
Genel İşlem Koşullarının Yargısal Denetimi
Modern ticari hayatta yaygın olarak kullanılan genel işlem koşulları, sözleşme özgürlüğünün bir parçası olmakla birlikte, taraflar arasındaki güç dengesizliğine yol açabilmektedir. Türk Borçlar Kanunu, bu durumun önüne geçmek için kapsamlı bir denetim sistemi öngörmüştür. Bu sistem, hem tüketicilerin hem de ticari ilişkilerde güçsüz konumda bulunan tarafların korunmasını amaçlamaktadır. Makale, bu denetim mekanizmalarını detaylı olarak incelemekte ve uygulamadaki sorunlara çözüm önerileri sunmaktadır.
Genel İşlem Koşullarının Tanımı ve Hukuki Çerçevesi
Modern ticari yaşamın ayrılmaz bir parçası haline gelen genel işlem koşulları, sözleşme hukukunda özel bir düzenleme alanı oluşturmaktadır. Bu koşullar, özellikle kitle sözleşmeleri yapılan sektörlerde yaygın olarak kullanılmakta ve sözleşme özgürlüğü ile sözleşme adaleti arasında hassas bir denge kurulmasını gerektirmektedir.
TBK Madde 20 Çerçevesinde Tanım
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 20. maddesine göre genel işlem koşulları, "bir sözleşme yapılırken, düzenleyenin ileride çok sayıdaki benzer sözleşmelerde kullanılmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleri" olarak tanımlanmaktadır. Bu tanımdan hareketle, genel işlem koşulunun varlığı için üç temel unsurun bir arada bulunması gerekmektedir.
İlk unsur, önceden hazırlanma unsurudur. Genel işlem koşulları, sözleşme kurulmadan önce düzenleyen tarafın tek başına belirlediği hükümlerdir. Bu unsur, koşulların sözleşme müzakereleri sırasında değil, öncesinde hazır hale getirilmiş olmasını ifade etmektedir.
İkinci unsur, çok sayıda benzer sözleşmede kullanma niyetidir. Düzenleyen tarafın, hazırladığı bu koşulları yalnızca tek bir sözleşmede değil, ileride kuracağı benzer nitelikteki sözleşmelerde de kullanma amacı bulunmalıdır. Bu unsurun varlığı için koşulların fiilen birden fazla sözleşmede kullanılması şart değildir; böyle bir niyetin bulunması yeterlidir.
Üçüncü unsur ise tek taraflı hazırlanmadır. Genel işlem koşulları, düzenleyen tarafın tek başına belirlediği ve karşı tarafa sunduğu hükümlerdir. Karşı tarafın bu koşulların belirlenmesinde etkili bir müzakere imkanı bulunmamaktadır.
Ticari İşlemlerde Özel Düzenleme
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun 55/1-f maddesi, ticari işletmelerin genel işlem koşullarını müşterilerine bildirme yükümlülüğünü düzenlemektedir. Bu hüküm, ticari işlemlerde genel işlem koşullarının kullanımına ilişkin özel bir bilgilendirme yükümlülüğü getirmekte ve müşterilerin haklarının korunmasına yönelik bir güvence oluşturmaktadır.
Ticari ilişkilerde genel işlem koşullarının kullanımı, işlem maliyetlerinin düşürülmesi ve standardizasyon sağlanması açısından önemli avantajlar sunmaktadır. Ancak bu avantajların yanında, ekonomik güç dengesizliğinden kaynaklanan adaletsizliklerin önlenmesi için etkili denetim mekanizmalarına ihtiyaç duyulmaktadır.
Tüketici Sözleşmelerindeki Özel Konum
6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 5. maddesi, tüketici sözleşmelerindeki haksız şartları düzenlemektedir. Bu maddeye göre haksız şartlar, "tüketiciyle müzakere edilmeden sözleşmeye dahil edilen ve tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde dürüstlük kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme şartları" olarak tanımlanmaktadır.
TKHK'nın bu düzenlemesi, Türk Borçlar Kanunu'ndaki genel işlem koşulları düzenlemesinden daha spesifik bir koruma sağlamaktadır. Özellikle tüketici sözleşmelerinde müzakere edilmeyen şartların haksız şart sayılması karine olarak kabul edilmekte ve aksinin ispatı sözleşmeyi hazırlayan tarafa yüklenmektedir.
