Aile Şirketinde Miras Planlaması

Aile Şirketinde Miras Planlaması

Aile şirketlerinin nesiller boyu başarıyla devam etmesi için miras planlaması hayati önem taşır. Bu süreçte karşılaşılan hukuki zorluklar, anlaşmazlık çözüm yolları ve profesyonel destek ihtiyacı detaylı olarak ele alınmaktadır. Şirket sürekliliği için gerekli olan tüm hukuki araçlar ve uygulamalar kapsamlı şekilde incelenmektedir.

Aile Şirketlerinde Miras Planlamasının Temelleri

Aile şirketlerinin kuşaklar arası sürekliliğini sağlamak için miras planlaması hayati önem taşımaktadır. Bu planlama sürecinin temellerini anlamak, hem şirketin geleceği hem de aile içi ilişkilerin sağlığı açısından kritik bir gerekliliktir. Türk hukuk sistemi çerçevesinde aile şirketlerinde miras planlaması, özel dikkat gerektiren bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır.

Anlaşmazlıkların Temel Nedenleri

Aile şirketlerinde miras paylaşımı sürecinde yaşanan anlaşmazlıkların kökeninde birçok faktör bulunmaktadır. Bu faktörlerin doğru analiz edilmesi, gelecekte yaşanabilecek sorunların önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Belirsiz veya eksik planlama anlaşmazlıkların en temel nedenlerinden biridir. Şirket kurucularının miras paylaşımı, hisse devri ve yönetim devri konularında net bir plan yapmaması, varisler arasında ciddi çatışmalara yol açabilmektedir. Bu durum özellikle şirketin operasyonel faaliyetlerini olumsuz etkileyerek, iş sürekliliğini tehdit edebilmektedir.

Duygusal faktörler aile şirketlerinde miras anlaşmazlıklarının diğer önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Aile üyeleri arasındaki kişisel ilişkiler, geçmişte yaşanan sorunlar ve duygusal bağlar, objektif karar alma süreçlerini zorlaştırabilmektedir. Bu durum, şirketin ticari mantığından uzaklaşarak, kişisel hesaplaşmaların ön plana çıkmasına neden olabilmektedir.

Farklı beklentiler ve vizyonlar da anlaşmazlıkların temel kaynaklarından biridir. Aile üyelerinin şirketin geleceği, büyüme stratejileri ve yönetim tarzı konularında farklı görüşlere sahip olması, miras paylaşımı sürecinde ciddi çatışmalara yol açabilmektedir. Özellikle genç kuşağın modern yönetim anlayışı ile yaşlı kuşağın geleneksel yaklaşımı arasındaki farklar, bu anlaşmazlıkları derinleştirebilmektedir.

Rol ve sorumluluk belirsizliği aile şirketlerinde sıkça karşılaşılan bir sorundur. Aile üyelerinin şirketteki görev ve sorumluluklarının net olarak tanımlanmaması, yetki karmaşasına ve dolayısıyla anlaşmazlıklara yol açabilmektedir. Bu durum, özellikle miras paylaşımı sürecinde kimin ne kadar söz hakkına sahip olduğu konusunda belirsizliklere neden olmaktadır.

Türk Medeni Kanunu'nun 642. ve 646. maddelerine göre her mirasçının dilediği zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilme hakkı bulunmaktadır. Bu hukuki düzenleme, aile şirketlerinde anlaşmazlık potansiyelini artıran önemli bir faktör olarak değerlendirilmelidir.

Önleyici Tedbirler

Aile şirketlerinde miras planlaması sürecinde anlaşmazlıkları önlemek için alınabilecek tedbirler, şirketin uzun vadeli başarısı açısından kritik önem taşımaktadır. Bu tedbirlerin sistematik olarak uygulanması, hem aile içi ilişkilerin korunması hem de şirketin sürekliliğinin sağlanması açısından gereklidir.

