
Göçmen Kaçakçılığı Cezası Nedir
Göçmen kaçakçılığı suçu, günümüzde uluslararası toplumu yakından ilgilendiren önemli bir hukuki meseledir. Türkiye'nin coğrafi konumu nedeniyle bu suç türüyle sıkça karşılaşılmakta olup, konunun hukuki boyutlarının doğru anlaşılması büyük önem taşımaktadır. Bu makalede, TCK 79. maddede düzenlenen göçmen kaçakçılığı suçunun unsurları, ceza oranları, nitelikli halleri ve Yargıtay içtihatları detaylı olarak incelenmektedir.
Göçmen Kaçakçılığı Suçunun Tanımı ve Hukuki Dayanakları
Suçun Kanuni Tanımı
Göçmen kaçakçılığı suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 79. maddesinde düzenlenmiş olup, çağdaş ceza hukuku sistemimizde uluslararası suçlar kategorisinde yer alan önemli bir suç türüdür. Bu suç türü, Türk ceza hukuku tarihinde nispeten yeni sayılabilecek bir düzenleme olup, küreselleşen dünyada artan göç hareketleri ve buna bağlı olarak ortaya çıkan hukuksuz fiillere karşı geliştirilmiş bir cezai tepkidir.
TCK madde 79 uyarınca göçmen kaçakçılığı suçu, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadıyla gerçekleştirilen üç temel seçimlik hareketi kapsamaktadır. Bu hareketler yasal olmayan yollardan bir yabancının ülkeye sokulması, ülkede kalmasına imkan sağlanması ya da bir Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlanması şeklinde tanımlanmıştır.
Suçun en karakteristik özelliği, failin maddi menfaat elde etme amacı taşımasıdır. Bu unsur, suçun oluşması için mutlak gerekli olan özel kast unsurudur ve fiilen menfaatin elde edilmesi değil, bu amaçla hareket edilmesi yeterlidir. Kanun koyucu bu düzenleme ile insani gerekçelerle yardım eden kimselerin cezalandırılmasını engellemiş, suçun kapsamını kar amacı güden faaliyetlerle sınırlandırmıştır.
Uluslararası Hukuki Dayanaklar
Göçmen kaçakçılığı suçunun Türk hukuk sistemine dahil edilmesi, uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerin bir sonucudur. Bu suç türü ilk kez 3 Ağustos 2002 tarihli ve 4771 sayılı kanunla 765 sayılı eski Türk Ceza Kanunu'na eklenmiş, ardından 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu'nda da korunarak güncel halini almıştır.
Suçun uluslararası hukuki temelini Birleşmiş Milletler tarafından 12-13 Aralık 2000 tarihlerinde Palermo'da düzenlenen konferansta kabul edilen "Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi" ve buna ek "Kara, Deniz ve Hava Yoluyla Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokol" oluşturmaktadır.
Türkiye, bu uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmek amacıyla 30 Ocak 2003 tarihli ve 4800 sayılı yasa ile Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ni, 30 Ocak 2003 tarihli ve 4803 sayılı yasa ile de Göçmen Kaçakçılığına Karşı Protokol'ü onaylamıştır. Bu onay işlemleri, Türkiye'nin göçmen kaçakçılığı ile mücadelede uluslararası işbirliğine verdiği önemi göstermektedir.
Palermo Protokolü, göçmen kaçakçılığını "doğrudan veya dolaylı olarak mali çıkar veya diğer maddi çıkar elde etmek amacıyla bir kişinin vatandaşı olmadığı veya sürekli oturma iznine sahip bulunmadığı bir devlete yasadışı girişini sağlamak" şeklinde tanımlamıştır. Türk hukuku da bu tanımla uyumlu bir düzenleme benimsemiştir.
Korunan Hukuki Değer
Göçmen kaçakçılığı suçu ile korunan birincil hukuki değer, devletin egemenlik hakları ile kamu düzeni ve kamu güvenliğidir. Devletlerin, kendi sınırları içinde kimin bulunabileceğini belirleme yetkisi, egemenlik haklarının temel unsurlarından biridir. Bu suç türü, işte bu temel devlet yetkisini ihlal eden fiilleri cezalandırmaktadır.
6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu, ülkeye yasal giriş-çıkış şartlarını detaylı olarak düzenlemekte ve bu şartların ihlalini önleyici tedbirler öngörmektedir. Göçmen kaçakçılığı suçu, bu yasal çerçevenin cezai yaptırımla desteklenen boyutunu oluşturmaktadır.
