
Çek İptali Yargıtay Kararları
Çekinizi mi kaybettiniz? Zayi olan çekler için iptal davası açılması, hak kayıplarını önlemek adına kritik öneme sahiptir. Bu yazımızda, Yargıtay kararları ışığında çek iptali sürecini, TTK'daki yasal düzenlemeleri ve dikkat edilmesi gereken tüm detayları bulabilirsiniz. Çek iptali davalarında ispat yükümlülüğü ve mahkeme kararlarının etkileri hakkında bilgi edinin.
Çekin Zayi Olması ve İptal Davasının Önemi
Ticari hayatın dinamikleri içerisinde önemli bir ödeme ve güvence aracı olan çekler, zaman zaman çeşitli nedenlerle kaybedilebilir, çalınabilir veya kullanılamaz hale gelebilir. Çekin zayi olması olarak adlandırılan bu durum, çekin meşru hamilinin iradesi dışında elinden çıkması ve bir daha geri alınamaması riskini beraberinde getirir. Böyle bir durumda, hak kayıplarının önlenmesi, olası mağduriyetlerin bertaraf edilmesi ve çekin kötü niyetli üçüncü kişilerce kullanılmasının engellenmesi adına çek iptali davası açılması hayati bir öneme sahiptir. Bu dava, zayi olan çekin hukuken geçersiz kılınmasını sağlayarak, meşru hamilin haklarını koruma altına alır.
Türk Ticaret Kanunu (TTK), kıymetli evrakların zayi olması durumuna karşı hukuki bir çerçeve sunmaktadır. TTK m. 651, "Kıymetli evrak zayi olduğu takdirde mahkemece iptaline karar verilebilir" hükmüyle, bu tür durumlarda başvurulacak yasal yolu açıkça belirtmektedir. Çek iptali davası, yalnızca çekin kaybolması durumunda değil, aynı zamanda çalınma, yanma, yırtılma gibi çekin ibraz kabiliyetini ortadan kaldıran veya esaslı unsurlarında tahrifat meydana gelmesi gibi durumlarda da gündeme gelir.
Çekin Zayi Olması Kavramı
Çekin zayi olması, çekin fiziki varlığının meşru hamilin kontrolünden çıkması ve bu nedenle çekten doğan hakların kullanılmasının imkansız hale gelmesi durumunu ifade eder. Bu kavram geniş bir yelpazeyi kapsar:
- Kaybolma: Çekin nerede olduğu bilinmeyecek şekilde elden çıkması.
- Çalınma: Çekin hırsızlık veya gasp gibi bir suç eylemiyle hamilin elinden alınması.
- Yanma, Yırtılma veya Okunaksız Hale Gelme: Çekin fiziksel olarak hasar görmesi sonucu üzerindeki bilgilerin okunamayacak veya geçerliliğinin anlaşılamayacak duruma gelmesi.
- Hamilin Rızası Dışında Elden Çıkma: Yukarıdaki durumlar dışında, hamilin iradesi olmaksızın çekin zilyetliğinin kaybedilmesi.
Bu gibi durumlarda, çekin meşru hamili, çeki ibraz ederek alacağını tahsil etme veya ciro yoluyla devretme imkanını yitirir. Daha da önemlisi, zayi olan çek kötü niyetli bir kişinin eline geçerse, bu kişi çeki haksız yere tahsil etmeye çalışabilir veya piyasada kullanarak hamil ile keşideciyi zor durumda bırakabilir. İşte bu riskleri ortadan kaldırmak ve çekin hukuki varlığına son vermek için çek iptali davası açılması zorunluluk arz eder.
