
Dijital Platform Çalışan Statüsü
Dijital dönüşümün çalışma hayatına getirdiği en önemli değişikliklerden biri platform ekonomisidir. Uber, Yemeksepeti, Armut gibi dijital platformlar aracılığıyla çalışan milyonlarca kişinin hukuki statüsü belirsizliğini korumaktadır. Bu çalışanlar işçi mi, bağımsız çalışan mı yoksa yeni bir istihdam kategorisine mi dahil edilmelidir? Türk hukukunda henüz net düzenlemeler bulunmazken, Avrupa'da önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Platform çalışanlarının hakları, iş güvencesi ve sosyal güvenlik konularındaki belirsizlikler acil çözüm beklemektedir.
Dijital Platform Çalışması Kavramı ve Özellikleri
Platform Çalışmasının Tanımı
Dijital platform çalışması, teknolojik gelişmelerin çalışma hayatına getirdiği en önemli yeniliklerden biridir. 2006 yılında ilk kez "crowdsourcing" kavramı ile literatüre giren bu çalışma modeli, internet tabanlı dijital platformlar aracılığıyla gerçekleştirilen iş görme faaliyetlerini ifade etmektedir. Platform çalışması, geleneksel işveren-işçi ilişkisinden farklı olarak, dijital teknolojilerin sunduğu imkanlarla işgücü arzı ve talebinin eşleştirilmesini sağlayan yenilikçi bir istihdam modelidir.
Bu çalışma biçimi, mobil uygulamalar veya web tabanlı platformlar aracılığıyla hizmet sunan bireylerin, çalışma süreleri ve iş ilişkilerinin büyük ölçüde algoritmalar tarafından belirlenmesi esasına dayanmaktadır. Dijital platformlar, işgücü arzı ve talebinin eşleştirilmesini sağlayan sanal varlıklar olarak işlev görmekte ve geleneksel iş organizasyonlarından farklı bir yapı sunmaktadır.
Platform çalışması kavramı, dijital platformlar ve uygulamalar aracılığıyla gerçekleştirilen, farklı vasıf seviyelerinde işleri kapsayan geniş bir çalışma spektrumunu içermektedir. Bu model, özellikle ulaşım, lojistik, paket teslimatı, ev hizmetleri, özel ders verme ve yazılım geliştirme gibi sektörlerde yaygın olarak kullanılmaktadır.
Çalışma Modelinin Yapısı
Platform çalışmasının en karakteristik özelliği üç aktörlü ilişki yapısına sahip olmasıdır. Bu yapıda müşteri, platform sağlayıcı ve çalışan olmak üzere üç temel aktör bulunmaktadır. Geleneksel çalışma ilişkilerindeki ikili yapıdan farklı olarak, bu üçlü ilişki modeli platform ekonomisinin temelini oluşturmaktadır.
Müşteri, hizmet talebinde bulunan ve platform aracılığıyla ihtiyacını karşılamaya çalışan taraftır. Platform sağlayıcı, dijital altyapıyı sunan, müşteri ile çalışanı bir araya getiren ve genellikle komisyon karşılığında aracılık hizmeti veren kuruluştur. Çalışan ise platform üzerinden iş alarak hizmet sunan bireydir.
Platform çalışması temelde iki ana forma ayrılmaktadır. İlki, internet üzerinden bilgisayar aracılığıyla yerine getirilen sanal çalışma (crowdsourcing) modelidir. Amazon Mechanical Turk, Upwork gibi platformlar bu kategoriye örnek verilebilir. İkincisi ise talep üzerine konum tabanlı çalışma modelidir. Bu modelde müşterinin coğrafi çevresinde bulunan platform çalışanı görevi ifa etmektedir. Uber, Yemeksepeti, Armut gibi platformlar bu kategoride yer almaktadır.