Suçla korunan ikincil hukuki değer ise uluslararası toplum düzenidir. Yargıtay'ın yerleşik içtihatına göre, göçmen kaçakçılığı suçunda hukuki anlamda mağdur göçmenler değil, uluslararası toplumun tamamıdır. Bu yaklaşım, suçun sadece ulusal değil, uluslararası boyutu olan bir suç türü olduğunu göstermektedir.
Karma nitelik taşıyan bu suç türünde, bir yandan göçmenlerin temel haklarının korunması, diğer yandan devletlerin egemenlik haklarının güvence altına alınması hedeflenmektedir. Bu ikili koruma anlayışı, suçun hem bireysel hem de toplumsal boyutunun bulunduğunu ortaya koymaktadır.
Suçla korunan hukuki değerlerin çoklu yapısı, cezalandırma politikasının da bu doğrultuda şekillendirilmesini gerektirmektedir. Nitekim kanun koyucu, göçmenlerin hayatını tehlikeye atan veya onur kırıcı muameleye maruz bırakan hallerde ceza artırımı öngörmek suretiyle, insan hakları boyutunu da güçlendirmiştir.
Suçun Unsurları ve Seçimlik Hareketler
Göçmen kaçakçılığı suçunun doğru şekilde anlaşılabilmesi için suçun unsurlarının ve kanunda öngörülen seçimlik hareketlerin detaylı olarak incelenmesi gerekmektedir. TCK madde 79'da düzenlenen bu suç türü, hem maddi hem de manevi unsurları bünyesinde barındıran karma yapıda bir suç olarak karşımıza çıkmaktadır.
Maddi Unsurlar
Göçmen kaçakçılığı suçunun maddi unsurları, suçun somut dünyada gerçekleşmesi için gerekli olan objektif şartları ifade etmektedir. Bu kapsamda fail, mağdur ve fiil olmak üzere üç temel maddi unsur bulunmaktadır.
Fail bakımından herhangi bir sınırlama getirilmemiş olup, bu suçu hem Türk vatandaşları hem de yabancılar işleyebilmektedir. Failin herhangi bir özel sıfata sahip olması aranmamakta, genel fail sıfatı yeterli görülmektedir.
Mağdur konusunda ise doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında önemli bir ayrım yapılmaktadır. Yargıtay 18. Ceza Dairesi'nin 2015/28 sayılı kararında belirtildiği üzere, göçmen kaçakçılığında korunan hukuki yarar uluslararası toplum düzeni olup, göçmenler suçun konusunu oluşturmakta, hukuki anlamda mağdur ise devlet ve uluslararası toplum olmaktadır.
Fiil unsuru ise kanunda belirtilen seçimlik hareketlerden birinin gerçekleştirilmesiyle oluşmaktadır. Bu hareketlerin yasal olmayan yollarla gerçekleştirilmesi zorunlu olup, 5682 sayılı Pasaport Yasası'nın 1. maddesi uyarınca belirlenen yasal giriş-çıkış yollarının dışında kalınan her türlü hareket yasal olmayan yol olarak kabul edilmektedir.
Manevi Unsurlar
Göçmen kaçakçılığı suçu özel kastla işlenebilen bir suç türüdür. Suçun manevi unsuru, genel kasın yanı sıra "doğrudan doğruya veya dolaylı olarak maddi menfaat elde etmek maksadı" şeklinde özel bir amaç unsuru içermektedir.
Genel kast kapsamında failin, gerçekleştirdiği fiilin göçmen kaçakçılığı oluşturduğunu bilmesi ve bu sonucu istemesi gerekmektedir. Failin, taşıdığı kişilerin yasa dışı statüde olduğunu bilmesi ve bu duruma rağmen eylemine devam etmesi kastın varlığını göstermektedir.
Özel maksat olan maddi menfaat elde etme amacı, suçun en karakteristik özelliğini oluşturmaktadır. Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin 2014/4908 sayılı kararında vurgulandığı üzere, bu amacın kesin ve inandırıcı delillerle ispatlanması zorunludur. Maddi menfaatin fiilen elde edilmesi şart olmayıp, bu amaçla hareket edilmiş olması yeterlidir.
İnsani düşüncelerle veya yardım amacıyla yapılan eylemler bu suçu oluşturmamaktadır. Yargıtay'ın yerleşik içtihadına göre, akrabalık bağları veya insani kaygılarla yapılan yardımlarda maddi menfaat kastının ayrıca ispatlanması gerekmektedir.
