
Arabuluculuk Şartı Sonradan Tamamlanır mı?
Hukuki uyuşmazlıkların çözümünde önemli bir araç olan arabuluculuk sürecinde, dava şartının sonradan tamamlanması konusu hukuk dünyasında tartışmalara neden olmaktadır. 6325 sayılı Arabuluculuk Kanunu ile düzenlenen bu sürecin, özellikle ticari davalar, iş davaları ve tüketici davalarındaki uygulaması, Yargıtay kararları ile netlik kazanmıştır. Bu makale, arabuluculuk dava şartının hukuki niteliği ve sonradan giderilebilirliği konusunda güncel Yargıtay yaklaşımını incelemektedir.
Arabuluculuk Dava Şartının Hukuki Çerçevesi
Türkiye'de hukuki uyuşmazlıkların alternatif çözüm yollarından biri olan arabuluculuk, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile kapsamlı bir şekilde düzenlenmiştir. Bu kanuni düzenleme, belirli uyuşmazlık türlerinde arabuluculuk sürecini dava açılabilirliğin ön şartı haline getirerek, yargı sisteminin etkinliğini artırmayı hedeflemektedir.
Arabuluculuk Kanununun Genel Düzenlemesi
6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu, arabuluculuk sürecinin işleyişini, tarafların hak ve yükümlülüklerini, arabulucunun yetkilerini ve süreç sonunda elde edilen anlaşmanın hukuki bağlayıcılığını düzenleyen temel hukuki çerçeveyi oluşturmaktadır. Bu kanun ile birlikte, 7155 sayılı Kanun'un 23. maddesi ile eklenen Arabuluculuk Kanunu madde 18/A, dava şartı olarak arabuluculuk düzenlemesini getirmiştir.
Kanunun temel felsefesi, tarafların mahkeme önüne çıkmadan önce arabulucu eşliğinde çözüme ulaşmalarını teşvik etmektir. Bu bağlamda arabuluculuk süreci:
- Tarafların gönüllü katılımı esasına dayanır
- Arabulucunun tarafsız ve bağımsız rolü ile yürütülür
- Gizlilik ilkesi çerçevesinde gerçekleştirilir
- Anlaşma sağlanması halinde icra kabiliyetine sahip belge niteliği kazanır
Arabuluculuk Kanunu madde 18/A kapsamında, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise, davacı dava dilekçesine anlaşmaya varılamadığına dair son tutanağı eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkeme davacıya bir haftalık kesin süre vererek son tutanağı sunmasını ister.
Arabulucuya hiç başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması durumunda ise dava şartı yokluğu sebebiyle doğrudan usulden red kararı verilmektedir. Bu düzenleme, arabuluculuk dava şartının katı bir şekilde uygulandığını göstermektedir.
Dava Şartı Kapsamındaki Uyuşmazlık Türleri
Arabuluculuk dava şartının uygulandığı başlıca uyuşmazlık türleri şunlardır:
Ticari Uyuşmazlıklar: TTK madde 5/A düzenlemesi gereğince, Türk Ticaret Kanununun konusu para ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerinde dava açmadan önce arabulucuya başvuru zorunludur. Bu hüküm, ticari hayatın dinamikleri göz önünde bulundurularak, taraflar arasındaki ticari ilişkilerin korunmasını amaçlamaktadır.
İş Uyuşmazlıkları: İşçi-işveren arasındaki uyuşmazlıklarda belirli dava türlerinde arabuluculuk zorunluluğu öngörülmüştür. Bu düzenleme, iş barışının korunması ve iş mahkemelerinin iş yükünün azaltılması amacı taşımaktadır.
Tüketici Uyuşmazlıkları: Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamındaki belirli uyuşmazlıklarda arabuluculuk dava şartı öngörülmüştür. Bu sayede tüketici-satıcı arasındaki sorunların hızlı çözümü hedeflenmektedir.
Dava şartları, HMK madde 114 kapsamında düzenlenmiş olup, mahkemenin davanın görülebilmesi için gerekli olan ön koşulları ifade etmektedir. Bu şartların yerine getirilmemesi durumunda mahkeme, davanın esasına girmeden usulden red kararı vermektedir.