Kapsamlı Aile Anayasası oluşturulması önleyici tedbirlerin başında gelmektedir. Bu belge, ailenin ve şirketin temel değerlerini, yönetim ilkelerini, hisse devri kurallarını ve anlaşmazlık çözüm mekanizmalarını içermelidir. Aile anayasası, tüm aile üyelerinin katılımıyla hazırlanmalı ve düzenli olarak güncellenmelidir.

Açık ve düzenli iletişim kanalları kurulması, anlaşmazlıkları önlemek için hayati önem taşımaktadır. Düzenli aile toplantıları yapılması, beklentilerin netleştirilmesi ve şeffaf bilgi paylaşımı sağlanması, güven ortamının oluşturulmasına katkı sağlayacaktır. Bu süreçte profesyonel moderatörlerin kullanılması da faydalı olabilmektedir.

Profesyonel miras planlaması kapsamında vasiyetname ve miras sözleşmeleri hazırlanması gerekmektedir. Bu belgeler, hisse devri stratejilerini belirlemeli ve vergi optimizasyonu sağlamalıdır. Ayrıca, şirketin değerlemesi düzenli olarak yapılarak, adil paylaşım için objektif kriterler oluşturulmalıdır.

Yönetim ve liderlik devir süreçlerinin önceden planlanması kritik öneme sahiptir. Liderlik devir planı oluşturulması, yönetim kurulu veya danışma kurulu kurulması ve profesyonel yöneticilerin görevlendirilmesi, şirketin kurumsallaşması açısından gereklidir. Bu süreçte aile üyelerinin yetkinlikleri objektif olarak değerlendirilmeli ve uygun pozisyonlara yerleştirilmelidir.

2023 yılında getirilen zorunlu arabuluculuk düzenlemesi ile miras paylaşımı davaları için arabuluculuk aşaması zorunlu hale getirilmiştir. Bu düzenleme, anlaşmazlıkların mahkeme öncesi çözülmesi için önemli bir fırsat sunmaktadır. Aile şirketleri bu mekanizmayı etkin şekilde kullanarak, hem zaman hem de maliyet tasarrufu sağlayabilmektedir.

Profesyonel destek alınması miras planlaması sürecinin başarısı için vazgeçilmezdir. Hukuk danışmanları, finansal danışmanlar, yönetim danışmanları ve arabuluculardan oluşan multidisipliner bir ekiple çalışılması, sürecin sağlıklı yürütülmesini sağlayacaktır. Bu profesyoneller, objektif bakış açısı sunarak, duygusal faktörlerin etkisini minimize edebilmektedir.

Miras Paylaşımının Hukuki Çerçevesi

Aile şirketlerinde miras paylaşımı sürecinin sağlıklı yürütülebilmesi için Türk hukuk sisteminin belirlediği temel kuralların bilinmesi büyük önem taşımaktadır. Bu hukuki çerçeve, hem mirasçıların haklarını korumakta hem de şirketin sürekliliğini sağlamaya yönelik düzenlemeler içermektedir.

Yasal Paylaşım Oranları

Türk Medeni Kanunu, miras paylaşımında mirasçıların alacakları payları net bir şekilde düzenlemiştir. Sağ kalan eş ve çocuklar arasındaki miras paylaşımında eşin payı 1/4 (yüzde 25), çocukların toplam payı ise 3/4 (yüzde 75) oranındadır. Bu oran, aile şirketlerinde hisse dağılımının belirlenmesinde temel referans noktasını oluşturmaktadır.

Çocuk bulunmadığı durumlarda ise paylaşım oranları değişmektedir. Eş ile anne-baba arasındaki miras paylaşımında eşin payı 1/2, anne ve babanın payı kalan 1/2 olarak belirlenmektedir. Bu durum, aile şirketlerinde kuşak geçişi planlaması yapılırken dikkate alınması gereken kritik bir husustur.

Yasal paylaşım oranlarının aile şirketlerindeki uygulaması özel dikkat gerektirir. Şirket hisselerinin bu oranlara göre dağıtılması durumunda, yönetim kontrolünün dağılması ve karar alma süreçlerinin karmaşıklaşması riski bulunmaktadır. Bu nedenle miras planlaması aşamasında, yasal oranların şirket yönetimine etkilerinin önceden değerlendirilmesi gerekmektedir.

