Limited Şirketlerde Ortaklıktan Çıkarma

Limited Şirketlerde Ortaklıktan Çıkarma

Limited şirketlerde ortaklıktan çıkma ve çıkarılma prosedürleri, Türk ticaret hukukunun önemli konularından biridir. Bu makale, 6102 sayılı TTK'nın ilgili hükümlerini, Yargıtay kararlarını ve uygulamada karşılaşılan sorunları detaylı şekilde incelemektedir. Ortakların haklarının korunması ile şirket istikrarının dengelenmesi konusunda hukuki çerçeveyi ortaya koymaktadır.

Limited Şirketlerde Ortaklıktan Çıkma Hakları

Limited şirketlerde ortaklıktan çıkma hakkı, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 638. maddesi ile düzenlenmekte olup, ortaklara iki farklı yol sunmaktadır. Bu düzenleme, limited şirketlerin anonim şirketlerden farklı olarak sahip olduğu esnek yapının önemli bir göstergesidir.

Esas Sözleşmeye Dayalı Çıkma

TTK m. 638/I uyarınca, şirket esas sözleşmesinde ortaklara çıkma hakkı tanınabilmektedir. Bu düzenleme ile ortaklar, şirket kuruluşu aşamasında gelecekte ortaklıktan çıkabilme imkanını önceden düzenleyebilmektedir.

Esas sözleşmeye dayalı çıkma hakkı şu özellikleri taşımaktadır:

  • Çıkma hakkı belirli şartlara bağlanabileceği gibi şartsız olarak da öngörülebilmektedir
  • Eşit işlem ilkesi gereğince tüm ortaklara eşit şekilde uygulanması gerekmektedir
  • Çıkma beyanı bozucu yenilik doğuran bir hak niteliğinde olup, şirkete ulaştığı anda hukuki sonuç doğurmaktadır
  • Bu hakkın kullanılması için herhangi bir mahkeme kararına ihtiyaç bulunmamaktadır

Şirket esas sözleşmesinde çıkma hakkı düzenlenmediği takdirde, ortakların bu yolla şirketten çıkma imkanları bulunmamaktadır. Bu nedenle şirket kurulumu aşamasında bu hususun dikkatlice değerlendirilmesi önem taşımaktadır.

Haklı Sebebe Dayalı Çıkma

TTK m. 638/II hükmü, haklı sebebin varlığı halinde mahkemeden çıkma talebinde bulunulabileceğini düzenlemektedir. Bu düzenleme, şirket esas sözleşmesinde çıkma hakkı öngörülmemiş olsa dahi ortaklara çıkma imkanı tanımaktadır.

Haklı sebebin tespitinde TTK m. 245 hükmü kıyasen uygulanmakta olup, bu madde örnek niteliğinde şu durumları saymaktadır:

  • Ortağın şirketin yönetim işlerinde şirkete ihanet etmesi
  • Hesapların çıkarılmasında şirkete ihanet etmesi
  • Asli görevlerini yerine getirmemesi

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2016/4188 E., 2017/6392 K. sayılı kararı ile haklı sebep kavramı somutlaştırılmış ve "ortaklık ilişkisini çekilmez hale getiren ve dürüstlük kuralına göre ortaklık ilişkisinin sürdürülmesinin ortaktan beklenemeyeceği haller" olarak tanımlanmıştır.

Haklı sebebe dayalı çıkma talebinin şu koşulları bulunmaktadır:

  • Mahkeme kararı gereklidir
  • Haklı sebebin objektif olarak mevcut olması gerekmektedir
  • Bu sebebin ortağın ortaklıkta kalmasını katlanılamaz hale getirmesi aranmaktadır
  • Dürüstlük kuralı çerçevesinde değerlendirme yapılmaktadır

Çıkmaya Katılma Hakkı

TTK m. 639 ile düzenlenen çıkmaya katılma hakkı, ortaklık ilişkilerinde önemli bir dengeleme unsuru oluşturmaktadır. Bu düzenlemeye göre:

  • Bir ortağın çıkma talebinde bulunması durumunda müdürler bunu diğer ortaklara bildirmek zorundadır
  • Diğer ortaklar haberin kendilerine ulaşmasından itibaren 1 ay içinde çıkmaya katılma talebinde bulunabilmektedir
  • Bu süre hak düşürücü niteliktedir ve uzatılamaz

Çıkmaya katılma hakkı, özellikle aynı haklı sebebe maruz kalan ortakların birlikte hareket etmelerini sağlayarak şirket içindeki dengelerin korunmasına hizmet etmektedir.