Arabuluculuk dava şartının hukuki niteliği, giderilebilir dava şartları kategorisinde değerlendirilse de, Yargıtay'ın son kararları bu yaklaşımı değiştirmiştir. Özellikle dava açıldıktan sonra arabuluculuk sürecinin tamamlanmasının dava şartı noksanlığını gidermeyeceği yönündeki içtihatlar, bu konudaki hukuki belirsizlikleri ortadan kaldırmıştır.
Bu hukuki çerçeve, arabuluculuk sürecinin sadece bir alternatif çözüm yolu olmaktan çıkarak, belirli uyuşmazlık türlerinde zorunlu bir ön şart haline gelmesini sağlamıştır. Bu durum, hem yargı sisteminin etkinliğini artırmakta hem de tarafların daha hızlı ve ekonomik çözümlere ulaşmasını mümkün kılmaktadır.
Yargıtay'ın Arabuluculuk Dava Şartı Yaklaşımı
Türk hukuk sisteminde arabuluculuk dava şartının niteliği ve uygulanması konusunda Yargıtay'ın yaklaşımı, hukuki güvenlik açısından kritik bir öneme sahiptir. Yargıtay'ın son dönem kararları, arabuluculuk dava şartının tamamlanamaz bir dava şartı olduğu yönünde kesin bir tutum sergilemiş ve bu konudaki belirsizlikleri netleştirmiştir.
Tamamlanamaz Dava Şartı Kararları
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 2022/5267 Esas, 2024/2376 Karar sayılı ve 01.07.2024 tarihli emsal kararı, arabuluculuk dava şartının hukuki karakterini net bir şekilde ortaya koymuştur. Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi'nden gelen dosyada, taraflar arasındaki eser sözleşmesinden kaynaklanan 143.639,65 TL tutarındaki hak ediş bedeli ile 140.315,00 TL bedelli teminat mektubunun iadesi talebi incelenmiştir.
Kararda dikkat çeken husus, davacının 26.10.2020 tarihinde dava açması ancak arabuluculuk başvurusunu 06.03.2021 tarihinde gerçekleştirmesidir. Yargıtay bu durumda:
- Arabuluculuk dava şartının dava açılabilirlik şartı olduğunu
- Dava açıldıktan sonra yapılan arabuluculuk başvurusunun eksikliği gideremeyeceğini
- Bu şartın tamamlanamaz nitelikte olduğunu kesin şekilde belirtmiştir
TTK 5/A maddesi gereği, konusu para ödenmesi olan alacak ve tazminat taleplerinde dava açmadan önce arabulucuya başvuru zorunludur. Bu zorunluluk, görülebilirlik şartı değil, açıkça bir dava açılabilirlik şartıdır.
Karara muhalif kalan iki üye (Hasan Kaya ve Zeki Gözütok) ise usul ekonomisi ilkesi gereği, mahkemece süre verilmeden önce arabuluculuk tutanağının sunulması halinde dava şartı eksikliğinin giderilebileceğini savunmuştur. Ancak çoğunluk görüşü, arabuluculuk dava şartının mutlak niteliğini vurgulamıştır.
Ticari Davalarda Arabuluculuk Zorunluluğu
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2021/844 sayılı kararı, ticari dava konusu alacak ve tazminat taleplerinde arabuluculuk zorunluluğunun kapsamını netleştirmiştir. Bu kararda:
- Dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmasının zorunlu olduğu
- Dava açıldıktan sonra yapılan arabuluculuk başvurusunun dava şartını yerine getirmeyeceği
- Bu durumda davanın usulden reddedilmesi gerektiği hükme bağlanmıştır
Bölge Adliye Mahkemesi'nin bu kararı onaylaması ve Yargıtay'ın da onaması üzerine, ticari davalarda arabuluculuk dava şartının mutlak karakteri kesinlik kazanmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 2022/4240 Esas, 2022/6367 Karar sayılı kanun yararına bozma kararı ise özel bir durumu ele almıştır. Bu kararda, görevsiz mahkemede açılan davada arabuluculuk dava şartının sonradan giderilmesinin hukuki sonuçları incelenmiştir:
- Davacı tarafından görevsizlik kararı kesinleşmeden arabulucuya başvurulmuş
- Son tutanağın bir örneği görevli asliye ticaret mahkemesinde davanın açıldığı tarih olan 28.02.2022'den önce dosyaya sunulmuş
- Yargıtay, mahkemenin bu tutanağın ilk dava açılmasından önce sunulması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine dair kararını usul ve yasaya aykırı bulmuştur
Bu özel durumda Yargıtay, görevli mahkemede dosya yeni esas almadan önce arabuluculuk sürecinin tamamlanması halinde dava şartının yerine getirilmiş sayılacağını belirtmiştir.