Paylaşım Yöntemleri

Miras paylaşımı Türk hukuk sisteminde üç farklı yöntemle gerçekleştirilebilmektedir. Bu yöntemlerin her birinin aile şirketleri açısından farklı avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır.

Anlaşmalı paylaşım (rızai taksim) en yaygın kullanılan yöntemdir. TMK'nın 642. ve 646. maddelerine göre her mirasçı dilediği zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Anlaşmalı paylaşımda tüm mirasçıların onayının bulunması ve yazılı bir paylaşma sözleşmesi düzenlenmesi zorunludur. Aile şirketlerinde bu yöntem, şirketin operasyonel sürekliliğini sağlamak açısından tercih edilmektedir.

Vasiyetname veya miras sözleşmesi ile paylaşım ikinci yöntemdir. Miras bırakan, hayatta iken şirket hisselerinin nasıl dağıtılacağını belirleyebilir. Bu yaklaşım, aile şirketlerinde yönetim kontrolünün belirli kişilerde kalmasını sağlamak için etkili bir araçtır.

Mahkeme yoluyla paylaşım son çare olarak başvurulan yöntemdir. Mirasçılar arasında anlaşma sağlanamazsa ortaklığın giderilmesi davası açılabilir. Bu süreç uzun ve maliyetli olmasının yanı sıra, aile şirketinin operasyonel faaliyetlerini olumsuz etkileyebilir.

2023 yılında getirilen düzenlemeyle miras paylaşımı davaları için zorunlu arabuluculuk aşaması öngörülmüştür. Bu düzenleme, mahkeme sürecine başvurmadan önce mirasçıların arabulucu aracılığıyla anlaşma sağlamaya çalışmalarını zorunlu kılmaktadır.

Zümre Sistemi

Türk Medeni Kanunu'nun benimsediği zümre sistemi, miras paylaşımının temel yapısını oluşturmaktadır. Bu sistem, aile şirketlerinde hisse devri planlaması yapılırken dikkate alınması gereken önemli bir hukuki çerçevedir.

Birinci zümre çocuklar ve onların altsoyu olarak tanımlanmaktadır. Aile şirketlerinde genellikle bu zümre üyeleri şirketin doğal varisleri konumundadır. Çocukların şirket yönetimine hazırlanması ve hisse devri sürecinin planlanması bu kapsamda kritik önem taşımaktadır.

İkinci zümre anne-baba ve onların altsoyunu kapsamaktadır. Aile şirketlerinde kurucu neslin anne-babası genellikle şirketin kuruluş sürecinde aktif rol almış kişilerdir. Bu zümrenin miras haklarının korunması, şirketin tarihsel bağlarının sürdürülmesi açısından önemlidir.

Üçüncü zümre büyükbaba-büyükanne ve onların altsoyundan oluşmaktadır. Aile şirketlerinde bu zümrenin miras hakları genellikle daha sınırlı olmakla birlikte, geniş aile yapılarında dikkate alınması gereken bir unsurdur.

Sağ kalan eş her durumda bu zümrelerden biriyle birlikte mirasçı konumundadır. Aile şirketlerinde eşin konumu özellikle önemlidir çünkü şirket yönetiminde aktif rol almış olabilir veya şirketin stratejik kararlarında etkili olabilir.

Zümre sisteminin aile şirketlerine uygulanmasında, şirket hisselerinin dağılımının yönetim kontrolünü etkilememesi için özel stratejiler geliştirilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda oy hakkı olmayan hisse sınıfları oluşturulması, aile anayasasında yönetim kurallarının belirlenmesi ve profesyonel yönetim modellerinin benimsenmesi gibi çözümler değerlendirilebilir.