Hukuki Çerçevenin Bütünlüğü
2013 tarihli 6502 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler, genel işlem koşulları alanında kapsamlı bir koruma sistemi oluşturmaktadır. Bu sistem, hem Borçlar Kanunu'ndaki genel hükümler hem de tüketici hukuku alanındaki özel düzenlemeler aracılığıyla işlerlik kazanmaktadır.
Hukuki çerçevenin temel amacı, sözleşme özgürlüğünü korurken, taraflar arasındaki güç dengesizliğinden kaynaklanan adaletsizliklerin önlenmesidir. Bu amaçla, genel işlem koşullarının kullanımında şeffaflık, adalet ve dürüstlük ilkeleri ön plana çıkarılmaktadır.
Düzenleme, yalnızca tüketici işlemlerinde değil, tacirler arası ilişkilerde de uygulama alanı bulmaktadır. Ancak tacirlerin basiretli davranma yükümlülüğü göz önünde bulundurularak, uygulama açısından belirli farklılıklar ortaya çıkmaktadır. Bu durum, özellikle Yargıtay uygulamasında kendini göstermektedir.
Modern sözleşme hukukunun bu düzenlemeleri, 21. yüzyılın ticari gereksinimlerini karşılarken, sosyal adalet ve hukuki güvenlik ilkelerini de gözetmektedir. Genel işlem koşullarının tanımı ve hukuki çerçevesi, bu dengeyi sağlamaya yönelik temel yapı taşlarını oluşturmaktadır.
Üç Aşamalı Denetim Sistemi
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu, genel işlem koşullarının adil ve etkili bir şekilde denetlenmesi için sistematik bir yaklaşım benimsemiştir. Bu sistem, üç temel aşamalı denetim mekanizması ile güçsüz tarafın korunmasını ve sözleşme adaletinin sağlanmasını hedeflemektedir. Her bir denetim aşaması farklı kriterleri değerlendirmekte ve kendine özgü hukuki sonuçlar doğurmaktadır.
Yürürlük Denetimi
Yürürlük denetimi, genel işlem koşullarının sözleşmeye geçerli bir şekilde dahil edilip edilmediğinin belirlenmesine yöneliktir. TBK m.21 bu denetimin temel kriterlerini ortaya koymaktadır.
Genel işlem koşulunun geçerli olarak sözleşmeye dahil edilebilmesi için üç temel koşulun birlikte sağlanması gerekmektedir:
- Açık bilgilendirme yükümlülüğü: Sözleşme yapılması sırasında karşı tarafa bu koşulların varlığı hakkında açıkça bilgi verilmesi
- İçeriği öğrenme imkanı: Karşı tarafın koşulların içeriğini öğrenebilmesi için makul bir fırsat tanınması
- Kabul beyanı: Bu koşulların karşı taraf tarafından kabul edilmiş olması
Bu koşullardan herhangi birinin eksik kalması durumunda, ilgili genel işlem koşulları yazılmamış sayılma yaptırımına tabi olacaktır. Bu yaptırım, sadece sakat hükümü etkiler ve TBK m.22 uyarınca sözleşmenin geri kalan hükümleri geçerliliğini korur.
Şaşırtıcı Şart Kavramı
TBK m.21/2 önemli bir yenilik getirerek şaşırtıcı şart kavramını düzenlemiştir. Bu hükme göre, "sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır." Şaşırtıcı şart, objektif bir standart olarak değerlendirilmekte ve makul bir sözleşme tarafının bekleyemeyeceği, sözleşmenin doğal akışına aykırı düşen hükümleri kapsamaktadır.
Yorum Denetimi
TBK m.23 genel işlem koşullarının yorumlanmasında özel bir kural öngörmüştür. Bu maddeye göre, "genel işlem şartlarında yer alan bir hüküm, açık ve anlaşılır değilse veya birden çok anlama geliyorsa, düzenleyenin aleyhine ve karşı tarafın lehine yorumlanır."