Seçimlik Hareket Türleri
TCK madde 79/1 uyarınca göçmen kaçakçılığı suçu üç farklı seçimlik hareketle işlenebilmektedir. Bu seçimlik hareketlerden herhangi birinin gerçekleştirilmesi suçun oluşması için yeterli olup, birden fazla hareketin gerçekleştirilmesi halinde tek suç oluşur.
TCK madde 79/1-a uyarınca birinci seçimlik hareket, "bir yabancının yasal olmayan yollardan ülkeye sokulması"dır. Bu hareket, yabancının Türkiye sınırları içerisine yasal olmayan yollarla girişinin sağlanmasını ifade etmektedir. Yasal giriş yolları dışında kalan her türlü sınır geçişi bu kapsamda değerlendirilmektedir.
İkinci seçimlik hareket ise "ülkeye girmiş bir yabancının ülkede kalmasına imkan sağlanması"dır. Bu durum, yasal veya yasal olmayan yollarla ülkeye girmiş ancak kalış süresi dolan veya kalış izni bulunmayan yabancıların ülkede kalmalarının sağlanmasını kapsamaktadır. Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2020/279 sayılı kararında belirtildiği üzere, kaçak göçmen çalıştırarak ülkede kalmalarına neden olmak da bu kapsamda değerlendirilmektedir.
TCK madde 79/1-b uyarınca üçüncü seçimlik hareket, "bir Türk vatandaşı veya yabancının yurt dışına çıkmasına imkan sağlanması"dır. Bu hareket hem Türk vatandaşları hem de yabancılar için geçerli olup, yasal çıkış yolları dışında yurt dışına çıkışın organize edilmesini ifade etmektedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 2012/8-322 esas, 2012/221 karar sayılı kararında belirtildiği üzere, yurt dışına çıkışa imkan sağlama bakımından netice, ülke sınırlarının dışına çıkılmasıyla gerçekleşmektedir. Göçmenlerin geçici olarak saklanması eylemi, "ülkede kalmaya imkan sağlama" değil, "yurt dışına çıkartmaya imkan sağlama" kapsamında değerlendirilmektedir.
TCK madde 79/1'in son cümlesinde yer alan özel düzenlemeye göre, göçmen kaçakçılığı suçuna teşebbüs halinde dahi tamamlanmış suç gibi cezalandırma yapılmaktadır. Bu düzenleme, suçun önemine ve uluslararası boyutuna dikkat çekerek, teşebbüs aşamasında kalan fiillerin de tam cezayla karşılanacağını öngörmektedir.
Ceza Oranları ve Nitelikli Haller
Göçmen kaçakçılığı suçunun ceza sistematiği, suçun ağırlığına ve işlenme şekline göre farklılaşan bir yapıya sahiptir. TCK 79. maddede öngörülen ceza oranları, hem caydırıcılık hem de suçun toplumsal zararıyla orantılılık ilkesi gözetilerek belirlenmiştir.
Temel Ceza
TCK 79/1 maddesine göre, göçmen kaçakçılığı suçunun temel hali için 3 yıldan 8 yıla kadar hapis cezası ve bin günden onbin güne kadar adli para cezası öngörülmüştür. Bu ceza oranları, suçun uluslararası boyutu ve kamu düzenine verdiği zarar dikkate alınarak tespit edilmiştir.
Temel cezanın belirlenmesinde dikkat edilmesi gereken hususlar şunlardır:
- Maddi menfaat elde etme maksadı: Failin elde ettiği veya elde etmeyi planladığı maddi menfaatin miktarı, ceza tayininde önemli bir faktördür
- Kaçakçılığa konu olan kişi sayısı: Birden fazla göçmenin kaçakçılığına aracı olunması durumunda, suçun toplumsal zararı artmaktadır
- Kullanılan yöntem: Göçmenlerin taşınma şekli ve güvenlik önlemlerinin ihmal edilme derecesi ceza tayininde göz önünde bulundurulur
Hapis cezası adli para cezasına çevrilemez ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kararı verilemez. Aynı şekilde erteleme müessesesi de bu suç türünde uygulanamaz. Bu durum, kanun koyucunun göçmen kaçakçılığı suçuna verdiği önemi göstermektedir.
Ceza Artırım Halleri
TCK 79/2 maddesi, suçun mağdurların hayatı bakımından tehlike oluşturması veya onur kırıcı bir muameleye maruz bırakılması halinde özel bir düzenleme getirmektedir. Bu durumda, verilecek ceza yarısından üçte ikisine kadar artırılır.