Aile Şirketlerinde Hisse Devri ve Yönetim Geçişi

Aile şirketlerinin kuşaklar arası sürekliliğini sağlamak için hisse devri ve yönetim geçişi süreçlerinin önceden planlanması kritik öneme sahiptir. Bu süreçler, hem Türk Ticaret Kanunu (TTK) hem de Türk Medeni Kanunu (TMK) hükümlerine tabi olup, şirketin operasyonel sürekliliği açısından hayati önem taşımaktadır.

Hisse Devir Stratejileri

Aile şirketlerinde hisse devri, miras hukuku kuralları çerçevesinde gerçekleştirilirken, şirketin türüne göre farklı yaklaşımlar benimsenmelidir. Mirasçıların şirket hisselerindeki hakları TTK ve TMK hükümleri kapsamında düzenlenmekte olup, bu süreçte dikkat edilmesi gereken temel unsurlar bulunmaktadır.

Limited şirketlerde hisse devri sürecinde, şirket ana sözleşmesinde yer alan hisse devir kısıtlamaları dikkate alınmalıdır. Mirasçılar, miras bırakanın ölümüyle birlikte otomatik olarak şirket ortağı sıfatını kazanırlar. Ancak bu durum, şirketin yönetim yapısında değişikliklere neden olabilir ve mevcut ortaklar arasında anlaşmazlıklara yol açabilir.

Anonim şirketlerde ise hisse devri daha esnek kurallara tabidir. Mirasçılar, miras bırakanın sahip olduğu hisseleri devralmakla birlikte, bu hisselerin nama yazılı veya hamiline yazılı olma durumuna göre farklı prosedürler izlenmelidir. Nama yazılı hisselerde pay defterine kayıt zorunluluğu bulunurken, hamiline yazılı hisselerde fiziki teslimat yeterlidir.

Hisse devir stratejilerinin belirlenmesinde aşağıdaki faktörler göz önünde bulundurulmalıdır:

  • Şirketin mali durumu ve gelecek projeksiyonları
  • Mirasçıların şirkete olan ilgi düzeyi ve yetkinlikleri
  • Vergi optimizasyonu imkanları
  • Şirket ana sözleşmesindeki kısıtlamalar
  • Mevcut ortakların görüş ve beklentileri

Vasiyetname veya miras sözleşmesi yoluyla hisse devir stratejileri önceden belirlenebilir. Bu belgeler, miras bırakanın iradesini yansıtarak, hangi mirasçının ne oranda hisse alacağını ve bu hisselerin nasıl yönetileceğini düzenleyebilir. Özellikle şirket yönetiminde aktif rol almak istemeyen mirasçılar için güvene dayalı mülkiyet veya profesyonel yönetim modelleri tercih edilebilir.

Yönetim Devir Planlaması

Aile şirketlerinde yönetim devri, hisse devrinden daha karmaşık bir süreçtir ve liderlik kapasitesi, deneyim ve vizyon gibi subjektif faktörleri içermektedir. Bu sürecin başarılı olması için sistematik bir planlama yaklaşımı benimsenmelidir.

Yönetim devir planlamasının temel aşamaları şunlardır:

Potansiyel liderlerin belirlenmesi sürecinde, aile üyelerinin şirkete olan bağlılığı, eğitim durumu, iş deneyimi ve liderlik yetenekleri değerlendirilmelidir. Bu değerlendirme objektif kriterler çerçevesinde yapılarak, duygusal faktörlerin etkisi minimize edilmelidir.

Geçiş döneminin planlanması kapsamında, mevcut yöneticilerin deneyimlerini aktarabilecekleri bir süreç tasarlanmalıdır. Bu süreçte mentorluk programları, rotasyon uygulamaları ve kademeli sorumluluk artırımı gibi yöntemler kullanılabilir.

Profesyonel yönetim desteği alınması, özellikle aile üyeleri arasında yeterli yönetim kapasitesinin bulunmadığı durumlarda kritik önem taşır. Bu durumda profesyonel CEO veya genel müdür ataması yapılarak, aile üyelerinin yönetim kurulu düzeyinde kontrol ve denetim fonksiyonlarını üstlenmeleri sağlanabilir.