Çek iptali davası açılmadan önce, çekin zayi olduğunu fark eden hamilin veya lehtarın atabileceği önemli bir adım bulunmaktadır. TTK m. 757/1 uyarınca, hamil veya lehtar, çekin zayi olması halinde muhatap bankadan ödeme yasağı talep edebilir veya hamilin yerleşim yerindeki asliye ticaret mahkemesinden ödemeden men kararı isteyebilir. Bu tedbir, çekin bankaya ibraz edilmesi durumunda ödeme yapılmasını geçici olarak engelleyerek, iptal davası süreci için zaman kazandırır ve olası zararların önüne geçilmesine yardımcı olur. Ancak unutulmamalıdır ki, ödemeden men kararı tek başına yeterli olmayıp, çekin hukuken iptali için mutlaka iptal davasının açılması ve sonuçlandırılması gerekmektedir.
Boş Çek Yaprağının Kaybı Durumu
Dolu ve tedavüle çıkmış bir çekin zayi olması ile henüz üzerinde herhangi bir meblağ, lehtar veya keşide tarihi belirtilmeyen, yani boş çek yaprağının veya çek defterinin kaybolması durumu hukuki açıdan farklı değerlendirilir. Yargıtay'ın yerleşik içtihatlarına göre, boş çek yaprakları, henüz Türk Ticaret Kanunu'nda tanımlanan unsurları taşımadıkları için kambiyo senedi niteliğinde değildir. Bu nedenle, boş çek yapraklarının veya bütün bir çek defterinin kaybolması durumunda, dolu çekler için öngörülen çek iptali davası açılamaz.
Peki, boş çek yaprağı kaybolduğunda ne yapılmalıdır? Bu durum, çek iptali davasına konu olmasa da, potansiyel riskler barındırdığı için ihmal edilmemelidir.
- Derhal Bankaya Bildirim: Çek hesabı sahibi, boş çek yapraklarının veya çek defterinin kaybolduğunu fark eder etmez, durumu derhal ilgili banka şubesine yazılı olarak bildirmelidir. Bu bildirim, bankanın ileride bu çek yaprakları kullanılarak sahte bir çek düzenlenmesi durumunda sorumluluğunu sınırlayabilir ve bankanın gerekli önlemleri almasını sağlayabilir.
- Suç Duyurusunda Bulunma: Özellikle hırsızlık veya şüpheli bir kayıp durumunda, vakit kaybetmeden Cumhuriyet Savcılığı'na suç duyurusunda bulunmak önemlidir. Bu, hem olayın resmi kayıtlara geçmesini sağlar hem de ileride bu çek yaprakları kullanılarak bir suç işlenmesi durumunda hukuki süreçleri kolaylaştırır.
- Ticaret Sicil Gazetesi'nde İlan (İhtiyari): Her ne kadar zorunlu olmasa da, bazı durumlarda kaybolan boş çek yapraklarının seri numaralarını belirterek Ticaret Sicil Gazetesi'nde veya ulusal bir gazetede ilan vermek, iyi niyetli üçüncü kişileri uyarmak ve olası sahtecilik girişimlerine karşı ek bir önlem olarak değerlendirilebilir.
Boş çek yaprağının kaybı durumunda çek iptali davası açılamamasının temel nedeni, bu yaprakların henüz "kıymetli evrak" vasfını kazanmamış olmasıdır. Kıymetli evrak niteliği, ancak çekin TTK'da belirtilen zorunlu unsurları içerecek şekilde doldurulup lehtara teslim edilmesiyle (tedavüle çıkarılmasıyla) başlar. Bu nedenle, boş çek yapraklarının zayiatı, kambiyo hukukunun özel koruma mekanizmalarından ziyade, genel hükümler ve yukarıda belirtilen idari/cezai tedbirler çerçevesinde ele alınır.
Sonuç olarak, çekin ister dolu ve tedavülde iken isterse boş yaprak halinde zayi olması, belirli riskleri beraberinde getirir. Dolu çekler için TTK'nın öngördüğü iptal davası yolu, hak sahipliğini korumanın en etkili yoludur. Boş çek yaprakları için ise iptal davası mümkün olmasa da, bankaya bildirim ve suç duyurusu gibi adımlar atılarak olası zararların önüne geçilmeye çalışılmalıdır. Her iki durumda da, hızlı ve bilinçli hareket etmek, mali kayıpları ve hukuki sorunları en aza indirmek açısından kritik öneme sahiptir.