Hayat için tehlike oluşturan durumlar şunlardır:
- Denize elverişli olmayan bot veya teknelerle göçmen taşınması
- Havalandırması yetersiz olan kapalı araçlarda uzun süre taşıma
- Güvenlik önlemlerinin hiçe sayılması
- Aşırı kalabalık ortamlarda taşıma işlemi
Onur kırıcı muamele kavramı ise şu şekillerde ortaya çıkabilir:
- Göçmenlerin insanlık dışı koşullarda barındırılması
- Temel ihtiyaçların karşılanmaması
- Göçmenlere karşı şiddet uygulanması
- İnsan onuruna yakışmayan davranışlarda bulunulması
Yargıtay 4. Ceza Dairesi 2024/13924 sayılı kararında, aracın kapasitesinin üstünde göçmen taşınması durumunun onur kırıcı muamele olarak değerlendirildiği belirtilmiştir.
Örgütlü Suç Düzenlemesi
TCK 79/3 maddesi, 2019 yılında yapılan değişiklik ile güncel halini almıştır. Bu fıkra kapsamında iki farklı artırım hali düzenlenmiştir:
Birden fazla kişi tarafından işlenme hali: Suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi durumunda, verilecek ceza yarısına kadar artırılır. Bu düzenleme, suçun organize bir şekilde işlenmesini caydırmak amacı taşımaktadır.
Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenme hali: Bu durumda ceza yarısından bir katına kadar artırılır. Örgütlü suç kapsamında değerlendirilmesi için:
- TCK 314. maddede tanımlanan suç örgütü varlığının ispatlanması
- Suçun örgütün faaliyeti çerçevesinde işlendiğinin gösterilmesi
- Fail ile örgüt arasındaki bağın ortaya konulması gereklidir
Örgütlü şekilde işlenen göçmen kaçakçılığı suçlarında görevli mahkeme Ağır Ceza Mahkemesi olur ve ceza infaz oranı dörtte üç şeklinde uygulanır.
Tüzel kişi faaliyeti çerçevesinde işlenme: 2019 değişikliği ile eklenen bu düzenleme, tüzel kişilerin göçmen kaçakçılığında kullanılması halinde güvenlik tedbirlerinin uygulanacağını öngörmektedir.
Ceza artırım hallerinin uygulanmasında, somut olayın özelliklerine göre değerlendirme yapılması esastır. Yargıç, hem suçun işleniş şekli hem de ortaya çıkan zarar dikkate alınarak ceza miktarını belirler. Bu sistemde, suçun ağırlaşan koşulları ile cezanın orantılı olarak artırılması ilkesi benimsenmiştir.
Yargılama Süreci ve Muhakeme Hükümleri
Göçmen kaçakçılığı suçunun yargılama süreci, suçun niteliği ve işleniş şekline göre farklı mahkemelerde görülmektedir. Bu bölümde, suçun yargılanması sürecindeki temel hukuki kurallar, görevli mahkemeler ve ceza infaz sistemine ilişkin düzenlemeler detaylı olarak ele alınacaktır.
Görevli Mahkemeler
Göçmen kaçakçılığı suçunun yargılanmasında görevli mahkeme, suçun işleniş şekline göre değişmektedir. TCK madde 79'un temel şekli için Asliye Ceza Mahkemesi görevlidir. Bu durum, suçun basit halinin orta dereceli bir suç olarak değerlendirilmesinin sonucudur.
Ancak suçun örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde görev Ağır Ceza Mahkemesi'ne geçmektedir. Bu ayırım, örgütlü suçların toplumsal tehlikesi ve karmaşıklığı göz önünde bulundurularak yapılmıştır. TCK madde 79/3 uyarınca örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen göçmen kaçakçılığı suçları, daha ağır cezai yaptırımları gerektirdiği için Ağır Ceza Mahkemesi'nin uzmanlık alanına girmektedir.
Elkoyma yetkisi açısından da önemli ayırımlar bulunmaktadır. Suçta kullanılan araçlara elkoyma kararı CMK madde 123 ve 127/1 uyarınca Sulh Ceza Hakimliği tarafından verilirken, suçtan elde edilen değerlere elkoyma yetkisi Ağır Ceza Mahkemesi'ne aittir. Bu düzenleme, Yargıtay 18. Ceza Dairesi'nin 2015/4209 sayılı kararıyla netlik kazanmıştır.