Bu düzenlemeler çerçevesinde limited şirketlerde ortaklıktan çıkma hakları, hem şirket esas sözleşmesinden kaynaklanan önceden belirlenmiş durumlar hem de sonradan ortaya çıkan haklı sebepler nedeniyle kullanılabilmektedir. Her iki durumda da ortağın menfaatlerinin korunması ile şirketin istikrarının dengelenmesi amaçlanmaktadır.

Ortaklıktan Çıkarılma Usulü ve Koşulları

Limited şirketlerde ortaklıktan çıkarılma, şirketin belirli koşullar altında ortağı ortaklık birliğinden çıkarmasını sağlayan hukuki bir mekanizmadır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, bu konuda iki farklı çıkarma yolunu düzenlemiştir.

Esas Sözleşmeye Dayalı Çıkarma

TTK m. 640/1 uyarınca şirket esas sözleşmesinde öngörülen sebeplerin gerçekleşmesi halinde ortağın şirketten çıkarılması mümkündür. Bu düzenleme, şirket kurucularına ortaklıktan çıkarılma sebeplerini önceden belirleme imkanı tanımaktadır.

Esas sözleşmede çıkarma sebepleri düzenlenirken eşit işlem ilkesi gereği tüm ortaklara eşit şekilde uygulanabilecek objektif kriterler belirlenmesi gerekir. Bu sebepler arasında ortağın şirkete karşı yükümlülüklerini yerine getirmemesi, rekabet yasağını ihlal etmesi veya şirket menfaatlerine aykırı davranışlarda bulunması sayılabilir.

Çıkarma kararının alınması için TTK m. 621 uyarınca ağırlaştırılmış nisap aranmaktadır. Bu karar:

  • Toplantıda temsil edilen oyların en az üçte ikisi
  • Oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğu

koşullarının bir arada bulunması ile alınabilir.

Çıkarma kararının geçerliliği için noter aracılığıyla tebliğ edilmesi zorunludur. Çıkarılan ortak, kararın kendisine tebliğinden itibaren üç ay içinde genel kurul kararının iptali için mahkemeye başvurabilir. Bu süre hak düşürücü niteliktedir ve geçirilmesi halinde karar kesinleşir.

Haklı Sebebe Dayalı Çıkarma

TTK m. 640/3 hükmü, haklı sebeplerin varlığı halinde şirketin mahkeme kararıyla ortağı çıkarabileceğini düzenlemektedir. Bu düzenleme, şirket esas sözleşmesinde çıkarma sebepleri öngörülmemiş olsa dahi çıkarma imkanı sağlar.

Haklı sebep kavramı, ortağın davranışlarının şirket ve diğer ortakların menfaatlerini ciddi şekilde zedelemesi ve ortaklık ilişkisinin devamını imkansız kılan durumları ifade eder. Bu sebepler arasında:

  • Ortağın şirket kaynaklarını kötüye kullanması
  • Rekabet yasağını sistematik olarak ihlal etmesi
  • Şirket sırlarını üçüncü kişilere ifşa etmesi
  • Ortaklık yükümlülüklerini ısrarla yerine getirmemesi

sayılabilir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin E. 2016/1133, K. 2017/3662 sayılı kararı uyarınca çıkarma davası yalnızca şirket tarafından açılabilir. Diğer ortaklar tek başlarına başka bir ortağın çıkarılması için dava açamazlar.