Çek İptali Davası Süreci ve Yargılama Usulü
Kıymetli evrak niteliğindeki çekin kaybolması, çalınması veya kullanılamaz hale gelmesi gibi durumlarda, hak sahibinin haklarını korumak ve olası mağduriyetleri önlemek amacıyla başvurulan hukuki yol çek iptali davasıdır. Bu dava, çeki haksız yere elinde bulunduran kişilerin menfaat elde etmesini engellemek ve meşru hamile senede bağlı hakkını kullanma imkanı tanımak açısından büyük önem taşır. Türk Ticaret Kanunu (TTK), çek iptali davasının süreç ve usulüne ilişkin detaylı düzenlemeler içermektedir. Bu bölümde, çek iptali davasının temel aşamaları, yargılama usulü, görevli ve yetkili mahkeme ile davayı kimlerin açabileceği hususları Yargıtay kararları ve doktrin ışığında incelenecektir.
Davanın Aşamaları (TTK m. 757-765)
Çek iptali davası, belirli usuli aşamaları içeren bir süreçtir. Bu süreç, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 757 ila 765. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Davanın temel amacı, zayi olan çekin yerine geçecek bir karar alarak hak sahibinin alacağına kavuşmasını sağlamaktır.
Ödeme Yasağı Talebi ve Kararı: Çekini zayi eden hamil, öncelikle çek bedelinin ödenmesinin engellenmesi amacıyla bir dizi adım atabilir. TTK m. 757/1 uyarınca, çekin zayi olması halinde hamil, muhatap bankadan çekin ödenmemesini talep edebilir. Ancak bu talep, banka için kesin bir ödeme yasağı anlamına gelmez. Daha etkili bir yol, mahkemeye başvurarak ödemeden men kararı talep etmektir. Mahkeme, durumu değerlendirerek muhatap bankaya yönelik bir ihtiyati tedbir niteliğinde ödeme yasağı kararı verebilir. Bu karar, bankaya tebliğ edilerek çekin ibrazı halinde ödeme yapılmasının önüne geçilir. Bu aşama, özellikle çekin kötü niyetli üçüncü kişilerin eline geçmesi durumunda hak kaybını önlemek adına kritik bir öneme sahiptir.
İlan Yoluyla Davet ve İhtar: Mahkeme, ödeme yasağı kararı verdikten sonra, çeki elinde bulunduran kişinin kim olduğu bilinmiyorsa, bir sonraki aşamaya geçer. Bu aşamada, mahkeme uygun vasıtalarla (genellikle Ticaret Sicil Gazetesi ve tirajı yüksek bir gazetede) ilan yaparak, çeki elinde bulunduran kişiyi belirli bir süre içinde (bu süre en az altı ay olabilir) çeki mahkemeye ibraz etmeye davet eder. İlanda, belirtilen süre içinde çekin ibraz edilmemesi halinde çekin iptaline karar verileceği ihtar edilir. Bu ilan, davanın önemli bir unsurudur ve usulüne uygun yapılması gerekir.
Çekin İbrazı veya İbraz Edilmemesi Durumları:
- Çekin İbraz Edilmemesi: Mahkeme tarafından verilen süre içerisinde zayi olduğu iddia edilen çek mahkemeye sunulmazsa, mahkeme, talebin haklı olduğu kanaatine varırsa çekin iptaline karar verir. Bu iptal kararı, hamilin senetsiz olarak hakkını talep edebilmesine olanak tanır.
- Çekin İbraz Edilmesi: Eğer ilan süresi içerisinde bir kişi çeki mahkemeye ibraz ederse, mahkeme farklı bir yol izler. Bu durumda mahkeme, iptal davasını açan kişiye, çeki ibraz eden kişiye karşı bir istirdat (geri alım) davası açması için uygun bir süre verir. Davacı, verilen süre içerisinde istirdat davasını açmazsa, mahkeme çek üzerindeki ödeme yasağını kaldırır ve çeki ibraz eden kişiye iade eder. Eğer davacı süresi içinde istirdat davasını açar ve bu davada haklılığını ispat ederse, çekin kendisine iadesine karar verilir.