Yargıtay'ın bu kararları ışığında, ticari davalarda arabuluculuk dava şartının tamamlanamaz niteliği açıkça ortaya konmuştur. Tarafların hukuki güvenlikleri açısından, dava açmadan önce mutlaka arabuluculuk sürecini tamamlamaları ve son tutanağı elde etmeleri zorunludur. Aksi halde, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden red kararıyla karşılaşacaklardır.
HMK 115. Madde Kapsamında Dava Şartlarının İncelenmesi
Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 115. maddesi, dava şartlarının mahkeme tarafından ne şekilde inceleneceği ve dava şartı noksanlığının nasıl ele alınacağı konusunda temel düzenlemeleri içermektedir. Bu madde, arabuluculuk dava şartı başta olmak üzere tüm dava şartlarının incelenmesi bakımından kritik önem taşımaktadır.
Dava Şartı Noksanlığının Tespiti
HMK madde 115/1 uyarınca, mahkeme dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Bu hüküm, mahkemeye dava şartları konusunda aktif bir rol yüklemekte ve tarafların beyanlarına bağlı kalmaksızın re'sen inceleme yapma yükümlülüğü getirmektedir.
Dava şartlarının kendiliğinden araştırılması ilkesi, kamu düzeni ile yakından ilgilidir. Mahkeme, yargılama yetkisini kullanabilmek için gerekli koşulların varlığını tespit etmek zorundadır. Bu kapsamda arabuluculuk dava şartının varlığı da mahkeme tarafından re'sen araştırılacak konular arasındadır.
Yargıtay 3. HD 2021/238 E., 2021/2584 K. sayılı kararında önemli bir ilke benimsenmiştir. Bu karara göre, HMK 115/1 hükmü davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden uygulanamaz. Savunma hakkının Anayasa'nın 36. maddesi ve HMK 27. maddesiyle güvence altına alınmış olması, mahkemenin dava şartları konusundaki inceleme yetkisini sınırlandırmaktadır.
Bu yaklaşım, usul ekonomisi ile adil yargılanma hakkı arasındaki dengeyi korumaya yöneliktir. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit etse bile, davalının savunma hakkını kullanma imkanını ortadan kaldıracak şekilde erken aşamada karar veremez.
Dava şartı noksanlığının tespitinde zamanlama kritik önem taşımaktadır. Arabuluculuk dava şartı özelinde, dava açılma tarihinde bu şartın yerine getirilmiş olması gerekmektedir. Sonradan yapılan başvurular, Yargıtay'ın yerleşik içtihadı uyarınca dava şartı eksikliğini gidermemektedir.
Giderilebilir ve Giderilemez Dava Şartları
HMK madde 115/2 hükmü, dava şartı noksanlığının tespit edilmesi durumunda mahkemenin izleyeceği prosedürü belirlemektedir. Bu maddeye göre, mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Ancak, dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için kesin süre verir.
Bu düzenleme, dava şartlarını giderilebilir ve giderilemez olmak üzere iki kategoriye ayırmaktadır:
- Giderilebilir dava şartları: Mahkemece verilen süre içerisinde tamamlanabilen eksiklikler
- Giderilemez dava şartları: Sonradan hiçbir şekilde telafi edilemeyen noksanlıklar
Arabuluculuk dava şartı, Yargıtay'ın güncel yaklaşımına göre giderilemez dava şartları kategorisinde yer almaktadır. Bu durum, arabuluculuk sürecinin doğası ile yakından ilgilidir. Arabuluculuk, dava açılabilirlik için ön koşul teşkil etmekte ve dava açılmadan önce tamamlanması gerekmektedir.