Haklı sebebe dayalı çıkarma davası açılabilmesi için öncelikle TTK m. 621/1-h uyarınca nitelikli çoğunlukla genel kurul kararı alınması gerekir. Bu karar, dava şartı niteliğindedir ve mahkeme bu kararın varlığını re'sen denetler.

Mahkeme çıkarma davasında şu hususları değerlendirir:

  • Haklı sebebin objektif varlığı
  • Sebebin ciddiyeti ve süreklilik arz etmesi
  • Ortaklık ilişkisinin devamının makul olmaması
  • Çıkarma dışında çözüm yollarının bulunmaması

Çıkarma kararı kesinleştikten sonra çıkarılan ortağın pay sahipliği sıfatı sona erer ve ayrılma akçesi hakkı doğar. Kararın ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi ile üçüncü kişilere karşı da hüküm ifade eder.

Her iki çıkarma türünde de mahkeme denetimi söz konusudur. Esas sözleşmeye dayalı çıkarmada iptal davası yoluyla, haklı sebebe dayalı çıkarmada ise doğrudan mahkeme kararıyla bu denetim gerçekleşir. Bu düzenleme, ortağın hukuki güvenliğini sağlamak amacıyla getirilmiştir.

Ayrılma Akçesi ve Hesaplama Yöntemleri

Limited şirketlerde ortaklıktan çıkma sürecinin en kritik unsurlarından biri, ortağın şirketteki mali haklarının belirlenmesi ve bu hakların ödeme prosedürüdür. TTK m. 641 çerçevesinde düzenlenen ayrılma akçesi sistemi, ortağın şirketteki ekonomik varlığının korunmasını amaçlarken, şirketin mali durumunu da gözetmektedir.

Ayrılma Akçesinin Belirlenmesi

Ayrılma akçesi hesaplama sürecinde temel ilke, ortağın esas sermaye payının gerçek değerine göre belirlenmesidir. Bu hesaplama yöntemi, şirketin mevcut durumu ve gerçek değer tespitini esas almaktadır.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2016/2571 esas, 2017/5023 karar sayılı içtihadına göre, ayrılma payının belirlenmesinde şirketin mal varlığının gerçek değeri saptanmalıdır. Mahkeme kararında açıkça belirtildiği üzere, bilanço esas değeri üzerinden hesaplama tek başına yeterli değildir. Bu yaklaşım, ortağın şirketteki gerçek ekonomik payının korunmasını sağlamaktadır.

Gerçek değer tespitinde dikkate alınan unsurlar şunlardır:

  • Şirketin aktif ve pasif durumunun güncel değeri
  • Maddi ve maddi olmayan duran varlıkların piyasa değeri
  • Şirketin gelecekteki nakit akışları ve karlılık durumu
  • Sektörel koşullar ve pazar değeri faktörleri

TTK m. 641/2 hükmü, şirket esas sözleşmesinde ayrılma akçesinin belirlenmesine ilişkin özel düzenlemelere yer verilebileceğini öngörmektedir. Bu düzenleme kapsamında ortaklar, hesaplama yöntemini önceden belirleyebilmekte, ancak ayrılma akçesi hakkından tamamen feragat edilemez.

Haklı sebebe dayalı çıkma durumlarında hesaplama tarihi, ortağın çıkma beyanının şirkete ulaştığı tarih esas alınmaktadır. Esas sözleşmeye dayalı çıkma hallerinde ise, çıkma şartlarının oluştuğu tarihteki durum değerlendirilmektedir.

Ödeme Koşulları

TTK m. 642 ayrılma akçesinin muaccel olabilmesi için üç temel koşul öngörmektedir. Bu koşulların tamamının bir arada bulunması, ayrılma akçesinin derhal ödenebilmesi için gereklidir.

Birinci koşul, şirketin kullanılabilir özkaynakları üzerinde tasarruf yetkisinin bulunmasıdır. Şirketin mali durumu, ayrılma akçesinin ödenmesine elverişli olmalı ve bu ödeme şirketin faaliyetlerini tehlikeye atmamalıdır.