Konum tabanlı dijital platformlar, dijital platform aracılığıyla talebe bağlı olarak gerçek alemde iş görme ediminin ifa edilmesini sağlayan platformlardır. Bu platformlarda algoritmik yönetim sistemi devreye girmekte ve çalışanların iş alma süreçleri, performans değerlendirmeleri ve ücretlendirme sistemleri büyük ölçüde algoritmalarca belirlenmektedir.
Avantaj ve Dezavantajları
Platform çalışmasının avantajları arasında önemli unsurlar bulunmaktadır. Esneklik bu modelin en çekici özelliklerinden biridir. Çalışanlar kendi çalışma saatlerini belirleyebilme, istedikleri zaman çalışıp istedikleri zaman dinlenebilme imkanına sahiptir. Erişim kolaylığı sayesinde geleneksel iş arama süreçlerinden farklı olarak, mobil uygulama indirmek kadar basit bir işlemle çalışmaya başlanabilmektedir.
Platform çalışması, ek gelir elde etme imkanı sunarak özellikle öğrenciler, emekliler ve ana işi olan kişiler için cazip bir seçenek haline gelmektedir. Ayrıca coğrafi sınırların ortadan kalkması ile çalışanlar dünyanın farklı yerlerindeki müşterilere hizmet sunabilme olanağına kavuşmaktadır.
Ancak bu çalışma modelinin önemli dezavantajları da bulunmaktadır. İş güvencesinden yoksunluk en kritik sorunlardan biridir. Platform çalışanları geleneksel iş ilişkilerinde sağlanan iş güvencesine sahip olmamakta, iş sürekliliği ve hakları konusunda birçok zorlukla karşılaşmaktadır.
Sosyal haklardan mahrumiyet bir diğer önemli dezavantajdır. Platform çalışanları genellikle bağımsız yüklenici veya serbest meslek sahibi olarak sınıflandırıldığından, işsizlik sigortası, sağlık sigortası, emeklilik hakları gibi sosyal güvenlik haklarından yararlanamamaktadır.
Sendikal korumadan yoksunluk ve algoritmik yönetim nedeniyle çalışma koşulları üzerinde kontrol eksikliği yaşanmaktadır. Çalışanlar, platform kurallarına tabi olmakta ve algoritmaların belirlediği koşullarda çalışmak zorunda kalmaktadır. Düzensiz gelir ve iş sağlığı güvenliği riskleri de bu modelin olumsuz yönleri arasında yer almaktadır.
Platform çalışanları, platformların tek taraflı olarak iş ilişkisini sonlandırabilmesi nedeniyle keyfi işten çıkarma riskiyle karşı karşıyadır. Herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin platform dışına itilme durumu, çalışanların hukuki güvencelerinin yetersizliğini ortaya koymaktadır.
Bu avantaj ve dezavantajlar, platform çalışmasının hukuki statüsünün belirlenmesi ve çalışan haklarının korunması konusundaki tartışmaların temelini oluşturmaktadır.
Türk Hukukunda Platform Çalışanlarının Durumu
Mevcut Yasal Düzenlemeler
Türk hukukunda dijital platform çalışanlarına ilişkin doğrudan ve özel bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Bu durum, platform ekonomisinin hızla gelişmesi karşısında hukuki belirsizliklerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Mevcut durumda platform çalışanları, 4857 sayılı İş Kanunu ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu çerçevesinde değerlendirilmektedir.
Platform çalışanları sosyal sigorta sistemine bağımsız çalışanlar olarak bildirilmekte ve bu statüde değerlendirilmektedir. Ancak bu yaklaşım, fiili çalışma koşulları ile hukuki statü arasında önemli bir uyumsuzluk yaratmaktadır. Platformlar kendilerini aracı kuruluş olarak tanımlarken, çalışanları ise bağımsız yüklenici veya serbest meslek sahibi olarak sınıflandırmaktadır.