Bu aşamalar, çek iptali davasının temel iskeletini oluşturur. Mahkeme, her bir aşamada TTK'nın ilgili hükümlerini titizlikle uygulamakla yükümlüdür.
Görevli ve Yetkili Mahkeme
Çek iptali davasının nerede ve hangi mahkemede açılacağı, davanın usulüne uygun yürütülmesi için bilinmesi gereken önemli bir detaydır.
Görevli Mahkeme: Çek iptali davalarında görevli mahkeme, Asliye Ticaret Mahkemesi'dir. Ticari davaların ve işlerin özel uzmanlık gerektirmesi nedeniyle kanun koyucu bu tür davalar için Asliye Ticaret Mahkemelerini görevlendirmiştir. Eğer bir yerde müstakil Asliye Ticaret Mahkemesi bulunmuyorsa, bu davalara Asliye Hukuk Mahkemesi, Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla bakar.
Yetkili Mahkeme: Yetkili mahkemenin belirlenmesinde ise TTK m. 757 hükmü dikkate alınır. Buna göre, çek iptali davası, ödeme yeri mahkemesinde veya hamilin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Davacı, bu iki yetkili mahkemeden birini tercih etme hakkına sahiptir. Ödeme yeri genellikle çek üzerinde belirtilen banka şubesinin bulunduğu yerdir. Hamilin yerleşim yeri ise, davayı açan meşru hamilin ikametgahının bulunduğu yerdir.
Doğru mahkemede dava açılması, yargılamanın sağlıklı ilerlemesi ve gereksiz zaman kaybının önlenmesi açısından büyük önem arz eder.
Davayı Açabilecek Kişiler
Çek iptali davasını kimlerin açabileceği konusu da uygulamada önem taşıyan bir husustur.
Meşru Hamil: Çek iptali davasını açma hakkı, öncelikle çeki zayi eden meşru hamile aittir. Meşru hamil, çeki hukuka uygun bir şekilde elinde bulunduran ve çekten doğan hakları kullanma yetkisine sahip olan kişidir. Davacının, çekin zayi olduğu anda meşru hamili olduğunu ve çekin rızası dışında elinden çıktığını mahkemeye bildirmesi ve bu durumu kuvvetle muhtemel kılması beklenir.
Keşidecinin Durumu: Kural olarak, çeki düzenleyen keşidecinin çek iptali davası açma hakkı bulunmamaktadır. Çünkü iptal davası, senedin hamili olan kişinin haklarını korumaya yöneliktir. Ancak, Yargıtay'ın bazı kararlarında ve doktrindeki bir görüşe göre, çek düzenlenip imzalandıktan sonra henüz lehtara teslim edilmeden, yani tedavüle çıkmadan önce keşidecinin elindeyken zayi olursa, keşidecinin de istisnai olarak bu davayı açabileceği kabul edilmektedir. Bu durum, özellikle boş çek koçanının veya henüz lehtara verilmemiş dolu çeklerin çalınması gibi hallerde gündeme gelebilir.
Hasımsız Dava Niteliği: Çek iptali davası, kural olarak hasım gösterilmeksizin (hasımsız) açılan bir çekişmesiz yargı işidir. Davanın niteliği gereği, başlangıçta belirli bir davalı taraf bulunmaz. Mahkeme, ilan yoluyla çeki elinde bulundurabilecek muhtemel kişilere ulaşmaya çalışır. Ancak, çeki elinde bulunduran kişi biliniyorsa, bu durumda çek iptali davası yerine doğrudan o kişiye karşı istirdat davası açılması daha uygun olacaktır.
Avukat Aracılığıyla Dava Açılması: Çek iptali davası, hak sahibi tarafından bizzat açılabileceği gibi, bir avukat aracılığıyla da açılabilir ve takip edilebilir. Özellikle hukuki süreçlerin karmaşıklığı ve usul kurallarının önemi dikkate alındığında, bir avukattan profesyonel destek almak, hak kayıplarının önlenmesi açısından tavsiye edilir.