Bu düzenleme Roma hukukundan gelen "in dubio contra stipulatorem" (şüphe halinde düzenleyen aleyhine yorumlama) ilkesinin modern hukuka uyarlanmış halidir. Yorum denetiminin uygulanabilmesi için:
- Genel işlem koşulu hükmünde belirsizlik bulunması
- Bu belirsizliğin farklı yorumlara açık olması
- Normal yorum kurallarının tatmin edici sonuç vermemesi gerekir
Yorum denetimi, yürürlük denetiminden geçen ancak içeriğinde belirsizlik bulunan hükümler için devreye girmektedir. Bu aşamada hüküm geçersiz sayılmaz, ancak güçsüz taraf lehine yorumlanır.
İçerik Denetimi
İçerik denetimi, genel işlem koşullarının maddi adalet açısından değerlendirildiği en kapsamlı denetim aşamasıdır. TBK m.24 ve TBK m.25 bu denetimin hukuki çerçevesini oluşturmaktadır.
TBK m.24 - Tek Taraflı Değişiklik Yasağı
TBK m.24 düzenleyene, sözleşmeyi karşı taraf aleyhine değiştirme yetkisi veren kayıtların yazılmamış sayılacağını hükme bağlamaktadır. Bu hüküm, sözleşme sonrası dengeler için kritik önem taşımaktadır.
TBK m.25 - Dürüstlük Kuralları
TBK m.25 içerik denetiminin genel standardını belirlemektedir: "Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz."
Dürüstlük kuralları değerlendirmesinde göz önünde bulundurulan unsurlar:
- Edim dengesizliği: Tarafların yükümlülükleri arasındaki aşırı dengesizlik
- Hakkaniyet: Sözleşmenin genel amacına uygunluk
- Makul beklenti: Karşı tarafın haklı olarak beklediği koşullar
- Sosyal ve ekonomik durum: Tarafların güç ilişkisi
İçerik denetiminde başarısız olan hükümler de yazılmamış sayılma yaptırımına tabi tutulur. Bu denetim aşaması, özellikle ekonomik bakımdan güçsüz tarafların korunmasında kritik rol oynamaktadır.
Üç aşamalı denetim sistemi, genel işlem koşullarının hem hukuki hem de sosyal adalete uygun şekilde kullanılmasını güvence altına almaktadır. Her bir aşama birbirini tamamlayarak, sözleşme özgürlüğü ile adalet arasındaki dengeyi sağlamaya yöneliktir.
Yargıtay Uygulaması ve Tacirler Arası İlişkiler
01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun genel işlem koşullarına ilişkin hükümleri, uygulamada özellikle tacirler arası ilişkiler açısından tartışmalara yol açmıştır. Yargıtay, bu konudaki içtihatlarında dikkat çekici bir tutum sergileyerek, tacirlere yönelik koruma mekanizmalarının uygulanmasında çekinceli bir yaklaşım benimsemiştir.
Tacirlerin Basiretli Davranma Yükümlülüğü
Yargıtay'ın bu konudaki temel yaklaşımı, tacirlerin kanuni basiretli davranma yükümlülüğü üzerine kurulmuştur. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin E.2016/9737, K.2017/5110 sayılı kararında bu tutum açıkça görülmektedir. Mahkeme, tacirlerin ticari hayatta daha deneyimli ve bilgili oldukları varsayımından hareketle, TBK'nın genel işlem koşullarına ilişkin koruyucu hükümlerinin tacirlere uygulanmasında sınırlı bir yaklaşım sergilemektedir.
Bu yaklaşımın temelinde, tacirlerin sözleşme yapma sürecinde daha dikkatli davranma, sözleşme koşullarını titizlikle inceleme ve gerektiğinde hukuki danışmanlık alma kapasitesine sahip oldukları varsayımı yatmaktadır. Dolayısıyla, tüketiciler için öngörülen koruma mekanizmalarının aynı düzeyde tacirlere uygulanmasının gerekli görülmediği yönünde bir içtihat oluşmuştur.
Sözleşme Koşullarının Müzakere Edilmesi
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin E.2015/8631, K.2016/3489 sayılı kararı, genel işlem koşulları denetiminde önemli bir kriter ortaya koymuştur. Bu karara göre, sözleşme koşullarının her birinin tartışılarak kabul edildiğini gösteren ön bilgi formunun varlığı halinde, ilgili hükümler genel işlem koşulu olarak nitelendirilemeyecektir.