Bu hukuki boşluk, platform çalışanlarının iş güvencesi, sosyal güvenlik hakları ve çalışma koşulları açısından korumasız kalmasına yol açmaktadır. Türk mahkemelerince platform çalışanlarının hukuki statüsüne ilişkin henüz emsal teşkil edecek nitelikte karar verilmemiş olması da bu belirsizliği artırmaktadır.
İş Sözleşmesinin Unsurları
Platform çalışanlarının işçi statüsünde kabul edilip edilmeyeceğinin belirlenmesinde, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 8. maddesinde düzenlenen iş sözleşmesinin temel unsurları kritik önem taşımaktadır. Bu unsurlar ücret, iş görme ve bağımlılık olarak sıralanmaktadır.
Ücret unsuru açısından platform çalışanları işlerini ücret karşılığında gerçekleştirdiklerinden bu kriter genellikle karşılanmaktadır. Platform aracılığıyla sağlanan gelir, çalışanların temel geçim kaynağını oluşturmakta ve düzenli bir ödeme sistemi bulunmaktadır.
İş görme unsuru bakımından da platform çalışması, Anayasa'ya, kamu düzenine veya ahlaka aykırı olmadığı sürece geçerli bir iş edimi niteliği taşımaktadır. Ulaşım, teslimat, temizlik gibi hizmetlerin sunulması meşru ekonomik faaliyetler kapsamında değerlendirilmektedir.
En kritik unsur olan bağımlılık ise platform çalışmalarında en tartışmalı konuyu oluşturmaktadır. Geleneksel iş ilişkilerinden farklı olarak, platform çalışanları görünürde bağımsız hareket etmekte, ancak fiili durumda platformun belirlediği kurallara tabi olmaktadır.
Bağımlılık Unsurunun Değerlendirilmesi
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin T. 27.06.2019, E. 2016/23086, K. 2019/14507 sayılı kararında belirtildiği üzere, iş sözleşmesini diğer iş görme sözleşmelerinden ayıran temel unsur hukuki bağımlılıktır. Platform çalışanlarında bu bağımlılık unsuru üç farklı boyutta değerlendirilmektedir.
Ekonomik bağımlılık açısından platform çalışanları, gelirlerinin büyük kısmını veya tamamını platformdan sağlamaktadır. Hizmet bedelinin platform tarafından belirlenmesi, çalışanların pazarlık gücünün bulunmaması ve müşterilere doğrudan erişim imkanının olmaması ekonomik bağımlılığı güçlendiren faktörlerdir. Ayrıca platform dışında benzer işleri yapabilme imkanının sınırlı olması da bu bağımlılığı artırmaktadır.
Teknik bağımlılık boyutunda, web tabanlı platformlarda yazılım ve veri altyapısının platform tarafından sağlanması, konum tabanlı platformlarda ise araç ve gereçlerin teknik özelliklerinin platform tarafından belirlenmesi söz konusudur. Çalışanlar platformun teknolojik altyapısı olmadan hizmet sunamamakta ve bu durum teknik bağımlılığı sürdürmektedir.
Hukuki/Kişisel bağımlılık ise en karmaşık boyutu oluşturmaktadır. Platform çalışanları algoritmik yönetim araçlarıyla sürekli yönetilmekte ve denetlenmektedir. Platformlar çalışanlara detaylı talimatlar vermekte, performans değerlendirmesi yapmakta ve yaptırım uygulama yetkisine sahip olmaktadır. Çalışma saatlerinin, güzergahların ve hizmet standartlarının platform tarafından belirlenmesi hukuki bağımlılığın göstergeleri arasında yer almaktadır.
Yargıtay'ın dijitalleşme sonrasında benimsediği yaklaşıma göre, bağımlılık unsurunun tespiti için işin işverene ait iş organizasyonu çerçevesinde onun yararına yapılması kriteri önem kazanmıştır. Platform çalışanları da platformun belirlediği iş organizasyonu içinde, platformun ekonomik çıkarları doğrultusunda faaliyet göstermektedir.