HMK madde 115/3 ise özel bir durumu düzenlemektedir. Bu hükme göre, dava şartı noksanlığı mahkemece davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ancak hüküm anında giderilmişse, başlangıçtaki noksanlık nedeniyle dava usulden reddedilemez.
Bu hüküm, usul ekonomisi ilkesi gereği getirilmiş bir düzenlemedir. Yargılamanın ileri aşamalarında tespit edilen ancak giderilebilir nitelikteki eksikliklerin, tüm yargılamayı başa sardırmasını engellemek amacıyla öngörülmüştür.
Ancak arabuluculuk dava şartı bakımından bu hükmün uygulanması sınırlıdır. Zira arabuluculuk, dava açılabilirlik şartı olup, sonradan gerçekleştirilmesi durumunda dahi dava şartının başlangıçta mevcut olduğu kabul edilmemektedir.
Dava şartlarının incelenmesi sürecinde mahkemelerin dikkat etmesi gereken temel prensipler şunlardır:
- Dava şartları kamu düzeni ile ilgili olup re'sen gözetilir
- Tarafların savunma hakkı korunmalıdır
- Giderilebilir noksanlıklar için uygun süre tanınmalıdır
- Usul ekonomisi ilkesi çerçevesinde gereksiz yargılama tekrarlarından kaçınılmalıdır
Bu çerçevede, arabuluculuk dava şartının HMK 115. madde kapsamında değerlendirilmesi, hem usul hukuku ilkeleri hem de alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının etkinliği açısından büyük önem taşımaktadır.
Arabuluculuk Sürecinin Uygulaması ve Hukuki Sonuçları
Arabuluculuk dava şartının uygulanması sürecinde, yasal düzenlemelerin detayları ve pratik uygulama adımları büyük önem taşımaktadır. 7155 sayılı Kanun madde 23 ile 6/12/2018 tarihinde Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A maddesi, dava şartı olarak arabuluculuk sürecinin işleyişini kapsamlı şekilde düzenlemiştir. Bu düzenleme sonrasında, 7445 sayılı Kanun madde 37 ile 28/3/2023 tarihinde yapılan güncellemeler, sürecin daha etkin işlemesi amacıyla önemli değişiklikler getirmiştir.
Arabuluculuk Bürosu Başvuru Süreci
Arabuluculuk sürecinin başlatılması için ilk adım, yetkili arabuluculuk bürosuna başvuruda bulunulmasıdır. Başvuru süreci, Daire Başkanlığı tarafından hazırlanan listeler ile başlamaktadır. Bu listeler, adli yargı ilk derece mahkemesi adalet komisyonlarına gönderilerek arabulucu havuzunun oluşturulması sağlanmaktadır.
Başvuru işlemi, yetkili mahkemenin bulunduğu yer arabuluculuk bürosuna yapılmaktadır. Bu süreçte arabulucu seçimi, büro tarafından liste içinden belirlenmektedir. Ancak tarafların anlaşması halinde, istedikleri arabulucunun görevlendirilmesi mümkün hale gelmektedir. Bu esneklik, sürecin daha verimli işlemesine katkı sağlamaktadır.
1/9/2023 tarihi itibariyle yürürlüğe giren önemli bir değişiklik, arabulucunun taraf bilgilendirme yükümlülüğüne ilişkindir. Bu tarih sonrasında, arabulucunun avukatı bulunsa bile asıl tarafı da bilgilendirme zorunluluğu getirilmiştir. Bu düzenleme, süreçte şeffaflığın artırılması ve tarafların bilgilendirilme haklarının güçlendirilmesi amacını taşımaktadır.
Arabuluculuk bürosuna başvuru yapıldıktan sonra, zamanaşımı süresi durur ve hak düşürücü süre işlemez hale gelir. Bu hukuki sonuç, tarafların arabuluculuk sürecine katılmalarını teşvik etmek ve süreç boyunca hak kaybı yaşamalarını engellemek amacıyla düzenlenmiştir. Söz konusu süre durması, arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar devam etmektedir.