Çek iptali davası süreci, hak sahibinin zayi olan çek nedeniyle uğrayabileceği zararları bertaraf etmeyi amaçlayan önemli bir hukuki mekanizmadır. Bu sürecin TTK'da belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yürütülmesi, adil bir sonuca ulaşılması ve hakların korunması için elzemdir.
Yargıtay Kararlarında Çek İptali ve İspat Standardı
Çekin zayi olması, ticari hayatta sıkça karşılaşılan ve hak kayıplarına yol açabilen bir durumdur. Bu gibi durumlarda açılacak çek iptali davalarında, Yargıtay'ın yerleşik içtihatları ve özellikle ispat standardına ilişkin yaklaşımı, davanın seyri ve sonucu açısından büyük önem taşımaktadır. Yüksek Mahkeme, bu tür davalarda hakkaniyeti ve pratik uygulanabilirliği ön planda tutan bir bakış açısı sergilemektedir.
Yargıtay'ın İspat Yüküne Yaklaşımı
Çek iptali davaları, niteliği gereği genellikle hasımsız olarak açılan ve çekişmesiz yargı işlerinden sayılan davalardır. Davacının temel iddiası, meşru hamili olduğu bir çekin rızası dışında elinden çıkmış olmasıdır. Bu noktada, ispat yükümlülüğü davacı taraftadır. Ancak Yargıtay, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun (TTK) 760. maddesi hükmünü dikkate alarak, bu tür davalarda kesin ve mutlak bir ispat aramamaktadır.
TTK m. 760, kıymetli evrakın iptaline ilişkin davalarda, senedin zayi olduğunun "kuvvetle muhtemel" olduğunun gösterilmesinin yeterli olacağını belirtir. Yargıtay da bu hükme paralel olarak, davacının çekin zayi olduğuna dair sunduğu delillerin, bu olguyu kuvvetle muhtemel kılması durumunda talebin kabul edilmesi gerektiği yönünde kararlar vermektedir. Zira bir şeyin "kaybolduğunu" veya "çalındığını" yüzde yüz kesinlikle ispatlamak, çoğu zaman hayatın olağan akışına aykırıdır ve davacıyı imkansızı başarmaya zorlamak anlamına gelir. Bu durum, çek iptali müessesesinin işlevsiz kalmasına neden olabilirdi.
Yargıtay'ın bu yaklaşımı, davacının;
- Çekin varlığına,
- Çekin lehtarı veya meşru hamili olduğuna,
- Ve çekin rızası dışında elinden çıktığına (kaybolma, çalınma, yanma vb.)
dair mahkemeye makul ve inandırıcı deliller sunması gerektiğini ortaya koyar. Davacının, çekin zayi olduğuna dair samimi ve tutarlı beyanları, olayı destekleyen yan deliller (örneğin, polis tutanağı, tanık beyanları, ticari defter kayıtları) ve özellikle iptali istenen çeke dair ayrıntılı bilgileri (keşideci, banka, şube, seri numarası, tutar gibi) mahkemeye sunması, "kuvvetle muhtemel" halin varlığının kabulünde önemli rol oynar. Yargıtay, özellikle davacının elindeki tüm bilgi ve belgeleri mahkemeye sunmasını ve dürüstlük kuralına uygun davranmasını bekler.
Örnek Bir Yargıtay Bozma Kararı İncelemesi
Yargıtay'ın zayi sebebiyle çek iptali davalarındaki ispat standardına ilişkin yaklaşımını somutlaştıran önemli kararlardan biri, 15.11.2017 tarihli Bozma Kararıdır. Bu karara konu olan olayda, davacı, lehtarı ve hamili olduğunu ileri sürdüğü, keşidecisi belirli bir şirket olan ve belirli bir banka şubesine ait 21 adet çeki kaybettiğini belirterek bu çeklerin iptalini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi olan 3. Asliye Ticaret Mahkemesi, 10/03/2016 tarih ve 2016/208 Esas, 2016/180 Karar sayılı kararıyla, davacının davaya konu çeklerin yetkili hamili olduğunu ispat edemediği gerekçesiyle davayı aktif husumet yokluğu sebebiyle usulden reddetmiştir. Yani mahkeme, davacının o çekler üzerinde hak iddia edebilecek meşru hamil olduğunu yeterince kanıtlayamadığı sonucuna varmıştır.