Bu değerlendirmeler ışığında, platform çalışanlarının fiili durumları ile hukuki statüleri arasındaki uyumsuzluk açıkça görülmektedir. Mevcut hukuki çerçevenin dijital ekonominin gereklerine uygun hale getirilmesi ve platform çalışanlarının haklarının korunması için kapsamlı düzenlemelere ihtiyaç duyulmaktadır.
Uluslararası Mahkeme Kararları ve Gelişmeler
Platform çalışanlarının hukuki statüsü konusunda dünya genelinde yaşanan belirsizlikler, özellikle Avrupa ülkelerinde verilen mahkeme kararlarıyla netlik kazanmaya başlamıştır. Bu kararlar, dijital platform ekonomisinin hukuki çerçevesinin şekillenmesinde öncü rol oynamakta ve diğer ülkeler için emsal teşkil etmektedir.
Avrupa Ülkelerindeki Kararlar
Avrupa Birliği üyesi ülkelerde platform çalışanlarının statüsüne ilişkin verilen mahkeme kararları, geleneksel bağımsız çalışan yaklaşımından uzaklaşma eğilimini açıkça ortaya koymaktadır. Hollanda, Almanya, Fransa, İspanya, İtalya ve İngiltere mahkemeleri, platform çalışanlarının bağımsız çalışan olmadıklarını karara bağlayarak önemli bir paradigma değişiminin işaretlerini vermiştir.
Almanya Federal İş Mahkemesi'nin 2021 yılında verdiği karar, platform çalışanlarının belirli koşullar altında işçi olarak nitelendirilebileceğini hükme bağlamıştır. Mahkeme, platform operatörünün ayrıntılı talimatları ve ücret sisteminin çalışanları daha fazla görev almaya teşvik etmesi gerekçelerine dayanarak bu sonuca ulaşmıştır. Bu karar, algoritmik yönetim ve ekonomik bağımlılık unsurlarının işçi statüsünün belirlenmesindeki kritik rolünü vurgulamaktadır.
Hollanda'da da benzer şekilde Uber çalışanlarının bağımsız çalışan olmadıklarına dair kararlar alınmış, bu durum platform şirketlerinin çalışanlarına karşı sorumluluklarını artırmıştır. Fransa'da ise mahkemeler, platform çalışanlarının fiili çalışma koşulları ve platform kontrolü altında bulunmaları nedeniyle işçi statüsünde değerlendirilmeleri gerektiğine karar vermiştir.
İngiltere Yüksek Mahkemesi Kararı
Şubat 2021'de İngiltere Yüksek Mahkemesi tarafından verilen karar, platform çalışanlarının hukuki statüsü konusunda dönüm noktası niteliğindedir. Mahkeme, Uber sürücülerinin bağımsız çalışan değil, çalışan (worker) statüsünde olduklarına hükmetmiştir.
Kararın temel gerekçeleri arasında şu unsurlar yer almaktadır:
- Şoförlerin ücretlerini kendilerinin belirlememesi
- Platform şirketinin sürücü-yolcu iletişimini kısıtlaması
- Uber'in çalışma koşullarını tek taraflı olarak belirleme yetkisine sahip olması
- Algoritma aracılığıyla sürekli denetim ve kontrol mekanizmasının varlığı
Bu karar, sadece İngiltere'de değil, dünya genelinde platform çalışanlarının haklarının korunması açısından emsal teşkil eden bir nitelik taşımaktadır. Karar sonrasında Uber, sürücülerine asgari ücret garantisi, tatil ücreti ve emeklilik katkı payı sağlamak zorunda kalmıştır.
İspanya ve İtalya Mahkeme Kararları
İspanya'da platform çalışanlarının statüsüne ilişkin yaşanan hukuki süreç, konunun karmaşıklığını gözler önüne sermektedir. İlk olarak alt derece mahkemeleri Glovo şoförlerinin işçi olarak kabul edilemeyeceğine karar vermiş, ancak 25 Eylül 2020 tarihinde İspanya Yüksek Mahkemesi bu kararı bozmuştur.