Yönetim kurulu yapısının düzenlenmesi sürecinde, aile üyelerinin yanı sıra bağımsız üyeler ve sektör uzmanları da yer alabilir. Bu yaklaşım, şirketin profesyonel yönetim standartlarına uygun olarak yönetilmesini sağlarken, aile kontrolünün devam etmesine de imkan tanır.

Yönetim devir sürecinde performans kriterleri ve hesap verebilirlik mekanizmaları oluşturulmalıdır. Bu kriterler, yeni yöneticilerin başarısını objektif olarak değerlendirmeye imkan tanırken, gerektiğinde düzeltici tedbirlerin alınmasını sağlar.

Acil durum planları da yönetim devir planlamasının önemli bir parçasıdır. Mevcut yöneticilerin ani vefatı veya iş göremez hale gelmesi durumunda, şirketin yönetiminin kesintisiz devam etmesini sağlayacak mekanizmalar önceden belirlenmelidir.

Bu süreçlerin tamamında hukuki danışmanlık alınması, hem mevzuata uygunluğun sağlanması hem de potansiyel anlaşmazlıkların önlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır.

Anlaşmazlık Çözüm Mekanizmaları

Aile şirketlerinde miras paylaşımı sürecinde ortaya çıkan anlaşmazlıklar, şirketin operasyonel faaliyetlerini durdurabileceği gibi aile içi ilişkileri de ciddi şekilde zedeleyebilir. Bu nedenle, anlaşmazlıkların çözümü için etkili mekanizmaların bilinmesi ve doğru stratejilerin uygulanması büyük önem taşımaktadır.

Arabuluculuk ve Uzlaşma

Arabuluculuk, aile şirketlerinde miras anlaşmazlıklarının çözümünde en etkili yöntemlerden biridir. 2023 yılında yapılan düzenleme ile miras paylaşımı davaları için zorunlu arabuluculuk aşaması getirilmiştir. Bu düzenleme, mirasçıların mahkemeye başvurmadan önce arabuluculuk sürecini deneyimlemelerini zorunlu kılmaktadır.

Arabuluculuk sürecinin temel avantajları şunlardır:

  • Hızlı çözüm: Mahkeme süreçlerine kıyasla çok daha kısa sürede sonuçlanır
  • Maliyet etkinliği: Dava masrafları ve avukatlık ücretlerinden tasarruf sağlar
  • Gizlilik: Süreç tamamen gizli yürütülür, aile mahremiyeti korunur
  • İlişkilerin korunması: Aile bağlarının daha az yıpranmasını sağlar
  • Esnek çözümler: Tarafların ihtiyaçlarına özel çözümler üretilebilir

Arabuluculuk sürecinde tarafsız bir üçüncü kişi olan arabulucu, taraflar arasında iletişimi kolaylaştırır ve karşılıklı anlayışa dayalı çözümler geliştirilmesine yardımcı olur. Aile şirketlerinde bu süreç özellikle değerlidir çünkü hem ticari hem de duygusal boyutları olan konular ele alınabilir.

Aile konseyi veya danışma kurulu müdahalesi de önemli bir uzlaşma mekanizmasıdır. Aile anayasasında bu organların yetkileri tanımlanmışsa, anlaşmazlık durumunda ilk başvurulacak mercii olabilirler. Bu organlar, aile değerlerini ve şirket çıkarlarını gözeterek objektif değerlendirmeler yapabilir.

Uzlaşma sürecinde dikkat edilmesi gereken hususlar:

  • Tüm tarafların sürece gönüllü katılımı
  • Açık ve dürüst iletişimin sağlanması
  • Gerçekçi beklentilerin belirlenmesi
  • Profesyonel destek alınması
  • Yazılı anlaşmaların imzalanması

Hukuki Yollar

Arabuluculuk ve uzlaşma yöntemleri sonuç vermediğinde, hukuki yollara başvurma kaçınılmaz hale gelir. Bu durumda mirasçılar çeşitli dava türlerini kullanabilirler.