Ancak Yargıtay, bu kararı davacı lehine bozmuştur. Yargıtay'ın bozma gerekçeleri, ispat standardı ve davanın niteliği açısından aydınlatıcıdır:
- İspat Külfeti ve Standardının Yanlış Değerlendirilmesi: Yargıtay, zayi sebebiyle çek iptali davasının hasımsız açıldığını ve davacının ispat etmesi gereken temel hususun, zilyedi bulunduğu çekin rızası dışında elinden çıkmış olması olduğunu vurgulamıştır. Bu noktada, TTK m. 760 uyarınca kesin ispatın aranmadığı, çekin kaybolduğunun "kuvvetle muhtemel" olduğunun gösterilmesinin yeterli olduğu belirtilmiştir.
- Davacının Sunduğu Bilgilerin Yeterliliği: Davacı, iptalini talep ettiği çeklere dair keşideci, banka, şube ve adet gibi önemli bilgileri mahkemeye bildirmiştir. Yargıtay, davacıyı bu bilgilerin ötesinde, özellikle çeklerin fiziken elinde olduğunu kanıtlamaya zorlamanın, zayi sebebiyle çek iptali hükümlerinin uygulanmasını fiilen imkânsız hale getireceğini ifade etmiştir. Bir çek zaten kaybolduğu için iptali istenmektedir; dolayısıyla davacıdan çekin aslını sunması beklenemez.
- Aksi Yönde Delil Bulunmaması: Dosya kapsamında, davacının çekleri kaybettiği yönündeki iddiasının aksini kanıtlayacak somut bir delilin bulunmadığına dikkat çekilmiştir.
- Davacının Durumunun Değerlendirilmesi: İlk derece mahkemesinin, davacının keşideci şirketin eski ortağı ve yetkilisi olması (2014'te ayrılmış) ve bu nedenle çeklerin yasal hamili olduğunu ispat edemediği yönündeki gerekçesi Yargıtay tarafından yerinde bulunmamıştır. Yargıtay, yapılacak ilan ve verilecek kararın "keşidecisi … Tarım Mak. İmalat San. Tic. Ltd. Şti. lehtarı … olan" çeklere dair olacağını ve zayi kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğini (yani ileride gerçek hak sahibi ortaya çıkarsa hak iddia edebileceğini) gözetmiştir. Bu nedenle, davacının sunduğu bilgilerle 21 adet çekin lehtarı ve yasal hamili olduğunun bu aşamada kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu Yargıtay kararı, zayi sebebiyle çek iptali davalarında mahkemelerin, davacının sunduğu bilgi ve belgeler ışığında, çekin kaybolduğunun "kuvvetle muhtemel" olup olmadığını değerlendirmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır. Davacının, çekin tüm detaylarını ve kaybolma sürecine ilişkin makul açıklamaları sunması, davanın kabulü için önemli bir adım teşkil etmektedir. Yargıtay, bu tür davalarda şekilcilikten ziyade, hakkın özünü korumaya yönelik bir tutum sergilemektedir. Bu yaklaşım, ticari hayatın akıcılığı ve hak sahiplerinin korunması arasında makul bir denge kurmayı amaçlamaktadır.
Çek İptal Kararının Hukuki Niteliği ve Sonuçları
Çekin zayi olması durumunda açılan iptal davası neticesinde mahkemece verilen kararın hukuki mahiyeti ve doğurduğu sonuçlar, hem hak sahibinin haklarını kullanabilmesi hem de üçüncü kişilerin ve borçluların hukuki durumlarının belirlenmesi açısından büyük önem taşır. Yargıtay içtihatları ve doktrindeki görüşler, bu kararların etkilerini ve sınırlarını belirlemede yol göstericidir.