İkinci koşul, ayrılan ortağın paylarının devredilebilir olmasıdır. Pay devir engelleri bulunması durumunda, ayrılma akçesi ödemesi bu engellerin kaldırılmasına bağlıdır.

Üçüncü koşul, şirket esas sermayesinin ilgili hükümlere göre azaltılmasıdır. Bu işlem, şirketin sermaye yapısının yeniden düzenlenmesini gerektirmektedir.

Koşulların tamamının bulunmaması durumunda ayrılma akçesi muaccel olmaz. Bu durumda ortağın alacağı, şirketin diğer alacaklılarından sonra gelir ve işlem denetçisi raporuyla şirket sermayesinin azaltılması suretiyle ödeme yapılır.

Ödenmeyen ayrılma akçesi tutarı, şirketin yıllık mali tablolarında yeterli özkaynak tespiti yapılana kadar bekletilir. Bu süreçte ortak, alacak hakkını korurken şirket de mali istikrarını sürdürebilir.

Ayrılma akçesinin hesaplanmasında şeffaflık ilkesi esas alınmakta, gerekli hallerde uzman değerlendirmesi yapılabilmektedir. Mali tablo ve bilanço verilerinin yanı sıra, şirketin gerçek durumunu yansıtan tüm unsurlar değerlendirmeye dahil edilmektedir.

Bu düzenleme sistemi, hem ortağın haklarını korumakta hem de şirketin mali disiplinini gözetmektedir. Ayrılma akçesi hesaplama ve ödeme prosedürü, limited şirket yapısının esnekliğini artırırken, tarafların hukuki güvencelerini de sağlamaktadır.

Ticaret Şirketlerine İlişkin Genel Hükümlerden Doğan Çıkma ve Çıkarılma

6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu, limited şirketlere özgü çıkma ve çıkarılma düzenlemelerinin yanı sıra, ticaret şirketlerine ilişkin genel hükümler çerçevesinde de ortakların şirketten ayrılmasına imkan tanıyan çeşitli düzenlemeler getirmiştir. Bu düzenlemeler, şirket yapısında meydana gelen değişiklikler veya hâkim-bağlı şirket ilişkilerinden kaynaklanan durumlarda ortakları korumaya yönelik haklar sağlamaktadır.

Birleşme ve Bölünme Halleri

Şirket birleşmeleri, limited şirket ortakları için önemli bir ortaklıktan çıkma imkanı yaratmaktadır. TTK m. 141 uyarınca şirket birleşmelerinde ortaklara ayrılma akçesi seçimlik hakkı tanınabilir. Bu düzenleme ile birleşme işleminden memnun olmayan ortaklar, birleşen yeni şirket yapısında kalmak yerine mevcut paylarının karşılığında ayrılma akçesi talep ederek ortaklıktan ayrılma imkanına kavuşmaktadır.

Birleşme sözleşmesinde ayrılma akçesi hakkının öngörülmesi durumunda, bu hakkın kullanımı için TTK m. 151/V uyarınca yüzde doksan çoğunluk gerekir. Bu yüksek nisap şartı, birleşme sürecinde azınlık ortakların haklarının korunmasını amaçlarken, aynı zamanda huzuru bozan pay sahiplerinin şirketten çıkarılmasına da imkan tanımaktadır.

Şirket bölünmelerinde ise ortakların durumu daha karmaşık bir yapı arz etmektedir. Özellikle oranların korunmadığı bölünme işlemlerinde ortaklar, devralan şirkette pay sahibi olurken bölünen şirketten tamamen ayrılabilme imkanına sahiptir. Bu durum, ortaklık yapısındaki değişime adapte olamayan ortaklar için önemli bir çıkış yolu oluşturmaktadır.

Tür değiştirme işlemleri de ortaklar açısından kritik önem taşımaktadır. TTK m. 191/I hükmü, tür değiştirme halinde ortakların ayrılma karşılığı talep etme hakkını düzenlemektedir. Limited şirketin anonim şirkete dönüşmesi gibi durumlarda, yeni şirket türünün ortaklık yapısını ve haklarını kabul etmeyen ortaklar bu hükümden yararlanarak şirketten ayrılabilmektedir.

