetnameye "mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığı, kendisini tasarrufa ehil gördükleri, vasiyetnamenin kendi önlerinde memur tarafından mirasbırakana okunduğu ve mirasbırakanın vasiyetnamenin son arzularını içerdiğini beyan ettiği" hususlarını yazarak veya yazdırarak imzalamalarını aramaktadır. Yargıtay, bu kararda, tanıkların "mirasbırakanın beyanının kendi önlerinde yapıldığına" dair tevsik edici beyanının vasiyetnamede bulunmamasının, vasiyetnameyi geçersiz kılacağına ve iptal sebebi teşkil edeceğine hükmetmiştir. Bu, kanunda öngörülen her bir şekil unsurunun titizlikle yerine getirilmesi gerektiğini göstermektedir.
Bu Yargıtay kararları, vasiyetname düzenlenirken ve vasiyetnameyle ilgili hukuki süreçler yürütülürken ne denli dikkatli olunması gerektiğini ortaya koymaktadır. Özellikle şekil şartları, ehliyet ve tanıkların rolü gibi konularda yapılacak en küçük bir hata, vasiyetnamenin geçerliliğini tehlikeye atabilir.
Netice itibarıyla, vasiyetname, miras bırakanın vefatından sonra malvarlığı üzerindeki tasarruflarını ve diğer son isteklerini hayata geçiren son derece önemli bir hukuki belgedir. Ancak bu belgenin hukuken geçerli ve uygulanabilir olması, Türk Medeni Kanunu'nda öngörülen katı şekil ve esasa ilişkin şartlara titizlikle uyulmasına bağlıdır. Vasiyetname düzenleyebilmek için aranan yaş ve ayırt etme gücü gibi ehliyet koşulları, resmi, el yazılı ve sözlü vasiyetname türlerinin her biri için ayrı ayrı belirlenmiş düzenlenme usulleri, vasiyetnameden dönme imkanları ve vasiyetnamenin hukuka veya ahlaka aykırılık, irade sakatlıkları ya da şekil eksiklikleri gibi nedenlerle iptal edilebilmesi, bu sürecin ne kadar hassas olduğunu göstermektedir. Miras bırakanın vefatı sonrası vasiyetnamenin açılması, ilgililere tebliği ve gerektiğinde tenfizi için dava açılması gibi hukuki prosedürler de mirasçılar ve vasiyet alacaklıları için hak ve süre kayıplarına yol açmamak adına dikkatle takip edilmelidir. Yargıtay içtihatları da bu alandaki hukuki yorum ve uygulamalara ışık tutarak, kanun hükümlerinin somut olaylara nasıl yansıdığını göstermektedir. Tüm bu karmaşık süreçler göz önüne alındığında, vasiyetname düzenlenirken veya vasiyetnameye ilişkin bir hukuki uyuşmazlık söz konusu olduğunda, alanında uzman bir hukukçudan profesyonel destek almak, hak kayıplarının önlenmesi ve miras bırakanın gerçek iradesinin hukuka uygun şekilde yerine getirilmesi açısından hayati önem taşımaktadır.