Dava Zamanaşımı ve Diğer Hükümler
Göçmen kaçakçılığı suçu için dava zamanaşımı süresi 15 yıl olarak belirlenmiştir. Bu süre, suçun işlendiği tarihten itibaren başlar ve bu süre içinde kamu davası açılmadığı takdirde kovuşturma yapılamaz.
Suç şikayete tabi değildir ve re'sen takip edilir. Bu durum, suçun kamu düzenini ve devletin egemenlik haklarını ihlal eden bir fiil olmasından kaynaklanmaktadır. Aynı şekilde uzlaşma kapsamında da yer almamaktadır. CMK'da düzenlenen uzlaşma müessesesi bu suç türü için uygulanamaz.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması (HAGB) kurumu göçmen kaçakçılığı suçu için uygulanamaz. Bunun nedeni, suçun alt sınırının 3 yıl olması ve HAGB'nin uygulanabilmesi için öngörülen koşulları karşılamamasıdır. Aynı şekilde hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi ve erteleme kurumları da bu suç için uygulanamaz.
Etkin pişmanlık hükmü göçmen kaçakçılığı suçu için öngörülmemiştir. Bu durum, suçun tamamlanma anından itibaren failin pişmanlığının hukuki sonuç doğurmaması anlamına gelmektedir.
Mükerrer suç hükümleri uygulanabilir olup, daha önce kasıtlı suçtan hüküm giymiş kişiler için ceza artırımı söz konusu olabilmektedir.
Ceza İnfaz Oranları
Göçmen kaçakçılığı suçunun ceza infaz oranları, suçun işleniş şekline göre farklılık göstermektedir. Temel hal için infaz oranı üçte iki (2/3) olarak uygulanmaktadır. Bu oran, hükümlünün cezasının üçte ikisini çektikten sonra şartlı salıverilme imkanına kavuşabileceği anlamına gelmektedir.
Örgütlü şekilde işlenen göçmen kaçakçılığı suçları için infaz oranı dörtte üç (3/4)tür. Bu artırım, örgütlü suçların toplumsal tehlikesi ve tekrarlama riskinin yüksekliği göz önünde bulundurularak öngörülmüştür. 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un ilgili hükümleri çerçevesinde bu oranlar kesin olarak uygulanmaktadır.
Denetimli serbestlik kurumu göçmen kaçakçılığı hükümlüleri için de uygulanabilmektedir. Ancak bu süreçte hükümlülerin bulundukları yerin emniyet makamlarına düzenli olarak başvurma yükümlülüğü bulunmaktadır.
İyi hal indirimi genel hükümler çerçevesinde uygulanabilir olup, infaz sürecinde gösterilen olumlu davranışlar ceza süresinin kısaltılmasına neden olabilmektedir. Ancak bu indirimler yukarıda belirtilen temel infaz oranlarını etkilemez.
Koşullu salıverilme sonrasında denetim süresi, hükümlülerin toplumsal uyumlarının sağlanması ve suçun tekrarlanmaması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu süreçte sosyal hizmet uzmanları ve denetim memurları aktif rol oynamaktadır.
Önemli Yargıtay Kararları ve İçtihatlar
Göçmen kaçakçılığı suçunun uygulamadaki yorumu ve kapsamının belirlenmesinde Yargıtay kararları kritik öneme sahiptir. Yüksek mahkemenin içtihatları, suçun unsurlarının netleşmesi, sınırlarının çizilmesi ve benzer suçlardan ayrımının yapılması açısından hukukçular ve uygulayıcılar için temel referans noktalarını oluşturmaktadır.
Maddi Menfaat Kastına İlişkin Kararlar
Yargıtay Ceza Genel Kurulu K.2020/279 sayılı kararı, göçmen kaçakçılığı suçunun maddi menfaat unsuru açısından emsal teşkil etmektedir. Bu kararda yüksek mahkeme, kaçak göçmen çalıştırma ve sigorta-vergi masraflarından kaçınma yoluyla menfaat elde etmenin göçmen kaçakçılığı suçunu oluşturduğunu açık şekilde belirtmiştir. Bu yaklaşım, suçun kapsamının yalnızca sınır geçirme eyleminden ibaret olmadığını, ülke içerisinde göçmenlerin yasadışı durumlarının devamına katkı sağlanmasının da suç teşkil ettiğini ortaya koymaktadır.