İspanya Yüksek Mahkemesi'nin kararında vurgulanan temel unsurlar şunlardır:
- Glovo'nun algoritmik yönetim sistemi aracılığıyla çalışanları kontrol etmesi
- Değerlendirme sistemleri ile çalışan performansının sürekli izlenmesi
- Coğrafi konum takibi yoluyla detaylı denetim mekanizması
- Platform tarafından belirlenen çalışma kurallarına uyma zorunluluğu
Bu gelişmelerin ardından Ağustos 2021'de İspanya'da moto-kuryeler ile ilgili özel yasa kabul edilmiştir. Bu yasa, platform çalışanlarına yönelik ilk kapsamlı düzenleme olma özelliği taşımakta ve çalışanların işçi statüsünde kabul edilmesini öngörmektedir.
İtalya'da ise mahkemeler, Glovo çalışanının işçi olarak sınıflandırılmasına karar vermiştir. Mahkeme, platform şirketinin algoritma aracılığıyla çalışanları kontrol etmesi, yönetmesi ve yarı disiplin yaptırımları uygulaması gerekçelerini öne sürmüştür. Bu karar, algoritmaların sadece eşleştirme aracı olmadığını, aynı zamanda yönetim ve kontrol mekanizması olarak işlev gördüğünü ortaya koymuştur.
Bu uluslararası mahkeme kararları, platform çalışanlarının hukuki statüsünün belirlenmesinde bağımlılık unsurunun geleneksel kriterlerden farklı şekilde değerlendirilmesi gerektiğini göstermektedir. Özellikle algoritmik yönetim, ekonomik bağımlılık ve platform kontrolü unsurları, modern çalışma ilişkilerinin analizinde kritik önem taşımaktadır.
Avrupa Birliği Direktifi ve Düzenlemeler
Avrupa Komisyonu Direktif Önerisi
9 Aralık 2021 tarihinde Avrupa Komisyonu, platform çalışanlarının çalışma koşullarının geliştirilmesi ve dijital platformların sürdürülebilir büyümesi için kapsamlı bir direktif önerisi sunmuştur. Bu öneri, dijital platform ekonomisinin hızla büyümesi ve platform çalışanlarının karşılaştığı hukuki belirsizliklerin giderilmesi amacıyla hazırlanmıştır.
Direktif önerisi, platform çalışanlarının haklarının korunması ve adil çalışma koşullarının sağlanması için önemli düzenlemeler içermektedir. Önerinin temel amacı, platform çalışanlarının işçi statüsünde olup olmadıklarının belirlenmesi için objektif kriterler oluşturmak ve bu belirsizliği gidermektir.
Direktifte "platform çalışanı" dijital platformlar aracılığıyla hizmet sunan ve platformlar tarafından çalışma koşulları, ücretlendirme veya performans değerlendirmesi gibi konularda denetlenen bireyler olarak tanımlanmıştır. "Platform işletmecisi" ise dijital platformun sahibi veya yöneticisi olan, platformun işleyişini kontrol eden tüzel veya gerçek kişileri kapsamaktadır.
Beş Kriter Sistemi
Avrupa Komisyonu direktif önerisinin en önemli yeniliği, platform çalışanlarının işçi statüsünde olup olmadıklarının belirlenmesi için beş temel kriter sistemi getirmesidir. Bu kriterlerden en az ikisinin karşılanması durumunda iş ilişkisi bulunduğuna yönelik karine oluşacaktır.