Hâkim Şirket İlişkileri

Modern ticari hayatta sıklıkla karşılaşılan hâkim-bağlı şirket ilişkileri, azınlık ortakların haklarının korunması açısından özel düzenlemeler gerektirmektedir. TTK m. 202 bu konuda kapsamlı bir koruma mekanizması öngörmektedir.

Hâkim şirketin hâkimiyetini hukuka aykırı şekilde kullanması durumunda, bağlı şirkette pay sahibi olan ortaklar paylarının gerçek değeri üzerinden satın alınmasını talep edebilme hakkına sahiptir. Bu hüküm, hâkim şirketin bağlı şirketi kendi çıkarları doğrultusunda yönetmesi ve azınlık ortakların mağdur edilmesi durumlarında devreye girmektedir.

Mahkeme, hâkim şirketin hâkimiyetini kötüye kullandığını tespit etmesi halinde, zararların tazmini yerine ortağın payının gerçek değeri üzerinden satın alınmasına karar verebilmektedir. Bu düzenleme, uzun süreli hukuki uyuşmazlıklar yerine daha hızlı ve etkin bir çözüm sunmaktadır.

TTK m. 208 ise hâkim şirketin azınlık paylarını satın alma hakkını düzenlemektedir. Hâkim şirket payların yüzde doksanına sahip olması ve azınlığın şirketin çalışmasını engellemesi durumunda, azınlık ortakların payları borsa değeri veya mahkemece belirlenen değer üzerinden satın alınabilir. Bu mekanizma, şirket yönetimindeki çıkmazların çözülmesine katkı sağlarken, azınlık ortakların haklarını da korumaktadır.

Pay devir işlemleri de ortaklıktan çıkma sürecinde önemli rol oynamaktadır. TTK m. 595 uyarınca pay devrinin geçerli olabilmesi için yazılı şekil, noterden imza onanması ve ortaklar genel kurulu onayı gerekmektedir. Bu katı şartlar, limited şirketin kapalı yapısını korurken, istenmeyen ortakların şirkete girmesini önlemektedir.

TTK m. 596 bağlamın etkisizleştiği halleri düzenlemektedir. Miras, eşler arası mal rejimi ve icra yoluyla iktisap durumlarında şirket, üç ay içinde bu durumu reddedebilir ve payın gerçek değeri üzerinden devredilmesini talep edebilir. Bu düzenleme, şirketin ortaklık yapısı üzerindeki kontrolünü güçlendirirken, istenmeyen durumlarda ortaklıktan çıkarma imkanı sağlamaktadır.

Sermaye azaltılması sürecinde ortağın tüm paylarının itfası, ortaklıktan çıkarılmanın bir başka yolu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumda ortak, paylarının itfası karşılığında ayrılma akçesi alarak şirketten tamamen ayrılmaktadır.

Bu genel hükümler çerçevesinde öngörülen çıkma ve çıkarılma mekanizmaları, limited şirket ortaklarının haklarını çok yönlü şekilde korurken, şirket istikrarını ve ticari süreklilikgi de gözetmektedir. Özellikle mahkeme denetimi ve ağırlaştırılmış nisap gereklilikleri, bu dengenin korunmasında kritik rol oynamaktadır.

Yargı Kararları ve Uygulama Örnekleri

Limited şirketlerde ortaklıktan çıkma ve çıkarılma konularında Yargıtay'ın yaklaşımı, uygulamada önemli kılavuz niteliği taşımaktadır. Mahkeme kararları, kanuni düzenlemelerin nasıl yorumlanacağı ve hangi hallerde şirket feshi yerine ortağın çıkarılmasının tercih edileceği konusunda açıklık getirmektedir.