Yargıtay kararlarında maddi menfaat kastının kesin ve inandırıcı delillerle ispatlanması gerektiği sürekli vurgulanmaktadır. Yargıtay 9. CD 2014/4908 sayılı kararında, yakın akrabalar arasında yapılan taşımalarda dahi maddi menfaat amacının ayrıca ispatlanması zorunluluğu belirtilmiştir. Bu içtihat, insani düşüncelerle yapılan yardımların suçu oluşturmayacağı prensibini güçlendirmektedir.
Yargıtay 18. CD 2015/49 sayılı kararında ise, maddi menfaat kastının somut delillerle araştırılması gerekliliği üzerinde durulmuş ve insani amaçla yardım eden kişilerin cezalandırılmaması gerektiği vurgulanmıştır. Bu yaklaşım, suçun subjektif unsuru olan özel maksadın titizlikle değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir.
Teşebbüs ve Tamamlanmaya İlişkin Kararlar
Yargıtay Ceza Genel Kurulu - Esas: 2012/8-322, Karar: 2012/221 sayılı kararı, göçmen kaçakçılığı suçunda teşebbüs aşaması ve seçimlik hareketlerin değerlendirilmesi açısından temel içtihattır. Bu kararda, sanığın İran uyruklu göçmenleri Van'dan İstanbul'a getirerek yurt dışına çıkarmaya çalışması olayında, göçmenler yurt dışına çıkarılmadan yakalandığı için suçun teşebbüs aşamasında kaldığı belirlenmiştir.
Ceza Genel Kurulu bu kararında önemli hukuki tespitlerde bulunmuştur:
- TCK 79. maddesi üç seçimlik hareket içermektedir: ülkeye sokma, ülkede kalmasına imkan sağlama ve yurt dışına çıkmasına imkan sağlama
- Yurt dışına çıkmaya imkan sağlama bakımından netice, ülke sınırlarının dışına çıkılmasıyla gerçekleşmektedir
- Geçici olarak saklama eylemi "ülkede kalmaya imkan sağlama" değil, "yurt dışına çıkartmaya imkan sağlama" kapsamında değerlendirilmelidir
Yargıtay 18. CD 2015/3863 sayılı kararında ise, göçmen kaçakçılığına teşebbüsün tamamlanmış suç gibi cezalandırılacağı ve mağdurları başkasına teslimden sonraki olaylardan sanığın sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir.
İnsan Ticareti ile Ayırıma İlişkin Kararlar
Yargıtay içtihatları, göçmen kaçakçılığı ile insan ticareti suçları arasındaki ayrımın netleştirilmesinde önemli rol oynamıştır. Yargıtay 18. CD 2015/28 sayılı kararında, göçmen kaçakçılığında korunan hukuki yararın uluslararası toplum düzeni olduğu ve göçmenlerin suçun konusunu oluşturduğu belirtilmiştir. Bu tespit, göçmenlerin mağdur değil suçun konusu olduğunu açıklığa kavuşturmuştur.
Yargıtay kararlarında vurgulanan temel ayrım noktaları şunlardır:
- Göçmen kaçakçılığında mağdurun rızası vardır ve amaç sınırdan geçirmedir
- İnsan ticaretinde sömürü amacı vardır ve mağdurun rızası yoktur veya sakatlıdır
- Göçmen kaçakçılığında ilişki sınır geçildikten sonra sona ererken, insan ticaretinde devam eder
Yargıtay 9. CD 2013/3031 sayılı kararında ise, Türkiye dışında bir ülkeden başka ülkeye göçmen götürmenin TCK 79 kapsamında suç oluşturmayacağı belirtilerek, suçun territorial sınırları çizilmiştir.
Sonuç olarak, Yargıtay içtihatları göçmen kaçakçılığı suçunun unsurlarının netleşmesi, uygulamada karşılaşılan sorunların çözümü ve hukuki güvenliğin sağlanması açısından vazgeçilmez öneme sahiptir. Bu kararlar, hem uygulayıcılar hem de hukukçular için suçun sınırlarını belirleyen temel referans noktalarını oluşturmakta, maddi menfaat kastının ispatı, teşebbüs aşamaları ve benzer suçlardan ayrım konularında açık kriterler sunmaktadır. Yargıtay'ın yerleşik içtihatları, göçmen kaçakçılığı suçunun objektif ve sübjektif unsurlarının doğru değerlendirilmesi için gerekli hukuki altyapıyı sağlamaktadır.