Ortaklığın giderilmesi davası, en yaygın başvurulan hukuki yoldur. Türk Medeni Kanunu'nun 642. ve 646. maddelerine göre her mirasçı dilediği zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir. Bu dava, miras bırakanın son yerleşim yerindeki sulh hukuk mahkemesinde açılır.

Mahkeme süreci şu aşamaları içerir:

  • Dava dilekçesinin hazırlanması: Anlaşmazlığın nedenleri ve talepler detaylı şekilde belirtilir
  • Delillerin toplanması: Miras belgesi, tapu kayıtları, şirket belgeleri gibi evraklar hazırlanır
  • Bilirkişi incelemesi: Şirket değerlemesi ve miras paylarının tespiti için bilirkişi görevlendirilir
  • Duruşma süreci: Tarafların iddia ve savunmaları dinlenir
  • Karar aşaması: Mahkeme paylaşım şeklini belirler veya satış kararı verir

Miras paylaşımı davaları kapsamında açılabilecek diğer dava türleri:

  • Yönetim kurulu kararlarının iptali davası: Usulsüz alınan kararlara karşı
  • Hisse devri davası: Zorla hisse devri talepleri için
  • Tazminat davası: Şirket zararları için sorumluluk tespiti
  • İptal ve butlan davaları: Geçersiz işlemlerin iptali için

Mahkeme süreci uzun ve maliyetli olabilir. Genellikle 1-3 yıl arasında süren bu süreçte, şirketin operasyonel faaliyetleri olumsuz etkilenebilir. Bu nedenle mahkeme yolu son çare olarak değerlendirilmelidir.

Geçici hukuki koruma tedbirleri de önemlidir. Dava sürecinde şirketin korunması için:

  • Şirket hesaplarının dondurulması
  • Yönetim yetkilerinin kısıtlanması
  • Kayyım atanması
  • Satış yasağı konulması

gibi tedbirler talep edilebilir.

Hukuki süreçlerde profesyonel destek almak kritik öneme sahiptir. Miras hukuku, şirketler hukuku ve vergi hukuku konularında uzman avukatlarla çalışmak, sürecin daha etkili yönetilmesini sağlar. Ayrıca mali müşavirler, değerleme uzmanları ve arabulucular gibi profesyonellerden destek alınması da faydalı olacaktır.

Aile Şirketlerinde Haklı Sebeplerle Fesih

Aile şirketlerinde ortaklar arasında çıkan anlaşmazlıklar bazen o kadar ciddi boyutlara ulaşabilir ki, şirketin feshi gündeme gelebilir. Türk Ticaret Kanunu'nun 531. maddesi, haklı sebeplerle fesih konusunu düzenleyerek bu durumda izlenecek hukuki yolu belirlemektedir. Bu maddeye göre, sermayenin en az onda birini ve halka açık şirketlerde yirmide birini temsil eden payların sahipleri, haklı sebeplerin varlığında şirketin feshine karar verilmesini mahkemeden isteyebilirler.

Aile şirketlerinde haklı sebep kavramı, geleneksel anonim ortaklıklara göre daha geniş ve subjektif olarak yorumlanmaktadır. Bunun temel nedeni, aile şirketlerinin kişi ortaklıklarına benzer özellikler taşıması ve ortaklar arasındaki güven ilişkisinin şirketin işleyişinde kritik rol oynamasıdır. Mahkeme, fesih kararı vermek yerine davacı pay sahiplerinin paylarının gerçek değerlerinin ödenerek şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun diğer çözümlere de karar verebilmektedir.