İptal Kararının Maddi Hukuk Açısından Etkisi
Çek iptali davası sonucunda verilen kararlar, Yargıtay'ın yerleşik uygulamalarına göre maddi hukuk anlamında kesin hüküm teşkil etmez. Bu kararlar, daha ziyade şekli anlamda bir tespit niteliğindedir ve ilam hükmünde değildir. Bu durumun en önemli sonuçlarından biri, çek iptal kararının, davada taraf olmayan iyi niyetli üçüncü kişileri bağlamaması ve senedi elinde bulunduran meşru hamilin takip hakkını ortadan kaldırmamasıdır. Dolayısıyla, iptal kararını alan taraf, bu karara dayanarak ilamların icrası yoluyla takip yapamaz; zira iptal kararı, çeki zayi olanı kendiliğinden ve kesin olarak hak sahibi yapmaz.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 05.06.2002 tarihli bir kararında da vurgulandığı üzere, iptal kararı, aksi ispatlanana kadar geçerliliğini korur. Ancak bu, gerçek hak sahibinin ortaya çıkması durumunda haklarını arayamayacağı anlamına gelmez. Gerçek hak sahibi, Asliye Ticaret Mahkemesi'ne ayrı bir dava açarak, daha önce verilmiş olan iptal kararının kendi haklarını ihlal ettiğini ve haksız olduğunu ileri sürerek bu kararın iptalini talep edebilir. Yüksek Mahkeme, iptal kararının senedin yerine geçemeyeceğini ve ilana rağmen senedi ibraz edememiş meşru zilyedi bağlamayacağını kabul etmektedir.
Bu bağlamda, iptal kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğinden, kendisine bu karara dayanılarak başvurulan borçlu (keşideci veya cirantalar), senetten kaynaklanan tüm def'ileri (örneğin, temel borç ilişkisindeki sakatlıklar, ödemezlik def'i vb.) ileri sürme hakkına sahiptir. İptal kararı, hamilin alacaklı olduğunu veya ilgilinin borçlu olduğunu tek başına ve kesin olarak ispatlamaz. Hamilin, alacağının varlığını genel hükümlere göre açacağı bir tahsil davasında ayrıca ispatlaması gerekebilir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 15.01.2007 tarihli kararında da belirtildiği gibi, iptal kararı senedin yerini almadığından, senedi zayi olan meşru hak sahibi, doğrudan kambiyo senetlerine özgü hukuki yollara başvurmak yerine, temel hukuki ilişkiye dayanarak talepte bulunma yoluna gidebilir.
Hak Sahipliği ve Borçtan Kurtulma
Çek iptal kararının olumlu sonucu, hamilin çek üzerindeki hak sahipliğinin bir nevi tespit edilmesidir. Bu durum, hamilin, hakkını senet ibraz edilmeksizin ileri sürebilmesine olanak tanır. Diğer bir deyişle, normalde kambiyo senedine bağlı hakkın kullanılabilmesi için senedin ibrazı şartken, iptal kararı bu şartı ortadan kaldırır. Olumsuz sonucu ise, çekin teşhis fonksiyonunun, yani senedin kimin elinde ise hak sahibinin o olduğu yönündeki karinenin ortadan kalkmasıdır.