Bu durum, uygulamada şu sonuçları doğurmaktadır:
- Tarafların sözleşme koşulları üzerinde gerçek anlamda müzakere yaptığının ispatı halinde, TBK'nın koruyucu hükümlerinin uygulanmayacağı
- Ön bilgi formunun düzenli bir şekilde doldurulması ve imzalanmasının, müzakere varlığının karine teşkil ettiği
- Tacirler arası ilişkilerde bu tür formalizasyonun genel işlem koşulu niteliğini ortadan kaldırabileceği
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun Yaklaşımı
YHGK K.2021/1718 sayılı karar, genel işlem koşulları konusundaki temel ilkeleri belirlemesi açısından büyük önem taşımaktadır. Bu karar, genel işlem koşullarının üç temel unsurunu net bir şekilde ortaya koymuş ve bu unsurların kümülatif olarak bulunması gerektiğini vurgulamıştır:
- Sözleşme kurulmadan önce tek yanlı olarak hazırlanması
- Birden fazla sözleşmede kullanılmak üzere düzenlenmesi
- Karşı tarafa müzakere imkanı tanınmaksızın sunulması
Genel Kurul kararı, ayrıca genel işlem koşulu niteliğindeki hükümlerin üç aşamalı denetime tabi tutulacağını ve bu denetim sonucunda geçerli olmayan hükümlerin yazılmamış sayılacağını açıkça belirtmiştir.
Uygulamadaki Sorunlu Alanlar
Yargıtay uygulamasında, özellikle bankacılık sektörü ile müşterileri arasındaki ilişkilerde genel işlem koşullarının denetimi konusunda farklı yaklaşımlar görülmektedir. Bankaların geliştirdiği imza beyanı formları ve ön bilgi prosedürlerinin hukuki geçerliliği tartışmalı olmaya devam etmektedir.
Ayrıca, tacirler arası ilişkilerde ekonomik bağımlılık durumunun varlığı halinde, Yargıtay'ın koruyucu hükümları uygulamaya daha eğilimli olduğu gözlenmektedir. Bu durumda, taraflardan birinin diğerine karşı güçsüz konumda bulunması, genel işlem koşulları denetiminin daha katı bir şekilde yapılmasına yol açmaktadır.
Zamansal Uygulama Meselesi
6098 sayılı TBK'nın 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girmesiyle birlikte, genel işlem koşullarına ilişkin yeni hükümlerin hangi sözleşmelere uygulanacağı konusu da tartışmalıdır. Yargıtay, genel olarak bu hükümlerin yürürlük tarihinden sonra kurulan sözleşmelere uygulanacağını kabul etmektedir. Ancak, öğretide bu hükümlerin kamu düzeni niteliğinde olması nedeniyle tüm işlemlere uygulanması gerektiği yönünde görüşler de bulunmaktadır.
Yazılmamış Sayılma Yaptırımı ve Hukuki Sonuçları
Yazılmamış sayılma yaptırımı, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun genel işlem koşullarının denetiminde öngördüğü temel yaptırım türüdür. Bu yaptırım, denetimlerden geçemeyen genel işlem koşullarının sözleşme kapsamından çıkarılması anlamına gelmekte ve Türk hukuk sisteminde kendine özgü bir hukuki sonuç doğurmaktadır.
Yazılmamış Sayılma Yaptırımının Uygulanma Koşulları
TBK madde 21 ve devamı hükümleri uyarınca yazılmamış sayılma yaptırımı çeşitli durumlarda devreye girmektedir. Genel işlem koşulunun karşı tarafa açıkça bildirilmemesi, içeriğini öğrenme imkanının tanınmaması veya kabul edilmemesi durumunda bu yaptırım uygulanır. Ayrıca TBK madde 21/2 uyarınca sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan şaşırtıcı şartlar da aynı yaptırıma tabi tutulur.