Beş temel kriter şunlardır:
- Ücretin platform tarafından belirlenmesi: Platform işletmecisinin hizmet bedelini tek taraflı olarak belirlemesi veya üst sınır koyması
- Bağlayıcı kuralların varlığı: Platform çalışanının davranış kurallarına, görünüm standartlarına veya müşterilerle iletişim şekline dair kurallara uyması zorunluluğu
- İşin denetlenmesi: Elektronik araçlarla performans izleme, kalite kontrol veya müşteri değerlendirme sistemleri aracılığıyla sürekli denetim
- Çalışma organizasyonu konusunda bağımsızlık durumu: Çalışma saatleri, görev dağılımı veya çalışma şekli konusunda platform tarafından kısıtlama getirilmesi
- Müşteri seçme özgürlüğü: Platform çalışanının müşteri seçme, görev reddetme veya alt yüklenici kullanma konusundaki özgürlüğünün sınırlandırılması
Platform işletmecisi bu karinenin aksini ispat etme hakkına sahip olacak, ancak ispat yükü dijital platformun üzerinde bulunacaktır. Bu düzenleme, platform çalışanlarının lehine önemli bir koruma sağlamaktadır.
8 Şubat 2024 tarihinde Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu arasında varılan mutabakat sonucunda, platform çalışanlarının işçi olduğuna dair karine yasal temel kazanmıştır. Bu mutabakat ile dijital iş platformu ile çalışan arasındaki ilişki, kontrol ve yönlendirme unsurlarının tespiti halinde yasal olarak işçi-işveren ilişkisi olarak kabul edilecektir.
Belçika Düzenlemeleri
Belçika, Avrupa Birliği direktif önerisini ulusal mevzuatına entegre eden öncü ülkelerden biridir. İş Kanunu'nun 4. Bölümü'ne platform işçilerinin korunması için yeni düzenlemeler getirilmiştir.
İş Kanunu'nun 337/3 maddesinde "dijital platform müşterisi", "platform çalışanı" ve "platform operatörü" gibi terimler açık şekilde tanımlanmıştır. Platform çalışanları bakımından dijital platform istihdam ilişkilerinin iş sözleşmesi kapsamında yürütüldüğü karine olarak kabul edilmektedir.
Belçika düzenlemesi, Avrupa Komisyonu'nun beş kriterine ek olarak üç farklı kriter daha eklemiştir:
- Platform işletmecisinin faaliyet alanı ile ilgili münhasırlık talep etmesi
- Platform işletmecisinin temel hizmetlerin düzgün çalışması dışındaki amaçlar için coğrafi konum takibini kullanması
- Çalışanın platform dışında benzer hizmet sunmasının engellenmesi
Belçika'da sekiz kriterden en azından üçünün veya son beş kriterden ikisinin varlığı tespit edilirse bu karine çürütülemez hale gelmektedir. Bu düzenleme, platform çalışanlarına daha güçlü bir hukuki koruma sağlamaktadır.
Belçika düzenlemeleri ayrıca otomatik izleme ve karar alma sistemlerinin şeffaflığının sağlanması, çalışanlara bilgi edinme hakkının tanınması ve etkin itiraz mekanizmalarının oluşturulmasını öngörmektedir. Bu düzenlemelerin amacı, algoritmik yönetimin yol açabileceği hak ihlallerini önlemek ve platform çalışanlarının iş ilişkisi kapsamında korunmasını sağlamaktır.
Dijital platform çalışanlarının hukuki statüsü konusu, teknolojik gelişmelerin çalışma hayatına getirdiği dönüşümün en önemli yansımalarından biridir. Türk hukukunda henüz kapsamlı düzenlemeler bulunmazken, Avrupa Birliği'nin öncü adımları ve üye ülkelerin mahkeme kararları, bu alanda önemli bir paradigma değişimini işaret etmektedir. Platform çalışanlarının işçi statüsünde değerlendirilmesi yönündeki uluslararası eğilim, Türkiye'de de benzer düzenlemelerin yapılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. İş sözleşmesinin temel unsurları olan ücret, iş görme ve özellikle bağımlılık unsurunun dijital çağın gerekliliklerine uygun şekilde yeniden tanımlanması, milyonlarca platform çalışanının haklarının korunması açısından kritik önem taşımaktadır.