Sürecin Sonlandırılması ve Tutanak Düzenlenmesi
Arabuluculuk süreci, üç haftalık yasal süre içerisinde sonuçlandırılması gereken bir yapıya sahiptir. Arabulucu, görevlendirildiği tarihten itibaren üç hafta içinde süreci tamamlamakla yükümlüdür. Bu süre, zorunlu hallerde en fazla bir hafta uzatılabilmektedir. Sürenin kısa tutulması, uyuşmazlığın hızlı çözümü ve tarafların mağduriyetinin önlenmesi açısından önemlidir.
Arabuluculuk faaliyeti çeşitli şekillerde sona erebilmektedir:
- Taraflara ulaşılamaması durumunda süreç sonlandırılır
- Katılım olmaması halinde arabuluculuk tamamlanır
- Anlaşma sağlanması durumunda başarılı sonuçlanır
- Anlaşma sağlanamaması halinde başarısız sonuçla biter
İlk toplantıya geçerli mazeret göstermeden katılmayan taraf, davada haklı çıksa bile önemli yaptırımlarla karşılaşır. Bu taraf, yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur ve lehine vekalet ücretine hükmedilmez. Bu düzenleme, arabuluculuk sürecinin ciddiyetini artırmak ve tarafların gereksiz yere süreci sabote etmelerini engellemek amacıyla getirilmiştir.
Tutanak düzenlenmesi süreci, arabuluculuk faaliyetinin hukuki sonuçlarının belirlenmesi açısından kritik öneme sahiptir. Anlaşma sağlanması halinde düzenlenen tutanak, taraflar için bağlayıcı nitelik taşır. Anlaşma sağlanamaması durumunda ise son tutanak düzenlenir ve bu belge, dava açılabilmesi için gerekli koşulun yerine getirildiğini gösteren temel belgedir.
Arabuluculuk ücretleri konusunda da net düzenlemeler mevcuttur. Anlaşma sağlanması halinde Arabuluculuk Ücret Tarifesi'nin İkinci Kısmına göre ücretler taraflarca eşit şekilde karşılanmaktadır. Anlaşma sağlanamaması durumunda ise ilk iki saat Adalet Bakanlığı bütçesinden ödenmekte, iki saati aşan kısım taraflarca karşılanmaktadır.
7445 sayılı Kanun ile getirilen bir diğer önemli değişiklik, arabuluculuk başvurusu sonrasında başvuran taraf aleyhine icra takibi yapılması durumunda menfi tespit davası açma süresine ilişkin düzenlemedir. Bu hüküm, arabuluculuk süreci devam ederken tarafların hak arama özgürlüklerinin korunmasını amaçlamaktadır.
Sürecin hukuki sonuçları açısından önemli bir husus da, özel kanunlarda tahkim veya başka alternatif uyuşmazlık çözüm yolu zorunluluğu bulunan hallerde dava şartı arabuluculuk hükümlerinin uygulanmamasıdır. Bu düzenleme, farklı alternatif çözüm yollarının çakışmasını engellemeyi ve hukuki belirsizlikleri ortadan kaldırmayı amaçlamaktadır.
Sonuç ve Tavsiyeler
Arabuluculuk dava şartının sonradan tamamlanması konusunda Yargıtay'ın kesin yaklaşımı, hukuk uygulamasında önemli sonuçlar doğurmaktadır. Bu kapsamda hukukçuların ve tarafların dikkat etmesi gereken temel hususlar bulunmaktadır.
Hukuki Danışmanlık Gerekliliği
Arabuluculuk dava şartının tamamlanamaz nitelikte olması, özellikle ticari davalar ve diğer zorunlu arabuluculuk kapsamındaki uyuşmazlıklarda hukuki danışmanlık alma zorunluluğunu ortaya çıkarmaktadır. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi'nin 2024/2376 sayılı kararı ile Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi'nin kararının ortadan kaldırılması, bu konudaki kesin yaklaşımın en güncel örneğini oluşturmaktadır.