Keşideci veya cirantalar, iptal kararını ileri süren ve meşru hamil olduğunu bu yolla gösteren kişiye ödeme yaparak borçlarından kurtulabilirler. Asliye Ticaret Mahkemesi'nce verilen iptal kararının en temel sonuçlarından biri, hamilin keşideciye ve varsa cirantalara karşı çek bedeli kadar müracaat hakkının doğmasıdır. Ancak, doktrinde iptal kararının müracaat borçlularına karşı hak ileri sürme imkanı tanıyıp tanımadığı tartışmalıdır. Bir görüşe göre, iptal kararı davacıya haklarını sadece "asıl borçlu" olan düzenleyene (keşideciye) karşı kullanma imkanı tanırken, "müracaat borçluları" olan cirantalara başvurma hakkı vermez. Diğer bir doktrin görüşü ise, iptal kararı alan hamilin, hakkını muhatap banka, keşideci, cirantalar ve aval verenlerden çek olmadan da talep edebileceği yönündedir. Bu durum, somut olayın özelliklerine ve yargı kararlarındaki eğilimlere göre değerlendirilmelidir.
Unutulmamalıdır ki, iptal kararı lehdarın veya meşru hamilin hak sahipliğini kesin olarak belirlemediğinden, ödeme yapan borçlu, daha sonra gerçek hak sahibinin ortaya çıkması ve talepte bulunması riskiyle karşılaşabilir. Bu nedenle, ödeme yapılırken dikkatli olunması ve mümkünse ek güvenceler alınması yerinde olacaktır.
Banka Sorumluluğunun Kalkması
Çek iptali sürecinde, genellikle mahkemeden ilk olarak muhatap bankaya yönelik bir ödeme yasağı kararı talep edilir. Bu ihtiyati tedbir kararı, çekin bankaya ibrazı halinde ödeme yapılmasını engeller. İptal davası sonucunda çekin iptaline karar verilmesiyle birlikte, özellikle bir ödeme yasağı kararı da mevcutsa, muhatap bankanın ilgili çekten dolayı ödeme yapma sorumluluğu önemli ölçüde etkilenir.
Türk Ticaret Kanunu, bankaların bastırdıkları her bir çek yaprağı için belirli bir miktarda sorumluluğu olduğunu düzenlemiştir. Çekin iptaline karar verilmesi, bankanın her bir çek yaprağına ilişkin sorumlu olduğu bu tutarı ödeme yükümlülüğünün de ortadan kalkmasına yol açabilir. Zira iptal edilen bir çek, artık hukuken geçerli bir ödeme aracı olarak kabul edilmeyebilir ve bankanın bu çek nedeniyle bir ödeme yapması beklenemez. Bu durum, özellikle çekin kötü niyetli kişilerce ele geçirilip sahte imzalarla veya tahrifatla bankaya sunulması riskine karşı bankayı koruyucu bir işlev görür. İptal kararı, bankanın artık o çeke istinaden bir ödeme yapma yükümlülüğünün kalmadığını gösterir.
Özetle, çekin zayi olması durumunda açılan çek iptali davası, hak sahibinin haklarını korumak ve olası mağduriyetleri önlemek adına hayati bir hukuki yoldur. Bu makalede ele aldığımız üzere, Türk Ticaret Kanunu hükümleri ve Yargıtay içtihatları, bu sürecin işleyişini, ispat külfetini ve sonuçlarını detaylı bir şekilde düzenlemektedir. Yargıtay'ın, özellikle zayi nedeniyle çek iptali davalarında "kuvvetle muhtemel" ispat standardını benimsemesi, davacılar için önemli bir kolaylık sağlamaktadır. Ancak, çek iptal kararının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediği, şekli bir tespit niteliğinde olduğu ve gerçek hak sahibinin her zaman haklarını arayabileceği unutulmamalıdır. Görevli ve yetkili mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu, davanın kural olarak hasımsız açıldığı ve meşru hamil tarafından açılması gerektiği gibi pratik bilgiler de bu süreçte önem arz etmektedir. Çek iptali müessesesi, kaybolan veya çalınan çekler nedeniyle oluşabilecek karmaşık hukuki durumların çözümünde dengeli bir yaklaşım sunarak hem alacaklıyı hem de borçluyu korumayı amaçlamaktadır. Bu nedenle, çek zayiatı ile karşılaşan kişilerin vakit kaybetmeden hukuki yollara başvurması ve uzman bir avukattan destek alması, hak kayıplarının önlenmesi açısından kritik öneme sahiptir.