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin E.2016/15199, K.2018/1308 sayılı kararında belirtildiği üzere, yazılmamış sayılma yaptırımının uygulanabilmesi için genel işlem koşulunun varlığının tespiti ve denetim şartlarının yerine getirilmemesi gerekir. Bu karar, yaptırımın objektif koşullara bağlanması gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Yazılmamış Sayılmanın Hukuki Niteliği
Yazılmamış sayılma yaptırımının hukuki niteliği öğretide ve uygulamada tartışmalıdır. Yargıtay 19. Hukuk Dairesi'nin E.2017/2603, K.2018/4681 sayılı kararında da bu tartışmanın yansımaları görülmektedir. Türk hukuk sisteminde mevcut geçersizlik türleri yokluk, kesin hükümsüzlük, iptal edilebilirlik ve noksanlık olup, yazılmamış sayılmanın bu kategoriler içindeki yeri belirsizlik arz etmektedir.
Bir görüşe göre yazılmamış sayılma yokluk anlamına gelmekte, başka bir görüşe göre ise kesin hükümsüzlük ifade etmektedir. Ancak hakim görüş, bunun kendine özgü bir yaptırım olduğu yönündedir. Bu yaptırım, geçersiz hükmün hiç yazılmamış gibi kabul edilmesi sonucunu doğurur ve sözleşmenin geri kalanının geçerliliğini etkilemez.
Sözleşmenin Geri Kalanının Akıbeti
TBK madde 22 hükmü, yazılmamış sayılan genel işlem koşulları haricinde sözleşmenin diğer hükümlerinin geçerliliğini koruduğunu açıkça düzenlemektedir. Bu düzenleme, kısmi geçersizlik ilkesinin bir uygulamasıdır ve sözleşmenin bütünüyle sona ermesinin önüne geçmektedir.
Yazılmamış sayılan hükmün yarattığı boşluk, hakim tarafından sırasıyla yedek hukuk kuralları, örf ve adet hukuku veya hakimin hukuk yaratması yoluyla doldurulur. Bu yaklaşım, sözleşme ilişkisinin devamını sağlayarak tarafların menfaatlerini korumaktadır.
Yargıtay Uygulamasındaki Gelişmeler
Yargıtay uygulamasında yazılmamış sayılma yaptırımının somut uygulanışı konusunda önemli kararlar bulunmaktadır. 818 sayılı eski Borçlar Kanunu döneminde Yargıtay, genel işlem koşullarına müdahaleyi kamu düzeni, ahlaka aykırılık, kişiliğin korunması ve sosyal adalet gibi farklı hukuki dayanaklar üzerinden gerçekleştirmekteydi.
6098 sayılı TBK'nın yürürlüğe girmesiyle birlikte bu yaklaşım yerini sistematik ve öngörülebilir bir denetim mekanizmasına bırakmıştır. Yargıtay kararları, yaptırımın uygulanmasında objektif kriterlerin esas alınması gerektiğini vurgulamakta ve keyfi uygulamaların önüne geçmektedir.
İspat Yükü ve Usul Hükümları
Yazılmamış sayılma yaptırımının uygulanmasında ispat yükü, genel işlem koşullarını kullanan tarafa aittir. Bu taraf, koşullar hakkında açıkça bilgi verdiğini, içeriği öğrenme imkanı tanıdığını ve karşı tarafın bu koşulları kabul ettiğini ispat etmekle yükümlüdür.
Özellikle bankacılık sektöründe geliştirilen bilgilendirme yöntemlerinin yeterliliği bu bağlamda tartışmalı olmaktadır. Yargıtay, sadece formal bilgilendirmenin yeterli olmadığını, gerçek anlamda müzakere imkanının tanınması gerektiğini vurgulamaktadır.
Sonuç ve Değerlendirme
Genel işlem koşullarının denetimi ve yazılmamış sayılma yaptırımı, sözleşme adaleti ve hakkaniyetin sağlanması açısından kritik önem taşımaktadır. 6098 sayılı TBK'nın getirdiği üç aşamalı denetim sistemi, sözleşme özgürlüğü ilkesi ile güçsüz tarafın korunması arasında adil bir denge kurmayı amaçlamaktadır.
Bu sistemin etkin işleyebilmesi için Yargıtay uygulamasının tutarlılığının sağlanması ve özellikle tacirler arası ilişkilerde uygulama kriterlerinin netleştirilmesi gerekmektedir. Yazılmamış sayılma yaptırımı, modern ticari hayatın gerekliliklerini karşılarken taraf menfaatlerinin korunmasında önemli bir araç olarak işlev görmekte ve hukuki güvenliğin tesisine katkı sağlamaktadır.