Yargıtay Kararları

Yargıtay'ın aile şirketlerinde haklı sebeplerle fesih konusundaki yaklaşımı, yıllar içinde gelişerek bugünkü halini almıştır. Bu konudaki önemli kararlar, aile şirketlerinin özel yapısının hukuki değerlendirmelerde dikkate alınması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin E. 2014/3669 K. 2014/10238 T. 02.06.2014 tarihli kararı, aile şirketlerinde fesih yerine alternatif çözümlerin tercih edilmesi gerektiğini vurgulamaktadır:

Dava konusu şirketin ana sözleşmesinde yer alan faaliyet amaçlarını gerçekleştirmeye yarar bir kısım taşınmazlarını elinden çıkardığı, 2006 yılından beri gayri faal durumda olduğu, ortaklar arasında yaşanan ihtilaflar nedeniyle davaların süregeldiği ve bu itibarla davada haklı nedenlerle fesih koşullarının gerçekleştiği sabit ise de; dosya içerisinde yer alan bilirkişi raporları ve belgelerden aile şirketi vasfındaki davalı şirketin halen elinde bulundurduğu malvarlıklarıyla şirket anasözleşmesinde yer alan amaçları rahatlıkla gerçekleştirebilecek durumda olduğu, davacı ortakların ortaklıktan ayrılması halinde şirket anasözleşmesinde yapılacak değişiklikle şirketin amaçlarının değiştirilebileceği, esasen davacı ortakların da ortaklıktan çıkmayı isteyip sadece ödenecek pay bedeli hususunda diğer ortaklarla anlaşamadıkları hususu gözetildiğinde şirketin, haklı nedenle feshi yerine davacı ortakların pay bedellerinin taraflarlarına ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmalarına karar verilmesinin somut olaya uygun olacağı gözetilmeksizin yazılı gerekçeyle bu yöndeki talebin reddi doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.

Bu karar, şirketin halen faaliyetlerini sürdürebilecek durumda olması halinde fesih yerine ortakların çıkarılmasının tercih edilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin E. 2019/2942 K. 2021/1647 T. 24.2.2021 tarihli kararı ise aile şirketlerinde kişisel sebeplerin haklı sebep sayılabileceğini belirtmektedir:

Anonim ortaklık bir sermaye ortaklığı olduğundan kural olarak pay sahiplerinin kişisel özelliklerinin ortaklığın işleyişinde rol oynamayacağı kabul edilmiştir. Bu yüzden, çok sayıda pay sahibinin bulunduğu büyük çaplı anonim ortaklıklarda kişisel sebepler tek başına haklı sebep teşkil etmez. Ancak aile şirketlerinde ve küçük ortaklıklarda kişi ortaklıklarıyla önemli benzerlik söz konusudur. Bu bakımdan somut olayın ve şirket tipinin özelliklerine göre, bir sermaye ortaklığı olan anonim ortaklıkta dahi, istinaden kişisel sebeplerin de haklı sebep sayılarak ortaklığın feshine, davacı pay sahiplerinin ortaklıktan çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verileceği kabul edilmelidir. Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde, davacının ortağı bulunduğu davalı şirket, bir aile şirketidir. Şirket ortakları arasındaki sorunlar özellikle ortaklar arasındaki çekişme ve dava dışı ortaktan kaynaklanan hakaretin bu tür şirketler bakımından haklı sebep oluşturacağının kabulü gerekir. Bu bağlamda davacı ile dava dışı ortak arasındaki ceza mahkemesine intikal eden karşılıklı hakaret olayından sonra meydana gelen ortaklar arası gruplaşma, bir bütün olarak fesih için haklı sebep oluşturmaktadır.

Bu karar, aile şirketlerinde ortaklar arasındaki kişisel anlaşmazlıkların ve güven kaybının haklı sebep oluşturabileceğini açıkça kabul etmektedir.

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin E. 2021/6211 K. 2023/1588 T. 15.3.2023 tarihli kararında ise güven ilişkisinin tamamen sona ermesi durumunda fesih kararının verildiği görülmektedir:

Davacılar vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin bir aile şirketi olduğunu, davalı şirketin iştigal konusunda faaliyet gösteren Opsan AŞ.'de davalı şirket hissedarının paydaş ve yönetici konumunda haksız rekabet fiiline devam ettiğini, ortaklar arasında güven kalmadığından ortaklığın çekilmez hale geldiğini ileri sürerek davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, şirkete

Yazar Görseli
Müellif

Av. Ali Haydar GÜLEÇ

Güleç Hukuk Bürosu'nda 9 yıldır yöneticilik ve avukatlık yapmaktadır.