Hukuki danışmanlık sürecinde dikkat edilmesi gereken temel noktalar şunlardır:
Dava konusunun arabuluculuk kapsamında olup olmadığının tespiti: TTK madde 5/A kapsamında konusu para ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri gibi durumlarda arabuluculuk zorunluluğunun bulunup bulunmadığının belirlenmesi kritik önem taşımaktadır.
Zamanaşımı sürelerinin değerlendirilmesi: Arabuluculuk sürecinin zamanaşımını durdurduğu göz önüne alınarak, sürecin doğru zamanlama ile başlatılması gerekmektedir.
Görevli mahkemenin belirlenmesi: 143.639,65 TL hak ediş bedeli ve 140.315,00 TL teminat mektubu iade taleplerinin bulunduğu somut olayda görüldüğü üzere, görevli mahkemenin doğru tespit edilmesi önemlidir.
Dava açma stratejisinin belirlenmesi: 26.10.2020 tarihinde dava açılması ve 06.03.2021 tarihinde arabuluculuk yapılması arasındaki sürenin gösterdiği gibi, yanlış zamanlama ciddi hukuki sonuçlar doğurabilmektedir.
Avukatların müvekkillerini bu konularda kapsamlı olarak bilgilendirmeleri ve arabuluculuk sürecinin dava açılmadan önce tamamlanması gerektiğini açıkça belirtmeleri zorunludur. Bu bilgilendirme eksikliği, davanın usulden reddedilmesine ve müvekkil mağduriyetine yol açabilecektir.
Arabuluculuk Sürecinin Doğru Takibi
Arabuluculuk sürecinin etkin ve hukuka uygun şekilde yürütülmesi için sistematik bir yaklaşım benimsenmelidir. Bu süreçte dikkat edilmesi gereken temel adımlar şunlardır:
Süreç Öncesi Hazırlık Aşaması:
- Uyuşmazlığın niteliğinin ve arabuluculuk kapsamında olup olmadığının belirlenmesi
- Gerekli belgelerin hazırlanması ve düzenlenmesi
- Arabuluculuk bürosuna başvuru için uygun zamanlamanın tespit edilmesi
Arabuluculuk Süreci Yönetimi:
- Üç haftalık yasal sürenin etkin kullanılması ve gerektiğinde uzatma talebinde bulunulması
- Arabulucu ile etkin iletişim kurulması ve sürecin takip edilmesi
- Tarafların sürece aktif katılımının sağlanması
Süreç Sonrası Değerlendirme:
- Anlaşma sağlanması durumunda belgenin hukuki bağlayıcılığının değerlendirilmesi
- Anlaşma sağlanamaması halinde son tutanağın düzenlenmesi ve dava sürecine hazırlık
Özellikle 7445 sayılı Kanun'un 37. maddesi ile yapılan değişiklikler sonrasında, 1/9/2023 tarihinden itibaren arabulucunun avukatı bulunsa bile asıl tarafı da bilgilendirme zorunluluğunun getirilmesi, sürecin şeffaflığını artırmıştır.
Sonuç Değerlendirmesi
Yargıtay'ın arabuluculuk dava şartının tamamlanamaz nitelikte olduğu yönündeki kesin yaklaşımı, hukuk uygulamasında öngörülebilirlik sağlamıştır. HMK 115. madde kapsamında dava şartlarının incelenmesi sürecinde, mahkemelerin arabuluculuk şartı eksikliği için süre vermeyeceği ve doğrudan usulden red kararı vereceği netleşmiştir.
Bu durum, hukuk uygulamasında usul ekonomisi ilkesine aykırı görünse de, dava açılabilirlik şartı olarak nitelendirilen arabuluculuk sürecinin amacına uygun işletilmesi açısından önemli bir yaklaşımdır. Tarafların ve vekillerin bu süreçleri doğru takip etmeleri, hem zaman kaybını önleyecek hem de hukuki güvenliği artıracaktır.
Sonuç olarak, arabuluculuk dava şartının hukuki niteliği ve sonradan giderilemez olması, alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemlerinin etkin kullanımı için kapsamlı bir hukuki danışmanlık sürecini zorunlu kılmaktadır. Bu süreçte yapılacak hatalar, telafisi güç sonuçlar doğurabilecek niteliktedir.