Fesih Yerine Çıkarma Kararları

TTK m. 636/3 hükmü, haklı sebeplerle şirketin feshini talep eden ortak karşısında mahkemeye önemli bir takdir yetkisi tanımaktadır. Bu madde uyarınca mahkeme, şirket feshi istemi yerine davacı ortağın payının gerçek değerinin ödenmesi ve şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen diğer bir çözüme hükmedebilmektedir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin E. 2015/4158, K. 2015/9153 sayılı kararı bu konudaki yaklaşımı net şekilde ortaya koymaktadır. Karara konu olan davada, Kilis 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2012/241-2014/390 sayılı kararında, mirasçı ortakların şirket yöneticisinin mali konularda bilgi vermemesi ve güven sorunu yaratan davranışları nedeniyle şirketin feshini talep etmeleri söz konusu olmuştur.

İlk derece mahkemesi şirketin fesih ve tasfiyesine karar vermiş, ancak Yargıtay bu kararı TTK m. 636/3 hükmünün yeterince değerlendirilmemesi gerekçesiyle bozmuştur. Yargıtay kararında, limited şirketlerin karma yapıda olduğu ve şirket feshi kararının sadece ortakları değil, şirket alacaklıları, çalışanları ve piyasa ekonomisini de etkilediği vurgulanmıştır.

6103 sayılı Kanun m. 3 uyarınca bu hüküm, kanunun yürürlüğe girmesinden önceki olaylara da uygulanmakta olup, geçiş dönemi açısından önem taşımaktadır. Bu düzenleme sayesinde ekonomik değer taşıyan şirketlerin mevcut uyuşmazlıklar giderilerek ticari hayatlarına devam etmeleri amaçlanmaktadır.

Mahkeme Değerlendirmeleri

Yargıtay'ın yerleşik içtihadına göre, şirket feshi isteminde bulunan davacı ortağın çıkarılması kararı verilirken şu unsurlar dikkate alınmalıdır:

  • Şirketin ekonomik durumu ve faaliyetlerinin devam etmesinin mümkün olup olmadığı
  • Ortaklar arasındaki uyuşmazlığın çözülebilir nitelikte olması
  • Davacı ortağın şirketten çıkarılmasının diğer çözüm yollarına göre daha uygun olması
  • Şirketin alacaklıları ve üçüncü kişilerin menfaatlerinin korunması

Mahkeme uygulamasında haklı sebebin tespiti konusunda titiz bir değerlendirme yapılmaktadır. Yargıtay, haklı sebebin varlığının objektif kriterlerle belirlenmesi gerektiğini ve sübjektif değerlendirmelerle yetinilemeyeceğini kararlılıkla belirtmektedir.

Ayrılma akçesinin belirlenmesi konusunda da Yargıtay'ın yaklaşımı belirleyicidir. Mahkeme, ayrılan ortağa ödenecek tutarın şirketin gerçek mali durumuna göre hesaplanması gerektiğini ve bilanço değerlerinin tek başına yeterli olmadığını vurgulamaktadır.

Limited şirketlerde ortaklıktan çıkma ve çıkarılma kurumları, Türk ticaret hukuku sisteminde ortakların haklarını koruma ile şirket istikrarını sağlama arasında denge kurulması amacını taşımaktadır. 6102 sayılı TTK'nın getirdiği düzenlemeler, mahkeme denetimi ve ağırlaştırılmış nisap gibi güvencelerle donatılmış olup, uygulamada ortaya çıkan sorunlara çözüm üretmektedir.

Bu hukuki çerçeve içerisinde, ortakların şirketten ayrılma hakları esas sözleşme hükümleri veya haklı sebeplere dayalı olarak kullanılabilirken, şirketlerin de ortaklarını çıkarma imkanı belirli koşullar altında tanınmıştır. Ayrılma akçesi hakkının korunması ve mahkeme denetimi gibi mekanizmalar, tarafların menfaatlerinin dengelenmesini sağlamaktadır. Yargı kararları ışığında şekillenmeye devam eden bu alan, limited şirket hukukunun dinamik yapısını yansıtmakta ve ticari hayatın gereksinimlerine uygun çözümler sunmaktadır.

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.